Skip to content

Instantly share code, notes, and snippets.

@mustafaxfe
Created January 23, 2019 23:09
Show Gist options
  • Save mustafaxfe/a59485497bda74c5dbb4406f0c4a3f5c to your computer and use it in GitHub Desktop.
Save mustafaxfe/a59485497bda74c5dbb4406f0c4a3f5c to your computer and use it in GitHub Desktop.
aeneas file
This file has been truncated, but you can view the full file.
SAMSUN A ÇIKTIĞIM GÜN GENEL DURUM VE GÖRÜNÜŞ 1919 yılı Mayısının 19 uncu günü Samsun a çıktım.
Ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyledir Osmanlı Devleti nin içinde bulunduğu grup, I.
Dünya Savaşı nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış.
Büyük Savaş ın uzun yılları boyunca millet yorgun ve fakir bir durumda.
Milleti ve memleketi I.
Dünya Savaşı na sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlar.
Saltanat ve hilâfet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta.
Damat Ferit Paşa nın başkanlığındaki hük met âciz, haysiyetsiz ve korkak.
Yalnız padişahın iradesine boyun eğmekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı.
Ordunun elinden silâhları ve cephanesi alınmış ve alınmakta... İtilâf Devletleri, ateşkes anlaşmasının hükümlerine uymayı gerekli bulmuyorlar.
Birer bahane ile İtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul da.
Adana iIi Fransızlar Urfa, Maraş, Ayıntap Gaziantep İngilizler tarafından işgal edilmiş.
Antalya ve Konya da İtalyan asker birlikleri, Merzifon ve Samsun da İngiliz askerleri bulunuyor.
Her tarafta yabancı subay ve memurlar ile özel ajanlar faaliyette.
Nihayet, konuşmamıza başlangıç olarak aldığımız tarihten dört gün önce, 15 Mayıs 1919 da, İtilâl Devletleri nin uygun bulması ile Yunan ordusuda İzmir e çıkartılıyor.
Bundan başka, memleketin her tarafında Hristiyan azınlıklar gizli veya açıktan açığa kendi özel emel ve maksatlarını gerçekleştirmeye devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar.
Sonradan elde edilen güvenilir bilgi ve belgelerle iyice anlaşılmıştır ki, İstanbul Rum Patrikhanesi nde kurulan Mavri Mira Hey eti illerde çeteler kurmak ve idare etmek, gösteri toplantıları ve propagandalar yaptırmakla meşgul.
Yunan Kızılhaç ı ve Resm Göçmenler Komisyonu , Mavri Mira Hey eti nin çalışmalarını kolaylaştırmakla görevli.
Mavri Mira Hey eti tarafını,olan yönetilen Rum okullarının izni teşkilâtları, yirmi yaşından yukarı gençleri de içine almak üzere her yerde kuruluşunu tamamlıyor.
Ermeni Patriği Zazen Efendi de, Mavri Mira Hey eti ile birlikte çalışıyor.
Ermeni hazırlığı da tıpkı Rum hazırlığı gibi ilerliyor.
Trabzon, Samsun ve bütün Karadeniz sahillerinde örgütlenmiş olan ve 4 İstanbul daki merkeze bağlı bulunan Pontus Cemiyeti hiç bir engelle karşılaşmadan kolaylıkla ve başarıyla çalışıyor.
BUNLARA KARŞI DÜŞÜNÜLEN KURTULUŞ ÇARELERİ Durumun dehşet ve korkunçluğu karşısında, her yerde, her bölgede birtakım kimseler tarafından kurtuluş çareleri düşünülmeye başlanmıştı.
Bu düşünce ile yapılan teşebbüsler birtakım kuruluşlarıdoğurdu.
Örnek olarak, Edirne ve çevresinde Trakya Paşaeli adıyla bir dernek vardı.
Doğuda Erzurum da ve Elâzığ da Rele genel merkezi İstanbul da olmak üzere Vilâyât ı Şarkiye Müdafaa i hukuk ı Milliye Cemiyeti kurulmuştu.
Trabzon da Muhafaza i Hukukadında bir dernek bulunduğu gibi, İstanbul da da Trabzon ve Havalisi Adem i Merkeziyet Cemiyeti vardı.
Bu dernek merkezinin gönderdiği temsilcilerle, Of ilçesinde ve Rize sancağında da şubeler açılmıştı.
İzmir in işgal edileceği konusunda Mayısın on üçünden beri açıktan belirtiler görmüş olan İzmir deki bazı genç vatanseverler, ayın 14 15 inci gecesi, kendi aralarında bu acıklı durumla ilgili görüşmeler yapmışlar bir oldubittiye geldiğine şüphe kalmayan Yunan işgalinin ilhakla sonuçlanmasına engel olma kararında birleşerek, Redd i İlhak ilkesini ortaya atmışlardır.
Aynı gece, bu ilkenin yaygınlaştırılmasını sağlamak üzere İzmir de Yahudi Maşatlığı na toplanabilen halk tarafından bir gösteri toplantısı yapılmışsa da, ertesi gün sabahleyin Yunan askerlerinin rıhtımda görülmesiyle, bu teşebbüsten beklendiği ölçüde sonuç alınamamıştır.
1
MİLLİ KURULUŞLAR SİYASİ AMAÇ VE HEDEFLERİ Bu derneklerin kuruluş amaçları ve siyas hedefleri hakkında kısaca bilgi vermek uygun olur görüşündeyim.
Trakya Paşaeli Cemiyeti nin ileri gelenlerinden bazıları ile daha İstanbul da iken görüşmüştüm.
Bunlar, Osmanlı Devleti nin çökeceğini çok kuvvetli bir ihtimal olarak görüyorlardı.
Osmanlı vatanının parçalanma tehlikesi karşısında, Trakya yı, mümkün olursa, buna Batı Trakya yı da ekleyerek ve bir bütün olarak İslâm ve Türk topluluğu halinde kurtarmayı düşünüyorlardı.
Fakat bu amacı gerçekleştirmek üzere ogün için akıllarına gelen tek çare, İngiltere nin, bu mümkün olmazsa, Fransa nın yardımını sağlamaktı.
Bu maksatla bazı yabancı devlet adamları ile temas kurma ve görüşme imkânları da aramışlardı.
Amaçlarının bir Trakya Cuınhuriyeti kurmak olduğu anlaşılıyordu.
Vilâyât ı Şarkiye Müdafaa i Hukuk ı Milliye Cemiyeti nin kuruluş amacı da tüzüklerinin 2. maddesi , Doğu illerinde oturan bütün halkın din ve siyas haklarının serbestçe kullanılmasını sağlayacak meşru yollara başvurmak, bu illerdeki müslüman halkın tarih ve mill haklarını gerektiğinde medeniyet dünyası karşısında savunmak, Doğu illerinde yapılan zulüm ve cinayetlerin sebepleri ile bunları işleyenler ve sebep olanlar hakkında tarafsız soruşturma yapılarak suçluların sür atle cezalandırılmalarını istemek.
Yerli halk ile azınlıklar arasındaki anlaşmazlığın giderilmesine ve eskiden olduğu gibi iyi ilişkilerin sağlamlaştırılmasına gayret etmek, savaş durumunun Doğu illerinde yarattığı yıkım ve yoksulluğa, hük met nezdinde teşebbüslerde bulunarak elden geldiğince çare aramaktan ibaretti.
İstanbul daki yönetim merkezinden verilmiş olan bu direktife uygun olarak, Erzurum şubesi, Doğu illerinde Türk ün haklarını korumakla birlikte, Ermeni göçü sırasında görülen kötü davranışlarla halkın hiçbir ilgisi bulunmadığını, Ermeni mallarının Rus istilâsına kadar korunduğunu, buna karşılık müslümanlara pek gaddarca davranıldığını hattâ verilen emre aykırı olarak, göçten alıkonan bazı Ermenilerin koruyucularına karşı yaptıkları kötülükleri, güvenilir belgelerle medeniyet dünyasına duyurmaya ve Doğu illerine dikilmiş olan hırs yüklü bakışları hükümsüz bırakacak çalışmalar yapmaya karar veriyor Erzurum şubesinin basılı bildirisi Vilâyât ı Şarkiye Müdafaa i Hukuk ı MiIliye Cemiyeti nin Erzurum şubesini ilk olarak kuran kimseler, Doğu illerinde yapılan propagandalar ile bunların hedeflerini, Türklük, Kürtlük Ermenilik meselelerini bilim, teknik ve tarih açılarından inceleyip araştırdıktan sonra, ilerideki çalışmalarını şu üç noktada topluyorlar Erzurum şubesinin basılı raporu 1.
Kesinlikle göç etmemek, 2.
Derhal ilm , iktisad ve din bakımlardan teşkilâtlanmak, 3.
Saldırıya uğrayacak Doğu illerinin her köşesini savunmada birleşmek, Vilâyât ı Şarkiye Müdafaa i Hukuk ı Milliye Cemiyeti nin İstanbul daki yönetim merkezinin, meden ve ilm yollara başvurarak maksada ulaşabileceği konusunda fazla iyimser olduğu anlaşılıyor.
Gerçekten de bu yolda çalışmalar yapmaktan geri durmuyor.
Doğu illerindeki müslüman unsurların haklarını savunmak üzere I.e Pays adında Fransızca bir gazete yayınlıyor.
Hâdisât gazetesinin çıkarma hakkını alıyor.
Bir yandan da İstanbul daki İtilâf Devletleri temsilcilerine ve İtilâf Devletleri Başbakanlarına muhtıra veriyor Avrupa ya bir hey et gönderme teşebbüsünde bulunuyor.
Bu açıklamalardan kolaylıkla anlaşılacağını sanırım ki, Vilâyât ı Şarkiye Müdafaa i Hukuk ı Milliye Cemiyeti nin kuruluşuna yol açan asıl sebep ve düşünce, Doğu illerinin Ermenistan a verilmesi ihtimali oluyor.
Bu ihtimalin gerçekleşmesinin de Doğu illeri nüfusunda Ermenilerin çoğunlukta gösterilmesine ve tarih haklar bakımından onlara öncelik tanınmasına çalışanların, ilm ve tarih belgelerle dünya kamuoyunu aldatmayı başarmalarına ve bir de müslüman halkın Ermenileri topluca öldüren barbarlar olduğu iftirasının bir gerçekmiş gibi kabulüne bağlı olduğu düşüncesi ağır basıyor.
İşte bundan dolayıdır ki, dernek, aynı gerekçeye dayanarak ve aynı yollardan yürüyerek tarih ve mill hakları savunmaya çalışıyor.
Karadeniz sahilindeki bölgelerde de bir Rum Pontus hük meti kurulacağı korkusu vardı.
Müslüman halkı Rumların boyunduruğu altında bırakmayıp onların yaşama ve var olma haklarını koruma gayesiyle, bazı kimseler Trabzon da da ayrıca bir dernek kurmuşlardı.
Merkezi İstanbul da olan Trabzon ve Havalisi Adem i Merkeziyet Cemiyeti nin amacı ve siyas hedefi adından anlaşılmaktadır.
Her halde merkezden ayrılmak gayesini güdüyor.
2
MEMLEKET İÇİNDE VE İSTANBUL DA MİLLİ VARLIĞA DÜŞMAN KURULUŞLAR Kurulma yolundaki bu dernekler dışında, memleket içinde daha başka birtakım dernek ve kuruluşlar da ortaya çıkmıştır.
Bunlar arasında Diyarbakır, Bitlis, Elâzığ illerinde, İstanbul dan idare edilen Kürt Teali Cemiyeti vardı.
Bu derneğin amacı yabancı devletlerin himâyesi altında bir Kürt devleti kurmaktı.
Konya ve dolaylarında İstanbul dan yönetilen Teal i İslâm Cemiyeti nin kurulmasına çalışılıyordu.
Memleketin hemen her tarafında itilâf ve Hürriyet , Sulh ve Selâmet Cemiyetleri de vardı.
İNGİLİZ MUHİPLERİ CEMİYETİ İstanbul da çeşitli maksatlarla gizli ve açık olmak üzere kurulmuş, parti veya dernek adı altında birtakım kuruluşlar da vardı.
İstanbul da önemli sayılabilecek kuruluşlardan biri İngiliz Muhipleri Cemiyeti idi.
Bu addan, İngilizlere dost olanların kurduğu bir dernek anlaşılmasın.
Bence, bu derneği kuranlar kendi şahıslarını ve kendi çıkarlarını gözetenler ile, kendi çıkarlarının korunma çaresini Lloyd George Loyt Corc hük meti aracılığı ile İngiliz himâyesini sağlamakta arayanlardır.
Bu zavallıların, İngiliz Devleti nin Osmanlı Devleti ni bir bütün olarak korumak ve himaye etmek isteğinde olup olamayacağını bir defa olsun dikkate alıp almadıkları, üzerinde düşünülmeye değer.
Bu derneğe girenlerin başında Osmanlı Padişahı ve Hal fe i R y i Zem n ünvanını taşıyan Vahdettin, Damat Ferit Paşa, Dahiliye Nâzırı olan Ali Kemal, dil ve Mehmet Ali Beyler ile Sait Molla bulunuyordu.
Dernekte Rahip Frew Fru gibi İngiliz milletinden bazı macera heveslileri de vardı.
Yapılan işlemlerden ve gösterilen faaliyetlerden anlaşıldığına göre, derneğin başkanı Rahip Frew idi Bu derneğin iki yönü ve iki ayrı niteliği vardı.
Biri açık yönü ve usulüne uygun teşebbüslerle İngiliz himâyesini sağlama amacına yönelmiş olan niteliği idi.
Öteki de gizli yönüydü.
Asıl faaliyet bu gizli yöndeydi.
Memleket içinde örgütlenerek isyan ve ihtilâl çıkarmak, mill şuuru felce uğratmak, yabancı müdahalesini kolaylaştırmak gibi haince teşebbüsler, derneğin bu gizli kolu tarafından idare edilmekte idi. Sait Molla nın derneğin açıktan yaptığı çalışmalarında olduğu gibi gizli çalışmalarında da ondan daha çok rol oynadığı görülecektir.
Bu dernek hakkında söylediklerim, sırası geldikçe yapacağım açıklamalar ve gereğinde göstereceğim belgelerle daha kolay anlaşılacaktır.
AMERİKAN MANDASI İSTEYENLER İstanbul da erkekli kadınlı ileri gelen bir kısım kimseler de gerçek kurtuluşun Amerikan mandasını sağlamakta olduğu görüşünde idiler.
Bu görüşte olanlar, düşüncelerinde çok direndiler.
En doğru yolun kendi görüşlerinin benimsenmesinde olduğunu ispata çok çalıştılar.
Sırası gelince bu konuda da bazı açıklamalar yapacağım.
ORDUMUZUN DURUMU Genel durumu ortaya koyabilmek için ordu birliklerinin nerelerde ve ne durumda olduklarını da açıklamak isterim.
Anadolu da başlıca iki ordu müfettişliği kurulmuştu.
Ateşkes anlaşması ilân edilir edilmez, birliklerin savaşçı erleri terhis edilmiş, silâh ve cephanesi elinden alınmış, savaş gücünden yoksun bir takım kadrolar haline getirilmiştir.
Merkezi Konya da bulunan İkinci Ordu Müfettişliği ne bağlı birliklerin durumu şöyle idi Bir tümeni 41 inci Tümen Konya da, bir tümeni de 23 üncü Tümen Afyonkarahisarı nda bulunan 12 nci Kolordu, karargâhıyla Konya da bulunuyordu.
İzmir de esir olan 17 nci Kolordu nun, Denizli de bulunan 57 nci Tümeni de bu kolorduya bağlanmıştı.
3
Bir tümeni 24 üncü Tümen Ankara da, bir tümeni de 11 inci Tümen Niğde de bulunan 20 nci Kolordu, karargâhıyla Ankara da idi. İzmit te bulunan 1 inci Tümen, İstanbul daki 25 inci Kolordu ya bağlanmıştı.
İstanbul da da 10 uncu Kafkas Tümeni vardı.
Balıkesir ve Bursa bölgesinde bulunan 61 inci ve 56 ncı Tümenler karargâhı Bandırma da bulunan İstanbul a bağlı 14 üncü Kolordu yu oluşturuyordu.
Bu kolordunun komutanı, Meclis in açılışına kadar, merhum Yusuf İzzet Paşa idi. 3 üncü Ordu Müfettişliği ki, müfettişi ben idim karargâhımla Samsun a çıkmış bulunuyordum.
Doğrudan doğruya emrim altında olmak üzere iki kolordu vardı.
Bunlardan biri, merkezi Sivas ta bulunan 3 üncü Kolordu dur.
Komutanı yanımda getirdiğim Albay Refet Bey dir.
Bu kolorduya bağlı bir tümenin 5 inci Kafkas Tümeni merkezi Amasya da, ötekinin merkezi de Samsun daydı.
Diğeri, merkezi Erzurum da bulunan 15 inci Kolordu idi. Komutanı Kâzım Karabekir Paşa ydı.
Bu kolordunun tümenlerinden birinin 9 uncu Tümen merkezi Erzurum da, komutanı Rüştü Bey ötekinin 3 üncü Tümen merkezi Trabzon da idi. Komutanı Yarbay Hâlit Bey di.
Hâlit Bey İstanbul a çağrılmış olduğundan komutadan çekilerek Bayburt ta gizlenmiş, tümen vekâletle idare ediliyor.
Kolordunun öteki iki tümeninden 12 nci Tümen, Hasankale nin doğusunda sınırda,11 inci Tümen Bayezıt ta bulunuyordu.
Diyarbakır bölgesinde bulunan 2 tümenli 13 üncü Kolordu müstakildi.
İstanbul a bağlı bulunuyordu.
Bir tümeni 2 nci Tümen Siirt te öteki tümeni 5 inci Tümen Mardin de idi. MÜFETTİŞLİK GÖREVİMİN GENİŞ YETKİLERİ Benim, bu iki kolorduya doğrudan doğruya emir ve komuta vermekten daha ileri bir yetkim vardı ki, müfettişlik bölgesine yakın olan asker birliklere de tebligat yapabilecektim.
Aynı şekilde bölgemde bulunan ve bölgeme komşu olan illere de tebligatta bulunabilecektim.
Bu yetkiye göre, Ankara da bulunan 20 nci Kolordu ve bunun bağlı bulunduğu müfettişlik ile, Diyarbakır daki kolordu ile ve hemen hemen Anadolu nun bütün sivil yönetim amirleriyle ilşkiler kurabilecek ve yazışmalar yapabilecektim.
Bu geniş yetkinin, beni İstanbul dan sürmek ve uzaklaştırmak maksadıyla Anadolu ya gönderenler tarafından, bana nasıl verilmiş olduğu garibinize gidebilir.
Hemen ifade etmeliyim ki, onlar bu yetkiyi bana bilerek ve anlayarak vermediler.
Ne pahasına olursa olsun, benim İstanbul dan uzaklaşmamı isteyenlerin buldukları gerekçe Samsun ve dolaylarındaki güvensizlik olaylarını yerinde görüp tedbir almak üzere Samsun a kadar gitmekti.
Ben, bu görevin yerine getirilmesinin bir makam ve yetki sahibi olmaya bağlı bulunduğunu ileri sürdüm.
Bunda hiçbir sakınca görmediler.
O tarihte Genelkurmay da bulunan ve benim maksadımı bir dereceye kadar sezmiş olan kimselerle görüştüm.
Müfettişlik görevini buldular yetki konusu ile ilgili talimatı da ben kendim yazdırdım.
Hattâ Harbiye Nazırı olan Şakir Paşa , bu talimatı okuduktan sonra, imzalamaya çekinmiş anlaşılır anlaşılmaz bir biçimde mührünü basmıştır.
GENEL DURUMUN DAR BİR ÇERÇEVE İÇİNDEN GÖRÜNÜŞÜ Bu açıklamalardan sonra, genel durumu daha dar bir çerçeve içine alarak, çabucak ve kolayca hep birlikte gözden geçirelim Düşman devletler, Osmanlı devlet ve memleketine karşı madd ve manev saldırıya geçmişler.
Onu yoketmeye ve paylaşmaya karar vermişler.
Padişah ve halife olan zat, hayat ve rahatını kurtarabilecek çareden başka bir şey düşünmüyor.
Hük meti de aynı durumda.
Farkında olmadığı halde, başsız kalmış olan millet, karanlıklar ve belirsizlikler içinde olup bitecekleri beklemekte.
Felâketin dehşet ve ağırlığını kavramaya başlayanlar, bulundukları çevreye ve alabildikleri etkilere göre kendilerince kurtuluş çaresi saydıkları tedbirlere başvurmakta... Ordu, ismi var cismi yok bir durumda.
Komutanlar ve subaylar, I.
Dünya Savaşı nın bunca çile ve güçlükleriyle yorgun, vatanın parçalanmış olduğunu görmekle yürekleri kan ağlıyor gözleri önünde derinleşen karanlık felâket uçurumu kenarında beyinleri bir çare, kurtuluş çaresi aramakla meşgul...
Burada pek önemli olan bir noktayı da belirtmeli ve açıklamalıyım.
Millet ve ordu, Padişah ve Halife nin hâinliğinden haberdar olmadığı gibi, o makama ve o makamda bulunana karşı asırların kökleştirdiği din ve gelenek, bağları dolayısıyla da içten gelerek boyun eğmekte ve sadık.
Millet ve ordu bir yandan kurtuluş çaresi düşünürken bir yandan da yüzyıllardır süregelen bu alışkanlık 4
dolayısıyla, kendinden önce, yüce hilâfet ve saltanat makamının kurtarılmasını ve dokunulmazlığını düşünüyor.
Halifesiz ve padişahsız kurtuluşun anlamını kavrama yeteneğinde değil...
Bu inanca aykırı bir düşünce ve görüş ileri süreceklerin vay haline!
Derhal dinsiz, vatansız, hain ve istenmeyen kişi olur... Diğer önemli bir noktayı da belirtmek gerekir.
Kurtuluş çaresi ararken İngiltere, Fransa, İtalya gibi büyük devletleri gücendirmemek temel ilke olarak kabul edilmekte idi.
Bu devletlerden yalnız biri ile bile başa çıkılamayacağı kuruntusu hemen bütün kafalarda yer etmişti.
Osmanlı Devleti nin yanında, koskoca Almanya, Avusturya Macaristan varken hepsini birden yenip yerlere seren İtilâf kuvvetleri karşısında, yeniden onlarla çatışmaya varabilecek durumlara girmekten daha büyük mantıksızlık ve akılsızlık olamazdı.
Bu zihniyette olan yalnız halk değildi özellikle seçkin ve aydın denen insanlar böyle düşünüyordu.
O halde, kurtuluş çaresi ararken iki şey söz konusu olmayacaktı.
Önce, İtilâf Devletleri ne karşı düşmanca tavır alınmayacak sonra, Padişah ve Halife ye canla başla bağlı ve sadık kalmak temel şart olacaktı.
DÜŞÜNÜLEN KURTULUŞ ÇARELERİ Şimdi Efendiler, müsaade buyurursanız size bir soru sorayım Bu durum ve şartlar karşısında kurtuluş için nasıl bir karar akla gelebilirdi?
Açıkladığım hususlara ve yaptığım gözlemlere göre üç türlü karar ortaya atılmıştır.
Birincisi, İngiliz himâyesini istemek İkincisi, Amerikan mandasını istemek, Bu iki türlü karar sahipleri, Osmanlı Devleti nin bir bütün halinde korunmasını düşünenlerdir.
Osmanlı topraklarının çeşitli devletler arasında taksimi yerine, imparatorluğu tek bir devletin koruyuculuğu altında bulundurmayı tercih edenlerdir.
Üçüncü karar, bölgesel kurtuluş çarelerine başvurmuştur.
Söz gelişi, bazı bölgeler kendilerinin Osmanlı Devleti nden koparılacağı görüşüne karşı ondan ayrılmama tedbirlerine başvuruyordu.
Bazı bölgeler de Osmanlı Devleti nin ortadan kaldırılacağını ve Osmanlı ülkesinin taks m edileceğini oldubitti kabul ederek kendi başlarını kurtarmaya çalışıyordu.
Bu üç türlü kararın gerekçesi yaptığım açıklamalarda yer almıştır.
BENİM KARARIM Efendiler, ben bu kararların hiçbirinde isabet görmedim.
Çünkü bu kararların dayandığı bütün deliller ve mantıklar çürüktü, temelsizdi.
Gerçekte içinde bulunduğumuz o tarihte, Osmanlı Devleti nin temelleri çökmüş, ömrü tamamlanmıştı.
Osmanlı memleketleri tamamen parçalanmıştı.
Ortada bir avuç Türk ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı.
Son mesele bunun da taksimini sağlamaya çalışmaktan ibaretti.
Osmanlı Devleti onun istiklâli padişah, halife, hük met, bunların hepsi anlamı kalmamış birtakım boş sözlerden ibaretti.
Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ne gibi yardım sağlanmak isteniyordu?
O halde cidd ve gerçek karar ne olabilirdi?
Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı.
O da milI hâki miyete dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak!
İşte, daha İstanbul dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulanmasına başladığımız karar, bu karar olmuştur.
YA İSTİKLAL YA ÖLÜM Bu kararın dayandığı en güçlü muhakeme ve mantık şuydu Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.
Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir.
Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun istiklâlden yoksun millet, medeni insanlık dünyası karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye layık görülemez.
Yabancı bir devletin koruyup kollayıcılığını kabul etmek insanlık vasıflarından yoksunluğu, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir.Gerçekten de bu seviyesizliğe düşmemiş olanların, isteyerek başına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez.
5
Halbuki Türk ün haysiyeti, gururu ve kaabiliyeti çok yüksek ve büyüktür.
Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!...
O halde, ya istiklal ya ölüm!
İşte gerçek kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktır.
Bir an için, bu kararın uygulanmasında başarısızlığa uğranacağını farz edelim.
Ne olacaktı?
Esirlik!
Peki efendim.
Öteki karalara boyun eğme durumunda sonuç bunun aynı değil miydi?
Şu farkla ki, istiklali için ölümü göze alan bir millet, insanlık haysiyet ve şerefinin gereği olan bütün fedakarlığı yapmakla teselli bulur ve hiç şüphesiz, esirlik zincirini kendi elleriyle boynuna geçiren miskin, haysiyetsiz bir millete bakarak dost ve düşman gözündeki yeri bambaşka olur.
Sonra, Osmanlı hânedan ve saltanatının devam ettirilmesine çalışmak, elbette Türk milletine karşı en büyük kötülüğü işlemekti.
Çünkü, millet her türlü fedakarlığı göze alarak istiklalini kazanmış olsa da, saltanat sürüp gittiği taktirde, bu istiklale kazanılmış gözüyle bakılamazdı.
Artık ,vatan ve milletle hiçbir vicdan ve fikir bağlantısı kalmamış bir sürü delinin, devlet ve milletin istiklâl ve haysiyetinin koruyucusu mevkiinde bulundurulmasına nasıl göz yumulabirdi?
Halifeliğin durumuna gelince, ilim ve tekniğin nurlara boğduğu gerçek medeniyet dünyasında gülünç sayılmaktan başka bir yanı kalmış mıydı?
Görülüyor ki, verdiğimiz kararın uygulanmasını sağlayabilmek için daha milletin alışkın olmadığı bazı konulara dokunmak gerekiyordu.
Ortaya atılmasında, kamuoyu bakımından büyük sakıncalar doğuracağı sanılan hususların dile getirilmesinde kaçınılmaz bir zaruret vardı.
Osmanlı Hükumeti ne, Osmanlı padişahına ve Müslümanların halifesine başkaldırmak, bütün milleti ve orduyu ayaklandırmak gerekiyordu.
UYGULAMAYI SAFHALARA AYIRMAK VE BASAMAK BASAMAK İLERLEYEREK HEDEFE VARMAK Türk ata yurduna ve Türk ün istiklâline saldıranlar kimler olursa olsun, onlara bütün milletçe silâhla karşı koymak ve onlarla çarpışmak gerekiyordu.
Bu önemli kararın bütün gerek ve zaruretlerini daha ilk gününde açığa vurup ifade etmek, elbette isabetli olamazdı.
Uygulamayı birtakım safhalara ayırmak, olaylardan ve olayların akışından yararlanarak milletin duygu ve düşüncelerini hazırlamak ve basamak basamak ilerleyerek hedefe ulaşmaya çalışmak gerekiyordu.
Nitekim öyle olmuştur.
Eğer dokuz yıllık faaliyetimiz ve yaptıklarımız bir mantık silsilesi ile gözden geçirilirse, ilk günden bugüne kadar takip ettiğimiz genel doğrultunun, ilk kararın çizdiği yoldan ve yöneldiği hedeften asla sapmamış olduğu kendiliğinden anlaşılır.
Burada, zihinlerde yer etmiş olması ihtimali bulunan bazı kararsızlık düğümlerinin çözülmesini kolaylaştırmak için, bir gerçeği hep birlikte gözden geçirmeliyiz.
Yapılan Mill Mücadele dıştan gelen saldırıya karşı vatanın kurtuluşunu tek hedef olarak kabul ettiğine göre, bu Mill Mücadele nin, başarıya yaklaştıkça, safha safha bugünkü döneme kadar mill irade rejiminin bütün ilke ve gereklerini yerine getirmesi tabi ve kaçınılmaz bir tarih akış idi.
Bu kaçınılmaz tarih akışı gelenekten gelen alışkanlığı ile hemen sezmiş olan hükümdar ailesi, ilk andan başlayarak Milli Mücadele nin amansız düşmanı kesildi.
Bu kaçınılmaz tarih akışı daha başlangıçta ben de görmüş ve sezmiştim.
Ancak, sonuna kadar devam etmiş olan bu sezgimizi başlangıçta bütün yönleri ile açığa vurup ifade etmedik.
Gelecekteki ihtimaller üzerinde fazla konuşmak, giriştiğimiz gerçek ve madd mücadeleye hayal bir macera niteliği verdirebilirdi.
Dış tehlikenin yakın etkilerini derinden duyanlar arasında, geleneklerine, düşünce kabiliyetlerine ve ruh yapılarına aykırı olan muhtemel değişmelerden ürkeceklerin ilk anda direnme güçlerini harekete geçireb lirdi.
Başarı için pratik ve güvenilir yol, her safhayı vakti geldikçe uygulamaktı.
Milletin gelişmesini ve yükselmesini sağlayacak doğru yol buydu.
Ben de bu yolda yürüdüm.
Ancak, bu pratik ve güvenilir başarı yolu, yakın çalışma arkadaşlarım olarak tanınmış kimselerden bazıları ile aramızda zaman zaman görüşler, davranışlar veya yapılan çalışmalardaki uygulamalar bakımından temel veya ikinci derecede birtakım anlaşmazlıkların, kırgınlıkların ve hattâ ayrılmaların da sebebi ve açıklayıcısı olmuştur.
Mill Mücadele ye beraber başlayan yolculardan bazıları, mill hayatın bugünkü cumhuriyete ve cumhuriyet kanunlarına kadar uzanan gelişmelerinde, kendi fikir ve ruh kabiliyetlerinin kavrayış sınırı bittikçe bana karşı direnişe ve muhalefete geçmişlerdir.
Bu noktalara, aydınlanmanız ve kamuoyunun aydınlanmasına yardımcı olmak için, sırası geldikçe birer birer işaret etmeye çalışacağım.
6
MİLLİ SIR Bu son sözlerimi özetlemek gerekirse, diyebilirim ki, ben milletin vicdanında ve geleceğinde hissettiğim büyük gelişme kabiliyetini, bir mill sır gibi vicdanımda taşıyarak, yavaş yavaş bütün bir topluma uygulatmak mecburiyetinde idim.
ORDU İLE TEMAS Şimdi Efendiler, ilk iş olmak üzere, bütün ordu ile temasa geçmek gerekiyordu.
Erzurum daki 15 inci Kolordu Komutanı na 21 Mayıs 1919 da yazdığım bir şifrede Genel durumumuzun almakta olduğu tehlikeli şekilden pek üzüldüğümü ve elem duyduğumu, millet ve memlekete borçlu olduğumuz bu son vicdan görevini yakından, ortak bir çalışma ile yerine getirmemin mümkün olacağı inancı ile bu son memuriyeti kabul ettiğimi bir an önce Erzurum a gitmek isteğinde bulunduğumu, ancak, Samsun ve dolayları güvenlik yetersizliği yüzünden kötü bir sona uğrama tehlikesi ile karşı karşıya geldiğinden, buralarda birkaç gün daha kalmak zarureti doğduğunu bildirdikten sonra, beni şimdiden aydınlatmaya yarayacak hususlar varsa bildirilmesini rica ettim.
Gerçekten de Samsun ve dolaylarında Rum çetelerinin Müslüman halka saldırması ve zaten vasıtasız bırakılmış olan bölge yöneticilerinin yabancıların da işe karışmaları yüzünden hiçbir tedbir alamaması, durumu güçleştirmişti.
Tanıdığımız ve kendisinden büyük enerji beklediğimiz bir zatın Samsun a mutasarrıf olarak tayinini sağlamak için teşebbüste bulunmakla birlikte, 3 üncü Kolordu Komutanı nı geçici olarak Canik mutasarrıflığına atadım.
Bölgede elden gelen bütün tedbirlerin alınmasına, özellikle halkın gerçek durum üzerinde aydınlatılmasına ve orada bulunan yabancı birlik ve subaylardan çekinmeye ve korkmaya gerek olmadığının anlatılmasına önem verildi ve hemen o bölgede mill teşkilât kurulmasına girişildi.
23 Mayıs 1919 da Ankara da bulunan 20 nci Kolordu Komutanı na Samsun a geldiğimi, kendisi ile daha sıkı ilişki kurmak istediğimi ve İzmir dolaylarına dair daha kolaylıkla alabileceği bilgilerden haberdar olmak istediğimi bildirdim.
Bu kolordunun durumu ile daha İstanbul da iken ilgilenmiştim.
Güneyden Ankara bölgesine trenle nakli söz konusu idi.
Bu nakliyatın engellenmekte olduğunu anlamış bulunduğumdan, İstanbul dan hareketim günlerinde Genelkurmay Başkanı olan Cevat Paşa dan,kolordunun trenle nakli gecikirse, karadan yürüyerek Ankara ya sevkini rica etmiştim.
Bundan dolayı sözünü ettiğim şifreli telgrafımda,20 nci Kolordu birliklerinin bütün mevcudu ile Ankara ya gelmeyi başarıp başaramayacağını sordum.
Canik sancağı hakkında bilgi verdikten sonra, bir iki güne kadar Samsun dan karargâhımla bir süre için Havza ya gideceğimi ve mutlaka Samsun dan hareketimden önce beni aydınlatacak bilgileri beklediğimi yazdım.
20 nci Kolordu Komutanından, üç gün sonra 26 Mayıs 1919 da aldığım cevapta İzmir den düzenli bilgi alamadıklarını, Manisa nın da işgal edildiğini telgraf memurlarının haber verdiğini, kolordunun Ereğli de bulunan birliklerinin hepsini trenle nakletmeyi başaramadıklarından karadan yürüyüşe başladıklarını, ancak aradaki uzaklık dolayısıyla Ankara ya ne zaman varacaklarının belli olmadığını bildiriyordu.
Kolordu Komutanı aynı telgrafında Afyonkarahisar da bulunan 23 üncü Tümen in mevcudunun azlığından ve orada ellerine geçen erleri bu tümene göndermekte olduklarından söz ettikten sonra, Kastamonu ve Kayseri dolaylarından, güvenlik bozucu bazı olaylarla ilgili haberler gelmeye başladığını bildiriyor ve zaman zaman bilgi vereceğini yazıyordu.
27 Mayıs 1919 tarihinde, Havza dan, 20 nci Kolordu Komutanı ndan ve aynı zamanda bu kolordunun bağlı bulunduğu Konya daki Ordu Müfettişliği nden, Afyonkarahisar daki tümenin takviyesi için hangi kaynaklardan yararlanılmakta olduğunu ve kuvvetinin arttırılmasına maddi imkân bulunup bulunmadığını, bugünkü şartlara ve durumumuza göre bu tümene nasıl bir görev verilmesinin düşünüldüğünü sordum.
Kolordu Komutanı, 28 Mayıs 1919 da sorduğum hususlarla ilgili bilgi veriyor ve 23 üncü Tümen düşman bir işgal durumu karşısında yerini terketmeyecek ve saldırıya uğrarsa bölge halkından alacağı yardımla kendi kesimini savunacaktır diyordu.
Ordu Müfettişi de 30 Mayıs 1919 da verdiği cevapta 23 üncü Tümen, Karahisar daki güvenliği korumakla birlikte, her türlü işgal olayına her türlü vasıtayla karşı koyacaktır diyordu.
Bu 7
vasıtaların hazırlanmakta olduğunu ve Konya da orduya yardımcı olabilecek bir kuvvetin hazırlanmasına çalışıldığını, ancak bu kuvvetin bir adının ve ünvanının bulunmadığını bildiriyordu.
Ben, müfettişliğe yazdığım telgrafta, Konya da bir vatan ordusu kurulmaktadır, diye bazı haberler yayılmıştır, bunun içyüzü ve teşkilatı nedir demiştim.
Böyle bir soruyu yöneltmekten maksadım, biraz da onları özendirmek ve harekete geçirmekti.
Müfettişliğin verdiği son bilgi bunun üzerinedir.
Kolordu Komutanı bu açıklama isteğime Konya da vatan ordusunun kurulduğundan haberdar değilim demişti.
20 nci Kolordu ve Konya daki Ordu Müfettişliği ile kurduğum temas sonunda edindiğim bilgilerden, dikkat ve uyanıklığı gerektiren noktaları 1 Haziran 1919 da Erzurum daki 15 inci Kolordu, Samsun daki 3 üncü Kolordu ve Diyarbakır daki 13 ncü Kolordu Komutanlarına bildirdim.
Trakya da bulunan kuvvet ve komuta durumunu bilmiyordum.
O bölge ile de temas kurmak gerekiyordu.
Bu maksatla İstanbul da, Genel Kurmay Başkanı Cevat Paşa dan 16 Haziran 1919 da özel şifre ile Cevat Paşa ile İstanbul dan ayrıldığım gün gizli ve özel bir şifre kararlaştırmıştık , Edirne de Kolordu Komutanının kim olduğunu ve Cafer Tayyar Bey in nerede bulunduğunu sordum.
Cevat Paşa 17 Haziranda cevap verdi.
Cafer Tayyar Bey in 1 inci Kolordu Komutanı olarak Edirne de bulunduğunu öğrendim. Amasya dan 18 Haziran 1919 tarihinde, Edirne de 1 inci Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Bey e şifre ile verdiğim direktifte başlıca şu hususları belirttim Mill istiklâlimizi boğan ve vatanımızın parçalanması tehlikelerini hazırlayan İtilâf Devletleri nin yaptıkları, İstanbul hük metinin esir ve güçsüz durumu sizce de bilinmektedir.
Milletin kaderini böyle bir hük metin eline teslim etmek, yıkılmaya mahk m olmaktır.
Trakya ve Anadolu daki mill teşkilâtların birleştirilmesi ve milletin sesini bütün gürlüğü ile dünyaya duyurabilmesi için, güvenli biryer olan Sivas ta ortak ve güçlü bir hey et kurulması kararlaştırılmıştır.
Trakya Paşaeli Cemiyeti, yetki sahibi olmamak üzere İstanbul da bir hey et bulundurabilir.
Ben İstanbul da iken Trakya Cemiyeti üyelerinden bazılarıyla görüşmüştüm.
Şimdi zaman geldi.
Gereken kimselerle gizlice görüşerek derhal teşkilât kurunuz ve benim yanıma da temsilci olarak değerli bir iki kişi gönderiniz.
Onlar gelinceye kadar Edirne ilinin haklarının savunucusu olmak üzere, teşkilât üyelerinin beni vekil seçtiklerini belirten imzalı bir belgeyi kendi imzasıyla ve şifreli telgrafla bildiriniz.
İstiklâlimizi kazanıncaya kadar, bütün milletle birlikte fedakârca çalışacağıma mukaddesatım üzerine yemin ettim.
Artık benim için Anadolu dan hiçbir yere gitmemek kararı kesindir.
Trakya nın manev gücünü yükseltmek maksadıyla bu talimâta şu bilgileri de ekledim Anadolu halkı baştan aşağı bölünmez bir bütün haline getirildi.
Kararlar, istisnasız, bütün komuta hey etleri ve arkadaşlarımızla birlikte alınıyor.
Vali ve mutasarrıfların hemen hepsi bizimle beraberdir.
Anadolu daki mill teşkilât ilçe ve bucaklara kadar genişledi.
İngiliz himayesi altında bağımsız bir Kürdistan kurulması ile ilgili propaganda ortadan kaldırıldı ve taraftarları yola getirildi.
Kürtler Türklerle birleşti.
YUNAN ORDUSUNUN MANİSA VE AYDIN ÇEVRESİNİ İŞGALİ Bu tarihe kadar Yunan ordusunun Manisa ve Aydın çevrelerini de işgal etmiş olduklarını öğrendim.
Fakat, İzmir de ve Aydın da bulunduklarını bildiğim kuvvetlerin ne durumda olduklarına dair daha hiçbir yerden açık bir bilgi elde edemiyordum.
Doğrudan doğruya bu kuvvet komutanlarına da bazı emirler yazmıştım.
Nihayet 29 Haziran da, 56 ncı Tümen Komutanı Bekir Sami Bey in iki gün önceki tarihli bir şifreli telgrafını aldım.
56 ncı Tümen e İzmir de Hurrem Bey adında biri komuta ediyormuş.
Bu zat ve İzmir deki iki alayın kılıç artığı subaylarıyla birlikte hemen hepsi esir olmuşlar.
Yunanlılar bunları gemilerle Mudanya ya götürmüşler.
Bekir Sami Bey, bu kılıç artıklarının komutasını ele almak üzere gönderilmiş.
Bekir Sami Bey, 27 Haziran 1919 tarihli telgrafında, 22 Haziran 1919 tarihli iki emrimi, ancak 27 Haziran da Bursa ya vardığında alabildiğini söylüyor.
Verdiği bilgi ve yaptığı açıklamada Mill gayeleri gerçekleştirecek yeterli vasıtaları bulamadığımdan ve tümenimi yeniden düzenleyip yoluna koyabilirsem daha iyi hizmetlerin yapılmasını mümküngördüğümden 21 Haziran sabahı Kula dan Bursa ya doğru harekete mecbur oldum.
Bununla birlikte ve birçok engele rağmen, mill 8
bir mücadelenin memleketin kurtarılması için kaçınılmaz olduğu düşüncesini her tarafa yaymayı başardım diyor.
Düşündüklerime ve yaptıklarıma sarsılmaz inancı olduğunu bildiriyor.
Bu konuda hemen temaslara başladığını, Çine de bulunan 57 nci Tümen e de emir vermemi, kendisine de emir vermekte devam etmemi istiyordu.
MİLLİ TEŞKİLATIN KURULMASI VE MİLLETİN UYARILMASI Bir hafta kadar Samsun da ve 25 Mayıstan 12 Hazirana kadar Havza da kaldıktan sonra Amasya ya gittim.
Bu süre içinde bütün yurtta mill teşkilât kurulması gereğini bir genelge ile bütün komutanlara ve sivil idare âmirlerine bildirdim.
Dikkate değer bir noktadır ki, İzmir in, onun arkasından da Manisa ve Aydın ın işgali ile, yapılan saldırı ve zulümler hakkında millet daha aydınlanmamış mill varlığa vurulan bu korkunç darbeye karşı açıktan açığa herhangi bir tepki ve şikâyet gösterilmemişti.
Milletin, bu haksız darbe karşısında sessiz ve hareketsiz kalması, elbette kendi lehine yorumlanamazdı.
Onun için milleti uyarıp harekete getirmek gerekirdi.
Bu maksatla 28 Mayıs 1919 tarihinde valilere ve bağımsız mutasarrıflıklara, Erzurum da 15 inci Kolordu, Ankara da 20 nci Kolordu ve Diyarbakır da l3 üncü Kolordu Komutanlıklarına, Konya da Ordu Müfettişliği ne şu yolda birer genelge gönderdim zmir in ve maalesef bunun arkasından da Manisa ve Aydın ın işgali, gelecekteki tehlikeyi daha açık olarak sezdirmiştir.
Yurt bütünlüğümüzün korunması için, milletçe gösterilen tepkinin daha canlı ve sürekli olması gerekir.
Yaşayışımızda ve mill bağımsızlığımızda gedikler açan işgal ve ilhak gibi olaylar, bütün millete kan ağlatmaktadır.
Izdıraplar dindirilemiyor.
Sindirilmesi ve katlanılması mümkün olmayan bu duruma derhal son verilmesinin bütün meden milletlerle büyük devletlerin adalet ve nüf zundan sabırsızlıkla beklendiğini göstermek maksadıyla, önümüzdeki hafta içinde ve çeşitli illere göre, pazartesi başlayıp çarşamba günü müracaatın arkası alınmak üzere, büyük ve heyecanlı mitingler yapılarak mill gösterilerde bulunulması, bunun bütün kasaba ve köylere kadar yaygınlaştırılması, bütün büyük devletlerin temsilcileriyle Bâbıâli ye etkileyici telgraflar çekilmesi, yabancıların bulunduğu yerlerde yabancılar da etki altına alınmakla birlikte, düzenlenen mill gösterilerde terbiye ve ağırbaşlılığnn titizlikle korunması, Hristiyan halka karşı saldırı, gösteri ve düşmanlık gibi tavır ve davranışlardan sakınılması zaruridir.
Yüksek şahsiyetinizin bu konularda duyarlı ve etkili bulunmaları dolayısıyla işin iyi idare edileceğine ve başarıya ulaşacağına bendenizin tam bir güveni vardır.
Sonuçtan haberdar buyurulmamı rica ederim.
MİTİNGLER, MİLLİ GÖSTERİLER Verdiğim bu talimat üzerine her yerde gösteri toplantıları yapılmaya başlandı.
Yalnız, sınırlı birkaç yerde bazı yersiz korkularla kararsızlığa düşüldüğü anlaşılmıştır.
Örnek olarak,15 inci Kolordu Komutanı nın Trabzon hakkında gönderdiği 9 Haziran 1919 tarihli şifreden miting sırasında Rumların uygunsuz davranışlarda bulunabilecekleri hiç yoktan bir olay çıkabileceği düşüncesi ile, mitinge karar verilmişken bu kararın uygulanmadığı... mitingi düzenleyen heyetin toplantısında İstrati ve Polidis in de hazır bulunduğu anlaşılıyordu.
Trabzon, Karadeniz kıyısında ve önemli bir merkez olduğundan orada mill teşebbüs ve faaliyetler konusunda gösterilen kararsızlık ve Yunanlılar aleyhinde mill gösteriler yapılması görüşmelerinde İstrative Polidis Efendiler i de bulundurmak gibi, teşebbüsün ciddiyetsizliğine delil sayılacak gevşeklikler, elbette İstanbul ve düşmanlar için pek değerli sayılacak belirtilerdir.
Verdiğim talimattaki esasları kötüye kullanacak kadar ustalık gösterenler de oldu.
Söz gelişi Sinop a yeni atanan bir mutasarrıf, orada yapılan gösterileri kendisi yönetiyor ve miting kararlarını kendisi yazıp halka imza ettirdiğini söylüyor ve bize de bir örneğini gönderiyor.
Bu zatın zavallı halka gürültü patırtı arasında imza ettirdiği uzun yazılar içinde şu satırlar gizleniyordu Türkler 9
ilerleyip gelişemedi.
Avrupa medeniyet esaslarını kabul edemedi ve benimseyemedi ise, bu da şimdiye kadar iyi bir yönetime kavuşamamış olmasından ileri gelmiştir.
Türk milleti, ancak kendi padişahının saltanat ve hâkimiyeti altında olmak şartıyla, Avrupa nın himâye ve kontrolu altında kurulacak bir yönetim şekli ile yaşayabilir.
Efendiler, Sinop halkı adına İtilâf Devletleri temsilcilerine verilen 3 Haziran 1919 tarihli bu muhtıranın altındaki imzalara göz gezdirirken, müftü vekili efendinin imzasından sonra gördüğüm imza, bilginize sunduğum satırları yazan ve yazdıran ruhu bana keşfettirdi.
O imza, Hürriyet ve İtilâf Fırkası nın ikinci başkanı olan zatın imzası idi. MİLLİ GÖSTERİLERİN YANKILARI Her yerde gösteriler yapılması için yaptığım tebligat tarihinden üç gün sonra, yani 31 Mayıs 1919 da Harbiye Nâzırı nın şu telgrafını aldım İngiltere Olağanüstü Komiserliği nden Bâbıâl ye tebliğ olunup Harbiye Nezareti ne verilen nota sureti aynen aşağıya çıkarılmıştır Bugüne kadar gelen raporlardan, 3 üncü Kolordu bölgesinde âd haydutluk olaylarından başka bir şey görülmediği bilinmekle beraber, son notada bildirilen durumlar hakkında özel soruşturma yapılarak sonucunun acele bildirilmesini rica ederim.
31 8 1919 Harbiye Nazırı Şevket Suret 1 Sivas ın durumu ile orada olup bitenler ve bu şehirde yahut bu şehrin yakınında toplanmakta olan çok sayıdaki Ermeni mültec lerinin güvenliği ile ilgili olarak son günlerde oldukça kaygı verici haberler almış olduğumu siz Sadrazam Hazretleri nin yüksek katına bildirmekle şeref duyarım.
2 Bundan dolayı asker komutanın görev bölgesi içinde bulunan Ermenilerin iyi korunması ve h mayeleri için elden gelen bütün tedbirleri almasını emreder ve herhangi bir şekilde öldürme veyahut kötü muamele olduğu takdirde, kendisinin doğrudan doğruya sorumlu tutulacağını bildiren bir telgrafın yüksek Harbiye Nezareti nce adı geçen komutana acele olarak çekilmesi hususunda emir buyrulmasını siz Sadrazam Hazretleri nin yüksek şahsiyetlerinden rica ederim.
3 Bu talimata benzer bir talimatın ilgili sivil memurlara da verilmesini ayrıca rica ederim.
4 Memleket içindeki güvenlik bozucu olaylar konusunda siz Sadrazam Hazretleri nin yüksek şahsiyetlerinin ne kadar haklı bir endişe içinde bulunduklarını bildiğim için, siz Sadrazam Hazretleri nin yüksek şahsiyetlerine ayrıca, işbu uyulacağından eminim.
5 Sözkonusu olan talimatın gönderildiği tarih hakkında verilecek bilginin beni fazlasıyla sevindireceğini bildiririm.
Sivas Vali Vekilliği nden aldığım 2 Haziran 1919 tarihli bir telgrafta da Albay Demange Dömanj imzasıyla alınan telgrafta İzmir işgali üzerine, Aziziye de Hristiyanlar ölümle tehdit edilmiştir, bu hareket doğru değildir.
Sizi durumdan haberdar edeyim ki, bu gibi haller müttefik askerleri tarafından ilinizin işgaline yol açar, anlamında ihtarlarda bulunulmaktadır denilmekteydi.
Gerçekte, ne Sıvas ta kaygı verici bir durum vardı ve ne de Hristiyanların ölümle tehdit edildiği doğruydu.
Bunları, milletçe yapılmaya başlanan gösterilerden korkuya düşen Hrıstiyan azınlıkların, yabancıların dikkatini kendi üzerlerine çekmek için kasıtlı olarak yaydıkları uydurma haberler olarak kabul etmek gerekir.
Harbiye Nezareti nin nota suretini de içine alan telgrafına verdiğim cevabı olduğu gibi arzedeceğim İstihbarat çok ivedi 10
Harbiye Nezareti Yüksek Katına İlgi 2 Haziran 1919 tarihli şifre 3.6.1919 Sıvas ve çevresinde eskiden beri bulunan Ermenileri ve sonradan gelen mültec leri yılgınlığa düşürecek hiçbir olay geçmem ştir.
Ne Sıvas ta ne de çevresinde kaygı verici herhangi bir durum yoktur.
Herkes sük net içinde iş ve güçleriyle meşguldür.
Bunu kesinlikle bilginize sunar ve sizi temin ederim.
Bu bakımdan İngiliz notasındaki haberlerin nereden kaynaklandığı bendenizce bilinmek gerekir.
İzmir ve Manisa nın işgali ile ilgili acı haberler üzerine Müslüman halk tarafından yapılan ve Hristiyan azınlıklar hakkında hiçbir düşmanlık duygusu gütmeyen toplantılardan belki de bazılarının ürkmüş olması hatıra gelebilir.
İtilâf devletleri milletimizin haklarına ve bağımsızlığına saygılı kaldıkça, millet de vatanın saldırıya uğrayıp parçalanmayacağından emin oldukça, Hristiyan azınlıkların korkuya kapılmalarına hiç bir sebep yoktur.
Bu konuda devlete karşı her türlü sorumluluğu yüklenir ve buna kesinlikle güven buyurulmasını istirham ederim.
Ancak, milletin bağımsızlık ve varlığını yok eden ve mill varlığı tehlikeye düşüren işgal, cana kıyma ve zulüm gibi İzmir bölgesinde görülmekte olan olayların ve benzerlerinin tekrarlanmasına karşı, ne milletin heyecanını ve içindeki acıları ne de bundan doğacak mill gösterileri engelleyip durdurmak için kendimde ve hiç kimsede bir güç ve kudret göremeyeceğim gibi, bu yüzden çıkacak olayların karşısında da sorumluluk kabul edebilecek ne bir komutan ne bir sivil yönetici ve ne de bir hük met tasavvur edebilirim.
Mustafa Kemal Bu nota suretiyle tarafımdan verilen cevap sureti bütün komutanlara, vali ve mutasarrıflara bir genelge ile bildirildi.
Bu tarihlerde İngiliz Muhipler Cemiyeti nin isteğine katılarak bütün milletçe İngiltere himayesinin istenmesi, bu dernek adına, Sait Molla imzasıyla bütün belediye başkanlıklarına bir telgrafla bildirildiği ve bu telgrafın etkisini hükümsüz kılmak için milleti gerektiği gibi aydınlatmakla birlikte hük met nezdinde teşebbüslerde bulunduğum da sizce bilinmektedir.
Bundan başka 27 Mayıs 1919 tarihinde Türkiye Havas Reuter Royter adındaki ajansın, toplanan Saltanat Ş râsı ile ilgili açıklamaları arasında Ş râyı oluşturan bütün üyelerin düşünces , Türkiye nin büyük devletlerden birinin himâyesini sağlama noktasında birleşiyor haberini yayması üzerine, sadrazama, milletin, mill bağımsızlığını korumaya kararlı oldugunu ve doğabilecek bütün kötü sonuçlara karşı her türlü fedakârlığı göze aldığını ve mill vicdanı temsil etmeyen haberlerin endişe verici tepkiler yarattığını yaymakla birlikte, bütün milleti de bu durumdan nasıl haberdar ettiğimi başka bir açıklama dolayısıyla belirtmiştim.
Sadrazam Ferit Paşa nın, Paris e bilinen daveti üzerine, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi nin ilk toplantısını yaptığn günlerde bazı demeçler vermiştim.
Bu konudaki görüş ve davranış tarzımın ne oldugunu açıklamak üzere şu bölgeyi olduğu gibi bilginize sunacağım.
Şifre İvedi Havza, 3.6.1919 Kişiye özel Samsun da 3 üncü Kolordu Komutanı Refet Beyefendi ye Erzurum da 15 inci Kolordu Komutanı Kâzım Paşa Hazretleri ne, Erzurum Valisi Münir Beyefendi ye, Canik Mutasarrıfi Hâmit Beyefendi ye, 11
Sıvas Vali Vekili Hâkim Hasbi Efendi Hazretleri ne, Kastamonu Valisi İbrahim Beyefendi ye Ankara da 20 nci Kolordu Komutanı Ali Fuad Paşa Hazretleri ne, Konya da Yıldırım Kıt alan Müfettişi Cemal Paşa Hazretleri ne, Diyarbakır da 13 üncü Kolordu Komutanı Vekili Cevdet Beyefendi ye, Van Valisi Haydar Beyefendi ye.
Fransız siyas temsilcisi Mösyö Defrance Döfrans ın Sadrazamlık yüksek makamına gelerek Osmanlı Devleti nin haklarını konferans huzurunda savunmak için Paris e gidebileceklerini bildirdiği, Dahiliye Nezareti nin resm tebliğlerinden ve ajans yayınlarından anlaşılmıştır.
İzmir olayı üzerine milletimizin gösterdiği şiddetli tepki ve böylece bağımsızlığını koruma konusunda beliren kesin kararlılığının sonucu olan bu başarı şükranla karşılanmaya değer.
Ancak, buna rağmen, Yunanlılar ın İzmir ilini işgali önlenebilmiş değildir.
Herhalde milletin, kendi haklarının bilincinde ve onları çiğnetmemek için tek bir vücut halinde fedakârca harekete hazır olduğu, İtilâf Devletleri ne karşı gösterilmeye ve ispata devam edildikçe, bu devletlerin milletimize ve onun haklarına saygılı olacağına şüphe yoktur.
Sadrazam Paşa Hazretleri nin konferans huzurunda Osmanlı Devleti nin haklarını savunmak için ellerinden geleni yapacakları tabi dir.
Ancak, milletçe kesin bir şekilde savunulması istenen ve gerekli görülen haklar özellikle iki noktada önem kazanır.
Birincisi, devlet ve milletin mutlak olarak tam bağımsızlığı, İkincisi de vatanın ana topraklarında çoğunluğun azınlıklara feda edilmemesidir.
Bu konuda Paris e harekete hazırlanan hey etin görüşü ile mill vicdanın kesin istekleri arasında tam bir uygunluğun bulunması şarttır.
Aksi halde, millet, pek güç bir durumda ve giderilmesi imkansız oldu bittiler karşısında kalabilir.
Bu endişeyi doğuran sebepler şunlardır Sadrazam Paşa Hazretleri, duyulan demecinde, bir Ermeni muhtariyeti ilkesini kabul etmiş olduğunu bildirdi.
Bunun sınırını belirtmedi, Bundan Doğu illerinin halkı elbette üzüntü duydu ve durumun açıklanmasını istemeye mecbur oldu.
Toplanmış olan Saltanat Ş râsı nda da üyelerin hemen hepsi, mill bağımsızlığın korunmasını ve millet mukadderatının bir mill ş rânın yetkisine bırakılmasını istedikleri halde, yalnız, hük metin dayandığı ltilâf ve Hürriyet Fırkası adına Bakan Sadık Bey tarafından yazılı olarak İngiltere nin himâyesi teklif edildi.
Geniş bir Ermenistan muhtariyetini ve devletin bir yabancı himayesini kabul konularında, milletin isteği ile şimdiki hükümetin görüşü arasında bir uygunluk olmadığı anlaşılıyor.
Sadrazam Paşa Hazretleri ile birlikte hareket edecek olan hey etin, milletin haklarını savunmada uyacağı ilkeler ve program milletçe bilinmedikçe, arzedilen noktalarda endişeye kapılmamak mümkün değildir.
Bu suretle illerdeki ve onlara bağlı yerlerdeki Müdafaa i Hukuk ı Mılliye ve Redd i İlhak Cemiyetleri nin temsilcileri ve daha teşkilâtı tamamlanamayan yerlerde de belediye hey etleri, Sadrazam Paşa Hazretleri ne ve doğrudan doğruya Zât ı Şâhâne ye telgraflar çekerek, mill bağımsızlığın mutlak dokunulmazlığının ve millet çoğunluğunun haklarının korunmasının milletin temel şartı olduğu belirtilmeli ve gidecek hey etin yapacağı savunmanın esaslarını millete resmen ve açıkça bildirmesi istenmelidir.
Milletin bu şekildeki hareketi ile, gidecek hey etin savunmaya çalışacağı ilkelerin gerçekten milletin isteği olduğu, İtilâf Devletleri nce anlaşılacak ve şüphesiz daha fazla bir önemle dikkate alınarak hey etin görevini kolaylaştıracaktır.
Bu düşüncelerin gerekenlere sür atle ulaştırılmasını ve duyrulmasını, vatanımızın mukadderatı adına vatansever yüksek şahsiyetinizden özellikle istirham ederim.
Bu telgrafın alındığı zamanın bildirilmesini de rica ederim.
Mustafa Kemal İSTANBUL A GERİ ÇAĞRILIŞIM 12
Bu tarihten beş gün sonra, yani 8 Haziran 1919 da, İstanbul a Harbiye Nâzırı tarafından çağrıldığımı ve gizlice sorup soruşturmam üzerine, kimler tarafından ne için istendiğimi devlet adamlarımızdan birinin haber verdiğini daha önce başka bir münasebetle yaptığım açıklamada ifade etmiştim.
O zat, Genelkurmay Başkanlığı makamında oturan Cevat Paşa idi.
Bunun üzerine, İstanbul ile yapılmış olan yazışmaların bir kısmı herkesçe öğrenilmiştir.
Bu yazışmalar, Erzurum da görevden ayrıldığım tarihe kadar değişik Harbiye Nâzırlarıyla ve doğrudan doğruya sarayla devam etmiştir.
Anadolu ya geçeli bir ay olmuştu.
Bu süre içinde bütün ordu birlikleriyle temas ve bağlantı sağlanmış millet mümkün olduğu kadar aydınlatılarak dikkatli ve uyanık bir duruma getirilmiş, mill teşkilât kurma düşüncesi yayılmaya başlamıştı.
Genel durumu artık b r komutan ile yürütüp yönetmeye devam imkânı kalmamıştı.
Yapılan geri çağırma emrine uymamış ve onu yerine getirmemiş olmakla birlikte, milli teşkilât ve hazırlıkların yönetimine devam etmekte olduğuma göre, şahsenâsı duruma geçmiş olduğuma ş phe edilemezdi.
Bundan başka ve özellikle girişmeye karar verdiğim teşebbüs ve faaliyetlerin köklü ve şiddetli olacağını tahmin güç değildi.
O halde, yapılacak teşebbüs ve faaliyetlerin bir an önce şahs olmak niteliğinden çıkarılması mutlaka, bütün bir milletin birlik ve dayanışmasını sağlayacak ve temsil edecek bir hey et adına olması gerekli idi. SİVAS TA GENEL BİR KONGRE TOPLANMA KARARI Bu sebeple, 18 Haziran 1919 tarihinde, Trakya ya verdiğim direktifte işaret ettiğim bir noktanın uygulanma zamanı gelmiş bulunuyordu.
Hatırınızdadır ki, o nokta, Anadolu ve Rumeli deki mill teşkilâtları birleştirerek, bir merkezden temsil ve idare etmek üzere, Sivas ta genel bir mill kongre toplamaktı.
Bu gayenin gerçekleştirilmesi için yaverim Cevat Abbas Bey 21 22 Haziran 1919 gecesi, Amasya da yazdırdığım genelgenin esas noktaları şunlardı 1 Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir.
2 İstanbul hük meti üzerine aldığı sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir.
Bu durum milletimizi yok olmuş gibi gösteriyor.
3 Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
4 Milletin içinde bulunduğu durum ve şartların gereğini yerine getirmek ve haklarını gür sesle cihana duyurmak için her türlü baskı ve kontroldan uzak mill bir hey etin varlığı zarur dir.
5 Anadolu nun her bakımdan en güvenli yeri olan Sıvas ta hemen mill bir kongrenin toplanması kararlaştırılmıştır.
6 Bunun için bütün illerin her sancağından milletin güvenini kazanmış üç temsilcinin mümkün olan en kısa zamanda yetişmek üzere yola çıkarılması gerekınektedir.
7 Her ihtimale karşı, bu mesele milli bir sır olarak tutulmalı ve temsilciler, gereğinde yolculuklarını kendilerini tanıtmadan yapmalıdırlar.
8 Doğu illeri adına, 23 Temmuzda, Erzurum da bir kongre toplanacaktır.
O tarihe kadar öteki illerin temsilcileri de Sıvas a gelebilirlerse, Erzurum Kongresi nin üyeleri de Sıvas genel kongresine katılmak üzere hareket ederler.
Görüyorsunuz ki, bu yazdırdığım hususlar, zaten vermiş ve dört gün önce Trakya ya tebliğ etmiş olduğum bir kararın bir genelge ile Anadolu ya da bildirilmesinden ibarettir.
Bu kararın 21 22 Haziran 1919 gecesi, karanlık bir odada alınmış korkunç ve esrarlı yeni bir karar olmadığı, zannımca kolaylıkla takdir buyurulur 13
Bu noktanın aydınlanması için, arzu buyurursanız küçük bir açık zorlamada bulunayım.
Efendiler, o müsvedde işte bu kâğıtlardır göstererek , dört maddeliktir.
İçindekileri bildirdim.
Sonunda benim imzam vardır.
Bir de görevi dolayısıyla Kurmay Başkanım olan Albay Kâzım Bey in şimdiki İzmir Valisi Kâzım Paşa , kurmay hey etinden tebliğ işleriyle görevli memur Husrev Bey in şimdi büyükelçi , asker makamlara şifreleyen yaverim Muzaffer Bey in ve sivil makamlara şifreleyen bir memur efendinin imzaları vardır.
Bunlardan başka daha bazı imzalar vardır.
ADINI SAKLAYAN BİR TANIDIĞIN AMASYA YA GELMESİ Bu imzaların bu müsveddeye konması iyi bir şans ve tesadüf eseridir.
Daha, Havza da bulunduğum sırada Ankara da bulunan 20 inci Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa dan bir şifreli telgraf aldım.
Bu telgraf, aşağı yukarı tanıdığımız bir zat bazı arkadaşlarla birlikte İstanbul dan buraya gelmiştir.
Nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda ne emir buyuruyorsunuz şeklinde idi.
Adeta bir bilmeceyi andıran bu telgraf, bende büyük bir merak ve hayret uyandırdı.
Söz konusu edilen zatı tanıyorum, benden nasıl hareket edeceğini soruyor Ankara da arkadaşım olan güvenilir bir komutanın yanında, telgraf da şifrelidir.
O halde neden adını şifreli olarak bile yazdırmaktan çekiniyor?
Bir hayli düşündüm, kavrar gibi oldum tahmin buyurulur ki, bilmece çözmekle uğraşacak zamanım yoktu.
Fakat, Fuat Paşa yı yakından görmek, bölgeleri, çevreleri, düşünceleri üzerinde kendisiyle konuşmak, bence pek istenilir bir şeydi.
Bu bilmeceli telgraftan ilham alarak kendisine şu ricada bulundum Ankara dan ayrıldığınızı belli etmeyecek tedbirleri aldıktan sonra, ad ve kıyafet değiştirerek birkaç gün için hemen yanıma geliniz.
İstanbul dan gelen arkadaşları da birlikte getiriniz.
Gerçekten de Fuat Paşa, dediğim gibi Havza ya hareket eder.
Ancak, bazı zorlayıcı sebepler dolayısıyla, ben derhal Havza dan ayrılıp Amasya ya gitmeğe mecbur olmuştum.
Fuat Paşa, Havza yolunda durumu anlar ve Amasya ya yönelir.
İşte, böylece 21 22 Haziranda Amasya da yanımda bulunuyor.
Adı şifrede bildirilmeyen zat da Rauf Bey di.
İstanbul dan ayrılmak üzere, evimden otomobile bineceğim sırada Rauf Bey yanıma gelmişti.
Bineceğim vapurun takip edileceğini ve beni İstanbul da iken tutuklamadıklarına göre, belki de Karadeniz de batırılacağımı güvenilir bir yerden işitmiş, onu haber verdi.
Ben İstanbul da kalıp tutuklanmaktansa, batıp boğulmayı tercih ettim ve hareket ettim.
Kendisine de eninde sonunda İstanbul dan çıkmak zorunda kalırsa benim yanıma gelmesini söyledim.
Rauf Bey, gerçekten de İstanbul dan çıkmak gereğini duymuş ve çıkmış...
Ancak, benim yanıma gelmedi.
Arkadaşı olan 6 ncı Tümen Komutanı Albay Bekir Sami Bey in yanına gitmek ve İzmir cephesine daha yakın bir yerde olmakla, daha etkili ve daha yararlı olacağını zannederek Bandırma Akhisar yoluyla Manisa bölgesine gitmiş.
Gittiği yerde halkın maneviyatını bozuk, durumu tehlikeli ve korkunç bulmuş.
Derhal ad değiştirerek oradan Ödemiş, Nazilli, Afyonkarahisar üzerinden Aziziye Sivrihisar yoluyla ve arabayla Ankara ya, Fuat Paşa nın yanına gelmiş ve bana haber göndermiş pek güzel ama!
adını saklamak suretiyle beni üzmenin anlamı var mıydı?
Öte yandan 3 üncü Kolordu Komutanım olup Samsun mutasarrıflığında bıraktığım Refet Bey i artık Sıvas a Kolordu merkezine göndermek istiyordum.
Birkaç defa gelmesi için emir vermiştim.
Bölgeyi teftişe çıkmış.
Emirlerime cevap bile alamıyordum.
Nihayet o da bir tesadüf eseri olarak o gün gelmişti.
RAUF BEY VE REFET BEYLERİN KARARSIZLIĞI 14
Şimdi, imza meselesine gelelim Ben müsveddenin yeni gelen arkadaşlar tarafından da imzalanmasını istedim.
O sırada Rauf ve Refet Beyler benim odamda, Fuat Paşa başka bir odada bulunuyorlardı.
Rauf Bey, misafir olduğundan bu müsveddeye imza koymak için kendini ilgili ve yetkili görmediğini nazikçe ifade etti.
Bunun tarihi bir hâtıra olduğunu ileri sürerek imza etmesini söyledim.
Bunun üzerine imzaladı.
Refet Bey, imzadan çekindi ve böyle bir kongre toplanmasındaki maksat ve yararı anlayamadığını söyledi.
İstanbul dan beri yanımda getirdiğim bu arkadaşın tuttuğumuz yola göre anlaşılması pek basit olan bir konuda, böyle bir düşünce ve duygu içinde oluşu bana pek acı geldi.
Fuat Paşa yı çağırttım.
Paşa ,maksadımı anlayınca derhal imza etti.
Fuat Paşa ya, Refet Bey in çekinmesinin sebebin anlayamadığımı söyledim.
Fuat Paşa, Refet Bey den biraz cidd açıklama yapmasını istedikten sonra, Refet Bey, müsveddeyi eline alarak kendine göre bir işaret koydu.
Öyle bir işaret ki, bunu, bu müsveddede bulmak oldukça güçtür.
Buyurun!
merak eden inceleyebilir.
Efendiler, gereksiz gibi görülebilen bu açıklamalar, daha sonraki yıllara ve olaylara ait bazı karanlık noktaları aydınlatmava yardımcı olur düşüncesiyle yapılmıştır.
İSTANBUL DA BAZI KİMSELERE GÖNDERDİĞİM MEKTUP Kongreye davet genelgesi sivil ve asker makamlara şifre olarak verildi.
Bundan başka İstanbul da bulunan bazı kimselere de gönderildi.
Fakat bu kimselere ayrıca bir de genel birer mektup yazdım.
Kendilerine mektup yazdığım kimseler şunlardı Abdurrahman Şeref Bey, Reşit Akif Paşa, Ahmet İzzet Paşa, Seyit Bey, Halide Edip Hanım, Kara Vasıf Bey, Ferit Bey Nafia Nâzırı Sulh ve Selâmet Fırkası Başkanı Ferit Paşa daha sonra Harbiye Nâzırı oldu , Câmi Bey, Ahmet Rıza Bey.
Bu mektupta söylediğim noktaları özet olarak tekrar edeceğim l.
Yalnız mitingler ve gösteriler, büyük gayeleri hiçbir vakit gerçekleştiremez.
2.
Bunlar, ancak milletin bağrından fiilen doğan ortak güce dayanırsa kurtarıcı olur.
3.
Zaten acı olan durumu tehlikeli şekle sokan en etkili sebep, İstanbul daki muhalif akımlar ve mill faydayı yararlı bir şekilde yüzüstü bırakan siyas ve gayri mill propagandalardır.
4.
Artık İstanbul Anadolu ya bağlı olmak mecburiyetindedir.
5.
Size düşen fedakârlık pek büyüktür.
ALİ KEMAL BEY İN GENELGESİ 25 Hazirana kadar Amasya da kaldım.
Hatırlardadır ki, o tarihlerde Dahiliye Nâzırlığı görevinde bulunan Ali Kemal Bey, benim görevden alındığımı ve artık benimle hiç bir resm muameleye girişilmemesi gerektiği konusunda şifre ile bir genelge yayınlamıştı.
15
23 Haziran 1919 tarih ve 84 sayılı olan bu genelge metni, dikkate değer bir anlayışı gösterir belge olduğu için aynen bilginize sunacağım.
Dahiliye Nâzırı Ali Kemal Bey in 23.6.1919 tarihli ve 84 sayılı şifresinin çözülmüş suretidir Mustafa Kemal Paşa büyük bir asker olmakla birlikte günün siyasetini pek bilmediği için, olağanüstü sayılacak vatanseverlik ve gayretine rağmen, yeni görevinde asla başarılı olamadı.
İngiliz Olağanüstü Temsilcisi nin istek ve ısrarıyla görevden alındı bundan sonra yaptıkları ve yazdıkları ile de bu kusurlarını daha çok açığa vurdu.
Redd i İlhak Cemiyetleri gibi, Balıkesir ve Aydın dolaylarında Müslüman halkı boş yere kırdırmaktan ve bu fırsattan yararlanarak halkı haraca kesmekten başka iş görmeyen emirsiz, saygısız ve kanunsuz olarak kurulan bazı hey etler için öteden beri çektiği telgraflarla siyas hatâsını idar yönden de artırdı.
Kendisinin İstanbul a getirilmesi Harbiye Nezareti ile ilgili bir iştir.
Ancak, Dahiliye Nezareti nin size kesin emri, artık o zatın görevden alınmış olduğunu bilmek, kendisi ile hiçbir resm işleme girişmemek, hük met işleri ile ilgili hiçbir isteğini yerine getirmemektir.
Bu genelgeye uygun hareket etmekle ne gibi sorumlulukların giderilmiş olacağını takdir buyuracağınızdan eminim.
Ayrıca, bu önemli ve tehlikeli günlerde memur, halk, her Osmanlı ya düşen en büyük görev, barış konferansınca geleceğimiz üzerinde karar verilirken ve beş yıldır yaptığımız deliliklerin hesapları görülürken, artık aklımızı başımıza devşirdiğimizi göstermek, akıllıca ve tedbirlice davranışları benimsemek, parti, mezhep, ırk ayrılıklarını gözetmeksizin her ferdin hayatını, malını, ırzını koruyarak, meden dünyanın gözünde bu memleketi bir daha lekelememek değil midir?
ALİ KEMAL BEY VE PADİŞAH Bu şifreli genelgeden, benim ancak Sivas a vardığım 27 Haziran 1919 tarihinde haberim oldu.
Ali Kemal Bey, 23 Haziran tarihinde bu genelgesi ile düşmanlara ve padişaha önemli bir görev yaptıktan sonra, 26 Haziran 1919 tarihinde hük metten çekilmiştir.
Ali Kemal Bey in sadrazamlığa verdiği resm istifa yazısından başka, saraya da gidip padişaha kendi eliyle verdiği istifa yazısı suretleri ile sözlü mâr zâtını ve padişahın ona verdiği cevabı, çok sonra öğrendim. Ali Kemal Bey, istifa yazılarında, özellikle bunun padişaha ait olanında Osmanlı topraklarının çeşitli yerlerinde başgösteren ayaklanma ve karışıklık belirtileri üzerine, ihtilâl ateşinin hemen çıktığı yerde, yayılmadan bastırılıp söndürülmesi ve yok edilmesi için tedbir almak, yalnız kendi makamını ilgilendirirken, padişahın gösterdiği yakın ilgi ve güveni çekemeyen bazı arkadaşlarının birçok yersiz sebepler ileri sürerek ihtilâlin daha da genişlemesine yol açtıklarından söz ettikten sonra resm görevinden çekilmekle birlikte, özel olarak hizmet ve sadakata devam edeceğini ekliyor ve sözlü olarak da resm görevinden ayrılmasını fırsat bilen hasımlarının hücumundan ben kulunuzu koruyunuz istirhamında bulunuyor.
Padişah, karşılık olarak beni büsbütün yalnız bırakmayacağınıza güveniyorum.
Bağlılığınız, bana büyük ümit ve teselliler vermiştir.
Saray, her dakika size açıktır.
Refik Bey le işbirliğinden ayrılmayınız iltifatında bulunuyorlar.
Kendisine olan bağlılığından padişahın büyük ümit ve teselliye kapıldığı Ali Kemal i nâzırlık makamında ve padişah huzurunda gördükten sonra, bir de asıl gerçek görevi başında görelim!
Canınız sıkılmazsa, Sait Molla nın Rahip Frew a yazdığı mektuplardan birini gözden geçirelim Ali Kemal Bey e, son felâketi üzerine üzüntünüzü bildirdiğinizi söyledim.
Bu zatı elde bulundurmak gerekir.
Bu fırsatı kaçırmayalım.
Bir hediye takdimi için en uygun zamandır.
16
Ali Kemal Bey dün o zatla görüşmüş.
Basın işinde biraz ihtiyatlı olmak gerektiğini söylemiş.
Daha önce herhangi bir gidişten yana yöneltilmiş olan düşünce ve kalem erbabını bu defa öncekine aykırı bir gayeye yöneltmek bizde kolaylıkla mümkün olmaz.
Bütün devlet memurları, Mill Mücadele yi şimdilik iyi görüyorlar demiş.
Ali Kemal Bey, talimatınıza harfi harfine uyacak, Zeynelâbidin Partisi ylede işbirliği yapmaya çalışıyor.
Kısacası işler bulandırılacak.
Aynı mektubun altında bir de notu vardır.
Şimdi onu da okuyalım Birkaç defadır söylemek istediğim halde unutuyorum.
Mustafa Kemal Paşa ya ve taraftarlarına biraz kendilerini destekliyormuş gibi görünmeli ki, hiç bir şüpheye düşmeden buraya gelebilsin.
Bu işe fevkalâde önem veriniz.
Kendi gazetelerimizle onu destekleyemeyiz.
Bu belgeler hakkında sırası gelince daha çok bilgi veririm.
Şimdilik bu kadarı yeterlidir.
ALİ GALİP BEY SİVAS TA Ali Kemal Bey in daha Amasya da iken haberim olmadığını arzettiğim genelgesi, memurların ve halkın kafasını gerçekten de bulandırmış.
Her yerde eksik olmayan menf ruhlu kimseler derhal aleyhimde propagandaya ve faaliyete geçmişler.
Bu yoldaki baltalayıcı gösteri ve hareketlerin en önemlisi Sivas ta hazırlanmaya başlanmış.
Müsaade buyurursanız bunu kısaca anlatayım Dahiliye Nâzırı Ali Kemal Bey in, bu genelge ile verdiği emrin tarihi olan 23 Haziran günü, Sivas ta Ali Galip Bey adında biri, on kadar adamıyla hazır bulunuyormuş.
Bu kimse İstanbul dan Elâzığ valisi olarak gönderilmiş olan Kurmay Albay Ali Galip tir.
Sözde o ilin ikinci derecede memurları olmak üzere, birtakım insanları da İstanbul dan seçmiş, birlikte götürüyor.
Ali Galip, yol üzerinde bulunan Sivas ta kalmış.
Özel bir görevi olduğuna şüphe etmemek gereken Ali Galip, orada derhal kuvvetli taraftarlar bulmuş.
Görevini hakkıyla yerine getirebilmek için tertip ve tedbirler almaya başlamış.
Dahiliye Nezareti nin, aleyhimdeki emri gelir gelmez, faaliyet başlamış.
Sivas sokaklarında benim hain, âs , zararlı bir adam olduguma dair duvarlara yaftalar yapıştırılmış.
Kendisi de, bir gün, Sivas ta vali bulunan Reşit Paşa merhumun yanına giderek, Dahiliye Nezareti nin emrinden bahsettikten sonra, Sivas a gittiğim takdirde hakkımda uygulayacağı işlemi sormuş.
Reşit Paşa ne yapılabileceğini sormuş, Ali Galip, ben senin yerinde olsam, derhal kollarını bağlar ve tutuklarım.
Senin de böyle yapman gerekir demiş.
Reşit Paşa, bu işin bu kadar basit olacağına inanamamış.
Konuşma hayli uzamış.
Konuşmaya katılanlar çoğalmış... Öyle ki, bir kısım halk verilecek kararı anlamak üzere toplanmış...
Bugün, Haziranın 27 nci günüdür.
Bakışlarımızı, yeniden bu noktaya dönmek üzere bir an için bu tablodan ayıralım ve Amasya ya çevirelim SİVAS A HAREKET Ayın 25 inci günü, Sivas ta aleyhimde bazı yakışıksız olaylar çıkmaya başladığını haber aldım.
25 26 Haziran gecesi yaverim Cevat Abbas Bey i çağırdım ve yarın sabah karanlıkta Amasya dan güneye hareket edeceğiz, dedim.
Bu gidişin gizli tutularak hazırlık yapılması için emir verdim.
17
Bir yandan da 5 inci Tümen Komutanı ve kurmay hey etimle, gizli olarak şu tedbiri kararlaştırdık 5 inci Tümen Komutanı, tümeninin seçkin subay ve erlerinden oluşmuş, oldukça kuvvetli bir atlı piyade birliğini hemen o geceden başlayarak sür atle kuracaktı.
Ben, 26 Haziran sabahı karanlıkta arkadaşlarımla birlikte otomobille Tokat a hareket edecektim.
Birlik kurulur kurulmaz, Tokat üzerinden Sivas a doğru sevk edilecek ve benimle bağlantı kurmaya çalışacaktı.
Hareketimiz hiçbir yere telgrafla bildirilmeyecek ve elden geldiği kadar Amasya da da açıklanmayacaktır.
26 Haziranda Amasya dan yola çıktım.
Tokat a varır varmaz telgrafhaneyi göz altına aldırarak benim gelişimin Sivas a ve hiçbir yere bildirilmemesini sağladım.
26 27 Haziran gecesini orada geçirdim, 27 de Sivas a hareket ettim.
Otomobille Tokat, Sivas a aşağı yukarı altı saattir.
Sivas valisine, Tokat tan Sivas a hareket ettiğimi bildirir açık bir telgraf yazdım.
İmzada Ordu Müfettişliği ünvanını kullandım.
Telgrafta, bile bile çıkış saatimi kaydetmiştim.
Fakat, bu telgrafın, yola çıkışımdan altı saat sonra çekilmesini ve o zamana kadar Sivas a hiçbir şekilde bilgi verilmemesini sağlayacak tedbirleri aldırdım.
Şimdi Efendiler, bakışlarımızı yeniden Sivas ta, bıraktığımız tabloya çevirelim Ali Galip Bey ile Reşit Paşa arasında, bana karşı uygulanacak işlemin tartışılması sahnesine...
Tartışmanın kızıştığı bir sırada, Reşit Paşa nın eline, benim Tokat tan çekilen telgrafımı verirler.
Reşit Paşa, haberi Ali Galip Bey e uzatır.İşte kendisi geliyor, buyurun, tutuklayın!
der.
Reşit Paşa, telgrafta yazılı olan hareket saatini görünce hemen kendi saatini çıkarır, bakar... Efendim geliyor değil, gelmiş olacaktır diye ilâve eder.
Bunun üzerine Ali Galip, ben tutuklarım dedimse, benim il sınırlarım içinde olursa tutuklarım, demek istedim deyince toplantı halinde bulunanları bir heyecan kaplar... Hep birden, haydi öyleyse karşılamaya gidelim diyerek toplantıya son verirler.
.
.
Ancak, şehrin ileri gelenleri, halk ve askerle parlak bir karşılama töreni hazırlayabilmek için biraz zaman kazanmak gerektiğini fakat, hesapça, benim Sivas şehri kapılarına kadar yaklaşmış olacağımı dikkate alarak, beni, şehrin girişine yakın olan Ziraat Nümune çiftliğinde bir süre dinlendirmenin yolunu aramışlar.
Vali Paşa, karargâhımın sağlık başkanı olup, daha önce teşkilât kurmak üzere Sıvas a göndermiş olduğum Tali Bey i çağırtarak, bu işin yerine getirilmesini ondan rica etmiş ve gerekli hazırlıkları yapar yapmaz kendisinin de bize katılacagını söylemiş.
.
Gerçekten de, tam Nümune Çiftliği yakınlarında, karşımıza çıkan bir otomobilin içinden, Tali Bey göründü.
Otomobillerden indik, çiftliğin avlusunda oturduk.
Tali Bey, hikâye ettiğim durumu ayrıntılı olarak açıkladıktan sonra, görevinin beni burada biraz oyalamak olduğunu söyleyince, hemen ayağa kalktım, çabuk otomobillere ve Sivas a!
dedim.
Bunun sebebini anlatayım.
O anda hatırıma gelen şuydu Karşılama töreni yapacağız diye Tali Bey i aldatmış olabilirler ve gerçekte aksi bir tertip yapmak için zaman kazanmak isteyebilirlerdi.
Otomobillere binmek üzere iken Sivas tarafından başka bir otomobil yanımıza yaklaştı.
İçinde Vali Paşa vardı.
Reşit Paşa, Efendim birkaç dakika daha istirahat buyurulmaz mı?
diye söze başladı.
Yarım dakika bile istirahate ihtiyacım yoktur.
Derhal yola çıkacağız ve sen benim yanıma gel dedim.
Efendim, dedi, sizin yanınıza Rauf Bey binsin.
ben arkadaki otomobille de gelirim.
Hayır, hayır!
dedim.
Siz buraya.
.. 18
Bu basit tedbirin neden alındığını açıklamaya gerek yoktur.
Sivas şehrine girerken, caddenin iki tarafı büyük bir kalabalıkla dolmuş, asker birlikler tören düzenini almış bulunuyordu.
Otomobillerden indik.
Yürüyerek askeri ve halkı selâmladım..
Bu manzara, Sivas ın saygıdeğer halkının ve Sıvas ta bulunan kahraman subay ve askerlerimizin bana ne kadar bağlı ve sevgi ile dolu olduğunu gösteren canlı bir tanık idi... Bundan sonra, doğruca Kolordu Komutanlık binasına gittim ve hemen maiyyeti ile birlikte Ali Galip i ve onun yardakçısı olduklarını anladığım fesatçıları getirttim.
Onlara ne yaptığımı anlatarak, zaten yeterince yorgunluk vermiş olduğuna şüphe etmediğim ayrıntıları uzatmak istemem.
Yalnız, bir noktaya işaret etmekle yetineceğim.
Efendiler, Ali Galip, karşılaştığı bu kötü davranıştan sonra, bana bildirecek bazı gizli şeyleri olduğunu söyleyerek, gece yalnız olarak yanıma geldi.
Kabul ettim.
Davranışlarının dış görünüşüne önem vermemekliğimizi rica ile, Elâzığ valiliğini kabul ederek gelmekten maksadının, benim yolumda hizmet etmek olduğunu ve Sivas ta kalışının benimle buluşup benden direktif almak maksadına dayandığını açıklamaya ve bin türlü delillerle ispata çalıştı.
Bizi sabaha kadar oyalamak suretiyle başardığını da itiraf etmeliyim.
MİLLİ GAYE İLE ORTAYA ATILMA KARARI Bu iki vali beyler ile 15 inci Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa ve yanımda bulunan Rauf Bey, eski İzmit mutasarrıfı Süreyya Bey, karargâhına bağlı Kurmay Başkanı Kâzım Bey, Kurmay Husrev Bey ve Doktor Refik Bey arkadaşlarımla cidd bir görüşme yapmayı uygun buldum.
Kendilerine genel ve özel durumu açıklayarak tutulması gerekli olan yolu anlattım.
Bu münasebetle en elverişsiz durumları, genel ve şahs tehlikeleri her ihtimale karşı göze alınması kaçınılmaz olan fedakârlığı dile getirdim.
Bir de mill gaye ile ortaya atılacakların bugün yok edilmesini düşünen, yalnız saray, hük met ve yabancılardır.
Ancak, bütün memleketin aldatılmasını ve aleyhimize çevrilmesini de ihtimalden uzak tutmamak gerekir.
Millete önder olacakların, her ne pahasına olursa olsun amaçtan dönmemeleri, memlekette barınabilecekleri son noktada, son nefeslerini verinceye kadar, bu amaç uğrunda fedakârlığa devam edeceklerine daha işin başında karar vermeleri gerekir.
Kalplerinde bu gücü duymayanların teşebbüse geçmemeleri elbette daha isabetli olur.
Çünkü, aksi halde hem kendilerini hem de milleti aldatmış olurlar.
Bir de söz konusu görev, resm makam ve üniformaya sığınarak, el altından yürütülebilecek türden değildir.
Bu tarz bir dereceye kadar sürdürülebilir.
Fakat, artık, o devir geçmiştir.
Açıkça ortaya çıkmak ve milletin hakları adına gür sesle bağırmak ve bütün milleti bu sese ortak etmek lâzımdır.
Benim, görevden alındığıma ve her türlü sonuçla karşı karşıya bulunduğuma şüphe yoktur.
Benimle açıktan açığa işbirliği etmek, aynı sonucu şimdiden kabullenmek demektir.
Bundan başka, bu şartların istediği adamın, başka birçok bakımlardan da, mutlaka benim şahsım olabileceği gibi bir iddia söz konusu değildir.
Yalnız, herhalde, bu memleket evlâdından birinin ortaya atılması kaçınılmaz olmuştur.
Benden başka bir arkadaş da düşünülebilir.
Yeter ki, o arkadaş, bugünkü durumun kendisinden beklediği şekilde harekete evet diyebilsin dedim.
Bu konuşma ve açıklamalardan sonra, gelişigüzel karar almak doğru olamayacağından bir süre düşünmek ve özel görüşmeler yapabilmek için, görüşmelere son verdiğimi bildirdim.
Tekrar toplandığımızda, işin başında benim devam etmemi, kendilerinin bana yardımcı ve destek olacaklarını bildirdiler.
Yalnız bir arkadaş, Münir Bey, önemli mazereti dolayısıyla, bir süre için 19
kendisinin fiil görevden affını rica etti.
Ben, şeklen, resm görev ve askerlikten ayrıldıktan sonra da, tıpkı şimdiye kadar olduğu tarzda üst komutan imişim gibi emirlerimin yerine getirilmesinin başarı için temel şart olduğunu belirttim.
Bu nokta tamamen benimsenip kabul gördükten sonra toplantıya son verildi.
Efendiler, İstanbul da Genel Kurmay Başkanlığı makamında, birbirinin yerini alan Cevat ve Fevzi paşalardan, Barış Hazırlığı Komisyonu nda çalışan İsmet Bey den başlayarak Erzurum a gelinceye kadar, her yerde temas ve ilişkide bulunduğum komutan, subay, her türlü devlet adamı ve ileri gelen kimselerle, burada, Erzurum da yaptığım gibi görüşmeler ve anlaşmalar yapmıştım.
Bundaki yarar takdir buyurulur.Sivas taki teşkilât ve nasıl hareket edileceği konusunda gerekenlere talimat verdikten sonra, hiç uyumadan geçen 27 28 gecesinin sabahında bir bayram günü, Sivas tan Erzurum a doğru yola çıktık.
Bir haftalık yorucu bir otomobil yolculuğundan sonra 3 Temmuz 1919 günü halkın ve askerin içten gelen samimi gösterileri arasında, Erzurum a varıldı.
İstanbul Hük meti nden gelebilecek menf emirleri denetlemek ve önlemek için haberheşme kanalı olan önemli merkezlerde tedbirler alınmak üzere, bütün komutanlara, 5 Temmuz 1919 tarihinde emir verdim.
Komutan, vali ve Vilâyât ı Şarkiye Müdafaa i Hukuk ı Milliye Cemiyeti nin Erzurum şubesiyle temasa geçildi.
Vali Münir Bey, İstanbul Hük meti nce görevden alınmıştı.
Hareket etmeyip Erzurum da kalması için gönderdiğim haber üzerine henüz Erzurum da bulunuyordu.
Bitlis valiliğinden ayrılıp İstanbul a gitmek üzere Erzurum dan geçen Mazhar Müfit Bey de aynı şekilde Erzurum da beni bekliyordu.
ERZURUM KONGRESİ HAZIRLIKLARI Erzurum a gelişimin ilk günlerinde, Erzurum Kongresi nin toplanmasını sağlamak üzere, gerekli tedbirlerin alınmasına önem verildi.
Efendiler, Vilâyât ı Şarkiye Müdafaa i Hukuk ı Milliye Cemiyeti nin, 3 Mart 1919 tarihinde bir kurucu hey et meydana getirmek üzere oluşturduğu Erzurum şubesi, Trabzon ile de anlaşarak 1919 yılı Temmuzunun onuncu günü Erzurumda bir Vilayat ı Şarkiye Kongresi toplamaya teşebbüs etti.
Benim daha Amasya da bulunduğum tarihlerde, Haziran içinde, Doğu illerine temsilci göndermeleri için teklif ve davette de bulundu.
İllerden temsilci getirtilmesi için o tarihten başlayarak, benim Erzurum a gelişime kadar ve ondan sonra da bu konuda pek çok gayret sarfetti.
Ancak, o günlerin şartları içinde böyle bir maksadın gerçekleştirilmesindeki güçlüğün büyüklüğü kolaylıkla takdir olunur.
Kongrenin toplanma günü olan 23 Temmuz yaklaştığı halde, illerden gönderilmesi gereken temsilciler seçilip gönderilmiyordu.
Halbuki, bu kongrenin toplanmasını sağlamak artık pek önemli olmuştu.
Bu sebeple tarafımızdan da cidd teşebbüslerde bulunmak gerekir.
İllerin her birine açık telgraflar gönderildiği gibi, bir yandan da şifreli telgraflarla valilere, komutanlara gereken tebligatta bulunuldu.
Sonunda, on üç günlük bir gecikme ile yeterince temsilci getirtilerek kongreyi toplama gerçekleştirilebildi.
Efendiler, Mill Mücadele ye ordu mensuplarının desteğini sağlamak, asker ve mill mücadeleyi biribiri ile uyumlu olarak yürütmek işi de son derece önemli idi. Trabzon daki tümen vekâletle idare ediliyordu.
Asıl komutanı Hâlit Bey Bayburt ta gizlenmişti.
Hâlit Bey i gizlendiği yerden çıkartmak iki bakımdan gerekli idi. Biri ve en önemlisi, İstanbul a çağırılmanın ve bir emre uymamanın gizlenmeyi gerektirecek nitelikte olmadığını millete ve özellikle ordu mensuplarına göstererek manev gücü yükseltmek içindi.
Diğeri de, sahilde önemli 20
bir nokta olan Trabzon a dışarıdan bir saldırı olduğu takdirde, oradaki tümenin başında gözü pek bir komutan bulundurmak maksadına dayanıyordu.
Bundan dolayı, Hâlit Bey i Erzurum a getirttim.
Kendisine bizzat özel bir talimat verdikten sonra, gerektiğinde derhal tümeninin başına geçmek üzere Maçka da bulunması için de emir verdirdim.
Biz bu işlerle ugraşırken, bir yandan da, İstanbul da Harbiye Nezareti makamında bulunan Ferit Paşa nın ve Padişahın, İstanbula dönmemi sağlamak üzere biribiri ardınca çekilen aldatıcı telgraflarına da türlü karşılıklar vermekle vakit kaybına mecbur oluyorduk.
RESMİ SIFAT VE YETKİLERİMİ BIRAKARAK, MİLLETİN SEVGİ VE FEDAKARLIĞINA GÜVENEREK VİCDANİ GÖREVE DEVAM ETME KARARI Harbiye Nezareti, İstanbul a gel, diyor.
Padişah, önce hava değişimi al, Anadolu da bir yerde otur, fakat bir işe karışma diye başladı.
Daha sonra, ikisi birlikte mutlaka gelmelisin!
dediler.
Gelemem!
dedim.
Sonunda, 8 9 Temmuz 1919 gecesi, sarayla açılan bir telgrafbaşı görüşmesi sırasında, birdenbire perde kapandı ve 8 Hazirandan 8 Temmuza kadar bir aydır süregelen oyun sona erdi. İstanbul o dakikada, benim resm görevime son vermiş oldu.
Ben de aynı dakikada, 8 9 Temmuz 1919 gecesi saat 22.50 de Harbiye Nezareti ne, saat 23.00 te Padişah a resmi görevimle birlikte askerlikten de ayrıldığımı bildiren telgraf çekmiş oldum.
Durum, tarafımdan, ordulara ve millete duyuruldu.
Bu tarihten sonra resmi sıfat ve yetkilerden sıyrılmış olarak, yalnız milletin sevgi ve fedakârlığına güvenerek ve onun tükenmez feyiz ve kudret kaynağından ilham ve güç alarak vicdani görevimize devam ettik...
Biz, 8 9 Temmuz gecesi İstanbul ile telgraf başında konuşurken bunu başka dinleyenlerin ve ilgilenenlerin de bulunduğunu tahmin etmek güç değildir.
O tarihlerde ve ondan sonraki zamanlarda, en hafif deyimi ile saflıklarını uyanıklık ve tedbirlilik gibi göstermeye çalışmış olanlar hakkında bir fikir vermiş olmak için, müsaade buyurursanız, şu belgeyi olduğu gibi bilgilerinize sunmak isterim.
Konya, 9.7.l919 Saat 6.00 3 üncü Ordu Müfettişliği Başyaverliğine Telgraf ve Posta Genel Müdürü Refik Halit Bey ile Konya Valisi Cemal Bey, 6 7 Temmuz gecesi, telgrafla makine başında konuştular.
Konuşmanın şöyle geçtiğini haber aldım.
Mustafa Kemal Paşa Hazretleri için gerekli işlem yapıldı.
İstanbul a getirilecek.
Cemal Paşa Hazretleri için de yapılacak işlem hazırdır.
Konya valisi de Teşekkür ederim, dediler.
Uygun bir şekilde Paşa Hazretleri ne arz etmenizi rica ederim.
2 nci Ordu Müfettişliği Şifre Müdürü Hasan MERSİNLİ CEMAL PAŞA NIN İSTANBUL A GİTMESİ Gerçekten, Konya da bulunan 2 nci Ordu Müfettişi Cemal Paşa nın on gün için izinli olarak İstanbul a gittiğini dört gün önce öğrenmiş ve hayret etmiştim.
21
Cemal Paşa ile, Samsun a çıktığım günden beri mill davayı gerçekleştirmek için işbirliği yapmak, asker ve mill hazırlıklara girişmek ve teşkilât kurmak konularında haberleşmelerimiz vardı.
Kendisinden, ümit verici olumlu cevaplar almıştım.
Benimle bu tarzda ilişki kurmuş olan bir komutanın, kendi kendine izin alıp İstanbul a gitmesi, akıllıca bir iş olmamak gerekirdi.
Bu sebeple 5 Temmuz 1919 tarihli şifre ile, Konya da 12 nci Kolordu Komutanı Salâhattin Bey e şu iki maddeyi yazdım 1 Cemal Paşa nın on gün için İstanbul a hareketinin gerçek sebebini açıkça ve çok acele olarak bildirmenizi 2 Zâtıâl nizin hiçbir sebep ve suretle oradaki birliklerin başından ayrılmanız doğru değildir.
Bu konuda Fuat Paşa ile de haberleşerek en kötü ihtimale karşı tedbirler almanız gereklidir.
Her gün durumunuz hakkında kısa bilgiler vermenizi rica ederim.
Aynı şifrenin suretini aynı tarihte Ankara da bulunan Fuat Paşa ya da bildirdim.
Salâhattin Bey in Konya dan 6 7 Temmuz tarihinde, yani Refik Hâlit Bey in Konya Valisi Cemal Bey le telgraf başında konuştuğu sırada, cevap olarak verdiği şifreli telgrafta Cemal Paşa, İstanbul da bazı kimselerle temas etmek ve ailesiyle görüşmek üzere on gün için ve kendi isteği ile izinli olarak İstanbul a gitmiştir denilmekte idi. Cemal Paşa gitti, fakat gelemedi.
Kendisini çok zaman sonra Ali Rıza Paşa kabinesinde Harbiye Nâzırı olarak göreceğiz.
KOMUTAYI ELDEN BIRAKMAMA KARARI Maalesef, bu durumun tanığı olan ve kendisine birliklerinin başından ayrılmaması tavsiye edilen Salâhattin Bey in de bir süre sonra İstanbul a gittiğini öğrendik.
Cemal Paşa nın gösterdiği bu kötü örnek üzerine, 7 Temmuz 1919 tarihinde, şu genel bildiriyi gönderdim.
1 Bağımsızlığımızı koruma uğrunda kurulmuş ve teşkilâtlanmış olan mill kuvvetlere hiçbir şekilde müdahale ve saldırıda bulunulamaz.
Devlet ve milletin mukadderatında mill irade söz sahibi ve hâkimdir.
Ordu, bu mill iradeye bağlı ve onun hizmetindedir.
2 Müfettiş ve komutanlar, herhangi bir sebeple komutadan uzaklaştırıldıkları takdirde, yerlerini alacak kimseler, işbirliği yapılacak niteliklere sahip iseler, komutayı onlara bırakacaklar ancak, kendileri de yetki bölgelerinde kalarak mill görevlerini yapmaya devam edeceklerdir.
Aksi takdirde, yani bir ikinci İzmir olayına yol açabilecek kimselerin tayini halinde, komuta asla bırakılmayacak, bütün müfettiş ve komutanlarca kendilerine güvenilemediği gerekçesi ile yapılan tayin reddedilecek ve kabul edilmeyecektir.
3 Memleketimizi kolayca işgal edebilmek maksadıyla İtilâf Devletleri tarafından yapılacak baskılarla, hük met herhangi bir birliği, asker ve mill teşkilâtımızı dağıtma emri verirse, bu emir kabul edilmeyecek ve yerine getirilmeyecektir.
4 Hedef ve gayesi mill bağımsızlığı kurtarmak olan Müdafaa i Hukuk ı Milliye ve Redd i İlhak Cemiyetleri nin ve teşebbüslerinin gerileme ve başarısızlığına yol açacak herhangi bir etki ve müdahaleyi ordu kesinlikle önleyecektir.
5 Devlet ve milletin bağımsızlığını kurtarma gayesinde devletin bütün sivil memurları, Müdafaa i Hukuk ı Milliye ve Redd i İlhak Cemiyetleri nin ordu gibi meşru yardımcılarıdır.
22
6 Vatanın herhangi bir bölgesine saldırıldığı takdirde, bütün millet, haklarını savunmaya hazır bulunduğundan, bu gibi olaylar karşısında, işbirliği için her yer biribirini en kısa zamanda haberdar ederek savunmada hareket ve işbirliği sağlanacaktır.
Bu bildiri, Anadolu ve Rumeli de bulunan bütün ordu ve kolordu komutanlarıyla diğer ilgililere gönderilmiştir.
REFET BEY İN 3 ÜNCÜ KOLORDU KOMUTANLIĞINI BIRAKMASI Bu genel bildirimizden beş altı gün sonra, Kavak tan,3 üncü Kolordu Komutanı Refet imzalı, 13 Temmuz 1919 da yazılmış bir şifreli telgraf aldım.
Telgrafın metni aynen şudur İstanbul dan bir İngiliz gemisiyle, Harbiye Dairesi Başkanı Albay Salâhattin Bey, benim görevimi devralmak üzere geldi.
Benim de aynı gemi ile dönmemi Nezaret emrediyor.
Salâhattin Bey gayeye uygun olarak çalışacak.
Genel durumu göz önünde tutarak komutayı kendisine devretmeyi uygun buldum ve Harbiye Nezareti ne görevden ayrıldığımı bildirdim.
Ayrıca geniş bilgi veririm.
Sivas yönüne hareket ediyorum.
5 inci Tümen Komutanı Arif Bey vasıtasıyla Amasya ya cevap veriniz.
Efendiler, itiraf etmeliyim ki, bu tutum ve tavırdan pek memnun olmadım.
Refet Bey in benimle olan işbirliği İstanbul ca biliniyor.
Bu çalışmaları benimseyen bir kimse onun görevini devralmaya hem de bir İngiliz gemisi ile gelince, derhal verilmesi tabi olan hüküm, bu kimsenin İngiliz görüşüne hizmet edebileceği konusunda kendisine güvenilmiş olmasıdır.
Bu hüküm, bir zandan ibaret olsa bile, Refet Bey in komutayı devirde acele etmemesi, hiç olmazsa bizim de görüşümüzü alması gerekirdi.
Güvenip komutayı kendisine devrettiğine göre de, hiç olmazsa bir süre ondan ayrılmayıp, durumumuzu ve görüşlerimizi ona iyice benimsetinceye kadar birlikte çalışması ve kendisi ile aramızda bir bağlantı kurduktan sonra uzaklaşması yerinde olurdu, düşüncesinde idim.
Bununla birlikte, bir oldubitti karşısında bırakılmış olduğuma göre, iki noktada tesell aramakla yetinmeye mecburdum.
Birincisi, Refet Bey in telgrafındaki Salahattin Bey gayeye uygun olarak çalışacak cümlesi, ikincisi de, Refet Bey in hiç olmazsa İstanbul a gitmemiş olması idi.
Bu durum üzerine, komutanların İstanbul a gitmek hususunda en küçük bir yanılmalarının pek pahalıya mal olacağını ve programımızı en iyi şekilde uygulamaya devam edeceğimizi bütün komutanlara bildirmek suretiyle hemen dikkatlerini çektim.
Refet Bey e de aynı tarihte 14 Temmuz 1919 , Salâhattin Bey in kararlarımızı istenildiği şekilde uygulayacağı, buradaki arkadaşları fazlasıyla duygulandırmış ve onlara güç kazandırmıştı cümlesi de bulunan bir şifreli telgraf çektirdim.
Salâhattin Bey in kendisine de aynen şu telgrafı çektirdim.
14.7.1919 31 Amasya da 5 inci Tümen Komutanlığına Refet Bey edir Aşağıdaki telgrafı, uygun görürseniz Salâhattin Bey e ulaştırınız ve sonucunu bildiriniz.
Mustafa Kemal Salahattin Beyefendi ye İstanbul un düşmanlarca kuşatılmış çevresinden milletin kutsal bağrına gelmeniz ve fedakâr arkadaşlarınızın azim ve vatanperverlik meydanına sizin de şeref vermiş olmanız büyük bir sevinçle karşılandı.
Kutsal amacımın gerçekleştirilmesi uğrunda gösterilecek ortak gayrette Tanrı hepimizi zafere ulaştıracaktır.
Gözlerinizden öperim.
23
Mustafa Kemal 3 üncü Ordu Müfettişi Kurmay Başkanı Albav Kâzım Salâhattin Bey hakkında ilk şüphe ve kararsızlık, yine Salâhattin Bey in gayeye uygun olarak çalışacağını söylemesi üzerine kendisine güvenen ve hemen komutayı teslim edip Sivas a doğru uzaklaşan Refet Bey tarafından gösterilmiş oldu.
Refet Bey in Amasya dan çektiği bir telgraf, yalnız Salâhattin Bey hakkındaki şüpheyi değil, daha birkaç nokta ile ilgili görüşleri de ortaya koyuyordu.
Müsaade buyurursanız olduğu gibi bilginize sunayım İvedi Güvenlikle ilgili 719 Erzumun da 15 inci Kolordu Komutanlığına Amasya, 15.7.1919 Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Salâhattin Bey i tanırsınız.
Önce Kâzım Paşa, tebrik dolayısıyla ve yumuşak ifadelerle kendisiyle haberleşmeye girişmelidir.
Hamit Bey in görevden alınması hakkında daha bir şey yok.
Fakat yerinde bırakılması için teşebbüslerde bulunuldu.
Görevden alınırsa buralarda kalacağını pek sanmıyorum.
Bununla birlikte etkilemeye çalışıyorum.
Benim dönmem için İngilizlerin hük mete baskı yapacakları şüphesizdir.
Ben kendimi duruma göre ayarlayarak buralarda kalacağım.
İngilizlerden ve buradan geçen Amerikalılardan anladığıma göre, Kâzım Paşa nın durumu da tehlikelidir.
Her zaman ölçülü davranılmasını ve durumun iyi idare edilmesini tekrar tavsiye ederim Refet .
5 inci Tümen Komutanı Arif Bu telgrafta adı geçen Hâmit Bey, Samsun mutasarrıfı idi. Hamit Bey, Samsun a gelişimizin ilk günlerinde, Refet Bey in aralarındaki eski hukuk ve dostluk dolayısıyla, ortak gaye uğrunda, sonuna kadar bizimle birlikte fedakârca çalışacak vasıfları taşıyan bir arkadaş olduğuna güvendiği için bana tavsiye ettiği ve benim Sadrazamlığa ve Genel Kurmay Başkanı Cevat Paşa ya durumu bildirerek Samsun a getirebildiğimiz zat idi.
Böyle bir zatın, ergeç görevden alınacağına şüphe var mıydı?
Fakat, Refet Bey, yerinde bırakılması için gereken yerlere başvuruldu diyor.
Nerede?
Kimlere gidilerek?
Kim başvurmuştur?
Sonra, Görevden alınırsa buralarda kalacağını pek sanmıyorum.
Bununla birlikte etkilemeye çalışıyorum!
diyor.
Nereye?
İstanbul a mı gidecek?
Nasıl?
Bu zat bugüne kadar bizimle birlikte çalışmıyor muydu?
Bu telgrafında Refet Bey, kendisinin dönmesi için İngilizlerin hük mete baskı yapacaklarını kesin olarak kabul ediyor ve kendisini duruma göre ayarlayarak buralarda kalacağını söylüyor, Oysa, durum belli ve yapılacak şeyi ben kendisine 7 Temmuz 1919 tarihli genel talimatımla bildirdim adı geçen talimatın 2. maddesi .
Ondan başka yapılacak şey yoktu.
Refet Bey, İngilizlerden ve buradan geçen Amerikalılardan anlamış ki, Kâzım Paşa nın da durumu tehlikelidir.
Bu ne demektir?
Azim ve iradelerini en çok korumaları gereken arkadaşların, bize karşı her halde rahmet okumayacak kimselerin sözlerinden tehlike kuruntusuna kapılmaları ve bunu inanarak söylemeleri ne demektir?
Refet Bey, telgrafının sonunda bana da ders veriyor, Her zaman ölçülü davranılmasını ve durumun iyi idare edilmesini tekrar tavsiye ederim diyor.
24
Buradaki ölçülü kelimesinden maksadın ne olabileceğinin yorumunu iz an sahiplerine bırakırım.
Bana iyi idareyi tavsiye eden zat, bu tavsiyeyi, benim verdiğim emir ve talimatı hakkıyla yerine getirip görevi başından ayrılmadan önce yapmış olsaydı, daha içten hareket etmiş olurdu, sanırım.
HAMİT BEY İN İSTANBUL HÜKÜMETİNCE GÖREVDEN ALINMASI Efendiler, Hâmit Bey, 14 Temmuz 1919 tarihinde Samsun dan bana şu kısa telgrafı çekmişti Görevden alındığımı güvenilir bir kaynaktan haber aldım.
Şu bir iki gün içinde emrin gelmesini bekliyorum.
Sonra İstanbul a gideceğimi arz ederim.
Refet Bey in komutayı bırakmış olmasının üzüntüsünde iken aynı günde, önemli bir noktada kendisinden fedakârca bir davranış beklediğimiz diğer bir arkadaşın da, sanki olağan şartlar içinde bulunuyormuşuz gibi, anlaşılması güç bir tutum içinde olduğunu öğreniyorum.
Hâmit Bey e 15 Temmuz 1919 tarihinde şöyle bir telgraf çekildi Kardeşim Hâmit Bey, sizin yerinize İbrahim Ethem Bey in tayin edildiğini haber aldık.
Refet e yazdım ve buluşarak birlikte iç taraflara doğru gelmenizi rica ettim.
Bilmem hangi güvenlik duygusu, size İstanbul a gitmek düşüncesini telkin ediyor.
Bundan başka, biz, değerli arkadaşlarımızı İstanbul dan Anadolu ya çekmeye ve böylece gerçekten vatansever olanları mill gayeye hizmetten uzak tutmamaya çalışırken, siz bu hareketinizle, en azından düşmanlarca sarılmış bir çevreye giriyorsunuz.
Biz hiç doğru bulmadık.Refet in yanına gidiniz.
Ya Sivas yakınlarında birlikte kalırsınız yahut da rahatça yanımıza gelirsiniz.
Kesin cevap bekleriz.
Beş gün sonra 20 Temmuz 1919 Canik Mutasarrıfı Hâmit Bey in Samsun dan gelen telgrafı şuydu Bizans ın gittikçe artan rezaletleri karşısında ümitsizliğe düşen millet, Doğu dan bir ümit ışığı bekliyor.
Buraları ve buradakileri öyle hayal şekil ve yaratılışta görüyorlar ki, acaba bir şey var mı diye ben bile şüpheleniyorum.
Kayıtsızlığımdan utanıyorum.
Gerçi uyumuyoruz.
Bir şey yapmak istiyoruz, Ancak, bu şeyin şekil ve nazariyatı ile uğraştığımız, uzun yollar seçtiğimiz kanısındayım.
Zamanın ve durumun beklemeye tahammülü yoktur.
Memleketin durumu dakikadan dakikaya kötüleşiyor.
Bu bakımdan düşünceler üzerinde fazla durmayarak çalışmalarımızı hızlandırmak gerekiyor.
Bu hususta benim hatırıma gelen şudur Her yerden ve aynı zamanda zâtışâhâne ye birer telgraf çekelim.
On aydan beri gözü önünde, çok defa kendi istek ve hevesince yapılagelen rezaletler yüzünden nereye sürüklenmekte olduğunu gören milletin, ne pahasına olursa olsun, mukadderatını ele almaya karar verdiğine dikkati çekip, kırk sekiz saat içinde milletin güven duyabileceği bir hük met kurulmadığı ve bir kurucu Meclis in toplanmasına karar alınmadığı takdirde, ne kendisini ne de hük metini tanımadığımızı ekleyelim.
Bunda hiçbir güçlük yoktur.
Geleneğe uyarak boyun kırmaktan üzüntü duymayan millet, biz yürüyelim, arkamızdan gelsin efendim.
Beş gün önce, görevden alındığı takdirde İstanbul a gideceğini arz eden Canik mutasarrıfının bu telgrafını, biraz öfkeli yazılmış olmakla birlikte, karar ve hareket telkin eder nitelikte bulduğumuzu tahmin etmek isterim.
25
Mutasarrıf Bey, milletin bir ümit ışığı beklediği yerde, acaba bir şey var mı diye şüpheleniyor.
Bizi ne yapmak istediğini bilmeyen, şekil ve nazariyatla uğraşan şaşkınlar zannediyor.
Düşüncelerimizi kısaltarak çalışmalarımızı hızlandırmak için yapılacak şeyi de söylüyor.
Eğer bundan sonra, bütün görüşlerindeki isabetsizliği açığa vuran çirkin bir düşünce ortaya koymamış olsaydı iyi ederdi.
Efendiler, tarih geleneğe uyarak boyun kırmaktan üzüntü duymayan millet, biz yürüyelim, arkamızdan gelsin düşünce ve inancında bulunanların karşılaştıkları sonuçlar ve cezalarla doludur.
Yöneticilerin ve özellikle devlet adamlarının asla böyle sakat ve çarpık görüşlere kapılmamaları gerekir.
Hâmit Bey, bu telgrafında, bizim, Refet Bey le birlikte içerilere doğru çekilmesi konusunda yazdıklarımıza hiç dokunmuyor.
Hâmit Bey in bu telgrafına 21 Temmuz 1919 tarihinde verdiğimiz bir cevapta İnşallah her şey olacaktır.
Yalnız, milletin güvenebileceği bir kabine kurabilmek için, önce o kabinenin dayanabileceği bir kuvveti meydana getirmek lâzımdır.
O da Doğu illeri kongresinin ve onun arkadasından da Sivas genel kongresinin toplanması ile gerçekleşecektir dedik.
REFET BEY LE HABERLEŞMELER Efendiler.
3 üncü Kolordu dan, bu münasebetle Refet ve S a lâhattin Bey lerden yeniden söz etmek gerekiyor.
İlgisi şudur İngilizler Sivas a bir tabur gönderecekleri söylentisini yaydılar.
Her ihtimale karşı Sivas a gelen çeşitli yönlerde asker tedbirler aldırmak ge rekmişti.
Bu münasebetle Amasya da bulunan 5 inci Tümen Komutanlı ğı na 18 Temmuz 1919 tarihinde verdiğim bir emir metninde, daha o sı rada Amasya da bulunan R e f e t B e y e ait de şu cümleler vardı Durum hakkında R e f e t B e y in önemle dikkati çekildi.
Belki R e f e t B e y böyle bir durumu dikkate alarak şimdilik Amasya da kalma yı da tercih eder.
5 inci Tümen Komutanı nın 19 Temmuz 1919 da verdiği cevapta dikkate değer şu cümleler yer alıyor du S e l â h a t t i n B e y halen Samsun dadır.
Şimdiye kadar kendi si ile temas edemediğim gibi hiçbir cidd ve önemli haberleşme de ya pılmamış olduğundan, adı geçen komutanın düşünce ve inancının ne merkezde olduğunu bilemiyorum.
Ankara R e f e t B e y gerektiğinde İngilizlere karşı koyacak ka dar cesaret gösteremeyeceğini hissettirmişti.
R e f e t B e y 18 Temmuz 1919 da Sivas a hareket etti Belge 35 .
Bunun üzerine R e f e t B e y e şu şifreyi verdirdim Kişiye özel 19.7.19l9 Sayı 115 Amasya da 5 inci Tümen Komutanlığına, Sivas ta 3 üncü Ordu Sıhhiye Müfettişi Albay İbrahim Tali Beyefendi ye, R e f e t B e y edir S a 1 â h a t t i n B e y e telgrafımı verdiniz mi?
Bu arkadaşımızın kesin kanaatlarının mutlaka tespit edilmesi ve kararsızlık yahut iki taraflı idare gibi felâket doğuracak bir duruma hiç bir şekilde tahammül ve rıza gösterilmemesi bir vatan görevi olduğundan, bu hususta evet veya hayır şeklinde kendisinden söz alınması ve ona göre bir karar verilmesi zarur dir.
Sizin bıraktığınız noktadan başlamak kendileri için en uygun programdır, Şimdiye ka dar hemen bir 26
hafta geçtiği halde hiç bir kesin bilgi alınamaması, İstanbul dan ge len bir haberde kendisi hakkında sağlam bir kanaat gösterilmemesi ve hareketin den önce Sa d ı k B e y le gizli bir görüşme yaptığından ve dostluğundan söz edilerek şikâyet edilmesi bu telgrafımın yazılmasına yol açmıştır.
Bu durumu ve sonuçlannı özellikle sizin takdir etmeniz ve çözmeniz gerekir.
Zira, herhangi biz halk topluluğunda söyleyeceği yanlış ve mill gayeye aykırı bir tek sözün bile ya ratacağı tepkiyi ve bunun duracağı durumu şimdiden düşünmek yeterlidir Mus tafa Kemal .
3 üncü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanı Albay Kâzım Yalnız bu telgrafımıza değil, çok şeye cevap olan R e f e t B e y in şu telgrafını olduğu gibi bilginize sunacağım Güvenlikle ilgili ve çok ivedi l828 Sivas, 22.7.1919 Erzurum da 3 üncü Ordu Müfettişliği Vekili Kâzım Karabekir Paşa Hazretleri ne 1 M u s t a f a K e m a l P a ş a Hazretleri ne Telgra fınızı S a l â h a t t i n B e y den ayrıldıktan sonra aldığım için kendisine veremedim.
S a l a h a t t i n B e y i herkes gibi siz de çok iyi tanırsınız.
Kararsız tabiatlı bir zattır.
Bu bölgede on günden fazla kalmamak niyetiyle gelmiş.
Az kalsın, komutayı almadan geri kaçacaktı.
Kendisine güven duygusu vererek ve inandırarak vatan görevini hatırlattım.
Memleketini herhalde sever.
Ancak, vakitsiz iş görmeye gelemez.
Aşağı yukarı R e ş i t P a ş a dan biraz daha iyi.
13 üncü Kolordu dan geçen silahlardan haberi olduğu gibi, bu işi hallet mek üzere İstanbul da da çalışmış ve başarılı olmuş.
Buraya, C e v a t P a ş a tarafından seçilerek gönderilmiş.
Bu bakımdan gayeye zararlı olamaz ve hiçbir halk topluluğunda gayeye aykırı tek bir söz söylemez.
Aksine, mill gayeye uygun olarak fakat sessiz bir şekilde çalışacağına söz verdi.
S a d ı k B e y le ilişkisi hakkında verilen bilgilere inanmıyorum.
Zaten aldığımız haberi iyice kontrol et meden ve belirli bir program yapmadan çalışmak, kuvvetlerin kaybına yol açı yor.
Doğu nun durumu hakkında bana verdiğiniz bilgilerde, aldığınız abartılmış haberlere kapılmamış olsaydınız, belki de ben durumu daha iyi idare eder ve ko mutayı terke mecbur kalmazdım.
Tek başına karar verecek insanların, gerçek durumu bilmeleri gereğini siz de takdir buyurursunuz.
O halde, S a l â h a t t i n B e y i boşu boşuna ürkütmek ve hayır dedirtmekle ne çıkacak?
Zaten o kaç maya hazır.
Yerine acaba kim gelecek?
Emirlerinizin kısa ve açık olmasını rica ederim.
S â l a h a t t i n B e y le ilgili telgrafınızı l tfen bir daha okuyunuz.
Fırtına ile başlayıp suk netle biten bu telgraftan kesin olarak ne demek isten diğini çıkaramadım.
Bununla birlikte, birkaç güne kadar S a l â h a t t i n B e y Samsun dan dönüyor.
Kendisiyle görüşeceğim Şüphesiz kendisini uygun bir tarzda ve amaca hizmet yolunda idare için gerekli tedbirleri alıyorum.
2 Samsun a çıkarılan taburun, buradaki Hintli Müslümanları değiştir mekle birlikte, asıl Sivas ta bulunduğunuzu zannettikleri zatıâlilerine karşı bir gözdağı vermek maksadıyla çıkarıldığını, İngilizlerle temasımda anladım.
Beni İstanbul a gitmeye razı etmek için, Kavak ta bulunduğum zaman bir İngiliz bin başısı geldi.
İngilizlere karşı gösterdiğim direnmeyi fırsat bilerek fakat aslında zâtıâl lerini yıpratmak için beni görevden aldırdıklarını açıkça söyledi.
Zâtıâl lerinin öteki dayanağı K â z ı m K a r a b e k i r P a ş a imiş.
Bu bakımdan K â z ı m P a ş a, ellerine, İngilizlerin ısrarına yol açacak bir tutamak verme melidir.
F e r i t P a ş a nın, istifanız üzerine K â z ı m P a ş a yı komutan vekili olarak tayin etmesi, İstanbul dakilerden bir kısmının kötü bir niyeti olma dığını gösteriyor.
Ancak, İngilizlerin ısrarı karşısında bir şey yapamazlar.
K â z ı m P a ş a nın vekil olarak tayini de S a l â h a t t i n B e y in S a d ı k B e y hesabına buraya gelmediğini gösterir.
3 Benim İstanbul a götürülmem için İngilizlerin İstanbul hük metine baskı yapmaları pek muhtemeldir.
Çünkü, benimle İngilizlerin arasında.
resm bir ilişki var !
.
Bu baskı artarsa S a l â h a t t i n B e y i güç bir durumda bı rakmamak için izimi kaybettireceğim.
4 H â m i t B e y in değiştirileceği söylentisi daha gerçekleşmedi.
Onun, yerinde bırakılması için gerek S a l â h a t t in B e y ve gerekse İngilizler İstanbul Hük meti ne başvurdular.
Bu zatın değiştirilmesi teşebbüsü Dahiliye Nezareti ile kavga etmesinin sonucudur.
S a l â h a t t i n B e y 27
in yerine, Konya ya S e d a t B e y in geldiği de doğru değildir, Her ne kadar H a m i t B e y bütün komutanların değiştirileceğini haber aldığını yazıyorsa da K â z ı m P a ş a nın vekil olarak tayini bunun aksini gösteriyor.
5 Sivas Kongresi ile ilgili olarak Sadrazamlıktan doğruca illere tebliğ olunan 20 Temmuz 1919 tarihli telgrafı gördünüz mü?
Karahisar daki tümen ko mutanı bu kongreye temsilci seçilmesi için buralara bildiri yayınlamış.
Bu davra nış tarzını uygun buluyor musunuz?
Almanya ile yapılan barış anlaşması ve Doğu daki sessizlik, durumun gelişmesini beklerken bizim de ihtiyatlı bulunma mızı gerektirmiyor mu?
Şahsım için hiç bir endişem olmadığını artık anlamış.
sınızdır !
.
Yalnız, kararsız ve programsız hareketlerle gayeyi çıkmaza sokaca ğız.
Ya ihtiyatlı olalım yahut da işi hemen açığa vuralım.
Ne var ki, ikisinden birini yapalım.
Sivas Kongresi nden bugün için bir fayda bekliyor musunuz?
Bugünkü duruma göre, bu kongrenin Sivas ta ve açıktan açığa yapılmasını teh likeli bulmuyor musunuz?
Güney yönlerinden Sivas a gelecek bir darbe özellikle bu il halkının kansızlığı yüzünden Anadolu yu ikiye ayırır ve pek tehlikeli olur.
Bunun için bu ilin son ana kadar tarafsızmış gibi görünmesi son derece önemlidir.
Bu kongrenin mutlaka toplanması gerekiyorsa, aldığımız haberlere göre, temsilci ler de gelebilecekler ise, acaba bunun Doğu da başka bir yerde toplanması daha uygun düşmez mi?
6 Sivas ve Amasya şehirlerinin halkı pek bayağı ilçelerde, köylerde halk bunlara bakarak çok daha iyi.
Bundan sonra, çalışmalarımı ona göre ayarlaya cağım.
7 İstanbul dan aldığım haberde, buradaki Mill Mücadele nin hiçbir parti veyahut bir şahsın kendi özel emellerini gerçekleştirmek maksadına dayanmayıp sırf milletin selâmet ve istiklâlini kurtarmak gayesine dayandığı konusunda, zâtı âl leri tarafından bir bildiri yayınlanarak İngilizlerin yatıştırılması tavsiye olu nuyor.
Buna gerek görüldüğü takdirde, ben, bunun zâtıâl niz tarafından bir bil diri şeklinde değil, belki Erzurum Kongresi nin kararlarına sokularak yayınlan masının uygun olacağını zannediyorum.
8 Ajanslar Meclis i Meb usan seçimlerinden bahsediyorlar.
Bu hususta ne düşünüyorsunuz?
Refet Bu telgrafa verdiğimiz cevabı da olduğu gibi aktarmakla yetineceğim Şifre Subay eliyle çekilmesi 23.7.1919 İvedi 171 Sivas ta 3 üncü Kolordu Kurmay Başkanı Zeki Bey e Refet Beyefendi ye 1 S a l â h a t t in B e y hakkındaki telgrafı bir defa daha okumak üzere aradım.
Fakat, bulunamıyor.
Hatırladığıma göre, bu zat için söz konusu olan hususlar İstanbul dan bildirilmişti.
Her alınan haberin doğruluğunu istenil diği gibi kontrol edebilmek nadiren mümkündür.
Doğu nun durumu hakkında aldığımız bilgiler, abartmadan uzak olmamakla birlikte, bize yanlış bir adım at tırmış değildir, kanısındayım.
Mukadderatımızda, yalnız Doğu daki olayların ge lişmesine bağlı kalınmakla yetinilmiş değildir.
Mill teşkilâtı genişlik ve canlılık kazandırarak kökleştirmek, kongrelerle mill dâvâyı benimsetmek, ordunun mill teşkilâta destek ve yardımını sağlamak, mill dâvânın kaybına meydan vermemek için, komuta ve silâh meseleleri ile gereken kesin kararı verme hususlarında, şim diye kadar yapıldığından başka türlü ve daha ihtiyatlı davranmak, acaba bugünkü verimli sonucu sağlayabilir miydi?
Her halde şimdiki durum, herkesi sevindire cek derecededir.
2 K â z ı m P a ş a nın komutan vekilliğine tayini pek yerinde ol muştur.
Ellerine İngilizlerin ısrarına yol açacak görünürde bir sebep vermemeye çalışıyor.
Ancak, silâh konusunda ve Trabzon a asker çıkarılmasını önleme husu sunda hoşgörülü davranamayacağımız aşikardır.
Halbuki, ileri sürülen bu sebep ler İngilizlerin hiç de hoşuna gitmeyecektir.
3 İngilizler, benim İstanbul a götürülmem için pek çok ısrar ettiler ve hük mete ağır baskı yaptılar.
Hük met ve Padişah ile makine başında günlerce devam eden görüşmeler sırasında bu 28
nokta açıkça bildirildi.
Bu konuşmaların metinleri, görüştüğümüzde sizin tarafınızdan da görülecektir.
Yalnız şu var ki, meslekten ayrılınca ısrar son buldu.
Bu bakımdan sizin için de istifadan sonra büyük bir ısrar olacağını sanmıyorum.
Bununla birlikte ve aksi halde, izinizi kaybettirmektense, S a l â h a t t i n B e y in güç duruma girmesini tercih ederim, Burada H â l i t B e y hakkında, hük met ve İngilizler K â z ı m P a ş a ya çok ısrar ettiler.
K â z ı m P a ş a bir şey yapılamayacağını söyle mekte direndiği içindir ki, bugün H â l i t B e y, resmen olmasa bile, yine tü meninin başında bulunuyor.
4 H â m i t B e y, son telgrafıyla hepimizden daha çabuk hareket etme isteğini gösteriyor.
Şimdilik yumuşatıldı.
5 Sivas Kongresi ile ilgili telgrafı henüz görmedim.
Gerçekten de bazı yerlerde olumlu bazı yerlerde olumsuz yönde aşırılıklar görülüyor.
Şüphesiz du ruma göre ve verimli hareketlerde bulunabilecek şekilde ihtiyatlı davranma taraf lısıyım.
Herkesi ilgilendiren bu açık ve kesin program, bugün toplanmaya başla yan Erzurum Kongresi görüşmelerinden çıkacaktır.
Sivas Kongresi nden pek çok yarar beklerim.
Bugün değil, Sivas Kongresi ilk defa söz konusu edildiği gün bile, her yönden ve özellikle güneyden bir darbe gelebileceğini büyük bir ihtimal dahilinde gördüğümü ve bundan dolayı da sa vunma tedbirleri alınması için ricada bulunduğunu hatırlarsınız.
Bununla bir likte, Erzurum Kongresi toplandıktan sonra, Sivas a gelecek temsilcilerin sayısına ve Erzurum Kongresi nin yapacağı etkilerden doğacak duruma göre daha pratik ve güvenilir bir şekil de düşünülür.
6 Siz kardeşimin, çalışmaları düzenleme konusundaki düşüncesi pek ye rindedir.
Ancak, şehirlileri de mill duygu ve etki altında tutmaktan uzak kalınmayacağını ümit ederim.
7 Milli Mücadele nin gaye ve hedefi kongre tarafından yayınlanacak bildi rilerle tasavvur buyurduğunuz şekilde duyurulacaktır.
8 Meclis i Mebusan toplanmalıdır.
Fakat İstanbul da değil, Anadolu da.
Bu konu kongrede görüşüldükten sonra teşebbüse geçilecektir.
Hepimiz gözleri nizden öperiz kardeşim.
Mustafa Kemal 3 üncü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanı Albay Kazım ERZURUMLULARIN YARDIMLARI Efendiler, askerlikten ayrıldıktan sonra, bütün Erzurum halkının ve Vilayat ı Şarkiye Mühafaa i Hukuk ı Milliye Cemiyeti nin Erzurum şubesinin bana karşı pek açık olarak gösterdikleri güven ve yakınlığın bende bıraktığı unutulmaz hâtırayı burada açıkça belirtmeyi görev sayarım.
Cemiyetin Erzurum şubesinden aldığım 10 Temmuz 1919 tarihli yazıda Cemiyetin başına geçerek Yönetim Kurulu Başkanlığını kabul etmemi teklif ediyorlar ve birlikte çalışmak üzere seçtikleri beş kişinin adlarını bildiriyorlardı.
Bu beş kişi, Raif Efendi, emekli Binbaşı Süleyman Bey, emekli Binbaşı Kâzım Bey, Albayrak gazetesi müdürü Necati Bey, Dursun Beyzâde Cevat Bey idi.
Sözünü ettiğim yazıda Rauf Bey in de Yönetim Kurulu İkinci Başkanlığı na seçildiği bildiriliyordu.
Bu tarihlerde, Erzurum Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Raif Efendi, üyeler Hacı Hafız Efendi, Süleyman Bey, Maksut Bey, Mes ut Bey, Necati Bey, Ahmet Bey, Kâzım Bey ve sekreter Cevat Bey idi. 29
Erzurum şubesi, İstanbul daki Genel Merkez Başkanlığı na ulaştırmaya çalıştıkları bir telgrafla Genel Merkez adına karar verme ve söz söyleme yetkisinin bana verildiğinin telgrafla bildirilmesinide rica ettiler.
Bundan başka, bizim Erzurum Kongresi ne katılmamızı kolaylaştırmak için, Kongre Erzurum temsilcisi olarak seçilmiş bulunan emekli Binbaşı Kâzım ve Dursun Beyzade Cevat Beyler temsilcilikten istifa ettiler.
ERZURUM KONGRESİ Efendiler, yüksek mal munuz olduğu üzere, Erzurum Kongresi 1919 yılı Temmuz unun 23 üncü günü, pek gösterişsiz bir okul salonunda toplandı.
İlk günü, beni başkanlığa seçtiler.
Kongre üyelerini, durum ve bir dereceye kadar da tutulan yol hakkında aydınlatınak için yaptığım konuşmada Tarihin ve olayların zoru ile, doğrudan doğruya içine düştüğümüz kanlı ve kara tehlikeleri göstermeyecek ve bundan irkilmeyecek hiçbir vatanseverin tasavvur edilemeyeceğine işaret ettim.
Ateşkes Anlaşması hükümlerine aykırı olarak yapılan saldırı ve işgallerden bahsettim.
Tarihin, bir milletin varlığını ve hakkını hiçbir zaman inkâr edemeyeceğini, bu itibarla vatanımız, milletimiz aleyhinde verilen hükümlerin ergeç iflâsa mahk m olduğunu söyledim.
Vatan ve milletin kutsal varhklarını kurtarmak ve korumak hususunda son sözü söyleyecek ve bunun gereğini yerine getirecek gücün, bütün vatanda bir elektrik ağı haline gelmiş olan m ll akımın kahramanlık ruhu olduğunu ifade ettim.
Maneviyatın kuvvetlendirilmesine yardımcı olmak üzere de, yeryüzündeki bilinen bütün milletlerin milli gayelerine ulaşmak için içinde bulunduğumuz tarihteki mücadeleleri ile ilgili mevcut bazı bilgileri özetledim.
Ve milletin mukadderatına hâkim bir milli iradenin, ancak Anadolu dan doğabileceğini belirttim.
Milli iradeye dayanan bir Millet Meclisi nin meydana getirilmesini ve gücünü milli iradeden alacak bir hük metin kurulmasını, kongre çalışmalarının ilk hedefi olarak gösterdim.
ERZURUM KONGRE SİNİN BİLDİRİSİ VE KARARLARI Efendiler, Erzurum Kongresi 14 gün sürdü.
Çalışmalarının sonucu, tespit ettiği tüzük ve bu tüzükteki hükümleri ilân eden bildiri maddelerinden ibarettir.
Bu tüzük ve bildiri metni, zaman ve ortamın gerektirdiği bazı önemsiz ve ikinci derecede düşünce ve görüşler atlanarak incelenirse, birtakım köklü ve geniş çaplı ilkeler ve kararlara varmış oluruz.
Müsaade buyurursanız, bu ilkelerin ve kararların bence, daha o zaman, nelerden ibaret olduğuna işaret edeyim 1 Milli sınırlar içinde bulunan vatan parçaları bir bütündür.
Birbirinden ayrılamaz Bildiri, madde 6 Tüzük madde 3 ün açıklaması Tüzük ve bildiri nin 1 inci maddeleri lütfen okunup incelensin... 2 Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı ve Osmanlı Hükümeti nin dağılması halinde, millet topyek n kendisini savunacak ve direnecektir.
Tüzük madde 2 ve 3 Bildiri, madde 3 30
3 İstanbul Hükümeti vatanı koruma ve istiklâli elde etme gücünü gösteremediği takdirde, bu gayeyi gerçekleştirmek için geçici bir hükümet kurulacaktır.
Bu hük met üyeleri mill kongrece seçilecektir.
Kongre toplanmamışsa bu seçimi Heyet i Temsiliye yapacaktır.
Tüzük,madde 4 Bildiri, madde 4 4 Kuva yı Milliye yi tek kuvvet olarak tanımak ve mill iradeyi hâkim kılmak esastır Bildiri, madde 3 .
5 Hristiyan azınlıklara siyas hâkimiyet ve sosyal dengemizi bozacak imtiyazlar verilemez Bildiri, madde 4 .
6 Manda ve Himaye kabul olunamaz Bildiri, madde 7 .
7 Mill Meclis in derhal toplanmasını ve hük metin yaptığı işlerin meclis tarafından kontrol edilmesini sağlamak için çalışılacaktır.
Bildiri, madde 8 .
Bu ilkeler ve bu kararlar çeşitli şekillerde yorumlanmışsa da, gerçek niteliklerini hiç değiştirmeden uygulanma imkânı bulabilmişlerdir.
Efendiler, biz Kongre de özetlediğim bu kararları ve bu ilkeleri ortaya koymaya çalışırken, Sadrazam Ferit Paşa da basında birtakım demeçler yayınlıyordu.
Bu demeçlere, Sadrazamın milli jurnalı dense yeridir.
23 Temmuz 1919 tarihli basın, dünyaya şunu ilan ediyordu Anadolu da karışıklık çıktı.
Kanun ı Esas ye aykırı olarak Meclis i Meb usan adı altında toplantılar yapılıyor.
Bu hareketin asker ve sivil memurlar tarafından önlenmesi gerekir.
Buna karşı gereken tedbirler alındı ve Meclis i Meb usan ın toplantıya çağrılması istendi.
Ağustos un yedinci günü, Kongre, toplantısına son verirken üyelerine Önemli kararlar alındığını, bütün dünyaya milletimizin varlık ve birliğinin gösterildiğini söyledim ve tarih, bu kongremizi ender görülen büyük bir eser olarak kaydedecektir dedim.
Sözlerimde isabetsizlik olmadığını zaman ve olayların ispatlamış olduğuna inanıyorum, Efendiler.
Erzurum Kongresi, tüzüğü gereğince bir Hey et i Temsiliye seçmişti.
Dernekler Kanunu na göre, dilekçe yerine geçmek üzere, Erzurum Valiliği ne verilen 24 Ağustos 1919 tarihli yazıda, Heyet i Temsiliye üyelerinin adları ve kimlikleri şu şekilde gösterilmiştir Mustafa Kemal Eski 3 üncü Ordu Müfettişi, askerlikten ayrılmış Rauf Bey Eski Bahriye Nâzırı.
Raif Efendi Eski Erzurum Milletvekili.
İzzet Bey Eski Trabzon Milletvekili.
Servet Bey Eski Trabzon Milletvekili.
Şeyh Fevzi Efendi Erzincan da Nakş Şeyhi.
Bekir Sami Bey Eski Beyrut Valisi Sadullah Efendi Eski Bitlis Milletvekili.
31
Hacı Musa Bey Mutki Aşiret Bey i Efendiler, sırası gelmişken arz edeyim ki, bu kimseler hiçbir vakit bir araya gelip birlikte çalışmış değillerdir.
Bunlardan İzzet, Servet ve Hacı Musa Bey ler ile Sadullah Efendi hiç gelmemişlerdir.
Raif ve Şeyh Fevzi Efendiler Sivas Kongresi ne katılmışlar fakat ondan sonra biri Erzurum a öteki Erzincan a dönerek bir daha Hey et i Temsiliye de bulunmamışlardır.
Rauf Bey ve Sivas Kongresi nde aramıza katılan Bekir Sami Bey İstanbul da Meclis i Meb usan a gidinceye kadar, bizimle birlikte bulunmuşlardır.
ERZURUM KONGRESİ NDE GÖRÜLEN KARASIZLIKLAR Efendiler, hâtıra olarak küçük bir noktaya da işaret etmek isterim.
Benim bu Erzurum Kongresi ne üye olarak girip girmemekliğim, üzerinde düşünülmeye değer bulunduğu gibi, Kongre ye katıldıktan sonra da başkan olup olmamaklığım konusunda kararsızlık gösterenler olmuştur.
Bu kararsızlığı gösterenlerden bir kısmının düşüncelerini iyi niyet ve içtenliklerine vermek mümkün ise de, diğer bazı kimselerin bu hususta tamamen samimiyetten uzak, aksine mel unca bir maksadın peşine düştüklerine daha o zaman şüphem kalmamıştı.
Söz gelişi, düşman casusu olup her nasılsa Trabzon ilinde bir yerden kendisini kongreye temsilci seçtirerek gelen Ömer Fevzi Bey ve arkadaşları gibi.
Bu zatın hainliği, sonradan Trabzon da ve oradan kaçtıktan sonra da İstanbul daki faaliyet ve hareketleri ile sabit olmuştur.
Kongrenin bitiminden iki üç gün önce başka bir tartışma da söz konusu olmaya başlamıştı.
Bazı yakın arkadaşlarım benim Hey et i Temsiliye ye girerek açıkça faaliyet göstermemi sakıncalı buluyorlardı.
Görüşleri şu noktalarda özetlenebilir Mill teşebbüs ve faaliyetlerin bütün anlamıyla milletten doğduğunu, gerçekten mill olduğunu göstermek lâzımdır.
Bu takdirde, yapılacak teşebbüsler daha güçlü olur ve kimsenin kötü yorumuna ve özellikle yabancıların olumsuz düşüncelerine fırsat vermez.
Fakat tanınmış ve hele İstanbul Hük meti ne Hilafet ve Saltanat makamına karşı asi duruma düşmüş, hücumların hedef noktası haline gelmiş olan benim gibi bir adamın bütün bu mill teşebbüslerin başında bulunduğu görülürse, faaliyetin mill gayelere dayanmaktan çok, şahs emellerin gerçekleştirilmesi maksadına dayandığı inancı uyanır.
Bu bakımdan Hey et i Temsiliye yi illerin ve müstakil sancakların seçeceği kimseler oluşturmalıdır.
Ancak, bu şekilde mill bir güç gösterilebilir.
Bu görüşlerin ne dereceye kadar yerinde olup olmadığını araştıracak değilim.
Yalnız benim de bu görüşlere karşı olan düşüncelerimi ve bunları dayandırdığım noktalardan bazılarını sayayım Özellikle, ben mutlaka kongreye katılmalı ve onu idare etmeliydim.
Çünkü, zaman geçirmeksizin milli iradenin faaliyete geçirilmesini ve milletin doğrudan doğruya fiil ve silâhlı olarak tedbirler almaya başlamasını sağlamak zaruretine inanıyordum.
Bu esaslı noktaları, takdir ve tespit ettirebilmek için, kongrede aydınlatmak, yol göstermek ve bizzat idare etmek suretiyle çalışmamı zarur görüyordum.
Nitekim öyle oldu.
Erzurum Kongresi nin daha önce açıkladığım ilke ve kararlarını, herhangi bir temsilciler hey etinin uygulama alanına sokturabileceğime henüz güvencim olmadığını itiraf ederim.
Nitekim zaman ve olaylar beni doğrulamıştır.
Bundan başka, daha Amasya da iken karar verilip de bütün millete her türlü vasıta ile tebliğ ettirdiğim Sivas Genel Kongresi nin toplanmasını sağlamak, bütün milleti ve memleketi yalnız bir hey etle temsil etmek, ayrıca yalnız Doğu illerini değil, vatanın her köşesini aynı dikkat ve duyarlıkla savunma ve kurtarma çarelerini bulmaya çalışmak hususlarını herhangi bir heyetin gerçekleştirebileceğine inanmadığımı açıkça ifade etmek zorundayım.
Çünkü, bende böyle bir kanaat var olsaydı, benim işbaşına geçtiğim güne kadar teşebbüs ve faaliyette bulunanların çalışmalarının sonuçlarını bekler ve istifa etmemek yolunu tutardım.
Hük met e, Padişah ve Halife ye karşı isyan gereğini duymazdım.
Aksine, ben de bazı iki yüzlü ve iki taraflı oynayanlar gibi görünüşte pek şatafatlı ve gösterişli olan, o günün Ordu Müfettişliği görevini ve Padişah Hazretleri nin Yaveri sıfatını taşımakta devam ederdim.
32
Gerçi, benim açıkça ortaya atılmamda ve bütün mill ve asker hareketlerin başına geçmemde elbette sakınca vardı.
Ancak, o sakınca, başarısızlık halinde herkesten önce ve herkesten çok benim, en büyük ceza ve azaba uğratılmamdan başka bir şey olabilecek miydi?
Oysa, bütün vatanın ve koskaca bir milletin ölüm kalım dâvâsı söz konusu olurken vatanseverim diyenlerin kendi sonlarını düşüncelerinin yeri varmıydı ?
Efendiler, ben, bazı arkadaşlarca ileri sürülen düşünce ve kuruntulara uymuş olsaydım, iki bakımdan büyük sakıncalar ortaya çıkacaktı.Birincisi düşüncelerimde, kararlarımda ve bütün kişiliğimde yetersizlik ve güçsüzlük olduğunu itiraf etmek ki, bu husus, benim, vicdanımın emrine uyarak yüklendiğim görev bakımından düzeltilmesi imkânsız bir yanılma olurdu.
Efendiler, tarih, itiraz edilemez bir şekilde ispatlamıştır ki, büyük dâvâlarda başarı için sarsılmaz bir kabiliyet ve kudrete sahip bir önderin varlığı şarttır.
Bütün devlet adamlarının ümitsizlik ve beceriksizlik içinde bütün milletin başsız olarak karanlıklar içinde kaldığı bir sırada, her vatanseverim diyen binbir çeşit insanın, binbir hareket ve görüş tarzı ortaya attığı ve her şeyin allak bullak olduğu bir dönemde, danışmalar yolu ile, birçok hatırlı ve nüfuzlu kimselere bel bağlama gereğine inanmakla, güvenli ve kararlı bir şekilde ve özellikle sür atle yol almak ve en sonunda çok çetin olan hedefe ulaşmak mümkün müdür?
Tarihte, bu tarzda başarıya ulaşmış bir toplum gösterebilir mi?
İkincisi Efendiler millet, memleket, siyaset ve ordu yönetimi ile hiçbir ilgi ve ilişkileri bulunmamış, bu alanda başarıları görülmemiş ve denenmemiş olan gelişigüzel kimselerden, söz gelişi Erzincanlı bir Nakş Şeyhi ve Mutki li bir aşiret reisi gibi zavallılardan da kurulması ihtimalden uzak olmayan herhangi bir temsilciler hey etine, söz konusu durum ve görev emanet edilebilir miydi?
Edildiği takdirde, memleket ve milleti kurtaracağız dediğimiz zaman, milleti ve kendimizi aldatmış olmak gibi bir yanılgıya düşmeyecek miydik?
Bu nitelikteki bir hey ete perde arkasından yardım edilebileceği söz konusu olsa bile, bu tarz güvenli bir yol sayılabilir miydi?
Bu söylediklerimin, o günlerde değilse bile, artık bugün bütün dünyaca inkâr edilemeyecek gerçekler olarak kabul edildiğine asla şüphe yoktur.
Bununla birlikte, ben burada bu söylediklerimi geçmiş günlere ait bazı hâtıra ve belgeler ile bir kere daha belirtmeyi, gelecek nesillerin siyas ve sosyal ahlâk terbiyesi açısından bir görev sayarım.
Bu dakikaya kadar olduğu gibi bundan sonra da üzerinde duracağım olaylar dolayısıyla, bu husus, kendiliğinden aydınlığa kavuşacaktır.
Efendiler, Erzurum Kongresi nin bitiminde, Ferit Paşa dan sonra Harbiye Nezareti ne yeni geldiği anlaşılan bir Nazım Paşa imzasıyla, 15 inci Kolordu Komutanlığı na 30 Temmuz 1919 tarihli şöyle bir emir geldi.
Mustafa Kemal Paşa ile Refet Bey in hük metin kararlarına aykırı faaliyet ve hareketlerinden dolayı hemen yakalanarak İstanbul a gönderilmeleri Bâbıâl ce uygun görülüp o bölgedeki memurlara emirler verildiğinden, Kolordu ca gereken yardımda bulunulması ve sonucundan bilgi verilmesi rica olunur.
Bu emre Kolordu Komutanlığı tarafından lâyık olduğu şekilde cevap verildi.
Bu cevabı öteki komutanlara da verdirerek dikkatlerini çektirdim.
Kongre bildirisi, memleket içinde her yere ve yabancı devlet temsilcilerine çeşitli vasıtalarla gönderildi.
Tüzük de komutanlara ve öteki güvenilir makamlara kısım kısım şifre ile verilerek, oralarda basılmasının ve çoğaltılıp dağıtılmasının sağlanmasına çalışıldı.
Bu durum tabiatıyla günlerce devam etti.
Bu münasebetle Sivas ta 3 üncü Kolordu Komutanı Salâhattin Bey den aldığım 22 Ağustos 1919 tarihli bir telgrafta Tüzüğün ikinci ve dördüncü maddelerinin yayınlanmasını sakıncalı bulduğu, bir kere daha incelenmesi gereği bildiriliyordu.
İkinci madde Topyek n savunma ve direnme esasının kabul edildiği 33
Dördüncü madde Geçici bir idare kurulabileceği hususundaki maddelerdir.
KARAKOL CEMİYETİ Biz Erzurum da kongre kararlarının her tarafça anlaşılmasını ve topyek n uygulanmasını sağlayıcı tedbirleri almaya çalışırken, bize Karakol Cemiyetinin Teşkilât ı Umumiye Nizamnamesi , ve Karakol Cemiyetinin Vezaif i Umumiye Talimatnamesi diye basılı bir takım kâğıtların, bütün orduya, komutan,subay, herkese dağıtıldığı bildirildi.
Bu yönetmeliği okuyan bana en yakın komutanlar bile, bu teşebbüsün benden geldiğini sanarak, birçok şüphe ve kararsızlıklara düşmüşler.
Benim bir yandan kongrelerle açıkça ortak mill faaliyetlerde bulunurken, bir yandan da esrarengiz ve korkunç bir komite kurmaya çalıştığım zannına kapılmışlar.
Gerçi, bu örgütün ve teşebbüslerin elebaşıları İstanbul da bulunuyorlarmış fakat, teşebbüslerini benim ad ve hesabıma yapmakta imişler.
Karakol Cemiyeti nin genel kuruluş tüzüğü ne göre, genel merkez üyeleri, sayıları, toplantı yer ve toplanış şekilleri, seçim usulleri ve görevlendirilmeleri kesinlikle gizli tutulur.
Bir de, en ufak bir sırrı açığa vuran, Karakol Cemiyeti ne bir tehlike getiren, hattâ tehlikeye yol açabilecek bir şüphe uyandıran kimseler derhal idam edilir.
Genel Görev Yönetmeliği nde de bir mill ordu dan söz ediliyor ve bu ordunun başkomutanı, büyük kurmay hey eti, ordu, kolordu ve tümen komutanları ile kurmayları seçilmiş ve tayin edilmiş olup gizli tutulur.
Bunlar görevlerini gizli olarak yaparlar açıklaması okunur.
Efendiler, derhal komutanları uyararak, bu tüzük ve yönetmelik hükümlerini asla uygulamamaları gerektiğini ve bu teşebbüsün kaynağını araştırmakta olduğumu bildirdim.
Sivas a varışımdan sonra, oraya gelen Kara Vasıf Bey den anladım ki, bu işi yapan kendisi ve bazı arkadaşları imiş.
Herhalde, bu hareket tarzı doğru değildi.
Herkesi idam ile tehdit ederek bilinmeyen bir merkezin, bilinmeyen bir başkomutanın, bilinmeyen birtakım komutanların emirlerine uymak mecburiyetinde bırakmaya kalkışmak çok tehlikeliydi.
Gerçekten de, bütün ordu mensuplarında biribirlerine karşı bir güvensizlik ve korku başladı.
Söz gelişi,herhangi bir kolordu komutanının, benim komuta etmekte olduğum kolordunun acaba bilinmeyen gizli komutanı kimdir?
Bu gizli komutan ne vakit ve nasıl komutayı ele alacak ve bana ne gibi bir işlem uygulayacak gibi haklı birtakım kuruntulara kapılması ihtimalden uzak değildi.
Sivas ta Kara Vasıf Bey e bu gizli merkezin, gizli başkomutanın ve gizli büyük kurmay hey etinin kimler olduğunu sorduğum zaman, hepsi siz ve arkadaşlarınızdır, karşılığını vermişti.
Bu beni büsbütün şaşırtmıştı.
Böyle bir karşılık elbette akla yatkın olamazdı.
Çünkü, bana asla böyle bir örgütlenmeden kimse söz etmiş ve iznimi de almış değildi.
Bu derneğin, sonradan, özellikle İstanbul da yine aynı adla faaliyetini sürdürmeye çalıştığı anlaşıldıktan sonra, kuruluşunda ve bununla ilgili olarak bize vermek zorunda kaldıkları bilgilerde samimiyet bulunabileceği iddia edilemez.
AVRUPA DAN BİRŞEY BAŞARAMADAN DÖNEN FERİT PAŞA YA ÇEKTİĞİM TELGRAF 34
İstanbul Hük metini mill teşebbüsleri engellemekten vazgeçirmek, başarıda sağlayacağı çabukluk ve kolaylık bakımından önemli idi.
Bu düşünce ile ve Ferit Paşa nın, tabiatıyla hiç bir şey basaramadan, adeta hakarete uğramış bir durumda İstanbul a dönüşünden yararlanarak, kendisine 16 Ağustos 1919 tarihinde bir şifreli telgraf yazdım.
Bu telgrafta başlıca şu cümleler vardır Mösyö Clemenceau Klemanso nun, siz Sadrazam Hazretleri nin yüksek şahsiyetlerine olan ayrıntılı cevabını, ben âcizleri son günlerde okuyunca İstanbul a nasıl acı ve üzüntüler içinde dönmüş olduğunuzu takdir ediyorum.
Vatanımızı paylaşma ve yok etme duşüncesini bu kadar açık ve haysiyet kırıcı bir şekilde ortaya koyan bu ifade karşısında titremeyecek duygulu bir insan düşünemiyorum.
Tanrı ya binlerce şükredelim ki, milletimiz, ruhundaki kahramanlık azmiyle, tarih boyunca sürüp gelen hayat ve varlığını, hiçbir zaman ne kaderin akışına ne de böyle cellâtça hükümlere kurban etmeyecektir.
Şimdi pek eminim ki, siz Sadrazam Hazretleri nin yüksek şahsiyetleri,bugünkü genel durumu, devlet ve milletin gerçek çıkarlarını üç ay önceki gözlerle görmüyorlar.
Dokuz aydan beri iş başına gelen hük metlerin hep biribirinden daha çok yıpranması ve sonunda da ne yazık ki, artık iş göremez bir duruma düşmesi, milletin yüksek haysiyeti karşısında doğrusu pek üzücü oluyor.
Şurası bir gerçektir ki, vatan ve milletin mukadderatı adına içeride ve dışanda sesini duyurmak ve söz sahibi olabilmek, mutlaka mill iradeye dayanmayı şart kılar.
Hayat hakkı ve bağımsızlını için çalışan milletin amacındaki bu asalet ve ciddiyete karşılık, İstanbul Hük meti, düşmanca davranmak yolunu tutuyor.
Bu davranış tarzı, elbette büyük bir üzüntü doğuruyor.
Milleti, İstanbul Hükümeti ne karşı istenmeyen hareketlere sürükleyebilecek niteliktedir.
Çok açık olarak arz edeyim ki, millet her türlü iradesini kullanabilecek güçtedir.
Teşebbüslerinin önüne geçebilecek hiçbir kuvvet yoktur.
İstanbul Hük meti nin olumsuz teşebbüsleri hiçbir yerde hiçbir kimse tarafından uygulanamayacaktır.
Millet, çizdiği program çerçevesinde pek kesin ve açık adımlarla hedefine doğru yürümektedir.
İstanbul Hük meti nin şimdiye kadar süregelen engelleyici teşebbüslerinin hiçbir yerde hiçbir etki yapamamakta olmasıyla, gerçek durumun takdir buyurulmuş olacağına şüphe edilemez.
İngilizlerin gösterdikleri yolda bir kurtuluş çaresi aramak da boşunadır ve sonucu bir hiçtir.
Bununla birlikte, İngilizler de en sonunda kuvvetin millette olduğunu takdir ederek, hiçbir dayanağı olmayan ve millet adına hiçbir taahhütte bulunamayan, bulunsa bile milletçe kabul edilemeyecek olan bir hükumetle sonuç alınabilecek bir işe girişmenin mümkün olamayacağına inanmışlardır .........
Bütün dilekler şu noktada birleşmiştir ki, hük met meşru olan milli akımı engellemeye çalışmaktan vazgeçerek, Kuva yı Milliye ye dayansın ve bütün teşebbüslerinde kendine mill gayeyi rehber edinsin.
Bunun için de mill varlığı ve mill iradeyi temsil edecek olan Meclis i Meb usan ın en kısa zamanda toplanmasını sağlasın!.......
SİVAS KONGRESİ HAZIRLIKLARI Efendiler, Sivas ta toplanmasını sağlamaya çalıştığımız kongreye her taraftan temsilci seçtirmek ve onların Sivas a gelmelerini sağlamak üzere, daha Amasya da iken başlamış olan çalışma ve yazışmalar devam ediyordu.
Bütün komutanlar ve birçok vatansever her yerde olağanüstü bir çaba harcıyorlardı.Ne var ki, yine her tarafta olumsuz ve aleyhte propagandalar ve özellikle İstanbul Hük meti nin engelleyici tedbirleri işi güçleştiriyordu.
35
Bazı yerlerden hem temsilci seçmiyorlar hem de maneviyat kıracak ve herkesi ümitsizliğe düşürecek cevaplar veriyorlardı.
Örnek olarak,20 nci Kolordu Komutanı adına Kurmay Başkanı Ömer Halis Bey in İstanbul dan gelen bilgileri içine alan 9 Ağustos 1919 tarihli şifresinde, şu maddeler dikkate değer görüldü 1 İstanbul temsilci göndermiyor.
Oradaki işleri uygun bulmakla birlikte, cür etli bir duruma girmeyi de istemiyor.
2 İstanbul dan temsilci göndermek imkânsızdır.
Gönderilmek istenen kimseler, orada verimli, başarılı iş göreceklerine emin olmadıklarından dolayı, boşuna masraf etmemek ve yolculuk sıkıntılarına katlanmamak için hareket etmiyorlar.
Bilindiği üzere, bazı kimseleri özel birer mektupla da davet etmiştik.
Biz, her yerden temsilci seçtirmek ve göndertmekte karşılaşılan güçlükleri yenmeye çalışırken, öte yandan kongrenin toplanması için en güvenli bir yer olarak seçtiğimiz Sivas ta da bir telâş ve heyecan başladı.
Efendiler, burada, sırası gelmişken arz edeyim ki, ben Sivas ı gerçekten de her bakımdan güvenli bir yer saymış olmakla birlikte, daha Amasya da iken Siıvas a gelen bütün yollar üzerinde uzaktan ve yakından her türlü asker tedbir ve tertipleri aldırmayı da ihtiyatlı olmanın gereği saymıştım.
SİVAS VALİSİNİN ENDİŞELERİ Sivas ın heyecanı şöyle öğrenildi.
20 Ağustos günü öğleyin, Sivas Valisi Reşit Paşa tarafından telgraf başına davet olunduğum zaman, Paşa nın uzun bir telgrafı veriliyordu.
O telgraf şudur Erzurum da Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Önce, rahatsız ettiğim için beni bağışlamanızı diler ve zâtı devletlerinin sağlığını sorarım.
Neden rahatsız ettiğimi aşağıda arz ediyor ve açıklıyorum efendim.
Görünüşte, Fransızlara ait kuruluşları teslim almak, gerçekte buraların durumu konusunda incelemelerde bulunmak üzere, Cizvit papazlarıyla birlikte İstanbul dan önceki gün Sivas a gelerek valilik makamını ziyaret eden Fransız subaylarının ziyaretlerini iade için dün sabah yanlarına gitmiştim.
Ziyaret ve görüşmenin sonunda orada hazır bulunan Fransız binbaşılarından Jandarma Müfettişi Mösyö Brunot Brüno biraz özel görüşmek isteğinde bulunarak bendenizi başka bir odaya aldı.
Söylediği sözleri olduğu gibi aktarıyorum Mustafa Kemal Paşa ile Kongre Hey etinin Sivas a gelerek burada da bir kongre yapacaklarını işittim.
Bunu İstanbul dan gelen Fransız subayları söylediler.
Sizinle bu kadar samimi görüşüp şahsınıza karşı pek çok saygı duyarken bu konuyu benden saklamanıza çok üzüldüm, dedi.
Bendeniz de gereken cevabı vererek kendisini inandırmaya çalıştımsa da son söz olarak Eğer Mustafa Kemal Paşa Sivas a gelir ve burada kongre yapmaya kalkışırlarsa, beş on gün içinde buraları, işgal etme kararının verildiğini kesin olarak biliyorum.
İnanmazsanız, gerçekleştiğinde görürsünüz.
O zaman vatanınızın felâketini hazırlayanlar arasına siz de girmiş olursunuz sözlerini söyledi.
Dahiliye Nezareti nden aldığım şifreli telgraf da başka şekilde yazılmış olmakla birlikte aynı kanaati verecek nitelikte idi.
Yeni gelen Fransız subaylarından biri de dün kolordu komutanı ile uzun uzadıya görüşerek, kongre hakkında komutan beyefendi nin düşüncesini anlamaya çalıştığı gibi, bu sabah da Mösyö Brunot bendenize gelerek saat 15.00 te öteki Fransız subaylarıyla birlikte kongre hakkında görüşüleceğini, ancak kendisinin aradaki samimiyet dolayısiyle daha önce ayrıca görüşmek istediğini bildirdi.
Bir süre konuşulduktan sonra sonuç olarak şunu da ekledi Ben dünden beri bu mesele üzerinde çok düşündüm.Sonunda şuna karar verdim ki, eğer Mustafa Kemal Paşa ile Kongre Hey eti, Sivas Kongresi nde İtilâf Devletleri aleyhine kışkırtmalarda bulunmazlar ve onlar hakkında saldırgan bir dil kullanmazlarsa, 36
kongrenin toplanmasında hiçbir sakınca yoktur.
Bizzat ben General Franchetd Esperey Franşe Despere ye yazar, Mustafa Kemal Paşa hakkındaki tutuklama emrini geri aldırır ve kongrenin toplanmasına engel olunmaması için Dahiliye Nezareti nden size emir verdiririm.
Ancak, şu şartla ki, siz de benden hiçbir şeyi saklamayacaksınız ve samim dostluğumuzdan dolayı birbirimize karşı daima açık bir dil kullanacağız.
Yalnız, kongrenin toplanma tarihini öğrenmek gerekir dedi.
Bendeniz de kendisine bu konuda bir şey bilmediğimi, öğrendiğimde kendisine bildireceğimi ve aradaki dostluğa dayanarak hiçbir şeyi saklamayacağımı söyledim.
Binbaşının işgal konusunda dünkü kesin ifadesine rağmen bugünkü yumuşaklığının sebebini, bütün incelikleri gören yüksek dikkatinize arz etmeyi görev bilir ve bu hususta sözü uzatmayı gereksiz sayarım.
Öyle anlaşılıyor ki, bunların düşüncesi, kongreyi Sivas ta toplatmaya razı görünerek sayın kongre üyeleri ile sizi burada toplamak ve el altından hazırlıklarda bulunarak bütün arkadaşları ele geçirmekten ve işgal mes elesini de bir oldu bitti haline getirmekten ibarettir.
Dün akşam Dahiliye Nezareti nden aldığım şifreli telgraf da, başka şekilde yazılmış olmakla birlikte, nitelik bakımından hemen hemen aynı idi. İşte bendeniz her gerçeği gizli tutulmak istirhamı ile efendimize arz ediyorum.
Bundan sonra tutulacak yolun tayini size düşer.
Entrikalı bir tehlikenin bu kadar yakın ve âdeta elle tutulacak derecede görünürde olduğunu bilip dururken, durumdan zâtıâl lerini haberdar etmemeyi ve dolayısıyla Sivas ta kongre toplanmasından vazgeçilmesini arz etmemeyi vicdanıma sığdıramadım.
İşte bunun için zâtıdevletlerinden ve orada bulunan diğer sayın arkadaşlardan pek çok rica ederim ki,ikinci bir kongrenin toplanmasına mutlak bir ihtiyaç yoksa vazgeçilsin.Varsa,dört yandan işgali pek kolay olan Sivas ın toplantı merkezi olmasından vazgeçilerek,işgal ihtimali pek uzak olan Erzurum da veyahut uygun görülürse,Erzincan da toplanması çarelerinin araştırılmasını,memleketin selameti adına istirham ederim.Kolordu komutanı Salahattin Beyefendi de bu husustaki düşüncelerini ayrıca Kazım Paşa Hazretleri vasıtasıyla size yazacaklardır.Şimdi yanımda bulunan eski Sivas milletvekili Rasim Bey de,eski Erzurum Milletvekili Hoca Raif Efendi Hazretleri ne bu husustaki bilgi ve görüşlerini bildiren bir telgraf çekecektir.
Elbette, okuduktan sonra, Hoca Raif Efendi Hazretleri nin Ilıca dan dönüşünde kendilerine yollamak l tfunda bulunursunuz.
İşte efendim durum bu merkezdedir.
Herkesçe bilinen vatanseverliğinize karşı fazla rahatsızlık vermekten çekinir, cevabınızda vereceğiniz emrinizi beklerim efendim.
İşte Rasim Bey in telgrafı.
Reşit Bu telgrafa orada verdiğim cevabı olduğu gibi arz edeceğim.
Ertesi gün Heyet i Temsiliye adına da aynı nitelikte uzun bir telgrafla vali yatıştırılmaya ve inandırılmaya çalışıldı.
Ayrıca Kadı Hasbi Efendi ye de dolaylı olarak bir telgraf çekildi.
Kolordu Komutanı na da gerektiği gibi yazıldı.
Rasim Bey e de endişeye kapılmaması için kendim yazdım.
Sivas Valisi Reşit Paşa Hazretleri ne 20 8 1919 Saat 13.00 Verdiğiniz bilgilere ve yüksek düşüncelerinize özellikle teşekkürümü arz ederim.
Mösyö Brunot ve arkadaşlarının bir gözdağı vermek için söyledikleri sözleri tamamiyle blöf olarak saydım.
Sivas Kongresi nin toplanması yeni bir mesele değildir aylarca öncesinden dünyaca bilinen bir teşebbüstür.
Gariptir ki, İstanbul da bulunan yetkili Fransız siyaset adamlarının da bana gönderdikleri haberler, Anadolu da millet tarafından girişilmekte olan teşebbüslerin pek haklı ve meşru olduğu, milletimizin istekleri kendilerine ve açıkça bildirildiği takdirde, bunları memnunlukla kabul ile gereğini yerine getireceklerine dair şimdiden yazılı güvence vermeye hazır oldukları şeklindedir.
Mösyö Brunot nun ikinci görüşmede ağız değiştirmesi ve yumuşaması, beni kazanma maksadına dayanabilir.
Binbaşı Brunot nun dediği gibi Sivas ın Fransız lar tarafından beş gün içinde işgali o kadar kolay bir şey değildir.
Zâtıdevletinizin hatırında olsa gerekir ki, İngilizler bu konudaki tehditlerinde daha ileri giderek Batum daki askerlerinin Samsun a çıkarılmasına karar verdiler.
Hatta sözde beni yıldırmak için, bir tabur bile çıkardılar.
Fakat, bu teşebbüse karşı, milletin sarsılmaz bir azim, iman ve ateşle karşı koyacağı gerçeği kendilerince anlaşıldıktan sonra, hem kararlarından vazgeçmeye hem de Samsun a çıkarmış oldukları askerleriyle birlikte orada bulunan taburu da alıp götürmeye mecbur olmuşlardır.
Sivas Kongresi nde ele alınacak 37
hususlar da Erzurum Kongresi bildirisi ndeki maddelerden kolaylıkla anlaşılacağına göre,İtilaf devletleri aleyhine kışkırtmalarda bulunmak gibi maksatlar asla söz konusu değildir.
Burada şunu da arz edeyim ki, bendeniz ne Fransızların ve ne de herhangi bir yabancı devletin yardımına tenezzül eden şahsiyetlerden değilim, Benim için en büyük korunma yeri ve yardım kaynağı milletimin bağrıdır.
Kongrenin gereği, zaman ve toplanma yeri hakkında söz sahibi olmak, bendenizin şahs hükmünün pek üstünde bir söz sahibi olan millet kararına bağlı bir durumdur.
Yalnız, tahmin buyurulduğu gibi, Fransızların, kongre üyelerinin Sivas ta toplanmasına taraftar görünerek, sonradan onları ele geçirme imkânını bulabilmesi bizce pek uzak kuruntulardandır.
Bütün bu arz ettiklerimi Mösyö Brunot ya aynen söylemenizde hiçbir sakınca görmüyorum.
Bu münasebetle Mösyö Brunot ve arkadaşlarına, milletimizi savunmak için, Erzurum Kongresi Bildirisi ile, bütün dünyaya olduğu gibi kendilerinin İstanbul daki siyas temsilcilerine de duyurmuş olduğu temel kararları uygulamakta hiçbir şekilde kararsızlığa düşmesine imkan bulunmadığı bildirilmiş olur.
Mösyö Brunot bilmelidir ki, Fransızların Sivas ı işgale karar vermeleri, kendilerine pek pahalıya mal olabilecek yeni kuvvetlerle ve çok paralarla yeni bir harbe karar vermelerine bağlıdır.
Böyle bir kararın, Jandarma Binbaşısı Mösyö Brunot ve arkadaşları arasında söz konusu edilse bile, Fransız milletince kabul edilebileceğine ihtimal verilemez.
Milletvekili Rasim Bey in, Raif Efendi Hazretleri ne olan telgrafını okudum.
Korkmanın yeri olmadığının kendisine bildirilmesini rica ederim.
Gerek bendenize vermiş bulunduğunuz bilgi ve düşünceleri gerek Rasim Bey in telgrafını Hey et i Temsiliye ye olduğu gibi takdim edeceğim yalnız, Sivas Kongresi hakkındaki kesin karar ancak Hey et i Temsiliye nin görüşmeleri sonunda belli olacaktır.
Alınacak karar, yüksek şahsiyetinize elbette arz olunacaktır.Yalnız, bugün için istirhamım, Brunot nun tehditlerinin halk arasında yayılıp maneviyatın bozulmasına engel olunmasıdır.
Samim saygılarımın kabulünü ve Sâlahattin ve Refet Beyefendi lere selâmımın bildirilmesini istirham ederim.
Muhterem Paşa Hazretleri.
Mustafa Kemal Verilen Cevap Üzerine Reşit Paşa dan Alınan İkinci Telgraftır Bendeniz anlayabildiğim kadarını Efendimize arz etmekle vicdani görevimi yerine getirmiş oluyorum.
İstanbul daki Fransız ordu ve siyaset adamlarının görüşlerini ve zâtıdevletlerine karşı vermiş oldukları sözlerin ne dereceye kadar güvenilebilir olduğunu kestirememekte haklıyım.
Şüphe götürmez olan vatanseverliğiniz açısından vatanın kurtuluşu söz konusu olduğuna göre, iyice düşünerek tutulması gerekli yolun belirlenmesi Efendimize ve yüksek kongre hey etinin orada bulunan sayın üyelerine düşer.
Emirlerinizi yerine getireceğimizi arz ile derin saygılarımı sunarım, efendim.
Reşit Efendiler, Diyarbakır ve Bitlis dolaylarındaki halkı aydınlatmak maksadıyla, oralarda ordu komutanı olarak bulunduğum sıralarda, bir kısmını şahsen tanıdığım birtakım ileri gelenlere özel mektuplar yazdım.Van, Bayezıt ve yakınlarında bulunan bazı aşiret beyleri ile de ilişki ve bağlantılar kurdum.
ERZURUMDAN AYRILMA GEREĞİ Nihayet, Efendiler, Ağustos içinde, her yerden bir takım temsilcilerin Sivas a doğru yola çıktıkları ve kısmen Sivas a gelmeye başladıkları anlaşıldı.
Sivas a gelen temsilciler tarafından bizim Sivas a ne zaman hareket edeceğimiz sorulmaya başlandı.
Artık, Erzurum dan ayrılmak gerekiyordu.
Fakat, şimdiye kadar verdiğim bilgilerden anlaşılmıştır ki, Sivas Kongresi, Doğu ve Batı illeri ile Trakya nın yani bütün bir memleketin birliğini sağlamak gayesini güdüyordu.
Bu sebeple kongrede Doğu illerinin de temsilcileri bulunmak gerekirdi.
Bu 38
illerden Sivas Kongresi için temsilciler seçtirmeye kalkışmak ise, uygulanması bakımından değeri olmayan bir düşünceydi.
Erzurum Kongresi ni yapan temsilcilerin, Sivas a gönderilmesine kalkışmanın da mümkün olamayacağı anlaşılıyordu.
Zaten Vilâyât ı Şarkiye Müdafaa i Hukuk Cemiyeti adına, kendi illerinden yetki almış olan bu temsilcilerin daha genel bir gayeye yönelen yetkileri de yoktu.
Bu bakımdan Erzurum Kongresi nin, Sivas Kongresi ne Doğu daki seçim bölgeleri adına,bir temsilci hey et gönderme yetkisini alamayacağı da belliydi.
Yeniden temsilci seçtirmeye kalkışmak pratik bakımdan ne kadar geçersiz idiyse, birtakım teorik fikir çerçevesi içinde sıkışıp kalmak da o kadar geçersiz idi. En basit ve çıkar yol, Vilâyât ı Şarkiye Müdafaa i Hukuk Cemiyeti nin Temsil Hey eti ni Sivas a götürüp kongreye katmaktan ibarettir.
Üyelerden Mutki aşiret reisinin Mutki dağlarından çıkmaktan korktuğunu bilirdim.
Siirt milletvekili Sadullah Bey de ortada yok.
Servet ve İzzet Bey ler kongre biter bitmez birer mazeretle Trabzon a gitmiş bulunuyorlar.
Erzurum da Rauf Bey ve Raif Efendi var.Raif Efendi de özür diliyor.
Yolumuz üzerinde, Erzincan da Şeyh Fevzi Efendi yi bulabileceğiz.
Servet ve İzzet Bey leri davet ettim, gelmediler.
Raif Efendi ve bizimle birlikte gelmesi için rica ettik, kabul etti.
Nihayet, Hey et i Temsiliye üyeleri olarak Erzurum dan üç kişi, Erzincan dan bir kişi ve Sivas ta bulduğum Bekir Sami Bey ile beş kişi olduk.
Sivas kongresi ne katılan temsilcilerin ellerindeki kartları inceleme gereği duyulduğu, zaman, ben, orada şöyle bir belge hazırladım ve altına Hey eti Temsiliye nin mührünü bastım.
Hey et i Temsiliye den Mustafa Kemal Paşa Rauf Bey Ulemadan Raif Efendi Şeyh Fevzi Efendi Bekir Sami Bey Yukarıda adları yazılı şahıslar, Doğu Anadolu adına Sivas Kongresi nde bulunmak üzere Erzurum Kongresi nce görevlendirilmiştir.
Mühür Efendiler, Erzurum dan ayrıldığımız tarih 29 Ağustos 1919 dur.
SİVAS YOLUNDA Amasya dan Erzurum a gelirken, Sivas ta küçük bir hikâyeye konu olan olay hatırlarınızdadır.
Gariptir ki, Erzurum dan Sivas a giderken de buna benzer küçük bir durumla karşılaştık.
39
Erzincan dan batıya hareket ettiğimiz günün sabahı, Erzincan Boğazı nın girişine gelir gelmez, bazı Jandarma erlerinin ve subaylarının heyecanlı ve telâşlı bir şekilde otomobillerimizi durdurduklarını gördük.
Durumu açıkladılar Dersim Kürtleri boğazı tutmuşlardır.
Tehlike var.
Geçilemez.
Bir subay, merkeze kuvvet gönderilmesini yazmış.
O kuvvet gelince tertibat alacak, hücum edecek ve eşkiyayı püskürterek yolu açacakmış.
Pek iyi ama, bu eşkiyanın kuvveti nedir?
Neresini nasıl tutmus?
Ne kadar kuvvet ve ne vakit gelecek?
Bu sorunlar çözülünceye kadar, geri Erzincan a dönmek ve kimbilir nice günler beklemek gerekir.
Bizim ise, işimiz pek aceleydi.
Ben Erzurum ile Sivas arasındaki yolu belli bir zamanda katedip kararlaştırılan günde Sivas ta bulunamazsak, şurada veya burada şu veya bu sebeple korkup kaldığım, Sivas ta ve başka yerlerde duyulursa, panik başlayabilir, işler altüst olabilirdi.
O halde karar?
Tehlikeyi göze alıp yola devam etmek.
Başka çaremiz de yoktu.
Yalnız ufak bir tedbir almayı uygun buldum.
Hafif makinalı tüfeklerle silâhlanmış olan fedâkâr arkadaşlarımızdan birkaçını şimdi bir alay komutanı olan Osman Bey ki Tufan Bey adıyla tanınmıştır.
Bunların başında idi bir otomobille kendi otomobilimizin önüne geçirdik.
Sağdan soldan gelecek uzak mesafedeki ateşlere aldırış etmeyerek, otomobiller, şose üzerinde sür atle ilerlemeye devam edecekler.
Vurulan, ölen olursa, onlarla meşgul olunmayacak... Tam şose üzerinde ve yakınında, şoseyi kapamış olan eşkıyaya rastlanırsa, hepimiz otomobillerden atlayacağız ve bunlara hücum ederek yolu açacağız.
Kalanlar tekrar kullanılabilir durumdaki otomobillere binerek ve sür atle uzaklaşarak yola devam edecekler... İşte verilen emir de buydu.
.
.
Bu tedbiri ve bu arzdaki hareketi yerinde ve emniyetli görmeyenler bulunabilir.
Gerçi bu tarihlerde Elâzığ Valisi Ali Galip Bey in Dersim de dolaştığı, bazı propadganda ve tertiplere giriştiği bilinmekte idiyse de, açıklayayım ki, ben, önce, boğazın gerçekten tutulmuş olduğuna inanmadım.
Bunu İstanbul Hük meti ne hizmet edeceklerini tahmin ettiğim bazı kimseler tarafından, sırf beni geri dönmeye mecbur etmek için kurulmuş bir plân olarak kabul ettim.
İkincisi, eğer Dersim Kürtleri boğazı tutmuşlarsa, bunların alabilecekleri tertibatın, uzak tepelerden yola ateş etmekten ibaret kalması bence çok muhtemeldi.
Özet olarak, yürüdük, boğazı geçtik ve 2 Eylül 1919 günü Sivas a vardık.
Halkın, şehrin çok uzaklarından başlayan büyük ve parlak gösterileriyle karşılandık.
3 üncü Kolordu Komutanı olan Salâhattin Bey, Sivas ta bulunuyordu.
Vali Paşa ile birlikte, kongreye gelen temsilcilerin yerleştirilmesinde, Hey et i Temsiliye için lise binasının ve kongrenin yapılacağı salonun hazırlanmasında, ayrıca her türlü tedbirin alınmasında, bir konukseverlik örneği verecek şekilde mükemmel çalışmışlardır.
Refet Bey orada değildi.
Nerede bulunduğunu da kimse bilmiyordu.
7 Temmuz 1919 tarihli genelgemiz uyarınca, kendi bölgesi olan 3 üncü Kolordu bölgesinden ayrılmaması gerekir ve özellikle tam Sivas ta kongre yapılacağı günlerde, orada bulunması uygun düşerdi.
Haberleşme sonunda kendisinin Ankara da olduğu anlaşıldı.
Ankara da Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa ya derhal ve mutlaka Sivas a gönderilmesini emrettim.
7 Eylül de geldi ve Hey et i Temsiliye üyesi olarak tarafımdan Kongre Hey eti ne takdim edildi.
Efendiler, bizden önce gelmiş olan temsilciler, gelişimizi beklerken, aralarında toplantılar yapmışlar ve hazırlık olarak bazı tasarılar kaleme almışlar.
40
Bizim gelişimizden sonra da bazı özel toplantılar ve görüşmeler yapılmış.
Bu defa bazı kararlar da verilmiş.
Müsaade ederseniz, çok karakteristik olduğu için bu noktayı açıklayayım SİVAS KONGRESİ AÇILIYOR Sivas Kongresi, 1919 Eylülünün 4 üncü Perşembe günü saat 14.00 te açıldı.
Öğleden önce temsilciler arasında bulunan ve öteden beri şahsen tanıdığım Husrev Sami Bey yanıma gelerek şöyle bir haber getirdi Rauf Bey ve diğer bazı kimseler Bekir Sami Bey in evinde özel bir toplantı yapmışlar ve beni başkan yapmamaya karar vermişler.
Arkadaşların, özellikle Rauf Bey in böyle bir davranış içine girmesine asla ihtimal vermedim.
Husrev Sami Bey e itiraf edeyim ki, biraz ciddi olarak, böyle anlamsız sözleri bana getirmemesi uyarısında bulundum.
Verdiği haberin aslı olmak imkân ve ihtimali bulunmadığını, arkadaşlar arasında, yanlış anlaşılmalara yol açabilecek sözler sarfedilmesinin doğru olmadığını da ekledim.
Efendiler, ben bu kongrede başkanlık meselesine önem vermiyordum.
Başkanlığa, belki yaşlı bir zatın getirilmesinin uygun olacağını düşünüyordum.
Bu maksatla, bazı arkadaşların da düşüncelerini yolladım.
Bu arada, kongre salonuna girmeden önce koridorda Rauf Bey e rasladım.
Kimi başkan yapalım?
dedim.
Rauf Bey, âdeta heyecanlı bir sesle, zaten söylemeye hazırlanmış olduğu o anda halinden anlaşılan bir tavırla ve keskin bir dille Sen başkan olmamalısın.
dedi.
Derhal Husrev Sami Bey in verdiği haberin doğruluğuna inandım ve doğrusu üzüldüm.
Gerçi, Erzurum Kongresi nde de benim başkanlığımı sakıncalı görenler vardı.
Fakat onların nasıl kimseler olduklarını belirtmiştim.
Bu defa en yakın arkadaşlarımın aynı zihniyeti açığa vurmaları beni düşündürdü.
Rauf Bey e Anladım, Bekir Sami Bey in evinde aldığınız kararı bana bildiriyorsun dedim ve cevabını beklemeden yanından uzaklaşarak kongre salonuna girdim.
Kongrenin açılmasından sonra ilk söz alan bir yüksek zatın kongre zaptına aynen geçmiş olan şu konuşmasını dinledik Efendim, şimdi tabi başkanlık meselesi söz konusu olacak.
Bendeniz başkanlığın birer gün veyahut birer hafta devam etmek üzere sıra ile yapılmasını ve üyelerin veya temsil edilen il ve sancak adlarının baş harfleri esas alınarak alfabe sırasına uyulmasını teklif ediyorum.
Efendiler, garip bir tesadüftür ki, bu teklif sahibinin temsil ettiği ilin adı elif A ile başladığı gibi, kendi adının ilk harfi de A ile başlıyordu.
Ben davet sahibi sıfatıyla bir konuşma yaparak kongreyi açtıktan sonra, geçici olarak başkanlık makamında bulunuyordum.
Buna neden gerek duyuluyor, efendim?
diye sordum.
Teklif sahibi Bu şekilde işin içine şahsiyat karışmamış olacağı gibi, eşitlik ilkesine uyulduğu için dışarıya karşı da olumlu bir etki yapmış olur dedi.
Efendiler, ben, vatanın, teklif sahibi ile birlikte bütün milletin ve hepimizin bir felâket çıkmazında bulunduğumuzu gözönüne getirerek, kurtuluş çaresi olduğuna inandığım teşebbüsleri, sonsuz güçlük ve engellere rağmen, madd , manev bütün varlığımla bir sonuca ulaştırmaya çalışırken, benim en yakın arkadaşlarım daha dün İstanbul dan gelmiş ve tabi olarak işin içyüzünü bilmeyen, saygı duyduğum yaşlı bir zatın diliyle, bana şahsiyattan söz ediyorlar.
Bu teklifi oya koydum.
Çoğunlukla reddettiler.
Başkan seçimini gizli oyla yaptırdım.
Üç olumsuz oya karşı, beni başkan seçtiler.
SİVAS KONGRESİNİN UĞRAŞTIĞI İŞLER 41
Sivas Kongresi nin gündemini, Erzurum Kongresi nin tüzük ve bildiri metinleri ile, bizden önce Sivas a gelmiş olan yirmi beş kadar üyenin hazırladığı bir muhtıra oluşturacaktı.
İlk açılış günü olan 4 Eylül ile, beşinci, altıncı günler yani üç gün, İttihatçı olmadığımızı ispat için yemin etmek gerektiğinden, yemin formülü hazırlamakla, Padişah a sunulacak bir yazı yazmakla, kongrenin açılışı dolayısıyla gelen telgraflara cevap vermekle ve özellikle, kongre siyasetle uğraşaçak mı uğraşmayacak mı konusunun tartışması ile geçti.
İçinde bulunulan mücadele ve yapılan işler siyasetten başka bir şey değilken, bu son konuyu tartışmak, hayretle karşılanacak bir durum değil midir?
En sonunda, Kongrenin dördüncü günü asıl maksada geldik ve aynı günde, Erzurum Kongresi Tüzüğü nün metnini görüşerek hemen bir sonuca bağladık.
Çünkü, Erzurum Kongresi nin Tüzüğü nde yapılması gereken değişiklikleri zaten hazırlamış ve gereken kimseleri de aydınlatmış bulunuyorduk.
Bununla birlikte, yapılan değişiklikler sonradan bazı itirazlara, anlaşmazlıklara, birçok yazışma ve tartışmalara yol açtığı için, değiştirilen noktaların önemli olanlarına işaret edeceğim 1 Derneğin adı Şarki Anadolu Müdafaa i Hukuk Cemiyeti idi. Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti oldu.
2 Hey et i Temsiliye, bütün Doğu Anadolu yu temsil eder yerine Hey et i Temsiliye bütün vatanı temsil eder dendi.
Mevcut üyelere altı kişi daha eklendi.
3 Her türlü işgal ve müdahaleyi Rumluk ve Ermenilik kurma gayesine bağlı sayacağımızdan, topyekün savunma ve direnme ilkesi kabul edilmiştir yerine her türlü işgal ve müdahalenin özellikle Rumluk ve Ermenilik kurma gayesine yönelmiş faaliyetin reddi konularında topyek n savunma ve direnme ilkesi kabul edilmiştir denildi.
Bu iki cümlede anlam bakımından elbette büyük fark vardır.
Birincisinde İtilâf Devletlerine karşı düşmanca tavır alma ve direnmeden söz edilmiyor.
İkincisinde bu husus açıklık kazanıyor.
4 Tüzüğün dördüncü maddesinde yer alan konu oldukça tartışmalı geçti.
Madde şuydu Osmanlı Hük meti nin yabancı devletlerin baskısı karşısında, buraları yani Doğu illerini bırakmak ve ilgilenmemek zorunda kaldığı anlaşılırsa, alınacak idar , siyas , asker tedbirlerin tayin ve tespiti yani geçici bir vekalet kurma konusu.
Sivas Kongresi Tüzüğü nün bu maddesindeki buraları yerine yurdumuzun her hangi bir parçasını bırakmak ve ilgilenmemek şeklinde daha geniş ve genel bir kayıt kondu.
AMERİKAN MANDASI İÇİN PROPAGANDALAR AMERİKAN MANDASI İÇİN PROPAGANDALAR Bundan sonra, 8 Eylül toplantısında sözünü ettiğim muhtıra ele alındı.
Bu muhtırada başlıca Amerikan mandası üzerinde duruluyordu.
O günlerde, İstanbul dan gelen bazı kimseler Amerikalı Mistez Brown Bravn adında bir gazeteciyi de Sivas a getirmişlerdi.
Bu konu üzerinde kongrede geçen görüşmelere yer vermeden önce,yüksek hey etinizi yeterince aydınlatabilmek için, bazı, ön bilgiler arz edeyim.
Bu bilgiler, Erzurum dan beri başlayan bazı haberleşmelerden daha iyi anlaşılacağı için, onları olduğu gibi sunacağım 42
Güvenlikle ilgili ve çok ivedi Amasya, 25 26.7.1919 Erzurum da 3 üncü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkaılığı na 1 Mustafa Kemal Paşa ya özel Bu gün 25 Temmuz 1919 akşamı Bekir Sami Beyefendi Amasya ya geldiler.
Kendileri ile uzunca bir süre görüşmek şerefine eriştim.
Mustafa Kemal Paşa ya ve Rauf Beyefendi ye saygılarını sunarlar.
Kendisi aşağıdaki düşüncelerini arz etmekliğimi rica etmiştir.
2 Bağımsızlık, elbette istenir ve tercih edilir.
Ancak, tam bağımsızlık istediğimiz takdirde, vatanın birçok parçalara ayrılacağı kesin ve şüphesizdir.
Şu halde, iki üç ili içine almaktan ibaret olacak bağımsızlığa, vatanımızın bütünlüğünü garanti altına alacak yabancı bir devletin himayesi mandaterlik elbette tercih edilir.
Osmanlı ülkesinin tamamını içine alan meşruluğumuz ve dışarıdaki temsil hakkımız eskiden olduğu gibi devam etmek şartıyla, belirli süre için Amerika mandasını istemeyi milletimiz için en yararlı bir çözüm şekli olarak kabul ediyorum.
Bu konuda Amerika temsilcisiyle görüştüm.
Birkaç kişinin değil,bütün bir milletin sesini Amerika ya duyurmak gerektiğini söyledi ve aşağıdaki şartlar çerçevesinde Wilson a, Senato ya ve Amerikan Kongresi ne başvurulmasını teklif etti a Adil bir hükumetin kurulması, b Öğretim ve eğitimin yayılması ve genelleştirilmesi, c Din ve mezhep hürriyetinin sağlanması, d Gizli anlaşmaların kaldırılması e Bütün Osmanlı ülkesini sınırları içine alacak şekilde, Amerikan Hük meti nin bizi kumandası altına almayı kabul etmesi.
3 Bundan başka kongremizin seçeceği bir hey eti, Amerika ya bir zırhlı ile göndermeyi de temsilci üzerine almıştır.
4 Bekir Sami Bey, daha bir iki gün buralarda kalacağından, her türlü emir ve talimatın benim aracılığımla gönderilmesini, özellikle Sivas Kongresi nin ne zaman toplanacağının ve kendilerinin o güne kadar nerede beklemesinin uygun olacağının bildirilmesini istirham eylemekte olduğu.
5 inci Kafkas Tümeni Komutan Vekili Arif Şifre İvedi ve kişiye özel Erzurum Amasya da 5 inci Tümen Komutanlığına 1 Şimdi Amasya da bulunan eski Vali Bekir Sami Beyefendi ye özel Zâtıâl lerinin telgrafından çok yararlandık, Toplanmış bulunan Vilâyat ı Şarkiye Kongresi hemen her tarafta kendi memleketleri halkınca etkili,hatırı sayılır ve söz sahibi olarak tanınmış kimselerden kurulmuş yetkili bir hey et durumundadır.
Bu kongrede, şimdiye kadar yapılan görüşmelerde, devlet ve milletin istiklâlinin bölünmezliği ısrarla savunulmaktadır.
Bu bakımdan, bizce de daha şartları ve niteliği belirsiz olan bir Amerika mandaterliğinden kongrede doğrudan doğruya söz edilmesi pek sakıncalı olacağından, zâtıâl lerinin İstanbul da temasta bulunduğu kimselerle yaptığı görüşmelere dayanarak aşağıdaki noktaların açıklanmasını ve bizleri hemen aydınlatmanızı özellikle rica ederiz.
Bundan önce de doğrudan doğruya İstanbul dan gelen bu konudaki bilgiler şüpheli görüldüğünden, aynı esaslar çerçevesinde açıklama istendiği gibi, 21 Temmuz 1919 tarihinde Sivas ta Refet Bey vasıtasıyla İstanbul dan alınan bilgilerde de yine şüpheli noktalar bulunduğundan, oradan da şartlar hakkında kestirmeden açıklama istenmiştir.
43
a Tam bağımsızlık istendiği takdirde, vatanın birçok parçalara ayrılacağı kesin ve şüphesizdir, buyuruluyor.
Bu görüşün kaynağı nedir?
b Vatanın bütünlüğünden maksat, memleketin bütünlüğü mü, yoksa hakimiyet hakları mıdır?
c Osmanlı ülkesinin tamamını içine alan meşruluğumuz ve dışarıdaki temsil edilme hakkımız eskiden olduğu gibi devam etmek şartiyle mandaterlik istemeyi en yararlı bir çözüm olarak kabul buyuruyorsunuz, Ancak, temsilcinin ileri sürdüğünü bildirdiğiniz maddeler ile bu şekil biribiri ile çelişmiş görünüyor.Çünkü, meşruluğumuz eskiden olduğu gibi devam ettiği takdirde, hük met, yasama gücünün güvenine sahip ve denetimine tâb bir hey etten ibaret olur ki, artık bu hey etin kuruluşunda Amerika nın müdahalesi ve etkisi olamaz.
Bu durumda ya meşruluk devam edecektir ve Amerika dan âdil bir hükümetin kurulmasını istemeye gerek yoktur.
Yahut da, istendiğine göre, meşruluğun devamı sözden ibaret kalır.
d Öğretim ve eğitimin yayılmasından ve genelleştirilmesinden maksat nedir?
İlk anda hatırımıza gelen, memleketin her tarafında Amerikan okullarının açılmasıdır.
Çünkü daha şimdiden yalnız Sivas ta yirmi beş kadar okul açmışlardır ki, yalnız bir tanesinde bin beş yüz kadar Ermeni öğrenci vardır.
Bu durum karşısında Osmanlı ve İslâm ve öğretim ve eğitiminin yayılması ve genelleştirilmesi ile bu teşebbüs nasıl bağdaştırılacaktır.
e Din ve mezhep hürriyetinin sağlanması maddesi de önemlidir.
Patrikhanelerin imtiyazları devam ederken bunun farklı yanı ve anlamı nedir?
f Temsilcinin beşinci madde olarak sözünü ettiği bütün Osmanlı ülkesinin sınırları ne demektir?
Yani savaştan önceki sınırlarımız mıdır?
Eğer bu deyim içinde Suriye ve Irak da varsa, Anadolu halkı Arabistan adına mandaterlik isteğine hak ve yetkisi olabilir mi?
g Bugünkü hük metin politikası nedir?
Tevfik Paşa neden Londra ya gitti?
Amerikalılar gibi İngilizlerin de ayrıca bir mandaterlik politikası güttükleri anlaşılıyor.
Aralarındaki fark nedir?
Hükümet Amerikan mandası için ne düşünüyor?
Yani buna eğilimli mi, yoksa isteksiz mi?
Amerikalılar neden Ermenistan mandaterliğini bıraktılar?
Amerikalılar mandayı almaya ne dereceye kadar yatkın ve isteklidirler?
2 Sivas Kongresi nin toplanması, Erzurum Kongresi nin sonucuna bağlıdır.
Bununla ayrıca uğraşılmaktadır.. Yüksek şahsiyetlerinin bunu beklemek üzere ya Tokat ta yahut Amasya da bulunmaları uygundur.
Saygılarımızı sunarız.
Mustafa Kemal Güvenlikle ilgili Amasya, 30.7.1919 İvedi 3 üncü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanlığı na 1 Mustafa Kemal Paşa ya özel Bekir Sami Bey den alınan cevap aşağıda arz olunur a Tam bağımsızlık istendiği takdirde, vatanın birçok bölgeye ayrılacağı ve birkaç mandaya tabi tutulacağımız Dörtler Komisyonu nca kararlaştırılmıştır.Bu bakımdan ve buna engel olmak için, Amerikan temsilcisi, bir manda istemenin en uygun olacağını söylemiştir.
b Yalnız hakimiyet hakları söz konusudur yurt bütünlüğümüzün korunması temel ilkedir.
c Amerika dan herhangi şekilde bir hükumet istemeyeceğiz.
Amerika ya adil bir hükumet kuracağımız konusunda güvence vereceğiz.
Anayasamızın hükümleri yürürlükte kalmak, Hanedan ın her türlü hüküm sürme haklarına dokunulmamak ve korunmak, eskiden olduğu gibi 44
dışarıda temsilcilerimiz bulunmak şartıyla,Amerikan Hük meti nin mutluluğumuza ve gelişmemize yardımcı olmasını isteyeceğiz.
İsteyeceğimiz manda şekli budur.
d Öğretim ve eğitimin yayılmasından ve genelleştirilmesinden maksat Amerikan okullarının köylerimize kadar girmesine izin vermek değil, mill ve islâm öğretim ve eğitimi yaymaya ve genelleştirmeye çalışacağımız konusunda kendilerine söz vermekle birlikte yardımlarını istemektir.
Mandaterliği Amerikan misyonerlerine değil Amerikan Hükümeti ne vermek istiyoruz.
e Din ve mezhep hürriyeti esasen din ve islâm ilkelerimizin gereğidir Amerikan kamuoyu bu gerçeği bilmediği için, kendilerine bu konuda güvence vermek istiyoruz.
Temsilcinin sözünü ettiği sınırlar savaştan önceki sınırlarımızdır.Suriye ve diğer memleketler üzerinde bizim mandaterlik isteğine yetkimiz olup olmaması kongrece çözülecek bir sorundur.
Esasen Suriye ve Irak ta Amerikan hey etleri halk oyuna başvurdular.
Suriye ve Filistin de bağımsız bir Arap hük meti kurulmasını istemekle birlikte, Amerikan mandasını ötekilerden daha üstün tuttuklarını gösterdiler.
f Bugünkü hük met daha yeni kurulduğundan politikası belli değildir.
Ancak, daha önceki hük metlerin siyasetleri güçsüzlük ve İtilâf kuvvetlerinin her emrine boyun eğmekti.
Tevfik Paşa, Londra ya gitmeyerek Ferit Paşa ile geri dönmüştür.Amerika, Ermenistan hük meti belli olmadan yalnız oralarda dolaşan heyetlerinin verdiği raporlara göre, büyük bir Ermenistan ın kurulmasına madd olarak imkân bulunmadığı görüşündedir.
Manda konusundaki aynntılı bir rapor posta ile gönderilmek üzeredir.
g Şimdilik tarafınızdan yapılacak tebligatı beklemek üzere Tokat ta bulunacağım.
Amasya ve Tokat ile ilçelerde gerekli tebliğlerde bulunmakta ve bunların iyi sonuçlar vereceğini ümit etmekteyim.
Hepinize saygılarımı sunarım, efendim.
5 inci Tümen Komutanı Arif şifre Erzurum, 1.8.1919 Kişiye özel Amasya da 5 inci Tümen Komutanlığı na Bu telgrafın hemen Bekir Sami Beyefendi ye ıılaştırılması ve cevabının acele olarak alınması rica olunur.
Bekir Sami Beyefendi ye Özel İlgi 3.7.1919.
Amerikan mandası hakkındaki son açıklamalarınızı öğrendik.
Bu şartlara göre aslında korkulacak bir şey olmamak lâzım.
Bununla birlikte daha bir nokta hakkındaki yüksek görüşlerinizi de almak istiyoruz.
Lehimizde bu kadar elverişli şartlar ileri sürülmesine yatkın bulunacak olan Amerikan Hükumeti, böyle bir mandaterliği kabul etmesine yani buna katlanmasına karşılık,Amerika adına ne gibi yarar ve çıkarlar sağlamış olacaktır?
Bununla kendi hesaplarına elde edecekleri sonuç nedir?
Bu konudaki yüksek düşünce ve bilgilerinizle de bizi aydınlatmanızı acele bekleriz, efendim.
Mustafa Kemal Amasya, 3.8.l919 3 cü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanlığı na Bekir Sami Bey den alınan cevap aşağıda arz olunur 45
Mustafa Kemal Paşa ya Özel Amerikalılarla şimdiye kadar yapılan görüşmeler tabiatıyla hep özel bir şekilde olmuş ve sırf bir varsayımdan ibaret kalmış olduğu için, mandaterliklerin her iki tarafa yükleyeceği şartlar üzerinde durulmamıştır.
Mümkünse, hazırlıklara başlanarak Sivas Kongresi nin bir an önce açılması gereğini özet olarak arz ederim.
Kurmay Yarbay Arif Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Saygıdeğer Efendim, Memleketin siyas durumu en son kertesine geldi.
Kendimize bir yön çizebilmek için, Türk milletinin zarını atıp olumlu bir durum alma zamanı ise geçmek üzere bulunuyor.
Dış durum İstanbul da şöyle görünüyor Fransa,İtalya, İngiltere, Türkiye nin mandaterlik meselesini Amerikan Senatosu na resmen teklif etmiş olmakla birlikte, Senato nun bu teklifi kabul etmemesi için bütün güçlerini kullanıyorlar.
Taksimden pay kaçırmak elbette işlerine gelmiyor.
Suriye de aradığını bulamayan Fransa, zararını Türkiye den kapatmak istiyor.
İtalya namuslu bir emperyalist olduğundan, savaşa ancak Anadolu nun bölüşülmesinde pay almak için girdiğini açıktan açığa söylüyor.
İngiltere nin oyunu biraz daha incedir.
İngiltere, Türk ün birliğini, çağdaşlaşmasını, gerçek bir bağımsızlık kazanmasını, gelecekte bile istemiyor.
Yeni imkân ve görüşlerle tamamen çağdaş ve kuvvetli bir Müslüman Türk hük meti başında hilâfet de olursa, İngiltere nin elindeki müslüman esirleri için kötü bir örnek olur.
İngiltere Türkiye yi bütünü ile ele geçirebilse, kafasını kolunu koparır, birkaç yılda sadık bir sömürge durumuna sokar.
Buna, memleketimizde en başta ve özellikle din sınıflar çoktan taraftardırlar.
Fakat bunu Fransa ile dövüşmeden yapabilmek mümkün olamayacağından taraftar olamaz.
Fakat, Türkiye yi bütün olarak korumak gereği duyulursa, yani bölüşmenin büyük asker fedakârlıklarla yapılabileceğini anlarsa Lâtinleri sokmamak için Amerikan görüşünü tutar ve destekler.Nitekim İngiliz siyasetçileri arasında zaten bu görüşe eğilimli olanlar vardır.
Morisson Morison gibi ünlü kimseler Amerika nın Türkiye de manda kurmasmı istiyorlar.
Başka bir çözüm yolu da, Türkiye yi Trakya dan, İzmir den, Adana dan, belki de Trabzon dan ve hele İstanbul dan yoksun bıraktıktan sonra, eski Kapitülasyonları ve boğulmaya mahk m iç sınırlarıyla başbaşa bırakmak.
Biz İstanbulda, kendimiz için, bütün eski ve yeni Türkiye sınırlarını içine almak üzere geçici bir Amerikan mandasını Kehven i şerolarak görüyoruz.
Dayandığımız noktalar şunlardır 1 Aramızda, hangi şartlar altında olursa olsun, Hristiyan azınlıklar kalacaktır.
Bunlar hem Osmanlı vatandaşı olma haklarından yararlanacaklar hem de dışarıda bir Avrupa devletine dayanarak karışıklık çıkaracaklar, sürekli olarak müdahaleye yol açacaklar ve zaten göstermelikten ibaret olan bağımsızlığımızdan azınlıklar adına her yıl bir parça daha kaybedeceğiz.
Güçlü bir hük met ve çağdaş bir idare kurulabilmesi için, patrikhanenin siyas imtiyazla, azınlıkların kuvvetli devletler vasıtasıyla yaptıkları sürekli tehditler ortadan kalkmalıdır.
Küçük ve zayıf bir Türkiye bunu başaramayacaktır.
2 Biribirini yok eden, çıkar sağlama, hırsızlık, macera ve şöhret için yaşayanların hırsını doyuran bu hük met anlayışı yerine, milletin refah ve kalkınmasını sağlayabilecek, halkı ve köyleri, sağlığı ve zihniyeti ile çağdaş bir halk durumuna getirebilecek bir hük met anlayış ve uygulamasına ihtiyacımız var.Bunun için gerekli olan paraya uzmanlığa ve kudrete sahip değiliz.
Siyas dış 46
borçlar, siyas esareti artırıyor.
Taraf tutma, cahillik ve çok konuşmaktan başka olumlu bir sonuç veren yeni bir hayat yaratamıyoruz.
Bugünkü hük met, adamlarını takdir etmese bile, halkı ve halk hük meti kurulmasını yararlı gören Filipin gibi vahş bir memleketi, bugün kendi kendini idareye muktedir çağdaş bir makine haline koyan Amerika, bu konuda çok işimize geliyor.
On beş yirmi yıl sıkıntı çektikten sonra yeni bir Türkiye yi, her ferdi öğrenimi ve zihniyetiyle gerçek bağımsızlığı kafasında ve cebinde taşıyan bir Türkiye yi, ancak yeni dünyanın kabiliyeti yaratabilir.
3 Yabancı devletlerin Türkiye üzerindeki rekabetlerini ve kuvvetlerini memleketimizden uzaklaştırabilecek bir yardımcıya ihtiyacımız var.
Bunu ancak Avrupa dışında ve Avrupa dan daha güçlü bir elde bulabiliriz.
4 Bugünkü oldu bittileri ortadan kaldırmak ve davamızı sür atle dünyaya karşı savunabilmek için, gerekli güce sahip bir devletin yardımını istemek lâzımdır.
Yayılma siyaseti güden Avrupa nın başvurduğu binbir yol ve alçakça siyasetine karşı böyle bir vekil olarak Amerika yı kendimize kazanarak ortaya atabilirsek, Doğu Meselesi ni de Türk Meselesi ni de gelecek için kendimiz çözümlemiş olacağız.
Bu sebeplerden dolayı, bir an önce istememiz gereken Amerikan mandası da, elbette sakıncasız değildir.
Haysiyetimizden epeyce fedakârlık etmek mecburiyetinde bulunuyoruz.
Yalnız, bazılarının düşündüğü gibi, Amerika nın resm sıfatında din eğilim ve taraf tutma yoktur.
Hristiyanlara para verecek misyoner kadın Amerika sı, Amerika nın yönetim mekanizmasında bir yer tutmaz.
Amerika nın yönetim mekanizması dinsiz ve milliyetsizdir.
O, türlü cins ve mezhepten insanları çok uyumlu ve kaynaşmış olarak bir arada tutmanın yolunu biliyor.
Amerika, Doğu da mandaterlik yapmak Avrupa da başına dert açmak niyetinde değildir.
Fakat onların onur meselesi yaptıklan şey, yöntemleri ve idealleri ile Avrupa dan daha üstün bir milet olmak iddiasıdır.
Bir millet içtenlikle Amerikan milletine başvurursa, Avrupa ya, girdikleri memleket ve milletin yararına nasıl bir idare kurduklarını göstermek isterler.
Amerikan resm mahfillerinin önemli şahsiyetleri arasında epey lehimize bir hava oluştu.
İstanbul a Ermeni dostu olarak gelen birçok hatırı sayılı Amerikalı, Türk dostu ve Türk propagandacısı olarak döndüler.
Bu akımı temsil eden resm ve gayr resm Amerikan görüşünün altında yatan gizli düşünce şudur Türkiye yi parçalamamak, eski sınırları içinde bir bütün halinde olduğu gibi korumak şartıyla genel ve tek bir mandaya bağlamak.
Suriye, Amerikan Komisyonu orada iken, genel bir kongre toplayarak Amerika yı istemiştir.
Suriye nin bu isteği Amerika da çok iyi karşılanmıştır.
Amerika, bizim topraklarımız üzerinde Ermenistan kurmaya niyetli görünmüyor.
Eğer mandayı alırlarsa, bütün milletleri eşit şartlar altında bir memleket evdâdı olarak kabul edip alacaklarını önemli çevrelerden haber aldım.
Ne var ki, Avrupa, mutlaka bir Ermenistan meselesi ortaya çıkarmak özellikle İngiltere Ermenilere tavizler vermek istiyor.
Amerikan kamuoyunda zulüm görmüş Ermeniler adına bir oyun oynamaya çalışıyor.
Avrupa korkusu bizim fikir adamlarını düşündürüyor.
Reşat Hikmet Bey gibi, Câmi Bey gibi,hattâ mill birliğe şekil veren diplomatlarımızın, Ermeni meselesi için bir çözüm yolu tavsiyeleri var.
Resmen size yazılıyor.
Çok tehlikeli anlar geçiriyoruz.
Anadolu daki mücadeleyi dikkat ve sevgiyle izleyen bir Amerika var.
Hük met ve İngilizler, bunun Hristiyanları öldürmek,İttihatçılar getirmek için yapılan bir hareket olduğu düşüncesini Amerika ya elbirliği ile benimsetmeye çalışıyorlar.
Her an bu Mill Mücadele yi durdurmak için kuvvet gönderilmesi tasarlanıyor bunun için İngilizleri kandırmaya çalışıyorlar.
Mill Mücadele sür atle ve olumlu isteklerle kendini ortaya koyarsa ve 47
Hristiyan düşmanlığı gibi bir rengi de olmazsa Amerika da hemen destek bulacağını yine çok önemli çevreler garanti ediyorlar.
Sivas Kongresi toplanıncaya kadar, Amerikan komisyonunu alıkoymaya çalışıyoruz.
Hattâ, kongreye Amerikalı bir gazeteci göndermeyi de belki başarabileceğiz.
İşte bütün bunlar karşısında, dâvâmızda bize yardımcı olabilmesi için, bu fırsat dakikalarını kaybetmeden, bölüşülme ve çözülme korkusu karşısında, kendimizi Amerika ya başvurmaya mecbur görüyoruz Vasıf Bey kardeşimizle bu hususta birleştiğimiz noktaları kendisi de ayrıca yazacaktır.
Türkiye yi azim ve irade sahibi geniş görüşlü bir iki kişi belki kurtarabilir.
Macera ve boğuşma devri artık geçmiştir.Gelecek için kalkınma ve birlik savaşı açmaya mecburuz.
Sınırlarında bu kadar çok evladı ölen zavallı memleketimizin düşünce ve medeniyet savaşında kaç tane şehidi var.Biz Türkiye nin hayırlı evlâtlarından, yarının kurucuları olmalarını istiyoruz.
Sizin, Rauf Bey kardeşimizle birlikte, temelleri bile çöken zavallı memleketimiz için uzakları görerek düşünüp çalışmanızı bekliyoruz.
Saygılarımı gönderir, başarınıza dua ederim.
Mill dâvâda canıyla başıyla çalışanlar arasında, sade bir Türk askerinin alçak gönüllülüğü ile, sizinle birlikte olduğumu ifade ederim.
10.8.1919 Halide Edip Afyonkarahisar 13.8.1969 15 inci Kolordu Komutanlığı na Mustafa Kemal Paşa ya özel İstanbul daki çeşitli partilerin birleşerek Amerika hey etine verilmek üzere aldıkları kararlar aşağıda arz olunur 1 Ermenistan için Türkiye nin doğu sınırları üzerinde Ermenilerin işine yarayacak bir toprak parçası vermeye Doğu illerindeki Türklerin ve orada iş başında bulunan büyüklerin, bu bölgenin gelecekteki refahını ve serbestçe gelişmesini düşünerek razı olabilecekleri görüşünde olduklarını, yalnız bu görüşlerini, oradaki Kürtlerle işbirliği yapmış olmaları ve Kürtlerin de Ermenilere toprak verme düşüncelerine kesinlikle karşı bulunmaları dolayısıyla açığa vurmak istemediklerini ve hattâ açığa vursalar bile, oradaki Türk çoğunluğunun, aşağıdaki şartların yerine getirileceği konusunda kendilerine güvence verilmedikçe bu düşüncede Kürtlerden ayrılmayacaklarını zannettiklerini tespit etmiştir.
Şöyle ki Birincisi,Türk ve Kürt çoğunluğunun ve aralarındaki diğer azınlıkların yaşadıkları toprakların bütünlüğü ikincisi, Türk bağımsızlığının tam olarak tanınması ve fiilen garanti edilmesi üçüncüsü, Türkiye nin çağdaş medeniyete ulaşabilmesi için serbestçe gelişmesine engel olan kayıtların kaldırılmasıyla Wilson prensiplerinde vadedildiği üzere, bağımsızlıklarından ve haklarından en güvenli bir şekilde yararlanmasına imkân verilmesi dördüncüsü, bu hususlarda ve Türklerin gelişmelerinin çabuklaştırılmasında Amerika nın bize yardımcı olacağını, Cemiyet i Akvam a karşı üstlenmesi.
2 Boşaltılacak topraklardan çıkarılacak olan Türk ve Kürtlerin gönderildikleri yeni topraklarda derhal yerleştirilmeleri ve bu topraklardan hemen yararlanmalarını sağlamak için Amerika nın yardım etmesi.
3 O çevrede ve özellikle Erzincan ve Sivas arasında yoğun olarak bulunan Ermeniler in yine Ermenistan sınırları içine gönderilmelerinin sağlanması.
4 Ermenistan adına ve hesabına gerçekleşmesini muhtemel gördüğümüz toprak verme durumu, bağımsız bir Ermenistan adına değil, ancak büyük ve meden bir devletin mandası altında gelişecek çağdaş bir devlet adına olacaktır.
Çünkü,bugünkü Ermenistan a toprak bırakmak, Türkiye nin başına ikinci bir Makedonya derdi açmak demek olduğu gibi, Kafkasya için de bir gaile çıkarmak demektir.
48
5 Bütün bunlar tartışılabilir bir teklif niteliğindedir.
Ancak, bunların kesin bir şekil alabilmesi, memleketteki hey etlerle temas kurmaya bağlı ise oraya Amerikan hey etinden birinin gönderilmesi şarttır.
6 Ve en son olarak konunun kanun ve meşru bir şekle sokulması için Osmanlı Mill Meclisi ne götürülmesi tabi dir.
12 nci Kolordu Komutanı Salâhattin Şifre Erzurum, 21.8.1919 Kişiye özel 12 nci Kolordu Komutanlığı na 20 nci Kolordu Komutanlığı na Yalnız 12 nci Kolordu .
İlgi 13.8.1919.
İstanbul da çeşitli partilerin Amerikan Komisyonu na verilmek üzere aldıkları kararlar, burada Hey et i Temsiliye mizce son derece üzüntü ve esefle karşılandı.
Çünkü, birinci maddede Ermenistan a Doğu illerimizden toprak verilmesi söz konusu olmaktadır.
Oysa, ezici çoğunluğu Türk ve Kürt olan bu illerden bir karış toprağın bile Ermeniler hesabına yazılmasının, bugün için uygulamada mümkün olamayacağı şöyle dursun, unsurlar arasındaki nefret ve öcalma duygusunun dehşet ve şiddeti, Osmanlı Ermenilerinin dönmeleri halinde bile iller içinde yoğun olarak yerleştirilmelerini tehlikeli göstermektedir.
Bu bakımdan, suçlu olmayan Osmanlı Ermenilerine gösterilecek en büyük kolaylık, adaletli ve eşit şartlar altında vatanlarına dönmelerini kabulden başka bir şey olamayacaktır.
Üçüncü maddede, Erzurum ve Sivas arasında yoğun bir Ermeni topluluğu bulunduğu hayali,bilgisizlik ve vukufsuzluktan başka birşey değildir Harpten önce bile, buralarda oturanların büyük çokluğu Türk, birazı Zaza denilen Kürtlerden ve pek azı da Ermenilerden ibaretti.
Bugün artık varlığından söz edilecek sayıda Ermeni yoktur.
O halde, bu gibi dernekler yetkilerini bilmeli ve bir iş yapmak isterlerse, hiç olmazsa Harbiye ve Hariciye Nezaretleri nin barış hazırlıkları dolayısıyla yaptıkları resm istatistik ve grafiklere olsun başvurmak zahmetinden kaçınmamalıdırlar.
Bu telgrafın aynen İstanbul a gönderilmesini rica ederiz.
Mustafa Kemal Güvenlikle ilgili Ankara,14.8.1919 3 üncü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanlığı na 1 Mustafa Kemal Paşa ya özel İstanbul a gönderilmek üzere yazmış olduğunuz son cevaplarınız, yerine ulaştırılmış ve buna cevap olarak basılı bir raporla, Ahmet Rıza Bey, Ahmet İzzet, Cevat, Çürüksulu Mahmut Paşalar, Reşat Hikmet, Câmi, Reşit Sadi Beyler, Esat Paşalar gibi pek çok şahsiyetin düşüncelerine uygun olan Kara Vasıf ın yani Cengiz in ve Halide Edip Hanım ın görüşlerinin yer aldığı uzun mektuplar geldi.
Bunlar sıra ile özetlenerek arz edileceği gibi, asılları da Sivas a gönderilecektir.
Bunların hepsinde bir yardıma ihtiyaç duyulduğu ve bu yardımın Amerika tarafından yapılmasının en az zararlı yol olarak kabul ve uygun bulunduğu şeklinde bir gerekçe ileri sürülmektedir.
Basılı rapor, Câmi, Rauf, Ahmet, Reşit Hikmet, Reşit Sadi Bey ler ile Halide Hanım, Kara Vasıf, Esat Paşa, bütün parti ve derneklerin düşünceleri yoklandıktan sonra büyük çoğunluğun görüşüne göre düzenlenmiştir.
Vakit varmış.
Kongrede bir an önce iş görmek,Amerikalılar gitmeden tebligat yapılmak gerekirmiş.
Amerikalıları oyalayarak hareketleri geciktirilmeye çalışılıyormuş.
Kongre hemen kesin bir karar verebilir mi?
sorusuyla Amerikalılar bu düşünceyi benimsediklerini hissettiriyorlarmış.
Kongrenin toplanmasını çabuklaştırmanız rica olunur.
49
20 nci Kolordu Komutanı Ali Fuat Bu telgrafta sözü edilen uzun mektuplar günlerce telleri işgal eden şifrelerle verildi.
Birbirine ekli olan o şifrelerden biri de şuydu Güvenlikle ilgili Kişiye özel Ankara,17.8.1919 3 üncü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanı Kâzım Beyefendi ye Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne özel 16.7.1919tarih ve 880 sayılı şifrenin dokuzuncu maddesinin ekidir Kara Vasıf ın 10 numaralı madde hakkında ek olarak verdiği bilgi 1 Bir yardım şeklinde Amerika ya taraftar olursak ve bunu Doğu İlleri Kongresi, Mill Kongre, bir istek gibi telgrafla hük metimize bildirirse, Wilson un Amerikan Kongresi ne karşı güzel bir dayanak noktası olacaktır.
İstanbul da pek çok aydın bu görüşten yanadır ve böyle bir şey hazırlıyorlar.
Eğer Anadolu da yaparsa yararlı olur diyorlar.
Böyle olursa, Amerika nın mandasından yararlanarak öteki alçak düşmanları memleketimizden çıkarmak ve sonra yalnızca Amerikalılarla karşılaşmak mümkün olur ve uğraşmak da kolay olur.
Bir de Amerikalılar bizi şiddetle suçluyorlar.
Yani hük meti aşağılayıp milletimizi de horluyorlar.
Temsilcilerine İstanbul dan çıkışını, Paris e gidişini, muhtıraları.... sonra diyorlar ki, Avrupa nın yapmaya cesaret edemediğini siz kabul ediyorsunuz.
Söz gelişi,Avrupa büyük bir Ermenistan kurulmasını düşünmüyor.
Sizin sadrazam, Toros tan sınır veriyor, Ermenistan istiyor.
Oysa, şimdiye kadar Amerikan komisyonlarından hiçbirisi bile, buna olabilir demedi.
Bütün raporlara göre, Anadolu da, Türkiye de bir Ermenistan kurmak şöyle dursun, muhtar ve bölgesel idareler bile oluşturmak mümkün değildir.
Nüfusları yok, toprakları yok.
Bu yönetim müthiş bir asker kuvvete dayandırılmazsa olmaz.
Ermenilerde bu kuvvet olamaz, Amerika bu l tfu yapamaz.
Öteki devletler de buna tahammül edemez.
Meğer ki, oraları zaptetsinler ve barış yapsınlar, Bu da mümkün değil, Rekabet bunu engeller.İşte İstanbul un haberleri.
Orada iyice düşünülsün Epeyce zaman vardır.
Amerikan Kongresi hemen hemen Wilson u dinlemek üzeredir.
2 İstanbul da büyük çapta temaslar var.
Onun için Mustafa Kemal Paşa genel bir emir verir mi?
Yoksa İstanbul un karar ve çalışmalarını benimser mi?
Bu çalışmaların amacı, milletin birliği, vatanın bütünlüğü, istiklâl ve hâkimiyetin elde edilmesi!
Eğer Mustafa Kemal Paşa buraya genel bir emir vermezse ve kendisi hemen oradan Amerikalılar, İngilizler ve diğer yabancılarla temasa geçmezse, tabi burada faaliyet devam edecektir.
Belki ters bir sonuç ortaya çıkabilir.
Buna dikkati çekerim.
Bu rolü, siyaseti çok daha iyi yürüten bir Mustafa Kemal Paşa nın mücadelesine ve kuvvetine dayanmak ise , onun sözleri, demeçleri, tavır ve hareketleriyle tutum ve söz olarak yalanlanmış.
3 Çolak Hüseyin Salâhattin iki yüzlü davranışını sürdürüyor.
Sadık Bey in en gözde bendelerinden olan bu şahsın bir mevki sahibi olmaması için ne yapılacağı düşünülüyor.
20 nci Kolordu Komutanı Ali Fuat Kara Vasıf Bey e bildirilmek üzere verilen cevap şuydu Şifre Erzurum, 19.8.1918 Kişiye özel ve ivedi 50
20 nci Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa Hazretleri ne İlgi 17.8.1919 1 Sözü edilen Amerikan mandasının nasıl bir yardım sağlayacağının dikkatli bir incelemeden geçirilmesi ve mill gayemiz açısından bir yararı olup olmayacağının da hesaplanması pek önemlidir.
İstanbul da çalışan grubun gayesi milletin birliği, vatanın bütünlüğü, istiklâl ve hâkimiyetin elde edilmesi noktasında toplanmış gösterildiğine göre, Amerikan mandasını kabul durumunda bu gaye korunmuş olabilir mi?
2 Mill isteklere bağlı kalmayan ve onlara uygun düşmeyen kararlar, hiçbir zaman milletçe kabul edilemeyeceğinden, milletimizin ve vatanımızın alınyazısını tayinde, mill vicdana tercüman olmaktan ibaret bulunan görevimizi tam olarak yerine getirebilmek için, mill isteğin odaklaşarak tek bir hedefe yönelmesini beklemeden hiç bir meselede yetkili görünmemiz doğru değildir.
Bundan dolayıdır ki,tarafımızdan yabancılarla olan temas ve ilişkilerin, kongrenin kararlarına uyularak millet adına yapılmasını tercih etmekteyiz.
Tanrı ya şükür, yurdumuzdaki mill akımın pek çok gelişmekte, kökleşmekte ve güçlenmekte oluşu, bizleri sürekli olarak bu noktaya doğru çekiyor ve davet ediyor.
3 Şurası da gözönünde tutulmalıdır ki, memleket ve milletin alınyazısı üzerinde Amerika veya herhangi bir devletle anlaşmaya yetkili olabilecek bir hük met, ancak mill hâkimiyet ilkesini kabul ve milli bir meclis in varlığını benimseyerek ona dayanmayı gerekli sayan bir hük mettir.
Bu takdirde, İstanbul Hükümeti ni oluşturacak şahısların da mutlaka bu vasıfları taşıması gerekir.
Burada bizce olduğu gibi oradaki çalışmalarınız da bu amacın sağlanmasına yönelmelidir.
4 Yakında kongre kararlarını öğreneceksiniz.
Gözlerinizden öperiz.
Mustafa Kemal Bi küçük bilgi daha vereyim.
Sivas a gelmiş olan gazeteci Mister Brown Brovn ile bizzat görüşmeyi uygun gördüm.
Karşısındakini kolaylıkla anlayan çok zeki bir genç.
Bundan sonra, 8 Eylül toplantısında sözünü ettiğim muhtıra ele alındı.
Bu muhtırada başlıca Amerikan mandası üzerinde duruluyordu.
O günlerde, İstanbul dan gelen bazı kimseler Amerikalı Mistez Brown Bravn adında bir gazeteciyi de Sivas a getirmişlerdi.
Bu konu üzerinde kongrede geçen görüşmelere yer vermeden önce,yüksek hey etinizi yeterince aydınlatabilmek için, bazı, ön bilgiler arz edeyim.
Bu bilgiler, Erzurum dan beri başlayan bazı haberleşmelerden daha iyi anlaşılacağı için, onları olduğu gibi sunacağım Güvenlikle ilgili ve çok ivedi Amasya, 25 26.7.1919 Erzurum da 3 üncü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkaılığı na 1 Mustafa Kemal Paşa ya özel Bu gün 25 Temmuz 1919 akşamı Bekir Sami Beyefendi Amasya ya geldiler.
Kendileri ile uzunca bir süre görüşmek şerefine eriştim.
Mustafa Kemal Paşa ya ve Rauf Beyefendi ye saygılarını sunarlar.
Kendisi aşağıdaki düşüncelerini arz etmekliğimi rica etmiştir.
2 Bağımsızlık, elbette istenir ve tercih edilir.
Ancak, tam bağımsızlık istediğimiz takdirde, vatanın birçok parçalara ayrılacağı kesin ve şüphesizdir.
Şu halde, iki üç ili içine almaktan ibaret olacak bağımsızlığa, vatanımızın bütünlüğünü garanti altına alacak yabancı bir devletin himayesi mandaterlik elbette tercih edilir.
Osmanlı ülkesinin tamamını içine alan meşruluğumuz ve 51
dışarıdaki temsil hakkımız eskiden olduğu gibi devam etmek şartıyla, belirli süre için Amerika mandasını istemeyi milletimiz için en yararlı bir çözüm şekli olarak kabul ediyorum.
Bu konuda Amerika temsilcisiyle görüştüm.
Birkaç kişinin değil,bütün bir milletin sesini Amerika ya duyurmak gerektiğini söyledi ve aşağıdaki şartlar çerçevesinde Wilson a, Senato ya ve Amerikan Kongresi ne başvurulmasını teklif etti a Adil bir hükumetin kurulması, b Öğretim ve eğitimin yayılması ve genelleştirilmesi, c Din ve mezhep hürriyetinin sağlanması, d Gizli anlaşmaların kaldırılması e Bütün Osmanlı ülkesini sınırları içine alacak şekilde, Amerikan Hük meti nin bizi kumandası altına almayı kabul etmesi.
3 Bundan başka kongremizin seçeceği bir hey eti, Amerika ya bir zırhlı ile göndermeyi de temsilci üzerine almıştır.
4 Bekir Sami Bey, daha bir iki gün buralarda kalacağından, her türlü emir ve talimatın benim aracılığımla gönderilmesini, özellikle Sivas Kongresi nin ne zaman toplanacağının ve kendilerinin o güne kadar nerede beklemesinin uygun olacağının bildirilmesini istirham eylemekte olduğu.
5 inci Kafkas Tümeni Komutan Vekili Arif Şifre İvedi ve kişiye özel Erzurum Amasya da 5 inci Tümen Komutanlığına 1 Şimdi Amasya da bulunan eski Vali Bekir Sami Beyefendi ye özel Zâtıâl lerinin telgrafından çok yararlandık, Toplanmış bulunan Vilâyat ı Şarkiye Kongresi hemen her tarafta kendi memleketleri halkınca etkili,hatırı sayılır ve söz sahibi olarak tanınmış kimselerden kurulmuş yetkili bir hey et durumundadır.
Bu kongrede, şimdiye kadar yapılan görüşmelerde, devlet ve milletin istiklâlinin bölünmezliği ısrarla savunulmaktadır.
Bu bakımdan, bizce de daha şartları ve niteliği belirsiz olan bir Amerika mandaterliğinden kongrede doğrudan doğruya söz edilmesi pek sakıncalı olacağından, zâtıâl lerinin İstanbul da temasta bulunduğu kimselerle yaptığı görüşmelere dayanarak aşağıdaki noktaların açıklanmasını ve bizleri hemen aydınlatmanızı özellikle rica ederiz.
Bundan önce de doğrudan doğruya İstanbul dan gelen bu konudaki bilgiler şüpheli görüldüğünden, aynı esaslar çerçevesinde açıklama istendiği gibi, 21 Temmuz 1919 tarihinde Sivas ta Refet Bey vasıtasıyla İstanbul dan alınan bilgilerde de yine şüpheli noktalar bulunduğundan, oradan da şartlar hakkında kestirmeden açıklama istenmiştir.
a Tam bağımsızlık istendiği takdirde, vatanın birçok parçalara ayrılacağı kesin ve şüphesizdir, buyuruluyor.
Bu görüşün kaynağı nedir?
b Vatanın bütünlüğünden maksat, memleketin bütünlüğü mü, yoksa hakimiyet hakları mıdır?
c Osmanlı ülkesinin tamamını içine alan meşruluğumuz ve dışarıdaki temsil edilme hakkımız eskiden olduğu gibi devam etmek şartiyle mandaterlik istemeyi en yararlı bir çözüm olarak kabul buyuruyorsunuz, Ancak, temsilcinin ileri sürdüğünü bildirdiğiniz maddeler ile bu şekil biribiri ile çelişmiş görünüyor.Çünkü, meşruluğumuz eskiden olduğu gibi devam ettiği takdirde, hük met, yasama gücünün güvenine sahip ve denetimine tâb bir hey etten ibaret olur ki, artık bu hey etin kuruluşunda Amerika nın müdahalesi ve etkisi olamaz.
Bu durumda ya meşruluk devam edecektir ve Amerika dan âdil bir hükümetin kurulmasını istemeye gerek yoktur.
Yahut da, istendiğine göre, meşruluğun devamı sözden ibaret kalır.
52
d Öğretim ve eğitimin yayılmasından ve genelleştirilmesinden maksat nedir?
İlk anda hatırımıza gelen, memleketin her tarafında Amerikan okullarının açılmasıdır.
Çünkü daha şimdiden yalnız Sivas ta yirmi beş kadar okul açmışlardır ki, yalnız bir tanesinde bin beş yüz kadar Ermeni öğrenci vardır.
Bu durum karşısında Osmanlı ve İslâm ve öğretim ve eğitiminin yayılması ve genelleştirilmesi ile bu teşebbüs nasıl bağdaştırılacaktır.
e Din ve mezhep hürriyetinin sağlanması maddesi de önemlidir.
Patrikhanelerin imtiyazları devam ederken bunun farklı yanı ve anlamı nedir?
f Temsilcinin beşinci madde olarak sözünü ettiği bütün Osmanlı ülkesinin sınırları ne demektir?
Yani savaştan önceki sınırlarımız mıdır?
Eğer bu deyim içinde Suriye ve Irak da varsa, Anadolu halkı Arabistan adına mandaterlik isteğine hak ve yetkisi olabilir mi?
g Bugünkü hük metin politikası nedir?
Tevfik Paşa neden Londra ya gitti?
Amerikalılar gibi İngilizlerin de ayrıca bir mandaterlik politikası güttükleri anlaşılıyor.
Aralarındaki fark nedir?
Hükümet Amerikan mandası için ne düşünüyor?
Yani buna eğilimli mi, yoksa isteksiz mi?
Amerikalılar neden Ermenistan mandaterliğini bıraktılar?
Amerikalılar mandayı almaya ne dereceye kadar yatkın ve isteklidirler?
2 Sivas Kongresi nin toplanması, Erzurum Kongresi nin sonucuna bağlıdır.
Bununla ayrıca uğraşılmaktadır.. Yüksek şahsiyetlerinin bunu beklemek üzere ya Tokat ta yahut Amasya da bulunmaları uygundur.
Saygılarımızı sunarız.
Mustafa Kemal Güvenlikle ilgili Amasya, 30.7.1919 İvedi 3 üncü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanlığı na 1 Mustafa Kemal Paşa ya özel Bekir Sami Bey den alınan cevap aşağıda arz olunur a Tam bağımsızlık istendiği takdirde, vatanın birçok bölgeye ayrılacağı ve birkaç mandaya tabi tutulacağımız Dörtler Komisyonu nca kararlaştırılmıştır.Bu bakımdan ve buna engel olmak için, Amerikan temsilcisi, bir manda istemenin en uygun olacağını söylemiştir.
b Yalnız hakimiyet hakları söz konusudur yurt bütünlüğümüzün korunması temel ilkedir.
c Amerika dan herhangi şekilde bir hükumet istemeyeceğiz.
Amerika ya adil bir hükumet kuracağımız konusunda güvence vereceğiz.
Anayasamızın hükümleri yürürlükte kalmak, Hanedan ın her türlü hüküm sürme haklarına dokunulmamak ve korunmak, eskiden olduğu gibi dışarıda temsilcilerimiz bulunmak şartıyla,Amerikan Hük meti nin mutluluğumuza ve gelişmemize yardımcı olmasını isteyeceğiz.
İsteyeceğimiz manda şekli budur.
d Öğretim ve eğitimin yayılmasından ve genelleştirilmesinden maksat Amerikan okullarının köylerimize kadar girmesine izin vermek değil, mill ve islâm öğretim ve eğitimi yaymaya ve genelleştirmeye çalışacağımız konusunda kendilerine söz vermekle birlikte yardımlarını istemektir.
Mandaterliği Amerikan misyonerlerine değil Amerikan Hükümeti ne vermek istiyoruz.
e Din ve mezhep hürriyeti esasen din ve islâm ilkelerimizin gereğidir Amerikan kamuoyu bu gerçeği bilmediği için, kendilerine bu konuda güvence vermek istiyoruz.
Temsilcinin sözünü ettiği sınırlar savaştan önceki sınırlarımızdır.Suriye ve diğer memleketler üzerinde bizim mandaterlik isteğine yetkimiz olup olmaması kongrece çözülecek bir sorundur.
Esasen Suriye ve Irak ta Amerikan hey etleri halk oyuna başvurdular.
Suriye ve Filistin de bağımsız bir Arap hük meti kurulmasını istemekle birlikte, Amerikan mandasını ötekilerden daha üstün tuttuklarını gösterdiler.
53
f Bugünkü hük met daha yeni kurulduğundan politikası belli değildir.
Ancak, daha önceki hük metlerin siyasetleri güçsüzlük ve İtilâf kuvvetlerinin her emrine boyun eğmekti.
Tevfik Paşa, Londra ya gitmeyerek Ferit Paşa ile geri dönmüştür.Amerika, Ermenistan hük meti belli olmadan yalnız oralarda dolaşan heyetlerinin verdiği raporlara göre, büyük bir Ermenistan ın kurulmasına madd olarak imkân bulunmadığı görüşündedir.
Manda konusundaki aynntılı bir rapor posta ile gönderilmek üzeredir.
g Şimdilik tarafınızdan yapılacak tebligatı beklemek üzere Tokat ta bulunacağım.
Amasya ve Tokat ile ilçelerde gerekli tebliğlerde bulunmakta ve bunların iyi sonuçlar vereceğini ümit etmekteyim.
Hepinize saygılarımı sunarım, efendim.
5 inci Tümen Komutanı Arif şifre Erzurum, 1.8.1919 Kişiye özel Amasya da 5 inci Tümen Komutanlığı na Bu telgrafın hemen Bekir Sami Beyefendi ye ıılaştırılması ve cevabının acele olarak alınması rica olunur.
Bekir Sami Beyefendi ye Özel İlgi 3.7.1919.
Amerikan mandası hakkındaki son açıklamalarınızı öğrendik.
Bu şartlara göre aslında korkulacak bir şey olmamak lâzım.
Bununla birlikte daha bir nokta hakkındaki yüksek görüşlerinizi de almak istiyoruz.
Lehimizde bu kadar elverişli şartlar ileri sürülmesine yatkın bulunacak olan Amerikan Hükumeti, böyle bir mandaterliği kabul etmesine yani buna katlanmasına karşılık,Amerika adına ne gibi yarar ve çıkarlar sağlamış olacaktır?
Bununla kendi hesaplarına elde edecekleri sonuç nedir?
Bu konudaki yüksek düşünce ve bilgilerinizle de bizi aydınlatmanızı acele bekleriz, efendim.
Mustafa Kemal Amasya, 3.8.l919 3 cü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanlığı na Bekir Sami Bey den alınan cevap aşağıda arz olunur Mustafa Kemal Paşa ya Özel Amerikalılarla şimdiye kadar yapılan görüşmeler tabiatıyla hep özel bir şekilde olmuş ve sırf bir varsayımdan ibaret kalmış olduğu için, mandaterliklerin her iki tarafa yükleyeceği şartlar üzerinde durulmamıştır.
Mümkünse, hazırlıklara başlanarak Sivas Kongresi nin bir an önce açılması gereğini özet olarak arz ederim.
Kurmay Yarbay Arif Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Saygıdeğer Efendim, Memleketin siyas durumu en son kertesine geldi.
Kendimize bir yön çizebilmek için, Türk milletinin zarını atıp olumlu bir durum alma zamanı ise geçmek üzere bulunuyor.
Dış durum İstanbul da şöyle görünüyor 54
Fransa,İtalya, İngiltere, Türkiye nin mandaterlik meselesini Amerikan Senatosu na resmen teklif etmiş olmakla birlikte, Senato nun bu teklifi kabul etmemesi için bütün güçlerini kullanıyorlar.
Taksimden pay kaçırmak elbette işlerine gelmiyor.
Suriye de aradığını bulamayan Fransa, zararını Türkiye den kapatmak istiyor.
İtalya namuslu bir emperyalist olduğundan, savaşa ancak Anadolu nun bölüşülmesinde pay almak için girdiğini açıktan açığa söylüyor.
İngiltere nin oyunu biraz daha incedir.
İngiltere, Türk ün birliğini, çağdaşlaşmasını, gerçek bir bağımsızlık kazanmasını, gelecekte bile istemiyor.
Yeni imkân ve görüşlerle tamamen çağdaş ve kuvvetli bir Müslüman Türk hük meti başında hilâfet de olursa, İngiltere nin elindeki müslüman esirleri için kötü bir örnek olur.
İngiltere Türkiye yi bütünü ile ele geçirebilse, kafasını kolunu koparır, birkaç yılda sadık bir sömürge durumuna sokar.
Buna, memleketimizde en başta ve özellikle din sınıflar çoktan taraftardırlar.
Fakat bunu Fransa ile dövüşmeden yapabilmek mümkün olamayacağından taraftar olamaz.
Fakat, Türkiye yi bütün olarak korumak gereği duyulursa, yani bölüşmenin büyük asker fedakârlıklarla yapılabileceğini anlarsa Lâtinleri sokmamak için Amerikan görüşünü tutar ve destekler.Nitekim İngiliz siyasetçileri arasında zaten bu görüşe eğilimli olanlar vardır.
Morisson Morison gibi ünlü kimseler Amerika nın Türkiye de manda kurmasmı istiyorlar.
Başka bir çözüm yolu da, Türkiye yi Trakya dan, İzmir den, Adana dan, belki de Trabzon dan ve hele İstanbul dan yoksun bıraktıktan sonra, eski Kapitülasyonları ve boğulmaya mahk m iç sınırlarıyla başbaşa bırakmak.
Biz İstanbulda, kendimiz için, bütün eski ve yeni Türkiye sınırlarını içine almak üzere geçici bir Amerikan mandasını Kehven i şerolarak görüyoruz.
Dayandığımız noktalar şunlardır 1 Aramızda, hangi şartlar altında olursa olsun, Hristiyan azınlıklar kalacaktır.
Bunlar hem Osmanlı vatandaşı olma haklarından yararlanacaklar hem de dışarıda bir Avrupa devletine dayanarak karışıklık çıkaracaklar, sürekli olarak müdahaleye yol açacaklar ve zaten göstermelikten ibaret olan bağımsızlığımızdan azınlıklar adına her yıl bir parça daha kaybedeceğiz.
Güçlü bir hük met ve çağdaş bir idare kurulabilmesi için, patrikhanenin siyas imtiyazla, azınlıkların kuvvetli devletler vasıtasıyla yaptıkları sürekli tehditler ortadan kalkmalıdır.
Küçük ve zayıf bir Türkiye bunu başaramayacaktır.
2 Biribirini yok eden, çıkar sağlama, hırsızlık, macera ve şöhret için yaşayanların hırsını doyuran bu hük met anlayışı yerine, milletin refah ve kalkınmasını sağlayabilecek, halkı ve köyleri, sağlığı ve zihniyeti ile çağdaş bir halk durumuna getirebilecek bir hük met anlayış ve uygulamasına ihtiyacımız var.Bunun için gerekli olan paraya uzmanlığa ve kudrete sahip değiliz.
Siyas dış borçlar, siyas esareti artırıyor.
Taraf tutma, cahillik ve çok konuşmaktan başka olumlu bir sonuç veren yeni bir hayat yaratamıyoruz.
Bugünkü hük met, adamlarını takdir etmese bile, halkı ve halk hük meti kurulmasını yararlı gören Filipin gibi vahş bir memleketi, bugün kendi kendini idareye muktedir çağdaş bir makine haline koyan Amerika, bu konuda çok işimize geliyor.
On beş yirmi yıl sıkıntı çektikten sonra yeni bir Türkiye yi, her ferdi öğrenimi ve zihniyetiyle gerçek bağımsızlığı kafasında ve cebinde taşıyan bir Türkiye yi, ancak yeni dünyanın kabiliyeti yaratabilir.
3 Yabancı devletlerin Türkiye üzerindeki rekabetlerini ve kuvvetlerini memleketimizden uzaklaştırabilecek bir yardımcıya ihtiyacımız var.
Bunu ancak Avrupa dışında ve Avrupa dan daha güçlü bir elde bulabiliriz.
4 Bugünkü oldu bittileri ortadan kaldırmak ve davamızı sür atle dünyaya karşı savunabilmek için, gerekli güce sahip bir devletin yardımını istemek lâzımdır.
Yayılma siyaseti güden Avrupa nın 55
başvurduğu binbir yol ve alçakça siyasetine karşı böyle bir vekil olarak Amerika yı kendimize kazanarak ortaya atabilirsek, Doğu Meselesi ni de Türk Meselesi ni de gelecek için kendimiz çözümlemiş olacağız.
Bu sebeplerden dolayı, bir an önce istememiz gereken Amerikan mandası da, elbette sakıncasız değildir.
Haysiyetimizden epeyce fedakârlık etmek mecburiyetinde bulunuyoruz.
Yalnız, bazılarının düşündüğü gibi, Amerika nın resm sıfatında din eğilim ve taraf tutma yoktur.
Hristiyanlara para verecek misyoner kadın Amerika sı, Amerika nın yönetim mekanizmasında bir yer tutmaz.
Amerika nın yönetim mekanizması dinsiz ve milliyetsizdir.
O, türlü cins ve mezhepten insanları çok uyumlu ve kaynaşmış olarak bir arada tutmanın yolunu biliyor.
Amerika, Doğu da mandaterlik yapmak Avrupa da başına dert açmak niyetinde değildir.
Fakat onların onur meselesi yaptıklan şey, yöntemleri ve idealleri ile Avrupa dan daha üstün bir milet olmak iddiasıdır.
Bir millet içtenlikle Amerikan milletine başvurursa, Avrupa ya, girdikleri memleket ve milletin yararına nasıl bir idare kurduklarını göstermek isterler.
Amerikan resm mahfillerinin önemli şahsiyetleri arasında epey lehimize bir hava oluştu.
İstanbul a Ermeni dostu olarak gelen birçok hatırı sayılı Amerikalı, Türk dostu ve Türk propagandacısı olarak döndüler.
Bu akımı temsil eden resm ve gayr resm Amerikan görüşünün altında yatan gizli düşünce şudur Türkiye yi parçalamamak, eski sınırları içinde bir bütün halinde olduğu gibi korumak şartıyla genel ve tek bir mandaya bağlamak.
Suriye, Amerikan Komisyonu orada iken, genel bir kongre toplayarak Amerika yı istemiştir.
Suriye nin bu isteği Amerika da çok iyi karşılanmıştır.
Amerika, bizim topraklarımız üzerinde Ermenistan kurmaya niyetli görünmüyor.
Eğer mandayı alırlarsa, bütün milletleri eşit şartlar altında bir memleket evdâdı olarak kabul edip alacaklarını önemli çevrelerden haber aldım.
Ne var ki, Avrupa, mutlaka bir Ermenistan meselesi ortaya çıkarmak özellikle İngiltere Ermenilere tavizler vermek istiyor.
Amerikan kamuoyunda zulüm görmüş Ermeniler adına bir oyun oynamaya çalışıyor.
Avrupa korkusu bizim fikir adamlarını düşündürüyor.
Reşat Hikmet Bey gibi, Câmi Bey gibi,hattâ mill birliğe şekil veren diplomatlarımızın, Ermeni meselesi için bir çözüm yolu tavsiyeleri var.
Resmen size yazılıyor.
Çok tehlikeli anlar geçiriyoruz.
Anadolu daki mücadeleyi dikkat ve sevgiyle izleyen bir Amerika var.
Hük met ve İngilizler, bunun Hristiyanları öldürmek,İttihatçılar getirmek için yapılan bir hareket olduğu düşüncesini Amerika ya elbirliği ile benimsetmeye çalışıyorlar.
Her an bu Mill Mücadele yi durdurmak için kuvvet gönderilmesi tasarlanıyor bunun için İngilizleri kandırmaya çalışıyorlar.
Mill Mücadele sür atle ve olumlu isteklerle kendini ortaya koyarsa ve Hristiyan düşmanlığı gibi bir rengi de olmazsa Amerika da hemen destek bulacağını yine çok önemli çevreler garanti ediyorlar.
Sivas Kongresi toplanıncaya kadar, Amerikan komisyonunu alıkoymaya çalışıyoruz.
Hattâ, kongreye Amerikalı bir gazeteci göndermeyi de belki başarabileceğiz.
İşte bütün bunlar karşısında, dâvâmızda bize yardımcı olabilmesi için, bu fırsat dakikalarını kaybetmeden, bölüşülme ve çözülme korkusu karşısında, kendimizi Amerika ya başvurmaya mecbur görüyoruz Vasıf Bey kardeşimizle bu hususta birleştiğimiz noktaları kendisi de ayrıca yazacaktır.
Türkiye yi azim ve irade sahibi geniş görüşlü bir iki kişi belki kurtarabilir.
Macera ve boğuşma devri artık geçmiştir.Gelecek için kalkınma ve birlik savaşı açmaya mecburuz.
Sınırlarında bu kadar çok evladı ölen zavallı memleketimizin düşünce ve medeniyet savaşında kaç tane şehidi var.Biz Türkiye nin hayırlı evlâtlarından, yarının kurucuları olmalarını istiyoruz.
Sizin, Rauf Bey 56
kardeşimizle birlikte, temelleri bile çöken zavallı memleketimiz için uzakları görerek düşünüp çalışmanızı bekliyoruz.
Saygılarımı gönderir, başarınıza dua ederim.
Mill dâvâda canıyla başıyla çalışanlar arasında, sade bir Türk askerinin alçak gönüllülüğü ile, sizinle birlikte olduğumu ifade ederim.
10.8.1919 Halide Edip Afyonkarahisar 13.8.1969 15 inci Kolordu Komutanlığı na Mustafa Kemal Paşa ya özel İstanbul daki çeşitli partilerin birleşerek Amerika hey etine verilmek üzere aldıkları kararlar aşağıda arz olunur 1 Ermenistan için Türkiye nin doğu sınırları üzerinde Ermenilerin işine yarayacak bir toprak parçası vermeye Doğu illerindeki Türklerin ve orada iş başında bulunan büyüklerin, bu bölgenin gelecekteki refahını ve serbestçe gelişmesini düşünerek razı olabilecekleri görüşünde olduklarını, yalnız bu görüşlerini, oradaki Kürtlerle işbirliği yapmış olmaları ve Kürtlerin de Ermenilere toprak verme düşüncelerine kesinlikle karşı bulunmaları dolayısıyla açığa vurmak istemediklerini ve hattâ açığa vursalar bile, oradaki Türk çoğunluğunun, aşağıdaki şartların yerine getirileceği konusunda kendilerine güvence verilmedikçe bu düşüncede Kürtlerden ayrılmayacaklarını zannettiklerini tespit etmiştir.
Şöyle ki Birincisi,Türk ve Kürt çoğunluğunun ve aralarındaki diğer azınlıkların yaşadıkları toprakların bütünlüğü ikincisi, Türk bağımsızlığının tam olarak tanınması ve fiilen garanti edilmesi üçüncüsü, Türkiye nin çağdaş medeniyete ulaşabilmesi için serbestçe gelişmesine engel olan kayıtların kaldırılmasıyla Wilson prensiplerinde vadedildiği üzere, bağımsızlıklarından ve haklarından en güvenli bir şekilde yararlanmasına imkân verilmesi dördüncüsü, bu hususlarda ve Türklerin gelişmelerinin çabuklaştırılmasında Amerika nın bize yardımcı olacağını, Cemiyet i Akvam a karşı üstlenmesi.
2 Boşaltılacak topraklardan çıkarılacak olan Türk ve Kürtlerin gönderildikleri yeni topraklarda derhal yerleştirilmeleri ve bu topraklardan hemen yararlanmalarını sağlamak için Amerika nın yardım etmesi.
3 O çevrede ve özellikle Erzincan ve Sivas arasında yoğun olarak bulunan Ermeniler in yine Ermenistan sınırları içine gönderilmelerinin sağlanması.
4 Ermenistan adına ve hesabına gerçekleşmesini muhtemel gördüğümüz toprak verme durumu, bağımsız bir Ermenistan adına değil, ancak büyük ve meden bir devletin mandası altında gelişecek çağdaş bir devlet adına olacaktır.
Çünkü,bugünkü Ermenistan a toprak bırakmak, Türkiye nin başına ikinci bir Makedonya derdi açmak demek olduğu gibi, Kafkasya için de bir gaile çıkarmak demektir.
5 Bütün bunlar tartışılabilir bir teklif niteliğindedir.
Ancak, bunların kesin bir şekil alabilmesi, memleketteki hey etlerle temas kurmaya bağlı ise oraya Amerikan hey etinden birinin gönderilmesi şarttır.
6 Ve en son olarak konunun kanun ve meşru bir şekle sokulması için Osmanlı Mill Meclisi ne götürülmesi tabi dir.
12 nci Kolordu Komutanı Salâhattin Şifre Erzurum, 21.8.1919 Kişiye özel 57
12 nci Kolordu Komutanlığı na 20 nci Kolordu Komutanlığı na Yalnız 12 nci Kolordu .
İlgi 13.8.1919.
İstanbul da çeşitli partilerin Amerikan Komisyonu na verilmek üzere aldıkları kararlar, burada Hey et i Temsiliye mizce son derece üzüntü ve esefle karşılandı.
Çünkü, birinci maddede Ermenistan a Doğu illerimizden toprak verilmesi söz konusu olmaktadır.
Oysa, ezici çoğunluğu Türk ve Kürt olan bu illerden bir karış toprağın bile Ermeniler hesabına yazılmasının, bugün için uygulamada mümkün olamayacağı şöyle dursun, unsurlar arasındaki nefret ve öcalma duygusunun dehşet ve şiddeti, Osmanlı Ermenilerinin dönmeleri halinde bile iller içinde yoğun olarak yerleştirilmelerini tehlikeli göstermektedir.
Bu bakımdan, suçlu olmayan Osmanlı Ermenilerine gösterilecek en büyük kolaylık, adaletli ve eşit şartlar altında vatanlarına dönmelerini kabulden başka bir şey olamayacaktır.
Üçüncü maddede, Erzurum ve Sivas arasında yoğun bir Ermeni topluluğu bulunduğu hayali,bilgisizlik ve vukufsuzluktan başka birşey değildir Harpten önce bile, buralarda oturanların büyük çokluğu Türk, birazı Zaza denilen Kürtlerden ve pek azı da Ermenilerden ibaretti.
Bugün artık varlığından söz edilecek sayıda Ermeni yoktur.
O halde, bu gibi dernekler yetkilerini bilmeli ve bir iş yapmak isterlerse, hiç olmazsa Harbiye ve Hariciye Nezaretleri nin barış hazırlıkları dolayısıyla yaptıkları resm istatistik ve grafiklere olsun başvurmak zahmetinden kaçınmamalıdırlar.
Bu telgrafın aynen İstanbul a gönderilmesini rica ederiz.
Mustafa Kemal Güvenlikle ilgili Ankara,14.8.1919 3 üncü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanlığı na 1 Mustafa Kemal Paşa ya özel İstanbul a gönderilmek üzere yazmış olduğunuz son cevaplarınız, yerine ulaştırılmış ve buna cevap olarak basılı bir raporla, Ahmet Rıza Bey, Ahmet İzzet, Cevat, Çürüksulu Mahmut Paşalar, Reşat Hikmet, Câmi, Reşit Sadi Beyler, Esat Paşalar gibi pek çok şahsiyetin düşüncelerine uygun olan Kara Vasıf ın yani Cengiz in ve Halide Edip Hanım ın görüşlerinin yer aldığı uzun mektuplar geldi.
Bunlar sıra ile özetlenerek arz edileceği gibi, asılları da Sivas a gönderilecektir.
Bunların hepsinde bir yardıma ihtiyaç duyulduğu ve bu yardımın Amerika tarafından yapılmasının en az zararlı yol olarak kabul ve uygun bulunduğu şeklinde bir gerekçe ileri sürülmektedir.
Basılı rapor, Câmi, Rauf, Ahmet, Reşit Hikmet, Reşit Sadi Bey ler ile Halide Hanım, Kara Vasıf, Esat Paşa, bütün parti ve derneklerin düşünceleri yoklandıktan sonra büyük çoğunluğun görüşüne göre düzenlenmiştir.
Vakit varmış.
Kongrede bir an önce iş görmek,Amerikalılar gitmeden tebligat yapılmak gerekirmiş.
Amerikalıları oyalayarak hareketleri geciktirilmeye çalışılıyormuş.
Kongre hemen kesin bir karar verebilir mi?
sorusuyla Amerikalılar bu düşünceyi benimsediklerini hissettiriyorlarmış.
Kongrenin toplanmasını çabuklaştırmanız rica olunur.
20 nci Kolordu Komutanı Ali Fuat Bu telgrafta sözü edilen uzun mektuplar günlerce telleri işgal eden şifrelerle verildi.
Birbirine ekli olan o şifrelerden biri de şuydu Güvenlikle ilgili Kişiye özel Ankara,17.8.1919 3 üncü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanı Kâzım Beyefendi ye Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne özel 16.7.1919tarih ve 880 sayılı şifrenin dokuzuncu maddesinin ekidir 58
Kara Vasıf ın 10 numaralı madde hakkında ek olarak verdiği bilgi 1 Bir yardım şeklinde Amerika ya taraftar olursak ve bunu Doğu İlleri Kongresi, Mill Kongre, bir istek gibi telgrafla hük metimize bildirirse, Wilson un Amerikan Kongresi ne karşı güzel bir dayanak noktası olacaktır.
İstanbul da pek çok aydın bu görüşten yanadır ve böyle bir şey hazırlıyorlar.
Eğer Anadolu da yaparsa yararlı olur diyorlar.
Böyle olursa, Amerika nın mandasından yararlanarak öteki alçak düşmanları memleketimizden çıkarmak ve sonra yalnızca Amerikalılarla karşılaşmak mümkün olur ve uğraşmak da kolay olur.
Bir de Amerikalılar bizi şiddetle suçluyorlar.
Yani hük meti aşağılayıp milletimizi de horluyorlar.
Temsilcilerine İstanbul dan çıkışını, Paris e gidişini, muhtıraları.... sonra diyorlar ki, Avrupa nın yapmaya cesaret edemediğini siz kabul ediyorsunuz.
Söz gelişi,Avrupa büyük bir Ermenistan kurulmasını düşünmüyor.
Sizin sadrazam, Toros tan sınır veriyor, Ermenistan istiyor.
Oysa, şimdiye kadar Amerikan komisyonlarından hiçbirisi bile, buna olabilir demedi.
Bütün raporlara göre, Anadolu da, Türkiye de bir Ermenistan kurmak şöyle dursun, muhtar ve bölgesel idareler bile oluşturmak mümkün değildir.
Nüfusları yok, toprakları yok.
Bu yönetim müthiş bir asker kuvvete dayandırılmazsa olmaz.
Ermenilerde bu kuvvet olamaz, Amerika bu l tfu yapamaz.
Öteki devletler de buna tahammül edemez.
Meğer ki, oraları zaptetsinler ve barış yapsınlar, Bu da mümkün değil, Rekabet bunu engeller.İşte İstanbul un haberleri.
Orada iyice düşünülsün Epeyce zaman vardır.
Amerikan Kongresi hemen hemen Wilson u dinlemek üzeredir.
2 İstanbul da büyük çapta temaslar var.
Onun için Mustafa Kemal Paşa genel bir emir verir mi?
Yoksa İstanbul un karar ve çalışmalarını benimser mi?
Bu çalışmaların amacı, milletin birliği, vatanın bütünlüğü, istiklâl ve hâkimiyetin elde edilmesi!
Eğer Mustafa Kemal Paşa buraya genel bir emir vermezse ve kendisi hemen oradan Amerikalılar, İngilizler ve diğer yabancılarla temasa geçmezse, tabi burada faaliyet devam edecektir.
Belki ters bir sonuç ortaya çıkabilir.
Buna dikkati çekerim.
Bu rolü, siyaseti çok daha iyi yürüten bir Mustafa Kemal Paşa nın mücadelesine ve kuvvetine dayanmak ise , onun sözleri, demeçleri, tavır ve hareketleriyle tutum ve söz olarak yalanlanmış.
3 Çolak Hüseyin Salâhattin iki yüzlü davranışını sürdürüyor.
Sadık Bey in en gözde bendelerinden olan bu şahsın bir mevki sahibi olmaması için ne yapılacağı düşünülüyor.
20 nci Kolordu Komutanı Ali Fuat Kara Vasıf Bey e bildirilmek üzere verilen cevap şuydu Şifre Erzurum, 19.8.1918 Kişiye özel ve ivedi 20 nci Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa Hazretleri ne İlgi 17.8.1919 1 Sözü edilen Amerikan mandasının nasıl bir yardım sağlayacağının dikkatli bir incelemeden geçirilmesi ve mill gayemiz açısından bir yararı olup olmayacağının da hesaplanması pek önemlidir.
İstanbul da çalışan grubun gayesi milletin birliği, vatanın bütünlüğü, istiklâl ve hâkimiyetin elde edilmesi noktasında toplanmış gösterildiğine göre, Amerikan mandasını kabul durumunda bu gaye korunmuş olabilir mi?
2 Mill isteklere bağlı kalmayan ve onlara uygun düşmeyen kararlar, hiçbir zaman milletçe kabul edilemeyeceğinden, milletimizin ve vatanımızın alınyazısını tayinde, mill vicdana tercüman olmaktan ibaret bulunan görevimizi tam olarak yerine getirebilmek için, mill isteğin odaklaşarak 59
tek bir hedefe yönelmesini beklemeden hiç bir meselede yetkili görünmemiz doğru değildir.
Bundan dolayıdır ki,tarafımızdan yabancılarla olan temas ve ilişkilerin, kongrenin kararlarına uyularak millet adına yapılmasını tercih etmekteyiz.
Tanrı ya şükür, yurdumuzdaki mill akımın pek çok gelişmekte, kökleşmekte ve güçlenmekte oluşu, bizleri sürekli olarak bu noktaya doğru çekiyor ve davet ediyor.
3 Şurası da gözönünde tutulmalıdır ki, memleket ve milletin alınyazısı üzerinde Amerika veya herhangi bir devletle anlaşmaya yetkili olabilecek bir hük met, ancak mill hâkimiyet ilkesini kabul ve milli bir meclis in varlığını benimseyerek ona dayanmayı gerekli sayan bir hük mettir.
Bu takdirde, İstanbul Hükümeti ni oluşturacak şahısların da mutlaka bu vasıfları taşıması gerekir.
Burada bizce olduğu gibi oradaki çalışmalarınız da bu amacın sağlanmasına yönelmelidir.
4 Yakında kongre kararlarını öğreneceksiniz.
Gözlerinizden öperiz.
Mustafa Kemal Bi küçük bilgi daha vereyim.
Sivas a gelmiş olan gazeteci Mister Brown Brovn ile bizzat görüşmeyi uygun gördüm.
Karşısındakini kolaylıkla anlayan çok zeki bir genç.
MANDA MESELESİNİN KONGREDE GÖRÜŞÜLMESİ Şimdi, Efendiler, Kongre de manda konusunda yapılmış olan görüşme ve tartışmaları elden geldiğince, olduğu gibi yüksek heyetinize dinletmeye çalışacağım Birçok kimse söz aldı.
Hiç kimseye söz vermeden önce, başkanlık kürsüsünden zabıtlara aynen geçmiş olan şu kısa konuşmayı yaptım Bu rapor üzerinde görüşmeye başlamadan önce bazı noktalara dikkatinizi çekmek isterim.
Raporda, söz gelişi Mister Brown dan söz edilmekte ve elli bin kişilik bir işçi ordusunun getirileceğini söylediği bildirilmektedir.
Efendiler, Mister Brown Ben hiçbir ,resm sıfatla görüşmüyorum.
Tamamiyle özel olarak görüşüyorum diyor ve hattâ Amerika nın mandayı kabul edeceğini değil, belki etmeyeceğini söylüyor.
Onun için sözleri Amerika adına değil, kendi adınadır.
Mandanın ne olduğunu kendisi de bilmiyor.Manda siz ne derseniz odur, diyor.
Bu raporda önemli olarak manda meselesi vardır.
Bu konuda görüşmeden önce on dakika ara verelim saat 15.25 .
Sonraki oturumda İIk söz Vasıf Bey indir, dedim.
Vasıf Bey, önce mandanın ne olduğu konusunda uzun açıklamalar yaptı.
Sözü başkalarına bıraktı.
Yeniden söz aldı ve bir kere prensip olarak mandayı kabul edelim, şartları üzerinde daha sonra görüşürüz dedi.
Üyelerden Macit Bey adında bir zat, genel kurulda asıl gürüşülecek mesele, bundan sonra yalnız yaşayabilecek miyiz, yaşayamayacak mıyız?
Mandayı nasıl yorumlayacak ve mandaterle ne tarzda görüşeceğiz?
Bizi mandasına alacak devlet kim olacaktır?
Asıl mesele budur, şeklinde konuştu.
Ben, başkanlık kürsüsünden Zannederim bu rapordan iki görüş ortaya çıkıyor.
Bunlardan birincisi, devletin içte ve dışta bağımsızlığından vazgeçmemesi ikincisi de, devlet ve milletin yabancı devletlerin zararlı baskıları karşısında bir yardım ve destek ihtiyacında bulunup bulunmamasıdır.
Asıl kararsızlık doğuran nokta budur.
Müsaade buyurulursa, bu noktayı etraflıca düşünmek için Teklif Komisyonu na havale edelim.
Sonra da yüksek huzurlarınıza arz edelim.
Herhalde içeride ve dışarıda istiklâlimizi kaybetmek istemiyoruz dedim.
Bunun üzerine söz alan Bekir Sami Bey yüklendiğimiz görev pek ağır ve önemlidir.
Boş tartışmalara ayıracak hiçbir dakikamız yoktur.
Bu raporumuzu görüşelim ve vakit geçirmeden hemen bir karar alalım dedi.
Ben, başkanlık kürsüsünden bu meseleyi komisyon başkanı olmak dolayısıyla açıklayayım ben aynı zamanda Teklif Komisyonu Başkanı idim .
Bu rapor metni komisyonda okundu, üzerinde birçok konuşma ve tartışma yapıldı.
Ancak, kesin karar verecek şekilde bir görüş belirmedi.
Daha 60
önce, Genel Kurul da okunmaksızın Teklif Komisyonu na gönderilmişti.
Bu sebeple bir defa da burada okunup Genel Kurul un görüşü belirdikten sonra yeniden Teklif Komisyonu na gönderilerek kesin karar verilmesini istemiştik dedim.
İsmail Fazıl Paşa merhum da söz alarak şu konuşmayı yaptı Bekir Sami Bey in düşüncesine katılırım kaybedecek vaktimiz yoktur.
Aslında sorun da basitleşmiştir.
Tam istiklâl mi, yoksa manda mı kabul edeceğiz?
Alacağımız karar budur.
Böylesine önemli, hattâ pek önemli olan bir meseleyi yeniden komisyona götürmek ve oradan yeniden Genel Kurul a getirmekle vakit geçirmeyelim.
İş uzar.
Zamanımız değerlidir.
Buna bugün yarın yahut öbür gün her halde Genel Kurul da bir karar verelim.
Komisyonda vakit geçirmeyelim.
Çünkü, pek ince bir konudur.
Bunun arkasından Hami Bey söz alarak İsmail Paşa Hazretleri ile Bekir Sami Beyefendi nin düşüncelerine katıldığını söyledikten sonra Herhalde bir desteğe muhtacız, bunun en basit delili de, devlet gelirlerinin ancak borcumuzun faizini karşılayabilmesidir !
buyurdular.
Bundan sonra, Raif Efendi manda aleyhinde konuştu.
İsmail Fazıl Paşa ona karşılık olacak şekilde uzun bir konuşma yaptı.
Daha sonra tekrar Bekir Sami Bey söz aldı ve dedi ki İsmail Fazıl Paşa Hazretleri nin tamamiyle katıldığım konuşmasına yalnız bir şey ilâve edeceğim Kırım Muharebesinden savaşı kazanmış olarak çıkıp da katıldığımız Paris Kongresi nde, müttefiklerimizin bize yüklemiş oldukları bilinen şartlarla bu şimdi okunan rapordaki isteklerimiz karşılaştırılacak olursa, bunlardan hangisinin daha çok bağımsızlığı yokedici olduğu anlaşılır sanırım.
Bekir Sami Bey den sonra Hâmi Bey Hâmi Bey den sonra da Refet Bey Refet Paşa konuştular.
Refet Bey in konuşması aynen şöyleydi Mandanın bağımsızlığı yok etmeyeceği gerçeği ortada iken, bazı arkadaşlarımız bağımsız mı kalacağız yoksa mandayı mı kabul edeceğiz?
tarzında birtakım görüşler ileri sürüyorlar.
Onun için her şeyden önce mandanın ne olduğu anlaşılmalıdır.
Bununla birlikte daha mandadan söz etmeden önce, düşünceleri gıcıklayan bu raporda bu deyimin ne şekilde anlaşılmış olduğunu bilmek gerekir.
Fazıl Paşa Hazretleri bağımsızlığı korumak şartıyla manda buyuruyorlar.
Hâmi Beyefendi tarafından verilmiş olan rapor iki bölüme ayrılıyor.
Bir gerekçe bölümü var, ondan sonra bir de mandanın ne olduğunu anlatan bölüm var.
Manda meselesini buradaki görüş açılarından değerlendirebilmek için önce bir noktayı anlamak isterim.
Bu rapor metni genel kurulda görüşülmeye sunulmuş mudur, sunulmamış mıdır?
İsmail Fazıl Paşa Yanlış anlaşıldığı için biz üçümüz yani Fazıl Paşa Bekir Sami ve Hâmi Bey ler bu raporu , geri çekiyoruz.
Hiç verilmemiş saydık dedi bu raporun müsveddesi de temize çekilmişi de kendilerinde kalmıştır .
Başkanlıktan Rapor geri alınmıştır dedim.
Raporun geri alınmış olmasına rağmen, söz alan Refet Bey, zabıtlarda beş altı sayfa yer tutan özentili bir konuşma yaptı.
Bu konuşmadan, zabıtlara dayanarak olduğu gibi aldığım bazı cümleler, katibin maksadını açıklamaya yetecektir, sanırım.
Refet Bey diyordu ki Bizim, Amerika mandasını tercih etmekten maksadımız, bütün toplumları kendine tutsak eden, kalpleri, vicdanları söndüren İngiliz mandasından kurtulmak ve sakin milletlerin vicdanlarına saygılı olan Amerika yı kabul etmektir.
Yoksa asıl iş para meselesi değildir .
Söz olarak, manda ile bağımsızlık biribirine engel olan şeyler değildir Yalnız, eğer biz gerçekte güçlü olmayacak olursak, işte o zaman mandanın altında eziliriz ve o zaman manda bizim için bağımsızlığımızı yok edici bir unsur olur.
Bir de diyelim ki, biz dışarıda ve içeride tam bir bağımsızlık isteriz.
Ancak, acaba hemen kendi başımıza yapabilecek miyiz, yapamayacak mıyız?
Ondan da önce acaba bizi kendi başımıza bırakacaklar mı, bırakmayacaklar mı?
Bunu düşünelim.
burası bir gerçektir ki, bugün bizi İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan aralarında bölüşmek istiyorlar Ancak, eğer biz bugün bu devletin kefilliği altında bir barış anlaşması yapacak olursak, ileride, uygun şartlar altına girer girmez hemen döner ve kendi yararımızı sağlarız.
Fakat, eğer olumsuz bir durum ortaya çıkacak olursa, acaba büsbütün heder etmiş olmayacak mıyız?
61
Herhalde bir Amerikan kefilliğini kabul etmek zorundayız.
Yirminci yüzyılda, beş yüz milyon lira borcu, harap bir memleketi, pek verimli olmayan bir toprağı ve ancak on onbeş milyon lira geliri olan bir millet için, bir dış dayanak olmaksızın yaşamak imkânı olamaz Eğer bundan sonra da bu durumumuzda kalır ve dışarıdan bir destekle kalkınamayacak olursak, belki de ileride, Yunanistan ın saldırılarına karşı bile kendimizi savunamayız... Allah korusun, eğer İzmir Yunanistan da kalsa ve aramızda bir savaş çıksa, düşmanımız, Yunanistan dan vapurlarla asker getirebileceği halde, acaba biz Erzurum dan hangi demiryolları ile ulaştırmamızı sağlayabileceğiz.
O halde, Amerikan mandası her şeyden önce bir kefil ve yardımcı bulmak için gereklidir.
Hatip, sözlerini şu cümle ile bitirdi Eğer sunmuş olduğum bu açıklamalarla ilerideki görüşmeler için bir giriş yapabildimse ne mutlu.
Efendiler, bu parlak ve ustalıklı nutkun, dinleyenlerin düşünce ve görüşleri üzerinde yapabileceği yanıltıcı etkinin derecesini kolaylıkla takdir buyurursunuz.
Zihinlerin, bunun ardından gelebilecek aynı görüşteki hatiplerin konuşmalarıyla büsbütün zehirlenmesine meydan vermemek ve kendilerini özel olarak aydınlatıp yol göstermeye fırsat bulabilmek için, derhal on dakika dinlenelim efendim diyerek oturuma ara verdim Saat 17.30 .
Efendiler, bu nutkun son cümleleri üzerinde dikkatle durulmaya değer.
Refet Beyefendi, Yunanlılar ın İzmir i işgalini geçici sayıyor ve savaş halinde olduğumuzu kabul etmiyor.
Yunanlılar İzmir de kalır da savaş durumuna girilirse başa çıkamayacağımız görüşünde bulunuyor.
Bundan sonraki oturumda, Bursa temsilcilerinden Ahmet Nuri Bey, manda aleyhinde uzun bir konuşma yaptı.
Hâmi Bey, buna daha uzun bir konuşma ile cevap verdi ve gerçekten de pek uzun olan konuşmasının sonlarına doğru, anlattıklarını şu bilgilerle doğruluyordu Fakat, şimdi biraz da işin kesin bildiğim bir yanından söz edeceğim.
Konunun bu safhasında, ilgili zat ile şahsen bağlantı kurmuş olduğum için, sözlerim tahmin değildir kesin bilgilere dayanıyor.
İstanbul dan hareket etmeden önce, eski Sadrazam İzzet Paşa Hazretleri ni ziyarete gitmiştim.
Herhalde bir manda ihtiyacında olduğumuza kendileri de inanıyorlardı.
Bendenizden de bu konudaki düşüncemi sordular, ben de düşündüklerimizi arz ettim.
Birkaç gün sonra bendenizi çağırtıp şu meseleyi açıkladılar Suriye ve Adana bölgesinde dolaştıktan sonra, İstanbul a gelip siyas partilerin görüşlerini öğrenmeye çalışan Amerikan Araştırma Komisyonu üyeleri, İzzet Paşa yı konağında ziyaret ederek, Anadolu daki mill teşkilâtın Türk milletini temsil ettiği inancında olduklarını ve paşayı da yani İzzet Paşa yı bu işin öncüsü bildiklerini söylemişler ve eğer siz Erzurum ve Sivas Kongrelerine Amerikan mandasını istettirecek olursanız, Amerika da Osmanlı mandasını kabul edecektir.
demişler, Paşa, bunu bendenize açıkladıktan sonra, bu milletin bir harbe daha gücü kalmadığından ve herhalde böyle bir çareye başvurmak zorunda kaldığımızdan söz etti ve Sivas a gittiğim zaman oradakilere bu durumu anlatmaklığımı tavsiye buyurdu.
İzzet Paşa nın inancı da bu şekilde istenecek bir mandanın yüzde doksan kabul ihtimalinin bulunduğu ve yalnız bizim için birtakım şartlar ileri sürmenin zarur olduğu merkezindedir.
Hattâ Paşa, Amerika için milletin isteğine dayanmayan bir mandayı kabul etmek mümkün olmadığından, kongremiz tarafından gösterilecek isteğin Avrupa devletlerine karşı Amerika lehinde bir dayanak noktası olacağını da söyledi.
Bendeniz bu meseleyi İstanbul dan şifre ile Erzurum da Rauf Bey e bildirdim.
Manda nın kendinden çok adına karşı çıkanlar boşuna telâşlanıyorlar kelimenin önemi yoktur.
Önem, işin gerçeğinde ve niteliğindedir.
Manda altına girdik demeyelim de isterlerse varlığını ebed olarak sürdürecek devlet olduk diyelim.
Bu son söze cevap verenler arasında, Husrev Sami Bey in şu sözleri işitildi Fakat bizim bu çalışmalardan beklediğiımiz kendimizi savunmak suretiyle, ebedi olarak varlığını koruyacak bir millet olduğumuzu ispat etmektir!
Hâmi Bey, buna düşüncesinde bir geriye dönüş sezgisi uyandıracak şekilde cevap verirken, Kara Vasıf Bey söz aldı ve o günkü toplantının sonuna kadar konuştu.
Vasıf Bey in uzun sözlerinin özetini, zabıtlara olduğu gibi geçmiş olan şu cümlelerle yüksek dikkatlerinize sunuyorum Bütün devletler bizi tamamen bağımsız bırakacaklarını söyleseler bile, biz yine bir dış desteğe muhtacız Vasıf Bey, sözlerinin başında ,mandaya ve 62
dışarıdan destek adını verelim demişti .
Dört yüz ilâ beş yüz milyon lira borcumuz var.
Bu parayı kimse kimseye bağışlamaz bize bunu ödeyiniz diyecekler halbuki bizim gelirimiz bunun faizine bile yeterli değildir.
O zaman güç bir durumda kalacağız bunun için bağımsız olarak yaşamaya mal durumumuz elverişli değildir.
Sonra, yanı başımızda, bizi bölüşmeyi emel edinmiş hük metler var onların ihtirasları karşısında mahvoluruz.
Parasız, ordusuz ne yapabiliriz?
Onlar uçakla havada uçuyorlar, biz henüz kağnı arabasından kurtulamıyoruz.
Onlar savaş gemisi yapıyorlar, biz yelkenli bir gemi yapamıyoruz.
Bu şartlar altında bugün bağımsızlığımızı kurtarsak bile yine günün birinde bizi bölüşürler.
Vasıf Bey, konuşmasını şu sözlerle bitiriyordu .
.
.
İstanbul daki Amerikalılar Manda dan korkmayınız.
Milletler Cemiyeti Tüzüğünde yeri vardır diyorlar.
İşte bütün bunlardan dolayı İngiltere yi kendimize sürekli düşman Amerika yı da en az kötülük gelebilecek bir devlet olarak kabul ediyorum.
Eğer uygun bulursanız, buradan İstanbul daki temsilciye bir mektup yazıp gizlice bir hey et göndermek için bir torpido isteyebiliriz.
Eylül ün dokuzunda salı günü yapılan toplantıda, manda meselesine dokunan Rauf Bey in zabıtlara geçen konuşması aynen şöyledir Bu manda konusu üzerinde şimdiye kadar gerek basın ve gerekse başka çevreler tarafından birçok sözler söylendi.
Gerçi yüksek hey etiniz dış destek prensibini kabul buyurmuş ise de, bu desteği kimden isteyeceğimiz açıklanmadı.
Bunun Amerika olduğu dolaylı olarak anlatılıyorsa da, bence doğrudan doğruya belirtilmesinde bir sakınca olamaz!
ERZURUM KONGRESİ HİÇBİR ŞEKİLDE MANDA KABULÜ HAKKINDA KARAR VERMIŞ DEĞİLDİR Bu sözlerden anlasilacagi üzere Rauf Bey in görüsüyle, gerek Sivas Kongresi Hey eti nin ve gerek Erzurum Kongresi Hey eti nin anlayislari arasinda bir görüs ayriligindan dogan yanlislik olduguna süphe yoktur.
Rauf Bey in görüsünün yorumu niteliginde olan bu sözlerin, gerek Erzurum ve gerek Sivas Kongreleri bildirilerinin yedinci maddesindeki yazilis seklinden kaynaklandigina hükmedilebilir.
Gerçekten de bu maddenin yazilis seklinde, belki de mandacilikta pek ileri giden ve sonu gelmemis propagandalariyla kamuoyunu bulandiranlari susturmak ve belki bundan da çok, onlann iddialarina cevap olacak bir özellik vardir.
Madde metni dikkatle okunur ve incelenirse ne manda ne de Amerika nin mandaterligini istemek düsüncesinin yer almadigi kendiliginden ortaya çikar.
Bu noktayi açikça göstermek için, söz konusu maddeyi aynen hatirlatmak isterim Madde 7 Milletimiz çagdas gayelerin büyüklügüne inanir teknik, sinat ve ekonomik durumumuzu ve ihtiyacimizi takdir eder.
Bu itibarla devlet ve milletimizin hakimiyet ve bagimsizligi ile vatanimizin bütünlügü korunmak sartiyla altinci maddede belirtilen sinirlar içinde milliyetin gereklerine saygili ve memleketimizi ele geçirme emeli beslemeyen herhangi bir devletin teknik, sinai ve ekonomik yardimini memnunlukla karsilariz.
Böyle adaletli ve insancil sartlari içine alan bir barisin bir an önce gerçeklesmesi, insanligin güvenligi ve dünyanin huzuru adina basta gelen milli gayemizdir.
Efendiler, bu maddenin hangi noktasinda manda ve mandaterin Amerika olacagi görüsü vardir?
Olsa olsa herhangi bir devletin teknik sinai ve ekonomik yardimini memnunlukla karsilariz sözlerinden manda düsüncesi çikaranlar olabilir.
Ancak, mandanin anlam ve gayesinin bu olmadigi bir gerçektir.
Her zaman ve bugün bile, bu açiklik çerçevesinde yapilacak yardimlari kivançla karsilamaktayiz ve karsilariz.
Nitekim Ankara Eregli ve Keller Diyarbakir demiryollarinin yapimi için bir Isveç firmasinin Kayseri Sivas Turhal hatlarinin yapimi için de bir Belçika firmasinin teknik, sinai ve ekonomik yardimini severek kabul ettik.
Söz gelisi, Ankara sehrinin ve diger Anadolu sehirlerimizin bir an önce kurulup yapilmalarinda olsun, öteki bütün kara ve demiryollarimizin, limanlarimizin yapimlarinda olsun teklifte bulunacak yabanci sermaye sahiplerinin yardimlarini severek kabul ederiz.
Yeter ki, memleketimize sermaye getireceklerin içeride ve disarida devlet ve milletimizin hakimiyet ve bagimsizligi ile vatanimizin bütünlügünü 63
bozmaya yönelmis gizli emelleri olmasin.
Bu maddede yer alan milliyetin gereklerine saygili ve memleketimizi ele geçirme emeli beslemeyen herhangi bir devlet ifadesinden, Amerikan Devleti anlaminin çikarilmasi da yersizdir.
Çünkü, milliyetin gereklerine saygili dünya devletleri arasinda yalniz Amerikalilar yoktur.
Söz gelisi Isveç Devleti, Belçika Devleti ayni nitelikte devletler degiller midir?
Bu devletlerden herhangi birinin mandaterligi de söz konusu olabilir mi?
Bir de eger dolayli olarak Amerikan Devleti kastedilmek istenseydi, herhangi bir devletin ifadesi yerine bir devletin kelimeleri veya hiç olmazsa sadece devletin kelimesi ile yetinilmesi gerekirdi.
Bu bakimdan maddenin açikladigi sartlar çerçevesinde teknik, sinai ve ekonomik yardimin iyi karsilanacagi hususunun bütün devletler için söz konusu oldugu açiktir.
Efendiler, bu manda konusu üzerindeki görüsümün bu görüs bundan önce yapilan ve su anda yüksek hey etinizin de ögrenmis bulundugu bunca yazisma ve tartismalarimizla ortaya konmustur aylardan beri gece gündüz yanimda bulunan bir arkadas tarafindan hala anlasilmamis olduguna hükmedilebilir mi?
0 halde Rauf Bey, ya aslinda benimle ayni görüste degildi veyahut ayni görüste idi de, Sivas ta, Istanbul dan gelenlerle yaptigi konusmadan sonra görüs degistirmis oluyordu.
Burasini kestirmek bence güçtür.
Simdi biraz da Rauf Bey i dinleyelim Rauf Bey, sözüne söyle devam ediyor Ateskes Anlasmasi yapildigi siralarda Almanlarin baris anlasmasini imza etmeyecekleri sanilirken, Ingiliz basini bazi sirlari açiga vurdu.
Bunun birinci bölümü, Almanya nin baris anlasmasini imza edecegi hususu idi.
Bu gerçeklesti.
Ikinci bölümü de Türkiye nin bölüsülecegi hususu idi.
Bu çok sükür gerçeklesmedi.
Bu bölümde, konferansin aldigi karar geregince Kizilirmak in dogu tarafi Ermenistan sayilarak Amerikan himayesine veriliyor.
Belki Gürcistan ile Azerbaycan da Amerika ya birakiliyor, deniliyordu.
Kizilirmak in batisindaki topraklar da, Izmir ve Istanbul bunlarin disinda kalmak üzere, denize çikis yeri Antalya olarak Türkiye yi olusturuyordu Bu bölgenin kuzeyi, Italyan ve Fransiz, güneyi de Ingiliz himaye ve yönetimine veriliyordu.
Izmir in isgali, bu açiga vurulan sirlarin dogruliigunu ispata basladi.
0 halde, böyle bir tehlike karsisinda rnemleketimize karsi en tarafsiz durumda bulunan Amerika nin destegini kabule mecburuz.
Ben bu görüsteyim.
Rauf Bey in düsüncesini anlamak için bundan sonra daha çok devam eden sözlerini dinlemeye bilmem gerek kaldi mi?
Efendiler, pek uzun ve tartismali olarak geçen bu manda görüsmesi, taraftarlarini susturaeak ortalama bir çare bulunarak sona erdi. Hem de bu çareyi teklif eden yine Rauf Bey oldu Amerika da yillardan beri aleyhimizde yapilmakta olan olumsuz yöndeki propagandalarin dogurdugu düsünce akimini düzeltmek için, her seyden önce Amerikan Kongresi nden memleketimizi inceleyecek ve gerçegi görecek bir hey et davet etmek.
Bu teklif oy birligi ile kabul edildi.
Kongre Baskanlik Divani nin imzalariyla bu yolda bir mektup kaleme alindigini hatirliyorsam da bu mektubun gönderilip gönderilmedigini pek iyi hatirlamiyorum.
Kaldi ki, ben bu mektuba özel bir önem de vermis degildim.
Efendiler, sirasi gelmisken kisaca sunu da belirteyim Belge olarak basvurdugum Kongre tutanaklari, Baskanlik Divan KAtipligi nde bulunan Afyonkarahisar temsilcisi Sükrü ve manda lehindeki konusmalarini dinledigimiz Hami Beyler tarafindan tutulmus ve Hami Bey in yazisiyla, düzgün bir deftere, temize çekilmistir.
SİVAS KONGRESİ Nİ BALTALAMA TESEBBÜŞLERİ Efendiler, Kongre 11 Eylül de sona erdi, 12 EyIül de Sivas halkinin da hazir bulundugu açik bir toplanti yapilarak bazi nutuklar söylendi.
Kongre görüsmeleri sirasinda, önemli olarak Meclis i Meb usan seçimlerinin çabuklastirilmasi ve Meclis in nerede toplanmasi gerektigi konularina dokunuldu.
Ancak, simdi açiklamaya baslayacagim mes eleler, Kongre görüsmelerini kisa 64
kesmeyi gerektiriyordu.
Bu son noktalarla daha sonra Hey et i Temsiliye mesgul oldu.
9 Eylül 1919 günü, toplanmis olan bazi bilgiler Kongre ye su sekilde açiklandi Eskisehir ve Afyoiikarahisar daki Ingiliz Kuvvetler bir kat daha artirildi.
General Mi11er Konya ya geldi.
Konya Valisi Cemal Bey ve Ankara Valisi Muhittin Pasa karsi koymaya çekiniyorlar.
Yeni Kastamonu Valisi Ali R1Za Bey de tipki Cema1 Bey türünden bir adammis.
Pek sayin arkadaslarin böyle durumlar karsisinda siddetli davranma taraflisi olduklarim bildigimden, hemen sert tedbirler alimnasini Fuat Pasa dan rica etmistim.
Fuat Pasa da Kongre nin kendisine olan güvenine dayanarak, Kongre adina gereken tebligat ve tesebbüslerde bulunmustur.
Bu davranis tarzinin yüce hey etinizce kabul edilmesini rica ediyor.
Fuat Pasa, valilere sert uyarilarda bulunuyor.
Bölgelere yüksek rütbeli subaylardan milli komutanlar tayin ediyor ve bu komutanlara millet adina her türlü yetki verilmistir diyor.
Kongre teklifi kabul etti.
Bundan sonra ben açiklamalara söyle devam ettim Buraya Galip Bey adinda bir vali tayin edilmis, geliyormus.
Ancak, bunun Harput Valisi Ali Galip Bey mi, yoksa Trabzon Valisi Mehmet Galip Bey mi oldugu anlasilamadi.
Fakat biz baska bir bilgi elde ettik.
Mister Nowil adinda bir Ingiliz binbasisi Bedirhanlilar dan Kamuran Celadet ve Cemil Bey lerle birlikte, yaninda on bes kadar Kürt atlisi oldugu halde Malatya ya gelmis ve mutasarrif Bedirhanli Halil Bey tarafindan karsilanmislardir.
Harput Valisi de görünüste bir posta hirsizinin pesine düsme bahanesiyle otomobille Malatya ya gelmistir.
Bu maksatla bunlara Adiyaman daki müfreze de verilmistir.
Maksatlarinin Kürtleri, Kürdistan kurulacagi vaadiyle aleyhimize çevirerek, bize karsi suikast yapilmasina yöneltmek oldugu anlasilmis ve karsi tedbirlere de basvurulmustur.
Diyelim ki, valiyi ve digerlerini tutuklatmak istiyoruz.
Malatya Mutasarrifi da Kürt asiretlerini Malatya ya çagirmistir.
Bu durum üzerine 13 üncü Kolordu bölgesinde faaliyete geçtik.
Gereken tedbirler alinmistir.
Yarin aksam Harput tan gönderilecek bir asker birlik bozguncuları tepeleyecektir.
Buradaki Kolordu Komutani da gereken tedbirleri almistir.
Malatya ya ve öteki yerlere de gereken emirler verilmistir.
Efendiler, Sivas Kongeresi nin hemen hemen bütün toplanti süresince, sinirlere gerginlik verecek nitelikte haberler almaktan geri kalmiyordum.
Ancak, aldigim bütün bilgileri oldugu gibi Kongre hey etine sunmakta yarardan çok sakinca buluyordum.
Gördünüz ki, simdi açikladigim üzere, gerçekten tehlikeli sayilabilecek nitelikte olan A1i Ga1ip meselesinden de söz ederken ihtiyatli bir dil kullanmayi tercih etmistim.
Bence en önemli mesele, her türlü güçlük ve tehlikelere ragmen, Sivas Kongresi nin sonuca ulasan kararlarla, görüsmelerini bir an önce tamamlamis olmak ve alinan bu kararlari memlekette uygulamaya girismekti.
Bu istegim yerine geldi.
Bütün memleketi içine alan milli teskilat tüzügünün ve genel kongre bildirisinin hemen bastirilarak her yere dagitilmasi yoluna gidildi.
Ancak, beklenenlerin disinda yeni olaylar karsisinda kalindigindan, kongre sona erdigi halde, kongre üyelerinin yeni gelismeler kendini gösterinceye kadar Sivas ta kalmalarini uygun gördüm ve gerekirse daha etkili olaganüstü bir kongre toplamak için de hazirlik yaptim.
A1i Ga1ip in kaçmasi üzerine, kongre üyelerini Sivas ta bekletmekten vazgeçildigi gibi, Ferit Pasa Kabinesi nin düsmesi üzerine olaganüstü kongre toplanmasina da gerek görülmedi.
ALİ GALİP OLAYI Şimdi Efendiler, Mill Mücadele tarihimizde önemli bir olay durumunda olan A l i G a l i p konusu üze rinde biraz açıklamalı bilgi vereyim Efendiler, daha Temmuz başında, Erzurum da bulunduğumuz sıra larda C e l â d e t ve K â m u r a n A l i adlarında iki şahsın yabancı lar tarafından, bol para ile İstanbul dan Kürdistan a gönderileceği, bun ların yıkıcı propaganda ve aleyhte kışkırtıcılık yapmakla görevlendiril dikleri bir iki gün içinde hareket etmiş ve edecek oldukları haberi alındı.
Bu haber üzerinde, bunların dağdağaya meydan verilmeden gözet Ienerek yakalanmaları gereğini 3 Temmuz tarihinde Diyarbakır da 13 üncü Kolordu Komutanı na, ayrıca Kurmay Başkanı H a l i t B e y e ve Canik Mutasarrıfı na bildirdim.
65
20 Ağustos ta 13 üncü Kolordu Kamutanı na verdiğim emirde, adı geçen kimselerin İstanbul dan hareket ettiklerinin bildirildiğini ve alı nacak tedbirler arasında, özellikle Mardin istasyonunun sıkı bir kont rol altında tutulmasının uygun olacağını yazdım.
Sivas Kongresi nin ikinci günü, yani 6 Eylül tarihinde, Bedirhanlı ailesinden C e l â d e t ve K â m u r a n ile Diyarbakırlı C e m i l P a ş a z a d e E k r e m adlarında üç şahsın, yanlarında, vaktiyle Diyarba kır ilinde aleyhimizde propaganda yapan bir yabancı subay bulunduğu halde silâhlı Kürtlerin koruyuculuğunda Elbistan ve Akçadağ üze rinden Malatya ya geldikleri, orada Mutasarrıf ve Belediye Başkanı tara fından karşılandıkları 13 üncü Kolordu nun yazısından anlaşılıyor.
15 inci Kolordu Komutanı K â z ı m K a r a b e k i r P a ş a nın 3 üncü Kolordu Komutanlığı na bununla ilgili olarak gönder diği 6 Eylül 1919 tarih ve 529 sayılı şifresinde verilen bilgide Yabancı subayın, Türk, Kürt ve Ermeni nüfusunu incelemek üzere, İstanbul Hük meti nin iz niyle dolaştığını söyledikleri Malatya da bulunan süvari alayının mev cudunun azlığı yüzünden bunları tutuklamaya cesaret edemediği, bu nunla birlikte hemen tutuklanmaları için İstanbul a başvurulduğu 13 üncü Kolordu dan bildirilmiştir.
Bu adamların ne maksatla hangi gö revle, nereleri gezecekleri konusunda bildiklerini Harput, Valisi nden sordum denilmekte idi. Belge 56 l Harput Valisi A l i G a l i p B e y dir.
Bu adamların ne maksatla geldiklerini 3 Temmuz tarihinden beri bilmekteyiz.
Beş on silâhlı Kürd e karşı bir süvari alayının mevcudu az görülmüş, tutuklanmalarına cesaret edilememiş asıl hayret verici olan husus, bunların tutuklanması için İstanbul a başvurmuş olduğu haberidir.
Bu küçük ve önemsiz gibi görünen noktaları, o zamanki durum değerlendirmesinde, dikkate değer anlayış ve zihniyet farklarının bulun duğunu göstermesi bakımından kaydediyorum.
Diyarbakır da, 13 üncü Kolordu Komutanı nın tutumu şüpheli gö rüldüğünden, doğrudan doğruya bu kolordunun Kurmay Başkanı na 3 üncü Kolordu Komutanı nın imzasıyla 1 Eylül 1919 tarihinde yazılan kişiye özel şifrede, V a l i G a l i p, Malatya Mutasarrıfı H a l i l, K â m u r a n, C e l â d e t ve E k r e m B e y lerle beraber İngiliz binbaşısı nın mutlaka yakalanıp Sivas a gönderilmeleri için Elâzığ da bulunan 15 inci Alav Komutanı İ l y a s B e y in kendi komutasında altmış ka dar atlı ve katırlı askerden oluşan bir müfrezenin en geç 9 Eylül de Har put tan Malatya ya hareketi ile ilgili olarak ve işin kestirmeden bitirilmesi bakımından doğrudan doğruya tebligat yapıldığı bildirildi ve müfrezenin hemen hareketinin sağlanması rica edildi.
8 Eylül de, Sivas tan da bir otomobille bazı subayların gönderile ceği bilgisi verildi Belge 57 .
Diyarbakır dan, Kurmay Başkanı nın 7 8 Eylül 1919 tarihiyle bana gönderdiği şifrede şöyle deniyordu Tutuklama ile ilgili isteği öğrendim.
Bu hususta Komutan Bey in emir ve receğini hiç sanmıyorum.
Çünkü asker özelliklerini biliyorum.
Tarafımdan yapı lacak tebligatı ise, yerine getirmekten çekinirler.
Bu konuda İstanbul Ia haberleş mekteyiz.
Bu duruma göre ne yapılması gerekeceğinin tayini yüksek kararınıza bağlıdır.
Şifre kaleminin 357 sayısıyla arz edilmiştir.
13 üncü Kolordu Kurmay Başkanı Hâlit Elâzığ daki Alay Komutanı İ l y a s B e y den 13 üncü Kolordu Komutanı nın emrine cevap olarak gelen 8 Eylül tarihli telgrafta da Kolordu dan aldığım emir üzerine hareketim geri bırakılmıştır.
Kolor dunun izni olmadan, buradan hareket etmekliğim uygun düşmeyeceğin den, hareket emrinin Kolordu dan bildirilmesine l tfen yardımcı olunuz denilmekte idi Belge 58 .
Hâlit Bey e hemen verdiğim cevap, aynen şuydu Mal m şahısların alçaklıkları ortaya çıkmıştır.
İstanbul Hükümeti...... bu alçaklığa ortaktır.
Oradan emir beklemek düşmana fırsat vermektir.
Bu hususta tebligat yaparken, hiç kimseyi kararsızlığa düşürmeyecek şekilde, hemen emir ver mek, vakit geçirmemek gerekir.
Komutanın kararsızlığa 66
düşeceğine ihtimal veriyor sanız, zatıâliniz, tarafımızdan Elâzığ ve Malatya daki alay komutanlarına yapılmış olan tebligatımızın uygulanmasını bildiriniz.
Gerçekten lüzum varsa, komutayı uy gun gördüğünüz tümen komutanlarından biri üzerine alsın!
Ağırdan alma zamanı geçmiştir.
Yapılanlarla ilgili cevabınızı bekliyoruz, kardeşim.
Mustafa Kemal Alay Komutanı İ l y a s B e y e de aynı tarihte bizzat şu emri ver dim Mal m şahısların hainlikleri ortaya çıkmıştır.
İstanbul daki mer kez hük met de bunların hainliğine ortaktır.
Kolordunuz komutanı bu konuda izin istemiş ve cevap alamamış olabilir.
Bu bakımdan bu mese lenin çözüme bağlanmasını zâtıâlinizden beklerim.
Cevabınızı bekliyorum, efendim.
Malatya da bu işi hallettikten son ra, gerekirse Sivas ta bize katılırsınız.
M u s t a f a K e m a l .
Şifre dı şındaki imza da 3 üncü Kolordu Kurmay Başkanı Z e k i B e y indi. Malatya da bulunan 12 nci Süvari Alayı Komutanını da 7 8 Ey lül gecesi bizzat telgraf başına çağırmış ve görüşmekte idim.
Alay Ko mutanı C e m a l B e y den durumu ve kuvveti hakkında bilgi aldım.
Gelenlerin yanlarındaki silâhlı Kürtlerle beraber on beş yirmi kişi ka dar olduğunu, alayın da merkezde aancak o kadar kuvveti bulundu ğunu söyledi.
Ben bu kuvveti yeterli gördüm.
Hattâ Süvari ve topçu ala yının yalnız subayları yeterli olabilirdi Ne var ki özel durumu ve mane viyatını anlamak istiyordum.
Bunun üzerine telgraf konuşması şöyle geçti Ben Vali G a l i p B e y, İngiliz binbaşısı, K â m u r a n C e l â d e t ve E k r e m B e y lerin hep birlikte ustalıklı bir tertiple bu gece yakalanarak Sivas a gönderilmeleri zaruridir.
Durumunuz bunu yapmaya elverişli midir?
Size buradan ve Harput tan yardım yetiştirilecektir.
C e m a l B e y Valiyi de beraber mi?
Ben Özellikle, evet.
C e m a l B e y Arz ettiğim üzere durum ve kuvvetim buna el verişli değildir.
K â m u r a n, C e l â d e t ve E k r e m B e y lerin yakalanmaları hakkında 13 üncü Kolordu Komutanı ile haberleşme ya pıldı.
Sonunda, durumun nezaketi dolayısıyla, şimdilik tutuklanmaları nın uygun olamayacağı hakkında emir de çıkmıştır dedi.
Artık, bu zatın daha çok üzerine varılamazdı.
Kendilerine hisset tirmeden sıkı bir şekilde göz hapsinde bulundurunuz.
Kolordunuzdan emir gelecektir.
Hareket ederlerse, ne tarafa dogru gittiklerini ve han gi vasıta ile hareket ettiklerini hemen bildiriniz talimatını vermekle yetindim.
Belge 59 .
8 Eylül günü, C e m a l B e y den şifre ile mal m şahısların hâlâ orada olup olmadıklarını ve göz hapsinde tutmak için alınan tedbirlerin güvenirlik derecesini sordum ve kendisine günde iki defa rapor ver mesinin emrettim.
H â l i t B e y e yazdığım telgrafa ertesi günü 8 Eylül 1919 al dığım cevapta, Elâzığ daki Alay Komutanı İ l y a s B e y e emir veril diği bildiriliyor ve bu emrin bir kopyası veriliyordu Belge 60 .
Kolordu Komutanı C e v d e t B e y de, İ l y a s B e y in 52 ka tırlı asker ve iki makineli tüfekle 9 Eylül sabahı hareket ettiğini ve 10 Eylül akşamı Malatya da bulunacağını bildirdi, 9 Eylül tarihli bir şifre sinde karşı koyma hareketlerinin yoğun olduğu bir çevrede daha fazla faaliyet göstermemek hususunda kendisini mazur göreceğimi de söylü yordu Belge 67 .
9 Eylül de, İ l y a s B e y müfrezesinden başka, Aziziye den iki süvari bölüğü, Siverek ten Malatya daki alaya bağlı bir bölük de Malatya ya gönderildi Belge 62, 63, 64 .
67
Vali A l i G a l i p in ve Bedirhanlılar ile C e m i l P a ş a z a d e nin yaptıkları propagandanın etkisini kaldırmak için, Elâzığ ve Dersim Bülgesi ile ilişkisi olduğunu bildiğim ve Kemah ta bulunan H â l e t B e y e eski milletvekili 9 Eylül de Elâzığ a hareket etmesini ve H a y d a r B e y le bağlantı kurmasını yazdım Belge 65 .
Ayın sonuna doğru oraya vardı.
Van valisi bulunan H a y d a r B e y de Elâzığ valiliği görevine başlamak üzere Erzurum dan yola çıkarılmıştır.
H a y d a r B e y, 15 in ci Kolordu ya bağlı olup Mamahatun da bulunan bir süvari alayı ile de bağlantı kurarak, gereğinde bu alayı Malatya ya doğru harekete geçire cekti.
Otomobille bazı subayların da Malatya ya gönderileceği konusunda bir kayıt vardı.
Gerçekten de arkadaşlarımızdan R e c e p Z ü h t ü B e y görünüş te 3 üncü Kolordu yaveri sıfatıyla ve benden aldığı özel talimatla, ya nında, başkaları da olduğu halde 9 Eylül de, otomobille Malatya ya ha reket etti.
Maalesef bindiği otomobil, yolların bozuk ve çamurlu olması yüzünden Kangal da kırılmış ve tam zamanında Malatya ya yetişememiş ti.
Kangal dan sonra kâh araba ve kâh hayvanla, gece gündüz yol ala rak Sivas tan hareketinin dördüncü günü öğleden sonra Malatya ya va rabilmişti.
R e c e p Z ü h t ü B e y in verdiği raporlar, durumun ay dınlanmasında çok yararlı olmuştu.
Efendiler,10 Eylül günü geç vakit şu telgrafı aldık Malatya,10.9.1919 Sivas ta 3 ünc Kolordu Komutanlığı na Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne özel 1 10.9.1919 saat 14.00 de oIaysız olarak Malatya ya varılmıştır.
2 Malum şahısların hepsinin de maalesef Kâhta ya doğru kaçtıkları, et raflı bilginin daha sonra sunulacağı arz olunur.
15 inci Alay Komutanı İlyas Aynı gün ve fakat, İ l y a s B e y in telgrafından sonra da şu telg rafı alıyoruz Malatya dan,10.9.1919 Sivas ta 3 üncü Kolordu Komutanlığı na Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne 1 Harput Valisi ile Malatya Mutasarrıfı, İngiliz binbaşısı ve yardakçıları olan malum kimseler 15 inci Alay ın Elâzığ dan hareketini ve kendilerinin tutuk lanacaklarını haber alır almaz, bu sabah erkenden kaçmışlardır.
Bunların Kâhta daki B e d i r A ğ a nın yanına gittikleri ve oradan alacakları Kürtlerle burayı basmaya gelecekleri söyleniyor.
2 Herhangi bir kötülüğe yeltendikleri takdirde, bunlar ve B e d i r A ğ a aşireti hakkında kovuşturma yapılması için Kolordu dan emir alınmıştır, izlerinde gidilmektedir, sonuç ayrıca arz edilecektir.
3 15 inci Alay Komutanı nın emrindeki kuvvetle, bu gün saat 14.00 te Malatya ya geldikleri arz olunur.
12 nci Süvari Alay Komutanı Binbaşı Cemal Aynı tarihte yazılmış olan bu iki telgraf yanyana getirilerek ince lenirse, dikkate değer bazı noktaların göze çarpmamasına imkan yoktur.
Süvari Alay Komutanı C e m a l B e y, tarafımızdan aldığı talimat üzerine mal m şahısları sıkı ve güvenli bir şekilde göz hapsinde bulun duracak ve günde iki defa rapor verecekti.
68
Adı geçen kimseler,10 Eylül günü sabah erkenden kaçtıkları halde, C e m a l B e y, bu bilgiyi ancak, İ l y a s B e y müfrezesinin gelişinden ve İ l y a s B e y in raporundan sonra bildiriyor.
C e m a l B e y, ka çakların, İ l y a s B e y müfrezcsinin Elâzığ dan hareketini haber aldık larını söylüyor.
Oysa, telgrafhane C e m a l B e y in gözetimi altındaydı.
Sonra, kaçakların Kürtleri toplayıp Malatya yı basacaklarının söy lendiğini de ekliyor.
Bu noktalar, Süvari Alay Komutanı hakkında şüp he ve kararsızlık uyandırmaktadır.
Daha sonra alınan bilgilerden anlaşıldı ki, A l i G a l i p ve arka daşlarına 9 Eylül akşamı haber getirilmiş.
A l i G a l i p geceyi uyuma dan hük met dairesinde geçirmiştir.
10 Eylül de, yanlarında birkaç jan darma ve silâhlı Kürtle birlikte, hük met dairesinde toplanıyorlar, vez nedarın odasına giriyorlar, kasayı açıyorlar, yanlarında götürmek üzere altı bin lira sayıp bir kenara koyuyorlar ve kasaya konmak üzere de şu senedi yazıyorlar M u s t a f a K e m a l P a ş a ve adamlarının ortadan kaldırılması mas raflarını karşılamak üzere, bununla ilgili emre uyularak altı bin lira alınmıştır.
10 Eylül 1919.
Halil Rahmi, Ali Galip.
İ l y a s B e y müfrezesinin Malatya ya yaklaşmakta olduğunun anlaşıldığı bir sırada, Süvari Alay Komutanı, subaylara mutasarrıfın evi ni hedef gösteriyor.
Mutasarrıfın evini sarıyorlar.
Telefon tellerini kesi yorlar ve evi basıyorlar.
Bu hareketin başladığını sezen H a l i l B e y in ailesi hük met dairesine haber veriyor.
Hük mette, para almakla meşgul olan vali, mutasarrıf ve arkadaşları, durumdan haberdar olur ol maz, korku ve telâşla her şeyi unutup ayırdıkları parayı ve yazdıkları senedi de olduğu gibi bırakıyorlar yanlarındaki adamları ile birlikte hazır bulunan atlarına binerek kaçıyorlar Belge 66, 67 .
Süvari Alay Komutanı nın ve Topçu Alay Komutanı nın, valinin ge ceyi hük met dairesinde geçirmekte olduğunu bilmedikleri kabul edile mez.
Mutasarrıftan çok valinin yakalanmasının önemli olduğu da açıktı.
O halde, mal m kişilerin kaçmasına göz yumulduğu bir gerçektir.
En basit bir yorumla, mal m kimselerin, yanlarındaki beş on silâhlı jandar ma ve Kürtle çatışmaktan büyük fenalık çıkabileceği kuruntusu Malatya dakileri dolaylı yoldan tedbir almaya yöneltmiş ve onlara bu şahısları ürküterek kaçırma yolunu benimsetmiştir, denebilir.
10 Eylül de İ l y a s B e y e verdiğim talimatta belirttiğim başlıca noktalar 1 Kaçakların sür atle yakalanmaları 2 Kürtlük akımına asla elverişli bir ortam bırakılmaması 3 Malatya da, mutasarrıflığı Jandarma Komutanı T e v f i k B e y in üzerine alması uygun namuslu ve vatansever bir zatın da Harput ta hemen valilik makamına getirilmesi 4 Malatya ve Harput taki hük met kuvvetlerini tamamen ele alarak vatan ve millet aleyhine hiçbir harekete meydan verilmemesi, 5 Kaçaklara uyanların amansızca ve merhametsizce yok edile ceğinin ilânı ve namuslu halkın gerçek durumundan haberdar edilmesi 6 Mill varlığımızı tehlikeye sokacak olan yabancıların askerle rine de karşı konulacağının belirtilmesi ve gerekli düzen ve tedbirlerin alındığının bildirilmesinden ibarettir Belge 68 .
Efendiler, kaçakların, yakındaki veya çevredeki aşiretlerden bir ta kım Kürtleri toplayabileceklerini, hattâ, Maraş ta bulunan yabancı kuv vetlerden bile yararlanabileceklerini kesin gibi kabul etmek lâzım geliyor du.
Onun için de alınmış olan tedbirleri ve bu işe ayrılmış olan kuvvet leri güçlendirmek gerekiyordu.
Bu maksatla Sivas tan Malatya ya 9 Ey lül akşamı bir katırlı müfreze daha gönderildiği gibi, 3 üncü Kolordu elden geldiği kadar kuvvetlerini güneye indirecek, 13 üncü 69
Kolordu ta kip işini yüklenecek ve hainlere kıpırdayacak bir fırsat vermemek için pek etkili olmak gerektiğinden, Mamahatun daki süvari alayı da Harput yönüne doğru hareket ettirilecekti.
Bu hususta 3 üncü, 13 üncü ve 15 inci Kolordu Komutanlarına ge rektiği şekilde tebligat yapıldı ve istekler bildirildi Belge 69 .
Efendiler, verdiğimiz direktifler çerçevesinde kaçakları takip etti rirken, bir yandan da elimize geçen bazı belgeleri gözden geçirelim.
Bu belgelerin, söz konusu olayı, A l i G a l i p in teşebbüsünü ve İstanbul Hük meti nin bayağılığını her türlü açıklamadan daha mükemmel bir şekilde ortaya koyacağını zannettiğimden, onların olduğu gibi gözden geçirilmesinin yersiz olmadığı görüşündeyim.
Önce, Dahiliye Nâzırı d i l B e y le Harbiye Nâzırı S ü l e y m a n Ş e f i k P a ş a nın ortak imzalarıyla Elâzığ valisi A l i G a I i p B e y e verilen 3 Eylül 1919 tarihli talimatı birlikte okuyalım.
Bundan sonra, Dahiliye Nâzırı nın gönderilecek kuvvet ve sarf edi lecek para miktarı ile ilgili olarak Bâbıâl den çektiği telgrafını görürüz İstanbul 906 Kendisi tarafından çözülecektir Elâzığ Valisi Galip Beyefendi ye İlgi 2 Eylül 1919, sayı 2.
Arz olunmuştu.
Padişah ın, hakkındaki yüce buyruğu bu gün çıkacaktır.
Bu bakımdan kesinlik kazanmıştır.
Talimat şudur Bildiğiniz zere, Erzurum da Kong re adı altında birkaç kişi toplanarak birtakım kararlar aldılar.
Ne toplananların, ne de aldıkları kararların bir değeri ve önemi vardır.
Ancak, bu durumlar ülke ça pında birtakım dedikodulara yol açıyor.
Avrupa ya da pek abartılarak aksettirili yor.
Bundan dolayı da kötü etkiler yaratıyor.
Ortada önem verilmeye değer hiçbir kuvvet ve hiçbir olay bulunmadığı halde, sırf bu abartma ve kötü etkilerden endi şeye d şen İngilizlerin, yakında Samsun a epeyce bir kuvvet çıkaracakları tahmin ediliyor.
Hükümetin her yere olduğu gibi size de gönderdiği, malum genelgeye ay kırı hareketler devam ederse, çıkarılacak yabancı kuvvetlerin Sivas ı ve oradan daha da ilerleyerek birçok yerleri işgal etmeleri ihtimalden uzak değildir.
Bu da memleketin çıkarlarına elbette aykırıdır.
Erzurum da toplanan mal m şahısların yakında Sivas ta birleşerek yine bir kongre toplamak istedikleri, olaylarla ilgili ha berleşmelerden anlaşılıyor.
Böyle beş on kişinin orada toplanmasından hiçbir şey çıkmayacağı hük metçe bilinmektedir.
Ne var ki, bunları Avrupa ya anlatmak müm kün değildir.
İşte bunun içindir ki, onların orada toplanmasına meydan vermemek gerekiyor.
Bunu sağlayabilmek için, her şeyden önce, Sivas ta hük metin tam ola rak güvenini kazanmış va memleketin iyiliğine olan tebligatı olduğu gibi yerine getirmeye azimli bir vali bulundurmak gerekmektedir.
Yüksek şahsınızı onun için oraya gönderiyoruz.
Gerçi, Sivas ta kongre toplamak isteyen birkaç kişiye engel olmak o kadar güç birşey değilse de, yüksek dereceli sivil memurlarla, komutan ların, subayların ve askerlerden bazılarının da bunlarla aynı düşüncede olmaları dolayısıyla, hük metin aldığı tedbirleri ellerinden geldiğince boşa çıkarmaya ve malum şahısları güçleri yettiği kadar korumaya çalışacakları gözönünde bulundu nılarak, güvenilir bir iki yüz kişinin yanınızda bulunması başarı sağlama ba kımından uygun görülmektedir.
Bundan dolayı, daha önce yazdığım gibi, oralar daki Kürtlerden güvenilir y z elli kadar atlıyı birlikte alarak, oradan niçin gi dildiğini hiç kimseye sezdirmeden, Sivas a hiç kimsenin beklemediği bir zamanda vararak, vali ve komutanlığı hemen ele alacak ve sayıları az olmakla birlikte ora daki jandarma ve askeri iyi kullanacak olursanız, karşınızda başka bir kuvvet bulunmayacağı için derhal otoritenizi kullanarak toplantıya meydan vermemiş ola cağınız ve orada bulunanlar varsa hemen yakalayıp, göz altında İstanbul a gönde rebileceğiniz âşikârdır.
Böylece, kazanılacak hük met nüfuz ve otoritesi, içeride macera peşinde koşanlan yıldırarak bir daha bu gibi kötü hareketlerin meydana gelmesini önleyeceği gibi, dışanda da pek iyi bir etki yapacak, yabancıların asker çıkararak oraları işgal etmek konusundaki tasarılarından vazgeçmeleri için hük metçe yapılacak müracaat ve teşebbüslere sağlam bir dayanak oluşturacaktır.
Zaten Sivas halkının bazı tanınmış kimselerinden araştırılarak elde edilen doğru bilgilere göre, halk bu politikacıların kışkırtmalarından, para toplamak için yaptıkları bas 70
kılardan pek nefret etmiş.
Bu hareketlerin önlenmesi için, hükümete her türlü yar dıma hazırdır.
Orada derhal jandarmaya yazılacak, istenildiği kadar asker buluna cağı, bunlara nüfuzlu kimseler tarafından özel olarak yardım edileceği haber veril mektedir.
Bu şekilde, yeteri kadar ve h kumete kuvvetle bağlı jandarma birliği kurulduktan sonra, birlikte götüreceğiniz süvarileri hoşnut ederek yerlerine gön deririz.
İşte alınacak tedbirler bundan ibarettir.
Bunun kolaylıkla ve başarıyla uy gulanması, sadece son derece gizli hareket etmeye bağlıdır.
Sivas a tayininizden, hattâ o taraflara gideceğinizden kendi aileniz içinde en çok güvendiğiniz bir tek kimseye bile bahsetmeyiniz.
Sivas a girinceye kadar, maksadınızı yanınızdakilere bile sezdirmeyiniz.
Bu, başannın temel şartıdır.
Bu itibarla, şimdilik ailenizi her halde orada bırakarak, etraftaki aşiretleri teftiş için beş on gün kalacağınızı aile nize ve çevrenizdeki yakınlarnıza anlatarak, hemen yola çıkıp bir gün öncesinden Sivas a ansızın girmeye gayret etmelisiniz.
Oraya vardığınızda, aşağıdaki telgrafı gereken kimselere gönderip, valilik ve komutanlığı ele alarak hemen işe başlamalı sınız.
Bir yandan da makine başında durumu Nezaret e bildirmelisiniz.
Böylece, oradaki şartlar belli olur olmaz, size yine makine başında tarafımdan gereğine uy gun tebligat yapılacaktır.
Bu şekilde işe başladıktan sonra, ne vakit uygun görür seniz ailenizi ve eşyanızı Sivas a getirtebilirsiniz.
Yalnız, şimdi orada bulunan R e ş i t P a ş a nın valilik görevinden alındığı, yerine bir başkasının gönderile ceği her nasılsa duyularak, kendisi tarafından Nezaret e başvurulmuş olduğundan ve adları mal m kimselerin yakında Sivas ta toplanmak istedikleri alınan haber lerden anlaşıldığından, boşuna bir dakika geçirilmeksizin bir an önce hareketle, oraya vaktinden önce ulaşmaya gayret etmeniz, işin gereği olarak pek önemli ve zaruridir.
Bu durum karşısında, ne zaman hareket edeceğinizin ve ne kadar za manda oraya varabileceğinizin bildirilmesi gerekiyor.
Sivas ta ilgililere göstereceğiniz telgraf şudur Zâtıâl lerinin Sivas ve komutanlığına tayinleri Meclis i V kelâ kara rıyla Padişah Hazretleri nin yüce buyruklarına sunulmuş ve gereği şerefle onaylan mış olduğundan, hemen hareketle, bu telgrafı Sivas taki sivil ve asker memurlar dan gerekenlere gösterip, vali ve komutanlığı üzerinize alarak göreve başlamanız ve durumu hemen bildirmeniz tebliğ olunur.
3.9.1919 Dahiliye Nâzırı Harbiye Nâzırı dil Süleyman Şefik 58 Bakanlar Kurulu.
Bâbıâli, 6.9.1919 Malatya da Elâzığ Valisi Galip Beyefendi ye İlgi 6.9.1919.
Eşkıya takibi için gönderilecek kuvvetin masraflarının jandarma ödeneği he sabına malsandığından karşılanması zarur dir.
Kaç kuruş sarf edileceğinin ve gön derilecek kuvvetin miktarı ile hareket gününün hemen bildirilmesi.
Nazır dil Dahiliye nâzırı üç gün sonra da A l i G a l i p in bir telgrafına kar şılık olduğu anlaşılan şu telgrafı veriyor İstanbul, 9.9.l919 İlgi 8.9.1919.
Sayı 2 Malatya da Elâzığ Valisi Beyefendi ye Sivas ta güvenilir bir vasıta olmadığından veterli bilgi alınamamakta ise de ora halkından burada bulunan bir adamın ifadesine ve başka yerlerden de alınan genel bilgilere göre, önce halk bu kışkırtmalara taraftar değildir.
Sonra, asker yok denecek kadar azdır.
Bu hareketi idare etmekte olanlar, mal m şahıslar ile komu tan ve subaylardan bazılarıdır.
Bunlar, işe mill bir yön vererek maksatlarını be nimsetmeye çalışmaktadırlar.
Oysa, millet bu işlere taraftar değildir.
Orası daha yakın olduğu için, istediğiniz bilgiyi kolaylıkla elde edebilirsiniz Bununla, birlikte gazeteler her nasılsa Sivas a tayininizden bahsetmiş olduklarından, bir gün önce yola çıkmanız daha da önem 71
kazanmıştır.
Birlikte bulunduracağınız kuvvet ne ka dar çok olursa, başannın o oranda kolaylaşacağı âşikârdır.
Bu kuvvetin miktarları ile, hareket tarihinizin bir gün öncesine kararlaştırılarak bildirilmesini bekliyo rum.
Nâzır dil A l i G a l i p B e y bu telgrafa karşılık olarak, Malatya dan son defa şu telgrafı veriyor Çok ivedi ve gizli Kendisi tarafından çözülecektir Dahiliye Nezareti ne Bu ayın 14 üncü günü yeterince kuvvetle eşkiyanın peşine düşüp ve ya kalanması için Malatya dan hareket edecek şekilde gerekli tedbirler alınmıştır.
Tan rı nın yardımı ile çarpışmadan başanlı sonuç alınacağına güven buyurulsun.
Yalnız yazılan cevapları ve gerekleri geciktirilmemelidir.
9.9.1919 Elâzığ Valisi Ali Galip Bu telgraftan, 9 10 Eylül gecesini hük met dairesinde heyecanlar içinde ve sabaha kadar uykusuz olarak geçiren A l i G a l i p in 9 Ey lül 1919 günü, henüz kahramanlığının üzerinde ve Tanrı nın yardımı ile çarpışmada başarıdan pek ümitli olduğu anlaşılıyor.
Efendiler, bu olaydan ve bu belgelerden haberdar edilen sivil âmir lerden Dahiliye Nâzırı d i l B e y e Komutanlardan da Harbiye Nâzırı S ü l e y m a n Ş e f i k P a ş a ya, güvensizlik bildiren telgraflar çekil mesinin uygun olacağı düşünüldü.
Halkın dikkati çekildi.
Sivas Valisi R e ş i t P a ş a nın telgrafına cevap veren d i l B e y in şu sözleri ne kadar garip ve şaşırtıcıdır.
d i l B e y sözünü ettiğim telgrafı şu cümlelerle bitiriyordu .
.
.
.
.
.
Elbette Halife Hazret leri nin yüce buyruklarına uyma gereğini takdir edersiniz!
Belge 70 .
Efendiler, bir tesadüf eseri olarak bu görüşme sırasında ben de telgrafhanede bulunuyordum.
Bir aralık dayanamadım.
Şu telgrafı yazıp çekilmek üzere memura verdim.
10,11.9.1919 Dahiliye Nâzırı dil Bey e Milletin, Padişah ına maruzatta bulunmasına engel oluyorsunuz.
Alçaklar, ca niler!
Düşmanlarla millete karşı haince tertiplere girişiyorsunuz.
Milletin kudret ve iradesini takdirden âciz olduğunuza şüphe etmiyordum.
Ancak, vatan ve millete karşı haince ve son bir çırpınışla alçakça harekette bulunacağınıza inanmak istemi yordum.
Aklınızı başınıza toplayın.
G a l i p B e y ve yardakçıları gibi aptalların verdikleri ahmakçasına ve asılsız sözlere kapılarak ve M i s t e r N o w i l gibi milletimiz ve vatanımız için zararlı olan yabancılara vicdanınızı satarak yaptığınız alçaklıkların milletçe sorulacak hesabını göz önünde bulundurunuz.
Güvendiğiniz şahısların ve kuvvetin sonunu öğrendiğiniz zaman, kendi sonunuzla karşılaştırmayı unutmayınız.
Mustafa Kemal Bütün komutanlar da gerektiği şekilde müracaatta bulundular.
12 Eylül e kadar aldığımız raporlardan, kaçakların, 10 11 Eylül gecesini Raka da geçirdikleri, 11 12 Eylül gecesini de Raka nın yarım saat yakınındaki bir köyde, bir aşiret reisinin yanında geçireceklerinin anlaşıldığı bildiriliyordu Belge 71 .
Bu bilgi, 20 inci.15 inci ve 13 ün cü Kolordu Komutanları na bildirildi Belge 72 .
11 Eylül ve 11 12 Eylül de Malatya ile telgraf başında yapılan ha berleşmeler, daha Malatya da, kesin emir ve talimat almış olan şahıs ların zihinlerinin daha henüz bir karışıklık içinde bulunduğunu göstere cek nitelikte idi. Elâzığ dan gelen Alay Komutanı İ l y a s B e y Mutasarrıf Bey in gönderdiği özel bir adam tarafından Vali A l i G a l i p ve Mutasarrıf H a l i l B e y lerin bazı şartlarla yerlerine dönmek istedikleri bildiril miş.
Memleketin selâmeti adına bunların bu şekildeki tekliflerini kabul etmenin 72
uygun olup olmadığı konusundaki emrinizi beklemekte olduğu muz arz olunur demekteydi 11 Eylül Belge 73 .
Bunun arkasından İ l y a s B e y, 11 12 Eylül geces yine telgraf başına gelen Süvari Alay Komutanı C e m a l, Mutasarrıf Vekili T e v f i k, Topçu Alay Komutanı M ü n i r, Jandarma Yüzbaşısı F a r u k, Baytar Binbaşısı M e h m e t ve Elâzığ dan gelen Alay Komutanı İ l y a s B e y ler adına şunları yazdırdı Malatya dan İ l y a s B e y Güvenilir bir kimse olan Jandarma Yüzbaşısı F a r u k B e y den biraz önce alınan bilgiler aşağıda verildiği gibidir F a r u k B e y , Kâhta ve çevresinde takipte, Malatya ya beş saat uzaklıkta ki Raka köyünde Kürtlerin toplandıklarını, şimdi Mutasarrıf ile arkadaşlarının orada bulunduklarını, Siverek e kadar uzanan bölgedeki aşiretlerin birbiri ardınca buraya gelmekte olduklarını Dersim aşiretle rine varıncaya kadar Kürtlük adına çağırıldıklannı, Mutasarrıf ın plânına uyularak önce Malatya ya saldırıp tamamiyle yağmaladıktan sonra, bü tün kuvvetleri ile Sivas a doğru yürüyeceklerini, Malatya da bulunan Türkleri öldüreceklerini ve süreceklerini, Dersim lilerin de aynı zamanda Harput a yürüyeceklerini bildiriyor.
Çünkü, mutasarrıfın Malatya dan gitmesi Kürtlük adına kendilerine karşı büyük bir aşağılama ve hakaret olarak sayılıyormuş.
Vali böyle bir yağmaya ve katliama taraftar ve razı olmadığını, ancak, mutasarrıfın düşüncesine de engel olamayacağını bildirmiştir.
Malatya ya çarpışarak girdikleri zaman Kürt bayrağı çeki leceğini ve yanlarındaki İngiliz binbaşısı da Urfa da bulunan İngiliz tü meninin harekete hazır olduğunu bildirmiş ise de, H a c ı B e d i r A ğ a nın bunun kabul etmediği ve aşiretlerin, Malatya nın Kürdistan ı sayılıp Malatya da Kürt bayrağn çekilmesinde direndikleri, dün akşam Malatya ya dönmek isteyen valiyi bırakmadıkları abartılmadan arz olu nur.
Şartları aşağıdadır 1 Valinin yerine dönmesi 2 Mutasarrıfın eskiden olduğu gibi yerinde kalması 3 Elâzığ dan gelen askerin geri gönder ilmesi 4 Vali yüz silâhlı Kürtle Malatya ya girdiği zaman huzurun sağlanması ve Sivas a doğru yürümesi 5 Aşiretlerden alınan yedi tüfekle bir tabancanın geri verilmesi 6 Yukarıda arz ettiklerime emirleri.
İ l y a s B e y e şunu yazdım 11,12.9.1919 Malatya da İlyas Beyefendi ye 1 Verdiğiniz bilgiler hey etimizce dikkate alındı.
Zatıalinize şartlar ileri sürenler kimlerdir?
Böyle bir ilişkiye girişmek asla doğru değildir.
Hainlikleri or taya çıkan vali, mutasarrıf ve yardakçılarının yakalanmaları, kışkırtmaya çalıştık ları bazı gafil kimselerin de uyarılması söz konusudur.
Bunun için bütün şiddeti ile karşı koymak gerekir.
13 üncü, 15 inci ve 3 üncü Kolordu Komutanları şu daki kada telgraf başında, alınacak ortak tedbiri kararlaştırmaktadırlar.
Elde edilebilen kuvvetler her taraftan harekete geçirilmiştir.
Oraca alınması gereken tedbirlerin zâtıâl niz tarafından sük net ve ciddiyetle alınmış bulunduğuna güvenimiz tamdır.
O bölgede bulunan bütün telgrafhanelerin tutulması ve Mutasarrıf Vekili T e v f i k B e y kardeşimiz de hük metin güç ve otoritesini en üstün bir şekilde göster mesi dikkate alınmalıdır.
73
2 Şu anda Anadolu nun bütün merkezlerinden Zâtışâhâne ye, yapılan ha inlik arz edilmektedir .Oraca da aynı şekilde hareket edilmelidir.
3 İngiliz binbaşısının sözleri blöft r. Kürtlerin de birleşip toplanabilseler bile, asker kuvveti karşısında ne dereceye kadar başarı gösterebileceklerini takdir buyurursunuz.
4 B e d i r A ğ a yı, Keven aşiretinin reislerini ve bu haince hareketlere karşı olan beyleri tarafınıza çekmeye çalışmanız uygun olur.
5 Adıyaman dan hareket eden s vari bölüğü ile, Siverek ve Diyarba kır dan hareket eden birer taburla bağlantınız var mı?
Nerelere vardılar?
Telgrafhanede bulunan Kongre Hey eti adına Mustafa Kemal Gerçi, kongre toplantı halinde değildi ve telgrafhanede bulunmu yordu.
Fakat maneviyatı kuvvetlendirmek için, Kongre Hey eti ile ilgili göstermeyi uygun buldum ve imza olarak, yalnız Kongre Hey eti diye aynı nitelikte ayrıca bir telgraf da yazdım Belge 74 .
Bu telgrafıma ek olarak, Urfa da, Ayıntap ta, Maraş ta bulunan ve sayıları pek az olan yabancı kuvvetlerini bildirerek size bir yabancı tü meninden bahsedenlerin sözleri vatan ve millet hainlerinin yalanını ak tararak maneviyatınızı kırmak alçaklığından.
.
.
dır dedim Belge 75 .
İ l y a s B e y, telgrafıma verdiği cevapta, bir saldırı halinde, şiddetle karşı konulması kesin olarak kararlaştırılmıştır.
dedikten son ra, eldeki kuvvet, Malatya yı uzun bir süre bir Kürt saldırısına karşı savunmaya yeterli değildir.
Bunun için elden gelen sür atle yardımcı kuvvetler gönderilmesine emir buyurulması bir kere daha istirham olu nur dedi Belge 76 .
İ l y a s B e y e gereğinde bir şey bildirilebilsin diye, telgrafhanede bir subay bırakarak, önemli olan işinin başına dönmesini rica ettim Belge 77 .
İ l y a s B e y tarafından 12 Eylül de çekilen bir telgrafı, subay larınız ve memurlarınız için çeşitli bakımlardan yararlı olacağı düşün cesiyle, olduğu gibi bilginize sunacağım Malatya, 12.9.1919 Sivas ta 3 üncü Kolordu Komutanlığı na Halep teki İngiliz ordusuna bağh albay rütbesinde M ö s y ö P. P e e l P l adında bir İngiliz subayı, bugün 12.9.1919 tarihinde öğle üzeri Malatya ya gelmiştir.
Maksadının Malatya, Harput ve Diyarbakır bölgelerinde, bölgenin ileri gelenleri, sivil ve asker memurlarla görüşmek olduğunu, kaçak M i s t e r N o w i l in görevi ile ilgili bir şey bilmediğini ve bu konuda İngiliz Hükümeti nin kesinlikle bilgisi olmadığını ve böyle bir propagandacı subayın buralarda gezmesini kabul edemeyeceğini ve aşiretler içerisinde derhal buraya getirilmesi için kendisine emir verileceğini söyledi.
Eğer haince bir maksatla buralarda dolaştığı kanısına vârırsa, tutuklu olarak Halep e göndereceğini ekledi.
Vali G a l i p B e y i de kendisiyle görüşmek üzere, hayatının korunması hususunda kendisine güvence vererek buraya davet etme isteğinde bulundu.
Bu hususta, üst makamdan adı geçenin buraya gelebilmesi için emir almadan gelmesinin m mkün olamaya cağını, bunun için ilgili makamlara başvuracağımı da söyledim.
Bu izin emrinin sür atle bildirilmesi için aracı olmamı rica etti.
Kendisi yüksek siyası mutemet adıyla anılırmış.
İstanbul Hük meti onu tanırmış.
Burada iki gün kaldıktan sonra Harput a gidecekmiş.
Giriş belgesi yoktur.
Kendisine, saygıdeğer bir misafir ol duğu ve özel bir saygı gösterileceği söylenmiştir.
Valiyi buraya getirtmesine ve bu zatın Harput a doğru seyahat etmesine izin verelim mi?
Bildirilmesi.
Sivas tan iki subayın şimdi geldiği arz olunur.
15 inci Alay Komutanı İlyas Bu telgrafta söz konusu edilen hususlarla nasıl hareket edileceğini gösteren görüşlerimiz, şu şekilde kısaca bildirildi 74
Sivas, 12.9.1919 Malatya da 15 inci Alay Komutanlığına İlgi 12.9.1919.
1 Kim olursa olsun, giriş belgesi olmayan bir yabancı subayın Osmanlı ülkesinde işi yoktur.
Kendisine büyük bir nezaketle, fakat askerce, kesin bir tu tumla durumu bildiriniz ve geldiği yere hemen dönmesini isteyiniz.
Memleketten çıkıncaya kadar da ileri gelen kimseler ve memurlarla hiçbir siyas temasa gel memesi için yanına yetenekli, uyanık bir subay katınız.
2 Kaçak valinin vatan hainliği ile suçlandığını, ele geçince yakalanarak kanunun adaletli pençesine teslim edileceğini, bu konuda başka bir şey yapma imkânı olmadığını ayrıca anlatırsınız, efendim.
Mustafa Kemal Efendiler, alınan tertip ve tedbirler ve özellikle gösterilen sertlik ve şiddet sayesinde, A l i G a l i p ve H a l i l B e y lerin ayartmaya çalıştıkları aşiretler dağılmış, ümitsizliğe düşen A l i G a l i p, önce Urfa ya oradan da Halep e kaçmıştır.
M i s t e r N o w i l de göz altın da rahatça Elbistan üzerinden gitmiştir.
Ötekiler de birer yolunu bula rak kaçmışlardır.
Bu safhaları daha çok açıklamakta bir yarar görmüyo rum.
Bu konuda söylediklerime ek olarak yayınlanacak belgelerin okun masından, bugün ve gelecek için ibret dersi olabilecek noktalar çıkarı lacağını umarım Belge 78, 79, 80, 81 .
HAİNLERLE İŞBİRLİĞİ YAPAN FERİT PAŞA KABİNESİNE HÜCUM Efendiler, bilginize sunduğum belgeleri gördükten sonra, zannederim Ali Galip tarafından yapılan teşebbüsün Padişah ın ve Ferit Paşa Hük meti nin ortak bir teşebbüsü olduğuna şüphe ve tereddüt edenler kalmaz.
Bu hainliğin ortak elebaşılarına karşı nasıl bir durum almak gerektiği bellidir.
Ancak, buna karşı yapılacak teşebbüste elden geldiğince açıktan açığa hareket etmekten vazgeçmek ve o günün gereğinden olmakla birlikte teşebbüs gücünü çeşitli hedeflere yöneltmekten sakınarak bir noktada toplamak ihtiyatlı bir davranış olurdu.
Biz de hücuma hedef olarak yalnız Ferit Paşa Kabinesi ni tespit ettik ve Padişah ın da bu Ferit Paşa Kabinesi nin Padişah ı olaylardan haberdar etmeyip aldatmakta olduğu tezini tuttuk.
Padişah, durumu öğrenecek olursa,kendisini aldatanlara müstahak oldukları işlemi uygulayacağına güvenimiz olduğunu ileri sürdük.
Hük metin ortaya çıkmış olan cinayeti üzerine, kendisine güven duyulmaması tabi olduğundan, gerçeklerin yalnız ve ancak doğrudan doğruya Padişah a arz edilmesi ile durumun düzeltilebileceğini, teşebbüslerimiz için hareket noktası olarak kabul ettik.
Bu düşünceyle, Eylül ün 11 inci günü, Padişah a çekilmek üzere telgraf hazırlandı.
Bu telgrafta, tahmin buyuracağınız üzere, zamanın gereği olan birçok basmakalıp sözler içinde Hük metin silâh zoruyla kongreyi basma yoluna giderek Müslümanlar arasında kan dökülmesine sebep olacağı, Kürdistan ı ayaklandırmak suretiyle vatanı parçalatmak plânını para karşılığında yüklenmiş olduklarının belgelerle açığa çıktığı, hük metin bu işlerde âlet olarak kullandığı adamların perişan edilerek kaçmaya mecbur edildiği, yakalandıkları takdirde kanunun pençesine teslim edilecekleri, bu cinayetleri hazırlayan, Dahiliye ve Harbiye Nâzırları vasıtasıyla da emredip uygulatan İstanbul Hük meti ne milletin güveninin kalmamış olduğu bildirildikten sonra, namuslu kimselerin oluşturduğu yeni bir hük metin kurulması, bu casus şebekesi hakkında sür atle kanun soruşturma yapılarak suçluların cezalandırılması isteniyor âdil bir hük met kuruluncaya kadar, İstanbul Hükumeti ile hiçbir haberleşme ve ilişkide bulunmamaya karar vermiş olan milletten ordunun ayrılamayacağını, olayın içyüzünü bilen ve o çevrede bulunan biz kolordu komutanları arza mecbur olduk deniyordu.
İşte bu telgraf suretinin bütün kolordularca İstanbul a çekilmesinin uygun olacağı düşünüldü.11 Eylül günü telgraf başında kolordu komutanlarına şu talimatı verdim 75
Şimdi bir suret vereceğiz.
Bu suretin 3 üncü, 15 inci, 20 nci, 13 ve 12 nci Kolordu Komutanlarının ortak imzalarıyla çekilmesini uygun görüyoruz.
Okuduktan sonra diğer komutanlarla aynı zamanda çekmek için bekleyiniz.
Sadrazamlık Yüksek Katına Şimdi doğrudan doğruya kutsal Başkomutanı mız, şanlı Halifemiz Efendimiz e önemli bir arzda bulunmak mecburiyetindeyiz.
Engellenmemesini rica eder,aksi takdirde bundan doğacak ağır sonuçların sorumluluğunun yalnızca yüksek şahsınıza ait olacağını arz ederiz.
12 nci Kor., 13 üncü Kor., 20 r.ci Kor., 15 inci Kor., 3 üncü Kor.
Yapılacak önemli maruzat, yukarıda arz etmiş olduğum üzere, padişaha çekilen telgrafta yazılanlardan ibaretti.
Eylülün 11 inci günü ve özellikle 12 13 gecesi, her tarafta, kolordu komutanları telgraf merkezlerine gelerek kararlaştırıldığı şekide İstanbul la haberleşmeye çalışıyorlardı.
Fakat sadrazam ortadan kaybolmuş gibiydi.
Cevap vermiyordu.
Biz de, telgraf başında, sadrazamın telgrafları alıp cevap vermesi için baskıda bulunuyorduk.
İstanbul merkezindeki telgraf memurları ile yapılan uzun çekişmelerden sonra, bir telgraf memuru şu bilgiyi verdi Sadrazam Paşa ya yazılanlar telefonla söylendi.
Alınan cevapta Telgraf metni Sadrazam Paşa Hazretleri ne arz olundu.
Bildirecekleri maruzatları usulünce telgrafla arz olunmalıdır.
Gelen telgraflar da usulüne uygun olarak Padişah a takdim edilir, buyurduklarını Müdür Bey söylüyor, efendim.
Bunun üzerine, gece yarısından sonra saat 4.00 te Sivas telgrafhanesine çekilmek üzere şu telgraf gönderildi 11 12.9.1919 Sadrazam Ferit Paşa ya Vatan ve milletin haklarını ve kutsal varlıklarını ayak altına alarak, Padişah Hazretleri nin yüce padişahlık şeref ve haysiyetlerini çiğneyerek, gafilce bir takım hareket ve teşebbüslerde bulunduğunuz ortaya çıkmıştır.
Milletin padişahımızdan başka hiçbirinize güveni kalmamıştır.
Bu sebeple durum ve dileklerini ancak Padişah Hazretleri ne arz etmek zorundadır.
Hük metiniz meşru olmayan hareketlerinin sonuçlarından korkarak, millet ile padişah arasına artık engel çekiyor.
Bu konudaki direnmeniz daha bir saat sürerse, millet kendisini her türlü hareket ve faaliyetlerinde serbest saymakta haklı bulacaktır ve bütün vatanın meşru olmayan hük metinizle kesin olarak ilgi ve bağlantısını kesecektir, bu son uyarımızdır.
Bundan sonra milletin tutacağı yol burada bulunan yabancı subaylar vasıtasıyla, İtilaf Devletleri temsilcilerine de ayrıntılı olarak bildirilecektir.
Genel Kongre Hey eti Sivas Telgraf Müdürlüğü ne de aynı zamanda, telefonla şu emir verildi Genel Kongre Hey eti Kolordu Komutanlarına aşağıdaki genel duyuru yapıldı 20 nci Kolordu Komutanlığı na 5 inci Kolordu Komutanlığı na 13 üncü Kolordu Komutanlığı na 3 üncü Kolordu Komutanlığı na Kongrenin Padişahlık yüce katına olan maruzatına İstanbul da Telgraf Başmüdürlüğünce ,engel olunmuştur.
Bir saatlik bir sürede Saray a yol verilmezse bütün Anadolu nun İstanbul la haberleşmesinin kestirileceği cevap olarak adı geçen müdürlüğe bildirilmiştir.
Kongrenin bu meşru isteğine olumlu oevap alınmadığı takdirde, tebliğ anından başlayarak Ankara, Kastamonu, Diyarbakır telgraf merkezleriyle Sinop taki telgraf haberleşmelerinin durdurulması, yani kongre ile ilgili haber ve bildiriler dışında hiçbir telgrafın İstanbul a geçirilmemesi ve İstanbuldan da kabul edilmemesi Batı Anadolu ile haberleşmemize engel olmayacaksa Geyve Boğazı yönündeki hattın da tutulması veya geçici olarak kesilmesi ve yapılan işlerin sonuçlarının bildirilmesi rica olunur, Bu talimatın yerine getirilmesine engel olacak telgraf memurları, bulundukları yerlerde derhal Divan ı 76
Harb e verilerek haklarında en ağır ceza uygulanacaktır.
İşbu tebligat gereğinin yerine getirilmesi 20 nci, 15 inci, 13 üncü ve 3 üncü Kolordu Komutanlarından rica edilmiştir.
Alındığının bildirilmesi.
Sıvas ta Genel Kongre Hey eti Bu telgrafla verilen talimat daha sonraki telgraflarla da tamamlanmıştır.
11 12 Eylül gecesi yapılmış olan genel tebliğe ek olarak da şu ricada bulunuldu.
Bu gece sonuç elde edilinceye kadar bütün komutanlarla sivil idare âmirlerinin ve ilgili hey etlerin telgrafhaneden ayrılmamaları rica olunur.
Genel Kongre Hey eti Telgrafhanelere de şu uyarıda bulunuldu Ektir Bu tebligat gereğinin yerine getirildiği haberi Kongre Hey eti nce öğrenildikten sonra, yine aramızda haberleşmeye devam edileceğinden telgrafhanelerde adam bulundurulması rica olunur.
Kongre Hey eti İSTANBUL DAKİ HÜKÜMETLE İLİŞKİYİ KESME KARARI İstanbul un kendilerine tanınan bir saatlik süre içinde saraya telgraf bağlantısı vermeyeceği anlaşılıyordu.
Bu sebeple,12 Eylül 1919 günü bütün komutanlara şu genel duyuru yapıldı Sureti aşağıya çıkarılmış olan telgraf, Genel Kongre Hey eti tarafından bir saate kadar sadrazama çekilmiş olacaktır.
Bu itibarla, siz de hemen bu esas ve nitelikte birer telgraf çekiniz ve hemen bildiriniz, efendim.
Genel Kongre Hey eti Saat beşte Sadrazama bilgi için diye gönderilen ve aynı zamanda bütün komutanlara ve illere yapılan tebligat şundan ibarettir 1 Hük met, milletin sevgili padişahına olan maruzat ve bağlantısını kesmekte ve ortaya çıkan haince hareketlerine devamda direndiğinden, millet de meşru bir hük met iş başına geçinceye kadar, İstanbul H k meti ile olan idari ilişkilerini ve İstanbul ile yapılan her türlü posta, telgraf haberleşme ve ulaştırmalarını kesmeye karar vermiştir.
Bölgelerindeki sivil memurlar, asker komutanlarla, işbirliği yaparak bu hususu sağlayacak ve sonucu Sivas taki Genel Kongre Hey etine bildirecektir.
2 Bu tebligat bütün komutanlara ve sivil idare âmirlerine gönderilmiştir.
12.9.1919 Genel Kongre Hey eti MİLLETVEKİLLERİNİN SEÇİMİ İLE MEŞGUL OLUNMAYA BAŞLANMASI Efendiler, ayın 12 nci günü İstanbul Hük meti ile genel olarak haberleşme ve bağlantı kesildi.
Bunların dışında kalan bazı yerler ve bu yerlerle olan tartışmalarımızı ayrıca açıklayacağım.
Fakat müsaade buyurursanız, bundan önce daha önemli sayılması gereken bir konu üzerinde bilgi arz edeyim.
Yüksek hey etinizce bilinmektedir ki Ferit Paşa Hük meti milletvekillerinin seçimleri için görünüşte bir emir vermişti.
Ancak, içinde bulunduğumuz tarihe kadar, yani Anadolu nun İstanbul la bağlantısını kestiği 12 Eylül gününe kadar, bu emir uygulanmamıştı.
Son durum üzerine, en önemli meselenin, milletvekillerinin seçimini bir an önce yaptırmak olacağını takdir buyurursunuz.
Bu bakımdan 13 Eylülde derhal bu konu üzerine de eğilindi.
Uzun açıklamalar yapmaktansa, bildirdiğim tarihte verilen ilk genel talimatı, olduğu gibi bilgilerinize sunmayı daha yararlı buluyorum.
Tebligat şudur 77
Tel.
13.9.1919 Balıkesir de 14 üncü Kolordu, Konya da 12 nci Kolordu., Diyarbakır da 13 üncü Kolordu, Erzurum da 15 inci Kolordu, Ankara da 20 nci Kolordu, Bursa da 17 nci Tümen , Çine de 58 inci Tümen, Bandırma da 61 inci Tümen Komutanlıklarına ve 6l inci Tümen Vasıtasıyla Edirne de I inci Kolordu, lViğde de 11 inci Tümen Komutanlıklarına illere, bağımsız sancaklara, belediyelere.
Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Merkez Hey etlerine İstanbul Hük meti nin tuttuğu ve takip etmekte olduğu gericilik yoluna ve yaşamakta olduğumuz günlerin büyük korku ve tehlikelerine karşı haklarımızı savunmak ve varlığımızı korumak için Mill Meclis in seçilmesini ve toplanmasını sağlamak ve çabuklaştırmak bugünün en önemli görevidir.
İstanbul Hük meti milleti aldatarak milletvekillerinin seçimini aylarca ertelemiş olduğu gibi, son zamanda vermiş olduğu seçim emrini de türlü sebeplerle savsaklamakta ve geciktirmektedir.
Ferit Paşa nın, Toros un ötesindeki illerimizden vazgeçtiği Barış Konferansı na vermiş olduğu notadan anlaşılmış, Aydın ili zerinde Yunanlılarla sınır tespitine kalkışması, oradaki işgali oldu bitti halinde bir ilhak olarak kabul etmiş olduğuna delil sayılmış ve memleketin işgal edilen başka bölgeleri için de bunlara benzer gafilce ve haince siyasetiyle memleket ve milleti parçalayacağı kesinlikle anlaşılmıştır.
Meclis i Mill nin toplanmasından önce barış anlaşmasına imza koyarak milleti bir oldu bitti karşısında bulundurmak niyetinde olduğu anlaşılmıştır.
Bu itibarla, Genel Kongre, orduyu ve milleti uyanık olmaya davet ederek aşağıdaki hususların en kısa zamanda yerine getirilmesini, milletin hayat konusu olarak kabul eder ve bildirir İlk olarak Seçim hazırlıklarının yürürlükteki kanunda yer alan en kısa zamanda yapılıp tamamlanması için Belediyeler ile Müdafaa i Hukuk Cemiyetleri yoğun bir faaliyet içine girilmelidir.
İkinci olarak Sancaklardan çıkarılacak milletvekili sayısı oranların nüfus durumuna göre hemen tespit edilerek Hey et i Temsiliye ce şimdiden bildirilmeli dir.
Adaylar konusu daha sonraki haberleşmelerde ele alınacaktır.
Üçüncü olarak Seçim hazırlıkları yapılırken gerek seçimler sırasında gecikmeye yol açacak engellerin şimdiden düşünülerek ortadan kaldırılması ve hiçbir gecikmeye meydan verilmeyerek seçimlerin en kısa zamanda sonuçlandırılması.
Bu karar bölgenizdeki bütün Belediye ve Müdafaa i Hukuk Cemiyetleri ne bildirerek, gereğinin hemen yerine getirilmesine yardımcı olmanız rica olunur.
Hey et i Temsiliye MEMLEKETİ BAŞVURACAK BİR YERDEN YOKSUN BIRAKMAK İÇİN Ferit Paşa Hük meti inadında devam ediyordu.
Bilindiği gibi bu durum hük met düşünceye kadar süregeldi.
Memleketi günlerce başvurulacak bir yerden yoksun bırakmak elbette büyük sakıncalar doğururdu.
Bundan dolayı, önce fikir sormak üzere, sonra da bazı itirazlara aldırmadan emir şeklinde bildirdiğimiz kararları Eylül ün 13 14 üncü gecesi şu şekilde tespit etmiş ve kaleme almıştır.
78
Kongrece alınması düşünülen tedbirleri gösteren suret aşağıda arz edilmiştir Bu konudaki yüksek görüş ve düşünceleriniz alındıktan sonra, genel kurulca görüşülerek uygulamaya konacaktır.
15.9.1919 günü öğleye kadar cevabınızı bekliyoruz, efendim.
Milli davayı haince bir saptırma ve yorumla olduğundan başka türlü göstererek milli teşebbüs ve faaliyetlerimizi gayri meşru ilan eden, milletin saltanat ve Hilâfet makamına karşı duyduğu ebed bağlılığını bütün meşru ve kanun vasıtalarla ispata çalıştığımız halde, padişah ile millet arasında bir engel perdesi oluşturan ve halkı birbiri aleyhinde silâhlanıp öldürmeye sürükleyerek bunun kışkırtıcılığını yapan İstanbul Hük meti ile ilişkilerini kesmek mecburiyetinde kalan Genel Kongre Hey eti, aşağıdaki kararları zatıâlilerine bildirmeyi görev sayar.
1 Padişah Hazretleri nin yüce adına ve yürürlükteki kanunlar çerçevesinde devlet işleri eskiden olduğu gibi yürütülmeye devam edilecektir.
Irk ve mezhep ayrılığı gözetilmeden halkın canı, malı, namusu ve her türlü hakları güvence altında bulundurulacaktır.
2 Devlet memurlarının, kendilerine verilmiş olan görevleri milletin meşru dâvâsına uygun bir şekilde yürütmeleri tabi dir.
Aksi takdirde, görevden kaçınanların mazeretleri bir istifa gibi işlem görerek, yerlerine uygun görülen kimseler vekil olarak getirilecektir.
3 Görev sırasında mill dava ve akıma ters düşen davranışları görülecek ve tespit edilecek memurlar, din ve milletin selameti adına kesinlikle ve şiddetle cezalandırılacaktır.
4 İstifa etmiş memurlardan ve halktan her kim olursa olsun, mill kararlar aleyhinde kışkırtıcı ve bozguncu hareket ve telkinlerde bulunanlar da şiddetle cezalandırılacaktır.
5 Memleket ve milletin selâmet ve saadeti, hak ve adalet, ülkede güven ve huzurun sağlanması ile mümkündür.
Bu konuda gereken her türlü tedbirin alınması kolordu komutanlıklarıyla vali ve bağımsız mutasarrıflardan beklenmektedir.
6 Millet isteklerinin, Zâtışâhâne ye arzı ve duyurulması başarılıp da milletin güven ve desteğini kazanmış meşru bir hükumet kuruluncaya kadar, haberleşme merkezi, Sivas ta Genel Kongre Temsil Hey eti olacaktır.
7 Bu kararlar, bütün mill teşkilât merkezlerine gönderilecek ve ilan edilecektir.
Mustafa Kemal YAPILAN İTİRAZ VE ELEŞTİRİLER Efendiler, bilginize sunduğumuz bu son tebligatımız üzerine, kısmen hafif fakat kısmen de oldukça şiddetli itirazlara, direnmelere, hattâ karşı teşebbüslere tehditlere uğradık.
Karşı koymalar ve eleştiriler yalnız son tebligatımız hükümlerine de bağlı kalmadı.
Bu tebligat dolayısıyla daha başka noktalara da sıçradı.
Bu konuda yüksek hey etinize açık bir fikir vermiş olmak için yapılmış olan yazışmalardan bazılarını kısaca bilginize sunmama müsaadelerinizi rica ederim.
Erzincan Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Merkez Hey eti nin 14 Eylül 1919 tarihli telgrafında Kararların uygulanmasından önce, İstanbul Hük meti ne kırk sekiz saatlik bir süre verilmesinin uygun olacağı bütün üyelerce kararlaştırılmıştır şeklinde zararsız bir görüş ileri sürülüyordu.
Diyarbakır dan 13 üncü Kolordu Komutanı Cevdet Bey, 14 Eylül 1919 tarihli uzun şifresinde Hük met merkeziyle büsbütün ilgi kesilerek yazışmalar Kongre Temsil Hey eti ile yapılacak olursa, muhalifler, siyas bir maksat peşinde olanlar, bu hareketi hilâfete karşı isyan edilmiş göstererek, kamuoyunu yanıltacaklardır.Bu durum devam ederse memur ve asker maaşları ile 79
yiyecek harcamaları için kaynak ve tedbir düşünüldü mü ?
İstanbul Hük meti, İngiliz nüfuzu altındadır.
Her türlü ısrar ve gayrete rağmen başka türlü hareket edebilecek bir hük met kurulmasına imkân yoktur.
İngilizler, hük metin iznine dayanarak geniş çaplı bir işgal plânı uygularsa, yeni baştan İngilizlerle savaşa girişmeye taraftar mısınız ?
Girişildiği takdirde başarı sağlanacağından ne dereceye kadar eminsiniz?
Böyle bir ayak direme hareketi vatanın çıkarlarına uygun düşer mi?
şeklinde birtakım düşünce ve soruları içine alıyordu.
Erzurum Hey et i Merkeziyesi nin 15 Eylül 1919 tarihli telgrafında Yönetmeliğimizin altıncı maddesinin yani Hey et i Temsiliye nin başvurma yeri olarak kabul edilmesi ile ilgili madde tüzüğümüzle uygunluğunun sağlanması için merkez hey etlerinden olur alınması gerekir denilmekte idi. Malatya dan komutan İlyas Bey in 15 Eylül 1919 tarihli telgrafında Elâzığ ili halkının, kongrenin maksat ve emelinden haberdar edilerek hiç olmazsa bir derece aydınlatılmalarına kadar bu hususun ertelenmesi uygun görülürse katıldığımı arz ederim düşüncesi ileri sürülüyordu.
İçinde bulunduğumuz Sivas ın Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Merkez Hey eti de uzun bir raporunda Bildirilen maddelerin bütününden memlekette geçici bir yönetim ilân edileceği anlaşılmaktadır şeklinde başladıktan sonra, bunun, cemiyet tüzüğünün ne özel maddesine ne de öteki maddelerine dayandırılma imkânı görülemediği noktasında dikkatimiz çekiliyor ve Padişah a arz olunacak hususları ulaştırabilecek yolları büyük bir sük net ve samimiyetle ve tatlı bir şekilde aramayıp tavsiye ediyordu.
Hey et i Temsiliye üyelerimizden olduğu halde, birçok davet ve ricalarımıza rağmen bize katılmayan, Sivas Kongresi nde bulunmamak için mazeretler uyduran Servet Bey in Esselâmü aleyküm dindarca hitabı ile başlayan, 15 Eylül 1919 tarihinde Trabzon dan çektiği açık telgrafında Sivas Kongresi Bildirisi ni ve arkasından da duyurunuzu aldık.
Cevap olarak bildirdiğimiz düşünceler Kâzım Paşa Hazretleri ince görülmek istenmiş ve görülmüştür önce Sivas Kongresi nin , genel kongre şekline girmiş ve bir Hey et i Temsiliye meydana getirmiş olduğu anlaşılıyor ki, bu husus kararlarımıza aykırıdır.
Sivas Kongresi, Hey et i Temsiliye miz arasına üye seçmeye yetkili olamayacaktır.
İstanbul Hük meti ile haberleşmenin kesilmesi bir oldubitti haline geldi.
Hey et i Temsiliye nin bir başvurma yeri olması hususu kamuoyu üzerinde pek kötü etkiler yapacaktır.
Bundan kesinlikle vazgeçilmelidir.
Sivas Kongresi, Erzurum Kongresi nin tüzüğünü değiştirmeye yetkili değildir.
Bu kongre, Doğu İlleri Hey et i Temsiliyesi ne uymaya mecbur olacaktı.
Erzurum kararları üzerinde zihinlerin genel bir sarsıntı devresi geçirdiği bugünlerde, onun dışındaki hükümlere şüpheli gözlerle bakılacağından şüpheniz olmasın.
Erzurum Kongresi kararlarına uymayan işlere katılamayacağız protestosu ile son buluyordu.
15 inci Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa nın 15 Eylül 1919 tarihli yazısında Sivas Kongresi nin sorusuna cevap olarak Trabzon hey etinden Servet, İzzet ve Zeki Bey lerin vermek istedikleri karşılığı okudum.
Pek yakından tanıdığım bu şahıslara karşı duyduğum güven ve saygı sonsuzdur.
Kendilerinin görüşlerine yön veren temel düşünceyi anlıyor ve benimsiyorum dedikten sonra ayrıntılar üzerindeki görüşlerini bildiriyor ve özellikle Erzurum Kongresi, Doğu Anadolu illeri adınadır.
Sivas Kongresi ise bütün milleti temsil eden bir kongredir.
Bu kongrenin de ayrıca bir temsil hey eti bulunması tabi dir.
Ancak, Sivas Genel Kongresi Hey et i Temsiliyesi Doğu Anadolu İlleri Hey et i Temsiliyesini ortadan kaldırmış olmuyor.
Bu Hey et i Temsiliye tabiatiyle her an vardır.
Yalnız, bu Hey et i Temsiliye den olup da bugün Sivas Kongresi Hey et i Temsiliyesi ne girmiş bulunanlar varsa , bunların Doğu Anadolu İlleri Hey et i Temsiliyesi nden istifa etmelerini istemek doğru olabilir.
Sivas Kongresi, bütün milletin çıkarlarını, Doğu Anadolu İlleri Hey et i Temsiliye si ise yalnızca Doğu Anadolu illerinin hak ve çıkarlarını korur.
Hey et i Temsiliye nin başvurma yeri oluşu ve yetki durumu, konunun en önemli noktasını oluşturmaktadır.
Bu konuda şimdiden acele edilmemesi hususunda sizinle tam bir görüş birliği içindeyim.
Hey et i Temsiliye ce yapılan tekliflerin birden beşe kadar olan maddelerine gelince, bunların değil sorulmasını, bir bildiri halinde veya bir istek şeklinde bile yayınlanmasını yersiz bulurum görüşünde bulunuyordu.
80
Trabzon da Servet Bey e cevap olarak yazdığımız telgrafla, Kâzım Karabekir Paşa ya verdiğimiz karşılıktan da söz edeyim.
Servet Bey e yazılan telgraf şuydu Trabzon da Servet Beyefendi ye Trabzon Merkez Hey eti nden beklenen görüşe daha cevap gelmedi.
Bu husus ayrıca Kâzım Paşa Hazretleri nden de sorulmuştu.
Görüşlerin birleştirilmesine neden lüzum görüldüğü tabiatıyla anlaşılamamıştır.
Sıra ile belirtilen görüşlerinizin cevabını aşağıda yine aynı sıra ile bildiriyorum Önce, Sivas Kongresi nin genel bir kongre olacağı herkes tarafından biliniyordu.
Bunun sizce başka türlü kabul edilmekte olduğunu ilk defa şimdi yine sizden işitiyorum.
Hey et i Temsiliye konusuna gelince, bu hey et, aslında Erzurum Kongresi nin seçtiği ve kabul ettiği bir hey ettir.
Şu sırada bendenizle birlikte Rauf Bey,Bekir Sami Bey, Raif Efendi ve Şeyh Hacı Fevzi Efendi Sivas ta hazır bulunmaktadırlar.
Daha dört üyemiz eksik olmakla birlikte, çoğunluk görevini yapmaktadır.
Bu noktanın da sizce açık olarak bilineceğine şüphemiz yoktur.
Çünkü, durumun önemi dolayısıyla, daha Erzurum da iken sizi de davet etmiş ve diğer arkadaşların birlikte götürüleceği bildirilmişti.
Tüzüğümüzün sekizinci maddesi uyarınca, Sivas Genel Kongresi nin bazı üyelerle Hey et i Temsiliye mizi güçlendirebileceği birlikte görüşülmüş, bunda bir sakınca bulunmamış, aksine mill birliği temsil bakımından gerekli de sayılmıştı.
Sivas Genel Kongresi nde bundan başka bir şey yapılmamıştır.
İstanbul Hük meti ile haberleşmenin kesilmesi, temel kararlarımızın dördüncü maddesinin dışında değil, içinde ve hattâ o maddenin içine giremeyecek akıl almaz haince sebeplere dayanır bir niteliktedir.
Esasen bu oldu bittiyi yapan biz değil İstanbul Hük meti dir.
Şifreli teIgrafımızın gereğinin yerine getirilmesi bir zarurettir.
Bundan vazgeçmeye hiçbir şekilde imkan kalmamıştır.
Biz, işe başlarken, olumlu oyunuzu almak üzere size başvurmayı da bir görev saydık.
Uygun bulup bulmamak sizce takdir edilecek bir husustur.
Yalnız, şunu da belirteyim ki, bugün Anadolu ve Rumeli nin birlikte harekete mecbur olduğu bir yönlenişte, azınlığın değil çoğunluğun tuttuğu yolu benimsemeye ve azınlıklan bu yola çevirmeye kesin bir mecburiyet vardır.
Başvurma yeri ve yetki konusunda daha akla yatkın bir görüşünüz varsa, l tfen bildiriniz.
Tutulması kaçınılmaz olan bugünkü yol dikkatle incelenirse, görülür ki, tüzüğümüze ve Erzurum Kongresi nin temel kararlarına tıpı tıpına uygundur.
Bunun dışına çıkılmış bir nokta göremiyorum.
Bu duruma göre, zatıallerinizin, kendinizi katmak istemediğiniz tüzük ve bilinen kararlar dışında kalan işlerin açıklanmasını rica ederim.
Bugün kaçınılması mümkün olmayan bir hareket varsa, o da İstanbul Hük meti nin millet ve memleketin kaderini alçakça İngilizlerin isteğine bırakması ve kendi çıkarlarına kurban etmesidir.
Buna karşı, buraca alınan karardan başka bir karar alınmasına imkan varsa, l tfen bildiriniz.
Mustafa Kemal Kâzım Karabekir Paşa ya da verdiğimiz etraflı cevabın başlangıcı aynen şöyle idi Servet ve İzzet Bey lerin, Hey et i Temsiliye nin, Trabzon Merkez Hey eti nden açıklanmasını istediği hususlara karşılık olarak çektikleri açık telgraf alındı.
İçindeki, açıkça duyurulması sakıncalı olan düşünceleri, Hey et i Temsiliye tamamen Servet ve İzzet Bey lerin kendi görüşleri olarak kabul eder.
Hey et i Temsiliye genelge göndererek istemiş olduğu düşünceleri, Servet ve İzzet Bey lerden değil, tüzük gereğince Trabzon Merkez Heyeti nden istemiştir.
Servet ve İzzet Bey lerin görüşlerini içine alan özel bir telgrafla tarafınızdan hem kendilerine hem de Hey et i Temsiliye ye cevap olmak üzere ileri sürülen düşüncelerle ilgili olarak aşağıdaki açıklamalara gerek duyulmuştur a Her şeyden önce, adı geçen kimseleri sizce de bilinen görüşlere sürükleyen temel düşünce, ne yazık ki, Hey et i Temsiliye ce anlaşılamamıştır.
b Tüzüğün dördüncü maddesi, bir geçici idare kurulmasını öngören sebep ve şartları açıklar.
Oysa, bilinen son haince olaylar dolayısıyla alınmış ve alınması gereği hakkında düşünce sorulmuş olan tedbirler, hiçbir vakit geçici idare kurma gayesi ile ilgili değildir.
O halde, bu nokta ile dördüncü madde arasında bir ilişki aramak gereksizdir.
Tedbirler, Zâtışâhâne ye doğrudan doğruya başvurma yolunu bulmak ve meşru bir hük metin iş başına getirilmesini dilemek için alınmıştır.
81
c Sivas ta toplanan kongre, Batı Anadolu temsilcileriyle Erzurum Kongresi nin Genel Kurulu ve dolayısıyla da bütün Doğu Anadolu illeri adına, kongre kararlarına uygun olarak seçilen özel, yetkili bir hey et bulundurmakla, elbette hem bütün Anadolu ve Rumeli yi hem de bütün milleti temsil edebilecek bir genel kongre niteliği kazanmıştır.
Sivas Kongresi, Erzurum Kongresi nin kararlarını ve teşkilâtını olduğu gibi fakat daha da genişleterek kabul etmiş ve sonuç olarak Doğu Anadolu Müdafaa i Hukuk Cemiyeti, Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti adıyla genişletilerek birleştirilmiştir.
Tüzüğün üçüncü maddesi ve kongrenin temel kararları, zaten bu yüksek gayenin sağlanmasını kesin bir dilek olarak göstermiştir.
Sivas Genel Kongresi, Erzurum Kongresi nde Doğu Anadolu Müdafaa i Hukuk Cemiyeti adına seçtiği Hey et i Temsiliye ye güvenini tam olarak bildirmek suretiyle, onu Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti için de aynen bir Hey et i Temsiliye olarak kabul etmiştir.
Bu duruma göre, Sivas Genel Kongresi nin kararları başka, Erzurum Kongresi nin kararları başka Doğu Anadolu Müdafaa i Hukuk Cemiyeti nin Hey et i Temsiliyesi başka, Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti nin Hey et i Temsiliyesi başka gibi başkalıklar ve ayrılıklar elbette söz konusu olamaz.
Böyle bir durumdan söz edilmesi, şüphesiz ki pek samim olan mill birlik gayemiz ve kutsal hedefimiz için son derece zararlıdır.
O halde biribirini ortadan kaldıran Hey et i Temsiliye ler olmadığı gibi, birine girince diğerinden çekilme isteğinin doğru olabileceği üyeler de yoktur.
Bugün bütün Anadolu ve Rumeli yi içine alan cemiyetimizin, Sivas ta bulunan tek Hey et i Temsiliyesi Erzurum Kongresi nce tüzüğün özel maddelerine uyularak seçilmiş bulunan dokuz kişiden beşinin katılmasıyla göreve devam etmektedir.Hakları, yetkileri ve yararları Doğu Anadolu illerininkinden hiçbir şekilde daha az olmayan Batı Anadolu nun, haklı ve yerinde olan tekliflerini dikkate almayarak, onları, sıradan bir uydu durumunda bulundurmaya kalkışmak, bizim aklımızın bir türlü kabul edemediği hususlardandır.
Bunun içindir ki, Hey et i Temsiliye miz altı üye daha eklenerek güçlendirilmiştir.
Bundan sonra daha birçok açıklamaları içine alan bu telgrafımız, aynen Trabzon Merkez Hey eti ne de çekilmiştir.
Bu tartışmalar üzerinde daha bir hayli açıklamalar yapıldı ve açıklama isteklerinde bulunuldu.
Hattâ Müdafaa i Hukuk Hey eti Trabzon Merkezi sahte imzasıyla öteki illere aleyhimize telgraflar da çekildiği görüldü.
Nihayet, on beş gün sonra Trabzon dan bir telgraf aldık.
Fakat Servet Bey den değil...
Bu telgrafı olduğu gibi arz edersem durum anlaşılır.
Sivas ta Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Sureti aşağıda verilen Trabzon Belediye Meclisi nin telgrafi İstanbul a şimdi çekiliyor.
Bu suretin 15 inci Kolordu Komutanlığı na yazdırdığı arz olunur.
Mevki Komutanı Ali Rıza Suret 1.10.1919 İstanbul, Sadrazam Ferit Paşa Hazretleri ne Bugüne kadar Anadolu dan yükselen mill feryadı Trabzon kendisine has ağırbaşlılık ve sük netle inceledi ve takip etti.
Memleket bu duruma daha fazla katlanamaz.
Vatan sevginiz varsa artık mevkinizi terkediniz Paşa Hazretleri.
Belediye Başkanı Üye Üye Üye Hüseyin Ahmet Mehmet Avni Mehmet Salih 82
Üye Üye Üye Üye Hüsnü Temel Mehmet Şefik KAZIM KARABEKİR PAŞANIN TAVSİYELERİ Kâzım Karabekir Paşa dan 17 Eylül 1919 tarihinde de, kişiye özel bir şifre aldım.
Pek içtenlikle ve kardeşçe bir dille yazılmış olan bu şifre bir iki uyarıyı içine alıyordu.
Kâzım Karabekir Paşa Paşam, diyor, Sivas tan gelen tebligat ve genelgeler,bazen Hey et i Temsiliye adına bazan doğrudan sizin adınızadır.10 Eylül 1919 tarihinde, İstanbul daki hük mete hitaben, kendi adınıza duyuru ve uyarılarınız olmuştur.
Şuna inanınız ve güveniniz ki, bu şekilde sizin imzanızla yapılan tebligat, sizi çok büyük bir saygı ile sevenlerce bile, büyük bir samimiyetle ve iyi niyetle eleştiriliyor.
.
.
.
.
.
Bunun ne kadar etkili olacağını ve tepkiye yol açacağını takdir buyurursunuz...
Bu bakımdan Hey et i Temsiliye ve Kongre kararlarının, daima imzasız ve sadece Hey et i Temsiliye diye yayınlanmasını rica ederim.
Telgraf şu cümlelerle son buluyordu Yüksek şahsiyetinizin herhalde ortada tek başına görülmemesi memleketin yararı bakımından gereklidir.
Oy birliği ile bu noktada oyları alınan şahısların veya hey etin kimler olduğunu daha bugüne kadar öğrenebilmiş değilim arz olunan bu ricalarımın iyi karşılanacağından eminim, ellerinizden öperim.
Kazım Karabekir Paşa yı gerçekten kararsızlık ve eleştiriye sürüklediğini gördüğümüz noktaları, mümkün olan açıklıkla bir mantık süzgecinden geçirerek aydınlatma gereği ortadadır.
O günlerdeki duygu ve düşüncelerimden kaynaklanan görüşlerimi, kendimi bugünün etkilerine kaptırmaktan çekinerek belirtmek için, o tarihte verdiğim cevabı olduğu gibi arz etmeyi tercih ederim 19.9.1919 15 inci Kolordu Komutanı Kâzım Paşa Hazretleri ne Saygıdeğer Kardeşim, Derin bir samimiyete dayandığına asla şüphe etmediğim görüşlerinizi açık ve kardeşçe bir dille bildirmiş olmanız, kardeşlik bağlarımızın sağlamlaşmasına ve yürekten bir sevinç duygusunun doğmasına vesile olmuştur.
Zihninizde beliren sakıncaları çok iyi anlıyorum.
10 Eylül tarihinde hükümete kendi adımla gönderilmiş bir tebliğim yoktur.
Yalnız, telgrafhanede bulunduğum bir sırada, tesadüfen Dahiliye Nazırı Adil Bey le makine başında karşı karşıya geliverdik.
Onur Sivas Valisi Reşit Paşa ya verdiği anlamsız cevaplara karşı, bendeniz sırf şahsi olmak üzere, onun şahsına karşı bildiğiniz biraz sertçe uyarılarda bulundum.
Bu hemen hemen bir karşılıklı konuşma şeklinde geçmiştir.
Bundan başka gerek hük mete, gerek Padişah a ve gerek yabancılara karşı yapılan müracaatlarda hep Kongre Hey eti veya Hey et i Temsiliye ifadesi imza yerine geçmiştir.
Yalnız, Amerikan Senatosu na yazılan, sizin de bildiğiniz bir mektuba kongre kararıyla beş kişi imza koymuştur ki, bunlar arasında bendenizin de imzası vardır İçeride yapılan açık yazışmalara gelince, bunda da Hey et i Temsiliye ibaresini imza yerine kullanmakta idik.
Ancak, bunun bazı çevrelerde kötü etki yaptığı ve güvensizliğe yol açtığı görüldü.
Gerçekten de böyle genel bir ibarenin, içine aldığı şahıslar ve kuvvet gizli kalıyordu.
Ortada sorumlu kimdir?
Bazı yerlerden özellikle Kastamonu, Ankara, Malatya, Niğde, Canik gibi yerlerden doğrudan doğruya şahsen makine başına çağrılmaya başlandım.
Neredeyse, Hey et i Temsiliye adı altında gizlenen şahıslarla birlikte olup olmadığım konusunda bir kararsızlık belirtisi sezildi.
Hatta, Trabzon dan Servet Bey de Hey et i Temsiliye imzasını taşıyan tebligatı kötüye yorarak ve sözü edilen hey etin nitelik ve niceliği konusunda birçok yanlış düşüncelere kapıldıktan sonra, bendenizi şahsen makine başına çağırdı.
Görüldükten sonra, bütün bu tartışmaların, imzanın a Hey et i Temsiliye olarak ve belirsiz bir şahsiyet ifade eder şekilde konulmuş olmasından ileri geldiğini söyledi.
İşte bunlardan dolayıdır ki, bu imza meselesi sizin 83
kardeşçe bildirmenizden önce Hey et i Temsiliye de görüşme konusu olmuştu.
Hey et i Temsiliye nin, gizli bir komitenin yürütme kurulu olmayıp, hük metin resmi iznini almış, kanun resm bir derneğin temsilcilerinden oluşmuş bulunması dolayısıyla, ilgili kanun uyarınca kararların ve tebliğlerin sorumlu bir şahıs tarafından imzalanması usulü zarur görülmüştü.
Hey et i Temsiliye nin tebliğlerine ve yayınlarına genel ve belirsiz bir ad vererek düşeceği kanun dışı durumdan doğacak sakıncalar, mill akıma karşı gelenlerin esasen yapmakta oldukları zararlı propagandalara imza bulma yüzünden doğacak sakıncalardan daha tehlikeli görüldü ve sonuçta oy birliği ile imza koyma usulü karar altına alındı.
Bu karara rağmen, bu defa yaptığınız kardeşçe uyarı üzerine, konunun bir kere daha görüşülmesini Hey et i Temsiliye ye teklif ettim.
Daha önce ileri sürülmüş olan düşünce ve görüşler dolayısıyla, aynı şekilde, yazılan şeylerin Hey et i Temsiliyenin kararına dayandığı belirtilerek yazılmasına oy birliği ile karar verdiler.
Şahsımla ilgili olduğu için bu görüşmede tarafsız kalmayı uygun buldum.
Prensip olarak bir kişinin imza etmesi kabul edildikten sonra, benim yerime başka birinin imza atması söz konusu oldu.
Bu noktada hey etin ileri sürdüğü sakıncalar şunlardır Bütün dünya benim bu işin içinde bulunduğumu bilir.
Bugün bir başkasının imzasıyla tebligata başlanınca ve benim adım ortadan kalkınca ya aramızda bir geçimsizlik ve ayrılık olduğu sanılacak yahut da benim ortaya çıkmaktan çekinir gayri meşru bir durumda olduğuma, dolayısıyla da yapılanların gayri meşru olduğu zannına düşülecektir.
Bunu bir yana bırakalım, herkesçe inanılacak ve güvenilecek bir arkadaşımız kendi imzası ile ortaya çıktığı takdirde, bugün benim için söz konusu olan sakıncalar yarın o arkadaşımız için de söz konusu olacaktır.
O halde, onun da çekilip yerine bir başkasının imza atmaya başlaması gibi sonuç olarak bizim için güçsüzlük belirtisi olacak bir sıra takip etme gereği doğacaktır.
Bilmem bu yolu ne dereceye kadar doğru bulursunuz?
Gerçekten de bendenizin şahsı, özellikle işin başlangıcında bir saldırı hedefi olarak görülmüştü.
Ancak, hem içeriden hem de dışarıdan beklenen saldırılar yapılmış, Tanrı ya şükür hepsi de maksadımıza uygun olarak sonuçlanmıştır.
İstanbul Hük meti ve kötülüğümüzü isteyenler, her teşebbüslerinde yenilmişlerdir.
Yabancılara gelince Amerikalılar, Fransızlar ve İngilizlerle pek cidd temaslar yapılmış bunların Sivas a kadar gelen yetkili memurları lehimizde olmuşlar, bizimle iyi ilişkilere girişmişlerdir.
Bizim de içinde bulunduğumuz Kuva yı Milliye nin, bir iki kişinin kışkırtmasından doğmuş bir hareket olmayıp tam anlamıyla mill nitelikte genel bir hareket olduğunu bize de bilgi vererek bağlı bulundukları makamlara rapor halinde bildirmişlerdir.
Bir de, memleketimizde, bilinen ahlâksızlık gereği bazı kirli vicdanlı insanların, bu gibi hareketlerde az çok önayak olanlar hakkında çıkardıkları dedikodunun önüne geçmek mümkün değildir.
Bu duygusal davranış her millette de aynıdır.
Bu türlü sakıncalara karşı burada düşünülen tek çare, bizim sarsılmaz bir dayanışma ve içtenlikle yüce gayemize doğru yürümekte bir an olsun kararsızlık göstermemekliğimizdir.
Bendenizin, kamu yararı ile ilgili iş ve hareketlerimizde şahs görüşlerimle değil, bütün saygıdeğer arkadaşlarımın vicdan ve gönül birliği ile hareketi tercih ettiğim, siz kardeşimce de bilinmektedir.
Bununla, birlikte bu hususta siz kardeşimin hatırına gelebilecek daha başka düşünceleri de bildirmenizi bekler, üstün saygı ve samimiyetle gözlerinizden öperim, kardeşim.
Mustafa Kemal Efendiler, İstanbul Hük meti ile haberleşmeyi kestiğimiz 12 Eylül 1919 tarihinden sonra, Ferit Paşa Kabinesi nin düştüğü tarihe kadar geçen süre içindeki değişik tarihlerde, tekrar Padişah a, yabancı devlet temsilcilerine, İstanbul Belediyesi ne ve bütün basına çeşitli muhtıra ve bildiriler yazıldı.
PADİŞAHIN BİLDİRİSİ 20 Eylül 1919 tarihli, Sadrazam Damat Ferit Paşa imzalı bir genel duyuru ile Padişah ın da bir bildirisinin yayınlandığını hatırlayacaksınız.
Bu bildirinin dikkate değer noktalarını tekrar hatırlatmak isterim.
Bu noktaları sıra ile işaret edeceğim 1 Hük metin güttüğü siyaset sonunda, İzmir de meydana gelen facialar, Avrupa devletlerinin ve meden milletlerin dikkatini çekti ve bize karşı sevgi uyandırdı.
84
2 Bir özel hey et, yerinde tarafsız olarak soruşturmaya başladı.
Hakkımız meden dünyanın gözleri önüne serilmektedir.
3 Mill birliğimizi bozacak hiçbir karar ve teklif olmadı.
4 Bazı kimseler tarafından halk ile hük met arasında sözde bir anlaşmazlık varmış gibi ilân ediliyor.
5 Bu durum, kanun şartları içinde bir an önce yapılmasını istedigimiz seçimleri de geri bıraktırıyor ve barışın yaklaşmakta bulunduğu bir sırada, varlığı zarur olan Meclis i Mebusân ın toplanmasını da geciktirecektir.
6 Bugün vatandaşlarımdan beklediğim, hük metin emirlerine tamamiyle uymaktır.
7 Büyük devletlerin hak verici duyguları, Avrupa ve Amerikan kamuoyunun ölçüseverliği, yakında durumumuzu ve haysiyetimizi koruyacak bir barışa kavuşma ümidimi kuvvetlendirmektedir.
Yüksek hey etinizce de bilinmektedir ki, bu bildirinin yayınlanması ve dağıtılması, bizim, memleketle İstanbul Hük meti arasındaki haberleşme ve ilişkileri kestiğimiz ve bu noktada ısrar etmekte bulunduğumuz günlerde olmuştur.
Herhalde verdiğimiz talimat ve genel emirlere uyulduğu takdirde, bu bildirinin hiç bir yerden alınmaması ve millete de okutturulmaması gerekirdi.
Oysa, şimdi arz edeceğim bir telgraftan, karar ve tebliğlerimize aykırı ve görüşümüze büsbütün ters düşen bu bildirinin bazı yerlerden alındığı anlaşıldı.
Trabzon Mevki Komutanı na Yüce Padişah Hazretleri nin milletine karşı yayınlamak l tfunda bulundukları bildirinin derhal memurlara ve şehir halkına duyurulması gerekir.
Ta ki, iş başındaki hain hük metin, melek huylu Padişahımız Efendimiz i ne kadar küstahça bir cür etle hâlâ aldatmakta olduklarını anlamayanlar kaldıysa, iyice öğrensinler.
Millet ve memleketi için mübarek yüreklerinin ne kadar büyük bir sevgi ve koruyuculukIa dolu olduğunu gösteren bu bildiride, en açık bir biçimle göze çarpan nokta, kabinenin haince hareketi hakkında Hilâfet makamına millet tarafından arz olunan şikâyetnamenin hâlâ Padişah Hazretleri nin bilgisine ulaşmamış bulunmasıdır.
Çünkü, millete ve vatana karşı doğrudan doğruya kabine üyeleri tarafından yöneltilen ihanet hançerini görüp bilmiş olsalardı, bu hainleri bir dakika bile yerlerinde tutmayacaklarına mübarek bildirideki ifade içtenliği en büyük tanıktır.
Bu hainler, bu gerçeği bildikleri için, Halifemiz Efendimiz i doğrudan doğruya milletle karşı karşıya getirmiyorlar.
Bu durumda, millete düşen görev, şanlı padişahına olan sonsuz sevgi ve bağlılığını biribiri ardınca tekrarlayarak göstermekle birlikte, bütün milletin ve ordunun, ayrılmaz bir bütün halinde, millet varlığını ve memleketi kurtarmaya çalıştıklarını, ancak bu hain kabinenin, milletin bağlılık belirten bu meşru hareketini Padişahımız Efendimiz den gizleyerek büsbütün ters bir şekilde göstermiş oldukları gerçeğini, dün karar verildiği üzere, Hilâfet makamına aracı kullanmadan arz etmek ve duyurmaktır.
Erzurum halkının bu yolda yazacakları telgraf sureti oraya bildirilecektir.
21.9.1919 15 inci Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Kâzım Karabekir Paşa, bu telgrafını şöyle bir notla bize de bildiriyordu Bu konuda yüksek düşünceleriniz var mı?
Bu kutsal bildiri, milletin padişahına karşı gerçeği bildirmesine yeniden fırsat vermiştir.
Erzurum halkı, kabinenin b tün cinayetlerini tekrar etmek suretiyle, yeniden huzura maruzatta bulunacaktır.
Bunun suretini ya çekilmek üzere yahut da bilgi için sayın hey etinize takdim edeceğim.
Kâzım Karabekir Makine başında buna cevap olarak bildirdiğimiz görüş şuydu 85
Ferit Paşa Kabinesi nin canice iş ve hareketleri ile ilgili belgelerin aldatıcı bildirinin Bâbıâli de hazırlanmakta olduğunu daha önce haber almış olduğu yüksek mal mlarıdır.
Böyle olsa bile, bu tebligat ile padişahın bildirisini biribiri ile karşılaştırarak muhakemeye dayanan bir sonuç elde etmek ve gerçek durumu kavramak pek m mk n değildir.
Bu bakımdan ve biz, aslında böyle bir aldatıcı bildirinin Bâbıâli de hazırlanmakta olduğunu daha önce haber almış olduğumuzdan, bunun milletin zihnini bulandırmasını önlemek için İstanbul dan alınmamasını uygun bulmuştuk.
Zaten İstanbul ile resmi haberleşmenin kesilmiş bulunması dolayısıyla, doğrudan doğruya Saray dan değil, yine Ferit Paşa nın notu ile Bâbıâli den verilen bu bildirinin Sivas, Ankara, Kastamonu ve öteki merkezlerde olduğu gibi hiçbir yerden alınmamış olduğunu sanıyorduk.
Bu bildiriyi almak için daha önee milletin padişaha durumu ve gerçeği anlatmasına izin verilmesi gerekirdi.
Bu sebeple bildirinin yayılıp herkese duyurulmasına aracılık etmeyi yararlı bulmuyoruz.
Öyle vâr ki, bu bildiri Trabzon, Erzurum ve Sivas gibi merkezlerde ilgililer tarafından okunmuş bulunduğuna göre, düşündüğümüz gibi her merkezden İstanbul a bir telgraf çekilmesi uygun olur.
Mustafa Kemal Padişah ın bu bildirisinin, kamuoyunda yaratacağına şüphe olmayan olumsuz etkinin bir dereceye kadar olsun önüne geçebilmek için, bu bildiride yer alan düşünceleri yalanlamaya ve çürütmeye yarayacak şekilde Padişah a bir cevap yazmayı ve bunu memlekete yayıp duyurmayı tek çıkar yol olarak düşündük ve öyle yaptık.
HALİT BEY İN TRABZON VE ÇEVRESİNDE MİLLİ TEŞKİLAT KURMAK ÜZERE GÖREVLENDİRİLMESİ Efendiler, Trabzon da bir iki kişinin, pek vatansever ve saygıdeğer Trabzon halkının hiçbir bilgisi bulunmadığı halde, onlar adına, oradaki mill varlığı kendi şahıslarında temsile kalkıştıkları ve bu yüzden mill teşebbüs ve kararların gerektiği şekilde uygulanıp yerine getirilemediği kanaatına vardım.
Trabzon da vali bulunan Galip Bey adında bir zatın da olumsuz akım yaratmakta rol oynadığını anladım.
Bunun üzerine, Trabzon yakınında Torul da bulunan ve daha tümenine omutaya başlamamış olan Hâlit Bey in Trabzon çevresinde sinde mill teşkilât kurmak üzere görevlendirilmesi uygun bulundu ve bu düşünce Kolordu Komutanı na bildirildi.
20 Eylül 1919 tarihinde alınan cevapta İngilizlere karşı gizlenmekte olan Hâlit Bey in yaradılışı dolayısıyla ortaya çıkarabileceği durumların, bu nazik zamanda belki düzeltilmesi mümkün olamaz yolunda bazı düşüncelerden sonra Hâlit Bey haberim olmadan maruzatta bulunsa bile yerine getirilmemesi bildiriliyordu.
Kâzım Karabekir Paşa nın bu telgrafına verdiğimiz karşılıkta İngiliz engelinin bizlerce söz konusu olamayacağnnı, şiddetli ve kesin hareket sakıncalı görüldüğüne göre, Trabzon da durumun düzeltilmesi neye ve ne gibi bir tedbire bağlı ise, onun doğrudan doğruya kendisi disi tarafından alınmasını, 22 Eylül 1919 tarihli bir şifreli telgrafla rica ettik.
Bizim, 15 inci Kolordu Komutanı ile bu haberleşmeleri yaptığımız tarihlerde, Torul dan Yarbay Hâlit Bey de doğrudan doğruya bizimle haberleşmeye başladı.
Kendisini cevapsız bırakmamak ve durumu aydınlatmak üzere karşılık verdik.
15 inci Kolordu Komutanı nın bir bakıma bizim 22 Eylül 1919 tarihli telgrafımıza cevap oluşturan, 27 Eylül 1919 tarihli bir şifreli telgrafını aldık.
Bunda, halkı, önce aydınlatma ve doğru yola çekme görevini yaptıktan sonra karşı gelenler görülürse, onları da müstahak oldukları muameleye uğratmaktan ibaret olan ve pek büyük tecrübelerle elde edilen prensibini aynen Trabzon çevresinde uyguladığını belirttikten, 9 uncu Tümen Komutanı Rüştü Bey in kurmay hey eti ile birlikte, 3 üncü Tümen Komutanlığı vekilliği ile Trabzon a gönderdiğini,Halit Bey i Trabzon için uygun bulmadığını bildirdikten sonra, İngilizlerle ilgili görüşe geIince, bana kalırsa, elden geldiği sürece açıktan ve belirli bir düşmanlıktan kaçınmayı tercih ederim kanaatı ileri sürülüyordu.
86
Buna verdiğim 29 Eylül 1919 tarihli özel cevabımda şunları yazdım Trabzon ilinde halkın ne düşündüğü konusunda buraca da aydınlanılmıştır.
Trabzon merkezi dışında, bütün ilçe ve sancakları ile haberleşilmektedir.
Merkezdeki gergin durum da valinin tutuklanıp uzak laştırılmasından sonra ortadan kalkmıştır Emrim üzerine valiyi tutuklayarak göz altında Erzurum a gönderen Hâlit Bey dir .
Rüştü Bey in 3 üncü Tümen Komutanlığı Vekilliği ile Trabzon a gönderilişinde hatırıma gelen noktaları arz edeceğim.
Önce, valiyi tutuklayan Halit Bey dir.
Birkaç g n sonra Rüştü Bey in bu şekilde gönderilmesi, Hâlit Bey in hareketini oradaki kötü niyetlilere karşı eleştirmek gibi olabilir.
İkincisi, Halit Bey, nazik durumlarda tümeninin başına geçmeyi beklerken, bugün geçirmekte olduğumuz cidd ve tarih anlarda, başka bir şahsın yerine geldiğini görmekten üzüntü duyabilir.
Bu tutumdan vazgeçilmesini rica ederim.
Bununla birlikte kolordunuzun askeri işlerine karışmak istemem.
Kâzım Karabekir Paşa nın verdiği 2 Ekim 1919 tarihli uzun cevapta, bu işlemin Hâlit Bey in müracaatı üzerine yapıldığını ve kendisine durumu iyice anlatmak için Erzurum a davet edildiğini bildirdi.
Halbuki,1 Ekim 19l9 tarihinde 3 üncü Tümen Emir Subayı Üsteğmen Tarık imzasıyla, Başyaverim Cevat Abbas Bey e gelen özel bir şifrenin son cümleleri şöyleydi Son günlerde Komutan Bey, 3 üncü Tümen in bug nkü komuta durumunun değiştirilmesini kolordudan istedi.
Eğer kolordu bu teklifi kabul etmez ve yerine getirmezse, emir almadan komutayı ele alacağını ve daha önce alınan karar uyarınca kolordudan ayrıarak doğrudan doğruya kongrenin emrinde olacağını arz ederirim.
Paşa Hazretleri ni gerektiği şekilde aydınlatınız efendim.
Bu tarihten on beş gün sonraydı.
Kâzım Karabekir Paşa dan 17 Ekim 1919 tarihli şu telgrafı aldım Kendi bölgemde mill isteğin gerçekleştirilmesi ve yerine getirilebilmesi için son noktaya kadar askerlikten ve komuta zincirinin gereklerine uymaktan ayrılmamayı, geleceğin disiplini bakımından da son derece gerekli görüyorum.
Cür etkârlıkla ileri görüşlülüğün bağdaştırılamadığı yerlerde ve işlerde, sonuç pek parlak da olsa, bunun tezelden tersine döndüğü ve yararsız kaldıgı örnekleriyle görülmüştür.
Özellikle, İngiliz, Fransız temsilcilerinin bulunduğu Trabzon çevresinde, komuta zincirine değer verilmesine, pek uyanık ve ileri görüşlü davranılmasına büyük bir ihtiyaç duyulmaktadır.
Maalesef, verdiğim açık talimata rağmen, Halit Bey in kendi kendine ve asker kıyafetiyle valiyi tutuklayarak gösterdiği tuhaflık dillere destan olmuştur.
Halit Bey i bu işe yöneltenin kim olduğunu arz etmiştim .
Seçimler konusunda da bu şekilde faaliyet gösterirse kendisi için İngilizlere bir çıkış daha yapılması ve güç bir duruma düşülmesi kaçınılmaz olur Seçimler konusunun çabuklaştırılması ve mill isteğe uygun bir sonuca bağlanabilmesi için Halit Bey e ve gereken daha birçok kişiye yardım ve gayrette bulunmaları özellikle rica edilmişti.
Bir de İngilizler tarafından yapılacak çıkışın kaçınılmaz ne gibi bir durum yaratabileceğini, kendi durumunu göz önüne getirerek bir türlü anlayamamış olduğunuzu itiraf edeyim.
Bunun için adı geçen kimse ile haberleşme yapılmayarak, yüksek arzularınızın yerine getirilmesinde bendenizin aracılığını istirham ederim.
Adı geçenin kişiliği her türlü iddianın ötesinde ise, herhangi bir bölgeden milletvekili seçilmesi hakkındaki yüksek düşüncelerinizin bildirilmesi arz olunur.
Bu telgrafa 19 Ekim 1919 tarihinde sadece şu cevabı verdim Halit Bey in milletvekili olmak veya olmamak konusundaki eğilimlerini bilemediğimden bu hususta görüş bildiremeyeceğim efendim.
87
Efendiler, Ferit Paşa Kabinesi nin düşmesine kadar geçen 9 gün içinde karşılaştığımız sorunlar çeşitlidir.
Engeller ve güçlükler az değildi.
Bunların hepsini saymak ve açıklamaya kalkışmak yüksek heyetinizi çok yorabilir.
Bu sebeple bu safhayı tamamlayacağını sandığım bazı noktalara yalnız dokunmakla yetineceğim.
Ali Galip in tavsiyesi üzerine, İstanbul Hük meti nce Dersim Mutasarrıflığı na tayin edildiği anlaşılan ve Sıvas a gelen Osman Nuri Bey 8 Eylülde Sıvas ta alıkonuldu.
Mill akıma karşı haince hareketlerde bulunduğu ortaya çıkan Ankara Valisi Muhittin Paşa, belli bir maksatla geziye çıkmıştı.
13 Eylülde Çorum da bulunuyordu.
Muhittin Paşa nın yakalanıp korumalı olarak Sivas a gönderilmesi için Ankara da Kolordu Komutanı na ve Samsun da 5 inci Kafkas Tümeni Komutanı na emir verildi.
Muhittin Paşa tutuklu olarak Sivas a getirilmiştir.
Kendisiyle bizzat görüştüm.
Gereken öğüt ve uyarılandan sonra yaşına hürmeten Samsun üzerinden İstanbul a gönderdim.
Çorum Mutasarrıfı Samih Fethi Bey de üç dört gün sonra özel olarak Sivas a davet olundu.
Mill Mücadele ye karşı geldikleri anlaşılan Niğde Mutasarrıfı, muhasebecisi ve komiserinin korumalı olarak Sivas a gönderilmeleri için 15 Eylülde Niğde de Tümen Komutanlığı na emir verildi.
KASTAMONU VALİSİNİN İSTANBUL HÜKÜMETİNCE DEĞİŞTİRİLMESİ VE BUNDAN ÇIKAN OLAY Efendiler, Kastamonu da vali bulunan İbrahim Bey, ben ordu müfettişi iken, kurmay başkanım olan Albay Kâzım Bey in şahsen tanıdığı bir kimseydi.
Bu sebeple kendisine her türlü sırlar bildirilmişti.
Aramızda şifreli haberleşmeler yapılıyordu.
Kendisi İstanbul Hük meti tarafından İstanbul a davet edildi.
Bu daveti ,yerine getirmemesi gerekirken, anlaşılmaz gerekçe ve düşüncelerle İstanbul da tutuklanmak için Kastamonu dan ayrılmıştı.
stanbul, İbrahim Bey in yerine bir başkasını Kastamonu ya vali olarak atamıştı.
Bu zat, Eylülde İnebolu ya varmış bulunuyordu.
Kendisinin tutuklanmasını oradaki ilgililere emrettik.
Bu konuda ilgi çekici küçük bir şey geçti.
Müsaadenizle biraz etraflıca anlatayım Kastamonu bölgesinde ve Kastamonu il merkezinde gevşeklik ve zayıflık belirtileri görülmeye başlayınca, Kastamonu ya güvenilir ve güç sahibi bir subayın gönderilmesini Ankara da bulunan Ali Fuat Paşa dan rica etmiştim.Fuat Paşa, Kastamonu Bölge Komutanı sıfatıyla oraya Albay Osman Bey i göndermişti.
Osman Bey, tam 16 Eylül günü Kastamonu ya varmıştı.
Biz de kendisinden yeni gelen vali için verdiğimiz emrin uygulanmasını bekliyorduk.
Arzettiğim emri verdikten sonra, uygulama ve yürütme hakkında telgraf başında bilgi bekliyordu.
Gece olmuştu.
Kastamonu dan benimle konuşarak istediğim bilgiyi verecek bir kimseyi bulamıyordum.
Nihayet, 16 17 Eylül gecesi, Kastamonu ve Dolayları Komutanı Albay Osman Bey, Kastamonu telgrafhanesine geldi ve aynen şu telgrafı verdi Bugün Kastamonu ya geldim.
İstanbul Hük meti nin adamlan, vali vekili ve Jandarma Komutanı nın oyunu ile evimde tutuklandım.
Vatanseverlik örneği subaylanmızın yardımlanyla şimdi kurtuldum.
Ben de vali vekilini ve Jandarma Alay Komutanı m birlikte tutuklattım.
Telgrafhaneyi işgal ettim.
Buradaki durum önemlidir.
Kongreden istirham ediyorum, buraya, aldığı bütün kararları ile ilgili bilgi vererek sayın Kastamonu halkını aydınlatsın.
Yeni valinin İnebolu ya indiği haber alındı.
Hakkında nasıl bir işlem yapılacaktır?
Burada, vali vekili ve başkalarının tayini konusunda mill kongrenin bana yetki vermesini ve bu istirhamımla ilgili cevabı şu anda makine başında beklemekte olduğumu arz ederim.
Osman Bey ile makine başındaki görüşmemiz şu şekilde devam etti.
Kendisinden sordum 88
Şimdi orada duruma hâkim misiniz?
Ne kadar kuvvetiniz vardır?
Orada ilin ileri gelenlerinden güvenilir kim vardır?
Yeni tayin edilip İnebolu ya geldiği haber alınan valinin adı nedir?
Osman Bey in cevabı şuydu Hâlen ile hâkim durumdayım.
Her halde, kongrenin bana yardımcı olması ve beni aydınlatması gerekir.
Atanan valinin Konya valiliğinden emekli, çok eski bir zat olduğu söyleniyor.
Adı Ali Rıza dır.
Kuvvetim iki yüz elli kişilik bir tabur ve dört tüfekli, bir ağır makineli bölüğünden ibarettir.
Daha halk ile görüşülememiştir.
İlin ileri gelenlerinden Defterdar Ferit Bey vardır.
Osman Bey e şu emri verdim Şimdi siz vali vekilliğini kendi üzerinize alınız.
Bütün asker ve sivil kuvvetleri elinizde tutmaya tam olarak yetkilisiniz Gelmekte olan valiyi hemen tutuklatacak çabuklukta tedbirler alınız.
Yaptıklarımıza açıktan açığa karşı koyanlara karşı kararsızlığa düşmeden silâh kullandırınız.
İl defterdarı, benim Diyarbakır dan tanıdığım Ferit Bey ise, size yardım etmesi gerekir.
Bolu mutasarrıfına, aldığınız durumu ve yetkiyi hemen şimdi bildirerek onun da İstanbul a karşı aynı şekilde hareket etmesini tarafımızdan söyleyiniz.
Sinop Mutasarrıfı Mazhar Tevfik Bey e de benim tarafımdan aynı talimatı veriniz.
Yanınızda hangi şifre anahtarı vardır?
Osman Bey in cevabı Vali vekilliğini Defterdar Ferit Bey e vereceğim, kendi üzerime alamayacağım.
Bildiğiniz Ferit Bey dir.
Sinop mutasarrıfı bildiğinizdir kendisi görevden alınmıştır.
Vekilliği Jandarma Tabur Komutanı Remzi Bey dedir.
Mazhar Tevfik Bey in Sinop ta olduğu bildiriliyor.
Şifre anahtarı tutuklu alay komutanındadır istendi, alacağım cevaba göre arz ederim, efend m. Yanınızda başka şifre anahtarı var mıdır?
Ferit Bey şimdi nerededir?
Durum hakkında bilgisi var mıdır?
diye sordum.
Durumdan bilgisi yoktur, şimdi çağrıldı, gelecektir.
Ben hiç şifre anahtarı almadım çünkü tutuklanacağımı bilmiyordum, makam şifresi ile yazarım ümidinde idim.
cevabını verdi.
Oradaki jandarma tabur komutanı kimdir ne kadar jandarma kuvveti vardır emriniz altına girdi mi?
sorusunu yazdırdım.
Buna da verdiği cevapta Jandarma Komutanı Emin Bey, yanımda ve benimle işbirliği yapmıştır.
Merkezde jandarma sayısı otuz beş kadardır.
Polis Müdürü Halil Bey de yanımda ve benimle işbirliği etmiştir.
Polis sayısı kırktır.
Piyade Tabur Komutanı Şerif Bey biraz budala olduğundan şimdilik tutuklanmıştır.
Jandarma Tabur Komutanı Emin Bey, yüzbaşıdır.
Defterdar Ferit Bey geldi, yanımdadır.
Emin Bey i biraz anlatır mısınız sorusuna 1902 318 çıkışlı, Üsküp lü Emin, tanırsınız.
Ayrıca ellerinizden öpüyorlar.
Bunun üzerine şu satırları yazdırdım Emin Efendi yi tanırım, teşekkür ederim.
Ferit Bey e durumu anlattınız mı?
Önemli hususlar makam şifresiyle bildirilebilir.
Sinop mutasarrıf vekili olan Jandarma Komutanı güvenilir bulunmadığı takdirde, yerine sizce uygun görülecek birinin vekilliğe getirilmesi için gerekli olan tedbirler düşünülmelidir.
Yardıma ihtiyaç duyuyor musunuz?
0sman Bey Kuvvete ihtiyaç duyup duymadığımı daha sonra arz edeceğim Jandarma Tabur Komutanı yeni geldiği için durumu anlaşılamamıştır, efendim cevabını verdi.
Osman Bey e başka bir söyleyeceği olup olmadığını ve Ferit Bey le durum değerlendirmesi yapıp yapmadıklarını sorup anladıktan sonra, şu telgrafı yazdırdım Osman Bey e ve Ferit Beyefendi ye Alınacak tedbirler ve yapılacak işlerinizde başarılar dilerim.
Bize durumunuzdan ve gelmekte olan valinin tutuklandığından haber vermenizi bekleriz.
Mustafa Kemal 89
KASTAMONU DA İSTANBUL A KARŞI HAREKETE GEÇİYOR Ferit Bey vali vekili Albay Osman Bey, Kastamonu ve dolayları komutanı olarak faliyete geçtikten bir iki gün sonra, kendilerini tekrar telgraf başına çağırarak bilgi istemiştim.
İstanbul da gereken makamlara, istenildiği şekilde ve halkın imzası ile telgraflar çekildiği, bütün illere ve sancaklara da bu telgrafların duyurulduğu bildirilmekle birlikte, birtakım sorular da soruluyordu.Söz gelişi Halk diyormuş ki 1 Öteki illerin kamuoyu bizimle birlikte değiller midir?
2 Bu olağan dışı durum ne zamana kadar sürecektir?
3 Kabinenin direnmesine karşı ne gibi tedbir buyuruldu?
L tfen bizi aydınlatınız Paşam!
Halk adına yöneltilen bu soruların vali vekili ve komutan beylerinde zihinlerini işgal etmekte olduğunu hesaba katarak ona göre cevap vermek, yorgunluğuna değerdi.
Bunun için Sivas Kastamonu telini saatlerce işgal eden uzun bilgi verildi ve açıklamalar yapıldı.
Bu açıklamaları şöylece özetleyebilirim 1 Mill kaynaşma, vatanın her köşesinde kuvvetli ve ateşli bir şekilde vardır.
Bütün illerin en ufak köylerine varıncaya kadar halk, en ufak birliğine kadar da bütün ordularımız tam bir duyarlık içinde ve tam bir birlik halinde, bildirilen kararlan uygulamakta ve yürütmektedirler.
Halkın ikinci ve üçüncü sorusuna cevap olmak üzere de 2 Ne zaman Kastamonu halkı bu durumu olağan dışı bulup endişeye düşmek zayıflığından kurtularak, amacımıza ulaşıncaya kadar dayanmakta kararsızlık göstermezse, işte o zaman bu olağandışı durum kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Kabinenin direnmesi tabi dir.
Buna karşı başka bir tedbire girişmeden önce, ilk tedbirimizi hakkıyla ve her yerde kesinlikle uygulama çarelerini düşünelim.
Söz gelişi, Bolu nun durumu hakkında ne yapılmıştır?
Bolu kesimine kadar olan bütün yerlerin İstanbul ile resm haberleşmelerinin kesildiğinden emin miyiz?
Bununla ilgili olarak, beklemekte olduğumuz bilgiler daha gelmemiştir.
İşte, bu dediğim tedbir İstanbul a kadar yaygınlaştırıldığı takdirde, kabinenin direnmeye gücü kalmayacağını sanınm.
Bununla birlikte, bundan sonra da pek cahilce ve pek ahmakça bir inadı devam ettirmek isterlerse, herhalde daha etkin tedbirler uygulanmasına imkan vardır.
Bundan sonra vali ve komutanın verdiği bilgilerden şunlar anlaşıldı İnebolu dan İstanbul a geri gönderilen yeni vali, Zonguldak ta, Dahiliye Nâzırı ndan şöyle bir emir almış Bolu ve çevresi serbesttir.
Zonguldak a çıkınız.
İlin gereken yerleri ile haberleşiniz ve son gelecek emre kadar orada bekleyiniz.
Gerçekten yeni vali Zonguldak ta kalmış ve etrafa gözdağı vermeye başlamış.
Ferit ve Osman Beyler, Zonguldak mutasarrıfına yeni valinin tutuklanıp karadan Kastamonu ya gönderilmesini emretmişler.
Mutasarrıf bunu yapmamış.
Bununla birlikte, durumu öğrenen yeni vali orada barınamayarak, İstanbul a dönmüş.
ALİ FUAT PAŞA BATI ANADOLU KUVA YI MİLLİYE KOMUTANI 90
Bir münasebetle arz etmiştim ki, 20 nci Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa, kongre adına bazı kararlar alıp, hazırlıklar yapmıştı.
Ali Fuat Paşa ya kongrece Batı Anadolu Kuva yı Milliye Komutanı ünvanı verildi.
Paşa, Eskişehir ve dolaylarını milli bir bölge olarak kabul edip komutanlığına Süvari Yarbayı Atıf Beyi Afyonkarahisar dolaylarını da mill bir bölge olarak kabul edip Komutanlıgına 23 üncü Tümen Komutanı Ömer Lütfi Bey i tayin etmişti.
Bu tümen ile, Anadolu ya geldiğimizin daha ilk günlerinde temas kurup ilgilenildiğini o günlere ait açıklamalarım arasında belirtmiştim.
İstanbul Hük meti, Fuat Paşa nın yerine Hamdi Paşa yı tayin etmiş ve göndermişti.
Hamdi Paşa, Eskişehir e kadar geldi.
Orada kendisine, 16 Eylülde İstanbul a dönmesi gerektiği bildirildı.
İngilizler, Eskişehir Bölgesi Kuva yı Mill ye Komutanı Atıf Bey i tutuklayıp İstanbul a gönderdiler.
Kuva yı Milliye Komutanı olan bir şahsın, kendisini kolaylıkla düşman eline düşürmeyecek tedbirleri almış olması gerekirdi.
Bu konudaki gaflet ve tedbirsizlik kendisini kurtarmak için uzun zaman biribiri ardınca teşebbüslerde bulunmamızı gerektirdi.
Bildiğiniz üzere, o tarihlerde Eskişehir de İngiliz birlikleri vardı.
Fuat Paşa, toplayabildiği milli kuwetlerle birlikte Eskişehir e yakın Cemşit e gitmişti.
Eskişehir i uzaktan çevirtti.
Eskişehir de bulunan İtilâf Kuvvetleri Komutanı General Solly Flood Soli Flud un Fuat Paşa ya gönderdiği bir mektupla kullanılan ifadeler ve Kuva yı Milliye nin tanıtma şekli, milli komutanlarımızın ve Kuva yı Milliye mizin yüksek şeref ve haysiyetlerine karşı bir saldırı sayıldığından ve adı geçen generalin hak ve etkisi dışında görüldüğünden bu konuda İstanbul da bulunan İtilâf Devletleri siyası temsilcilerinin bir muhtıra ile dikkatleri çekilmişti.
25 Eylül 1919 tarihinde General Solly Flood un Fuat Paşa ya gönderdiği, bir kurmay binbaşı ile Eskişehir İngiliz kontrol subayından oluşan bir hey et, İngilizlerin, iç işlerimize ve Mill Mücadele mize asla karışmayacakları konusunda söz verdiler.
Bu sıralarda, İngilizler, Merzifon da bulunan kuvvetlerinin geri çekilmesine memnun olup olmayacağımızı öğrenmek istemişlerdi.
Elbette pek memnun olacağımızı bildirmiştik.
Gerçekten de oradaki kuvvetlerini bütün ağırlıkları ile birlikte önce Samsun a çektiler, daha sonra oradan da İstanbul a götürdüler.
Eskişehir e hâkim olduktan sonra, Fuat Paşa yı Bilecik ve Bursa yörelerine göndermeyi düşünüyorduk.
KONYA VALİSİ CEMAL BEY İSTANBUL A KAÇIYOR VE KONYA HALKI DA İSTANBUL U TANIMIYOR Efendiler, Konya da Vali bulunan Cemal Bey, Ferit Paşa Kabinesi nin Anadolu da önemli bir dayanak noktası durumuna geldi.
Ordu Müfettişi olan Cemal Paşa nın İstanbul a gidip dönmemesi, orada bulunan Kolordu Komutanı Selâhattin Bey in kararsızlık içindeki tutum ve davranışları ve sonunda da haber vermeden İstanbul a çekip gitmesi, Konya ve dolaylarını Vali Cemal Bey in hükmü altında bırakmıştı.
Oraya, maksadı iyice kavramış bir kimsenin gönderilmesi gerekiyordu.
Sivas ta iken yanımızda bulunan Refet Bey in gönderilmesi uygun bulundu.
Refet Bey hareket etti.
Konya da, Hey et i Temsiliye tarafından gönderilen bir komutanın gelmekte olduğu haber alınınca, vatan sevgisi ile dolu kimseler canlanmıştı.
Ancak, öte yandan da Vali Cemal Bey, hapishanede ne kadar kanlı katil ve tutuklu varsa hepsini çıkarıp silâhlandırarak kendisine bir kuvvet yapmak istemişti.
Konya nın sayın halkı, bu alçakça harekete karşı ayaklanarak vatanseverliğin gerektirdiği şeyin yapılmasına karar vermiş bunun farkına varan Cemal Bey de 26 Eylül de İstanbul a kaçmıştır.
Halk, Belediye de toplanarak Hoca Vehbi Efendi yi vali vekilliğine getirmişti.
REFET BEY İN YERİNDE OLMAYAN BAZI TEKLİFLERİ Efendiler, dikkate değer bir noktadır.
Şu anda hatırıma geldi.
Yüksek hey etinize arz etmeden geçemeyeceğim.
Sivas Konya yolu üzerindeki bir telgraf merkezinden Refet Bey in özel bir telgrafını aldım.
91
Refet Bey, bu telgrafında Konya ve dolaylarında başarı sağlanabilmesi için, kendisine İkinci Ordu Müfettişliği ünvan ve yetkisinin verilmesi gereğini bildiriyordu, Refet Bey birçok zaman sonra Ankara da bulunduğum sırada, Bolu ve dolaylarındaki âs lerin tepelenmesi ile görevlendirildiği zaman bile, orada bir şifre ile ve halk üzerinde önemli etkisi bulunacağı gerekçesi ile, benden, kendisine paşa ünvanının verilmesini istemişti.
O zamanlar Refet Bey in gerek birinci gerek ikinci isteklerini yerine getirecek resm bir mevki ve yetkide bulunmadığımı açıklamaya gerek yoktu Özellikle Refet Bey in bunu çok iyi bilmiş olmasından şüphe edilebilir mi?
Refet Bey, bu isteklerini yerine getirtmek için, dolaylı yoldan benim İstanbul Hük meti ne aracılık etmemi istiyordu da denemezdi.
Çünkü dünyaca bilinmekte idi ki, ben ordu müfettişliğinden ve askerlikten istifa etmiş olma bir yana, Padişah ve İstanbul Hükumeti tarafından da kovulmuş ve idama mahkum edilmiş bulunuyordum.
Çalışmalarım bir kongrenin seçmiş olduğu bir hey et içinde, yani bir Hey et i Temsiliye içinde ve onun adına idi. Milli amaca hizmet için çalışmak ve özellikle bu konuda başarıya ulaşmak için, resm bir ünvan ve yetki şartı var idiyse, o şart zaten benim kendimde yoktu.
İçinde bulunduğum durum ve şartların nelerden ibaret olduğu anlaşıldıktan sonra, başarıya ulaşabilmek için, benden resm formalitelere bağlı ünvan ve yetki beklenemeyeceği tabi idi.
Esasen, biz Refet Bey i Konya ya gönderirken, kendisine, amaca uygun bütün iş ve faaliyetler için tam ve geniş bir yetki vermiştik.
Bunun kullanılması ve yerini bulabilmesi, onun göstereceği şahs güç ve kudrete bağlı idi. Efendiler, her tarafı faaliyet göstermeye ve mill teşkilâtlar kurmak için yöneltmeye çalışırken, İstanbul Hük meti nin emeline hizmet eden bazı sivil idare âmirlerinden, sözde manev birer gözdağı olabilecek telgraflar da alıyorduk.
Söz gelişi, Urfa Mutasarrıfı Ali Rıza adında biri tarafından, yaptıklarımızın İtilâf Devletleri ne karşı bir saldırı gibi sayıldığı, bu yüzden bütün Osmanlı ülkesinin İtilâf Devletleri nce asker işgal altına alınarak Türk Hük meti ne son verileceği, temas sonucu elde ettiği bilgilere dayanılarak belirtiliyor ve kabine ile uzlaşma önerisinde bulunuluyordu.
Bu telgrafın mutasarrıfa yabancılar tarafından dikte ettirildiğine şüphe yoktu.
Buna elbette gerektiği şekilde karşılık verildi.
GENERAL HARBORD HEYETİ VE GENERAL E VERDİĞİM CEVAP Efendiler, hatırlarınızda olsa gerektir ki, memleketimizde ve Kafkasya da incelemeler yapmak üzere Amerikan Hükumeti General Harbord un başkanlığında bir hey et göndermişti.
Bu heyet Sivas a geldi.
22 Eylül 1919 günü General Harbord ile uzun uzadıya görüştük.
General e, Mill Mücadele nin maksat ve gayesi, milli teşkilât ve birliğin ortaya çıkış sebebi, müslüman olmayan azınlıklara karşı gösterilen duygular, yabancıların memleketimizdeki yıkıcı propaganda ve eylemleri üzerinde ayrıntılı ve belgelere dayanan açıklamalarda bulundum.
General in bazı garip soruları ile de karşılaştım.Söz gelişi Millet, tasarlanıp yapılabilecek her türlü teşebbüs ve fedakarlığa başvurduktan sonra da başarı sağlanamazsa ne yapacaksın?
gibi.
Yanlış hatırlamıyorsam, verdiğim cevapta demiştim ki Bir millet varlığını ve istiklâlini kurtarabilmek için düşünülebilen her türlü teşebbüs ve fedakârlığı yaptıktan sonra başarıya ulaşır.Ya başaramazsa demek, o milletin ölmüş olduğu hükmüne varmak demektir.
Öyle ise, millet yaşadıkça ve fedakârca teşebbüslerine devam ettikçe başarısızlık da söz konusu olamaz.
General in bu sorusunun altında yatan asıl maksadın ne olabileceğini araştırmak istemedim.
Ancak, verdiğim cevabın kendisince takdirle karşılandığını bugün yeri gelmişken belirtmek isterim.
ABDULKERİM PAŞA NIN ARACILIKLARI 92
Efendiler, Eylülün 25 inci günü akşamı, Ankara da bulunan Kolordu Komutan Vekili Mahmut Bey den aldığım bir şifreli telgrafta şunlar bildiriliyordu Bu gece İstanbul telgrafhanesinden Fuat Paşa yı telgraf başına istediler.
Dahiliye Nezareti nin vilâyet şifresi ile bir şifre yazdırdılar.
Bunun özeti Vatanın kurtulması yalnız padişah ın bildirisindeki en doğru yol göstermelere uygun hareket etmekle kolaylaşacaktır.
Mill Mücadele, medeniyet dünyasına iğrenç gayeler gibi aksettirildi.
Hük met ile millet arasındaki ayrılık yabancıların işe karışmasına yol açacaktır.
Konferans, bizim hakkımızda karar verirken, bu anlaşmazlık iyilik ve kurtuluş belirtisi olmayacaktır.
Sonuç olarak, hareketin liderleri ile görüşmek üzere, yüksek şahsiyetlerle, bildirilecek yerde buluşma bir oldu bitti şekline sokularak, vaktin darlığı dolayısıyla hemen cevap beklenmektedir.
Görüş ayrılıklarına saygılı davranılacağını, şahsa ve şerefe dokunulmayacağını abartmalı bir şekilde ekliyor.
Telgrafı yazan zat, Genelkurmay Tuğgenerallerinden Abdülkerim Paşa dır.
Bu telgrafa Ticaret ve Ziraat Nâzırı Hâdi Paşa vasıtasıyla ve aynı şifre ile cevap beklemektedir.
Adı geçenin, böyle bir hileye başvurarak, müracaatın bizden geldiğini ilân etme ve yayma gayesi güttüğü anlaşılıyor.
Telgraf başında beklediklerinden, bir an önce, kabul edilip edilmeyeceği ile ne cevap verileceğinin bildirilmesi istenmektedir.
Ali Fuat Paşa HazretIerine de yazılmıştır.
Mahmut Bey e aynı gün saat 19.00 dan sonra makine başında verdiğim telgrafta şunları bildirdim Kerim ve Hadi Paşa lara, Fuat Paşa nın Ankara da olmadığını ve meşgul bulunduğunu, ancak, görüşmek istedikleri takdirde, Sivas ta bulunan Hey et i Temsiliye ve bu Hey et içinde bulunan Mustafa Kemal Paşa ile istedikleri şekilde görüşmenin mümkün olduğunu bildirirsiniz onlar görüşme isteğinde iseler , diye kaydettirirken dikkatli bulunmak gerekir Mahmut Bey, Kerim Paşa nın Ankara ya çektiği telgrafı aynen bize de yazdı.
İçindekiler aşağı yukarı Mahmut Bey in özetledikleriydi.
Efendiler, İstanbul Hük meti ile haberleşmeyi kesişimizin on beşinci günündeyiz.
Mill karara karşı muhalefet durumuna geçen bazı yerler, ister istemez mill akıma uymaya mecbur edildi.
İstanbul a, her gün bütün memleketten, hük metin düşürülmesi isteği ile ilgili telgraflar yağdırılmaya başladı.
İtilaf Devletleri nin Anadolu da dolaşan subay ve memurları, her yerde açıktan açıga, Milli Mücadele ye karşı tarafsız olduklarını ve memleketin iç durumuna karışmadıklarını söylemeye başladılar.
Bu durum karşısında, Padişah ve Ferit Paşa nın,artık Mill Mücadele liderleri ile uzlaşmaktan başka çıkar yol kalmadığını hesaba katarak, fakat, herhalde mevkilerini de korumak şartıyla, bir uzlaşma yolu olabilecek imkânlar araştırmaya başladıkları kanısına varmak yanlış olmaz inancındayım.
Efendiler, adı geçen rahmetli Abdülkerim Paşa, benim çok eski bir arkadaşımdı.
Pek namuslu, gayretli, temiz kalpli bir vatanseverdi.
Selânik te, ben kolağası o binbaşı olarak aynı büroda çalışmış, yıllarca özel arkadaşlık etmiştik.
Rahmetlinin tavır ve durumundan bir tarikata bağlı olduğu anlaşılıyordu.
Bazı tekkelere devam ettigi de görülmüştür.
Ancak, herhangi bir şeyhe bağlılığını bilen yoktur.
Çünkü, kendisini inançları ve vicdan değerlendirmelerinde taşıdığı manevi derece bakımından hazret i evvel , büyük hazret olarak kabul eder, kendi dostluk çevresi içinde yer alanlara, kendisince, karşısındakinde gördüğü yeteneğe uygun hazret, kutup gibi makamlar verirdi.
Bana kutbu l akdab derdi.
Şimdi açıkyacağım görüşmemizde de bu noktalara tesadüf edeceğiz.
Kerim Paşa nın, kendine has bir konuşma ve yazış tarzı vardı.
Kerim Paşa, çok samimi ve zamanında kendisine büyük şöhret kazandıran yüksek bir söz söyleme gücü ile konuşur ve öyle yazardı.
Kendisinde, inandırma güç ve kudreti oldugu da sanılır ve öyle kabul edilirdi.
Bizim Selânik te bulunduğumuz sıralarda, orada ordu komutanlığı ve ordu müfettişliği ile bulunmuş olan Hadi Paşa, Kerim Paşa yı açıkladığım vasıflar ile, dostlar arasında sayılır ve sevilir bir kimse olarak tanımıştı.
İşte Ferit Paşa nın kabine arkadaşı Hâdi Paşa , sıkışmış olan Padişah ın ve Ferit Paşa nın pek elverişli bir yolla imdadına yetişmek istiyordu.
Kerim Paşa, Ali Fuat Paşa yı da Selânik ten tanıyordu.
93
Efendiler, 27 28 Eylül 1919 gecesi, gece yarısına bir saat kala telgraf başında, Kerim Paşa ile karşı karşıya geldik.
İki taraf biribirini şu sözlerle tanıdı Sivas Mustafa Kemal Paşa telgraf başındadır.
Kerim Paşa ya söyleyiniz, buyursunlar diyorlar.
İstanbul Yüksek şahsiyetleri, Mustafa Kemal Paşa Hazretleri misiniz, ruhum?
Ben Evet, sayın Kerim Paşa Hazretleri,dedikten sonra Kerim Paşa Sivas ta Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne adresini yazdırdı ve Paşa ya söyleyiniz anlar Hazret i Evvel karşınızdadır.
sözlerini bir çeşit parola gibi ilâve etti.
Kerim Paşa Zâtıâl lerinin afiyetleri iyidir inşallah kardeşim.
diye başladı.
Kerim Paşa nın İstanbul Hük meti tarafından kalbinin temizliğinden ve ahlâkının güzelliğinden yararlanılarak nasıl aldatıldığını anlamak için, sözlerinin başlangıcını kendisine olduğu gibi tekrarlatacağım.
Rahmetli Kerim Paşa şöyle devam etti Vatanın iyiliği için büyük vatansever kardeşimle ve sayın temsilci kardeşlerimle görüşmek isterim.
Ayağınız toprağına ulaştırılmak üzere Ali Fuat Paşa vasıtasıyla bir telgraf göndermiştim.
İşte, zâtıâl nizin eline ulaşan o telgraftaki esaslar üzerinde inşallah sevindirici bir çözüm buluruz.
Memleketin geçirmekte olduğu nazik ve pek önemli karışık devreyi Allah ın l tfu ile kolayca aydınlığa çıkartınz.
Bunun için de Allah ın keremi ve nurdan yaratılmış kurtarıcı emellerinizin gönül mürş di ile, bu konuda önemli şeyler konuşarak, vatan için olan dileklerimizi birleştirelim değil mi?
Pek anlayışlı ve tedbirli kardeşim!
Ne buyurursunuz, ruhum?
Yere bâtasıca kötü niyetlilerin bu güzel memleketimiz üzerindeki iftiralarına ve açıktan açığa kötülük yapmalarına engel olalım, onların ümitlerinin pusularında kötürüm ve cansız olarak bırakalım, Yalnız hük met ile milletin sırf vatanın kurtuluşu ile ilgili hizmetlerini ve işlerini birleştirelim.
Çünkü ortak ve yüce gaye aslında hep birdir.
Vatan düşüncesiyle gösterilen bunca asil tepkilerin, medeniyet dünyası karşında aziz topraklanmızın korunması ile ilgili en büyük vatanseverlik olduğunu bir kere daha belirtmek üzere içinde bulunduğumuz durumun güçlüklerini yok edelim ve buna bir çare bulmak için de bu aziz kardeşiniz ile gör şmeye başlayalım, bekliyorum kardeşim.
Bu teşebbüsüm hakkında, hük metin geniş ölçüde iyiniyet gösterdiğini ilâve ederim, ruhum!
Efendiler, Kerim Paşa ile 27 28 Eylül, gece yarısından önce saat 23.00 te başlayan bu görüşmemiz, sabah saat 07.30 a kadar tam sekiz buçuk saat sürdü.
Üç ana noktaya ayrılabilen bu görüşmemiz, yazıda esercedit denilen büyük tabaka kâğıtlardan yirmi beş sayfayı doldurdu.
Bunların hepsini burada okuyarak sabrınızı kötüye kullanmaktan korkarım.
Rahmetli Kerim Paşa nın, sağlam görüşlere ve kendi inancına ters düşmesine rağmen maalesef güçlü bir mantığa da dayanmayan bu tatlı sözlerinin ve tantanalı cümlelerinin okunup dinlenebilmesi için, yayınlayacağım belgeler arasında bu konuşmaya da olduğu gibi yer vereceğim.
Yalnız, bu görüşmede her iki tarafın güttükleri hedef ve dayandıkları temel noktalar hakkında, özellikle sonucu bakımından kısa bir fikir verebilmek için müsaade buyurursanız bu noktaların her birine bir parça dokunacağım.
Kerim Paşa nın bilginize sunduğum ilk telgrafına karşılık verirken biraz da onun tarz ve üsl buna uymuş olduğum görülecektir.
Cevabımda, ben de böyle başladım Kerim Paşa Hazretleri ne kutbü l akdâb deyiniz, anlar diye başladıktan sonra şimdi cevap veriyorum dedim.
Pek sayın ve temiz kalpli kardeşim .Abdülkerim Paşa Hazretleri ne.
Tanrı ya şükürler olsun, sağlığım yerindedir.
Büyük ve asil milletimizin meşru haklarının bilincine varmış, onu korumaya ve savunmaya bütün varlığı iIe girişmiş olduğunu görmekle pek mutluyum... Karşılıklı görüş belirtmek 94
hususunda gösterilen isteğe içten gelerek teşekkür ederiz... Fuat Paşa aracılığı ile çekilmiş olan telgrafın içindekileri öğrenmiş bulunuyoruz ...
Dayanak noktası olarak kabul buyurulan bildiride ileri sürülen hususların, Ferit Paşa ve arkadaşlarına karşı yöneltilmiş bir haykırış ve çıkışma olduğu azıcık bir düşünme ve inceleme ile anlaşılacak açıklıktadır.
Padişah ın kalbini derin üzüntülere boğan durum ve davranışlar, milletimiz tarafından değil, Ferit Paşa, Dahiliye Nâzırı Adil Bey Harbiye Nâzırı Süleyman Şefik Paşa ve bunların çalışma arkadaşları olan Harput Valisi Ali Galip Bey, Ankara Valisi Muhittin Paşa, Trabzon Valisi Galip Bey, Kastamonu Valisi Ali Rıza Bey ve Konya Valisi Cemal Bey tarafından işlenen kötülüklerle ortaya konmuştur.
Malatya daki ihanet teşebbüsü, Çorum daki haince tertip, Konya daki kanlı teşebbüs eğer içyüzleri ile bilginize ulaşmış değilse, zâtıâl lerinizi bir çözüm başlangıcı olarak düşündüğünüz noktadaki isabetsizlikten dolayı mazur görürüz... Yabancılann görüşlerinin lehimize döndüğü tamamiyle doğrudur.
Ancak, bu dönüş, hiçbir vakit Ferit Paşa Hük meti nin güttüğü siyasetin sonucu değildir.
Bu sonuç, milletimizin varlığını göstermek ve ispat etmek için kendi kendine girişmiş olduğu kararlı teşebbüsünün eseridir.
İşte bu konuda Zâtışâhâne yi aldatıyorlar.
Kurtuluş çaresi ve yaşama ilkesi ancak ve ancak Kuva yı Milliyenin önderliğinin benimsenmesinde ve mill iradenin hâkim olmasındadır.
Bu sağlam ve meşru temelden en küçük bir sapma, Allah korusun, devlet, millet ve vatanımız için pek acı bir yıkım getirir... MiIIetimizin asil mücadelesini kötüye yormaktan ve etrafa öyle tanıtmaktan geri durmayan kötü niyetli aşağılık kimselerin çok olduğu bir gerçektir.
Ancak, asıl derin bir esefle karşılanacak olan husus, bu kötülükten başka bir şey düşünmeyenlerin başında, sonsuzluğa kadar yaşayacak olan devletimizin sadrazamı Ferit Paşa ile nâzırlık mevkilerini tutan dil Bey, Süleyman Şefik Paşa gibi devlet adamlarının yer almış bulunmasıdır.
Memleketimize takım takım bolşeviklerin girdiğini ve Mill Mücadele nin bir bolşevik, mücadelesi olduğunu resm olarak ilân eden ve yayan bu bahtsızlardır.
Asil ve temiz Mill Mücadele mizin, İttihatçıların son çırpınışları ve kanlı hareketleri olduğunu ve onların parasıyla yürütüldüğünü resmen ve açıktan açığa bütün dünyaya ve yabancı gazetecilere söyleyen bu gafillerdir.
Anadolu da karışıklık olduğunu basın yoluyla resmen ilân eden ve Ateşkes Anlaşması nın özel maddesine göre aziz vatanımızı düşman işgaline uğratmak isteyen bu cahillerdir.
Malatya nın Müslüman halkı ile Sivas ın Müslüman halkını biribirleri ile boğazlaşmaya sürüklemek isteyenler bu zavallılardır.
Mill Mücadele nin önüne geçeceğim diye Sivas ın ve mill duyarlığın görüldüğü her yerin yabancılar tarafından işgalini isteyen bu hainlerdir.
Bununla birlikte, bizim en yüce gayemiz, tıpkı siz kardeşimin düşündükleri gibi, kötü niyetlilerin bu güzel memlekete yönelttikleri iftiraları ve açıktan açığa yürüttükleri mel unlukları kırmak ve onları kendi ümitlerinin pusularında körkötürüm ve cansız düşürmek, devlet ile milletin faaliyetini sırf vatanın kurtuluşu ile ilgili noktada birleştirmektir.
Yüce Tanrı ya şükürler olsun, bu gayenin gerçekleştirilmesinde, artık milletimiz her türlü kötü niyet belirtilerini kırmış, bütün kahramanlığı ile dönüşü olmayan kesin adımlarını atmıştır.
Yabancılar bile, milletin yaygın gücünü ve kesin kararını, buna karşılık İstanbul Hük meti nin ne kadar soysuz ve milletle ilgisi bulunmayan âciz bir hey et olduğunu iyice anlamıştır.
Merzifon u boşalttılar.
Samsun u da boşaltmaya başladılar.
İç işlerimize ve Mill Mücadele mize karşı tarafsız kalacaklarını söylüyorlar.
İşte mill teşebbüslerimizin, istiklâlimizi güvence altına alma yolunda elde etmeyi başardığı ilk sonuç budur.
Mill akım, İstanbul da Kanun ı Esas hükümlerine uyulmasını sağlamakla sonuca ulaşacaktır.
Şimdiki hük metin, geniş ölçüde bir iyiniyete sahip olduğunu sanmanın doğru olmadığını arz etmeme müsaade buyurmanızı rica ederim.
95
Ben, daha Erzurum da iken Ferit Paşa ya gerçeği ve durumu açıklayarak, milletin kuvvet ve iradesine karşı çıkacak hiçbir kuvvet kalmadığını yazmış kendisini, karşı koyma ve engelleme yolunda devam etmemesi gereği ile uyarmıştım.
Bu gafil zat, buna cevap vermediği gibi, milli akımın birkaç kişinin körüklemesinin eseri olduğunu da ilân etti.
Çıkar hırsı ile, bilgisizlik gaflet ve körlüğü ile iki tarafı da idare ederek mevkilerini koruyabilecekleri şeklinde boş bir zan içinde bulunan birkaç valinin aldatıcı raporlarını benim tertemiz ve vatanseverce uyarılarımdan daha üstün tuttu.
Bugün, her türlü kötülük, hainlik, beceriksizlik ve zavallılık durumunda kaldıktan ve millet de bütün olup bitenlerin içyüzünü tam bir açıklıkla kavradıktan sonra, bize düşen görev, hemen mill dâvâyı benimseyecek yeni bir kabinenin iş başına gelmesini sağlamaktır.
Eğer şimdiki kabinenin şahısları ve hayatları bakımından herhangi bir çekinceleri varsa, bugün için bu gibi şeylerle uğraşma tenezzülünden pek yüksek olan milletimiz adına kendilerine istedikleri söz ve güvenceyi vermeyi de milletimizin çıkarı açısından gerekli sayarız.
Ancak, tuttukları yanlış yolda inatla direnmeye devam edecek olurlarsa, bundan doğacak sonuçların sorumluluğu kendilerine ait olacaktır.
İşte yapılan bu iyi niyetli teşebbüs dolayısıyla, durumu bir defa daha ve son olarak, asil yüksek şahsiyetleri gibi kalbi gerçekten de vatan ve millet sevgisi, padişaha muhabbet ve bağlılıkla dolu olan ve kardeşlik hatıralarını daima saygı ile taşımakta olduğum siz kardeşim Abdülkerim Paşa Hazretleri ile de bildirmiş olmak, bizim için her türlü vicdan huzurunun daha da sağlamlaşmasına vesile olmuştur.
Efendiler, buraya kadar söylediklerim bir tek maddenin özetidir.
Bundan sonra gelen maddede Mill Mücadele bütün genişliği ile İstanbul a doğru ilerlemektedir.
Ferit Paşa ve arkadaşları bunu bilmektedir.
Zâtıâl leri de bu bilgileri işleyip aydınlanınız dedikten sonra, o günlerde yapıLmış olan başarılı hareketlerin raporlarını özetleyerek açıkladım ve artık bütün bu hareketleri durdurmak yalnız ve ancak bir tek şeye bağlıdır.
O da kabine başkanlığının mill dâvâyı bütün anlamıyla benimseyecek bir zata verilmesi ve o zatın da bu mill dâvâyı kavrayarak ona göre tedbir almaya girişmesidir .
dedim.
Bütün bu söylenenler karşısında siz kardeşimin de bir düşünceleri varsa l tfen bildirmenizi rica ederim cümlesinden sonra, Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Hey et i Temsiliyesi adına Mustafa Kemal diye imzamı koydum.
Bundan sonra Kerim Paşa Önce, zâtıâl leriyle birlikte olan sayın zevatın hepsine selâm ve saygılarımızı arz etmek ve duyurmak l tfunda bulunmanızı rica ederim girişi ile görüşmemizin ikinci noktasına geçtiler.
Kerim Paşa devam etti Başladığım kısa konuşmanın bütün safhalarını zâtıâl niz anlattınız.
İşin çözüme götürülmesi bakımından iki yerde isabet gösterilmediğini söyleyerek mazur görüleceğimi belirttiniz.
Gerçi, bütün durumlar ve çeşitli bölgelerdeki olaylar bilinmedikçe, bir konuda hakemlik etmek güç ise de, memleketle ilgili bir işin çözüme bağlanmasında bize ışık tutan, tertemiz vatan endişesi olduğundan, dayanağımız sağlam ve açıktır.
Vatanın alın yazısına karar verileceği şu sıralarda, tek vücut olarak birleşmiş bir millet ve hük metin göreceği işi göz önünde bulundurarak, bunun kolaylıkla bir çözüme ulaşması dileğimi arz etmek isterdim.
Padişahın hareket noktası olarak aldığıma işaret buyurduğunuz bildirisini anlamakta bendenizin yanılmış olması mümkündür.
Yalnız, müsaade ediniz de, asıl, işlerin çözümünde en büyük dayanak sayılan bu yüksek bildirideki toplayıcı yönleri açıklayarak, Padişah ın sözlerinin neleri içine almış olduğunu belirteyim.
Ben zannediyorum ki, Padişahımız...
Ben, derhal Kerim Paşa nın devam etmesine fırsat vermeden Şunu yazdırdım 96
Kerim Paşa Hazretleri, gereğinden fazla açıklama yapmak, her ikimizi de asıl gayeden uzaklaştırabilir.
Bir de Padişah ın bildirisinin yorumları ile fazla uğraşmanın yararı yoktur.
Rica ederim asıl konu üzerinde görüşelim.
Kerim Paşa cevap verdi Asıl konu üzerinde görüşeceğiz.
Müsaade buyurursanız devam edelim efendim.
Ben Rica ederim en son söz ve teklif üzerinde anlaşalım, dedim.
Kerim Paşa Evet, oraya geleceğiz efendim.
FERİT PAŞA KABİNESİ ÇEKİLMELİDİR Söze ben devam ettim ve Kerim Paşa Hazretleri, meşru çalışmalarımızın ve milli tepkilerimizin artık daha fazla kötüye yorulmasına ve düzeltilmeye muhtaç görülmesine hele bu düzeltme ve değiştirmeler içinde, suçluluğu ve hainliği ortaya çıkmış bir kabine üyelerinin meşru olmayan savunmalarının esas alındığını görmeye tahammülümüz yoktur.
Biz, son durumu açıklayarak milletin kesin isteğini arz ettik.
Bilmem tekrarı gerekli midir?
Zâtıâl leri sonuçlandırılması gerekli bu mill isteğe karşı, Ferit Paşa Kabinesi nin, devletin en yüksek sadrazamlık mevkiini hâlâ kirletmesine aracılık etmek istiyorsanız, bu gayretiniz hiçbir yararlı sonuç veremeyeceği gibi siz kardeşimiz hakkındaki eski kardeşlik duygularımızın da sarsılmasına yol açacağından endişe ederim.
Şimdi, Ferit Paşa, bir an bile kaybetmeden mevkiini bir namuslu kimseye bırakacaksa ve buna siz de inanıyorsanız, çözüm bekleyen hiçbir güçlük kalmamış demektir.
Aksi takdirde, aracılığınız, kalbinizin kırılmasından ve boşuboşuna yorgunluktan başka bir sonuç vermeyecektir.
Ferit Paşa, mevkiini korumaya devam ederse, kendisinin çok acı bir sonla karşılaşmasına yol açacaktır.
En son ve en kesin söz şudur Maksadı.mız bu sarsılmaz gerçeği Padişah ın bilgisine sunmaktır.
Siz, ancak bu asil görevi yerine getirerek bugün vatan ve milletin yüksek kişiliğinizden beklediği din ve mill görevi yapmış olursunuz.
Kerim Paşa, Sözü uzatmamak elbette asıl maksattır diye başlayarak, sözü gereğinden fazla uzattı.
Bu uzun sözler şu cümle ile son buldu Burada vatan için yaptığım şu teşebbüs elbette Allah ve millet katında bütün asaletiyle bezenmiş olarak kalır ve işin gerçek sahibi olan her şeye kadir ulu Tanrı, millet ve vatanın kurtuluşunu sağlayacak esasları orada bulunanlara böylece bağlayarak tamamlar.
Ulu Tanrı güçlükleri çözücüdür.
Değerli gözlerinizden öperim.
Yeniden cevap verme sırası bana gece yarısından sonra saat 4.30 da geldi.
Kerim Paşa nın dokunduğu noktaları karşılıksız bırakamazdım.
Ben de uzun düşünceler ileri sürdüm ve sonunda O halde, dedim, bizim ve sizin gibi onur sahibi ve vatansever kimselerin yapacakları teşebbüsün gayesi ne olmak gerekir?
Yönetiminin her dakikasından millet için, gelecekteki kaderimiz için yeni bir yıkım yolu hazırlamaktan başka bir sonuç beklenmeyen Ferit Paşa ile milletin arasını bulmak imkânsızlığn ile uğraşmak mı, yoksa bir an önce bu meşru olmayan kabinenin yerine millet ve memleketin ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikte yeni bir hey etin devlet işlerini üzerine alması gereğini Padişah a bildirmek üzere yol aramak mıdır?
L tfedip bu iki noktadan biri için evet veya hayır şeklinde cevap verirseniz, Tanrı ve millet katında bütün asaletiyle değerli kalacağına şüphe olmayan bu asil teşebbüsünüzün bizlerle ilgili yönünü tamamlamış olursunuz.
Kerim Paşa, istediğimiz kısa cevaba yine uzun bir cevap verdi Fakat bu uzun sözler arasında, bazı cümlelerle, bize padişahın aldatılmış olmayıp her şeyi bildiğini anlatıyordu.
97
Kerim Paşa nın bazı cümlelerinde şu sözler vardı Yüce padişahlık katı kesin karar ve çözüm makamı olup meşru bir devlette bu yüksek makam, bütün millet fertlerinin yöneleceği mihraptır.
Anadolu nun bütün dileklerinin Halife Hazretleri ne duyurulduğu hakkında bendenize bilgi vermişlerdir.
O halde, millet işlerinin yöneleceği ve dileklerinin kabul edileceği yüksek bir makam olan Padişahımız Efendimiz her şeyi bilmektedir.
Kerim Paşa, kendisine has cümlelerle devam ettiği görüşlerine şöylece son verdi Ulu Tanrı, nice yüksek sebepler yaratarak ve telkin ederek bu çözülmesi güç düğümü bütünüyle çözecektir.
Elbette ki, Tanrı nın buyruğu güzeldir ve yakındır.
Tanrı nın eli bütün ellerden üstündür.
Geleceğimiz, Tanrı nın l tfu ile milletçe lâyık olduğumuz yücelikte uğurlu ve hayırlı olacaktır.
İşte Kerim in inancı budur aziz ruhum.
Bu defa Efendiler, gece yarısından sonra saat 6.10 a gelmiş olmasına rağmen, üçüncü safhanın açılmasına ben sebep oldum.
Merhum Kerim Paşa nın pek hoşlandığını bildiğim bir ifadeyle Büyük Hazret diye söze başladım Ümmetin ve milletin yüce mihrâbı olduğu içindir ki, milletin dileklerini bildirme yolunu bulma teşebbüsünden geri durmadık.
Yalnız, zâtıâl nizi büyük bir yanlışlıktan kurtarmak maksadıyla arz edelim ki, Anadolu nun bütün dileklerinin Halife ye duyurulduğu hususundaki sözlere, milletin daha, kesin bir güveni yoktur.
Çünkü, millet bilmektedir ki, Padişah, hainlikleri ortaya çıkmış birkaç kişiyi millete tercih buyurmazlar.
Kerim Paşa nın dokunmuş olduğu noktalara cevap verirken şunları da söyledim Pek güzel ve yakın olan Tanrı emrinin yerine gelmesi ile, bahtsız ve zulme uğramış asil milletimizin kurtuluşa ve huzura kavuşmasını yüce Tanrı nın denizler kadar engin olan koruyuculuğundan ümitle diler ve ufukları hep inatçı bir dumanla sarılı olan İstanbul daki bazı kimselerin gerçeği görmemek için aşağılıkça direnen duygularının eriyip kaybolmasını bekleriz.
Milletin asil ruhu da işte böylesine duygularla doludur.
Yalnız tekrarlamama müsaadenizi rica ederim ki, evet veya hayır şeklinde karşılık verilmesini istirham ettiğimiz sorular maalesef karşılıksız bırakılmıştır.
Azizim, Allah ın eli bütün ellerden üstündür.
Ancak bununla birlikte güçlükleri yenmeye ve problemleri çözmeye girişenlerin kesinleşmiş bir hedefi olmak gerekti ... Millet, Tanrı nın buyruğunu yerine getirecektir ve buyurduğunuz gibi milletçe elde edeceklerimiz hayırlı ve uğurlu olacaktır.
L tufkâr dualarınızın eksik edilmemesini rica ederim.
Gayret bizden, yardım ve kolaylık ölümsüz Tanrı dandır.
Mustafa Kemal Artık Kerim Paşa nın yorulduğu anlaşılıyordu.
Son iki sözüm ruhum diyerek mill dâvâ nın ilkelerini üstün tutmak ve korumak şartıyla, içten gelen dileklerin sayılıp döküldüğünü ve Tanrı nın eli.. yüce âyetinin, Tanrı tarafından hayırla kabul buyurulması için kullanılmış olduğunu söyledikten sonra Allaha ısmarladık yine görüşeceğiz... diyerek çekilmek istedi.
Bırakmadık!
Son sözü biz söylemek istedik ve dedik ki Kardeşimizin hatırında kalsın diye son bir cümle arz ediyorum Millet güçlü, her şeyi kavramış ve tuttuğu yolda kesin kararlıdır.
Mill Mücadele hızlı bir gelişme seyrindedir.
Yüce ve Şevketli Padişahımız Efendimiz in l tuflarının ve sevgilerinin bir belirtisi olmak üzere karar vermelerinin ve soruna çözüm getirmelerinin zamanıdır Efendiler, bundan sonra Ferit Paşa Kabinesi ancak üç gün dayanabilmiştir.
98
Kendisi ile görüşemediğim dostum Rahmetli Kerim Paşa nın bazı kimselere söylediğine göre, bu görüşmemizi olduğu gibi Padişah a göstermeyi başarmış ve bunun üzerine direnme gücü kırılmış.
Kerim Paşa nın Kara Vasıf Bey e yazmış olduğu 8 Kasım 1919 tarihli mektubunda da buna işaret edilmiştir.
Rahmetlinin bu mektubunda şu satırlar vardır Eski sadrazam en son yapılan görüşme, bunun yol açtığı sürekli etki ve cidd tartışmalar sonunda, çekilmek gerektiğine inanarak ve bütün direnme gücü kaybolarak istifasını sundu... İşte sessiz sedasız, vatarı için çalışan ve tek başına bendenizin tertemiz gayreti ile başarılan büyük olay budur.
.
Dikkate almak gerekir ki, bu yazıları ben yazmıştım.
Eski sadrazam ile Padişahımız Efendimiz Hazretleri, bütün bu görüşmelerin sonuçlarını öğrendikten sonra, dayandıkları sağlam temeller karşısında kararlarını vermişlerdir.
.
.
Yapılan teşebbüsün ve yazılan yazıların ne dereceye kadar önemli noktaları içine aldığı ve nasıl bir dürüst vicdan ve keskin görüşle, yaşanan gerçeklerin kâğıda geçirildiği, elbette Tanrı katında ve milletin tarih değerlendirmesine asaletle bezenmiş bir değer olarak kalacaktır.
.
Beni, bütün bunları sayıp dökmeye yönelten gerekçeler, geride kalmış olayları gerçek yüzleri ile ortaya koymaktır...
Rahmetli Kerim Paşa mektubunun sonunda, abu kâğıdımın bir kopyasını Hey et i Temsiliye ye göndermek l tfunu esirgemezseniz, büyük gerçeklerin tam olarak ve birlikte yayınlanmasına yardım etmiş olursunuz demiş.
Oysa, bana mektubun kopyası değil aslı gönderilmişti.
Bu mektubu da yayınlanacak belgeler arasına koyacağım.
Efendiler, bu görüşmenin yapıldığı gecenin ertesinde, yani 28 Eylül günü, görüşme özeti bütün kolordulara şifre ile bildirildi.
TRABZON DAN GELEN TEKLİF Rahmetli Kerim Paşa nın Fuat Paşa ya yolladığı ilk telgrafında, İstanbul daki yüksek mevkili şahısların mücadele liderleriyle belli bir yerde buluşup konuşmalarından söz edildiğini görmüştük.
Bunun benzeri, fakat aksine yani Anadolu dan İstanbul a gitme yolunda bir teklif de, bundan daha önce Trabzon dan çıkmıştı.
Müsaade buyurursanız bunu biraz açıklayayım Trabzon Valisi GaIip Bey, 18 19 Eylül tarihlerinde teftiş göreviyle Ardasa da bulunuyordu.
Kâzım Karabekir Paşa nın Ardasa ya gidip vali ile görüşmesi kriz konusu idi.
Bu konu üzerinde 19 Eylülde telgraf başında Kâzım Karabekir Paşa ile görüştük.
Sebebi Trabzon dan aldığım 18 Eylül tarihli bir telgraftı.
Kendisine olduğu gibi verdiğim bu telgrafta Milli çıkarları bozan altı maddeyi kabul etmiyoruz Bu altı madde İstanbul ile ilişki kesme konusundaki emirdir .
Arzedeceklerimizin Zâtışâhâne ye ulaştırılması da oraya gönderilecek bir hey etle sağlanabilir kanısındayız denilmekte idi. Kâzım Karabekir Paşa, makine başında Trabzon Valisi ile görüşmüş, özetini bildirdi.
Vali soru tarzında birtakım görüşler ileri sürmüş.
Karabekir Paşa uygun karşılıklar vermiş.
Vali, en sonunda İstanbul a bir hey et gönderilerek durumun Padişah a arzını ve bu hey etle birlikte kendisinin gitmesini teklif etmiş ise de, artık bizim çeşitli yollarla konuyu arza bir çare düşünmüş olmamız dolayısıyla, bu düşüncesinden vazgeçmiştir.
Böyle bir hey etin gitmesi ve buna sarayın durumunu iyi bilen Gümüşhane temsilcisi Zeki Bey in de katılması teklif edilmektedir denilmekte idi. Gariptir ki, iki gün sonra, yani 21 Eylül 1919 da, Torul daki Yarbay Halit Bey in gönderdiği bir şifrede de bu hey et meselesinden söz ediliyordu.
Fazlasıyla kuşkuya düşen Padişah ı yabancıların ve Ferit Paşa nın kucağına atmamak için, İstanbul a gizlice bir hey et gönderilmesinin uygun olacağı, eğer bu hey ete Servet ve Zeki Beyler de temsilci olarak alınırsa kendilerinin sevinerek kabul edecekleri, Zeki Bey in ağzından bildiriliyordu.
Halit Bey e 22 Eylül de verdiğim cevapta Zeki ve Servet Beyler in de içinde bulunacağı bir hey etin İstanbul a gönderilmesinin uygun olmadığını bildirdim.
24 25 Eylül tarihinde Hâlit Bey den aldığım bir telgrafta, Trabzon daki muhalefetin başı durumunda olan Trabzon Valisi Galip Bey i, kolordunun ve Erzurum valisinin 99
davetini kabul edip Erzuzum a gitmediğinden, mecburiyet karşısında ve silâhlı koruma ile bu gece 24 25 Eylül Erzurum a gönderdim deniliyordu.
Efendiler, garip bir tesadüf değil midir ki, rahmetli Kerim Paşa nın ilk aracılık telgrafı, Trabzon valisinin tutuklandığı gecenin ertesi günü, Trabzon da, vali, Zeki ve Servet Bey lerle, bunların aldatması üzerine bazı kimselerin İstanbul ile ilişki kesme konusundaki teşebbüslerinin ve İstanbul a bir gizli hey et olarak gitme plânlarının başarısızlığa uğratılmasının gerçekleştiği bir günde, yani 25 Eylül günü çekiliyor ve bizi ancak 27 28 Eylül gecesi aramak gereği duyuluyor.
Yazışmaların şeklinden anlaşıldığına göre, Erzurum a giden Vali Galip Bey, Kâzım Karabekir Paşa ya, yeniden İstanbul a bir hey et aracılığı ile başvurmaktan söz etmiştir.
Bununla ilgili olarak, Paşa nın 27 Eylül tarihli bir olur isteme telgrafını alıyoruz.
Buna 28 Eylülde karşılık olarak çekilen telgrafta, Kerim Paşa ile yapılan görüşmemin özeti verildikten sonra, söz konusu müracaatın gerekli görülüp görülmediğinin bilrdirilmesini rica ederiz.
Gerekli görüldüğü takdirde, Trabzon valisinin, Mill Mücadele mize karşı gelme konusunda Dahiliye Nâzırı Adil Bey den hiçbir farkı olmadığından, kendisinin asil Mill Mücadele mize hiçbir şekilde karışmasına müsaade buyurulmamasın karşılığı veriliyor.
Kâzım Karabekir Paşa nın 30 Eylülde verdiği karşılıkta Trabzon valisinin bu gibi işlere karıştırılmaması konusundakim düşüncemizin yerinde olduğu kabul edildikten sonra, Trabzon un durumunda çoktandır beklenen düzelme gerçekleşti deniliyordu.
Efendiler, son olarak sunduğum bilgilerle bir gerçek üzerinde daha düşünceleri aydınlatmak isterim.
Trabzon Valisi Galip Bey ile Zeki Bey, saray ve Ferit Paşa ile ilişki içinde idiler.
Bir hey et halinde İstanbul a gitmekten maksatları, mill gayeye hizmet değil, orada gerekenleri aydınlatarak ve bazı tedbirler tavsiye ederek, yeni talimat almak gibi bir maksada dayandığına bence şüphe yoktur.
Nitekim, Zeki Bey daha sonra İstanbul a gidince, arkasından gerektiği kadar para ve cephane göndermeye söz verilerek ve özel bir talimat ile Trabzon ve Gümüşhane dolaylarında örgütler kurmak üzere göndlerilmiştir.
Kendisini İnebolu da tutuklatıp Ankara ya getirtmiştim.
Bana, bu söylediklerinin hepsini itiraf etti.
Yalnız, sözde İstanbul u aldattığını, alacağı para ve silâhları bize teslim etmek niyetinde bulunduğunu söyledi.
Buna o gün ve hattâ bugün bile inanacak saf kimseler bulunabilir mi?
Bununla birlikte, ben bu zâtı, Erzurum Kongresi ndeki ilişkinin hatırasına saygı duyarak, yalnız gerekli uyan ve nasihatlarda bulunmakla yetinmiş ve serbest bırakmıştım.
İLK BOZKIR OLAYI VE İZMİT MUTASSARRIFI NIN KARŞI KOYMASI Efendiler, İstanbul Hük meti tarafından kolordu komutanı olarak Konya ya gönderilen Sait Paşa yı 30 Eylülde İstanbul a geri gönderdik.
Konya Valisi kaçak Cemal Bey in kaçışından önce tertiplediği ilk Bozkır olayının önüne geçmek için, 20 nci Kolordu ve Niğde de 11 inci Tümen vasıtasıyla ve bunların yardımlarıyla gerekli tedbirler alınarak, İstanbul un, çıkmasını beklediği olayları önledik.
Ereğli, Bolu, Adapazarı, İzmit dolaylarında kurulmasına çalışılan Kuva yı Milliye teşkilâtı, Eylül ayının son günlerinde büyük bir hassasiyet göstermeye başladı.
O çevrelerdeki Kuva yı Milliye liderleri, kabinenin direnmesi halinde İstanbul a harekete hazır bulunduklarını bildiriyorlardı.
Bu hususu, 28 Eylülde, bütün memlekete ve tabi olarak İstanbul a da bir genelgeyle bildirdik.
Ancak, İzmit şehrinde, 2 Ekim günü olumsuz denebilecek yeni bir durum karşısında kaldık.
O tarihte, İzmit mutasarrıfı, Suat Bey adında bir zattı.
Kendisini telgraf başına çağırdık.
Son günlerde yapılan tebliğlerin hepsinin alınıp, gereklerinin yerine getirilip getirilmediğini sordum.
Mutasarrıf Bey, yaptığı açıklamada diyordu ki Yapılan tebliğleri aldım.
Anlaşmazlık ve karışıklık olmaması için halkı serbest bırakarak dinlemeyi en doğru hareket saydım.
Olumsuz süylentiler vardır.
Hey et i Temsiliye den açıklama istemek ve özellikle maksadın İttihat Hük meti ni önceki şekliyle yeniden diriltmek olup olmadığını kesin olarak anlamak kararındadırlar.
Bendeniz en tarafsız bir kimse olarak huzur ve güvenliği koruma görevini yüklenmiş bulunuyorum.
Her kim ve her ne için olursa olsun, sonucu bilinmeyen bir macerayla başkalarını sürüklemeyi doğru bulmam.
Telbirli ve ihtiyatlı hareket etme yanlısı olduğumu bütün tecrübelerime dayanarak arz ederim.
100
Verdiğim cevap aynen şu idi Sıvas, 2.10.1919 Suat Bey e C İzmit te en küçük bir anlaşmazlık ve karışıklığa meydan vermemek asıl görevimiz olduğu gibi, tarafımızdan da özellikle rica edilmiş bir husustur.
Mill teşkilât ve mücadelemizin meşru maksadını ve niteliğini gerek zâtıâl nize gerek İzmit teki birçok kimseye ve bütün dünyaya karşı yazmış ve yazmakta bulunduğumuz bildiri ve açıklamalarla, en kinci düşmanlarımıza bile anlatmış olduğumuza şüphemiz kalmamıştır.
Artık, ayak takımının dedikodusundan öteye bir değeri olmayan söylentilerin, karar verme konusunda etkili olabileceğine imkân vermiyoruz.
Bundan başka, eğer halkın açıklanmasını istediği noktalar var idiyse, bunlar neden derhal bize sorulup, çözüme kavuşturulmamış bulunuyor.
Siz, tarafsız olarak kalmayı tercih buyuruyorsunuz.
Oysa, tuttuğunuz yol kesinlikle tarafsızlık yolu olamaz.
Çünkü, siz milletin meşru mücadelesine karşı tarafsızlık iddiasında bulunduğunuz halde, haince davranışları ile kanun dışı ve aslında yok hükmünde olan Ferit Paşa Kabinesi nin memurluğunu yapmakla meşgulsünüz.
İttihatçılığın diriltilmesi ile uğraşacak kısır görüşlülerden olmadığımı siz pek güzel anlayabilirsiniz.
Size en temiz duygularla ve fakat bütün kesinliği ile şunu arz ederim ki, siz artık Ferit Paşa Kabinesi ne güven duymuyor iseniz, bunu Dahiliye Nezareti ne resmen bildirmelisiniz.
Eğer milletin hüküm ve isteklerine aykırı olarak Ferit Paşa Kabinesi ne güveniniz varsa, İzmit in sayın halkını meşru olan milli mücadelesinde serbest bırakmak üzere derhal yerinizi terk ile İstanbul a hareket edin.
Bu iki noktadan herhangi birine uymamanız halinde, y ksek şahsınızın karşılaşabileceği durumun sebep ve sorumlusunun yine siz olmuş bulunacağını pek samim olarak bildirmeyi vicdan bir görev sayarım.
Hey et i Temsiliye Adına Mustafa Kemal Mutasarrıf Bey in, Kulunuzu sük netle dinleyiniz efendim, bendeniz iyi ifade edemedim.
Maksadınızın yüceliğinden ve meşruluğundan zaten söz edilemez cümleleriyle başlayan cevabında yazılan satırlar, bizi yarınki cuma namazına kadar kendi halimize bırakınız.
Ferit Paşa ya kimbilir kaç defa kalemle hücum eden bendenizi ne kadar kötü gözle görüyorsunuz efendim cümleleriyle son buluyordu.
Bunun üzerine, ertesi günkü cuma namazına kadar bekleyeceğimizi bildirmek üzere yazdırdığım telgrafa şu iki cümleyi ekledim Sizi kötü gözle gördüğüm şeklindeki zan doğru değildir.
Çünkü, vicdanımız sızlamadan verebileceğimiz hükümler, ancak fiil sonuçlara bağlıdır, efendim O tarihte, İzmit te, Albay Asım Bey adında bir zat tümen komutanı olarak bulunuyordu.
Asım Bey e de, bir iki günden beri, telgraf başında tebligatta bulunulmuştu.
Ancak, hiçbir cevap alınamıyordu.
Onu da 2 Ekim günü makine başına çağırdım ve konuştum.
Kendisine Kabinenin düşeceği ve belki de düşmüş olması kesindir.
Bu bakımdan milletin azim ve iradesi her türlü kararsızlığın üstünde bir güce sahiptir dedikten sonra, kesin düşünce kararını beklemekte olduğumu söyledim .
Tümen Komutanı Asım Bey in uzun özür dilemeler ve görüş bildirmelerle dolu cevabından çıkan elle tutulur anlam, şimdiye kadar cevap vermeyişinin sebebinin İstanbul daki Kolordu Komutanı ndan sorduğu sorulara cevap alamamış olmasından ileri geldiği ve yarınki cuma namazında karar alınacağı cümleleri ile özetlenebilir.
Bazı nasihat ve teşvikleri içine alan cevabımızda başlıca şunları söyledim Ferit Paşa nın yarına kadar çekilmesi pek muhtemeldir.
Bu takdirde, yarınki toplantınız sonunda Zâtışâhâne ye ve kesinleştiği takdirde yeni hük met başkanına, kabinenin mill gayeyi tam olarak benimsemiş tarafsız kimselerden kurulmasının istirham edilmesini ve bunun beklendiğinin arzedilmesini sağlayınız.
Bir de, vatanımızı ve mill bağımsızlığımızı kurtarmak için, kurulacak yeni kabine ile işbirliği hâlinde daha pek çok çalışmaya ihtiyacımız olduğundan, tam bir sük net içinde, Hey et i Temsiliye kararıyla arzettiğim hususları göz önünde bulundurarak teşkilâtlanmaya devam buyurulmasını rica ederim.
101
FERİT PAŞA NIN İSTİFASI Efendiler, ben, Asım Bey e bu son cümleleri yazdırırken 2 Ekim 1919, saat 15.40 ta araya imzasız şöyle bir telgraf girdi Paşa Hazretleri, İstanbul daki yakın arkadaşlar söylediler.
Bütün akşam gazeteleri yazıyormuş.
Ferit Paşa sağlık durumu dolayısıyla istifa etmiş.
Kabineyi kurmak üzere Tevfik Paşa görevlendirilmiş.
Daha sabahtan söyleniyordu, fakat doğrulanmamıştı, şimdi doğrulandı efendim.
Bu telgrafı kim veriyor?
Anlayınız, dedim.
Sormaya zaman kalmadan telgraf şu şekilde devam etti.
Biz, Ankara telgrafçıları, Paşa Hazretleri nin huzurunda derin saygı ile eğiliriz ve vatanımızın başına bir belâ kâbusu olan bu kabinenin devrilmesi için milletin başına geçerek kazandığı başarıyı kutlarız.
L tfen söyleyiniz.
Telgraf haberleşmesi kesildi.
Gerçekten de 2 Ekimde Ferit Paşa Kabinesi düşmüş bulunuyordu.
Ancak, yeni kabineyi kuran Tevfik Paşa değil Ayan dan Birinci Ferik Ali Rıza Paşa idi. Efendiler, sırası gelmişken arz eyleyim.
Bütün telgrafçılarımızın, teşebbüslerimiz ve Mill Mücadelemiz için yaptıkları fedakârca hizmetlerinin mill tarihimizde önemli bir yeri vardır.
Kendilerine bugün açıkça teşekkür etmeyi bir borç sayarım.
ALİ RIZA PAŞA KABİNESİ Efendiler, Ferit Paşa Kabinesi nin düştüğünü ve Ali Rıza Paşa nın kabine kurmak üzere görevlendirildiğini 2 3 Ekim 1919 tarihinde yazdığım bir genelge ile bütün millete bildirdim.
Bu genelgenin bir suretini de bilgi için yeni sadrazama verdim.
2 Ekim günü, yeni kabine başkanıyla bağlantı kurmaya çalıştık.
Ertesi günü Meclis i Vükelâ nın oturumunda Hey et i Temsiliye ile görüşeceklerine söz verilmişti.
Arz ettiğim bu genelgedeki beili başlı noktalar şunlardı 1 Yeni kabine, Erzurum ve Sivas Kongreleri nde belirlenen ve tespit edilen milli teşkilât ve gayelere saygılı olduğu takdirde, Kuva yı Milliye ona yardımcı olacaktır.
2 Yeni kabine, Meclis i Milli nin toplanmasıyla fiili denetleme görevine başlanıncaya kadar, milletin kaderi ile ilgili herhangi bir taahhüde girmeyecektir.
3 Barış Konferansı na tayin edilecek temsilciler, mill dâvâyı gerçekten kavramış ve millelin güvenini kazanmış bilgili ve yetenekli kimselerden seçilecektir.
Bildiride, bu saydığım ilkelerin, yeni kabine tarafından kabul edilmesinin teklif edileceği açıklandıktan sonra, bu konuda başkaca görüşleri varsa, yarın öğleye kadar hemen bildirilmesi isteğinde bulunuldu.
3 Ekim 1919 günü, Sadrazam Ali Rıza Paşa ya yazdığım telgrafta millet, şimdiye kadar işbaşına geçenlerin Anayasa ya ve mill gayeye aykırı hareketlerinden üzüntü duydu.
Bundan dolayı meşru olan haklarını tanıtmak ve mukaderatını ehliyetli ve güvenilir ellerde görmek hususunda kesin kararını verdi.
Gereken sağlam teşebbüsleri yaptı.
Düzenli bir teşkilâtı bulunan Kuva yı Milliye, milletin kesin iradesini tam olarak gösterme ve ispat etme kudretini elde etti.
102
Millet, padişahın güven ve itimadını kazanmış olan yüksek şahsiyetiniz ile saygıdeğer arkadaşlarınızı müşkil durumda bırakmak istemez.
Aksine, yardımcı olmaya bütün içtenlisi ile hazırdır.
Ancak, Hük met içinde, Ferit Paşa ile birlikte çalışmış nazırların bulunması, yüksek hey etinizin görüşleriyle milli gayenin biribiri ile ne dereceye kadar bağdaştığını, büyük bir açık kalplilikle anlamak mecburiyetini doğurmuştur.
Millete tam bir güven gelmedikçe, atılmış olan kurtuluş adımının durdurulması ve yarım tedbirlerle yetinilmesi uygun görülmemektedir.
Bu bakımdan, şu hususların sizce kabul edilip edilmeyeceğini kesin ve açık olarak anlamak isteriz.
dedik ve genelge dolayısı ile belirttiğim üç esası saydık.
Daha sonra, bu temel noktalarda uyuşma bulunduğu anlaşıldıktan sonra, olağan dışı durumun giderilmesi için ikinci derecede bazı hususları da arz edeceğiznizi bildirdik.
Ali Rıza Paşa, bu gün, Saray a ant içmek üzere gideceklerinden telgrafınıza yarın cevap verilecegi bildirildi.
ALİ RIZA PAŞA KABİNESİ NDE SEZİLEN KARARSIZLIK Biz, bazı tavırlardan, Ali Rıza Paşa Kabinesi nde bir çekingenlik, bu kabineyi oluşturan şahıslarında kafalarında bir bulanıklık sezer gibi olduk.
Onun için bazı tedbirler almayı uygun gördük.
Aynı günde bir genelge yazdık.
Bunda, hük met ile millet arasında görüş ve gaye birliğinin sağlandığı bir tebliğ ile bildirilinceye kadar eskiden olduğu gibi resm haberleşmenin kesilmiş bir durumda bulundurulması gereğini bildirdik.
Bundan başka, her taraftan gelen teklif ve görüşleri birleştirerek, bütün kolordu komutanlarına ve Mill Mücadele ye yardımcı olan valilere de 3 Ekim günü, bazı gizli tebliğlerde bulunduk.
Yeni kabine ile ilk temasımıza ait olan bu belgeleri, olduğu gibi yüksek hey etinizin gözleri önüne sermeyi, bundan sonraki haberleşme ve ilişkilerin kolaylıkla anlaşılabilmesi bakımından uygun görüyor.
Müsaade buyurur musunuz?
Şifre Sivas, 3.10.1919 Bütün Kolordu Komutanlarına ve Milli Mücadele ye Yardımcı olan Vali ve Vali Vekillerine Aşağıdaki telgrafın Harbiye ve Dahili Nazırlarına çekilerek sonucun bildirilmesi rica olunur Dahiliye Nâzırı nın haince hareketlerine âlet olarak halkı fiil olarak silâhlandırmaya ve biribirini öldürtmeye kalkışan Konya Valisi Cemal, Elâzığ Valisi Ali Galip ve Malatya Mutasarrıfi Halil Bey lerin tutuklanarak harp divanına verilmeleri, Trabzon Valisi Galip , eski Kastamonu Valileri İbrahim ve Ali Rıza Bey ler ile Ankara Valisi Muhittin Paşa nın herhangi bir göreve getirilmemeleri milletin kanun haklarını çekemediklerinden, milli davâ ve mücadeleye yardımlarından dolayı azledilen Sıvas Valisi Reşit Paşa nın eski görevine getirilmesi, eski Bitlis Valisi Mazhar Müfit ve eski Van Valisi Haydar Bey lerin derhal boş illere tayin edilerek görevlendirilmeleri istenmektedir.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk 103
Cemiyeti Hey et i Temsiliyesi adına Mustafa Kemal Şifre Sıvas, 3.10.1919 Bütün Vali ve Kolordu Komutanlan ile Bağımsız Mutasarrıflıklara Aşağıdaki örneğe uygun olarak Sadrazam a müracaat buyurulması ve sonucun bildirilmesi rica olunur Müslüman halkı silâhlandırmaya ve biribirini öldürtmeye kalkışan ve orduyu içten yıkarak sonunda vatanı savunmasız bırakmak için emir veren, ordunun sırlarını, şifreleri çalmak için fiil tertiplere girişmek suretiyle açığa vuran ve Anayasa hükümleri gereğince dokunulmazlığı bulunan milletin özel haberleşmelerine engel olan eski nâzırlardan Ali Kemal Bey, Süleyman Şefik Paşa , Dahiliye Nâzırı Adil Bey in, Millet Meclisi açılınca, Yüce Divan a verilmek üzere hiçbir yere kaçmalarına meydan verilmemesini ve Telgraf Genel Müdürü Refik Halit Bey in aynı sebeplerle derhal tutuklanarak ilgili mahkemeye verilmesini kanunun dokunulmazlığı ve kutsallığı adına istemekteyiz.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Hey et i Temsiliyesi adma Mustafa Kemal Harbiye Nezareti ne geçen Cemal Paşa, elbette orduya resm bir tebliğ yapacaktı.
İşte ona ilk cevap olmak üzere kolordulara şu telgrafın verilmesini tavsiye ettik Şifre 3 üncü, 20 nci, 12 nci, 15 inci, 13 üncü Kolordu Komutanlıklarına 20 nci Kolordu Komutanı Fuat Paşa ya ayrıca Konya da Refet Bey e ayrıca Harbiye Nâzırı Cemal Paşa nın ilk tebliğine karşılık olmak üzere aşağıdaki telgrafın gizli olarak kendisine çekilmesi ve sonucun bildirilmesi rica olunur.
Zâtıdevletlerizin, meşru Mill Mücadele nin başlangıcından beri büyük bir kanaat ve inançla başında bulunduğunuzu bilmekteyiz.
Harbiye Nezareti ne getirilmeniz sevinçle karşılanmıştır.
Zâtıdevletlerinin başarıya ulaşması için bütün ordu ve bütün Kuva yı Milliye yardımcı olacaktır.
Başarınızı tam olarak sağlayabilme bakımından aşağıdaki hususların mümkün olan en kısa zamanda yerine getirilmesini rica ederiz a Cevat Paşa yahut eski 1 inci Ordu Müfettişi Fevzi Paşa Genelkurmay Başkanlığına atanmalıdır.
b Galatalı Albay Şevket Bey yahut Yusuf İzzet Paşa İstanbul daki Kolordu Komutanlığı ve Istanbul Merkez Komutanlığına atanmalıdır.
Yusuf İzzet Paşa , İstanbul Merkez Komutanı ve Galatalı Şevket Bey 25 inci Kolordu Komutanı şeklinde de olabilir.
104
c Albay ismet Bey in Harbiye Nezareti Müsteşarlığı na, d Tümen Komutanı Yarbay Kemal Bey in Emniyet Genel Müdürlüğü ne atanmasına aracı olunmalıdır.
e Ordu üzerinde kötü etki yapmış olan, Harbiye Nezareti ni işgörmez ve değersiz bir duruma düşüren ve Meclis i Mill den geçmeden eski rütbeleri ile göreve alıp kendilerine sırf siyas düşünceleri dolayısıyla iş verilmiş bulunan emeklilerin derhal görevlerine son verilerek, önemli ve hassas makamların güvenilir ellere teslimi gerekir.
f 3 ünc Kolordu eski Komutanı Albay Refet Bey sebepsiz olarak istifaya mecbur edildiğinden, bu işlemin düzeltilerek kendisinin, bugün bulunduğu Konya da 12 nci Kolordu Komutanlığı na atanması, Fuat Paşa ile ilgili işlemin de düzeltilerek kendisinin 20 nci Kolordu Komutanlığı nda bırakılması.
g Fuat Paşa nın yerine atanan Hamdi Paşa ve 12 nci Kolordu ya atanan Sait Paşa derhal asıl görevlerine döndürülmelidirler.
h İlk fırsatta müfettişliklerin yeniden kurularak, Doğu Anadolu daki kolorduların 13 üncü Kolordu da dahil olduğu halde Kâzım Karabekir Paşa ya, Batı Anadolu daki kolorduların İstanbul ve Edirne de dahil olduğu halde Ali Fuat Paşa ya verilmesi ve şimdilik iki müfettişlik ile yetinilmesi uygun görülmüştür.
Hey et i Temsiliye Adına Mustafa Kemal Efendiler, yeni sadrazamdan beklediğimiz cevap nihayet geldi, şudur Çok ivedi Sadaret, 4.10.1919 Sivas ta Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Delegelerine İlgi 2 ve 3 Ekim 1919 ALİ RIZA KABİNESİ MİLLİ TEŞKİLAT VE GAYELERİ SORUYOR Erzurum ve Sıvas Kongrelerinde, tayin ve tespit edildiği, telgraflarında bildirilen teşkilât ve gayelerineden ibaret olduğu Vekiller Hey eti nce bilinemediğinden, durumun gereği incelenmek üzere her şeyden önce söz konusu koııgrelerin kararlarının acele olarak bildirilmesi istenmektedir, efendim.
Sadrazam Ali Rıza Sadaret, 4.10.1919 Sadrazam Paşa ve saygıdeğer arkadaşlarnın içlerinde biraz sonra görüleceği üzere, Kuva yı Milliye nin temsilcisi olarak kabineye girdiğini söyleyen Cemal Paşa nın da bulunmuş olmasına rağmen hükumeti kurmuş oldukları güne kadar, mill gayelerin neden ibaret oldugunu bilmediklerini söylemeleri, şaşılacak bir şey değil midir?
105
Bundan daha da çok dikkati çeken nokta, mill gayelere uyup uymamak konusunda karar verebilmek için, öncelikle kongrelerin kararlarını istemiş olmalarıdır.
Oysa, bu kadar dağdağaya ve uygulanması selefi Ferit Paşa nın düşmesine yol açan kongrelerin kararlarını bilmemeleri düşünülebilir miydi?
Maksatlaıznın zaman kazanmak ve bize karşı hiçbir taahhüde gir meksizin, yeni ve şeytanca tedbirlerle milleti aldatarak, kendini göster miş olan dayanışma ve bağlılığı gevşetmek olduğurıa asla şüphe etmedim.
Ancak, eğer aradaki bağlar koparılacaksa ben de her şeyden önce onların bütün içyüzlerini milletin gözü önüne serecek bir davranışı tercih ettim.
Bu yüzden, Sadrazaın ın ve saygıdeğer arkadaşlarının isteğini yerine ge tirdim.
4 Ekim 1919 tarihli telgrafla, kongrenin bildirisini olduğu gibi, tüzüğünde yalnız teşkilâtla ilgili ana noktalarını özet olarak bildirdim .
Hiçbir yerden hük metle resmf yazışmalara girişilmemesi için yeniden genel tebliğler yapıldı.
Efendiler, aynı g nde şnyle bir telgraf aldım C Başkanlığım altında kurulmuş olan yüce kabine, milletin isteğine uygun olarak, vatanın saadet ve selâmetini sağlamak için sarsılmaz bir kararlılıkla çalışma konusunda tam bir görüş birliğine varmış bulunmaktadır.
Osmanlı toplu luğunda birliğin sağlanması, millf bağımsızlığın korunması, yüce hilâfet ve saltanat makamının dokunulmazlığı, Anayasa hükümleri gereğince, hiç şüphe yok ki, bütün bir milletin iradesine dayanılarak gerçekleştirilebilecektir.
Ateşkes Anlaşması nın vapıldığı tarihteki sınırlar içinde kalan bütün Osmanlı topraklarının ve şehirterinin, bu anlaşmaıiın kendisine temel dayanak yaptığı Wilson prensipleri gereğince doğrudan doğnıya Osmanlı saltanatınırı idaresi altında bırakılması ve bu sınırlar içinde kalıp da nüfusunun büyük çoğunluğu müslüman olan vatan birliğinin parçalanmasını önleyerek, bu topraklar üzerindeki tarih .
dini ve coğrafi baklanmıza ve adalet anlayışına uygun bir karar alınmasının sağlannıası da bugünkü hükumetin vazgeçilmez bir gayesidir, Meclis i Mill toplanıncaya kadar milletin.
kaderi üzerinde hiçbir kesin ve resm taahhüde girilmemesi, Barış Konferansı na gönderilecek delegelerin mill?
dâvâyı kavramış, güvenilir, ileriyi gören ve yetenekli kimselerden seçilmesi tabi dir.
Memleketimizdeki meşrutiyet idaresi gereğince mill?
hâkimiyet geçerli olduğundan, görevini hakkıyla kavramış olan bugünkü hük rnet, milletin kararuıı almadan memleketin alınyazısı hakkında ka rar veremeyeceği için, seçimlerin bir an önce yapılması konusunda her türlü teşebbüsleri yapmakta, Meclis i Meb usan ın toplanmasım çabuklaştırma bakımından gereken kolaylıklan göstermeye çalışmaktadır.
Ancak, hükumetin politikasında hakim olan ilke, kanun hiık mlerine b t n yle uyarak aksi durumları anlama ve ortadan kaldırmaktan ibarettir.
Olağan dışı ve kanunsuz durumların süregelmesi, Osmanlı Devleti nin hük met merkezi ile Anadolu yu biribirinden ayırarak birçok köt sonuçlar doğuracağından Allah korusun, devlet merkezinin var lığını tehlikeye düşürecek ve memleketin öteki bölgelerinin de işgal altına alınması sonucunu vererek vatanın birliğini bozacaktır.
Bu bakımdan bugünkü hük met , tarafınızdan işgal olunan resmi dairelerin boşaltılması, hi.ik ımet işlerinin aksatılmasına son verilmesi, en küçük bir eksikliğe bile uğratılmaması şart olan hüh met otoritesine saygı gösterilmesi, yabarıcılarla siyas ilişkilere girişilmemesi ve milletvekili seçimlerinde halkın hürriyetine asla karışılmaması hususlarma tarafınızdan söz verilmesini istiyor.
Saygıdeğer Efendiler, dikkat buyurulursa, bu telgrafta ne adres vardır ne de imza... Gerçi, Sadrazamlık makamından yazıldığı anlaşılıyordu.
Fakat, başka bir şey daha anlaşılıyordu ki, bu satırları yazan şahıs veya şahıslar, bir defa Hey et i Temsiliye yi tanımak ve onunda imzalı resm yazışma ve görüşmelerde bulunmak istemiyorlardı.
Bir de, bizim kongrelerde tespit ettiğimiz kararları ve kendilerine teklif ettiğimiz üç noktanın göz önünde bulundurulmasını, yeni kabinenin sadrazamı ve vekilleri tabi buluyorlar.
Bu kararların ve ilkelerin gerçekleştirilmesine zaten gayret etmekte olduklarını söylüyorlar.
106
Ancak, Sadrazam, hük metin politikasındaki ana ilke, kanun hükümleridir.
Görevi, aksi durumların önlenmesinden ve ortadan kaldırılmasından ibarettir şeklindeki bir girişten sonra bizim tavır ve hareketlerimizin olağandışı ve kanunsuz olduğunu dolaylı yoldan belirtmeye çalışarak bunun devamı halinde, nıerkez ile Anadolu nun biribirinden kopmakla sonuçlanacağını ve bunun doğuracağı tehlikeleri sayarak, sonunda baklayı ağızından çıkarıyor Tarafınızdan işgal edilen resmi dairelerin boşaltılması, hük met işlerinin aksatılmasına son verilmesi, hükumet otoritesine saygı gösterilmesi, yabancılarla siyas ilişkilere girişilmemesi , milletvekillerinin seçiminde halkın hürriyetine asla müdahale edilmemesi hususlarına tarafımızdan söz verilmesini istemekn suretiyle, bizim varlığımıza ve faaliyetimize son vermek maksadında olduğunu belirtiyor.
Efendiler, belki unuturum, ayrıntılı açıklamalara girişmeden önce söylemeliyım kı tarafımızdan işgal edilmiş resmi daireler yoktur.
Yalnız Sıvas ili, okulların tatilde bulunması dolayısıyla, Hey et ı Temsiliye yi lisede misafir etmişti.
Söz konusu edilmek istenen resm daire bu olacaktı.
Yeni kabine, her türlü faaliyetine başlangıç olmak üzere Hey et i Temsiliye yi buradan kovarak, halkın gözünde onun nüfuz ve haysiyetini kır mak istiyordu.
Efendiler, kimden kime yazıldığı belirtilmemiş olan bu telgraf üzerine, Sıvas telgraf merkezi ile İstanbul telgraf merkezi arasında aynen şu haberleşme yapıldı Olağanüstü İstanbul Merkez Müdürlüğü ne Sadaret merkezinden yazılan telgraf, başlık ve imzası bulunmadığı için Anadolu ve Rumeli Müdaa i Hukuk Cemiyeti Hey eti Temsiliyesi tarafından kabul edilmedi.
Telgraf sureti merkezimizde alıkonmuştur.
Gerekenlere bilgi verilmesi rica olunur.
İmza Kongre Merkezi Bize, üzerinde Sadrazam Paşa Hazretleri nin cevabıdır, başlığıyla Ametçi Bey verdi kopyası telgrafhanededir.
Siz Paşa Hazretleri ne böyle veriniz.
Hey et i Temsiliye ye denilmemekte ve kimden geldiği bilinmemektedir.
Bu yüzden, başlık ve imza olmadığı için kabul etmiyorlar.
O halde, şimdi dağıldı.
Kabinede bu konuda bir şey yazarlarsa durum elbette aydınlanır efendim.
Bu cevabı verdikten sonra dağıldılar.
Artık bize bir şey gelmez.
Fakat, Sadrazam Paşa belki evinden yazar.
Bizim bu merkezin işi kabine toplantısı bitince son bulur, kapanır azizim.
Siz, dediğimizi metçi Bey e söyleyin.
metçi Bey de gitti.
Yalnızım.
Telefonla söyleyiniz.
Bizde şehir telefonu yok.
Bununla birlikte siz telgrafı öylece saklayınız da sabahleyin resmen bir şey yazdıralım efendim.
Sadrazam Paşa ya telefon edin.
Kardeşim, Sadrazam Paşa ya anlatamayız ki... 107
OIağanüstü BâbıâI , 4.10.1919 Sıvas Kongre Msrkezi Müdürlüğü ne Erenköyü nde oturan Sadrazam Paşa Hazretleıi telefonla araııdığı ve saat yirmi biri yirmi beş geçtiği halde bulunamadı.
Bu haberleşme çaresiz olarak yarın arz edilecektir, efendim.
Bâbıâli Müdürü Hüseyin Hüsnü OIağanüstü Istanbul, 4.Ia.I9I9 Kongre Merkezi ne C Bâbıâl Müdürlüğü nden de bildirildiği gibi, şimdi yirmi biri yirmi beş geçeye kadar telefondan arandıkları halde, Sadrazam PaŞa Hazretleri nin konaklarından cevap alınamadı.
Biraz sonra yine arayacağım, Cevap alırsam derhat bildiririm.
Alamazsam sabahı beklemek zarur olacaktır, efendim.
İstanbul Telgraf Müdürü Tevfik Efendiler, ertesi günü, yani 5 Ekim 1919 tarihinde, Hey eti Temsiliye ye çekilen imzasız telgrafın, cevap olarak Sadrazam tarafından yazıldığı söylendi.
Bunu doğrulayan resmi ve imzalı bir yazı olmamakla birlikte, biz böyle küçük bir nokta üzerinde daha fazla durmayı yararlı ve gerekli görmedik.
Sadrazam Paşa ya cevap yazmayı uygun bulduk.
5 Ekimde yazdığımız uzun karşılığın ana noktalarını özetleyeyim Tekliflerimizin hepsinin benimsenip kabul edilmiş olduğu anlaşıldı.
dedikten sonra, tarafımızdan söz verilmesi istenen noktalar üzerinde açıklamalar yaptık ve şunları söyledik Olağandışı ve kanunsuz durumları yaratan Ferit Paşa Kabinesi idi. Ferit Paşa Kabinesi tarafından girişilmiş olan gayrimeşru iş ve hareketleri doğuran sebeplerin ortadan kaldırılması için tarafınızdan kesin tedbirler alındığı takdirde, kendiliğinden yok olur.
Cemiyetimizin, bugünkü kabineye söz verip yardımlarda bulunabilmesi için önce, hük metin millf teşkilâtımızı olumlu karşıladığını açık ve kesin bir dille ifade etmesi gerekir.
Aksi takdirde, karşılıklı güven ve samimiyetin varlığı şüpheli kalacak ve biribiri ile zıtlaşan davranış ve teşebbüslerin ortaya çıkması ihtimali bulunacaktır.
Ali Rıza Paşa nın imzasız telgrafında memleketimizdeki meşrutiyet idaresi gereğince, milli hâkimiyetin geçerli oIduğu noktasına da Gerçekten öyle ise de, dağıtılmasından başlayarak Meclis i Mebusan ın dört ay içinde toplanması Anayasa mızın açık hükümlerinden iken, bugüne kadar seçmen kütükleri bile düzenlenmemiştir.
Bu davranış, Ferit Paşa Kabinesi nin açıktan açığa meşrutiyete bir darbesi ve Anayasa ya kesin bir tecavüzü demektir ceza kanununun ilgili maddesine göre bir cinayet sayılarak işleyenler hakkında kanun hükümlerinin tam olarak uygulanması, mill hâkimiyeti kabul edecek ve kanun hükümlerinin yerine getirilmesini kendisi için kanuni bir görev sayacak her meşru hük metin ilk kutsal görevidir karşılığında bulunduk.
Ondan snnra şu teklifleri ileri sürdük 1 Memlekete sükun ve güven olduğunu ve mill dâvânın tamamiyle haklı ve meşru bulunduğunu resm bir bildiri ile ilân ederek, milletin tümünün birliğine hük metin de katıldığını gösteriniz.
2 Düşmüş olan hük metin haince hareketlerine âlet olmuş bulunan birtakım yüksek dereceli memurlar vardır.
Onları ilgili bulundukları mahkemeye veriniz.
Mill Mücadele ye karşı çıkan bazı 108
valiler hakkında devlet hizmetinde kullanılmamaları için gereken işlemi yapınız.
Mill Mücadele ye hizmet ettikleri için görevden alınmış olanları görevlerine iade ediniz.
3 Rütbelerinin iadesi Meclis i Mill nin onayından geçmemiş bulunan ve tek çalıştırılma nedeni birtakım siyas düşüncelerden ibaret bulunan emeklileri, derhal eski durumlarına döndürün mevkileri ehliyetli ellere teslim ediniz.
4 Eski nâzırlardan Ali Kemal ve dil Beyler ile Süleyman Şefik Paşa nın Meclis i Mill nin açılışında Yüce Divan a verilmek üzere, hiçbir yere kaçmalarına meydan verilmemesini, Posta ve Telgraf Genel Müdürü Refik Halit Bey in derhal tutuklanarak ilgili bulunduğu mahkemeye teslimini, kanunun dokunulmazlığı ve milli hakların kutsallığı adına isteriz.
5 Mill Mücadele ye katılmış veya Mill Mücadele yi desteklemiş olanlar aleyhine başlanmış olan kovuşturma ve baskılara son veriniz.
6 Basını yabancı sansüründen kurtarınız.
İşte Efendiler, özet olarak saydığım bu noktalarla ilgili görüş ve tekliflerden sonra, telgrafımızı şöyle bitirdik Arz edilen noktalara ve ileri sürülen tekliflere millet için yeterli, açık ve uygun bir cevap verilen zamana kadar, mill gayelerin gerçekleşmesi için milletçe alınmış olan fiil tedbirlere, eskisi gibi devam zorunda kalınacağını, bütün illerden, bağımsız sancaklardan ve onlara bağlı yerlerden aldığnmız kararlar üzerine tam bir kesinlikle arz ederiz.
İmza Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Hey et i Temsiliyesi adına, Mustafa Kemal.
Efendiler, İstanbul ile haberleşme biter bitmez, derhal şu genelge iIe durumu memlekete bildirdim 5.10.1919 Genelge İstanbul Belediyesi ne, Basına Sadrazam Paşa Hazretleri, Erzurum ve Sıvas Kongrelerindeki temel kararları ve mill teşkilâtın gayelerini tabi bulmakla birlikte, düşüncelerinde açıklanması gereken bazı noktalar görüldüğünden, hük ımetle milletin gerçek anlamda uzlaşmalarını sağlamak amacıyla ve bütün merkezlerin görüşlerinin özüne dayanılarak verilen cevap ve ileri sürülen teklifler aynen aşağıdaki genelge ile duyurulur.
Gelecek cevap ve ona göre alınacak kararlar derhal duyurulacaktır.
YUNUS NADİ BEY E ARABULUCULUK YAPTIRILIYOR Efendiler, AIi Rıza Paşa Kabinesi nin iktidar mevkiine geçtiğinin beşinci gününe geldik.
Hâlâ anlaşamıyoruz.
Memleketin İstanbul ile olan resm haberleşme ve ilişkileri hâlâ kesilmiş olarak sürüp gidiyor.
Sadrazam Paşa Hazretleri, tekliflerimize cevap vermiyor ve hiçbir vakit vermemiş olduğunu göreceksiniz.
Kabineden hiç kimse bizimle görüşmek istemiyor.
Bu gün, yani 6 Ekim l919 günü, Yunus Nadi Bey arkadaşımız, Harbiye Nâzırı olan Cemal Paşa yı, daveti üzerine makamında ziyarete gitmiş.Cemal Paşa,Yunus Nadi Bey e durumdan özellikle hük metIe Hey et i Temsiliye arasında daha bir anlaşma olmadığından söz etmiş ve anlaşıldığına göre bizi haksız göstermiş kendilerinin her şeyi kabul ve uygulamaya hazır bulunduklarını anlatmış.
Herhalde anlaşmazlık çıkaran ve bunda direnen tarafın He et i Temsiliye olduğunu 109
söylemiş.
Öyle anlaşılıyor ki, Yunus Nadi Bey in bizimle olan şahs dostluğuna dayanarak, taraflan uzlaştırmak için arabuluculuk yapmasını teklif etmiş olacak.
Yunus Nadi Bey bu aracılık teklifini sevinerek kabul etmiş.
Yalnız, Yunus Nadi Bey in, Cemal Paşa nın verdiği bilgileri sağlam ve gerçek olarak kabuIlendiği ve durumu ona göre değerlendirdiği, şimdi süzünü edeceğim telgrafının ifadesinden anlaşılmaktaydı.
Yunus Nadi Bey le telgraf başında yapılmış olan bu görüşmemiz, yeni kabine ile bizi, görünüşte de olsa, uzlaşmaya yöneltme bakımından önemlidir.
Bu sebeple, müsaade buyurursanız biraz açıklayacağım.
Harbiye Nâzırı Paşa nın beni telgraf başına davet ettiğini haber ver diler.
Zaten dairemizde bulunan makine başına gittim.
.
İstanbul Harbiye telgrafhanesi Yunus Nadi Bey zâtıdevletinizle görüşmek istiyor efendim, denildikten sonra Harbiye teIragrafhanesinde makine başında hazırım dendi .
Hazır olan kimdir?
dedim.
Telgrafçı Yunus Nadi Bey ve yanında Nâzır Paşa nın yâveri Cevat Rifat Bey vardır efendim.
Nâzır Paşa yı istediler mi, yoksa... açıklamasında bulundu.
Kendileriyle şimdi görüşürüz.
Yalnız, beni telgrafa davet ettikleri zaman Nâzır Paşa istiyor demişlerdi.
Davet eden Nâzır Paşa mıdır, yoksa zâtıâl leri mi?
Yunus Nadi Bey Nâzır Paşa nın müsaadesiyle ve yav eri vasıtasıyla, Harbiye merkezinden zâtıdevletlerini aradık.
Bu yüzden vanlış anlaşıldı efendim, dedi.
Ben Teşekkür ederim.
Buyurun , dedim.
Bunun üzerine Yunus Nadi Bey in sözleri alınmaya başlandı.
Yunus Nadi Bey, düşüncelerine şöyle bir giriş yaptı Mill iradenin, millet hâkimiyetini etkili kılmasının olumlu bir sonucu olarak meydana gelen değişiklik üzerine, burada kurulan hük metle, mill teşkilây arasında uyumlu bir birliğin sağlanmasının gecikmeyeceğine hükmetmiştim.
Yaptığım sonışturmadan sonra, daha bir iki noktada anlaşmazlık bulunduğunu anladım.
Bu uyumun kurulmasındaki gecikme içte ve dışta iyi olmayacağı için, bazı hususları arz etmeyi bir görev saydım.
Ondan sonra, şimdi özetleyeceğim noktalarla ilgili bilgi ve düşüncelerini, ilk konu olarak belirttiler.
1 Ferit Paşa Kabinesi nde bulunmuş olan bazı şahısların bu kabinede yer aldıkları için kötü gözle görülmelerinin doğru olmadığını Abuk Paşa Ahmet Abuk Paşa nın Ferit Paşa Kabinesi nin düşmesinde rol oynadığını 2 Rıza Paşa Hük meti nin bir geçiş devresi hük meti olduğunu, süresinin Meclis i Meb usan seçiminin sonuna kadar devam edebileceğini 3 Bugünkü hük metin, mill gaye ve isteklerinin hepsini yerinde bulma ve olumlu bir sonuca ulaşmasına da çalışma konusunda en ufak şüpheye yer vermemekte olduğunu, belirttiler ve 4 Özellikle, Cemal ve Abuk Paşa gibi kimselerin, hük mette milli dâvânın birer temsilcisi ve kefili gibi kabul edilmelerinde kararsızlığa yer yoktur, hükmünü verdiler.
İkinci konu olarak da Yunus Nadi Bey, şahıslarla ilgili noktaya dokundular.
Bunda bizimle tamamen aynı duyguda olmakla birlikte, biraz ılımlı olma tavsiyesine cesaret edeceğim dedi ve görüşünü, mill başarının uyandırdığı iyi etkilerin, bazılarında intikamcılıkla yorumlanarak lekelenmekten korunmanın önemli olduğu şeklinde belirtti.
110
Yunus Nadi Bey, Bugünkü hük met üyeIeri ile yaptığım temaslardan, hük metin, mill teşkilâtın isteklerinin yerine getirilmesinde kararlı olduğu anlaşılıyor dedikten sonra şu bilgiyi verdi Harbiye Nâzırı Cemal Paşa, bu gün yayınlanacak bildiride bu noktanın aslında yeterince açıklanmış olduğunu ancak, bildiri, hük metin ağzından, resm bir dille yazılmış olduğuna göre, her yön dikkate alınarak araya sıkıştırılmış göstermelik birkaç kelimeye önem verilmemesi gerektiğini söyledi.
Yunus Nadi Bey, yeni sadrazam ile hük metinin her türlü yanlış anlaşılnıayı gidermek için mill teşkilâtın ileri gelenlerinin göstereceği bir hey etle doğrudan doğruya temas kurma konusundaki samimi isteğini bildirdikten sonra, bütün düşüncelerini şu cümle ile özetledi Bugün bendenizin en gerekli saydığım husus, bunalımın sona ermesi ve karmakarışık bir durumda sürüp gitmemesinden ibarettir Yunus Nadi Bey , bu konudaki düşüncelerimi bellediği için, ben de şu cevabı verdim Sıvas, 6.10.1919 Yunus Nadi Beyefendi ye Hey et i Temsiliye ce Sadrazam Paşa Hazretleri ne yapılan birinci ve ikinci derecedeki tekliflerle, kendisinin hey etimize vermiş olduğu cevap ve özellikle bu cevabın son bölümleri bilmem tarafınızdan görülmüş müdür?
Söylediklerinizden ve yüksek düşüncelerinizden, bu yazılan görmemiş olduğunuza ve tekliflerimizin zâtıâl nize bunlarm nitelik ve samizııiyetini tam olarak anlamamış olanlar tarafından anlatılmış bulunduğuna h kmediyoruz.
Bu nedenle, burada konunun esası üzerinde bir tartışmaya girmeyi müşkül görüyoruz.
Yalnız, şahs olan yüksek düşüncelerinizdeki bazı noktaları aydınlatmak maksadıyla, aşağıda, sırayla açıklamalar yapılmıştır.
Yeni kabine ile mill teşkilâtımız arasında uyumlu bir birlik kurulmasının gecikmeyeceği yargısına biz de varmıştık.
Bu gecikmenin sebebini bizde değil, yeni kabinenin dört gündür göstermekte olduğu kararsız tavırda aramak gerekir.
Yeni kabine, bize aramızda bir anlaşmazlık olduğunu da bildirmemiştir.
Yeni kabinede, yerlerinde bırakılan eski nâzırlarm namuslanndan şüphe etmemekle birlikte, eski kabinenin ağır suç sayılacak işlerine bilerek veya bilmeyerek katılmış olmalan göz önünde tutulacak önemli bir noktadır.
Abuk Paşa nın kabinenin düşmesinde oynamış olduğu rol bizce bilinmemektedir.
Biz, sonucu sağlayaıı gücü pek iyi biliriz.
Bizim maksadımız, bu hük meti, sanıldığı gibi bir geçiş devresi hük meti olarak kabul etmek değildir.
Aksine, milletin kaderi üzerinde karar vercek ve banşı yapacak en önemli bir hey et olabilmesini dileriz.
Milletimizin ana çıkarları açısından, yabancıların bizce hiç önemi yoktur.
Biz, davranışlarımızı yabancıların dedikodusuna uydurma güçsüzlüğünü reddetmiş olanlardanız.
İç ve dış durumu bütün açıklığı ile biliyoruz.
Attığımız adım tesadüflere bağlı değildir, derin düşüncelere, sağlam temellere, bütün milletin düzenli bir teşkilâta bağlı gerçek kuwetine ve irade gücüne dayanmaktadır.
Millet, egemenliğini bütün anlamıyla bütün dünyaya tanıttırmaya kesin olarak karar vermiştir.
Bunun için de her yerde, her türlü tedbir alınmıştır.
Bugünkü hükumetin mill dâvâ ve istekleri olumlu karşılamasını ve oluınlıı bir sonuca bağlamaya çalışmasını bekleriz.
Çünkü başka t rlü iktidarda kalamaz.
Abuk Paşa yı bilmiyoruz.
Ancak, Cemal Paşa dan mill teşkilâtımızın temsilcisi olmaktan başka bir şey beklemeyiz.
Efendiler, Şunu belirtmeliyizn ki, Cemal Paşa bizim temsilcimiz değildi.
Kendisine böyle bir mevki ve görevin verilmiş olması, sizce bilinen tutumundan dolayı doğru da değildi.
Ancak, Yunus Nadi Bey in telgrafında, Cemal Paşa nın temsilci gibi kabul edilmesin de şüpheye gerek yoktur denilmiş olmasından, Cemal Paşa nın bunu istediği kanısına varılmış ve bu görev kendisine bir oldubitti halinde verilmiştir.
111
Cemal Paşa nâzır olur olmaz, kendilerinin herkesten önce bizimle ilişki kurup gerçek durumu anlayacağını ve ona göre hük ımetle mill teşkilâtın görüşlerini birleştirmeye çalışacağını umuyorduk.
Oysa, daha böyle bir temastan kaçındığı görülüyor.
Bizim yeni kabineye karşı ileri sürdüği.imüz teklif ve istekler, şahs ve keyf olmayıp, bütün iller ve bağımsız sancaklarla bunlara bağlı yerlerin, beş kolordu komutanıuın ve mill teşkilâta bağlılık gösteren yüksek dereceli memurların Hey et i Temsiliyemize bildirmiş olduklası tekliflerin, Hey et i Temsiliye mizce, h kümeti mümk n olduğu kadar güç bir duruma sokmama düşüncesi ile yapılmış özetinin özeti durumundaki bir sonucundan ibarettir.
Bu teklif ve isteklerde sandığınız ve belirttiğiniz sakıncalar da yoktur.
Hük met, Fiey et i Temsiliye mizle samim ve cidd ilişki ve göri.işmelerde bulunduğu takdirde, ileri sürülmüş olan istek ve tekliflerin hük metçe uygulanabilecek şekil ve zamanını kararlaştırmaya hiçbir engel bulunmamaktadır.
Yalnız, Sadrazam Paşa nın, Hey et i Temsiliye mize 4 Ekimde cevap olarak gönderdiği telgrafındaki son paragraflar dikkati çeker niteliktedir.
Eğer meşru olan mill teşkilâtımız ile bunun yönetimini elinde bulunduranları, gayrimeşru ve kanun dışı tanıma zfhniyeti devam ettirilecekse, hiçbir uyuşma imkânı bulunamayacağına şüphe yoktur.
Bugün yayınlanacağını bildirdiğiniz bildiride, her ne sebeple olursa olsun, mill teşkilât ve mücadelemiz hakkında eleştirici bir diI kullanıldığı takdirde, hattâ bu tutum önemsiz birkaç keIimeden ibaret kalsa bile, tarafımızdan her türlü an laşma imkânı ortadan kaldınlmış sayılacaktır.
Zaten İstanbul Hük meti, Hey et i Temsiliye ile iyiden iyiye anlaşmadıkça, bildirisi hiçbir yerden alınmayacaktır.
Belki, yalnızca İstanbul bunun dışında kalabilir.
Hey et i Temsiliye miz b t n fller ile bağımsız sancaklar adına kendi bölgelerinde milletin genel oylan ile seçilmiş temsilcilerinin oluşturduğu Erzurum ve Sıvas ta toplanan genel kongreler tarafından kararlaştınlmış ve seçilmiş bulunan meşru bir miIl teşekküldür.
Temsil yeteneği ve kudreti de fiili çalışmaları ile ortadadır.
Meclis i Meb usan m toplanıp da fiilen denetleme görevine başlayacağı güne kadar, Hey et i Temsiliye nin millet ve memleketin kaderi ile ilgilenmesi zaruridir.
Hükümetin, hey etimizIe sam m temas ve ilişkisi, elbette kendi mevki ve kuvvetini güçlendirecektir.
Ayrı ayn yönlerde yüründüğü takdirde, bunun memleket ve millet çıkarlan için sakıncalar doğuracağı tabi dir.
Biz, bugünkü kabinede, varlıklan memIeket ve millet için özellikle yararlı olacağına inandığımız bazı kimselerin, daha önce oIduğu gibi, birer birer kabineden çıkarılması şeklindeki son moda kabine taktiklerine uğradıklannı görmek istemeyiz Efendiler bu dediğimizin çıktığını göreceksiniz .
Sıvas ta toplanmış bulunan Hey et i Temsiliye, bizzat ve doğrudan doğruya hük metle en samim temas ve ilişkide bulunmaya hazır ve isteklidir.
Bu görevi başkalarına vermek yetkisine sahip değildir.
Hük metle tam bir anlaşma gerçekleştiği takdirde, temasın kolay ve güvenilir olabilmesi için daha başka çareler de düşünülebilir.
Özet olarak, karışık duruma bir an önce son verilmesi, öncelikle, hükumetin kendisine arz ve teklif ettiğimiz şekildeki bir bildirisinin, göstermelik kelimelerle değil, samimi bir dil ile yayınlanması ve öteki tekliflerin olumlu karşılanıp yerine getirileceği konu sunda, Sadrazamlığın, arz ettiğimiz hususlara doğrudan doğruya cevap vermesiyle mümkün olacaktır.
Yoksa, Refik Halit Bey tarafından hâlâ telgraflarımız ve bildirilerimiz kontrol edilir, çalınır ve alıkonulurken, hük metin samimiyetinden söz edilmesi, bize pek garip geliyor.
Hük met, bu kararsız durumunda birkaç gün daha devam edecek olursa, millet gözünde daha pek kazanamadığı güven ve itimadın büsbütün kaybolmasına yol açacaktır.
Her yerden aldığımız telgraflarda, yeni hük metin güvenilir olup olmadığına dair sorular sorulmaktadır.
Saygılarımı arz ederim kardeşim.
Mustafa Kemal Efendiler, Yunus Nadi Bey, verdiğim bilgiler ve yaptığım açıklamalardan gerçek durumu anladı.
Bizimle haberleşmenin devamına gerek görmedi.
Aksine, yeni hük meti ve özellikle Cemal 112
Paşa yı uyarmaya çalışmış...
Gerçekten, açıklayacağım üzere, görünüşte de olsa, bir anlaşma durumu ve manzarası ortaya çıktı.
Efendiler, 6 Ekim 1919 günü de geçti.
Biz eldeki tedbirlerin önemle ve dikkatle yürütülmesi gereğini bir genelge ile emrettik.
Efendiler, Yunus Nadi Bey le haberleşmemizin ertesi günü, nihayet, sadrazamdan cevap değil, fakat Cemal Paşa dan şu telgrafı aldık Harbiye 7.l0.I9l9 Saat l2.O7 CEMAL PAŞA KABİNE ADINA MİLLİ İRADEYE AYKIRI HAREKETLERDEN KAÇINILACAĞINA SÖZ VERİYOR Mustafa Kemal paşa Hazretleri ne Şimdiye kadar yapılan haberleşmelerin özeti 1 Kabine sizinle aynı düşüncededir, mill iradenin hâkimiyetini kabul eder.
Ancak, bir öç alma kabinesi olmaktan çekinir.
Suçluların cezalandırılmasını kanuni yollarla yerine getirmeyi de uygun buluyor.
2 Zarara uğramış valilerin uğradıkları haksızlıklara son verip durumlarını düzeltmeyi, yeterli olanlarını seçip özellikle atamayı, ordunun şeref ve disiplinini de iade etmeyi tamamen üstlenir.
3 Devlet, dışarıda karşı şeref ve haysiyetini yeniden kazanabilmek için mill iradeye ve Hey et i Temsiliye ye dayanacaktır.
4 Hey et i Temsiliye nin bir temsilcisi olarak, bütün içtenliğimle ve saygılı bir duygu ile arz ediyorum ki, kabine, Hey et i Temsiliye nin hem dışa hem de içe karşı, hâkim oluyor anlamını vermeksizin kendisine yardımcı durumda kalmasını ister ve bu büyük gücün yararını takdir eder.
Herşeyden önce, telgrafların karşılıklı olarak ve serbestçe çekilmesini, yerinde bırakılacak veya yeniden tayin edilecek vali ve komutanların hemen hareket edebilmesini, özellikle, kabul edilen yeni Milletvekilleri Seçimi Kanunu nun her yere dağıtılarak duyurulabilmesini pek yararlı görür.
5 Mill iradeye aykırı davranışlardan kaçınılacağına söz verirsem, geriye yalnız, ayrıntılarının şekil ve zamanı kalır ki, bunun da pek kolay olabileceğine inancım vardır.
Vatanın kurtanlmasını hedef alan gayenin gerçekleşmesine, hemen elbirliği ile çalışabilmek için, ayrıntılar üzerinde ısrar edilmemesini, zâtıdevletlerinin yardımlarını bekler , pek rica eder, saygıdeğer arkadaşların hepsine de saygılarımı sunarım.
Harbiye Nâzırı Cemal Bu telgrafa hemen olumlu ve samim olan şu cevabımızı verdik 113
Şifre Sıvas, 7.10.1919 Harbiye Nâzırı Cemal paşa Hazretleri ne İlgi Zâtıdevletlerinin telgrafta belirttikleri hususlara, madde madde, sırayla aşağıdaki cevap arz olunur 1 Kabinenin bizimle tam bir birlik ve beraberlik içinde, mill iradenin hakimiyeti ilkesini kabul buyurmasına, millet adına teşekkürlerimizi arz ederiz.
Kabinenin, Hey et i Temsiliye nin ve bütün mill teşkilâtımızın öç alıcılıkla lekelenmesi, bizce de son derecede sakınılacak ve çekinilecek bir husustur.
Bu noktada ve suçlulann kanun yollarla cezalandınlmaları gereğinde de kabine ile bir görüş birlibi içindeyiz.
2 İkinci maddede yazılanlar için de özellikle teşekkür ederiz.
Bundan önce arz edilmiş olan hususlarda, bu noktanın üzerinde durulmasının sebebi şuydu Milli dâvâya ve Milli Mücadele ye karşı tutumlarından dolayı, millet tarafından reddedilen bazı vali ve komutanlar, şekle uyma düşüncesi ile, geçici bir süre için de olsa, görevlerine iade edildikleri takdirde, gittikleri yerlerde kabullerine imkân görülmediğinden, hük met otoritesine karşı saygısızlık doğabilir endişesi idi. 3 Üçüncü madde, özellikle şükranla karşılanmaya değer.
İnşallalı birlik ve beraberlik içinde, vatan ve milletimizin kurtuluş ve mutluluğunu sağlamamız kısmet olur.
4 Tam bir içtenlikle ve büyük bir güvence ile arz ederiz ki, kabinenin gösterdiği ciddiyet ve samimiyete karşılık, Hey et i Temsiliye ne içeriye ne de dışarıya karşı hiçbir vakit bir hâkim olma durumu almayacak, aksine tam bir görüş birliği ile kabul buyurulan esaslar çerçevesinde, hük metin güç ve otoritesini artırıp sağlamlaştırmayı vatan ve milletin selameti için görev sayacaktır.
Bu konuda asla şüphe ve tereddüt buyurulmamasını arz ve rica ederiz.
Özellikle zâtıdevIetlerinin, tüzüğümüzün sekizinci maddesi gereğince, doğrudan doğruya Hey et i Temsiliye miz üyesi sıfatıyla kabinede temsilci olarak bulunmaları her iki tarafın da işlerinde ve kararlannda anlaşmaya varmaları bakımından bir güvence sağlayacağı için sevindiricidir.
Artık kabine ile milli teşkilâtımız arasında, her noktada görüş birliği ve uzlaşmaya varıldığı anlaşıldığına göre, elbette, haberleşme konusundaki kayıtlar da kaldırılacaktır.
Ancak, Hey et i Temsiliye, bütün Anadolu ve Rumeli deki teşkilât merkezleri ile bağlantısını devam ettirmek zorunda olduğundan, özel telgraflar şeklinde yapılmakta olan telgraf haberleşmelerimizin eskiden olduğu gibi devamına müsaade buyurulmasını özellikle istirham ederiz.
Burada şunu da arz edelim ki, hük met, emirlerini tebliğe başladığı dakikada, hiçbir tarafta herhangi bir engelle karşılaşmamak ve en küçük bir otorite sarsılmasına uğramamak gerektiğinden, bu hususun sağlanması ve Hey et i Temsiliye tarafından gerekenlere gerekli tebligatın yapılabilmesi için, kırk sekiz saat kadar zaman bırakılmasını rica ederiz.
Hey et i Temsiliye tarafindan yapılacak tebligata esas olmak ve millete güven vermek üzere yayınlanmasını rica ettiğimiz kabine bildirisinin gizli olarak yayınlanmadan önce, bu suretinin hey etimize lütuf buyurulmasını özellikle istirham ederiz.
Çünkü bu bildiride, bir kelimenin bile milletçe yanlış anlamalanın devamına yol açabileceğini ve Hey et i Temsiliye yi de millete karşı pek güç bir durumda bırakabileceğini bütün samimiyetimizle arz ederiz.
Hey et i Temsiliye tarafından Zâtışâhâne ye takdim edilecek bir teşekkür yazısı ile millete yapılacak tebliğ suretini gerekli yerlere göndermeden önce, zâtıdevletlerine şimdi arz edeceğiz ve bunların metinine dair kabinece ileri s rülecek düşünceler saygıyla dikkate alınacaktır.
Yeni MilletvekilIeri Seçimi Kanunu üzerindeki görüşümüzü daha sonra arz etmek üzere, söz konusu kanunun hangi görüşle hazırlanmış olduğunu l tfen bildirmenizi rica ederiz.
114
5 Temel noktalarda tam bir uzlaşma doğduktan sonra, zâtıdevletleriyle saygıdeğer arkadaşlannızın samimiyetlerinden şüphe edilemeyeceğinden, konunun aynntıları üzerinde kendiliğinden görüş birliğine varılabileceği tabiidir.
Bendenizin ve bütün çalışma arkadaşlarımın, en b yük saygı ve samimiyetlerimizle, zâtıdevletinizin ve içinde bulunduğunuz kabinenin başarıya ulaşmasına ve bu sayede vatanın kurtanlmasını hedef alan gayenin bir an önce gerçekleşmesine bütün varlığımızla çalışacağımıza emniyet buyurmanızı arz ve burada hazır olan bütün arkadaşlarımın selâzrı ve saygılarını sunanm.
Mustafa Kemal CemaI Paşa,bu telgrafımıza o gece cevap verdi.
Bunda bildirinin hemen yayınlanmasının zarur olduğunu, ancak, gerekli noktalara dikkat ediIdiğini bildiriyordu.
Biz de aynı gece, nezaket gereği olmak üzere cevap verdik.
Fakat Efendiler, hük metin, bildirisini yayınlamadan önce bize göstermek istemediği anlaşılınca, biz de millete olan bildirimizi hük mete danışmadan yayınladık Padişah a olan telgrafı da aynı şekilde çektik.
Efendiler, 7 Ekim 1919 tarihini taşıyan bildirimiz milleti, tutulan yolun isabetli ve başarılı olduğu, bu yolda mill birliği koruyarak bugüne kadar olduğu gibi devam edilmesi konusunda, dolayısıyla aydınlatmaya, uyarmaya ve milletin manev gücünü kuvvetlendirmeye yardımcı olmak maksatlarını dile getirmekte idi. Padişah a yazılan telgraf da millet adına teşekkürü içine alıyordu.
Efendiler, bu arada küçük bir bilgi arz edeceğim.
Hey etimiz, bütün memlekete milletin ortak isteğinin gereğini yerine getirtmeye çalıştığı sırada, işgal altında bulunan İzmir e de doğrudan doğruya tebligatta bu lunuyordu.
Ali Rıza Paşa Kabinesi yle anlaşmakta olduğumuz 7 Ekim 1919 tarihinde, İzmir e de şu telgrafı çekiyorduk İvedi Sıvas, 7.10.1919 İzmir Valiliği Yüksek Katına Şimdiye kadar gönderilen tebligat ve yazılarımız size ulaştıysa, gereklerinin yapılmakta olup olmadığının, ulaşmamış ise, engelleyici sebeplerinin acele bildirilmesi rica olunur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Hey et i Temsiliyesi adına Mustafa Kemal İzmir in ve İzmir valisinin ne durum ve şartlar içinde bulunduğunu şüphesiz biliyorduk.
Tebliğlerimizi alıp alamayacağı şüpheli olmakla birlikte, uygulayamayacağı tabi idi.
Fakat, biz, bütün memleketin kaderiyle meşgul ve işgal tanımayan bir kuwet merkezinin bulunduğunu düşmanlarımıza da bildirmekte yarar görüyorduk.
115
KAZIM KARABEKİR PAŞA NIN BENİM HÜKÜMETİN İŞLERİNE KARIŞMAM KONUSU NDAKİ DÜŞÜNCESİ Efendiler, içinde bulunduğumuz günlere ait olaylara ve konulara dokunmuşken, burada küçük bir noktayı daha açıklamama müsaadenizi rica edeceğim.
Kâzım Karabekir Paşa dan gelen 8 Ekim 1919 tarihli bir telgrafta, şöyle bir görüş ileri sürülüyordu Hey et i Temsiliye den yüksek şahsiyetleri ile, Rauf Beyefendi nin ve bu gibi önemli şahsiyetlerin, milletvekili olduktan sonra da hiçbir şekilde hük mete karışmayarak Meclis teki grubun başında daima söz sahibi olarak bulunulmasını, kabinenin şekli ve kuruluş tarzı, üyelerinin değer ve kişiliği ne olursa olsun Meclis i Mill içinde hep denetleyici bir mevkide kalınmasını başarının önemli şartı ve uygulanması zarur biz karar sayarım.
Bir dâvânın ve bir grubun en yüksek ve güçlü tanınmış olan şahsiyetleri, kendi yetki çerçevelerini aşıp da hük met işine karışınca, Meclis i Milll daima zayıf kalmış ve akımlar karşısında ya sürüklenmiş yahut da parçalanmıştır.
Vatan ve milIetin bir bütün olarak kurtuluşunun şiddetle söz konusu olduğu bu devrede, arz ettiğim bu hususlar üzerinde kesin bir karara varmanızı derin saygılarımla istirham ederim.
Efendiler, gerçekten de Erzurum da bulunduğum zamanlarda, Kâzım Karabekir Paşa, karşılıklı olarak yaptığımız konuşmalarda da buna benzer görüşler ileri sürmüştür.
Benim ileri sürdüğüm görüşler de aşağı yukarı şöyleydi Her şeyden önce, memlekette, milletin varlık ve iradesini ortaya koymak ve bunu sarsılmaz bir şekilde Mill Meclis te temsil etmek gerekir.
Bu da, memlekette mill bir ülkü etrafında kuvvetli bir teşkilât kurmak ve Meclis te bu teşkilâta dayalı bir grup bulundurmakla mümkündür.
En güçlü şahsiyetlerin gayesi bu olmalıdır.
Oysa, şimdiye kadar görüldüğü üzere, asıl olan bu noktaya önem verilmeksizin, kendilerinde azçok Iiyakat görenler, hemen hük mete geçmek heves ve hırsına kapılıyorlar.
Bu gibi insanlar, Meclis te kendilerine dayanak olarak milli teşkilâta bağlı güçIü bir grup oluşturamayınca, geride yalnız saltanat ve hilâfet makamı kalıyor.
Bu yüzden mill meclisler, mill şeref ve kudreti temsiI edemiyor.
Mill istekler ortaya konamıyor ve gerekleri yerine getirilemiyor.
Bu bakımdan bizim için başta gelen en önemli ilke önce memlekette mill teşkilâtı kurmak, sonra da bu teşkilâttan kuvvet alan bir grubun başında, Meclis te çalışmak olmalıdır.
Hük met kurmaya veya kurulacak herhangi bir hük mete girmeye kalkışmakta yarar yoktur.
Çünkü, bu nitelikte bir hük met, vatana ve millete hiçbir esaslı hizmet veremeden hemen düşmeye yahut da padişaha dayanarak Meclis e karşı ve dolayısıyla da millete karşı düşen bir durum almaya mecbur olacaktır.
Böyle olunca da, birincisinde istikrarsızlık gibi büyük bir sakınca sürüp gidecek ikincisinde de mill hâkimiyetin yavaş yavaş yok derecesine getirilmesine hizmet edilmiş olacaktır.
Nitekim sizlerce bilindiği ve fiil olarak da görüldüğü üzere biz memlekette önce mill teŞkilât kurduk.
Sonra Meclis i topladık.
Önce Meclis Hük meti kurduk.
Ondan sonra da Cumhuriyet Hük meti ni teşkil ettik.
Bundan başka, fırsat düştükçe kabineye girilmeyeceği, yüksek makanı ve memuriyetler kabul edilmeyeceği ve aslında büyük ve mill gayeden başka hiçbir maksadın peşinde olmadığımız ve faaliyetimizin en büyük kısmının şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da Kuva yı Milliye nin bir denge unsuru olarak kalmasına çalışmaktan ibaret bulunduğu noktalarında millete karşı demeç ve bildirilerimiz vardı.
Kâzım Karabekir Paşa, telgrafında, Erzurum daki görüşlerimi ve bu görüşe bağlı olarak yayınlanan bildiriılerimizi hatırlatarak takdirlerini ifade ettik ten sonra ancak, bu güzel azim ve kararın, şimdiye kadar bizde yapılmış denemeleri ve bunların verdiği sonuçlan göz önünde bulundurarak daha geniş çaplı olmasını düşündüğümü de özellikle arz ederim diyorlardı.
Efendiler, Kâzım Karabekir Paşa nın bu görüş ve teklifi telgraflarının sonunda söyledikleri gibi, vatan ve milletin kurtuluşunun söz konusu olduğu bir devirde ve benim de açıkladığım üzere, daha memlekette hiçbir teşkilât ve Meclis yokken ve Meclis toplandığı zaman da Meclis te böyle bir teşkilâta ve mill kudrete güvenir ülkü sahibi bir grup varlığını ispat edimemişken, her ne 116
şekilde olursa olsun hük met kurmaya veya kurulacak hük mete girmeye heves etmek, elbette doğru olmazdı.
Böyle bir davranışı memleket ve millet yararına hizmet gayresinden çok şahsi hırs ve menfaate yahut da hiç olmazsa bilgisizliğe vermekte, kanaatimce asla isabetsizlik yoktur.
Ancak, Efendiler, Karabekir Paşa nın dediği gibi kabinenin ne şekilde ve nasıl kurulacağı, üyelerinin değer ve kişiliği ne olursa olsun, Meclis te şekil bulmuş siyas bir grubun ön plânda gelen şahsiyetlerinin Meclis içinde sürekli olarak söz sahibi ve denetleyici bir mevkide kalması, en önemli başarı şartı ve uygulanması zaruri bir karar sayılamaz.
Gerçekten de mill hakimiyet ilkesine bağlı olarak idare edilen meden devletlerde, kabul edilmiş olan ve fiilen yürürlükte olan kural, milletin genel eğilimlerini en yüksek düzeyde temsil eden ve bu eğilimlerin bağlı bulunduğu yararları en yüksek kudret ve yetki ile gerçekleştirebilecek siyas grubun, devlet işlerini üzerine alması ve bunun sorumluluğunu en yüksek liderinin omuzlarına yüklemesi ilkesinden ibarettir.
Zaten bu şartları taşımayan bir Hük met görev yapamaz.
Hük metin, kuvvetli grup üyeleri arasından ve fakat birinci derecede oImayanlarından zayıf bir hük met kurmak, onu partinin birinci derecedeki Iiderlerinin direktif ve tavsiyeleriyle yürütmeye kalkışmak düşüncesi, elbette doğru değildir.
Bunun feci sonuçları özellikle Osmanlı Devleti nin son günlerinde görülmüştür.
İttihat ve Terakk liderlerinin elinde oyuncak olan sadrazamlardan ve onların hük metlerinden millete gelen zararlar sayılamayacak kadar çok değil midir?
Mecliste, hâkim olan partinin, hük metin kurulmasını, muhalif ve azınlıkta bulunan bir partiye bırakması ise asla söz konusu olamaz.
Kural ve yöntemlere göre, milletin çoğunluğunu temsil eden, programı belli olan parti, hük meti kurma sorumluluğunu üzerine alır, memIekette kendi gaye ve ilkelerini uygular.
KAZIM KARABEKİR PAŞA NIN KENDİSİ DE HÜKÜMET İŞLERİNE KARIŞMAK İSTİYOR Zaten herkesçe bilinen ve o yolda hareket edilmekte olan bir gerçeği, burada açıklamaktan maksadın, vataseverlik, ahlâk üstünlüğü, olgunluk ve buna benzer birtakım seçkin vasıflar gereği imiş gibi gösterilmek istenen safsatalara karşı, milletin ve gelecek nesillerin dikkatli ve uyanık bulunmalarını sağlamaktır.
Bu düşüncelerine vesile teşkil etmiş olan Kâzım Karabekir Paşa nın da bu noktada, genellikle benimle aynı düşünce ve görüşte bulunduğuna asla şüphem yoktur.
Çünkü Kâzım Karabekir Paşa nın maksadı, elbette, yalnız benim veya Hey et i Temsiliye de bulunan bazı arkadaşların hük met kurmamasını veyahut hük mete girmemesini hedef almak değildi.
Kâzım Karabekir Paşa , bu konuyla ilgili telgrafında, Rauf Bey in ve benim adımı söylerken bu gibi ön plândaki şahsiyetler demiş olduğuna ve kendisini aynı sınıfta gördüğü tabi bulunduğuna göre, elbette kendilerinin de prensiplerinin dışında kalamayacağı belli idi.
Oysa, Kâzım Karabekir Paşa, Hâtıramda yanılmıyorsam, milletivekili olarak, Meclis te çalıştığı sırada, bir durumun gereği olarak yeni bir kabine kurulması söz konusu oldu.
Ben bu hususta görüşmek üzere Fethi Bey, Fevzi Paşa, Fuat Paşa, Kâzım Paşa, Ali Bey, Celâl Bey, İhsan Bey ve Hük met teki arkadaşlarla daha başka on onbeş arkadaşı ve bu arada Kâzım Karabekir Paşa yı Çankaya ya davet etmiştim.
Kâzım Karabekir Paşa , bana gelmeden önce, Meclis te, o tarihte parti genel sekreteri olan Recep Bey in yanına giderek, kendisini davet ettiğimi ve büyük bir ihtimalle hük met başkanlığını teklif edeceğimi söyledikten sonra, şimdiden, kendisinin durum hakkında aydınlanmasına yardım edecek bilgileri varsa bildirilmesini söyIemiştir.
Kâzım Paşa nın Çankaya da, toplantı ve görüşme sırasındaki tutumu da, orada hazır bulunanlar tarafından anlamlı görülmüştü.
Kâzım Karabekir Paşa , görüşme sırasında, bu şekilde de millete hizmetten çekinmediğini pek haklı ve yerinde olarak ifade etmişti.
Görüşmeler bir noktaya 117
saplandı.
Hük met başkanı Fethi Bey mi, Karabekir Paşa mı olsun?
Bu nokta üzerinde tartışılırken Kâzım Karabekir Paşa, bana 8 Ekim 1919 tarihinde tavsiye ettiği gibi, kabinenin şekli ve kuruluş tarzı, üyelerinin değer ve kişilikleri ne olursa olsun, Mill Meclis içinde daima söz sahibi ve denetleyici olarak kalmayı, uygulanması zarur bir karar saydığını söylemedi.
Aksine, durumu, hük met kurmaya yetkili kılınmasını bekler nitelikte görülüyordu.
Oysa, daha vatan ve milletin tam olarak kurtuluşunun söz konusu olduğu devrin korkunç ve karanlık bir safhasını daha yaşıyorduk.
Görüşmeyi sonuca bağlamadım.
Ara verdiğim bir sırada, Fevzi Paşa Hazretleri ni bahçeye götürdüm Kendisine, Fethi Bey ve Kâzım Karabekir Paşa lardan birini hük met başkanlıgna seçmekte hakem olmasını rica ettim.
Fakat ikisini de aynı zamanda çağırıp konunun şahs ve basit bir konu olmadığını, sorumluluğun vatanla igili ve büyük olduğunu belirttikten sonra, açıktan açığa kendilerine, bu görevi hangisinin daha iyi yapabileceklerini, vicdanlarına başvurarak bizzat söylemeleri isteğinde bulunacaktı.
Yeniden toplandık.
Hük meti ya Fethi Bey yahut da Karabekir Paşa kuracaktır.
Görüşmelerin sonucundan bunu anlıyorum.
Konunun çözüme bağlanmasında, Fevzi Paşa Hazretleri ni hakem yapalım dedim.
Kabul edildi.
Mareşal, Fethi Bey i ve Karabekir Paşa yı aldı.Bahçeye çıktılar.
Belirttiğim şekilde hareket edilmiş.
Fethi Bey, ben daha iyi yaparım demiş.
Mareşal da bu kanıda bulunmuş ve Fethi Bey seçilmiştir.
Böylece, Karebekir Paşa nın hük meti kurmakla görevlendirilmesine yardımcı olma fırsatı ortadan kalkmış bulundu.
PADİŞAH KÖLELİĞİYLE ELDE EDİLEN İKTİDAR MAKAMI İKTİDARSIZLIK ÖRNEĞİDİR Efendiler, ,Ali Rıza Paşa Kabinesi yle başladığımız temas noktasına gelelim Arz etmiştim ki, hük met, bize bildirisini yayınlanmadan önce vermediği için, biz de millete yapacağımız bildiriyi hük metin görüşünü almaya gerek duymadan yayınlamıştık.
Bunun üzerine, hük met, Cemal Paşa vasıtasıyla, daha dört maddenin çeşitli yollarla yayınlanmasını gerekli bulmakta olduğunu 9 Ekimde bildirdi.
Bu maddeler şunlardı 1 İttihatçılarla bir ilişkinin bulunmadığı , 2 Osmanlı Devleti nin Birinci Dünya Savaşı na karışmasının doğru olmadığı, buna sebep olanlar aleyhinde adları da açıklanarak bazı yayınlar yapılması ve haklarında kanun kovuşturma açılarak cezalandırılmaları, 3 Bütün savaş suçlularının kanun cezadan kurtulamayacakları, 4 Seçimlerin serbestçe yapılacağı.
Cemal Paşa , bu maddeleri saydıktan sonra, bunların açık bir şekilde belirtilerek yayınlanmasının, içeride ve dışarıda birtakım yanlış anlamaların önüne geçeceğini ileri sürerek ve memleketin yüksek çıkarlarının bir gereği olarak, özellikie olumlu karşılanmasını rica ediyordu.
Efendiler, Ali Rıza Paşa Kabinesi nin ne kadar cılız düştüğünü ve gerçeği kavramaktaki görüş kıtlığını anlamak için bu maddeler sanki birer ölçüdür.
Devletin, içine düştüğü felâket uçurumunun derinlik ve dehşetini görmekten âciz olan zavallılar, elbette cidd ve gerçek çareyi görmemek için gözlerini yumarlar.
Çünkü, o cidd ve ,gerçek çare kendilerini daha çok dehşete düşürür.
Akıl ve kavrayışlarındaki kısırlık, tabiat ve ahlâklarındaki zayıflık ve soysuzlaşma gereği böyledirler.
118
Çoktandır, köle olduğuna şüphe kalmamış olması gereken Padişah ve Halife nin köleliği ile elde edilebilecek iktidar makamının, iktidarsızlığa örnek olması tabi değil miydi?
Ferit Paşa nın yerine gelen Ali Rıza Paşa iIe bir kısmı bundan önceki kabinede de görev almış bulunan yeni çalışma arkadaşları, Ferit Paşa nın bırakmış olduğu noktadan başlayarak, onun sonuçlandıramadığı düşman emellerini takip ve sonuçlandırmaya çalışmaktan başka zaten ne yapabilecekti?
Bu, bizce, açık olarak biliniyordu.
Fakat, tahmin ve takdir buyurulacak birçok düşünce ve sebeplerle, hazımlı ve sabırlı davranmaktan başka çıkar yol yoktu.
Efendiler, uzlaşmış görünmeyi uygun bulduğumuz bu yeni kabine ile bizim görüşlerimiz arasındaki ayrılığın beliren ilk safhalarını görmek için, bu dört madde ile ilgili görüşlerimizi içine alan cevabımızı, Büyük Millet Meclisi zabıtlarının ilk günlerine ait sayfalarında, l tfen bir daha gözden geçirirsiniz.
Efendiler, bugünlerde İstanbul daki basın mensupları bir dernek kurmuşlar.
9 Ekimde, Tasviır i Efkâr Vakit Akşam, Türk Dünyası ve İstiktâl gazeteleri adına bazı sorular soruyorlar ve yayına esas olacak görüşlerimizi almak istiyorlardı.
Bunlara, gereken açıklamalar yapıldı ve bilgiler verildi.
Bu basın hey etinin başkanı VeIit Bey in de kendi gazetesi adına iIgi çekici soruları içine alan bir telgrafı vardı.
Ona da yaverim vasıtasıyla karşılık verdirdim.
Bunları belgeler arasında okuyacaksınız.
DAMAT ŞERİF PAŞA MİLLETİ ZEHİRLİYOR Efendiler, yeni kabine içinde yer alan ve Hey et i Temsiliye mizin elçisi durumunda olan Cemal Paşa iIe yapıIan ve yapılmakta olan haberleşmelerimiz, yüce topluluğunuza Dahiliye Nezareti makamını tutan Damat Mehmet Şerif Paşa dan söz etmemi geciktirdi.
Biz, yeni kabine ile uzlaşma yolu ararken, Şerif Paşa, çoktan milleti zehirlemeye başlamış bulunuyordu.
Nezarete geçtiğini bildiren 2 Ekim tarihli genelgesinin metni hatırlanırsa, orada şu cümlelere rastlanır Vatandaşların tam bir uyum ve birlik içinde bulunmaları, devletin gerçek çıkarlarının bir gereği olduğu halde, bir süredir memlekette bozgunculuk ve bölücülük belirtilerinin görülmesi, güçlüklerin bir kat daha artmasına yol açacağından, pek çok üzüntü vericidir.
.....
Başarı.... Hük met in gösterdiği yolda gitmekle ve memleket çıkarlarını ilgilendiren konularda zararlı davranışlardan kaçınmakla elde edileceğinden, hemen merkezlere ve merkeze bağlı olan yerler ve bu yolda tavsiyelerde bulununuz.
Efendiler, Damat Ferit Paşa dan daha akıllı olduğu söylenen Damat Şerif Paşa , pek acemice işe başlamış oluyor.
O tarihlerde İstanbul da, bizi âs , anarşist, simple soldat basit asker sayan bazı romancılar gibi, Damat Paşa da bizi ancak ahmakları aldatabilecek kendi kısa aklınca, gafil ve anlayışsız sanıyordu galiba!
.
Oysa, biz, Nâzır Paşa nın alçakça niyetini hemen anlamış ve daha uyanık bir durum almış bulunuyorduk.
Şerif Paşa , bizim tutum ve gidişimizi, Ferit Paşa Kabinesi ni düşürmek için milletçe yapılan teşebbüsleri, memlekette bozgunculuk ve bölücülük belirtileri olarak gösteriyor ve pek çok esef ediyor.
119
Bir de, Efendiler, Hük met in, Dahiliye Nâzırı Mehmet Şerif imzasıyla yayınlanan duyurusunun birkaç noktasına hep birlikte göz gezdirelim.
Bugünkü kabine tam bir uyum içindedir.
Çok doğrudur.
Bu durum bütün çıplaklığı ile kendini gösterecektir.
Temel konularda görüş birliği içindedir.
Hiçbir partiye bağlı değildir.
Çeşitli siyas grupların hiçbirine de eğilimi yoktur.
Hepsinden manevi destek bekliyor.
Bu cümlelerden çıkan anlam açıktır.
Hük met, mill teşkilât ve onu idare eden Hey et i Temsiliye ile beraber değildir.
Hattâ, ona karşı bir eğilimi bile yoktur.
İtilâf ve Hürriyet Partisi nden, Muhipler Cemiyeti nden, Kızıl Hançerliler den, Nigehbancılar dan ve mevcut öteki derneklerden ne kadar destek bekliyorsa, bizden de ancak o kadar.
.
.
CemaI Paşa vasıtasıyla bizi oyalama ve aldatma gayesiyle çekilen telgraflarda yazılanlar hep yalandır.
Sonra Efendiler, şu cümleyi okuyalım Memleket kaderinin milletin vekilleri aracılığı ile belirlenmesi başlıca emelimizdir.
Bundan çıkan anlam da şudur Sıvas ta birkaç kişi toplanmış, milIet adına söz söylüyor.
Milletin kaderi ile ilgileniyor.
Hey et i Temsiliye diye bir de ünvan takınarak, üstlerine vazife olmadığı halde, millet ve memleketin işlerine karışıyorlar.
Bunların sözünü dinlemeyiniz.
Çünkü bunlar milletin vekilleri değildir!
Hük met, bu bildiride barış konusundaki görüşünü de şöyle açıklıyor Wilson prensiplerinden hakkıyla yararlanılarak, Osmanlı Devleti nin bir bütün halinde ve Padişah ının etrafında toplanmış müstakil bir devlet olarak yaşamasını sağlayıcı hiçbir teşebbüsten geri durulmayacaktır.
Yeni kabine, bu görüşlerinde başarıya ulaşacaklarını belirtmek üzere şu delilleri sürüyor Zaten büyük devletlerin adalet duyguları ile gerçekten gittikçe açıklık kazanmakta olan Avrupa ve Amerikan kamuoyunun ölçülü davranma isteği de bu konuda güven verici olmaktadır.
Efendiler, bütün bu düşünceler, Ferit Paşa Kabinesi nin Padişahı ağzından yayınladığı bildiride yazılanların harfi harfine aynı değil midir?
Bu türlü bildiriler yayınlamaktan maksat ,milleti aldatmak ve miskinliğe sürüklemek değil midir?
Hangi adaletten söz ediliyor?
Hangi ölçülü davranma isteğinden dem vuruluyor?
Bunların asılları var mıydı?
Memleketin hük met merkezinden başlayarak yabancılar tarafından her yerde yapılageIenler gerçekten bunun aksini ispat edecek fiil ve apaçık deliller değil miydi?
Gerçekte, Wilson , prensipleriyle birlikte sahneden çekilmiş ve Osmanlı ülkesine ait toprakların Suriye de, Filistin de, Irak ta, İzmir de Adana da ve her yerde işgaline seyirci bulunmuyor muydu?
Bu kadar kesin yıkılış belirtileri karşısında aklı, kavrayışı, vicdanı olan adamların kendi kendilerini aldatmalarına ihtimal verilir mi?
Bu gibi adamlar, aslında kendilerini aldatacak kadar budala olurlarsa, onların memleket kaderini elde tutmalarına, aklı eren ve korkunç gerçeği gören ler katlanabilirler mi?
Eğer bu adamlar, gerçeği biliyorlar ve kendilerini aldatmıyorlarsa, milleti kandırarak bir koyun sürüsü halinde düşmanın pençesine teslim etmek için canla başla çalışmalarına ne anlam verilebilir?
Bütün bu noktalar gözönünde bulundurularak verilecek hükmü kamuoyuna bırakırım.
TEK KUSURUMUZ 120
Efendiler, hük metin bildirisinin anlamsızlığına ve taşıdığı düşüncelerin sakatlığına rağmen, biz Hey et i Temsiliye adına aynı tarihte, 7 Ekim günü, yeni kabineyi destekleme kararı veriyoruz.
Yeni hük met ile mill dâvâ arasında tam bir uzlaşma meydana geldiğini millete müjdeliyoruz.
Her yerde hük met işlerine asla karışılmamasını sağlayarak, hük metin kuvvetini artıracak ve işlerini kolaylaştıracak tedbirler alıyoruz.
İçeride ve dışarıda tam bir birlik olduğunu fiilen ispat edecek bir durum alıyoruz.
Özet olarak memleketin kurtuluşunu sağlayabilmek için, dürüstlük ve içtenlikle düşünenlerin, akıl ve vicdan bakımından yapmaya mecbur oldukları akla gelebilecek her şeyi yapmaya çalışıyoruz.
Milletvekillerinin bir an önce seçilmesini sağlamak için teşvik ve tavsiyelerde bulunuyoruz.
Yalnız bir şey yapmıyoruz.
MiII teşkilâtı dağıtmıyoruz.
Tek kabahatimiz budur.
Damat Ferit Paşa dan sonra, diğer bir damat paşanın etrafında, sadrazam diye, nâzır diye toplanmış birtakım kuşbeyinlileri, alçak bir padişahın alçakça düşüncelerini kolaylıkla uyguIayabilsin diye serbest bırakmayacağımızı hissettiriyoruz.
Temsilcimiz Cemal Paşa , kabine hakkında bizim olumlu kanaatımızı alabilmek ve güvenimizi kazanabilmek için her çareye başvurmaktan geri durmuyor.
Ahmet İzzet Paşa ya da kabineyi övdürerek varlığımızın silinmesi gereğine dair öğütler verdiriyordu.
AHMET İZZET PAŞANIN ÖĞÜTLERİ Ahmet İzzet Paşa a Gerçekten de, Ahmet İzzet Paşa nın şifre içinde kalan imzasıyla, Cemal Paşa dan 7 8 Ekim 1919 tarihli şöyle bir telgraf almıştık Harbiye, 7 8.10.1919 Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Yeni kabinede, çoğunlukta olan eski ve yakın arkadaşlarımı ziyaret ederek durumun ne merkezde olduğu konusunda bir sohbet görüşmesi yapmış idim.
Öğrendiğm bazı durumlar üzerine, millet ve memleketin hayat çıkarlarını düşünerek aramızda öteden beri süregelen dostça ilişkilere askerlikten gelen kardeşçe duygulara güvenerek, aşağıdaki düşünceleri hemen belirtmek istiyorum Birkaç aydan beri, memleketin uğradığı istilâ ve yok olma tehlikesinin önüne geçilebilmek için şimdiye kadar, Kuva yı Milliye nin ve Mill Mücadele nin yaptığı yararlı etkiler herkesçe kabul edilmiştir.
Yalnız, bu hizmetin sorumlarını alabilenin,bundan sonra bilgi ve görüş , gerçeği görenlerce sahibi kanun bir yönetimin kurulmasına bağlı olduğu da kabul edilmektedir.
Artık hük met ve milletin ikilikten ayrılarak bir birlik manzarası göstermesine, âciz görüşüme göre tezelden zaruret vardır.
Kabineyi oluşturan şahısların iyi niyetli ve tutarlı düşüncelerine herkesin güveni olduğu inancındayım.
Hiçbir kabinenin görevini sürekli olarak yapmasına imkân bırakmayacak iç meselerin, dış siyaset üzerindeki korkunç etkileri bir açıklamayı gerektirmeyececek kadar belirgindir.
Milletvekillerinin bir an önce seçilmesi ve Meclis in toplanması için Osmanlı Hük meti nce âcil tedbirler alınmaktadır.
Vatanın kurtarılması uğrunda gösterdikleri kahramanca azim ve niyetlerinin, hük met üyelerine nasıl karşılandığı, bugünkü bildirilen anlaşılacağından, samimiyetle bir görüş birliğine varılacağına güvenim tamdır.
Ancak bu sabah bendenizin yanına gelen, duruma vakıf ve güvenilir bir zat, Kütahya ve, Bilecik taraflarında istenmeyen bazı nahoş olayların çıktığını söylemiştir.
Bizi, anlaşmazlık ve çözülmeye sürüklemek için dışarıdan ve içeriden birçok teşvik ve kışkırtmalar olacağını tahmin ve kabul etmek tabi dir.
Öte yandan,zırlardan birinin gösterdiği, Kastamonu vali vekilinden gelmiş bir telgrafla da, bazı memurların tayini ve eezalandırılması gibi işlerde İstanbul Hükümeti ne sanki emredilmek isteniyordu.
Bu gibi durumlar, devletin bu kerteye indirmiş olan ve sizce de ne derecede kötülendi bi ldt retmek olacağından, böyle yetki tanıma belgelerinde memnuniyetle 121
görülen kötü idareyi aynen taklit kimselere bu türlü davranma fırsatının verilmemesini, herkesçe bilinen zekâ ve zanlarınızdan beklerim.
Özet olarak, artık memlekette birliğin sağlanmasını ve temel kanunlar çerçevesinde hük metle bağlantı kurulmasını içtenlikle tavsiye ve rica ederim Ahmet İzzet .
Harbiye Paşâ Cemal Bu telgrafa, elden geldiği kadar hiçbir şahs duygu ve düşüncemizi belli etmemeye çalışarak yumuşak ve hattâ inandırıcı bir karşılık vermek uygun görüldü.
Cevap şudur Şifre Sıvas, 7 8.18.1919 I 7 8.10.1919 Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretleri ne Ahmet İzzet Paşa Hazretleri ne Yüksek d şünceleriniz değerine önemle dikkate alındı.
Mill Mücadele nin etkileri ile ilgili olumlu kanaata teşekkür edilir.
Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da, yapılan mill hizmetlerin tutarlı ölçülerle devam ettirileceğine, kanun bir yönetimin tam olarak kurulmasına bütün varlığımızla çalışılacağına güven buyurulmasını rica ederim.
Çünkü mücadelemiz kanun bir devrenin açılmasını hedef almaktadır.
Tanrı ya şükürler olsun, hük met ile millet, tam bir görüş birliğine varmış olduklarından, bundan sonra da devam edeceğinden emin bulunduğumuz karşılıklı samimiyet ve olgunluk derecesine ulaşmış olan birlik, kendini, millet ve memleket çıkarlannı garanti edecek şekilde ortaya koyacaktır.
Kötü icraat ve siyaseti herkesçe bilinen Ferit Paşa Kabinesi ne milletin uymaması, gaye ve hareketlerine katılmamış olması, dış politikamız üzerinde hiçbir tehlikeli etki uyandırmamış aksine, Ferit Paşa Kabinesi nin sebep olduğu bütün kötü etkileri ortadan kaldırarak şükranla karşıladığımız bugünkü elverişli siyasi durumumuzu sağlamıştır.
Milletin güvenini kazanmış olan bugünkü kabineyle anlaşmış bulunmanın, içteki durumumuzu dış siyaset üzerinde pek yararlı ve etkili kılacağına şüphe yoktur.
Olağanüstü durumlarda, bazı yerlerde istenmeyen bazı olayların çıkmış olması, kaçınılması imkânsız zarur ve olağan şeylerdir.
Özellikle Kütahya, Bilecik ve Eskişehir gibi yerlerdeki suçsuz, haksızlığa uğramış halkın karşılaştığı baskı ve kötülükler l tfen ve biraz da insaflıca düşünülürse, şikâyet konusu olarak görülen olayların ne kadar haklı olduğu bir an üzerinde durmakla anlaşılır.
Buralardaki acıklı ve iç sızlatıcı duruma da, eski hük metin miskince davranışının sebep olduğu düşünülünce, bu olaylardan Mill Mücadele yi sorumlu tutmaya kalkışmak haksızlık olur inancındayım.
Kastamonu Vali Vekilinin, zâtıdevletlerince sözü edilen telgrafından dolayı kendisini de mazur görmenizi rica edeceğim.
Çünkü, bu biçim müracaat yalnız Kastamonu dan değil, daha başka yerlerden de yapılmıştı, Beni kabinenin kararsız gibi görünen başlangıçtaki tutumu bir iki gün daha devam etseydi, bu türIü başvurular memleketin her köşesinden yağacaktı.
Bundan böyle, bu gibi hareketlere asla meydan verilmemesi için gereken her türlü tedbir alınacak, gerekli etkiler yapılacak ve zâtıdevletlerinin tavsiyelerine uyularak tam anlaşmanın gerçekleşmesi ve temel kanunlar çerçevesinde hük metle yakın işbirliği sağlanması için samim olarak çaba harcanacaktır.
Saygı ve tazim ile ellerinizden öperim efendim.
Mustafa Kemal ALİ RIZA PAŞA CUMHURİYET KURULACAĞINI KEŞFEDİYOR 122
Efendiler, Ahmet İzzet Paşa nın yazdığı nasihatnamenin ve buna verdiğimiz cevabın gözden geçirilmesi bir hatıramı canlandırdı.
Milletçe bilinmesi ve tarihe geçmesi için onu da söylemiş olayım Ali Rıza Paşa, bir gün Ahmet İzzet Paşa yı ziyaret eder.
Sohbet sırasında, aleyhimde olur olmaz bazı şeyler söyler ve bu dedikodulara önemli bir keşfini de ekler Cumhuriyet kuracaklar, Cumhuriyet!
diye bağırır.
Doğrusunu isterseniz efendiler, Makedonya da, Osmanlı İmparatorluğu nun Batı Orduları Başkomutanı Ali Rıza Paşa nın arslanlardan oluşmuş bulunan koskoca Türk ordularını bozguna uğratıp yok ettirdikten ve verimli Makedonya topraklarını düşmana terkedip bağışladıktan sonra devletin en kritik anında Vahdettin in emellerine hizmet için gereken vasıfları kazanmış olduğuna ve bu ünlü ordular başkomutanının bu defa da kendine en becerikli yardımcı olarak, eski Genelkurmay Başkanı nı Harbiye Nezareti ne getirmeyi düşüneceğine olağan gözüyle bakılabilirdi.
Fakat Mill Mücadele nin cumhuriyeti hedef aldığını bu kadar çabuk ve kolaylıkla sezip kavrayabileceğine hayran olmamak mümkün değildir.
Efendiler, bana bu bilgiyi veren, hikâyeyi bizzat İzzet Paşa nın ağzından işiten ve şimdi içinizde bulunan çok değerli bir arkadaştır.
SALİH PAŞA HEYET İ TEMSİLİYE İLE GÖRÜŞMEK İÇİN GELİYOR Efendiler, Cemal Paşa , 9 Ekim 1919 tarihli bir şifre ile, Hey et i Temsiliye iIe yakından görüşmek üzere Bahriye Nâzın Salih Paşa nın yola çıkmasının uygun görülmekte olduğunu bildirdi.
Fakat Salih Paşa biraz rahatsız oldugu için, görüşme yerinin mümkün olduğu kadar yakın olması ve İstanbul dan deniz yoluyla hareketinin yerinde olacağının düşürüldüğü belirtildikten sonra, Hey et i Temsiliye den kimlerle ve nerede görüşüleceğinin tasarlandığını sordu.
10 Ekimde verdiğimiz cevapta, görüşme yeri olarak Amasya yı tespit ettik.
Görüşmek üzere, Hey et i Temsiliye den benimle birlikte Rauf ve Bekir Sami Bey ler gidecekti.
Bunu da bildirdik.
Salih Paşa nın İstanbul dan hangi gün hareket edeceğinin ve Amasya ya ne zaman gelebileceğinin gün ve saatinin de bildirilmesini rica ettik.
Efendiler, memleketin her tarafında mill teşkilâtın genişletilmesi ve köklendirilmesi çalışmalarına devam ediyorduk.
Aynı zamanda milletvekili seçimlerinin yapılmasını sağlamaya ve çabuklaştırmaya çalışıyorduk.
Bu konudaki görüşlerimizi gerekenlere de bildirerek, bazı kimseleri tavsiye bile ediyorduk.
Ancak, cemiyet adına aday göstermemeyi prensip olarak kabul etmemekle birlikte, milletvekili olmak için başvuranların Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti nin ilkelerini ve kararlarını benimsemiş kimselerden olmasını yürekten istiyor ve bu gibi kimselerin, cemiyet adına kendiliklerinden adaylıklarını koymaları gereğini de ilân ediyorduk.
11 Ekim 19l9 tarihinde, bu arz ettiğim hususlarla ilgili olarak yeniden bazı emirler verdik.
Mill dâvâya hizmet eden memurların birer sebep uydurularak nakledilmesi ve yerlerinin değiştirilmesi, mill dâvâya karşı olduklan için millet tarafından kovulan memurların da memurluk sıfatlarının korunmaya devam edilmesi yüzünden, bazı yerlerden, yeni kabine ile uyuşmanın ne demek olduğunun anlaşılamadığı yolunda sitem ve şikâyetler gelmeye başladı.
Bu hususu 11 Ekimde Cemal Paşa ya yazarak, kabinenin dikkatini çekmek istedik.
ASKERİ NİGEHBAN CEMİYETİ Bir de, Efendiler, bilirsiniz ki, İstanbul da Askeri Nigehban Cemiyeti diye bir bozguncu grubu türemişti.
O zamanki bilgilere göre, bu grubun başında bulunanlar, Kiraz Hamdi Paşa, hırsızlıktan 123
dolayı ordudan kovulmuş Kurmay Albay Refik Bey ,eski Halaskâr Grubu ndan Binbaşı Kemal Bey,eski Bandırma Sevkiyat Başkanı Topçu Binbaşılarından Hakkı Efendi ve daha bu dernekle ilişkisini kesip kesmediği bilinmeyen ve ordudan atılmış bulunan Kurmay Binbaşı Nevres Bey gibi çeşitli yolsuzlukları yüzünden ordudan atılmış yahut da emekli edilmiş bulunan kimselerle, ahlâksızlıkları ile tanınmış az sayıdaki kimselerden ibaretti.
İşte bu dernek, İkdam gazetesinin 23 Eylül 1919 tarih ve 8123 sayılı nüshasında bir bildiri yayınlamıştı.
Dernek, bu bildirisiyle, kendilerine vatan ve milletin bekçisi süsünü vermek istiyordu.
Cevat Paşa nın Harbiye Nâzırlığı zamanında, bu dernek hakkında kovuşturmaya başlanmıştı.
Değişikliklerden dolayı arkası kesildi.
Böyle bir derneğin varlığı ve faaliyeti ordu mensuplarının sinirlerini geriyordu.
Hey et i Temsiliye ye müracaatlar başlamıştı.
12 Ekim 1919 tarihinde, Harbiye Nâzırı Cemal Paşa dan, kendi başarısı bakımından, bu fesat yuvasının kökünden sökülüp atılmasını ve mensuplarının şiddetle cezalandırılmalarını ve bu yoldaki işlemlerin orduya bildirilmesini rica ettim.
Cemal Paşa dan 14 Ekimde aldığım bu kesin olarak kararlaştırılmıştır şeklindeki kısa ve kesin dilli telgrafı 15 Ekimde bütün orduya özel olarak duyurdum.
Fakat, Cemal Paşa nın bu kesin kararının hiçbir zaman uygulandığını hatırlayamıyorum.
İŞGALİ SUÇLAMAYAN BİR SİYASET Efendiler, hatırlayacaksınız, İngilizler Merzifon u ve bir siyaset arkasından da Samsun u boşaltmışlardı.
Bu münasebetle ve Ferit Paşa Kabinesi nin düşmesi üzerine, Sıvas halkı fener alayı düzenledi ve gösterilerde bulundu.
Birtakım nutuklar verildi.
Bu sırada halk da kahrolsun işgal diye bağırdı.
Sıvas ta yayınlanan İrade i Milliye gazetesi, bu olayı olduğu gibi yazdı.
Dahiliye Nâzırı Damat Şerif Paşa,bu gazetenin haberlerine dayanarak Sıvas iline yaptığı bir tebliğde kahrolsun işgaI şeklindeki yazılar, hük metin bugünkü siyasetine uygun değildir diyordu.
Bu ne demektir, Efendiler?
Hük met, işgali suç saymayan bir politika mı güdüyordu?
Yoksa, kahrolsun işgal dedikçe, memleketi daha çok işgale mi yol açılacaktı?
İşgal ve saldırı karşısında, milletin sessizlik ve sük net içinde kalması, işgalden tepkilenmiş görünmemesi mi akla ve politikaya uygundu?
Böyle sakat ve hayvanca bir düşünce, çöküş ve yokoluş uçurumuna kadar tekmelenmiş bir devleti kurtarabilecek siyasete temel olabilir miydi ?
İşte bu münasebetle, 12 Ekim 1919 tarihinde, Harbiye Nâzırı Cemal Paşa ya yazdığım bir telgrafta Vatanın bir kısmının boşaltıldığını gören milletin, bu şekilde, hattâ daha da belirgin bir şekilde, duygularını açığa vurmuş olmasını pek uygun ve yerinde gördüğümüzü ve milletin gerçek duygularına dayanarak hük metin bu haksız işgaIleri siyas bir dille ve resmen reddetmesini, bu güne kadar Ateşkes Anlaşması na aykırı olarak yapılmış müdahaleleri protesto ederek, yapılanların düzeltilmesini isteyeceğini beklemekteyiz dedikten sonra, bu vesileyle, hük metin gütmekte olduğu politikada Hey et i Temsiliye ce henüz bilinmeyen noktalar varsa, aydınlatılmasını rica ettim.
Temsilcimiz ve Harbiye Nâzırı Cemal Paşa nın cevabı pek ilgi çekicidir.
18 Ekim 1919 tarihli olan bu cevapta şu cümlelerin taşıdığı anlam dikkate değer Milli dâvâ çerçevesi içinde işleri yürütme sorumluluğunu yüklenmiş olan İstanbul Hük meti, tutumunda ve işlerinde siyas mecburiyetleri kollamak, yabancılara karşı daha konukseverce ve yumuşakça hareket etmek zorundadır.
124
SÜNGÜLERİNİ MİLLETİN KALBİNE SAPLAYAN YABANCILARI MİSAFİR SAYAN BİR HARBİYE NAZIRI Efendiler, Rıza Paşa Kabinesi ve o kabinede Harbiye Nâzırı olan zat, aziz vatanımızı işgal eden, süngülerini milletin canevine saplayan düşmanları misafir kabul ediyor ve onlara karşı konukseverce ve yumuşakça harekette bir zaruret görüyor.
Bu ne görüştür, bu ne kafadır?
Mill dâvâ bu muydu?
Harbiye Nâzırı, özellikle mill teşebbüslerinin yanlış yorumlanması yolunda girişilen faaliyetlerin daha güçten düşmediği şu sıralarda, işaret ettiğim ihtiyatlı davranışların yersiz olmadığı kabul buyurulur inancında olduğunu söyleyerek, mill teşebbüslerden zarar görülmüş olduğunu anlatmaya, bu yüzden meydana gelen kötülüğü tamir için tedbirlerinin yersiz olmadığını bize de kabul ettirmek ustalığını göstermeye çalışıyor.
Harbiye Nâzırı, telgrafını şu cümle ile bitiriyor Olgunluğunu eserleri ile ispatlamış olan yüce milletin güvenini kazanmış bulunan bugünkü hük metin, işlerinde serbest kaldıkça, dışarıya karşı sözünü daha çok dinleteceği açık bir gerçek olduğuna göre, saygıdeğer Hey et i Temsiliye den hük metin yaptığı işleri daha çok desteklemelerini rica ederim.
Efendiler, Cemal Paşa , gerçekten önemli noktalara dokunuyor Önce, milletin olgunluğunu ispat ettiğini söyleyerek, bizim millet adına öne düşüp yol göstermemize ihtiyaç olmadığını dolaylı bir şekilde hissettirerek, bizi millet nazarında gereksiz birtakım müdahaleciler sayıyor.
İkinci olarak, bizim, hük meti serbest bırakmadığımızı ve bu yüzden dışarıya karşı sözünü dinletmeye engel olduğumuzu söylüyor.
Efendiler, yüce milletimizin olgunluğunu ispat eden eserler, Erzurum, Sıvas Kongreleri ile bu kongrelerde aldığı kararlar, bu kararların uygulanmasına çalışmak suretiyle birlik ve dayanışma yaratılmaya başlanması ve Sıvas Kongresi ni yapanları yok etmeye kalkışan Damat Ferit Paşa Kabinesi ni düşürmek gibi işler, davranışlar ve uyanıklıktı.
Bu kadarla yetinmek, bütün bu hareket ve faaliyetlerde olduğu gibi bundan sonra da millete önderlik etmek gibi vicdan bir görevden vazgeçerek hük meti serbest bırakabilmek, ancak bir şartla mümkün olabilirdi.
O da, serbest kalmaya lâyık olduğu anlaşılacak, Millet Meclisi ne dayalı millı bir kabinenin memleket ve millet mukadderatını gerektiği şekilde üstlendiğine inanmaktı.
Milletin, kahrolsun işgal !
şeklindeki protestosunu boğmaya çalışan duygu ve kavrayıştan yoksun hayvanca insanlardan kurulu ve içinde hain bulunan bir hey etin, ahmakça, bilgisizce ve miskince hareketlerinin seyirci kalmak, akıl ve anlayış sahibi vatansever kimselarden beklenebilir miydi?.
Bir de Efendiler, Cemal Paşa Milletin güvenini kazanmış buIunan bugünkü hük meti sözüyle pek büyük ve apaçık bir yalana başvuruyordu.
Milletin hük mete güven duyup duymadığı daha belli değildi.
Bu söz ancak ve hiç olmazsa, kabine Millet Meclisi huzurunda güven oyu aldıktan sonra söylenebilirdi.
Oysa, daha Millet Meclisi nin üyeleri bile seçilmiş değildi.
Harbiye Nâzırı bu sözü söylediği dakikada, yalnız bir tek kişinin güvenini kazanmış bulunuyordu.
O da devlet başkanlığı makamını kirletmekte olan hain Vahdettin idi.Hey et i Temsiliye nin kendileri ile uyuşmaya ihtiyaç duymuş olmasını, millet adına güvene sahip olmakmış gibi kabul etmek istiyordu.
Eğer maksatları bu idiyse, milletin kendilerine güven vasıtası olan bu hey eti aradan çıkarma gereği nereden doğuyordu?
MİLLİ TEŞKİLAT GENİŞLİYOR VE GÜÇLENİYOR 125
Efendiler, Ferit Paşa Hük meti nin düşmesi,memlekette kararsızlık içinde bulunan bazı yerlerinde duyguları ve maneviyatları üzerinde olumlu etki yaptı.
Her tarafta sivil ve asker âmirler başta olmak üzere, teşkilâta hız verildi.
Ali Fuat Paşa,batıdaki illerin hemen hepsi ile ilgilendi.
Eskişehir, Bilecik ve arkasından Bursa bölgelerinde bizzat dolaşmak ve gereken kimselerle haberleşmek suretiyle çalışıyordu.
Balıkesir de bulunan Albay Kâzım Bey Meclis Başkanı Kâzım Paşa , o bölgenin miIl teşkilât ve asker hazırlıklarıyla ilgileniyor ve uğraşıyordu.
Bursa da bulunan Albay Bekir Sami Bey , 8 Ekimde, Ferit Paşa nın adamı olan valiyi İstanbul a göndererek, Kongre nin kararlarını uygulatmaya başlatmış ve bir merkez hey eti oluşturmuştu.
Milli teşkilât ile uğraşıldığı kadar, milletvekili seçimi ile de büyük bir ilgiyle uğraşılıyordu.
Memleketteki bütün mill kuruluşların aynı ad altında, Hey et i Temsiliye ye bağlı olması ilkesi izleniyordu.
Eskişehir, Kütahya, Afyonkarahisar bölgelerinde teşkilâtın kuvvetlendirilmesi için, Aydın, Konya, Bursa, Balıkesir bölgelerinde bağlantı kolaylığı sağlayıcı tedbirler alınıyordu.
Batı Cepheleri i,izerinde Harbiye Nezareti ne bilgi veriliyor, hük metçe ne gibi işler ve tedbirler düşünüldüğü de sorularak hük metin ilgisi çekilmeye çalışılıyordu.
Efeler tarafından idare edilen Aydın cephesindeki kuvvetlere bir komutan gönderme konusu düşünülmeye başlandı.
İşgal altındaki yerlerde gizli mill teşkilât kurulması için 14 Ekimde Ali Fuat Paşa ya ve Afyonkarahisar daki 23 ü ncü Tümen Komutanı Ömer Lütfü Bey e yazıldı.
Bununla birlikte, bu tarihlerde, daha bazı yerlerden amacın iyice anlaşılamadığı görülüyordu.
Örnek olarak, Redd i İlhak Cemiyetleri nin kendi adlarına tebliğler yayınladıkları oluyordu.10 Ekim 1919 tarihinde Redd i İlhak Cemiyeti Başkanı nın imzası iIe gönderilen bir yazıda, 20 Ekimde büyük bir kongrenin toplanacağı, bu kongreye iki temsilci gönderilmesi illerden isteniyor ve birtakım tedbirler alınması bildiriliyordu.
Öbür taraftan, Karakol Cemiyeti nin de İstanbul dan başka Bursa yöresinde de faaliyette bulunduğu anlaşıldı.
Bu dağınıklığın önüne geçmek için gereken tedbirler alındı.
Özellikle, AIi Fuat Paşa ya, Balıkesir de Kâzım Paşa ya, Bursa da Bekir Sami Bey e, Bıırsa Merkez Hey eti ne gerektiği şekilde yazıldı.
İtilâf ve Hürriyet Cemiyeti de düşmanlarla birlikte Anadolu da milli dâvâya karşı örgütlenmek üzere yetmiş beş kişi kâdar göndermiş.
Bu haber alındı.
Kolorduların dikkati çekildi.
İstanbul da gizli çalışmaya karar verildi.
Teşkilâtın genişletilmesi için Trakya ya Cafer Tayyar Bey vasıtasıyla talimat verildi.
MECLİS İ MEBUSAN IN TOPLANACAĞI YER Efendiler, bir yandan milletvekillerinin seçilmesine çalışırken, bir yandan da Meclis i Meb usan ın nerede toplanabileceği düşüncesi kafamızı kurcalıyordu.
Hatırlayacaksınız ki, Erzurum dan Refet Paşa nın bu konu ile ilgili bir telgrafına cevap verirken Meclis toplanmalı, fakat İstanbul da değil, Anadolu da demiştim.
Çünkü ben, Meclis in İstanbul da toplanması kadar mantıksız ve maksatsız bir davranış tasavvur edemiyordum.
Ancak, bu hususta yetkili olanları ve kamuoyunu bu gerçeğe inandırmadıkça, düşüncemizin gerçekleşmesi mümkün değildi.
İstanbul da toplanmanın sakıncalarını olduğu gibi gözler önüne sermek gerekiyordu.
Bu maksatla ve mill dâvâyı Rumlara ve yabancılara, Hristiyanlara karşıymış gibi göstermek için, Ali Kemal ve Mehmet Ali Bey lerin 126
gayretleriyle Ermeni Patrikhânesi nde yapılan toplantılar ve Hürriyet ve İtilâf Partisi nin teşebbüsleri üzerine, Harbiye Nâzırı vasıtasıyla, İstanbul Hük meti nin dikkatini çektik.
13 Ekim 1919 tarihinde, Meclis i Meb usan ın açılışından sonra Müdafaa i Hukuk Cemiyeti nin nasıl bir siyas durum alması gerektiği görüşünde bulunduğunu, Cemal Paşa vasıtasıyla hük metten öğrenmeye çalışırken, Meclis i Meb usan ın İstanbul da toplanmasında ne gibi siyas bir güvence elde edileceğinin düşünüldüğünü de sorduk.
Aynı tarihte, Meclis i Meb usan ın İstanbul da korkusuzca toplanmasını sağlamak için hangi güvenlik ve korunma tedbirlerinin alınması düşünüldüğünü ve ne yapılmak gerektiğini, İstanbul da teşkilâtımızın merkez hey etinde bulunan ve Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı olan Albay Şevket Bey den sorduk.
AMASYA MÜLAKATI Efendiler, hatırınızdadır ki, Bahriye Nâzırı Salih Paşa ile, Amasya da bir görüşme kararlaştırılmıştı.
Nazır Paşa ile, hük metin dış politikası, iç idaresi ve ordunun geleceği ile ilgili konular üzerinde görüşülme ihtimali vardı.
Bu nedenle, kolordu komutanlarının düşünce ve görüşlerini önceden bilmek, bence pek yararlı idi. l4 Ekim 1919 tarihli şifremde, kolordu komutanlarının bu üç nokta üzerindeki görüşlerini rica ettim.
Komutanların raporlarını belgeler arasında okursunuz.
Salih Paşa, 15 Ekimde İstanbul dan hareket etti.
Biz de, 16 Ekimde Sivas tan hareket ettik.
18 Ekimde Amasya da bulunduk.
Salih Paşa ya, uğrayacağı iskelelerde, mill teşkilât tarafından parlak karşılama törenleri yapılması ve tarafımızdan hoşgeldiniz denilmesi için talimat verilmişti.
Biz de kendisini, Amasya da büyük bir törenle karşıladık.
Salih Paşa ile, Amasya da, 20 Ekimde başlayan görüşmelerimiz, 22 Ekimde son buldu.
Üç gün süren görüşmelerin sonunda, ikişer nüsha olmak üzere beş ayrı protokol düzenlendi.
Bu beş ayrı protokoldan üçü Salih Paşa da kalanlar bizim tarafımızdan, bizde kalanlar Salih Paşa tarafından imza edildi.
İki protokol gizli sayılarak imza edilmedi.
Amasya Mülâkatı sonunda alınan kararlar, kolordulara da bildirildi.
Efendiler, bu münasebetle, bir noktayı belirtmek isterim.
Bizce temel alınan husus, mill teşkilâtın ve Hey et i Temsiliye nin İstanbul Hük meti tarafından resmen tanınmış bir siyas varlık olduğunun, görüşmelerimizin resm bir nitelik taşıdığının ve sonuçlarına mutlaka uyulması gerektiğinin taraflarca resmen taahhüt edilmiş bulunduğunu tasdik ettirmekti.
Bundan dolayı, görüşmelerin sonuçlarını içine alan zabıtların protokol olduğunu kabul ettirmek ve İstanbul Hük meti nin temsilcisi olan Bahriye Nâzırına imza ettirmek önemliydi.
21 Ekim 1919 tarihli protokol metni, denebilir ki, hemen bütünüyle Salih Paşa nın teklifleri olup, kabulünde sakınca görülmeyen birtakım maddelerden ibarettir.
22 Ekim 1919 tarihli ikinci protokol, uzun süren tartışmalı bir görüşmenin zabıt şeklindeki özetidir.
Bu görüşmede, her iki tarafın, Hilâfet ve Saltanat konusundaki karşılıklı güvenceleri ile ilgili geniş açıklamaları içine alan bir girişten sonra, Sivas Kongresi nin 11 Eylül 1919 tarihli bildirisindeki maddelerin görüşülmesine başlandı 1 Bildirinin birinci maddesinde, tasarlanan ve kabul edilen sınırların en düşük düzeyde bir istek olmak üzere elde edilmesinin sağlanması gereği ortaklaşa kabul edildi.
127
Görünüşte, Kürtlere bağımsızlık kazandırmak gayesiyle yapılmakta olan bozguncu propagandaların önüne geçme hususu uygun bulundu.
Bugün için düşman işgali altında bulunan bölgelerden Çukurova Kilikya yı, Arabistan ile Türkiye arasında bir tampon devlet yapmak üzere anavatandan ayırma isteğinde bulunulduğundan söz edildi.
Anadolu nun, en koyu Türk çevresi, en bereketli ve zengin bir bölgesi olan bu parçasının hiçbir şekilde ayrılmasına razı olunmayacağı Aydın ilinin de aynı kesinlikle ve öncelikle vatan topraklarından kopmasının mümkün olmadığı ilkesi genellikle kabul edildi.
Trakya konusuna gelince Burada da, görünüşte bağımsız bir hük met, gerçekte bir sömürge devlet kurulması, böyle olduğu takdirde de Doğu Trakya dan Midye Enez çizgisine kadar olan bölgeyi bizden ayırma isteğinin söz konusu olabileceği ihtimali göz önünde bulunduruldu.
Ancak Edirne nin ve Meriç sınırının bağımsız bir İslâm hük metine katılmak için bile olsa, hiçbir şekilde bırakılmasına rıza gosterilmemesi ilkesi ortaklaşa kabul edildi.
Bununla birlikte, bütün bu maddede söz konusu edilen hususlar hakkında Meclis in vereceği en son karara elbette uyulacaktır, dendi.
2 Bildirinin dördüncü maddesindeki, azınlıklara siyasi hakimiyet ve sosyal dengemizi bozacak nitelikte imtiyazlar verilmesinin kabul edilmeyeceği konusundaki fıkra üzerinde önemle duruldu.
Bu kaydın, bağımsızlığımızı fiilen sağlamak için, elde edilmesi zarur bir istek olarak düşünülmesi ve bundan yapılacak en küçük bir fedakarlığın bağımsızlığımızı derinden zedeleyeceği öne sürüldü.
Bu maddede söz konusu olan ve azınlıklara fazla imtiyazlar verilmemesine yönelmiş olan gaye, ulaşılması gerekli bir hedef olarak kabul edilmiştir.
Bununla birlikte, gerek bu konuda, gerek yaşama hakkımızın savunulması konusundaki öteki isteklerimizle ilgili hususlarda birinci maddenin sonunda olduğu gibi burada da Milli Meclis in oy ve kararlarının geçerli olacağı kaydı konuldu.
3 Bildirinin yedinci maddesi gereğince, bağımsızlığımız tam olarak korunmak şartıyla, teknik, sanayi ve ekonomi alanlarındaki ihtiyaçlarımızın nasıl giderilebileceği konusu tartışıldı.
Memleketimize pek çok sermaye dökecek olan bir devlet olursa, bunun mal işlerimiz üzerinde gerektirebileceği bir kontrol hakkının genişlik derecesi kestirilemeyeceğinden, bu hususun bağımsızlığımıza ve gerçek milli çıkarlarımıza zarar vermeyecek biçimde, uzmanlarca esaslı bir şekilde düşünülerek sınırlandırıldıktan sonra Mill Meclis çe uygun bulunacak şeklin kabulü görüşüldü.
4 11 Eylül 1919 tarihli Sıvas Kongresi kararlarının öteki maddeleri de Meclis i Meb usan ın kabulüne sunulmak şartıyla uygun görüldü.
5 Bundan sonra, Sivas Kongresi nin 4 Eylül 1919 tarihli kararlarının teşkilât bölümü ile ilgili 11 inci maddesinde yer alan Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti nin durumu, bundan sonraki çalışma şekli ve alanı üzerinde duruldu.
Bu maddede, mill iradeyi hâkim kılacak olan Meclis i Mill nin yasama ve denetleme haklarına güvenlik ve serbestlikle sahip olduktan, bu güvenlik Meclis i Mill ce de doğrulandıktan sonra, cemiyetin şeklinin kongre kararı ile belirleneceği açıklanmıştır.
Burada söz konusu olan kongrenin, şimdiye kadar yapılan Erzurum ve Sivas Kongreleri gibi İstanbul dışında ayrı bir kongre halinde olması şart değildir, dendi.
Cemiyetin programını kabul eden milletvekilleri, cemiyetin tüzüğünde gösterilen temsilciler gibi kabul edilerek, bunların yapacakları özel toplantı, kongre yerine geçebilir.
Bundan sonra, Meclis i Mill nin İstanbul da tam bir güvenlik içinde, serbest olarak görev yapabilmesi şarttır, dendi.
Bunun bugünkü şartlara göre ne dereceye kadar sağlanabileceği etraflı şekilde düşünüldü.
İstanbul un düşman işgâli altında bulunması dolayısıyla, milletvekillerinin yasama görevlerini hakkıyla yerine getirmelerine pek elverişli olamayacağı düşüncesi ortaya atıldı.
1870 1871 savaşında Fransızların Bordeaux Bordo da ve daha sonra Almanların Weimar Vaymar da yaptıkları gibi, barış anlaşması yapılıncaya kadar, geçici olarak, Meclis i Mill nin Anadolu da, saltanat hük metinin kabul edeceği güvenilir başka bir yerde toplanması uygun görüldü.
128
Meclis i Mill nin toplanmasından sonra, çalışma şartları bakımından ne dereceye kadar güvenlik ve gizlilik içinde bulunacağı belli olacağından, tam bir güvenlik görüldüğü takdirde, Cemiyet, Hey et i Temsiliye nin faaliyetine son vererek teşkilâtının çalışma hedefinin, yukarıda bildirdiğim üzere, kongre yerini tutacak olan özel bir toplantıda kararlaştırılacağı belirtildi.
Milletvekilleri seçiminde tam bir serbestlik bulunması gerektiği hükümetçe emredilmiş olduğundan, seçimler yapılırken Cemiyet Hey et i Temsiliyesi nce müdahale edilmekte olduğu belirtildi.
Milletvekilleri arasında, İttihat ve Terakki üyesi ve orduda lekeli şahıslar bulunduğu takdirde, bunların milletvekili seçilmesine meydan verilmemek için, Hey et i Temsiliye ce yol gösterme maksadıyla ve uygun şekilde bazı telkinler yapılmasının yerinde olacağı hesaba katıldı.
Hey et i Temsiliye nin bu konudaki yardım şekli de, ayrıca bir formül halinde Üçüncü protokol olarak tespit edildi.
Gizli sayıldığı için imza altına alınmayan dördüncü protokol şuydu 1 Bazı komutanların ordudan atılması ve bir kısım subayların Divan ı Harb e verilmeleri ile ilgili olarak çıkarılan padişah iradeleri ile diğer emirlerin düzeltilmesi.
2 Malta ya sürülmüş olanların, ilgili bulundukları kendi mahkemelerimizde kovuşturma yapılmak üzere İstanbul a getirtilmeleri çarelerinin araştırılması.
3 Ermeni zulmü ile ilgili görülenlerin de mahkemeye verilmesi Mill Meclis e bırakılacaktır .
4 İzmir in boşaltılmasının İstanbul Hük meti tarafından yeniden protesto edilmesi ve gerekirse gizli tâlimatla halka gösteri toplantıları yaptırılması.
5 Jandarma Genel Komutanı, Merkez Komutanı, Polis Müdürü ve İçişleri Müsteşarı nın değiştirilmeleri Harbiye ve Dahiliye Nezaretlerince .
6 İngiliz Muhipler Cemiyeti nin kapı kapı dolaşıp halka kâğıt mühürletmelerine engel olunması.
7 Yabancı parasıyla satın alınmış derneklerin faaliyetlerine ve bu gibi gazetelerin zararlı yayınlarına son verilmesi özellikle subay ve memurların bu gibi derneklere girmelerinin kesinlikle yasaklanması .
8 Aydın Kuva yı Milliye sinin güçlendirilmesi ve beslenmelerinin kolaylıkla sağlanması bu husus Harbiye Nezareti nce düzenlenir.
Donanma Cemiyeti nin 400.000 lirasından gerektiği kadarı, hükümet tarafından bu maksat için ayrılabilir .
9 Milli Mücadele ye katılmış memurların genel bir yatışma ve güvenlik sağlanıncaya kadar yerlerinden alınmamaları ve mill dâvâya aykırı hareketlerinden dolayı millet tarafından işten el çektirilmiş memurların yeni görevlere tayinlerinden önce durumun özel olarak görüşülmesi.
10 Batı Trakya göçmenlerinin taşınmalarının sağlanması.
11 Acim Sadun Paşa ve adamlarırının uygun şekilde desteklenmesi.
İmzasız beşinci protokol da, Barış Konferansı na gidebilecek kimselerin adlarını içine alıyordu.
Bununla birlikte, hükümet bu konuda, ana ilkelere uymak şartıyla serbest bulunacaktı.
Delegeler Tevfik Paşa Hazretleri Başkan Ahmet İzzet Paşa Hazretleri Asker temsilci Hariciye Nâzırı Siyas temsilci Reşat Hikmet Bey Siyas temsilci Uzmanlar Hey eti Hâmit Bey Maliye Albay İsmet Bey Askerlik Reşit Bey Siyas işler Mühendis Muhtar Bey Bayındırlık işleri Albay Ali Rıza Bey Deniz Albayı Refet Bey İstatistik Emir Efendi Tarih Münir Bey Hukuk Müşaviri Uzman bir şahıs Ticaret 129
işleri Uzman bir şahıs Çeşitli mezheplerin imtiyazlarını bilen Yazı Hey eti Reşit Saffet Bey Maliye Bakanlığı eski Özel Kalem Müdürü Şevki Bey SalihBey Orhan Bey Hüseyin Bey Robert Kolej Türkçe Öğretmeni Efendiler, bu görüşmelerimizde tespit edilen esaslar arasında, en önemli noktanın Meclis i Mill nin toplanma yeri ile ilgili olduğunun yüksek dikkatlerinizi çekmiş olacağını sanırım.
Meclis in, İstanbul da toplanmasının doğru olmadığı konusundaki eski görüş ve kanaatimizi Salih Paşa ya kabul ve tasdik ettirdik.
Ancak, Paşa, kendisi bu görüşe katılmakla birlikte, bu katılışın şahsına ait olup kabine adına şimdiden söz veremeyeceği kaydını da eklemişti.
Kendisi, kabine üyelerini bu görüşe inandırmak ve katılmalarını sağlamak için elinden geleni yapacağına söz vermiş, başaramadığı takdirde, kabineden çekilmekten başka yapacak bir şey olmadığını söylemiştir.
Salih Paşa, bu konuda başarı sağlayamamıştır.
Meclis i Meb usan ın toplanma yeri konusuna tekrar dönmek üzere Amasya Mülâkatı ile ilgili açıklamalarıma son veriyorum.
SİVAS TA BANA KARŞI YAPILAN BİR TEŞEBBÜS ŞEYH RECEP OLAYI Yalnız, Efendiler, biz Amasya ya gelmek üzere Sivas tan ayrılır ayrılmaz, Sivas ta pek de hoşa gitmeyen bir olay geçmiştir.
Bu olay hakkında kısaca bilgi sunayım Amasya ya vardıktan sonra, İtilâf ve Hürriyet çilerin yabancılarla birleşerek birtakım haince işlere giriştikleri yolunda bilgiler almıştık.
Bunu derhal bir genelge ile her yere bildirmiştim.
Sıvas ta da, Padişah a, aleyhimde telgraf çekilme gibi bir teşebbüs bulunduğunu haber aldım, fakat inanmadım.
Elbette, Hey et i Temsiliye deki arkadaşlarımızın, karargâhımıza bağlı şahısların, valinin ve daha başkalarının dikkat ve uyanıklığı buna engeldir dedim.
Oysa, Şeyh Recep ve arkadaşlarından Ahmet Kemal ile Celâl adlarında üç kişi, bir gece telgrafhanede, kendilerine bağlı bir telgrafçı vasıtasıyla istedikleri telgrafları çekmişler...
Gerçekten, Amasya telgrafhanesinden Salih Paşa ya ait şu telgrafı getirdiler l6613 K. Sivas,18.10.1919 Bahriye Nâzırı Devletli Salih Paşa Hazretleri ne padişah Hazretleri nin Yaveri Saadetli Nari Bey Hazretlerine Olaylardan beri memleketimizde olup bitenleri anlamak ve bunların içyüzünü öğrenmek üzere, il merkezine kadar zahmet buyurup gelmenizi memleket ve millet menfaatlari adına diler, yine memleket ve millet adına makine başına teşriflerini bütün bağlılığımızla istirham ederiz.
Şeyh Şemsedin i Sivasi Ulemâ Eşraf torunlarından Recep Kamil, t ccar ve esnaftan 130
Zaralı zâde Celâl mühr vardır.
İlyas zâde Ahmet Kemal Bana da 19 Ekim 1919 tarihli olan şu telgraf geldi Amasya da Mustafa Kemal Paşa ya, Halkımız, padişah ın ve h kümetin görüşlerini Salih Paşa nın kendisinden yahut da g venilir bir ağızdan işitmedikçe, aradaki anlaşmazlığa çözülmüş gözüyle bakamayacaktır.
Bu bakımdan iki yoldan birini seçmek zorunda oldunuzu arz ederiz.
İlyas zade Zaralı zâde Şeyh şemseddin i Sıvasi Ahmet Kemal Celâl torunlarından Recep Kâmil Efendiler, biz bütün memleket için doğru yolu göstermek ve halkı aydınlatmakla uğraşıyoruz.
Fakat düşmanlarımız da bize karşı, her yerde ve hattâ içinde bulunduğumuz Sivas şehrinde bile, alçakça niyetlerini gerçekleştirebilecek aşağılık vasıtalar bulmakta başarılı olabiliyorlar.
Bütün uyarılarımıza rağmen, ben oradan ayrılır ayrılmaz, Sivas taki şahısların dalgınlığı, her yerde ne kadar çok ilgi gevşekliklerinin ve göz yummaların doğmuş olduğuna güzel bir örnek oluşturuyor.
19 Ekim günü, Sıvas taki arkadaşlar, Hey et i Temsiliye imzasıyla şu telgrafı veriyorlardı Amasya da Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Şeyh Recep ve arkadaşlarının Zâtıdevletlerine çekilmek üzere telgrafhaneye şimdi verdikleri telgraf sureti, aşağıda aynen arz olunur Bu konuda Topçu Binbaşısı Kemal Bey, ayrıca soruşturma yapmaktadır.
Bu telgrafa, aldığımı arz ettiğim telgrafın suretini de ekliyorlar.
Sıvas Telgraf Müdürü de aynı gün şu bilgiyi veriyor Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne, Şeyh Şemsedd n i Sıvas Torunlarından Recep, İlyas zâde Ahmet Kemal ve Zaralı zâde Celâl imzalarıyla yazılan telgrafları takdim ederim.
Bu telgraflar gece getirilmiş ve memurlarımız tehdit edilerek yazdırılmıştır.
Herkesin, kendi şartlan içinde elbette telgraf yazma hakkı vardır.
Ancak, makine odasına önüne gelenin girmesi yasak olmak şöyle dursun, memurlara gözdağı verilerek korkutulmaları gibi hükümetin otorite ve haysiyetini zedeleyecek davranışlarda bulunmak, doğrusu isyan niteliğindedir.
Durumu Valilik yüksek katına arz ettim.
Memlekette sağlıklı bir düzenin kurulması için çalışmakta olan zâtıdevletlerine de arz ederim.
Derin saygılarımın kabul buyurulması istirham olunur.
19 Ekim 19l9 Başmüdür Lütf 131
İstanbul Merkez Şefi Bey e Halkın ağzından arz olunan, memleket ve milletin selâmeti için takdimi istirham edilen telgraflarımızın yerine ulaştırılmasına engel olan din ve devlet hainidir.
Sonunda kan dökülmesine sebep olacaktır.
Padişah a duyurmak için kararlılığımız kesindir.
Cevap bekliyoruz.
Mabeyn i H mây n Başkitabeti Yüksek Katına Yüksek aracılığınızla Padişah Efendimiz e biz kullarınca takdim kılınan dilekçenin cevabını, vatan ve millet adına makine başında bekliyoruz.
Mabeyn i Hümayun Aracılığı İle Halife Hazretleri nin Yüce Katına İlimiz Sivas ta, Anadolu ve Rumeli M dafaa i Hukuk Cemiyeti adıyla kurulan Kongre Hey eti nin başkanı Mustafa Kemal Paşa, etrafa, siz Padişah Efendi mizin güven belgelerini taşıdığı haberini yayarak, memleketimizde kötülüklerini örtbas etmek isteyen küçük bir grupla birlikte, kendilerini mill iradenin temsilcisi gibi gösteriyorlar.
Oysa, şanlı Halifemiz ve sevgili Padişahımız a bu yönden bağlı olmamız ve mutlak olarak bağlanmamız dinimizin gereği olduğundan, Bahriye Nâzırı Salih Paşa ile Efendimiz Hazretleri nin Başyaveri Naci Beyefendi nin Amasya ya gönderildiklerini haber aldık.
Halk arasında kendini gösteren heyecanı yatıştırmak için, bilginlerden, şehrin ileri gelenlerinden ve tüccardan iki yüzü aşkın imzayı taşıyan davetiye telgrafımıza cevap alamadık.
Kamuoyunun ne durumda olduğunun bizzat yerinde görülmek üzere, kendilerinin Sivas a kadar gönderilmesini bütün bağlılığımızla eşiğinize yüz sürerek yalvarır ve niyaz ederiz.
Bu konuda ve her halde emir ve ferman Padişahımız Efendimiz Hazretleri nindir.
Efendiler, düşmanlar, Şeyh Recep e gerçekten önemli bir rol oynatmış bulunuyorlardı.
Sırası gelince arz edeceğim belgelerden, Sait Molla nın Rahip Frew a yazdığı 24 Ekim tarihli bir mektubunda Molla, papaza Sivas olayını nasıl buldunuz?
Biraz düzensiz ama yavaş yavaş düzelecek diyordu.
Bütün milletin birlik ve dayanışmasından ve mill teşkilâtın memleketin her köşesine yayıldığından bahseden, milletin ortak isteğine uyarak, asker ve mill teşkilâta dayanarak kabineyi düşüren, yeni kabine ile karşı karşıya geçen bir hey etin başkanı aleyhinde tam yeni kabine temsilcisiyle görüşmelere girişeceği bir sırada ve bu maksatla Sivas tan ayrıldığının hemen ertesi günü bütün Sivas halkı adına ayaklanma çıktığını gösterir bir telgrafın, telgrafhane tehdit edilerek çektirilebilmesi elbette anlamlı idi.
Bizzat içinde bulunduğu Sivas halkı, böyle bir hey etin aleyhinde olunca, bütün milletin, aynı duygu ve düşüncede olmayacağını ispat etmek gerçekten güçtür.
O halde, temsil yeteneği böyle olan bir hey etle başkanının dayandığı gücün de çürük olacağı yargısına varmak neden doğru olmasın !
Sivas tan yükseltilen bu sesin düşmanlar için ne kadar kuvvetli ve önemli olduğu takdir buyurulur.
Efendiler, Salih Paşa ya ait telgrafı, Amasya ya geldiğinde kendisine verdirdim.
Ancak, Şeyh Recep ve arkadaşlarının hük metçe cezalandırılmalarını istedim.
Sivas taki Hey et i Temsiliye üyelerine de telgraf başında 19 Ekimde şunları sordum 1 Şeyh Recep, Ahmet Kemal ve Celal imzalarıyla Saray Genel Sekreterliği ne çekilen telgrafı gördünüz mü?
2 Telgrafhânede nöbetçi subayı yok mu?
132
3 Hepiniz orada olduğunuz halde böyle bir küstahlık nasıl yapılabilir?
Kaldı ki, bu çılgınların teşebbüsleri hepinizce biliniyor.
Salih Paşa ya ve Naci Bey e yazılmış üç imzalı telgraf hazırladıklarını biz buradan işitmiştik.Sizin bundan haberiniz yok muydu?
4 Yabancılarla birlikte itilâf ve Hürriyet çilerin birtakım haince hareketlere giriştikleri konusunda dün bir genelgeyle yapılan tebligat alınmadı mı?
5 Baskı yapılan ve kendilerine gözdağı verilen telgraf memurlarının, hemen gereken kimseleri, Vali Paşa yı ve diğer ilgilileri haberdar etmemelerinin ve nöbetçi subayının bunda gaflet göstermesinin sebebi nedir?
6 Başmüdür Bey in bilgi vermesi üzerine alınmış olan tedbirler nelerdir?
Mustafa Kemal Valiliğin, konuyu askeri makamlara bıraktığının anlaşılması üzerine Kolordu Kurmay Başkanı Zeki Bey e de şunu yazdım Söz konusu olan olaya karışmış olanların tutuklanıp cezalandırılmaları için valilikçe elde bulunan imkânlar kullanılmış yahut yetersiz görülmüş de mi, iş kolorduya atılıyor?
Yoksa, bu küstahça hareketlere karşı da valilikçe tedbir alınmasında kararsızlık mı gösteriliyor?
Bu durum anlaşıldıktan sonra, konunun çözümü daha kolay ve esaslı olur.
Mustafa Kemal Daha sonra Sivas ta bulunanlara şu emri verdim 1 Telgrafhâne tamamen kontrol altına alınacaktır.
Bir subay komutasında bir manga asker yerleştirilecektir.
Bundan önce olduğu gibi, telgrafhanevi işgal ve memurlara baskı yaparak milletin meşru birliği aleyhinde zihinleri bulandırıcı ve güvenlik bozucu teşebbüslerde bulunacak hainler kesinlikle engellenecektir.
Bu gibi güvenlik bozucu hareketlerde kanun sınırlan aşan ve askere saldıranlara karşı, duraklamadan her nerede olursa olsun silâh kullanılacaktır.
2 Küstahça hareketlere yeltenenleri yola getirme açısından Kurmay Başkanı nın ileri sürdüğü sebeplere dayanılarak, kaçmalarına fırsat verilmeksizin derhal gereği yapılacak ve sonucu bir iki saate kadar bildirilecektir.
Ancak, bu konuda karar vermek için orada bulunan kimselerden hiçbirisinin teşebbüse geçmeyip de ne yapılacağının bizden sorulmaya kalkışılması, gerçekten esef edilecek bir durumdur.
Bu karar, bir taburu Sivas ta bulunan 5 inci Tümen Komutanı Cemil Cahit Bey tarafından tabur komutanına emredilmiştir.
Oraca bu kararın sür atle uygulanmasına hiç olmazsa yardım buyurulması istirham olunur.
3 Sivas ta disiplinin sağlanabilmesi için, uyanıklıkla, bütün ilgililerle kesin ve şiddetli tedbirler ahnması gereğini rica ederim.
Mustafa Kemal Özel olarak Osman Tufan ve Recep Zühtü Beyler e, şu direktifi verdim Milli Mücadele aleyhinde k stahlık edenler için yapılacak işlemler ilgililere bildirilmiştir.
Durumu takip ederek gereğinin tam olarak yapılıp yapılmadığını ve gözyumulduğu takdirde bizzat müdahale ederek bilinen şahısların tutuklanması ve yardakçılarının zararsız duruma getirilmesi istenmektedir.
Bu konuda, lüzum görülürse, her kime karşı olursa olsun gereğini yapmakta çekingenliğe düşülmemelidir.
Mustafa Kemal 133
20 Ekimde Vali Reşit Paşa, konuyu uzun uzadıya anlattıktan sonra, olayın genişlemesi ihtimali varken önüne geçilmiş ve gösterilen sür atli ve şiddetli müdahaleden dolayı, bundan sonra benzer durumların ortaya çıkmayacağının anlaşılmış olduğunu yazıyordu.
Efendiler, İstanbul Hük meti nin Şeyh Recep i ve arkadaşlarını cezalandırmış olduğuna elbette ihtimal vermediniz.
Sivaslı Şeyh Şemsedd n in torunlarından diye imza atan bu miskin ve âd şeyhin, bundan sonra da düşmanların elinde âlet olarak girişeceği alçaklıklara tesadüf edeceğiz.
ADAPAZARI DOLAYLARINDA KIŞKIRTMALAR Efendiler, daha Amasya da iken karşılaştığımız durum, yalnız, Şeyh Recep olayı ile kalmadı.
Adapazarı dolaylaylarında da buna benzer bir olay görüldü.
Müsaade ederseniz onu da kısaca bilginize sunayım Adapazarı ilçesinin Akyazı taraflarında türeyen Talustan Bey, İstanbul dan para ve direktifle gelerek, süvari olacaklara 30, piyade yazılacaklara 15 lira vaadeden Bekir Bey ve Sapanca nın Avşar köyünden Beslân adında bir tahsildar birleşiyorlar.
Bu adamlar başlarına topladıkları atlı, yaya birtakım kimselerle Adapazarı kasabasını basmaya karar veriyorlar.
Tahir Bey adındaki Adapazarı kaymakamı bunu haber alıyor.
Tahir Bey, İzmit ten gönderilen bir binbaşı ile kendi topladığı yirmi beş kadar atlıyı alarak, kasabayı basmaya gelenlere karşı hareket ediyor.
Lâtife denilen bir köyde karşılaşıyorlar.
Bu başıbozuk gruba hareketlerinin sebebi sorulmuş...
Verdikleri cevap şuymuş Padişah Hazretleri nin hayatta ve yüce hilâfet makamlarında olup olmadığını öğrenmek için Adapazarı na makine başına gelmek istiyoruz.
Mustafa Kemal Paşa yı, Padişah yerine koyamayız... Tahir Bey in makina başında, İzmit Mutasarrıfı na verdiği bilgide, adı geçenlerin İstanbul da önemli kimselerle ilişkide olduğunu ve hattâ Padişah ın da bu hareketlerinden haberli bulunduğunu söyledikleri kaydediliyordu.
Resmi olarak verilen bilgide Bekir in, orada toplanan kimselere, bu iş için İstanbul da bir hafta süre koydular, beş gün geçti.
İki günümüz kaldı.
İşi çabucak bitirelim dediği de bildiriliyordu.
İzmit teki Tümen Komutanı, Adapazarı üzerine bir müfreze gönderecekti.
Ali Fuat Paşa da, Düzce üzerine bir miktar kuvvet sevk edecekti.
23 Ekim tarihinde, İzmit teki Tümen Komutanı na, Bekir in İtilâf ve Hürriyet çilerle yabancı düşmanlar tarafından gönderildiği ve bozguncu hareketlerinin önlenmesi gerektiği bildirildi.
Adapazarı kaymakamı Tahir Bey e de, 23 Ekimde doğrudan doğruya, Bekir ve arkadaşları için uygulanacak sert ve sür atli tedbirlerde asla gevşek davranılmamasını, zararlarının önlenmesini ve sonucun bildirilmesini emrettim.
Efendiler, 23 Ekim tarihli bir şifre ile, Bekir ve yardakçılarının, yaptıkları işler ve kimlikleri hakkında elde ettiğimiz bilgileri, Harbiye Nâzırı Cemal Paşa ya bildirdik ve Saltanat Hükümeti nce bu gibi bozguncu eylem ve hareketlere karşı, zamanında etkin tedbirler alındığı ve konu mill teşkilâta dokunduğu takdirde, en şiddetli tedbirlere başvurmak zorunda kalacağımızı arz ederiz dedik.
İzmit ten giden ve olay yerinde takviye edilen mill ve asker bir müfreze, pek çok sayıda toplanmış ve toplanmakta olan fesatçıları dağıtmış, tahsildar Beslân ve kardeşi Hasan Çavuş u ele geçirmiş, asıl özel direktif ve para ile bir hafta önce İstanbul dan gelmiş olan Bekir, kaçmış.
Bu Bekir, subaylıktan kovulma ve Manyaslıdır.
Bundan sonra vermeye mecbur olduğumuz emirlerle, 134
İzmit te kışkırtıcı ve tertipçi olanlardan, İngiliz İbrahim diye tanınan biri ve diğer birtakımları hakkında kovuşturma başladı.
Bekir in, olay yerinde alınan tedbirler sonunda teşebbüsünün boşa çıktığını ve kaçtığını, ancak, İstanbul a dönerek, orada yeniden mel unca teşebbüslerde bulunmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, hakkında özel kovuşturma yapılmasını Amasya dan 26 Ekim 1919 tarihinde Harbiye Nâzırı Cemal Paşa ya yazdım.
27 Ekim 1919 tarihinde Bolu Mutasarrıfı Haydar Bey den gelen telgrafta Bekir in emrinde iki subay, kırk silâhlı adam olduğu halde Abaza köylerinde halkı, bugünkü hük met adına, Mill Mücadele aleyhine kıştırtarak birçok para sarfettiği ve Nezaret e yazdığı yazılarının kabul edilmediği bildiriliyordu.
Efendiler, bu gibi konularda, hük meti uyarma ve görevini yapmaya davetten ibaret olan müracaatlarımız, elbette, hük metin işine karışma gibi sayılmaz, inancındayım.
İstanbul da hük metin gözü önünde tertiplenen, içteki ve dıştaki düşmanların Padişah ın bilgi ve rızası ile olduğuna şüphe etmediğimiz teşebbüslerinin, fiilen başarıya ulaşacağı dakikaya kadar beklemek ve elbette hük met tedbir alır, engel olur diyerek safça bir boyun eğmeye kapılmak yerinde olamazdı.
Efendiler, Amasya da görüşmelere başladığımız 20 Ekim günü, alınan bilgilerin özeti şuydu İstanbul da, Hürriyet ve İtilâf Partisi, Askeri Nigehban Cemiyeti ve Muhipler Cemiyeti bir blok kurdular.
Bu blokla, Ali Kemal ve Sait Molla gibi kimseler, azınlıkları sürekli olarak Kuva yı Milliye aleyhine kışkırtmaya başladılar.
Rum ve Ermeni patrikleri, Kuva yı Milliye aleyhine İtilâf Devletleri temsilcilerine başvurdular.
Ermeni Patriği Zaven Efendi,Neologos gazetesinde yayınladığı bir mektupla, son Mill Mücadele hareketinden dolayı Ermenilerin göç etmekte olduklarını ilân etti.
İdam edilmiş bulunan Kâzım ın kardeşi Hikmet adında biri, İstanbul dan aldığı direktifle Adapazarı çevresinde başına birtakım silâhlı adamlar toplamaya başladı.
Bu Hikmet in adına önemli bir belgede de rastlayacağız.
Adapazarı yakınlarında, Değirmendere de de para ile adam toplanmaya başlandı.
Çete halinde toplananların, Geyve hük met binasını basmaya karar verdikleri haber alındı Karacabey de de buna benzer ufak tefek hareketler görüldü.
Bursa da, Gümülcüneli İsmail in topladığı çetelerin, Kuva yı Milliye aleyhindeki hareketleri duyulmaya başladı.
Nigehbancılardan tutuklu bulunanların hepsi bir günde hapisten çıkarıldı.
Düşmanlar tarafından Kuva yı Milliye aleyhine kurulan çetelerin çatışmaya geçmeleri, karşı blokun açıktan açığa hareketi, İstanbul polis müdürünün aleyhte faaliyeti, Ali Rıza Paşa Kabinesi nde bizim aleyhimizde nâzırların bulunması, bazı teşkilât merkezlerimizi, özellikle İstanbul merkezimizi ümitsizliğe düşürmeye başlamıştı.
Hük metin, bir maksat ve karar sahibi olduğunu gösterecek hiçbir harekette bulunamaması ve yalnız Dahiliye Nâzırı Şerif Paşa nın olumsuz ve aralıksız faaliyetini doğru bulan davranışı, gerçekten düşünülecek ve endişe edilecek bir durumu sergiliyordu.
Efendiler, daha Amasya da iken karşılaştığımız durum, yalnız, Şeyh Recep olayı ile kalmadı.
Adapazarı dolaylaylarında da buna benzer bir olay görüldü.
Müsaade ederseniz onu da kısaca bilginize sunayım Adapazarı ilçesinin Akyazı taraflarında türeyen Talustan Bey, İstanbul dan para ve direktifle gelerek, süvari olacaklara 30, piyade yazılacaklara 15 lira vaadeden Bekir Bey ve Sapanca nın Avşar köyünden Beslân adında bir tahsildar birleşiyorlar.
Bu adamlar başlarına topladıkları atlı, yaya birtakım kimselerle Adapazarı kasabasını basmaya karar veriyorlar.
Tahir Bey adındaki Adapazarı kaymakamı bunu haber alıyor.
Tahir Bey, İzmit ten gönderilen bir binbaşı ile kendi topladığı yirmi beş kadar atlıyı alarak, kasabayı basmaya gelenlere karşı hareket ediyor.
Lâtife 135
denilen bir köyde karşılaşıyorlar.
Bu başıbozuk gruba hareketlerinin sebebi sorulmuş...
Verdikleri cevap şuymuş Padişah Hazretleri nin hayatta ve yüce hilâfet makamlarında olup olmadığını öğrenmek için Adapazarı na makine başına gelmek istiyoruz.
Mustafa Kemal Paşa yı, Padişah yerine koyamayız... Tahir Bey in makina başında, İzmit Mutasarrıfı na verdiği bilgide, adı geçenlerin İstanbul da önemli kimselerle ilişkide olduğunu ve hattâ Padişah ın da bu hareketlerinden haberli bulunduğunu söyledikleri kaydediliyordu.
Resmi olarak verilen bilgide Bekir in, orada toplanan kimselere, bu iş için İstanbul da bir hafta süre koydular, beş gün geçti.
İki günümüz kaldı.
İşi çabucak bitirelim dediği de bildiriliyordu.
İzmit teki Tümen Komutanı, Adapazarı üzerine bir müfreze gönderecekti.
Ali Fuat Paşa da, Düzce üzerine bir miktar kuvvet sevk edecekti.
23 Ekim tarihinde, İzmit teki Tümen Komutanı na, Bekir in İtilâf ve Hürriyet çilerle yabancı düşmanlar tarafından gönderildiği ve bozguncu hareketlerinin önlenmesi gerektiği bildirildi.
Adapazarı kaymakamı Tahir Bey e de, 23 Ekimde doğrudan doğruya, Bekir ve arkadaşları için uygulanacak sert ve sür atli tedbirlerde asla gevşek davranılmamasını, zararlarının önlenmesini ve sonucun bildirilmesini emrettim.
Efendiler, 23 Ekim tarihli bir şifre ile, Bekir ve yardakçılarının, yaptıkları işler ve kimlikleri hakkında elde ettiğimiz bilgileri, Harbiye Nâzırı Cemal Paşa ya bildirdik ve Saltanat Hükümeti nce bu gibi bozguncu eylem ve hareketlere karşı, zamanında etkin tedbirler alındığı ve konu mill teşkilâta dokunduğu takdirde, en şiddetli tedbirlere başvurmak zorunda kalacağımızı arz ederiz dedik.
İzmit ten giden ve olay yerinde takviye edilen mill ve asker bir müfreze, pek çok sayıda toplanmış ve toplanmakta olan fesatçıları dağıtmış, tahsildar Beslân ve kardeşi Hasan Çavuş u ele geçirmiş, asıl özel direktif ve para ile bir hafta önce İstanbul dan gelmiş olan Bekir, kaçmış.
Bu Bekir, subaylıktan kovuluna ve Manyaslıdır.
Bundan sonra vermeye mecbur olduğumuz emirlerle, İzmit te kışkırtıcı ve tertipçi olanlardan, İngiliz İbrahim diye tanınan biri ve diğer birtakımları hakkında kovuşturma başladı.
Bekir in, olay yerinde alınan tedbirler sonunda teşebbüsünün boşa çıktığını ve kaçtiğını, ancak, İstanbul a dönerek, orada yeniden mel unca teşebbüslerde bulunmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, hakkında özel kovuşturma yapılmasını Amasya dan 26 Ekim 1919 tarihinde Harbiye Nâzırı Cemal Paşa ya yazdım.
27 Ekim 1919 tarihinde Bolu Mutasarrıfı Haydar Bey den gelen telgrafta Bekir in emrinde iki subay, kırk silâhlı adam olduğu halde Abaza köylerinde halkı, bugünkü hük met adına, Mill Mücadele aleyhine kıştırtarak birçok para sarfettiği ve Nezaret e yazdığı yazılarının kabul edilmediği bildiriliyordu.
Efendiler, bu gibi konularda, hük meti uyarma ve görevini yapmaya davetten ibaret olan müracaatlarımız, elbette, hük metin işine karışma gibi sayılmaz, inancındayım.
İstanbul da hük metin gözü önünde tertiplenen, içteki ve dıştaki düşmanların Padişah ın bilgi ve rızası ile olduğuna şüphe etmediğimiz teşebbüslerinin, fiilen başarıya ulaşacağı dakikaya kadar beklemek ve elbette hük met tedbir alır, engel olur diyerek safça bir boyun eğmeye kapılmak yerinde olamazdı.
Efendiler, Amasya da görüşmelere başladığımız 20 Ekim günü, alınan bilgilerin özeti şuydu İstanbul da, Hürriyet ve İtilâf Partisi, Askeri Nigehban Cemiyeti ve Muhipler Cemiyeti bir blok kurdular.
Bu blokla,Ali Kemal ve Sait Molla gibi kimseler, azınlıkları sürekli olarak Kuva yı Milliye aleyhine kışkırtmaya başladılar.
Rum ve Ermeni patrikleri, Kuva yı Milliye aleyhine İtilâf Devletleri 136
temsilcilerine başvurdular.
Ermeni Patriği Zaven Efendi, Teologos gazetesinde yayınladığı bir mektupla, son Mill Mücadele hareketinden dolayı Ermenilerin göç etmekte olduklarını ilân etti.
İdam edilmiş bulunan Kâzım ın kardeşi Hikmet adında biri, İstanbul dan aldığı direktifle Adapazarı çevresinde başına birtakım silâhlı adamlar toplamaya başladı.
Bu Hikmet in adına önemli bir belgede de rastlayacağız.
Adapazarı yakınlarında, Değirmendere de de para ile adam toplanmaya başlandı.
Çete halinde toplananların, Geyve hük met binasını basmaya karar verdikleri haber alındı Karacabey de de buna benzer ufak tefek hareketler görüldü.
Bursa da, Gümülcüneli İsmail in topladığı çetelerin, Kuva yı Milliye aleyhindeki hareketleri duyulmaya başladı.
Nigehbancılardan tutuklu bulunanların hepsi bir günde hapisten çıkarıldı.
Düşmanlar tarafından Kuva yı Milliye aleyhine kurulan çetelerin çatışmaya geçmeleri, karşı blokun açıktan açığa hareketi, İstanbul polis müdürünün aleyhte faaliyeti, Ali Rıza Paşa Kabinesi nde bizim aleyhimizde nâzırların bulunması, bazı teşkilât merkezlerimizi, özellikle İstanbul merkezimizi ümitsizliğe düşürmeye başlamıştı.
Hük metin, bir maksat ve karar sahibi olduğunu gösterecek hiçbir harekette bulunamaması ve yalnız Dahiliye Nâzırı Şerif Paşa nın olumsuz ve aralıksız faaliyetini doğru bulan davranışı, gerçekten düşünülecek ve endişe edilecek bir durumu sergiliyordu.
İSTANBUL DA KUVA YI MİLLİYE YE KARŞI KIŞKIRTMALAR Bu konuda, ilk defa, duyarlık gösteren ve harekete geçme önceliği taşıyan Ankara oldu.
Ankara Vali Vekili Yahya Galip Bey in Sivas a çektiği 15 Ekim 1919 tarihli bir şifresini, rahmetli Hayati Bey in imzasıyla diğer bir şifre içinde 22 Ekimde Amasya da aldım.
O şifre aynen şöyledir Mustafa Kemal Paşa Hazretleri e Paşa Hazretleri biz kendi kaderimizi ne böyle milletin kaderinden habersiz hükümete ne de rastgele gönderilecek valilere bırakamayız, Birçok defa zâtıâl lerine arz ettiğimiz d şünceler dikkate alınmadığından, İstanbul Hükümeti, Ferit Paşa Kabinesi nin atayıp da gönderemediği eski Bitlis Valisi Ziya Paşa yı buraya ve bütün görevlerinde hayatı boyunca hiçbir varlık gösterememiş olan Suphi Bey i de Konya ya vali atamak suretiyle ilk adımını atmaya başladı.
İşte bu gibi durumlar dolayısıyla, Meclis i Meb usan kurulmadan önce, hiçbir göreve dışarıdan kimsenin getirilmemesini geçenlerde arz etmiştik.
Madem ki şimdiki hük met, buraya yeniden vali göndermeye kalkışmıştır, şu halde, buradaki Milli Mücadele nin söndürülmesi isteniyor demektir, Nasıl ki, zâtıâl leri askerlikten ayrılarak milletin bir ferdi olarak çalışmaya karar verdiniz, bendeniz de buradan çekilerek aynı şekilde milletimin bana vermiş olduğu görevi yapmaya karar verdim.
Vali gelinceye kadar vekâleti kime bırakacağımı l tfen bildiriniz efendim.
15 Ekim 1919 Ankara Vali Vekili Yahya Galip Bir gün sonra da, 23 Ekimde Cemal Paşa nın, 21 Ekim 1919 tarihli şu telgrafını aldım Sayı Kadıköy, 21.10.1919 419 Amasya da Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Ankara dan Belediye Başkanı ve Müftü Efendi dışarıdan gelecek valiyi kabul etmeyeceklerini Ankara ya, Ankara dan vali atanması gereğini kendi yetkilerine dayanarak ileri sürüyorlar.
137
Böylece, her taraftan ayrı ayrı isteklerin ileri sürülmesi, hük meti güç duruma sokmaktadır.
Kötü niyetliler ve azınlıklar bu gibi durumlan türlü türlü yorumluyor.
... Hük metin destekleneceğine söz verilmesi üzerine, bu gibi hususların önlenmesi gereğini rica ederim.
Atanması, Padişah ın onayından geçen valinin yola çıkması gerektiğini elbette kabul buyurursunuz.
Harbiye Nâzırı Cemal Gerçekten de, başta müftü efendi olduğu halde bugün Diyanet İşleri Başkanı bulunan sayın Rifat Efendi Hazretleri idi , Ankaralılar, bu atamayı protesto etmek üzere, İstanbul a başvurmuşlardı.
Ankara yı yatıştırarak, hük met otoritesini kırmamak için telgraf başında birçok nasihatlarda bulundum.
Ancak, Ankara nın haklı olduğunu teslim etmemek mümkün değildi.
Sonunda, Cemal Paşa vasıtasıyla hük mete yazdığım telgraftan söz ederek, alınacak cevaba kadar durumun iyi idare edilmesini Ankara daki Kolordu Komutan vekili Mahmut Bey e yazdım.
Bu noktada, sırası gelmişken bir gerçeği bilginize sunmak uygun olur.
Hey et i Temsiliye olan bizler, hük metin durumunu ve nasıl bir hük met olduğunu pekâlâ anlamıştık.
Hük met üyelerinden bazılarının hük mette bulunmaktan pişmanlık duyduklarını ve çekilmek için bahane aradıklarını da anlıyorduk.
Bundan başka dış ve iç düşmanların ve Padişah ın el birliği ile, Ali Rıza Paşa Kabinesi yerine, kendi görüşlerini açıktan açığa ve sür atle uygulayacak diğer bir kabineyi iktidara getirmeye kararlı olduklarından da habersiz değildik.
Bunun içindir ki, Ali Rıza Paşa Kabinesi ni, en az zararlısı sayıyorduk.
Bir de Ferit Paşa nın düşmesinden sonra, yeni kabine ile anlaşmak için geçen dört beş gün içinde, bazı taraflardan elden geldiği kadar çabuk anlaşma hususunda alınmış olan tavsiyeler de, bizce göz önünde tutulması gereken anlam ve nitelikte idi.
Bu bakımdan, gayeye güvenli bir şekilde ulaşıncaya kadar, gerekirse, biraz da fedakârlık yapmak zaruretini duyuyorduk.
Mahmut Bey e yazdığım şifrede kapalı bir şekilde bu noktalar da belirtilmişti.
Cemal Paşa ya verdiğim cevabı olduğu gibi bilginize sunacağım Şifre Amasya, 24.10.1919 Özel, İvedi Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretleri ne İlgi 21.10.1919 tarih ve 419 sayılı şifre Ankara dan vali hakkında yapılmış olan müracaat ve istirhamın aşağıdaki sebeplerden ileri geldiği anlaşılmıştır Şöyle ki İstanbul dan alınan güvenilir haberlerde İngilizler iIe İngiliz Muhipler Cemiyeti nin, İtilâf ve Hürriyet ve Nigehbancıların, Hristiyan azınlıklar ile işbirliği yaptıkları, Anadolu ya birçok bozguncular göndererek mill teşkilâtı sakatlama ve İstanbul Hükümeti ni dağıtma teşebbüslerinde bulundukları, bu bozguncuların Adapazarı ve Bursa dan yola çıktıkları bildirildiği gibi, son günlerde Adapazarı nda da bazı olayların görülmesi endişe yaratmıştır.
Konya ya gönderilen Vali Suphi Bey in, İngiliz Muhipler Cemiyeti nin İstanbul Yönetim Kurulu üyelerinden olduğunu Konya da Refet Bey e söylemiş olduğu haberinin yayılmış olması, uyanan ş pheyi daha da artırmıştır.
Ankara valiliğine atanan Ziya Paşa nın tutumu ve namusu hakkında bir şey denemezse de, kendisinin ehliyet ve iktidarı da şüpheli görüldüğünden, Ankara ili gibi mill teşkilât ve mücadelemizin en önemli merkezlerinden olan bir bölgede, daha durumlar açıklık kazanıp da tam bir sükunet ve güvenlik sağlanamadan, buradaki önemli işlerin başına, hiçbir tecrübesi bulunmayan âciz bir valinin getirilmesi tereddüt uyandırmıştır.
Ankara da bulunan vali vekili ve 138
komutan ile Hey et i Temsiliye arasında yapılan haberleşmeler üzerine, şimdiki hük metin, her ne şekilde olursa olsun emirlerine ve yaptıklarına uymak tabi görülmüş ve o yolda hareket edilmiş ise de, doğrudan doğruya halkın kendisi, tasavvur ettikleri tehlikeye karşı verilen güvenceyi yeterli görmeyerek, tam bir güvenlik ortamı doğuncaya kadar, kendilerince mill dâvâya bağlılığı denenmiş bulunan vali vekilinin göreve devamını elzem sayarak doğrudan doğruya hükümete başvurmuşlardır.
Zâtıdevletlerinin son yazıları üzerine Ankara da gereken kimselerle yeniden görüşülmüş, hatta sakıncaları bulunsa bile, sırf hük met otoritesini sarsmamak için Ziya Paşa nın iyi karşılanmasının sağlanmasına çalışılmıştır.
Ancak, karşılaştığı tehlikelerden ve fesatlıkların ağır bastığı gidişattan son derece ürkmüş olan halkı, bunu kabule inandırmak mümkün olamamıştır.
Dahiliye Nâzırı Paşa Hazretleri nin, içinde bulunduğumuz durumun önem ve ciddiyetini, düşmanlarımızın durmadan ne kadar iblisçe çalışmakta olduklarını takdir buyurduklan şüphesiz bulunduğuna göre, Nezaret makamına yeni geçmiş olmaları yüzünden, çalıştırılmaya lâyık olan memurları tanımakta mazur oldukları gibi, dil Bey in bile m steşarlığını yapmış olan Keşif Bey in hâlâ, müsteşarlık yapmakta olduğu gözönünde bulundurulunca, özellikle yüksek dereceli memurların atanmasında ne dereceye kadar uzak görüşlü davranılmasının gerekeceği kendiliğinden anlaşılır.
Bu bakımdan Ziya Paşa nın şimdilik gönderilmemesinin sağlanmasına yüksek yardımları ve sonucun bir emirle bildirilmesi arz ve istirham olunur.
Mustafa Kemal Efendiler, Ali Fuat Paşa, 28 Ekim 1919 tarihli bir şifresiyle, İstanbul daki teşkilâtımızın, adıma gönderdikleri bir telgrafı bildirdi.
Bu telgrafta verilen bilgiler önemliydi.
Çerkez Bekir in yarattığı, o bilinen olay, Adapazarı ve çevresinde Kuva yı Milliye ye karşı isyan başlangıcı sayılmış.
Bundan nasıl yararlanılacağı konusunda Padişah, Ferit Paşa, dil Bey ve Sait Molla ile Ali Kemal Bey den kurulup bir hey et, birtakım tasarlamalar da bulunmuşlar.
Bu telgraf ta, yukarıda adı geçen Hikmet hakkında da bilgi veriliyordu.
Bu Hikmet, iki ay önce Amasya dan Adapazarı na gelmiş.
O çevrede öteden beri kendisine ve ailesine karşı olanların mill teşkilâta girdiğini anlamış.
Hikmet Bey, Amasya dan geldiğini, beni tanıdığını ve mill teşkilâtı kurmaya yalnız kendisinin yetkili olduğunu ileri sürerek, Sivas la haberleşmeye kalkışmak ister .
Karşı taraf engel olur.
Hikmet, karşı teşkilât kurar.
Bunu sezen Sait Molla, Hikmet i elde edecek çareyi bulur.
Kendisini Hristiyanlara karşı bir isyan için ayartır.
Efendiler, Hikmet ile ve düşmanlarımızın Hristiyanlar aleyhindeki tertipleri ile ilgili olan bilgiler, daha sonra dokunacağımız bazı durumların kolaylıkla anlaşılmasına yarayacağı için, bunların gereksiz sayılmamasını rica ederim.
Efendiler, bu bilgiler üzerine Cemal Paşa ya yazdığım telgrafa yüce meclisinizin de dikkatini çekmek isterim Şifre Sivas, 31.10.1919 Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretleri ne Adapazarı dolaylarında, hük met ve mill teşkilât aleyhinde geçen olay yüksek şahıslarınca bilinmektedir.
Bu olay, milli birlikteki kararlı tutum, İstanbul Hük meti nin yerinde ve kesin tedbirleri sayesinde bastırılmış ise de, daha oralarda bozgunculuk tohumu tükenmiş değildir.
Milletin birliği karşısında bunların tamamen ezilip yok olacağına şüphe yoktur.
Ancak, bu bozgunculuk hareketlerinde Damat Ferit Paşa nın, eski Dahiliye Nazırı Adil ve ondan önceki Ali Kemal Bey lerle Sait Molla nın teşvikçi ve tertipçi oldukları anlaşılmıştır.
Adları bildirilen bu zatlar, kendi vatan hainliklerinin yanında, çok büyük ve tehlikeli bir hatâ daha işlemişlerdir.
O da, mel unca işlerinden sanki kutsal Padişah Hazretleri nin de bilgisi bulunduğunu çevreye yaymak gibi büyük bir alçaklıktır.
Kabinenin saygıdeğer hey etinden büyük bir samimiyetle rica ederiz şimdi vakit geçirmeden durumu uygun bir şekilde Padişah Hazretleri nin tertemiz huzuruna arz etsinler.
139
Milletin ve teşkilâtın bu gibi uydurmalara elbette değer vermeyeceği açık bir gerçektir.
Bozguncuların, yalanlarla mill birliği lekelemek istediklerini ileri s rerek, Saltanat Hükümeti nce, olayın geçtiği bölgede resmen yalanlanmak suretiyle, herhangi bir yanlış anlaşılmaya meydan verilmemesi ve bu zararlı şahıslar hakkında gerekli incelemelerin yapılarak kovuşturmaya geçilmesi hayat bir konu sayılmaktadır, efendim.
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal ALİ RIZA PAŞA KABİNESİ Nİ İKTİDARDA TUTMA KARARI Efendiler, Ali Rıza Paşa Kabinesi nin sizlerce de bilinen kuruluş tarzına rağmen, yerinde kalmasının ve elden geldiği kadar desteklenmesinin neden gerekli görüldüğünü birazcık belirtmiştim.
Amasya dan Sivas a döndükten sonra, Hey et i Temsiliye ve orada bulunan öteki arkadaşlarla yaptığımız toplantıda, Amasya Mülâkatı ve diğer konular üzerinde arkadaşlara uzun uzadıya bilgi verdim.
Bu toplantıda, Hey et i Temsiliye ce alınan kararlara ait zabıtların 29 Ekim 1919 günü yapılan görüşmeyle ilgili sayfasında aynen kayda geçmiş olan şu kararı tespit ettik Başta Sadrazam Ali Rıza Paşa olmak üzere hepsinin âciz, Padişah gözünde bir mevki tutmak isteyen kimseler oldukları, bir kısmının Mill Mücadele nin yanında bir kısmının da karşısında bulundukları, bununla birlikte, Zâtışâhane, ilk fırsatta bunları düşürerek yerine istibdadı sürdürecek bir hey et getirmek isteyeceğinden, Mill Meclis kurulup da yasama görevine başlayıncaya kadar, Hey et i Temsiliye nin bu kabineyi desteklemesinin vatan ve millet için hayırlı bir iş olduğu kabul edildi.
Gerçekten de bu kararımızı uyguladık.
Bunu doğrulayan bir durumu yeri gelmişken bilginize sunayım İstanbul daki teşkilâtımız, güvenilir kaynaklara dayandığını bildirdiği bazı bilgileri, 31 Ekim 1919 tarihinde bize gönderdi.
O bilgiler şöyleydi İki günden beri Kiraz Hamdi Paşa, Mabeyn e gidiyor, iki üç saat huzurda Padişah ın yanında kalıyor ve şu karar alınıyor Mareşal Zeki Paşa başkanlığında bir kabine kurulacak, Hamdi Paşa Harbiye Nâzırı, Prens Sabahattin Bey Hariciye nâzırı olacak Tevfik Hamdi Bey Dahiliye, Eşref, Mahir Sait ve daha başkaları öteki nezaretleri alacaklardır.
Bunlardan Sabahattin ve Mahir Sait e daha teklif yapılmamıştır.
Zâtışâhâne, Ali Rıza Paşa ya, uygun bir zamanda, belki bu günlerde istifa teklif edecektir.
Bu konuda daha önce faaliyetinden söz edilen bir blok, bir gizli dernek vardır.
Bu bilgiler üzerine, Cemal Paşa ya 2 Kasım 1919 da, Sadrazam a hiçbir sebep ve bahane ile mevkiini bırakmamasına kesin olarak ihtiyaç duyulduğunun bildirilmesi, istifa gerçekleştiği takdirde, bütün memleketin İstanbul ile kesinlikle ilgisini keseceği bildirildi.
Rumeli ve Anadolu da bulunan bütün komutanlara da, bu durumla ve Cemal Paşa ya yazılan telgrafla ilgili bilgi verildi.
Ayrıca, ilişkide bulunulan Müdafaa i Hukuk merkez hey etlerinin de durumdan haberdar edilmesi gereği bildirildi.
Efendiler, Salih Paşa nın İstanbul a dönmesi üzerine, 2l Ekim tarihli protokolda belirtilmiş bulunan ve önemli olduğuna yaptığım sunuşlar sırasında işaret ettiğim nokta üzerinde, yani Meclis i Meb usan ın toplanacağı yer hakkında, hük metle aramızda tartışma başladı.
Hük metin Cemal Paşa vasıtasıyla yazdıkları ile bizim ileri sürdüğümüz görüşler bir defa daha incelenmeye değer inancındayım.
Bu haberleşmemizin aslını Büyük Millet Meclisi nin ilk toplantısına ait zabıtlarda görebileceğiniz için, burada ondan tekrar söz etmeyeceğim.
Ancak Efendiler, bu konudaki haberleşme ve tartışmalar yalnız İstanbul Hük meti ve Cemal Paşa ile yapılmakla kalmıyor.
Bütün memleketin ve özellikle İstanbul daki teşkilâtımızın da bu konu ile ilgili görüşünü almak gerekiyordu.
Burada, bu noktalar üzerinde bazı bilgiler sunacağım.
140
BARIŞ ANLAŞMASINA KADAR İSTANBUL DA AYAK BASMAMAMIZ VE MİLLETVEKİLİ OLMAMAMIZ TAVSİYESİ İstanbul teşkilâtımızdan, 13 Ekim I919 tarihinde açıklanma istenmek üzere çekilen telgrafımıza verdikleri 20 Ekim 19l9 tarihli cevapta, milletvekillerinin İstanbul da toplanmasında bir sakınca ve tehlike bulunmadığı, İtilâf Devletleri nin herhangi bir davranışının medeniyet dünyasına karşı kötü etki yapacağinın imkân dahilinde görüldüğü sözlerine yalnız yasama gücü, şimdiki yetkisinin genişletilmesine teşebbüs ederse, Zâtışâhâne nin Meclis i kapatmaya kalkışması ve muhaliflerin tehlikeli durum almaları, İtilâf Devletleri nin de bundan yararlanarak zâtı devletleri gibi yüksek şahsiyetlere saldırma cesaretini göstermeleri muhtemeldir sözleri ekleniyordu.
Bu telgrafın sonunda da bizim barış anlaşması yapılıncaya kadar, İstanbul a ayak basmamaklığımız ve milletvekili olmamaklığımız tavsiye olunuyordu.
İstanbul daki teşkilât merkezimizden Kara Vasıf Bey in gizli, Şevket Bey in açık imzasıyla aldığımız 30 Ekim 1919 tarihli şifrede, teşkilâtımızda bulunanların görüşleri, daha birçok kimsenin görüşleri iIe destekleniyordu.
Bu şifrenin birinci maddesi şöyle başlıyordu Ahmet İzzet Paşa, Sadrazam, Harbiye Nâzırı, Genelkurmay Başkanı, Nafıa Nâzırı ve programlara gerçekten bağlı olan ve hizmet eden, bağlılığı ile birlikte önemli bir kuvveti de bulunan göz doktoru Esat Paşa ile, ayrıca Rauf Ahmet Bey ve diğer zatlarla gerek kendi istekleri üzerinde gerek ilişkimiz dolayısıyla görüştüm.
Bütün düşüncelerin birleştiği noktalar aşağıdadır Bundan sonra bütün düşüncelerin birleştiği noktalar özetleniyordu 1 Meclis i Meb usan ın İstanbul da toplanması zarur dir.
Yalnız biz İstanbul a gitmemeliyiz.
Sadrazam Paşa, meclisin İstanbul da vicdan huzuru içinde kararlar alabileceğini yabancılardan söz alarak vâdetti.
Fahat, yalnız bizim için güvence sağlamak mümkün olamayacağından, milletvekili olurlarsa izinli olarak veyahut milletvekili olmadan daha yüksekte ve milletin sevgilisi olarak kalmaları uygun olur deniliyordu.
Birinci maddenin b fıkrasında 1Zaten hük met, yapılacak anlaşmada nisb temsili, azınlıkların hakları bakımından kabule mecburdur.
Şu halde, Mill Meclis in, azınlıkların da yeniden seçime katılmaları için dağılıp yeniden seçileceği bazı çevrelerce kesin olarak ümit edilmektedir şeklinde yeni bir bilgi veriliyordu.
Birinci maddenin c fıkrasında da Hük met gerçekte iyi niyetlidir.
Ancak isteksizlik içindedir güvencesi okunuyordu.
İkinci maddede de Elden geldiği kadar sosyalist, birkaç temiz Hürriyet ve İtilâfçı v.b.
çıkarmak gibi bizim anlayamayacağımız çapraşık ve karışık bir anlayışın belirtisine rastlıyorduk.
Ondan sonra 3 üncü maddeyi Hük meti güç durumlara düşürmemek.
4 üncü maddeyi de Bize zararı dokunacakları, her şekilde inandırarak elde etmek istiyorum.
Herkes de bana bunu tavsiye ediyor.
Örnek olarak, Refi Cevat, sosyalistler gibi görüşleri içine alıyordu.
1 ve 4 Ekim 1919 tarihlerinde, İstanbul daki teşkilâtımıza uzun düşünce ve yorumların yer aldığı cevaplar verdik.
Bu cevaplarımızda, özet olarak Milletvekillerinin İstanbul da toplanması her bakımdan tehlikeli va sakıncalıdır dedik ve açıklamasını yaptık.
Cemal Paşa vasıtasıyla hük mete bildirdiğimiz görüşleri özetledik.
Bizim için var olan tehlikenin bütün milletvekilleri için söz konusu olduğunu ispata çalıştık.
Bizim seyirci durumunda kalmamız mutlaka arzu buyuruluyorsa, gerekçeleriyle birlikte bildirilmesini istedik.
141
Yalnız, Kara Vasıf Bey e çekilen telgrafta Ahmet İzzet Paşa Hazretleri, aslında Mill Mücadele nin İstanbul da katliama yol açabileceği zannında idi.
Sözlerinin ciddiye alınması öncelikle bu kanaatlarının değişip değişmediğini bilmekle mümkündür.
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretleri ne gelince Onun da kararsız olduğunu bilmez değilsiniz.
Abuk Paşa da aynı zihniyet ve ruh hali içindedir.
Göz doktoru Esat Paşa hakkında kesin bir düşüncem yoktur.
Yalnız, bazıları bu zatı son derece dar görüşlü, pek fazla şan ve şöhret düşkünü olarak gösteriyorlar.
Sözün kısası, irade ve düşüncelerinde kararlılık ve isabet olmayan ve İstanbul da düşman baskısı altında düşünen resm ve özel şahısların tavsiyeleri incelenmeye değer dedikten ve söz konusu olan toplantı yeri hakkında, yeniden, gelebilecek tehlike ve sakıncaları saydıktan sonra nasıl garip karşılanacak olan nokta, bizi, yani adları bilinen iki üç kişiyi korumakta güçsüzlüğe düşen hük metin, öteki milletvekillerini nasıl koruyacağı meselesidir.
Bizde yavaş yavaş yer etmeye başlayan görüş ve kanaat, ne yazık ki yabancılar değil, aksine belki onlardan çok, şimdiki hük met üyeleri ile diğer şahıslardan bazılarının bizi tehlikeli saymakta olmalarıdır dedik.
Bundan sonra yer alan fıkralardan birinde Nisb temsili kabul etme zarureti karşısında Meclis in dağıtılmasını şimdiden düşünen bir çevrede, Meclis i Meb usan ın toplanmaması gereği tabi görülmelidir kanaatını belirttik.
Bir fıkrada da Hük metin istekli olmadığı sözünden bir şey anlayamadığımıza işaret ederek, maksadı bizi güç zamanlarda yalnız bırakmak mıdır?
sorusundan sonra, onların bir düşüncelerine karşılık olarak da muhaliflerin iktidara geçmesinden korkmak yarar sağlamaz.
Bundan dolayı politika ve tutum değiştirilemez dedik.
Efendiler, bu yazışmalardan ve bu yazışmalarda ileri sürülen düşüncelderden kolaylıkla anlaşılmaktaydı ki, bizim İstanbul daki teşkilâtımızın ileri gelenleri, hükumet adamlarının, şunun bunun görüşlerine tutsak olmuşlar ve artık onlara sözcülük etmekten öteye bir görev yapmıyorlardı.
İşte, diğer bir şifre telgraf ki, 6 Kasım 1919 tarihinde yazılıyor, ancak şifrenin metninde Kara Vasıf Bey in görüş ve üsl bu hâkim oluyor ve Harbiye Nâzırı Cemal Paşa imzasıyla geliyordu.
Bu şifrede yine toplanma yerinden söz edilerek, özellikle Önce siyas sakıncalar var, sonra idar sakıncalar var, daha sonra toplanma imkânı yoktur... Zaruret duyguya hâkim olmalıdır... Uygun karşılığınızı acele olarak kabineye bildiriniz sözleriyle baskı yapılıyor ve Japon Rıza Bey le birlikte pek yakında iyi haberlerle sizin yanınızda olacağım müjdesi veriliyordu.
Sulh ve Selâmet i iyice kazandık demektir.
Mill Türk de bizim.
Mil Ahrâr ı yıkıyoruz.
Mill Kongre yola gelecek cümleleriyle de iyi haberlerin nelere, ne gibi boş şeylere ait olduğunu belirtmekte acele ediliyordu.
Kara Vasıf Bey e 7 Kasım 1919 da hemen Sivas a gelmesini yazdım.
Kara Vasıf Bey in yine aynı konu ile ilgili olarak gönderdiği, 19 Kasım 1919 tarihli şifresinde uzun düşüncelere dayandırdığı muhakeme ve mantığını şu cümlede özetliyordu Kuva yı Milliye ile aynı görüşte olan Meclis, Padişah a karşı düşmanlık ilân ederse, Anadolu kimin arkasından gider?
!...
Kuva yı Milliye ye mi tâbi olsun?!...
Meclisi Anadolu da toplamak düşüncesinden vazgeçmek, bir vatan borcudur... KOMUTANLARIN GÜRÜŞLERİNİ AlMAK 142
Efendiler, çok önemli olan bu Meclis in toplanacağı yer konusunda kendi başına karar verip, bu kararı da millete ve seçilen milletvekillerine uygulatmak, pek tehlikeli olurdu.
Bu sebeple, büyük bir dikkat ve incelikle bütün şahs veya genel duygu ve düşünceleri gözden geçirmek, gerçek eğilimi anlayarak uygulanabilecek kararı bulmak zarureti ile karşı karşıya idim.
Gördüğünüz gibi, bir yandan İstanbul un ileri gelenleriyle haberleşirken, bir yandan da çeşitli yollarla kamuoyunu yokluyordum.
Vereceğim kararın uygulanmasını sağlamak için ordunun görüşünü almak da pek önemliydi.
Bu yüzden daha Ekimin 29 unda, 15 inci, 20 inci, I2 nci ve 3 üncü Kolordu Komutanları nı Sıvas ta bir toplantıya davet ettim.
Diyarbakır daki Kolordu Komutanı na, Edirne deki Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Bey e, Bursa da Yusuf İzet Paşa ya Balıkesir de Kâzım Paşa ya, Bursa da Bekir Sami Bey e de kendilerini, aradaki yolun uzaklığı ve özel durumları dolayısıyla davet etmediğimi, alınan kararları bildireceğimi yazdım.
Efendiler, davet edilen komutanlardan Salâhattin Bey zaten Sıvas ta idi. Kâzım Karabekir Paşa Erzurum dan, Ali Fuat Paşa Ankara dan ve Konya daki Kolordu Komutanı nın cephe ile ilgili önemli işleri bizzat düzene sokması gerektiğinden, kendisine vekil olarak Konya dan da Kurmay Başkanı Şemsettin Bey gelerek Sıvas ta toplandılar.
Hey et i Temsiliye den olan veya bu hey etten olmayıp da toplantıda bulunmaları yararlı görülen şahısların ve komutanların katılmasıyla, 16 Kasım 1919 günü görüşmelere başladık.
Toplantı gündemimiz şu üç noktadan ibaret olacaktı 1 Meclis i Meb usan ın toplanma yeri, 2 Meclis in toplanmasından sonra Hey et i Temsiliye nin ve mill teşkilâtın alacağı şekil ve çalışma yöntemi 3 Paris Barış Konferansı nın bizim için olumlu veya olumsuz bir karar vermesi halinde tutulacak yol.
DÖRT AYKIRI GÖRÜŞ VE ALDIĞIMIZ KARAR Efendiler, bu tarihe kadar cemiyetimizin merkez hey etlerinden istediğimiz bilgilere gelen cevaplar dört görüş etrafında toplanıyordu 1 Birinci görüşe göre, Meclis i Meb usan ın İstanbul dışında toplanması uygun görülüyordu.
2 Başında Erzurum, Trabzon, Balıkesir ve bütün Karesi, Saruhan hey etlerinin bulunduğu ikinci görüşe göre İstanbul da, İstanbul daki devlet adamları ile ileri gelenlerden hemen hepsinin bu görüşte olduğunu biliyoruz.
Padişah ın isteği, hük metin ısrarı da buydu.
3 Trakya Paşaeli nden gelen üçüncü görüşe göre, İstanbul yakınlarında... 4 Bir kısım merkez hey etleri de Salih Paşa nın şahsi görüşüne dayanarak, hük metin olur demesi halinde, İstanbul dışında toplanmakta bir sakınca görmüyorlardı.
Efendiler, İstanbul Hük meti ile yardakçılarının kamuoyunu ne kadar bulandırıp karıştırmış olduğunu, milletin ortaya koyduğu bu farklı görüşlerden kolaylıkla anlamak mümkündür.
Artık bunun üzerine direnmenin kötü sonuçlar vereceği yargısına varmak da güç değildir.
Şimdi, 16 Kasım 1919 dan 29 Kasım 1919 tarihine kadar, günlerce süren görüşme ve tartışmalardan çıkan sonuçları ve alınan kararları olduğu gibi yüksek bilgilerinize sunuyorum 143
1 Mill Meclis in lstanbul da toplanmasının sakınca ve tehlikelerine rağmen, Saltanat Hük meti İstanbul dışında toplanmayı kabul etmediği ve memleketi bir bunalıma sürüklemekten sakınıldığı için, Meclis in İstanbul da toplanması zarureti kabul edildi.
Ancak, aşağıdaki tedbirlerin alınnıası gereği de karara bağlandı a Bütün milletvekillerinin durum hakkında aydınlatılarak teker teker görüşlerinin alınması, b Mill Meclis İstanbul da toplanacağına göre, milletvekillerinin İstanbul a gitmeden önce, Trabzon, Samsun, İnebolu, Eskişehir ve Edirne gibi yerlerda kısım kısım toplanarak, gerek İstanbul da gerek İstanbul dışında alınması gereken güvenlik tedbirlerini ve programımızın esaslarını savunacak kuvvetli bir grup oluşturma yolları üzerinde görüşmeleri, c Cemiyetin teşkilatını sür atle genişletmek ve güçlendirmek için, kolordu komutantanının, bölge komutanları ve askere alma teşkilâtı başkanları vasıtasıyla vakit kaybetmeden fiili yardımda bulunmaları, d Bütün sivil idare âmirlerinden, her ihtimale karşı, mill teşkilâta bağlı kalacaklarına dair söz alınması ve kendilerinin eldeki imkânlarıyla cemiyetin teşkilâtını kurmaya sür atle girişmelerinin istenmesi, 2 Mill Meclis İstanbul da toplandıktan sonra, milletvekillerinin, tam biz güvenlik ve serbestlik içinde yaşama görevlerini yapmakta olduklarını açıklayacakları güne kadar, Hey et i Temsiliye, şimdiye kadar olduğu gibi yine İstanbul dışında kalarak mill görevine devam edecektir.
Ancak, bütün sancaklardan ve milletvekili olan kimseler arasından seçilmek üzere birer, illerden ve müstakil sancaklardan ikişer zatın, tüzüğün sekizinci maddesi gereğince Hey et i Temsiliye üyesi olarak Eskişehir yakınında toplantıya çağırılıp, durumun açıklanması ve Meclis i Meb usan daki tutumun kararlaştırılması üzerinde görüşülecektir.
Bu sebeple Hey et i Temsiliye de oraya gidecektir.
Bu toplantıdan sonra, Hey et i Tenısiliye de uygun şekilde yeni üyelerle desteklendikten sonra, öteki milletvekilleri de İstanbul a Mill Meclis e gideceklerdir.
Hey et i Temsiliye göreve devam ettiği sürece, mill teşkilâtın şekli ve çalışma yöntemi tüzükte yazıldığı şekilde olacaktır.
Meclis i Meb usan, tam bir güvenlik içinde bulunduğunu açıkladığı zaman, Hey et i Temsiliye tüzükteki yetkisine dayanarak, genel kongreyi toplantıya çağırıp on birinci madde uyarınca da cemiyetin ileride alacağı şeklin belirlenmesini, kongrenin kararına bırakacaktır.
Kongrenin nerede ve nasıl toplanacağı o zamanki durum ve şartlara göre ayarlanacaktır, Kongrenin toplantıya çağırıldığı zaman ile toplanması arasında geçecek süre içinde, Hey et i Temsiliye, İstanbul Hük meti ve Meclis i Meb usan Başkanlığı ile kesin bir zaruret görmedikçe resm ilişkilerde bulunmaz.
3 Paris Barış Konferansı, bizim için olumsuz bir karar verdiği ve bu karar hük met ve Mill Meclis çe kabul edilip onaylandığı takdirde, elverişli en kestirme yoldan mill iradeye başvurularak, tüzükte açıklanmış olan esasların gerçekleştirilmesine çalışılacaktır.
Mustafa Kemal Rüstem Mazhar Müfit Ali Fuat Hüsrev Hüseyin Rauf Kâzım Karabekir Hakkı Behiç Hüseyin Selâhattin İbralıim Süreyya Bekir Sami Ömer Mümtaz Vâsıf 144
12 nci Kolordu Kurmay Başkanı Şemsettin MİLLETVEKİLLERİNE VERİLEN DİREKTİF Efendiler, bu kararlar gereğince, milletvekillerin aydınlatmak için verdiğimiz bilgi ve direktifleri olduğu gibi bilginize sunacağım Seçilen milletvekillerine verilen bilgi ve direktifler şunlardır Madde 1 İstanbul un, İtilâf Devletleri nin ve özellikle ingiliz kara kuvvetlerinin işgali altında ve deniz kuvvetlerince kuşatılmış olduğu, güvenlik kuvvetlerinin de yabancılar elinde ve karmakarışık durumda bulunduğu bilinmektedir.
Bundan başka, Rumların kendi aralarından İstanbul milletvekili adıyla kırk kişi seçtikleri ve Atina dan gelmiş Yunan lider ve komutanlarınm yönetimi altında olmak üzere, gizli polis ve ihtilâlci örgütler kurarak, devletimize zamanı gelince isyan edecekleri anlaşılmıştır.
Maalesef, hük metin İstanbul da serbest olmadığını itiraf etmek mecburiyeti vardır.
İşte bu sebeplerle, Mill Meclis in toplanma yerini tartışmak gibi bir konu ortaya çıkmış bulunuyor.
Mill Meclis İstanbul da toplandığı takdirde, milletvekillerinin yapacakları vatan görevi dikkate alınırsa, tehlikeye uğramalarından cidden korkulur.
Gerçekten de İtilaf Devletleri nin Ateşkes Anlaşması hükümlerini bozarak barış anlaşmasını beklemeye gerek duymadan, vatanımızın önemli bölgelerini işgal etmek ve Hristiyan azınlıklara haklarımızı çiğneme fırsatını vermek suretiyle yapılan haksız muamelelerini eleştirip reddedecek, toprak bütünlüğümüzü ve bağımsızlığımızın dokunulmazlığını yılmadan isteyecek ve savunacak olan Meclis i Meb usan ın dağıtılması ve üyelerinin tutuklanması veya s rgün edilmesi, uzak bir ihtimal değildir.
Tıpkı Kars ta toplanan Milli İslâm Şurası na İngilizlerin yaptıkları gibi.
Seçimlere katılmamış olan Hristiyan azınlıkların, onlara uyan İngiliz Muhipleri ve Nigehban Cemiyetleri nin, bu konuda düşmanların gayelerine hizmet ederek her türlü kötülüğü yapabilecekleri de akla gelebilir.
Bu bakımdan, Mill Meclis in İstanbul da toplanması, Meclis ten beklenen ciddi ve tarih görevin yerine getirilmesini imkânsız kılacağından ve Milli Meclis de devlet ve milletin bağımsızlığının temsilcisi olduğundan, ona vurulacak darbe ile bağımsızlığımızın da zedeleneceğini belirtmeye gerek yoktur.
Kabine adına, Amasya da Heyet i Temsiliye ile görüşmelerde bulunan Bahriye Nâzırı Salih Paşa Hazretleri bile bu gerçekleri göz önünde tutarak Milli Meclis in İstanbul un dışında güvenli bir yerde toplanması gereğine vicdanı ile de düşüncesi ile de kanaat getirmiş ve bu hususu uygun bulduğunu imzası ile doğrulamıştır.
Mill Meclis in düşman baskısından uzakta ve tam bir güvenlik içinde bulunan bir yerde toplanması halinde, İstanbul da toplandığı takdirde akla gelebilecek bütün sakıncalar ortadan kalkmış olacağı gibi, hilâfet ve saltânatın tehlikede olduğunu dünya kamuoyuna ve özellikle İslâm âlemine fiilen duyurmuş olacak, milli varlık ve bağımsızlığımızın aleyhinde alınması muhtemel bir karar karşısında vatana ve millete karşı olan görevlerini yerine getirebilecek ve İtilâf Devletleri karşısında, Meclis in milletin kaderine tamamen hâkim bulunduğu daha açık bir şekilde ortaya konabilecektir.
Meclis in İstanbul dışında toplanması halinde akla gelebilecek olan sakıncalar aşağıdadır Millet düşmanları, İstanbul un gözden çıkarıldığı yolunda zararlı bir propagandaya fırsat bulacaktır.
Hükümet, İstanbul da olduğu gibi, Meclis ile kolayca temas ve bağlantı kuramayacaktır.
Meclis in açılış töreni, Zâtışâhâne yi yolculuk külfeti ile karşı karşıya bırakmamak için, vekil tayin buyuracakları bir zat vasıtasıyla yapılabilecektir.
İşte bu sakıncalar dolayısıyla şimdiki hük met, Mill Meclis in İstanbul dışında açılmasını kabul etmemiştir.
Hük metin bu olumsuz kararı yüzünden söz konusu sakıncalara aşağıdaki sakıncalar da eklenmektedir Mill Meclis in kanuna uygun olarak toplanması, Meclis i Meb usan ile Ayân Meclisi nin aynı yerde ve aynı zamanda bulunmasına bağlı olduğundan, hük metin İstanbul dışında, uygun göreceği bir 145
yerde toplanmaya razı olması yüzünden, Ayân Meclisi ve Hükümet, İstanbul dışındaki toplantıya katılmayacak ve Zâtışahane ye usul ne uygun olarak Meclis i açtırmayacaktır.
Bu durum karşısında Mill Meclis in İstanbul dışında toplanmasına kanun bakımından imkân kalmadığı için, yukarıda arz edilen sıkıntılara rağmen, İstanbul da toplanması bir zaruret hükmüne girmiş bulunuyor.
Sayın milletvekilleri İstanbul a gitmekten çekinerek, İstanbul dışında kendiliklerinden toplandıkları takdirde, böyle bir toplanma elbette Mill Meclis in herkesçe bilinen yasama gücünü temsil edemez.
Belki, milletin varlığını, gayelerini, bağımsızlığını temsil edecek, onun hakkında verilecek hükümleri eleştirecek ve yine millete dayanarak reddedebilecek bir mill kongre şeklinde olabilir.
Bu takdirde, Mill Meclis de elbette İstanbul da toplanmamaya mahk m olur.
Böyle bir davranışın, hük metin karşı çıkmasına, zorlayıcı tedbirler almasına ve sonunda millet ile İstanbul Hük meti arasındaki her türlü ilişkinin kesilmesine yol açacağı da düşünülebilir.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti, yukarıda dile getirilen bütün hususları gözden geçirip tartıştıktan sonra, Mill Meclis in İstanbul da toplanma zaruretine karşı, durumu bütün milletvekillerine bildirerek, her birinin düşünce ve görüşlerini almayı görev saymıştır.
Bundan başka, sayın milletvekillerinin İstanbul da Milli Meclis e girmeden önce, kolayca bir araya gelebilecekleri bazı yerlerde toplanıp aşağıdaki hususları görüşmeleri ve görüşme sonuçlarının birleştirilebilmesi için bunları Hey et i Temsiliye ye bildirmeleri gerekli görülmüştür.
Görüşülecek hususlar şunlardır a Meclis in İstanbul da toplanması zaruretine karşı, İstanbul ve İstanbul dışında olmak üzere bütün yurtta alınması gerekli tedbirler, yapılması gerekli hazırlıklar b Meclis i Meb usan da vatanın bütünlüğünü, devlet ve milletin bağımsızlığını kurtarmaktan ibaret olan gayeyi korumak ve savunmak için birleşmiş azimli bır kadro kurma çarelerinin düşünülmesi Milletvekillerinin yukarıdaki hususları görüşmek için toplanmaları uygun görülen yerler şunlardır Trabzon, Samsun, İnebolu, Eskişehir, Bursa, Bandırma, Edirne Madde 2 Birinci maddeyi, olduğu gibi bölgelerinizde bulunan milletvekillerine bildirerek, önce, en kısa zamanda onların şahs görüşlerini almak ve bunda vakit kaybetmeden bir yandan Hey et i Temsiliye ye bildirmek, bir yandan da bölgelerinizdeki merkez hey etlerine ulaştırarak bu konuda faaliyet göstermelerini sağlamak.
İkinci olarak, bölgelerinizdeki milletvekillerinin birinci maddede gösterilen yerlerde huzur ve güven içinde toplanmalarını sağlayarak, görüşme sonuçlarının Hey et i Temsiliye ye bildirilmesi için gereken tedbirlerin alınması istirham olunur.
Sizlerin seçim bölgelerinden milletvekili olup da şimdi İstanbul da bulunanların, kendi seçim bölgelerindeki teşkilâtı tarafından, İstanbul a yakın toplanma yerlerinden birine davet ettirilmesi gerekir.
EKİM 1919 DA ÖNEMLİ İÇ OLAYLAR Efendiler, 1919 yılı Ekimine ait olup da dokunmak istediğim bazı olayları da birkaç kelime ile özetlememe müsaadenizi rica ederim.
İşgal altında bulunan İzmir ilindeki müslüman halk, zulüm görüyor ve öldürülüyordu.
Bunun için, hük metten, İtilâf Devletleri nin temsilcileri katında etkileyici teşebbüslerde bulunmasını rica ettik.
Yunanlıların zulüm ve zorbalıkları devam ederse, aynı şekilde karşı koymak mecburiyetinde 146
kalınacağını da bildirdik.
İzmir deki fec olaylar üzerine İstanbul da bir gösteri toplantısı yapılmak istenmişti.
Bunun engellendiği haber alınınca Cemal Paşa nın dikkatini çektik.
Anzavur, Bandırma çevrelerinde haince ve canavarca hareketlere başlamıştı.
Verdiği zararları önlemek için ve Karabiga, Bandırma taraflarına çıkan Nigehban Cemiyeti ne bağlı subaylar hakkında, Balıkesir de, Kâzım Paşa ya ve diğer ilgililere yazdık.
Otuz kadar Nigehbancı subayın da bir yabancı işgaline zemin hazırlamak için, Hristiyanlara karşı hareket etmek üzere, Trabzon ve Samsun a çıkacaklarını haber aIdık.
Derhal 15 inci Kolordu nun ve Canik Mutasarrıfı nın dikkatlerini çektik.
Yüksek hey etinizce bilinmektedir ki, başlangıçta Maraş, Urfa ve Ayıntap ta İngiliz birlikleri vardı.
Bu birlikler Fransız askerleri ile değiştirildi.
Bu yüzden işgali yeniden önlemeye çalıştık.
İşgalden sonra da önce siyas , daha sonra fiil teşebbüslere geçtik.
Bozkır da, yeniden önemli sayılabilecek bir ayaklanma oldu.
Onun bastırılması için çeşitli tedbirlere başvurduk.
Maraş ve Antep te Kılıç Ali Bey i, Çukurova bölgesine de Topçu Binbaşısı Kemal ve Yüzbaşı Osman Tufan Bey leri göndererek cidd teşkilatlanmaya ve teşebbüslere geçtik.
Efendiler, bu arada hatırıma gelen bir noktayı da arzetmiş bulunayım Sivas Kongresi nden sonra, Hey et i Temsiliye, sorumluluğu kendi üzerine alarak, kongrelerin tüzük ve bildirileri dışında ve Sivas Kongresi Tüzüğüne ek olmak üzere, Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Kuruluş Tüzüğüne Ektir başlıklı, yalnız üyeleri için ve gizlidir kayıtlı, silâhlı mill teşkilâtlar için gizli bir yönerge düzenlendi.
Düşmanla çatışılan yerlerde bu yönergeye göre, silâhlı müfrezeler ve birlikler kuruldu.
ALİ RIZA PAŞA KABİNESİ GÖRÜŞÜNDE DİRENİYOR Efendiler, 2 Kasımda, Harbiye Nâzırı Cemal Paşa dan aldığım bir şifreli telgrafta Zaten az olmayan dedikodulara biri daha eklendi.
Ziya Paşa nın Ankara ya kadar gitmemesi, destek l tfedilen hük metin otoritesini kırmaktan başka bir anlama gelemez.
Bu konuda hük met, görüşünde ısrarlıdır denilmekte ve bunun cevabının acele beklenmekte olduğu bildirilmekteydi.
Ziya Paşa nın gönderilmemesi ile ilgi ricamıza hük met iltifat etmemişti.
Ziya Paşa yı görevlendirmiş ve göndermişti.
Ziya Paşa Eskişehir e kadar gelmiş ve oradan izin alarak geri dönmüştü.
Cemal Paşa, aynı telgrafında Bozkır olayından dolayı basına verilen bildirinin tarzını, hük met, aramızdaki uzlaşmaya aykırı görmektedir diyordu.
Oysa, böyle bir bildirimiz yoktu.
Cemal Paşa nın bu telgrafına şu karşılığı verdik Sivas, 3.11.1919 İvedi Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretleri ne İlgi 2.11.1919 tarih ve 501 sayılı şifre 1 Hük metle mill teşkilât arasında samim bir uzlaşmaya ve gerçek bir görüş birliğine vardık.
Zâtıdevletleri vasıtasıyla pek önemli bir istirhamımız vardı.
O da meşru bir gayeye yönelen mill teşkilâtın zarar görmemesi için, bütün yüksek dereceli memurların bu görüşe göre seçilmesi, karşı olanların değiştirilmesiydi.
Bunlarla ilgili olarak birbiri ardınca yaptığımız istirhamlara cevap alamadık.
Trabzon ve Diyarbakır valileri ile Antalya mutasarrıfı hakkında ne yapıldığını daha bilmiyoruz.
Yalnız, durumu yerinde incelemeksizin, Dahiliye Nezareti, Konya ya Muhipler Cemiyeti üyelerinden, pek yetersiz ve güçsüz olan Suphi Bey i vali olarak gönderdi.
Dahiliye Nâzırı nın bu 147
gibi konularda bizimle hiçbir temas ve ilişki kabul etmediği sanki mill teşkilâta karşı imiş gibi davrandığı kanaatı uyanıyor.Bu düşüncemizde yanılıyorsak, durumun açıklanmasını ve aydınlatılmamızı rica ederiz.
Ankara Valisi Ziya Paşa nın kendi isteği ile izin aldığını arz etmiştim.
Tabi yine kendi kendisi, resm olarak Ankara Valisi sayılmaktadır.
Ancak, arz ettiğim noktadaki şüphe ve zan ortadan kalkıncaya kadar, adı geçen valinin izinli oluştan yararlanmaya devam etmesi en iyi şekil olarak kabul edilmelidir.
Polis Müdürlüğü nün hâlâ Nurettin Bey gibi bir kimsenin elinde bulunuşu, zâtıdevletinizin de bu pek önemli noktaya karşı kayıtsız davranmakta olduğunuz kanaatını vermektedir.
Halbuki, bu hoşgörürlüğün sonucu hem hükümete hem de mill teşkilâta zararlı olacaktır.
Hey et i Temsiliye nin mill teşkilâtı ve mill birliği bozacak en ufak bir durum karşısında görmezlikten gelemeyeceğini elbette hoş görürsünüz.
2 Bozkır olayı hakkında, Hey et i Temsiliye ce basına bir bildiri verilmemiştir.
Bunda bir yanlışlık olacaktır.
Belki de, bu haberler, İrade i Milliye gazetesinin aldığı bilgilere dayanmaktadır.
Hey et i Temsiliye nin bir gazeteye sansür koyma yetkisinin bulunmadığı yüksek mal munuzdur.
Bununla birlikte gazetenin dikkati çekilmek üzere, bu haberde, hük met ile aramızdaki uzlaşmaya aykırı görülen noktaların açıklanmasını istirham ederiz.
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal Hey et i Temsiliye nin temsilcisi ve Mill Mücadele den yana olduğunu iddia eden Cemal Paşa nın telgrafımıza cevabı şudur Harbiye, 4 5.ll.1919 Sivas ta 3 üncü Kolordu Komutanlığı na Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Resm bildiride yazıldığı gibi, bugünkü hük met, böyle bir zamanda, sırf vatan ve memlekete hizmet emeliyle büyük bir sorumluluğu üzerine almış ve bu görevini yerine getirmek için tam bir tarafsızlık ve samimiyetle hareket etmekte bulunmuş olduğundan, aşağıdaki noktaların âcele olarak açıklanmasına gerek duyuldu Birincisi milletvekili seçimlerine azınlıklar katılmadığı gibi, bugün çeşitli partiler de çekingen durumdadır.
Çeşitli partiler, memlekette iki hük metin bulunduğunu, seçimlerin tarafsız yapılmadığını buna sebep olarak göstermekte ve azınlıkların da, sonradan, bu sebebe dayanarak seçime katılmadıklarını ileri sürmeleri büyük bir ihtimal dahilinde görülmektedir... Seçimlerin tarafsızlık içinde yapılmadığı konusundaki şikâyet ve söylentiler artarak, yabancı basın ve çevrelere kadar uzanmıştır.
Meclis i Meb usan, milletin bütün unsurlarını temsil etmediği ve özellikle Kuva yı Milliye nin etkileri ile kurulduğu takdirde, bunun dünya kamuoyunda nasıl karşılanacağı açıklanmaya muhtaç değildir.
Bu bakımdan, milletvekili seçimlerinde baskı yapılmasına meydan verilmemesi zarur dir.
ikincisi tekrarı gereksiz sebeplerden dolayı, Meclis i Meb usan ın hük met merkezinin dışında bir yerde toplanması, içte ve dışta çeşitli sakınca ve zararlar doğuracağından, Meclis in mutlaka İstanbul da toplanması memleketin hayat çıkarlarının gereğidir.
Üçüncüsü taşralarda, bazı kimseler tarafından, mill teşkilât adına hük met işlerine karışılmakta olduğu biribirini kovalayan bilgi ve haberlerden anlaşıldığından, bu karışmaların bir an önce ve sür atle önlenmesi zarur dir.
Bugünkü hükümet, bu üç isteğinde ısrar etmektedir.
Bunun dışında bir formülle hük met işlerini yürütme imkânı yoktur.
Harbiye Nâzırı Cemal 148
Cemal Paşa nın bu telgrafına Başyaver Salih Bey tarafından açılacaktır kaydıyla verdiğimiz karşılığı olduğu gibi bilginize sunmak isterim Sivas, 5.11.1919 Harbiye Nâzırı Cemal paşa Hazretleri ne İlgi 4 5.11.1919 1 Azınlıklar ile, bu vatan ve bu millet için azınlıklardan daha da zararlı olan bazı siyas partilerin seçimlere katılmayışlarını, onların kasıtlı ortaya attıkları sebeplere dayandırmak elbette doğru olamaz.
Hristiyan azınlıkların, daha mill teşkilâtın adı bile yokken, seçimlere katılmayacaklarını ilân ettikleri bilinmemekte midir?
Yaygara koparan siyas partilere gelince, bunlar yalan söylüyorlar.
Çünkü, her yerde seçimlere katılmışlardır.
Ancak, beşer onar kişiden ibaret olan bu partilerin millet gözünde bir değerleri olmadığından ve millet, temsilcilerini, bu defa İstanbul daki politikacılardan değil, kendi bağrındaki öz vatandaşları arasından seçmekte olduğundan, bunlar kendilerinin başarı elde edemeyeceklerini anlayarak telaş ediyorlar.
Buna karşı bizim elimizden ne gelebilir?
Bu noktadaki gerçek karşısında, kabinenin kararsızlık içinde oluşu çok şaşırtıcıdır.
Sözü edilen baskı nerede, kimin tarafından ve nasıl yapılmıştır?
L tfen açıklanmalıdır ki, Hey et i Temsiliye görevini yerine getirebilsin.
Asıl iddialara önem vererek telâşa düşmek doğru değildir.
2 Meclis in nerede toplanacağı konusundaki görüşte, hük metin direnmesinin yerinde olup olmadığını zaman ve olaylar ispat edecektir.
Bu konudaki son düşüncelerimin merkezlerden alınacak cevaplar üzerine arz edileceğini bildirmiştik.
3 Mill teşkilât adına, hük met işlerine nerede ve kimin tarafından karışılmışsa, derhal bildirilmelidir ki, gereken işlemler yapılabilsin.
Ancak, Dahiliye Nâzırı Paşa Hazretleri nin şüphe uyandırabilecek tarzdaki davranışlarına yüksek dikkatlerinizi çekmeyi gerekli görürüz, efendim.
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal DAHİLİYE NAZIRI NIN MEMLEKET İÇERİSİNE GONDERDİĞİ ÖĞÜTÇÜLER Dahiliye Nâzırı, memlekete birtakım hey etler göndermeye kalkıştı.
Bunlardan biri de Harbiye Nezareti Eski Müsteşarı Ahmet Fevzi Paşa adında bir zatın başkanlığında, Temyiz Mahkemesi üyelerinden İlhami ve Fetva Emini Hasan Efendi lerden kurulmuştu.
Hey et i Temsiliye mizin temsilcisi olan Cemal Paşa, bize bunu bildirmemişti.
5 Kasım 1919 tarihli bir şifre ile kendisinden bu hey etin niçin gönderildiğini sorduk ve özellikle Fetva Emini ile Kâmil Paşa Kabinesi zamanında polis müdürü olan kimselerin böyle bir hey ette neden bulunduklarının anlaşılamadığını belirttik.
Efendiler, Fuat Paşa nın, Ankara da kolordusunun başında bulunmasını gerektiren sebepler ortaya çıkmaya başladı.
Bu sebeplerin önemlisi, memleket içinde halkın zehirlenmeye başlanmasıydı.
İç ve dış düşmanlarla işbirliği yapanlar, Ali Rıza Paşa Kabinesi zamanında, Ferit Paşa zamanındakinden çok daha fazla başarılı olmaya başlamışlardı.
REFET PAŞA SALİHLİ VE AYDIN CEPHELERİ NE KOMUTAN OLARAK GÖNDERİLİYOR 149
Râzım Paşa, Balıkesir bölgesinde cephe kurmaya ve duruma hâkim olmaya çalışıyordu.
Salihli ve Aydın Cepheleri ndeki sevk ve idarenin asker bir düzene sokulması gerekiyordu.
Buraya, azçok tanınmış bir askerin gitmesi lâzımdı.
Elimizde yararlanabileceğimiz komutan olarak Konya da bulunan Refet Paşa vardı.
Konya daki kolordunun başına Fahrettin Bey Müfettiş Fahrettin Paşa Hazretleri geçmiş bulunuyordu.
Bundan dolayı, Aydın Kuva yı Milliye Komutanlığı nı yürütmek üzere cepheye hareketini Refet Paşa ya, Ankara ya dönmesini de Ali Fuat Paşa nın kendisine yazmıştık.
Refet Paşa nın Nazilli ye vardığı anlaşıldıktan sonra da Genel Kurmay Başkanlığı na gelmiş olan Cevat Paşa dan, geçen savaşta tecrübe görmüş genç kurmaylardan seçilecek dört beş subayın, Nazilli ye Refet Paşa nın yanına gönderilmesini rica ettim.
Bu durumu Refet Paşa ya da bildirdim.
REFET PAŞA DEMİRCİ EFE NİN EMRİNE GİRİYOR Efendiler, Nazilli ye giden Refet Paşa, Demirci Mehmet Efe den komutayı almaya gerek ve bunda bir yarar görmemiş kimbilir ve belki de komuta kendisine teslim edilmemiş.
Demirci Efe nin emrinde kurma gibi görev yapmayı daha yararlı ve uygun bulmuş...Refet Paşa bunu bize bildirdi.
Bölge şartlarını yakından görmüş bir zatın kararını değiştirmek çok defa güçtür.
Çünkü, gerçekten Refet Paşa nın gördüğü ve tercih ettiği gibi, Efe nin komutasını devam ettirmekte ve ona yardımcı olmakta yarar vardı yahut da Refet Paşa o cephenin komutasını herhangi bir sebeple ele alamıyordu.
Her iki ihtimale göre de, mutlaka komutayı al, diye emir vermek, anlamsız olurdu.
Asıl gariplik bundan sonra görüldü.
Bir süre sonra, Refet Paşa Nazilli de gözden kayboldu.
Birkaç gün sonra, Balıkesir de olduğunu, birtakım yabancı subaylarla ilişkiye girip girmemesini bizden sorması dolayısıyla anladık.
22 Aralık l919 tarihinde verdiğimiz cevapta Mill teşkilâta bağlı bulunanların, özellikle Hey et i Temsiliye üyesi olarak tanınmış olmaları dolayısıyla, kendisinin yabancılarla hiçbir şekilde ilişki kurmasını istemediğimizi bildirdik.
Refet Paşa, yine ortadan kayboldu.
Nihayet bir gün Bursa dan Refet imzalı kısa bir telgraf aldık İstanbul üzerinden, Bursa ya geldim.
Bu telgrafın ne demek olduğunu bir türlü anlamıyordum.
Refet Paşa nın İstanbul ile ne ilişkisi vardı?
Bir de Nazilli Balıkesir Bursa yolu İstanbul dan mı geçer?
Bu bilmeceyi bir türlü çözemedim.
Sonunda mesele anlaşıldı.
Refet Paşa, Nazilli den ayrıldıktan ve Balıkesir de Kâzım Paşa ya uğradıktan sonra, Bandırma ya inmiş oradan da bir Fransız torpidosuyla İstanbul a gitmiş orada bazı arkadaşlarıyla görüşmüş daha sonra da Bursa ya dönmüş... Efendiler, bu bilmeceyi hâlâ çözemiyorum.
Beni bunda mazur göreceğinizi umarım.
Refet Bey in yerine bir İngiliz gemisi ile Samsun a gelen Salâhattin Bey in gönderildiğini, aynı gemi ile Refet Bey in İstanbul a dönmesinin istendiğini ve bunun üzerine gitmeyip istifa ettiğini, İstanbul Hük meti nin benimle birlikte kendisinin de yakalanarak İstanbul a gönderilmemiz için her tarafa emir verdiğini biliyorsunuz.
Bu kadar çok bilinmeyeni çözememek, cebir bilenlerce pek bağışlanmazsa da, benim bu noktada acze düştüğümü itiraf ederim.
Gerçi Ferit Paşa Kabinesi yerine Ali Rıza Paşa Kabinesi geçmişti.
Fakat, yeni kabinenin haber alma ve yürütme vasıtalarının öncekinin aynı olduğunu biliyoruz.
Efendiler, Refet Paşa nın bu hafif hareketi, Aydın ve Salihli Cephelerinde, düzenli bir ordunun teşkiline kadar, cidd bir sevk ve idare kurulamamasına sebep oldu.
150
DAHİLİYE NAZIRI NIN ŞÜPHE UYANDIRAN DAVRANIŞLARI Efendiler, bu garip hikâyeden sonra, olaylari yeniden bıraktiğimiz noktadan izlemeye başlayalim Cemal Paşa, bizim 5 Kasim 1919 tarihli şifremizin bir noktasini anlayamamiş.
Bâbiâl merkezinden çektiği kisa bir şifre ile, şu şekilde bir açiklama istiyordu Dahiliye Nâziri nin şüphe çekebilecek şekildeki muamelelerine dikkatinizi çekmeyi gerekli görürüz cümlesinden maksadin ne olduğu anlaşilamadi.
Bu noktanin acele olarak ve açiklanarak bildirilmesi.
Bu kisa şifreye verdiğimiz cevap biraz uzundur.
Sikilmazsaniz, olduğu gibi bilginize sunayim Şifre Sivas, 12.11.1919 Harbiye Nâziri Cemal Paşa Hazretleri ne İlgi 8.11.1919 tarih ve 8084 sayi Dahiliye Nâziri Paşa Hazretleri nin şüphe uyandiran iş ve davranişlarindan akla gelenler aşağida bilginize sunulur 1 Ankara gibi bazı illerde, sivil idare âmirlerini telgraf başına çağırarak, Milli Mücadele sırasında Ferit Paşa Kabinesi aleyhinde faaliyete girişenlerin durumlarini, hükümeti neden suçladıklarını, bütün bunlarin kanuna ne dereceye kadar uygun olduğunu tehdit edercesine soruşturma 2 Uzun süredir hasta iken tifodan ölen Tokat Mutasarrıfı nın ölümü sebebinin, esrarlı bir vak a sayilarak, Sivas ilinden şifre ile sorulması... 3 Adliye Nazırı ile birlikte, Balıkesir cephesinden gelen mill hey et ile yapilan gizli görüşme sirasinda, Adliye Nazırı nın Mill Mücacele liderleri aleyhin de harekete geçilip geçilemeyeceğini,kendisinin yaninda söz konusu edebilmesi 4 Nezaret e geçildiği zaman, ilk vatanperverce iş olmak üzere, vatan hainliği madd delilleriyle ortaya çikmışbulunan eski Dahiliye Nâziri dil Bey in düşünce ve hareketlerinde kendisine sır ortaklığı eden Dahiliye Müsteşari Keşfi Bey in, görevinden atılması gerekirken, halâ yerinde bırakılması ve onun vasıtasıyla sivil memurlar arasında değişiklikler yapılması.
Tabiidir ki tayin ettireceği memurlar pek haklı olarak milletin güvenini kazanamaz.
Söz gelişi, Mill Mücadele nin başlangıcından sonuna kadar muhalif bir tutum takınmış ve sonunda halk tarafından işten el çektirilmiş ve hastaliği dolayisiyla da o zaman tutuklanmasi ve uzaklaştirilmasi yoluna gidilmemiş olan eski Kayseri Mutasarrıfı Ali Ulvi Bey, yöneticilik vasıflarından büsbütün yoksun ve güçsüz takımından olmasına rağmen Burdur a tayin buyurulmuştur.
Yine yetersizliğinden ve Canik sancaği için uygun görülmediğinden, kendi isteği ile vaktiyle İstanbul a gönderilen Ethem Bey de Menteşe ye atanmiştir.
Aydin Mutasarrıflıgına da eskiden Niğde Mutasarrifi iken Sivas a getirilen Cavit Bey atanmiştir.
Bütün bunlara rağmen, eski Konya Valisi vatan haini Cemal Bey in adamı olan Antalya Mutasarrıfı, arka arkaya yaptiğimiz müracaatlara ve halkin feryatlarına karşilik, hâlâ yerinde oturuyor.
5 Özlük İşleri Müdürlüğü gibi en önemli görev bir Ermeni elinde bulunduruluyor.
6 Basin Yayin Müdürlüğü nde ve Ajans in durumunda bir değişiklik görülmemektedir.
7 Memleketin geleceğini garantiye alacak tek kuvvetin mill birlik olduğu ve bunu da ancak mill teşkilâtin devam ettirebileceği bilinmektedir.
Bu birlik ve teşkilâtin, vatani parçalanmaktan kurtarmak, devlet ve milletin bağimsizliğini korumaktan ibaret olan kutsal gayesini bozmaya çalişanlar da İstanbul daki bozgunculardir.
Bunların zararlarının önlenmesi, ancak kuvvetli ve 151
cidd bir disipline bağlıdir.
Bunun da başlica çaresi, polis müdürünü namuslu, milliyetçi, yetenekli, teşebbüs gücü taşiyan kimselerden seçmek ve atamaktır.
Oysa,zatıâlilerince de bilinmektedir ki, bugünkü Emniyet Genel Müdürü, düşürülmüş olan vatan haini eski kabinenin ve ona bağli olanların biricik koruyucusudur.
Sait Molla nin Mister Frew a yazmiş olduğu mektuplardan anlaşıldığına göre de bu zat, muhaliflere yani millet düşmani olanlara bugün kucak açmakta, sığınaklık etmektedir.
Amasya da Salih Paşa Hazretleri de bunu doğrulamişlardir.Halbuki, Dahiliye Nâziri, memleket ve milletin mukadderatini böyle bir şahsin elinde birakmakta bir sakinca tasavvur etmiyor, belki yarar görüyor demektir.
Jandarma Komutani Kemal Paşa nin ise, gerek mill davâ ve gerek sizler için zararlı bir şahıs olduğu bir gerçek iken,hâlâ makamında kalmasi da Dahiliye Nezareti nin iyi niyetine mi verilmelidir?
Hey et i Temsiliye adina Mustafa Kemal ALİ RIZA PAŞA KABİNESİ MİLLİ TEŞKİLATI DÜŞMAN TEŞKİLATLA, BİZİ DE ALİ KEMAL VE SAİT MOLLA İLE BİR TUTUYOR Efendiler, Harbiye Nâzırı nın 9 Kasım 1919 tarihli bir telgrafı vardı.
O telgrafın içindekiler de ilgi çekicidir.
Cemal Paşa bu telgrafında, kabinenin düşüncesini şu noktalar üzerinde yoğunlaştırıyordu 1 Seçimlerin güvenlikle yapılabilmesi, 2 Meclis i Meb usan ın İstanbul da toplanması 3 Milli Teşkilât adına hük met işlerine müdahale edilmemesi için hük metin tarafınıza başlangıçtan beri yaptığı tebliğler kesindir.
4 Birçok telgrafınızda ileri sürülen isteklerin de aynı nitelikte yani müdahale niteliğinde olduğu âşikârdır.
5 Hük met, kendi bildirisinde tespit ve ilân ettiği tarafsızlıktan ayrılmayacaktır.
Bu bakımdan mill teşkilât aleyhinde bulunanları baskı altında tutma ve cezalandırma yoluna gidemez.
Telgrafın sonunda da şu tehdit vardı Şimdiki durum bir sürecik daha devam edecek olursa kabine kesinlikle çekilecektir.
Saygıdeğer Efendiler, bu maddelerin ifade ettikleri anlamlar, aslında bütün gerçekleri ortaya koymuş bulunuyordu.
Kabine, mill teşkilât aleyhinde bulunanların memleket ve millete düşman olduklarını kabul etmiyordu.
Mill teşkilât ile düşmanın ihanet teşkilâtını Ali Kemal ile ve Sait Molla ile bizi bir tutuyordu.
Adapazarı, Karacabey, Bozkır, Anzavur olaylarını suç olarak saymıyordu.
Cemal Paşa ya verdiğimiz karşılıkta, bu noktaları açıkladıktan sonra, hükümetin duygu ve eğilimini açık olarak söyletmek maksadıyla şu cümleyi de ekledik Bildirdiklerinizden anladığımıza göre, İstanbul Hük meti, mill teşkilâtın varlığını belki de gereksiz görüyor.
Gerçekten durum bu merkezde ve milli teşkilâta ihtiyaç olmaksızın memleketi kurtaracak bir güce sahip bulunuluyor ise, ona göre gerekenlerin yapılmak üzere açıkça bildirilmesini, aradaki her türlü yanlış anlamanın giderilmesi için arz ve istirham ederiz.
DAHİLİYE NAZIRI DAMAT FERİT PAŞA SÜREKLİ OLARAK MİLLİ BİRLİĞİ BOZMAKLA, TEMSİLCİMİZ OLAN HARBİYE NAZIRI CEMAL PAŞA DA HÜKÜMETİN YAPTIKLARINI SAVUNMAKLA MEŞGUL Efendiler, Cemal Paşa nın özel olarak Sıvas a gönderildiği 10 Kasım 1919 tarihli ve kendi el yazısıyla olan bir mektubunu da 18 gün sonra yani 28 Kasım 1919 tarihinde almıştım.
Cemal 152
Paşa bu mektubunda, yapılan yazışmalarda söz konusu olan sorunları madde madde özetliyor ve her biri hakkında açıklamalar yapıyordu.Hele, Meclis i Meb usan ın İstanbul dan başka bir yerde toplanmasından söz ederken bu konuda Padişah ın rıza göstermeyeceği iyice anlaşılmıştır.
İşgal kuvvetlerinin Meclis i Meb usan a saldırmalarının, belki Osmanlı Devleti için iyi sonuçlar verebileceğini, Amerikalılar hissettirdiler ve hattâ açıkça da belirttiler diyordu.
Cemal Paşa, Kuva yı Milliye ruhu taşımayan memurların kodamanları, işgal ordularına âdeta sırtlarını dayamış durumdadırlar şeklinde, sanki bilinmeyen bir bilgi verdikten ve bu bilgiyi, eski kabine üyelerinin çoğu sırtını dayamıdaymamıştır bilgisi ile tamamladıktan sonra, söz gelişi, Polis Müdürü nün değiştirilmesinde bu durum bütün açıklığı ile ortaya çıktı diye bir de örnek veriyor.
Cemal Paşa, kabine birçok işler yapmayı düşünmüş ise de köklü bir teşebbüs için dayandığı kuvvetin ciddiyetine hâlâ inanamadı cümlesi ile bizi suçladıktan sonra, kanaatini şöyle dile getiriyordu Dahiliye Nazırı bu kuvvete yani Kuva yı Milliye ye ihtiyaç gösterenlerin başındadır, desem abartılmış olmaz.
Cemal Paşa nın, mektubuna imza koyduktan sonra,yine kendi imzası ile eklediği bir özette şu cümle yer alıyordu Muhalifler ve yabancılar Meclis in açılmasına engel olmaya karar vermişlerdir.Hey et i Temsiliye de bu engellemeye toplanma yeri çekişmesiyle devam ederse işimiz Allah a kalıyor demektir .
Efendiler, bu mektupta yazılanlarda ve bundan önce gelen yazılarla bundan sonra devam edecek olan düşüncelerde hâkim olan mantık, yorumlama ve görüş sağlamlığı hakkında söz söylemeyeceğim.
Yalnız, bu mektuba 28 Kasım 1919 tarihinde verdiğimiz etraflı cevabın bir tek cümlesini olduğu gibi aktarmakla yetineceğim.
O cümle şudur Saltanat Hük meti nin köklü bir teşebbüs için dayandığı kuvvetin ciddiyetine güvenemediğini gösteren maddeleri gerçekçi bulmuyoruz.
Efendiler, Dahiliye Nâzırı Damat Ferit Paşa, durup düşünmeden sürekli olarak mill birliği bozacak, milleti her gün biribiri ardınca yayılmakta olan saldırılar karşısında sessiz ve hareketsiz tutacak tedbirler almaktan geri kalmıyordu.
Diğer Nezaretleri de aynı prensip doğrultusunda harekete teşvik ettiği görülüyordu.
Söz gelişi, Eskişehir de Hamdi Efendi adında bir kadı vardı.
Kuva yı Milliye nin aleyhinde olduğu için orada duramamış,bir daha dönmemek üzere İstanbul a gitmiş ve bu Kadı Efendi yeni kabine tarafından tekrar Eskişehir e gönderilmiş.
Durum açıklanarak adı geçen kadının değiştirilmesi gereği, Mutasarrıf tarafından Adliye Nezareti ne yazılmış, cevap verilmemiş.
Mutasarrıf ve Eskişehir Bölge Komutanı, bu durumu Hey et i Temsiliye ye bildirmekle birlikte, eğer Nezaret bu yazıyı dikkate almayacak olursa, bu Kadı nın kovulması zarur dir.
Zâtıdevletlerinin görüş ve emirleri istirham olunur deniliyordu.
Biz de görüşümüzü bekleyenlere şu karşılığı vermek zorunda kaldık Mill dâvâya bağlı olacağına söz veren ve bu ilke çerçevesinde mill teşkilât ın her türlü yardımını sağlamış olan Saltanat Hük meti ne, adıgeçen kadının değiştirilmesi kabul ettirilemezse, sonunda kovulmasının bir zaruret haline geleceğ âşikârdır.
Şüphesiz, bu durumda bulunan İstanbul memurları az değildi.
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa nın, buna benzer birtakım işlerden sözeden ve kabinenin görüşünü bildiren 24 Kasım 1919 tarihli bir şifresinin ilk cümlesi şuydu Devletin iç işleri ve siyas politikası kesinlikle ortaklık kabul etmez .Bu telgrafa 27 Kasım 1919 tarihinde verdiğimiz ayrıntılı cevapta, biz de şöyle dedik Devletin iç işleri ve siyas politikasının kesinlikle ortaklık kabul etmediği bir gerçek olmakla birlikte, benzeri görülmemiş olan bugünkü durum karşısında,vatan ve milletin geleceğini güvence altına alacak olan mill teşkilâtı, bilerek veya bilmeyerek zayıflatacak ve mill birliği bozacak hiçbir muameleye milletin razı olamayacağı da pek meşru ve tabi dir.
Bu telgrafın son cürnlesi şöyleydi Hey etimiz , imzasını taşıyan taahhütlerine tamamiyle bağlıdır... Şu kadar ki,taahhütler karşılıklı olmak gerekir.
Oysa, hük met, Salih Paşa nın imzasını taşıyan taahhütlerin ve notların daha hiçbirini yerine getirmemiş ve eğer varsa, engelleyici sebepler bile bildirilmemiştir.
153
Efendiler, şimdi vereceğim kısa bilgiler ve bu bilgileri doğrulamak üzere göstereceğim belgeler, Ali Rıza Paşa Kabinesi nin bizi suçlamakta ne kadar haksız ve hük met işlerinde, en hafif anlamıyla ne kadarkayıtsız olduğunu yüksek hey etinizin gözleri önüne serecektir zannederim.
Efendiler, İstanbul daki gizli dernekler ve bu derneklere öncülük eden ve Harbiye Nâzırı Cemal Paşa nın mektubunda da itiraf edildiği üzere, sırtlarını yabancılara dayamış olan birtakım şahıslar, bol para ve Ali Rıza Paşa Kabinesi nin gösterdiği alabildiğine hoşgörme ve uyuşukluk sayesinde, memleketi baştan başa ateşe vermek için olanca güç ve gayretleriyle çalışıyorlardı.
Bu konudaki bilgiler ve elde edilen belgelerde, hük metin vukuf ve bilgileri dışında bırakılmış değildi.
İstanbul daki teşkilâtımız ve aldığımız tedbirler sayesinde elde edilmiş birkısım belgeler, olduğu gibi Cemal Paşa nın ve Sadrazam Paşa nın ellerine teslim edilmişti.
Bu belgeler, o tarihte yabancı temsilcilere de verilmiş ve bu yolla İtilâf Devletleri hük metlerinin çoğunca öğrenilmiş ve o tarihlerde özetleri bütün komutanlara ve öteki ilgililere duyurulmuş olduğuna göre, artık olayın tarihe karışmış olduğu bugünde, yüce hey etinizce ve milletçe bilinmesinde bir sakınca görmüyorum.
SAİT MOLLA NASIL ÇALIŞIYORDU?
Mill Mücadele sırasında uğradığımız açık ve gizli güçlükler üzerinde köklü bir fikir verebilecek ve gelecek kuşaklara ibret ve ders olacak nitelikteki sözkonusu belgeleri, olduğu gibi bilgilerinize sunmayı uygun buluyorum.
Bu belgeler, İngiliz Muhipler Cemiyeti nin sözde başkanı olarak tanınmış bulunan Sait Molla nın Mister Frew adındaki rahibe gönderdiği mektupların kopyalarıdır.
Efendiler, bu mektupların suretlerinin alındığını hisseden Sait Molla nın, Türkçe İstanbul gazetesinin 8 Kasım 1919 tarihli nüshasında bu mektuplardan söz ederek uzun ve sert bir dille kaleme alınmış bir tekzip yayınlamış olmasına rağmen, gerçekler inkâr edilemez.
Bu mektupların suretleri, Sait Molla nın evinden ve mektupların müsveddelerinin yazılı bulunduğu bir defterden aynen alınmıştır.
Bu durum bir yana, mektupların içindekiler, memlekette kendini gösteren durumlar ve olaylarla ve ayrıca, ne oldukları ortaya çıkan bazı şahıslarla tam bir uygunluk göstermektedir.
Şimdi müsaade buyurursanız bu mektupları tarih sırasıyla arz edeyim Birinci Mektup Aziz dostum, Verilen iki bin lirayı Adapazarı nda Hikmet Bey e gönderdim.
Oradaki işlerimiz pek yolunda gidiyor.
Birkaç gün sonra verimli sonuçlarını elde edeceğiz.
Şimdi aldığım şu bilgileri, şu pusulamla acele olarak size müjdelemek istedim.
Yann sabah kendim gelip etraflı bilgi vereceğim.
Kuva yı Milliye taraftarlarının Fransa ya büyük bir eğilim gösterdiklerini ve General Franchet d Esperey nin Sıvas a gönderdiği subayların, Mustafa Kemal Paşa ile görüşerek İngiliz Hük meti aleyhinde bazı kararlar aldıklarını Ankara daki N.B.D.
285 3 adamımız bize özel olarak bir kurye ile gönderdiği mektupta bildiriyor.
D.B.K.
91 3 her ne kadar derneğimiz üyesi ise de, bende, bu zatın Fransızlara casusluk ettiği ve sizin bu örgüte başkanlık ettiğinizi etrafa yaymış olduğu kanaatı uyanmıştır.
Bu konu üzerinde de zâtıal lerinin görüşlerine ve yüksek güvenlerine aykırı olarak söyleyeceklerimle, şimdiye kadar o zata güvenmekle yapmış olduğunuz, hatâyı ortaya koymuş olacağım.
Dün sabah Adil Bey le birlikte Damat Ferit Paşa Hazretleri ni ziyaret ettim.
Biraz daha sabretmeleri ve beklemeleri gereğini tarafınızdan kendilerine bildirdim.
Paşa Hazretleri, cevap olarak size teşekkür etmekle birlikte, Kuva yı Milliye nin Anadolu da tamamen kök saldığını, buna karşı bir hareketle başındaki mel unlar tepelendirilmedikçe, kendilerin n iktidar 154
mevkiine gelemeyeceklerini Zâtışâhâne nin de tasvibine sunulan anlaşma hükümlerinin konferansta, savunulmasına imkân olmadığını, Kuva yı Milliye nin dağıtılması için şanlı İngiliz Hük meti nezdinde hemen teşebbüse geçilerek, Bâbıâli ye, milletvekili seçiminden önce ortak bir notanın verilmesini, Adapazarı, Karacabey ve Şile de Rumlara karşı girişecekleri saldırılan esas alarak ve Kuva yı Mill yenin güvenliği bozduğunu ileri sürerek, işin çabuklaştırılmasına çalışmamızı ve İngiliz basınının Kuva yı Milliye aleyhinde yayın yapmasının sağlanmasını torpido ile özel olarak gönderilen E.B.K.
19 2 ye telsiz telgrafla dün görüştüğümüz konular üzerinde talimat verilmesini rica ediyor.
Bu gece 23.00 te dil Bey sizi K da görecek ve Ferit Paşa nın özel bazı ricalarını daha bildirecektir.
Bundan sonra da Zâtışâhâne ile Mister T.R.
görüşebilecektir, Refik Bey e artık güvenmeyiniz.
Sadık Bey de bizimle çalışabilecektir.
Saygılarımı sunarım.
11.10.1919 Sait Not Karacabey ve Bozkır dan henüz bir haber alamadık.
İkinci Mektup 12 tarihiyle Ankara daki N.B.D.
285 3 tarafından gönderilen mektupta, Sivas Hey et i Temsiliyesi ndeki ve Em.
Kur.
Alb.
Vasıf Bey in, d Esperey ile temas etmek üzere gönderileceği ve birkaç güne kadar yola çıkacağı bildiriliyor.
Hikmet Bey paraları almış.
Biraz daha para istiyor.
Önceki gün sizi ziyarete geldiğimde takip edildiğimi söylememiştim.
Dönüşümde biri sarı bıyıklı, diğeri kumral ve köse iki şahsın sokak başında beni beklediklerini gördüm.
Gece olduğu için epeyce korktum.
Yalnız biribirlerine yavaşça abu Sait Molla imiş, artık gidel m dediklerini işittim.
Bu fazla temas benim için hayırlı olmayacak.
Fuat Paşa Türbesi yakınlarındaki görüştüğümüz evi tutabilirseniz buluşabiliriz.
Nâzım Paşa cemiyetimizden haberdar olmuş.
Bana çok gücendi.
Müsaadenizle N.B.S.
495 1 düzenine kendilerini kattım.
Ev işi yoluna konuncaya kadar teması bu zat yapacaktır.
Karacabey de N.B.D.
289 3 e gönderilen bin iki yüz lira alınmıştır.
Yola çıkacaklardır.
Ferit Paşa, Bâbıâl ye verilecek notayı her dakika beklemektedir.
Zâtışâhâne bu durumdan pek üzgündür.
Teselli ettirmeniz ve daima kendisine ümit verici demeçler verdirmeniz çıkarlarımız gereğidir.
Bizim padişahların her şeye karşı zayıf olduklarını unutmayınız.
Seyit Abdülkadir Efendi, o konu üzerinde pek tuhaf sözler söyledi.
Sözde arkadaşları vatanseverliğe sığmaz diyorlarmış.
Artık siz gereğini yapınız, Polis Müdürü Nurettin Bey in değiştirileceği söyleniyor.
Hepimizin koruyucusu olan bu zat hakkında gereken kimselerin dikkatini çektiriniz.Saygılarımı sunarım.
Not Ali Kemal Bey o zatla görüşmüş.
Konuşmayı idare edemediğinden karşısındaki maksadını anlamış ve hattâ kendisine esaslı bir hakaretle biz sizin İngilizler hesabına çalıştığınızı anladık demiş.
Üçüncü Mektup Yapılan propagandaları göz doktoru Esat Paşa kolu ve özellikle Çürüksulu Mahmut Paşa, resm bilgilere dayanarak durmadan tekzip ettiriyor ve halkın heyecanını yatıştırmaya çalışıyorlar.
Bu adamlara başvurulduğunda hiç cavap verilmemesini, dün kararlaştırılan zâta, zâtışahâne vasıtasıyla emir vermenizi rica eder saygılarımı sunarım.
19.10.1919 Sait 155
Dördüncü Mektup Aziz Üstâd.
Muhipler İngiliz Muhipler Cemiyeti üyeleri arasında Franmason örgütü itirazlara sebep oluyor, İttihatçıların tuttuğu yoldan gidilmesinden çekiniliyor.
Bu programı, örgütün idaresine tam bir imanla yetiştirilmiş gençlerin alınmasıyla uygulayabileceğiz.
Benim kıyafetimin engel olması yüzünden, eski dostunuz K.B.
V.4 35 kararlaştırılmış alan esaslar çerçevesinde işe başlayacaktır.
Ankara ve Kayseri den yine haber yok.
Saygılarımı sunarım üstâdım.
l9.10.l919 S. Beşinci Mektup Üstâd, Kasideci zâde Ziya Molla dün Adam Block a haber göndermiş, eski dostu olduğuna güvenerek benim başında bulunduğum Muhipler Cemiyeti nin gördüğü himayenin, İngilizlerin karakter yapısı ile bağdaştırılamadığını ve bunun kamuoyunda kötü etkiler yaptığını, bu bakımdan cemiyeti namuslu kimselerin temsil etmesi gerekeceğini dolaylı olarak bildirmiş ve benim aleyhimde pek çirkin şeyler ilâve etmiş.
Bu zatın bana karşı şahs düşmanlığı olduğunu hatırlatmak isterim.
Liya Molla nın damadının kardeşi eskiden benim karımdı.
Kendini boşadığım için bana böyle bir düşmanlık yöneltildi.
Durumun Adam Block Hazretleri ne bildirilmesini ve Ziya Molla nın şimdi İngiliz yanlısı olmayıp, Milli Mücadele yi benimseyenlerin bir propaganda aracı ve Mustafa Kemal Paşa ile aralarında ilişki bulunduğunu ve beni suçlamakla kendi içyüzünü göstermekte olduğunu yüksek dikkatlerinize sunmak isterim.
21.10.1919 Not Bir sakınca yoksa Adam Block Hazretleri ne size olan hizmetimi bildiriniz.
Altıncı Mektup Sayın üstâd, Ankara dan N.B.D.
295 3 ten kurye ile gelen 20 Ekim 1919 tarihli mektupta, K.D.S.
93 l , talimatımız gereğince orada bırakılarak kendisi Kayseri ye hareket etmiştir.
Talimatın onaylı bir suretini de Galip Bey e gönderdiğini bildiriyor.
Önceki ödenek sarf edildiği için yeniden ödenek istiyor.
Gizli örgütün yayıldığını, başındaki bozgunculardan yakasını kurtaran Muhiplerimizin, şimdilik köylerde kalmak şartıyla, el altından işe başladıklarını müjdeliyor ve zatıâlilerinin son plânlarının iyi sonuç vereceğini bildiriyor.
M.K.B.
düzgün Türkçesi sayesinde önemli roller çeviriyormuş.
Hele hocalığına diyecek yok diyor.
Talimatın XVV.
plânı tamamen hazırlanmış.
Aramıza yeni yabancılar girmemiş ise, durum sezilmeden, maksat fiilen elde edilmiş olacaktır.
Yeni ödeneğin gönderilmesini beklemek üzere kurye 4R burada alıkonulmuştur.
23 24.10.1919 s. 156
Not Ahmet Rıza Bey in İtalyan mandası ile ilgili demecini mektubun sonuna ekledim.
Kendisinin Fransa ya geçmesi bizce tehlikeli olur.
Bunu engelleyiniz.
Yedinci Mektup Üstâdım, Ali Kemal Bey dün o zatla görüşmüş.
Basın konusunda biraz ağır olmak gerektiğini söylemiş.
Bir kere bir görüşe inandırılmış olan düşünce ve kalem erbabını, o görüşe zıt bir gayeye yöneltmek, bizde kolaylıkla mümkün olmaz.
Bütün resm memurlar, Mill Mücadele yi şimdilik iyi görüyor demiş.
Ali Kemal Bey, talimatınıza harfi harfine uyacak.
Zeynel Abidin Partisi yle de işbirliği yapmaya çalışıyor.
Sözün kısası, işler bulandırılacak.
Bugünlerde Fransız ve Amerikan çevre lerinde benim adım çok geçiyormuş.
Bunun hikmetini hâlâ anlayamadım.
Mill Mücadele taraftarlarının, bu hük metin siyas memurları üzerinde yaptıkları etkinin sonucu olarak, hayatımın korunması size emanet edilmiştir.
Ben kendi kendime bu ümitle cesaret veriyorum.Hikmet ile bizzat görüştüm.
Bu sefer kendisini kaypakça gördüm.
Bununla birlikte kesin olarak söz verdi.
Ben merdim.Sözümden dönmem dedi.
Sivas olayını nasıl buldunuz?
Biraz düzensiz ancak yavaş yavaş düzelecek.
Kadıköylü de işi üzerine alıyor.
Fakat o yere batası İttihatçı basın, bazan bizim işlere engel oluyor.
Bunların yazılarına dikkat etmek gerekir.
Paşamız hâlâ sinirli.
Ne vakit olacak?
diyor.
Ev sorununun hâlâ çözülmemiş bulunması, temas ve ilişkilerimizi güçleştiriyor.
N.B.S.
495 1 Konya ya önem verilmesini tavsiye ediyor.
Size kendisinin ağızdan anlattığı konu üzerinde dikkatini çekmemi rica ediyor.
Ali Kemal Bey in son felâketi üzerine üzüntülerinizi bildirdiğinizi söyledim.
Bu zatı elde bulundurmak gerekir.
Bu fırsatı kaçırmayalım.
Bir hediye sunmak için en uygun zamandır.
19 Ekim tarihli mektubumu almadığınıza üzgünüm.
Aracı olan şahsı biraz sıkıştırınız.
Tehlikeden sakınmak benim için pek önemlidir.
Yeni bir parola gönderiniz.
Hikmet e ve Kadıköylü ye numaralarını vereceğim.
Saygılarımı sunarım üstâdım.
24.10.1919 s. Not Birkaç defadır söylemek istediğim halde unutuyorum.
Mustafa Kemal Paşa ya ve taraftarlarına biraz müsait görünmeli ki, kendisi tam bir güvenle buraya gelebilsin.Bu işe çok önem veriniz.
Kendi gazetelerimizle taraftarlık edemeyiz.
Sekizinci Mektup Aziz üstâd, Seçimleri geciktirmek ve geri bıraktırmak için gerek Mustafa Sabri ve gerek Hamdi ve Vasfi Efendi lerle talimatımız çerçevesinde uzun uzadıya görüştüm.
Rızalarını aldım.
Seçim bölgelerinde propagandalar başladı.
Gereken şahısları elde edecekler.
Bol para dağıtmak suretiyle oyları dağılmaya uğratacaklardır.
Zâtışâhânenin bu hususta aydınlatılması çok gereklidir.
Maksada sizin yüksek görüş ve tedbirlerinizle ulaşacağımızı temin ederim, üstâd.
26.l0.l919 157
Dokuzuncu Mektup 9.R kurye geldi.
Keskin deki teşkilat bitmiştir.
Arkadaşlara propaganda için talimat verdim.
Başarılarımızın ilk meyvelerini yakında toplayacağımızdan eminim üstâdım.
27 28.10.19l9 Onuncu Mektup Aziz üstad, Sarayda, yeni kabine kurulması ile ilgili hazırlık ve plânların yer aldığı haberi etrafa yayılmıştır.
Bu işin hızlandırılması kaçınılmazdır.
Anadolu daki örgütümüzün bazı plânları Kuva ı Milliye ce anlaşılmış.
Özellikle Ankara ve Kayseri de aleyhimizde çalışmalar başlamıştır.
Kürt Cemiyeti söz verdiği halde bir varlık gösteremedi.
Çetelerimizden bir kısmı yok ediliyor.
Ne olursa olsun tasarlanan kabine mutlaka iktidara getirilmelidir.
Ali Rıza Paşa nın, plânlarımızı önleyici tedbirler alacağını da tahmin ediyorum Bozkır a gidecek adamlarımız tanınmış kimseler oldukları için fazlasıyla korkuyorlar.
Konya da K.B.81 l e, sizin aracılığınızla, olayın kızıştırılması için tebligat yapılarak propaganda hey etlerinin bu konuda faaliyete davet edilmesi gerek ve zaruretini arz eder, saygılarımı sunarım.
29 30.10.1919 Not Benim bir mektubumdan Hikmet e bahsedilmiş.
Bu mektupta yazılanları nereden öğrenmişler?
Hikmet le kendim görüştüm.
Bunun doğru olduğunu Hikmet ten şaşkınlık içinde dinledim.
Casus benim çevremde midir yoksa sizin çevrenizde mi?
Onbirinci Mektup Aziz üstadım, Kürt Teali Cemiyeti ndeki yakın dostlarımızla görüştüm.
Yeni geldiklerinden, birkaç gün sonra verilen talimat çerçevesinde hazırlık yapacaklarını, yalnız Kürt aşiretlerinin bulunduğu Doğu illerine gönderilecek arkadaşlar için büyük bir ödeneğe ihtiyaç olduğunu söylediler.
D.B.R.
3 141 den gelen mektupta gösterdiler.
Urfa, Antep, Maraş ta Fransızlar aleyhine gereğinden fazla kışkırtmalar yaptıkları ve kolordu komutanının takip ettiği yumuşak politikaya rağmen, halkı kandırdıklan yazılıdır.
Kabinenin başkanlığına Zeki Paşa nın getirilmemesi ile ilgili görüş doğru değildir.
Bu zat Kürtler üzerinde hâkimdir.
Eski Ermeni meselesi unutulmuştur.
Sizin ileri sürdüğünüz görüş, herhalde bugün için mevsimsizdir.
Bunu, gereğinde başka türlü göstermek mümkündür.
Üstâtça yardımlarını her dakika beklemekteyiz.
Karşıdaki olayı diğerlerine de yaymaya çalışıyoruz, Bendeniz, saygılarımı sunarım.
4.11.1919 Onikinci Mektup Aziz üstâdım, 158
Ahmet Rıza nın Tan Le Temps muhabirine verdiği demeç her halde dikkatinizi çekmiştir.
Emir Faysal a Fransızlarla anlaşma imzalamayı tavsiye etmesindeki anlamın taşıdığı siyas incelik, efendimizin gözünden kaçmamalıdır.
Kuva yı Milliye liderleri, sonradan sonraya Fransa ya dikkate değer şekilde bir yaklaşma eğilimi gösterdikleri gibi, Irak ta çıkardıkları karışıklık bir yana, öte yandan Suriye deki hâkimiyetinize de darbe vurmak istiyorlar.
Bu kuvvetin devamında gösterilecek ilgisizlik ve kusur, İslâm dünyasının İngiltere aleyhindeki olağanüstü galeyanına yol açacaktır.
Üzerinde özenle durulmuş olan bu noktayı büyük bir değer vererek görmek ve yüksek seviyedeki siyas şahsiyetlerinize göstermek zarur dir.
İleri sürdüğüm bu görüşle, ilm değerinize karşı bir saygısızlıkta bulunduğum yargısına varmayınız.
Çünkü, Türkiye üzerinde, sizden başka bir kuvvetin nüfuz ve egemenliğini devam ettirmesi, siyas gayemize aykırıdır.
Fransa, İtalya ve özellikle Amerika nın, gerek devlet adamları ve gerek basınıyla bu kuvvete karşı gösterdikleri çeşitli eğilimler, siyasi ve askeri üstünlüğünüzle rekabete girişildiğinin açık bir delilidir.
Ahmet Rıza gibi Clemenceau Klemauso nun, Pichon Pişon un ve çeşitli politikacıların eskiden beri süregelen yakın dostluklarını kazanmış olan şahsiyetlerin Fransa da önemli bir rol oynayacağından ve kamuoyunu tam anlamıyla istedikleri yöne çekebileceklerinden emin olunuz.
Bu zatın İsviçre ye geçeceğine dair bilgi alındığına göre, oradan bir fırsatını bulup Fransa ya geçmek emelinde olduğuna inanabilirsiniz.
Balıkesir yakınlarındaki kuvvetlerimiz bozularak kaçmış ve A.R.
de gizlenmiştir.
Yeni kuvvetler hazırlanıyor.
Beş bin liradan aşağı olmamak üzere ödenek istiyor.
Karaman dan D.B.S.40 5 ten gelen mektupta, şimdilik beklemek zorunda olduklarını ve Kayseri den K.B.R.87 4 ten gelen mektupta da, yakında harekete geçeceklerini bildiriyor.
Ziya Efendide H.K.
, C.H.
bölgesinde örgütlenme tamamlanmış olduğundan yalnız ödenekle oraya hareket etmek mecburiyetinde olduğunu söylüyor.
İsterseniz durum hakkında bizzat geniş bilgi verecektir.
Sıkı bir şekilde takip edildiğimizi, plân ve hazırlıklarımızdan Sivas ın düzenli olarak haber aldığını arz edebilirim.
Mehmet Ali ye güvenmeyiniz.
Ağzı sıkı değildir.
Her halde boşboğazlık ediyor.
Dış plânlama ve teşkilâtta bendenizden başkasını kullanmasanız daha isabetli hareket edersiniz.
Ali Kemal Bey in listeye alınması zarur dir.
Bu kadar sırrımızı taşıyan bu zatı gücendirirsek, plânlarımız olduğu gibi düşmanların eline geçer.
Bu zatı sıkça sıkça kollayınız.
Saygılarımı sunanm üstâdım.
5.11.6919 S. Not Kemal yakalanmış, ona bağlı olması dolayısıyla K.B.R.
15 1 in örgütle ilişki derecesi ortaya çıkmış demektir.
Bu zatı korumak zarur dir.
MİSTER FREW A YAZDIĞIM MEKTUP Efendiler, bu geniş örgütlenmeye engel olmak ve yaratılan tehlikeli durumlara son vermek için elimizden elen her çareye başvurduk.
Şimdiye kadar dile getirdiğim ve bundan sonra sırası geldikçe de hatırlatmaya çalışacağım, bildiğiniz isyanları,ihtilâlleri, resm düşman kuvvetlerinin tecavüzlerini bastırmak ve yok etmek için çok uğraştık.
Ali Rıza Paşa Kabinesi, gözüne batan Kuva yı Milliye yi batırmaya ve bunun için bizimle didişmeye çalışmaktan başka bir yardımda bulunmadığı gibi, ondan sonra iktidar mevkiine gelen sayın arkadaşları da onun yolunda gitmekten ve sonunda felâketten felâkete ve rezaletten rezalete sürüklenmekten başka bir hizmet görmediler.
Efendiler, bütün bu gizli tertip kaynaklarının, Rahip Frew un kafasında toplandığı ve oradan din kardeşlerimiz olacak hainlerin kafalarına akıtılarak eylem haline dönüştüğü tahmin edildiğinden, Rahip Frew un, bir süre için olsun,bu işlerden uzak kalmasını sağlar düşüncesiyle, bizzat kendisine bir mektup yazdım.
Mektubun iyi anlaşılabilabilmesi için şu bilgiyi de ilâve edeyim ki, ben, Mister Frew ile İstanbul da bir iki defa görüşmüş ve tartışmıştım.
Frew a Fransızca olarak gönderdiğim mektubun Türkçesi şudur 159
Mister Frew a Sizinle, Mösyö Marten in aracılığıyla yaptığımız görüşmelerin hâtırasını memnuniyetle saklamaktayım.
Yıllarca memleketimizde ve milletimiz arasında yaşamış olan sizin, hakkımızda en doğru düşünce ve kanaatları taşıyacağınızı beklerdim.
Oysa, ne yazık ki, İstanbul çevresinde sizinle bağlantı kuran bazı gafil ve menfaat düşkünü kimselerin, sizi yanlış yönlere sürüklediklerini pek büyük bir esefle anlıyorum.
Bunlar arasında Sait Molla ile hazırlanıp uygulamasına başladığınız, güvenilir kaynaklardan haber alınan plânın, İngiliz milletinin gerçekten suçlanmasını gerektirecek bir nitelikte olduğunu bildirmeme müsaadenizi rica ederim.
Milletimiz, Sait Molla nın değil, fakat gerçek vatanseverlerimizin gözüyle görüldüğü takdirde, böyle plânların artık memleketimizde ve milletimiz üzerinde uygulama alanı kalmadığı yargısına kolaylıkla varılabilir.
Nitekim, daha bugünün olaylarının arasında yer alan Adapazarı ve Karacabey hâdiselerinin başarısızlığa uğramış olması, sözümüzü doğrulamaya yeterlidir, Ancak,buna ne gerek vardı?
İngiliz subayı Nowill in, Diyarbakır bölgesinde.
Müslüman Kürt halkını kışkırtmak için pek çok çalıştıktan sonra, Malatya da eski Elâzığ Valisi Galip ve Malatya Mutasarrıfı Halil Bey lerle Sivas aleyhine yaratmaya çalıştığı olay, sonuç olarak bütün medeniyet dünyasına karşı utanç verici değil miydi?
Size bütün ciddiyet ve samimiyetimle arz ederim ki, İngiliz milleti, milletimizin kendisine karşı gösterdiği dostluk ve güvene değer vermiyorsa, bundaki yanılgı pek derindir.
Aksi takdirde ise, kullandığınız yöntemler pek sakat olup sonuca ve başarıya ulaştıracak nitelikte değildir.
Sait Molla vasıtasıyla Adapazarı na gönderilen iki bin liranın, yakında olumlu sonuç getireceği şeklinde verilen ,sözün asılsızlığını, olaylar size ispat etmiş olacağından fazla söze gerek görmem.
Özellikle sizinle bağlantı kuran sahtekârlar tarafından, ortak çalışmalarınızda ve meselelerinizde Osmanlı Padişahı nın da rolü varmış gibi gösterilmesi pek tehlikelidir.
Siz pekâlâ takdir edersiniz ki, Zâtışâhâne sorumsuz ve tarafsız olup, mill irade ve hâkimiyetimizi ilgilendiren gerçekleri değiştirmez ve bozmazlar.
Memleketimizde bulunan İngiliz siyas memurlarının, şüphesiz İngiliz milletinin eğilim ve çıkarlarına aykırı olarak, vatan ve milletimiz aleyhinde, insanlık ve medeniyet dışı ölçülerle yapılagelmekte olan teşebbüslerini, elimizdeki belgelerle İngiliz milletinin gözleri önüne serersek, sonuç, dünyaca takdire değer görülmez sanırım.
Ancak, bu konuda garipliği dolayısıyla şunu da arz etmek mecburiyetindeyim ki, siz bir din adamı olarak, siyaset oyunlarında ve hele kanlı çarpışmalarla sonuçlanacak işlerde rol oynamak sevdasına kapılmamalıydınız.
Sizinle yaptığım görüşmelerde sizi bu türlü bir politika adamı olarak değil, insanlığa hizmet eden, adaleti seven, faziletli bir insan gibi görmüştüm.
Bunda ne kadar aldandığımı, son aldığım güvenilir bilgilerin doğrulamakta olduğunu bildirmekle şeref duyarım.
Mustafa Kemal ALİ RIZA PAŞA KABİNESİ DÜŞMAN İFTİRA VE SAFSATALARINA GERÇEKLER DİYE İNANIYOR Efendiler, İstanbul da hük metin gözü önünde ve bilgisi altında yapılmış ve yapılmakta olan alçakça teşebbüslerin bütün memleketteki uğursuz sonuçlarını açıkça ortaya koyan olayların asıl kaynak ve sebeplerini İstanbul Hük meti nin Hey et i Temsiliye den daha iyi bildiğinden hâlâ şüphe edilebilir mi?
Efendiler, olaylar hakkında derinlemesine bilgiye sahip olan hükümet üyelerinin, düşmanlann sırf aldatmak ve bozgunculuk maksadıyla ortaya attıkları iftira ve söylentilere gerçek gözü ile bakıp, yine onların tavsiyelerini çare ve tedbir olarak uygulamaya kalkışacaklarına ihtimal verilebilir mi?
160
Bu sorulara cevap vermek için, yüce topluluğunuzun zihinlerini yormaktan çekinerek, sözü, Ali Rıza Paşa Kabinesi nin düşüncesine tercüman olan Harbiye Nâzırı Cemal Paşa ya bırakmayı tercih ederim.
Efendiler, itiraf ederim ki, ben, Cemal Paşa nın bu konuda verdiği şifreli telgrafın anlamını kavramakta güçlük çektim ve hayrete düştüm.
Kendilerinden telgraflarının tekrarını istedim.
Nâzır Paşa, 9 Aralık 1919 günü arka arkaya, olduğu gibi bilginize sunacağım şu telgraflan çektiler 9.12.l919 Sivas ta 3 ünc Kolordu Komutanlığı na Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Tekrarı istenen telgraf aşağıda sunulmuştur Hük metin Barış Konferansı na davet edilme konusunda isteklerde bulunduğu bilinmektedir.
Barış Anlaşması ndan iyi sonuç alınabilmesi, ancak gidecek delegelerimizin hem milletimizin güvenini kazanmış kimseler olması hem de memleket içinde otoriteye sahip bir hük meti temsil edebilmesine bağlıdır.
Yabancı temsilciler tarafindan memleket içinde güvenlik ve huzurun kurulması ve yerleşmesi ısrarla tavsiye olunuyor.
Anadolu da bir katliama uğrayacakları endişesiyle korku ve dehşet içinde olan Hristiyan halkın, bölük bölük işgal altında bulunan yerlere sığınmakta oldukları etkili ve dikkati çeken bir dille söyleniyor.
Gerçi, işgal altındaki yerlere ve özellikle Adana bölgesine gidenler, o bölgedeki Ermeni nüfusunu artırmak maksadıyla gitmekte iseler de, Anadolu da güvenlik ve huzurun bozul muşolduğu ileri sürülerek, hük met tarafından yapılan red ve yalanlamanın etkisini azaltıyor.
Çünkü, Hey et i Temsiliye tarafından verilen teminata rağmen, illerde bazı kimselerin kendilerine hoş görünmeyen görevlileri kendiliklerinden azletmek, değiştirmek, hük met işlerini sekteye uğratmak, zorla yardım ve vergi toplamak gibi hareket ve müdahalelerinin tamamiyle önü alınamadığından, daha yabancı çevrelerde de endişe devam etmektedir.
Devletimizin, kara ve denizdeki bugünkü durumunda, geleceğimiz hakkında kararlar alacak olan devletlere karşı, tehdit edici bir tutuma girmesi her halde zararlıdır.
Bundan başka, temsilcilere, Hey et i Temsiliye adına telgraflar çekilmesinin memlekette iki hük metin varlığını gösterdiği, Fransa temsilcisi tarafından açıkça söylenmiştir.Hele bunlardan herhangi birine karşı aşağılayıcı sözler sarfedilmesi, yaratılıştan sahip olduğumuz ahlâk temizliği, sağduyu ve uzak görüşlülükle bağdaştırılamaz.Tehlike ve felâket anlarında ağırbaşlılık ve sük neti korumanın mill niteliklerimizden olduğu unutulmamalı, umutsuzluk ve bezginliğin akla getireceği aşırı ve tehlikeli emel ve tasavvurlara, vatanın yüksek çıkarları feda olunmamalıdır.
Haklarımızı, bugünkü durumumuzda ancak siyaset, uyanıklık ve zamanın gereklerine göre akıllıca hareketle savunabiliriz.
Bu düşünceler zâtıâl lerine karşı bilineni tekrarlamak oluyorsa da, arkadaşlara ve şubelere de vatanseverce tavsiyelerde bulunmak mutlak bir gerekliliktir.
Toplanması yaklaşmış olan Meclis i Mebusan ımızın, aziz vatanımızın kurtuluş ve selâmeti için alınacak isabetli tedbirleri bularak bu yüce gayenin gerçekleşmesine bütün gücü ile çalışacağı beklenmektedir.
Kabinenin düşüncesini arz ederim.
Harbiye Nâzırı Cemal Efendiler, dinlediğiniz bu telgrafta yazılanların açıklamasını yaparak yüce topluluğunuzu yormayı gereksiz sayarım.
Yalnız, müsaade buyurursanız, buna verdiğim cevabı olduğu gibi sunmakla yetineceğim.
Şifre Sıvas,11.12.1919 Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretleri ne Kabinenin düşüncesi olmak üzere gönderilen 9 Aralık 1919 tarihli telgrafhey etimizce incelendi.
Yaptığımız bunca açıklamalara ve sunduğumuz bilgilere rağmen, bu telgraf metni de daha önce bildirilen görüşlerin tekrarı niteliğinde görülmüştür.
Hey et i Temsiliye mizin amacının hük met 161
otoritesinin sarsılmasına meydan vermemek, milletin hüktimete karşı güvenini artırmak olduğu defalarce belirtilmiştir.
Maalesef, bizde, sunulan hususlar üzerinde gerektiği ölç de durulmadığı inancı doğmaktadır.
1 Anadolu da güvenlik ve huzururı bozulmuş olduğu doğru değildir.
Belki,düşmüş olan Damat Ferit Paşa Kabinesi zamanında yaratılmış olan bu düşünce anarşisi ve güvensizlik, sonradan mill birlik sayesinde ortadan kalkmıştır.
2 Şahıslar tarafından durup dururken memurları görevden alma ve yer değiştirme yapılmış değildir.
Yalnız, Dahiliye Nezareti, Mill Mücadele aleyhinde oldukları için, düşmüş olan kabine zamanında, millet tarafından kovulan ve her tarafça adları bilinen memurları yeniden tayinde gösterdiği direnme ile pek anlamlı bir yol tutturuyor.
Dahiliye Nezareti nin mill dâvâya tamamen aykırı olan ve kamuoyunda, eski nâzır Adil Bey zihniyetinin hâlâ süregeldiği duygusunu yaratan işleri, elbette pek haklı ve meşru olarak halkça iyi karşılanmamaktadır.
Aynı müsteşarın, aynı İçişleri Genel Müdürü nün ve aynı Özlük İşleri Müdürü nün görevlerinde devam etmeleri, gerçekten hem yüksek hük metinizi hem de millete karşı taahhüt altında bulunan Hey et i Temsiliye mizi pek güç bir duruma sokmaktadır... tarihli telgrafla arz ettiğimiz Dersim Mutasarnfı konusu dikkate değer.
Artık bu konuda Hey et i Temsiliye ce yapılacak bir şey kalmamıştır.
Bundan sonra da, Dahiliye Nezareti nin bu gibi işlemleri yüzünden ortaya çıkacak durumların düzeltilmesi için, Nezaret çe iyi karşılanmadığı ve güven duyulmadığı için istirhamlarda da bulunulmayacaktır.
Son olarak şunu arz edelim ki, yüksek hük metleri, milletin güven ve desteğini hakkıyla kazanmak, bu vatan ve millete yararlı olmak istiyorsa, ki buna hey etimizin hiç şüphesi yoktur kendine, milletin ruhuna ve durumun nezaket derecesine göre bir gidiş yolu seçmeli ve asıl derdi kendi içirde tedavi etmelidir.
Yoksa, iktidar makamına gelindiğinden beri, tutulan yol bakımından, Hey eti Temsiliye yi hedef alarak ve sürekli olarak aynı nitelikte yazılar yazarak gayeye ulaşılamaz.
3 Düşmüş olan hük metin, millete düşman, düşmanlara dost olarak takip etmiş oldukları haince politikanın mirası olan Aydın cephesinde, para toplama işinde belki bazı uygunsuzluklar olmuş olabilir.
Şu kadar ki, Sıvas Genel Kongresi ile oluşan mill birlik ve Harbiye Nezareti nin vatanseverece yardım ve himmetleri sayesinde, bu gibi durumların önü alınmış demektir.
4 Millet, Ateşkes Anlaşması nda bulunduğu düşman devletlerinden hiçbirine karşı tehdit edici bir durum almış değiidir.
Yalnız kutsal ve meşru haklarına karşı yapılan müdahaleleri, kesin bir lüzum görülürse silâhla bile önlemeye kararlıdır.
5 Hey et i Temsiliye nin, barış konferansına katılacak delegelere telgraf çekmesi konusuna gelince, bu ancak yüksek hük metlerinin onayından da geçmiş protestolardan ibarettir, Kaldı ki, mill birliğin temsilcisi otmak sıfatıyla, Hey et i Temsiliye nin millet adına bu gibi müracaatlarda bulunması meşru bir hakkıdır.
Eğer hük met de aynı duyarlığı gösterir ve böyle fırsatlarda, milletle aynı düşüncede olduğunu açıkça ortaya koymaktan çekinmezse, politikaya zarar vermek şöyle dursun, aksine, çok büyük yararlar sağlanacağı âşikârdır.
Oysa, yüksek hük metlerinin Adana nın işgali gibi apaçık bir haksızlığı bile, protesto etmediğ ni Fransızlar söylüyor.
Bu bakımdan, Fransız temsilcisinin açıkça konuşmasının hikmetini bu noktada aramalıdır.
Özet olarak, şunu arz edelim ki, Hey et i Temsiliye ne umutsuzluk ve bezginliğe ne de kutsal görevlerinde millet ve vatanın selâmeti için yapılması gerekenleri kavrayamayacak bir bilinçsizliğe düşmüştür.
Milletin selâmeti adına aldığı tedbirler ve giriştiği bütün işlerde ağırbaşlı ve haysiyetli davranışı uyuşukluğa ve alçalmaya tercihi bir ilke olarak benimsemiştir.
Politika, uyanıklığın ve zamanın gereklerine göre hareketin ancak bu yolla olduğuna inanmıştır.
Bu bakımdan acı gerçekler karşısında dikkatli ve uyanık olan mill ruhtan aldığı bu ilkelerin aksini millete tavsiye edemez ve yakında toplanmasını zarur bulduğu Meclis i Meb usan ın da aynı ruh ve duygu ile donanmış olacağı umudunu kuvvetle besler.
162
6 Hey et i Temsiliye mizin görüşü, yukarıda arz edildi.
Temsilcimiz olmak dolayısıyla, bu durumlarda, zâtıdevletleri nin kabineyi aydınlatmanız ve asılsız noktaları kendilerine açıklamanız gerektiğini, memleketin selâmeti adına derin saygılarımızla arz ederiz.
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal ÇÜRÜKSULU MAHMUT PAŞA NIN DEMECİ Efendiler, İstanbul da, vatanın kurtarılması ile ilgili en önemli işlerle uğraşan, saygı değer ve aklı başında olarak tanınmış kimselerin, o devirde, İstanbul un zehirli havasını teneffüs yüzünden, zihniyet ve düşüncelerinde ne kadar olumsuz sapmalar meydana gelmiş olduğuna örnek olmak üzere, daha Sivas ta iken karşılaştığım küçük bir olayı müsadenizle bilginize sunmak isterim.
Belki de sayın üyeler arasında hatırlayanlar vardır.
Ayân üyelerinden Çürüksulu Mahmut Paşa, Bosphore gazetesi yazarlarından birine, siyas durumumuzla ilgili bir demeç vermişti.
Mahmut Paşa nın o tarihlerde, Barış Hazırlıkları Komisyonu üyesi olduğunu da hatırlarsınız.
Paşa nın 31 Ekim 1919 tarihli Tasvir i Efkâr gazetesinde yayınlanan demecini, 17 gün sonra Sivas ta okudum.
Ermenilerin aşırı isteklerine hak vermemekle birlikte, sınırlarda bazı düzeltmelerin yapılmasına razı oluruz ifadesi dikkatimi çekti.
Doğu Anadolu da Ermenistan lehine toprak tavizlerinde bulunulacağına söz verme anlamı taşıyan bu cümlenin, Barış Komisyonu üyesi olan bir devlet adamı tarafından söylenmiş olması, gerçekten üzerinde düşünülmeye ve hayretle karşılanmaya değerdi.
Bu sebeple 17 Kasım 1919 tarihinde, Çürüksulu Mahmut Paşa Hazretleri ne yazmayı yararlı saydığım bir telgrafta, demecindeki işaret ettiğim cümleden dolayı, Doğu Anadolu halkının pek haklı olarak, son derece üzgün ve kırgın olduğunu belirttikten sonra, Erzurum ve Sivas Kongreleri nin kararları gereğince, milletin Ermenistan a bir karış toprak terketmeyeceğini ve hattâ, eğer hük met, böyle acı bir mecburiyete boyun eğerse, milletin kendi haklarını bizzat savunmaya kararlı olduğunu ve bunun bütün dünyaya ilân edilmiş bulunduğunu yazdım ve bu mill azim ve kararın herkesten önce, Barış Hazırlıkları Komisyonu nun sayın üyelerince bilinmesi ve ona göre hareket edilmesi gereğini arz ettim .
Efendiler, Sivas ta bulunduğumuz sırada birçok mesele ve olaylarla karşılaşılmış ve ister istemez mill , idar , asker ve siyas teşebbüs ve faaliyetlerde bulunulmuştur.
Bunların hepsini ayrıntılarıyla anlatmak uzun sürer.
Yalnız, izlediğimiz olaylar zincirinin biribirine bağlanmasını sağlayacak bazı noktalara işaret ederek geçeceğim.
MİLLİ TEŞKİLATIN YENİDEN DÜZENLENMESİ Efendiler, mill teşkilâtın bir düzene sokulması önemliydi.
Bunun için özel tedbirler alındı.
Seçimler dolayısıyla ortaya çıkan bazı görüş ayrılıklarının giderilmesi için çareler arandı.
Maraş taki bazı Çerkez vatandaşlar sözde Maraş ın bütün Çerkezleri adına Cebel i Bereket guvernörünün Maraş a gönderilmesini, Antep teki Fransız asker komutanından telgrafla istemişlerdi.
Buna izin veren Maraş mutasarrıfına teessüflerimiz duyuruldu.
Adı geçen guvernör geldiği takdirde, Maraş eşraf ve ileri gelenlerinin karşılamamaları bildirildi.
İstanbul Hük meti nin de dikkati çekildi.
Bolu bölgesinde güvensizlik gittikçe artıyordu.
İzmit te Asım Bey den sonra, 1 nci Tümen komutanı olan Rüştü Bey e bu konuda direktif verildi.
Efendiler, 20 Kasım 1919 tarihinde, İstanbul daki teşkilâtımızdan, Kara Vasıf ve Albay Şevket Bey imzalarıyla gelen bir şifrede Gebze kaymakamının Mill Mücadele ye karşı olduğu, bu kaymakamın, birçok korkunç olaylara cür et eden Yahya Kaptan ın kötülüklerini örtbas etmeye ve daha başka şeylere başlayarak Kuva yı Milliye ye leke sürmeye çalıştığı bildiriliyor ve kaymakamın yerinin değiştirilmesi söz konusu ediliyordu.
163
Biz de bu görüşe samimiyetle katılarak cevabımızda, konunun Cemal Bey vasıtasıyla çözüme götürülmesini bildirdik.
Efendiler, bu Yahya Kaptan konusu, inkılâp tarihimizin önemli safhalarından birinde yer aldığı ve pek anlamlı olduğu için biraz genişçe bilgi vermeyi uygun görüyorum.
Şimdiye kadar verilen bilgilerden anlaşılmış olacağına hiç şüphe yoktur ki, bir araya gelerek anlaşmış bulunan ortak iç ve dış düşmanların uygulamaya çalıştıkları plânın önemli bir noktası da, memleket içinde güvensizlik olduğunu ve Hristiyan azınlıklara saldırılarda bulunulduğunu, elle tutulur, gözle görülür delil ve olaylarla dünya kamuoyuna ispat etmek, bu olayların Kuva yı Milliye tarafından yapıldığına inandırmaktı.
Bu gizli ve iğrenç maksadın gerçekleşmesi için de, bildiğiniz gibi, birtakım çeteler kurarak, bunları özellikle Hristiyan halk üzerine saldırtmak ve bu çetelerin işleyecekleri cinayetleri, mill teşkilâta yüklemek yolunu tutuyorlardı.
Bu teşebbüsler azçok memleketin her tarafında filiz vermeye başlamakla birlikte, en önemli gelişme ve faaliyet, İstanbul a yakınlığı dolayısıyla Biga, Balıkesir ve özellikle İzmit, Adapazarı ve Bolu bölgelerinde görülür ve dikkat çekici bir durum gösteriyordu.
Biz, bu haince fakat itiraf olunmalıdır ki çok ustaca teşebbüse karşı olağanüstü tedbir almak ve teşebbüse geçmek zorunda kaldık.
Çünkü, İstanbul Hük meti, düşmanın bütün bu oyunlarını gerçekten Kuva yı Milliye nin üzerine yüklüyor ve yok edilmeleri için sert tedbirler alacak yerde, durmadan Hey et i Temsiliye yi suçlayarak ve baskı yaparak, bu faciaları yaratan düşman çetelerinin faaliyetine son vermeyi bizden istiyordu.
Ne yazık ki, hük met, bu düşünce ve kanısını, İstanbul daki teşkilâtımızın başında bulunanlara da iyiden iyiye aşılamayı ve telkini başarabilmişti.
Efendiler, bizim özellikle İstanbul a yakın olan İzmit bölgesinde uygulamayı düşündüğümüz tedbir, orada silâhlı mill müfrezeler kurmak ve o bölgede, kendilerine güvenilir komutan ve subaylarımızın, bu mill müfrezelere yapacakları yardım ve desteklerle, hain çetelerin peşine düşerek kötülüklerine ve varlıklarına son vermekti.
YAHYA KAPTAN KONUSU İşte bu maksatla oluşturabildiğimiz mill müfrezelerin en önemlisi ve kuvvetlisi, Yahya Kaptan diye tanınmış olan fedakâr bir vatanseverin müfrezesi idi.
Merhum Yahya ile ilk ilişkimiz şöyle oldu Bir gün telgrafçılar, Sivas Telgraf Merkezi ne şu bilgiyi veriyorlardı Çok acele bir telgrafı durdurdular, yani İstanbul da durdurulmuştur.
Telgraf metni aşağı yukarı şöyledir Sivas ta Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Dün İzmit ten tavsiye edilen Yahya benim.
Yarın akşam Kuşçalı telgrafhanesinde emrinizi bekliyorum.
Kuşçalı, Üsküdar ile Gebze arasında bir köydür.
Gerçekten de Yahya Kaptan, bana İzmit te teşkilâtımız tarafından tavsiye edilmişti.
4 Ekim 1919 tarihinde Kuşçalı merkezinden şu telgrafı aldım Sivas ta Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Önemli ve çok ivedi 164
Bendeniz, size iki gün önce İzmit ten tavsiye edilen Yahya yım.
Emriniz üzere, telgraf başında emirlerinizi almaya geldim.
En geç yarın akşama kadar Kuşçalı telgrafhanesindeyim.
Yahya Anlaşıldığına göre, Yahya Kaptan, İstanbul dan telgrafının çekilmediğini anlayınca, kendisi daha Kuşçalı ya gelmeden, bu telgrafı Kuşçalı merkezine göndererek çektirmiş.
Ben de şu emri verdim.
4.10.1919 İzmit Merkezi Vasıtasıyla Kuşçalı Telgrafhanesi nde Yahya Efendi ye Bulunduğunuz bölgede güçlü bir teşkilât kurunuz.
Adapazarı Kaymakamı Tahir Bey vasıtasıyla, bizimle bağlantı sağlayınız.
Şimdilik hazır bulununuz.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Reisi Mustafa Kemal Efendiler, Yahya Kaptan, aldığı bu emir üzerine, teşkilât kurdu ve aylarca İstanbul ile ilişkisi bulunan çevrelerde hain çetelerin faaliyetlerine engel oldu.
Sonunda, İstanbul Hük meti tarafından öldürtüldü.
Gerçi, Yahya Kaptan ın faaliyeti ve feci bir şekilde şehit edilmesi, bundan sonraki ayları ilgilendirir bir olay ise de, burada, olaydan söz edilmişken, konuya bir daha dönmemek için şimdi açıklanma sı yerinde olur sanırım.
24 Kasım 1919 tarihinde Kartal Merkezi nden şu telgrafı aldım Köy içinde suçsuz adam öldürme, nahiye müdürünü herkesin önünde dövme ve köylerdeki yağma olaylarından dolayı Yahya Kaptan ı hük mete teslim mecburiyeti doğmuştur.
Dahiliye Nezareti bu konuyu titizlikle takip ediyor.
Hük metin güç durumda kalmaması, Yahya Kaptan ın teslimini gerektiriyor.
Zâtıdevletlerinin emirlerini makine başında bekliyorum, efendim.
İmza Kartal Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Hey et i Temsiliye Başkanı Binbaşı Ahmet Necati Askerlerin ve devlet memurlarının, açıktan açığa bizim mill teşkilât şubelerimizin başkanlıklarını almaları usulden değildi.
Bir de bizim teşkilât tüzüğümüzü bilmesi gereken şube başkanlarının, Hey et i Temsiliye nin yalnız bir tek hey et olduğunu, her yerde birer Hey et i Temsiliye bulunamayacağını bilmesi gerekirdi.
Bu t elgraf üzerine, İzmit teki Tümen Komutanı na şu telgrafı yazdım.
Şifre Sivas, 25.ll.l9l9 İvedi İzmit te 1 inci Tümen Komutanı Rüştü Beyefendi ye Kartal Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Başkanı ünvanı ile Ahmet Necati Bey tarafindan gönderilen bir telgrafta Öldürme, bucak müdürünü dövme ve köylerdeki yağma olayından dolayı Yahya Kaptan ın hük mete teslimi mecburiyetinin doğduğu ve Dahiliye Nâzırı nın da bu konuyu titizlikle takip ettiği bildirilmektedir.
Basından beri Mill Mücadele de büyük yararlıklar göstermiş olan bu zatın, memleketimizin bu bunalımlı günlerinde hükümete teslimi asla uygun görülmemekte olduğundan, işin, hük metin otoritesini de dikkate almak suretiyle, Yahya Kaptan ın şu aralık kanun kovuşturmadan kurtarılması şeklinde çözüme bağlanması, Kartal da Necati Bey e gereken direktifin verilmesi ve sonucun bildirilmesi önemle rica olunur.
165
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal 26 Kasım 1919 tarihinde Hereke merkezinde de şu telgrafı aldım Millet adına istirham ediyorum bugünlerde Binbaşı Necati Bey in yolsuzlukları, Kuva yı Milliye yi lekelemektedir.
Hemen soruşturma açılmasına emir buyurulmasını rica ederim.
Gebze İlçesi Milis Komutanı Yahya İzmit teki Tümen Komutanı ndan aldığım cevap aynen şudur İzmit, 29.11.1919 Sivas ta 3 üncü Kolordu Komutanlığı na İlgi 25.11.1919 Hey et i Temsiliye Başkanlığı na Şimdiye kadar yaptığım soruşturmaya göre Yahya Kaptan ın adam öldürme, bucak müdürünü dövme gibi suçlar işlemediği, yalnız Binbaşı Necati denilen zatın kendi şahs çıkarlarını yürütebilmek için Yahya Kaptan ın vücudunu ortadan kaldırma gayesini güttüğü ve bu konuda zâtıalinize telgrafla müracaatta bulundukları zaman Yahya yı da aldatarak yanlarına getirip öldürme plânı kurdukları ve Yahya nın durumu sezerek kendisini kurtarmış olduğu anlaşılmıştır.
Soruşturmayı gerektiği şekilde derinleştiriyorum.
Sonucu arz ederim.
1 inci Tümen Komutanı Rüştü Tümen Komutanı Rüştü Bey in birkaç gün sonra verdiği tamamlayıcı bilgi şuydu Sivas ta 3 üncü Kolordu Komutanlığı na Hey et i Temsiliye ye Binbaşı Necati Bey in, Maltepe Atış Okulu nda görevli memur olmasına rağmen, Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Başkanı sıfatını takınarak, Kuva yı Milliye adına başına topladığı Arnavut Küçük Aslan çetesiyle ortalığı soydurmakta olduğu ve Gebze Jandarma Yüzbaşısı Nail Efendi nin de bununla işbirliği yaptığı hususunda, bende şüphe kalmamıştır.
Son zamanlarda, hük metin başına dert açan Danca Rum bekçilerinin öldürülmesi ve Stelianos adında bir zenginin dağa kaldırılarak para istenmesi gibi eylemlerin adı geçen çete vasıtasıyla yaptırılması ve bütün bu yapılanların, böyle bayağılıklara yanaşmayan Yahya Kaptan a yükletilerek, kendisi hakkında gerek oraya gerek hük mete asılsız ihbarlarda bulunulması, her halde bunların mill teşkilât perdesi altında halkın ve hük metin başına dert açarak kendi keselerini doldurmaktan başka bir maksat beslemedikleri ve belki de daha başka siyas bir maksatlarının bulunduğu yargısını doğuruyor.
Şimdiye kadar pek namuslu hareket etmiş ve etmekte olan Yahya Kaptan ın bu gibi eylemlere katılmaması ve yukarıda adı geçen çetenin kendi koruma bölgesinde hiçbir rezaletine meydan vermemesi dolayısıyla, onun vücudunu resm veya gayri resm olarak ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.
Dün Yahya Kaptan yanıma gelerek hayatının tehlikede olduğunu, bu yüzden adamlarının silâh ve cephanelerini getirip teslim ederek kendisinin de buradan uzaklaşacağını bana resmen söyledi.
Kendisine gereken öğütleri vererek ve dah a hizmet edecek önemli zamanlar bulunduğunu anlatarak, tekrar yerine gönderdim.
Her şeyi iyi bilmesi gereken Gebze ilçesi kaymakamından durumu resmen sorunca, aldığım cevap da tamamen yukarıda arz ettiğim şekilde, yani Necati ve Nail Efendi lerin aleyhinde, Yahya Kaptan ın lehindedir.
Necati Efendi nin İstanbul da nere ile haberleştiğini bilemiyor isem de, bir yerden arasıra para aldığı söyleniyor.
Bunların varlığı ve cana kastetmiş olmaları dolayısıyla, Yahya Kaptan bu bölgede durmak istemiyor.
Bu bakımdan zaten muvazzaf bir subay olan Necati Efendi nin başka bir yere, Nail Efendi nin de daha başka bir yere 166
gönderilmesinin zarur olduğuna hükmediyorum.
Oraları İstanbul ile haberleşmekte olduklarından, tabi bendenizce bir şey yapılamamaktadır .
Gereğinin oraca yerine getirilmesi arz olunur.
1 inci Tümen Komutanı Rüştü Rüştü Bey in verdiği bilgilerden uzun uzadıya bahsederek, durumu 8 Aralık 1919 tarihinde, Harbiye Nâzırı Cemal Paşa ya yazdım.
Aynı tarihte, durum ve Cemal Paşa ya yapılan müracaat açıklanarak, işin takibi, İstanbul daki teşkilâtımızın başkanlarına da bildirildi.
On dokuz gün sonra, yani 27 Aralık 1919 tarihli ve şifreli, şifrenin altında Vasıf, dışında Albay Şevket Bey in imzalarını taşıyan uzun bir telgrafla, şu bilgi veriliyordu Güvensizlik ve huzur yokluğunun başlıca sorumluları Yahya Kaptan ile arkadaşı Kara Aslan ve Alemdağı nda dolaşan Sadık çeteleridir.
Yahya Kaptan ın birtakım şımarıklıklarından bahsettikten sonra, ... Bizi, artık bu haydutu zarar veremeyecek bir duruma getirmeye teşebbüs ettirmişti.
Öteden beri araları iyi olmayan Küçük Aslan çetesinin itibarda olması kendisini çeşitli yollarla suçlarını örtbas etmeye yöneltmiştir.
Yüzbaşı Hail, Yahya nın aleyhindedir.
Necati Bey e gelince, düşmüş olan eski hük met zamanında Kartal ilçesine başkan seçilerek, Kuva yı Milliye adına merkezle ilgisini kesmiş, Mill teşkilâtı kuvvetlendirmiş... Yeniköy Rumlarının etraftaki sarkıntılıkları üzerine, Küçük Aslan çetesini dolaştırmaya başlamış.
.
.
Tarafınızdan para da verilmiştir.
Yahya Kaptan her şeyi sonuçsuz bırakmak manevrasına başvurmaktadır.
Binbaşı Necati, biraz idaresiz ise de cezayı hak etmiş değildir.
Gebze kaymakamının.
.
.
bir an önce başka bir yere alınarak Rum ve Ermeni entrikalarına son verdirilmesi.
.
.
Efendiler, bu bilgiler arasında, benim bilmediğim noktalar da vardı.
Söz gelişi, ben Küçük Aslan çetesinden ve onun itibarlı olduğundan habersizdim.
Bu çeteye Necati Bey vasıtasıyla para verdiğimi kesinlikle hatırlayamıyordum.
Yahya Kaptan ın, verdiğimiz direktif gereğince, düşman çetelerini yok etmeye ve hiç olmazsa, onların, Hristiyan halka saldırarak düşmanın maksadını gerçekleştirmeye yönelmiş olan bütün teşebbüslerini başarısız kılmaya çalıştığını pekâlâ biliyorduk.
Gebze kaymakamının içyüzü, şimdi ekleyeceğim belgelerle anlaşılabilecektir, sanırım.
4 Ocak l92l tarihinde, Tümen Komutanı Rüştü Bey e, Vasıf Bey in verdiği bilgiyi olduğu gibi özetleyerek, bu bilgilerin kendisince verilen bilgilerle çeliştiğini bildirdim.
Bu bakımdan durumun güvenilir ve inanılır kimseler vasıtasıyla bir kere daha soruşturulup incelettirilmesini ve kendi düşüncesiyle birlikte açık olarak bildirilmesini rica ettim.
Efendiler, bu konuda, gerçeğin ortaya çıkmasına yarayan belgeler üzerinde bilgi sahibi olmanızı istediğim için, Rüştü Bey in cevabını olduğu gibi bilginize sunmama müsaade buyurunuz Düzce, 7 8.1.1920 167
20 nci Kolordu Komutanlığı na İlgi 4.1.1920 tarihli şifre Hey et i Temsiliye Başkanlığına, Yahya Kaptan la ilgili türlü suçlamalar üzerine, birkaç defa, Yüzbaşı Ali Aguş Efendi vasıtasıyla yaptırdığım soruşturma, onun lehinde çıktı.
Bununla birlikte kendisi cahil olduğundan, hizmet ediyorum zannı ile bazı şeyler yapmış olabilir.
Büyük ve Küçük Aslan lar zaten eşkiyadır.
Ancak, mill teşkilâtın aleyhinde bir görüşe sahip olduğu şüphesiz olan ve Yahya hakkında herkesten çok şikâyetçi olması gereken Gebze kaymakamına bu konuda yazdığım yazılara almış olduğum 1.12.1919 tarih ve 17 sayılı cevabın sureti aşağıda olduğu gibi verilmiştir.
Bendeniz, bu telgraftaki bilgilere kısmen olsun inanmak zorunda kaldım ve aynı inançla bu yazıları İstanbul a, bizzat Şevket Bey e de gösterdim.
Bendenizin bilemediği bazı sebeplerle, İstanbul ca hakkında bir muamele yapılmasına gerek duyulduğu takdirde, elbette bir şey denemeyeceği arz olunur.
Suret İlgi 30.11.1919 tarih ve 53 sayılı yüksek emirleri.
Kartal Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Başkanı Binbaşı Necati Bey in, adam öldürme ve bucak müdürünü dövme ile ilgili ihbarları, şahıs ve zaman belirtilmediği için gerçek olarak kabul edilemez.
Çünkü, dövüldüğü bildirilen bucak müdürü Burhaneddin Bey, Yahya Kaptan tarafından dövülmediğini ve tecavüze uğramadığını yazılı olarak bildirdiği gibi, hu konuda bendenizin makamına herhangi bir şikâyette de bulunmamıştır.
Adam öldürme konusuna gelince, Yahya Kaptan hakkında hük mete ve adliyeye hiçbir yerden böyle bir cinayetle ilgili müracaat ve şikâyet olmadığı gibi, aleyhinde, yakalanması için bir tebligat bile yoktur.
Eğer bununla, Darıca Rumlarından iki Rum un öldürülmesi ve Kartal ın Paşa köyünden Stelianos Çorbacı nın dağa kaldırılarak fidye istenmesi kastediliyorsa, bu cinayetlerin Küçük Aslan çetesi tarafından işlendiği kanaati yaygın ve doğrudur.
Bu çete Yahya Kaptan a öteden beri düşman olduğundan ve esasen Yüzbaşı Nail Efendi tarafından kanat gerilip korunurken, sayısı on sekiz kişiye ulaşan bu çetenin, şimdi Binbaşı Necati Bey in emrine verildiği ve hattâ kendilerine ellişer lira maaş bağlanmakta olduğu haber alınmıştır.
Bu çetenin köyleri soymaktan geri durmadığı bilinmektedir.
Binbaşı Necati Bey in, Yüzbaşı Nail Bey in eski okul arkadaşı olduğu, kendisiyle bir buçuk ay önce Aydınlı köyünde, Küçük Aslan çetesi üyelerinden Ali Kaptan ın dağa kaldırdığı Çorbacı dan alınan parayla yaptığı meşhur düğününde görüştüğü bilinmektedir.
Daha sonra Binbaşı Necati Bey , birçok defa Yüzbaşı Nail Bey in evine gelerek misafir olmuştur.
Her ikisi de aynı düşüncede oldukları için, Yüzbaşı Nail Bey öteden beri Yahya Kaptan ın aleyhindedir.
Yahya Kaptan teşkilatı kurduğu sırada, yüzbaşı Nail Bey, onu bulunduğum kazanın sınırları dışına çıkarmaya ve uzaklaştırmaya çalıştığı gibi, Küçük Aslan çetesi tarafından işlendiği söylenen ve doğruluğuna şüphe olmayan yukarıdaki iki cinayet olayının, Kuva yı Milliye yi kirletmek ve Yahya Bey i lekelemek düşünce ve maksadını taşıdığı hissedilmiştir.
Oysa, bu cinayetler, Aslan çetesinin faaliyet ve hareket alanı içinde işlenmiştir.
Hattâ, Yüzbaşı Nail Bey in, kovuşturma yapmak üzere gönderilecek olan İstanbul Muhafiz Alayı na mensup Süvari Müfrezesi Komutanı Hakkı Bey i, artık gelmesine lüzum kalmadığı gerekçesi ile, haberleşme sırasında İstanbul a naklettirip işi takipsiz bıraktırmış olduğu da bir gerçektir.
Eğer sözü edilen adam öldürme olayı bundan başka bir olay ise, durumun açıklığa kavuşması için, şahıs ve zaman belirtilerek bildirilmesi gerekir.
Darıca Rum bekçilerinin öldürüldüğü gün, cinayetin, çarşıda serbest gezen Küçük Aslan çetesi tarafından, işlendiği haberinin yayılması üzerine, Yüzbaşı Nail Bey, korkusundan başka bir yere naklini istemiş ve kesinlikle burada oturmayacağını söylemiştir.
Ancak, alay ve tabur komutanları ile Binbaşı Necati Bey buraya gelerek ve Yahya Kaptan hakkında bir işlem yapılması için temsilci Sırrı Bey e yazı yazdıracaklarına söz ve güvence vererek, Nail Bey in burada kalmasını istemişlerdir.
Bunun üzerine yüzbaşı, 25 Kasım 1919 salı günü, gidip gelen Necati Bey i aldatarak ona gerçeğe aykırı 168
suçlamalar yaptırdığı gibi, bir yandan telefonla Yahya Kaptan ı merkeze davet ettirirken bir yandan da Küçük Aslan çetesini kendi evinde hazır bulundurarak yakalamayı tasarlamıştır.
Arıcak, her nedense, bu işi gerçekleştirmeye cesaret edemeyerek teşebbüsünden vazgeçtiği için, Necati Bey de Kartal a dönmek zorunda kalmıştır.
İşte bundan dolayıdır ki, Yüzbaşı Nail Bey, gerek Necati Bey ve gerek kendine âlet ettiği Küçük Aslan çetesi vasıtasıyla, Yahya Kaptan aleyhinde suçlama ve tertiplere başvurmaktan bir an geri kalmamaktadır.
Yahya Kaptan, kendisine karşı çıkan ve düşman olan Küçük Aslan çetesi gibi köyleri yağmalamaya ve Hristiyanları öldürüp yok etmeye izin vermemiştir.
Kendi emrinde bulunan Büyük Aslan Bey çetesi tarafından bazı uygunsuzluklar yapıldığında, derhal bunları önleme ve cezalandırma yoluna giderek, mill bir gaye olan vatanın istiklâli ve kurtuluşu için disiplin ve güvenliğin korunmasına hizmet etmektedir.
Daha önce de Büyük Aslan Bey çetesinin aman dilemesine ve sığınmasına yardımda bulunarak, hükümetçe affedilmesini sağlamak suretiyle yaptığı hizmetler takdire değer.
Aleyhindeki suçlamaların, yüzbaşının şahsıl emellerine boyun eğmemiş olmasından, Küçük Aslan çetesi tarafından işlenip Yahya Kaptan ın üstüne yıkılmak istenen cinayet olaylarının eksik olmamasından ve bunlâra cür et edenlerin korunması dolayısıyla teessüf ederek yüzbaşıya şiddetli uyarılarda bulunmasından ileri geldiği arz olunur.
Gebze Kaymakamı Nurettin 1 inci Tümen ve Bolu Bülgesi Komutanı Rüştü Efendiler, bu bilgilerin alınmasından önce şöyle bir haber verdiler Tavşancıl da Yahya Kaptan ın etrafı sarıldı.
Bunu yapan İstanbul dan gelen bir asker birliktir.
Bu haber üzerine, İzmit teki Tümen Komutanlığı ndan, 7 Aralık 1920 tarihli şifre ile, makine başında durumu sorduk.
Eğer bu haber doğru ise, İstanbul dan geldiği bildirilen birlik komutanına, Yahya Kaptan ın bizim adamımız olduğunu, eğer bir kusur ve kabahati varsa, tarafımızdan gereğinin yapılmasının tabi bulunduğunu, Yahya Kaptan ın sarılmasına ve tutuklanmasına hiçbir şekilde razı olmadığımızı bildiriniz dedik.
Efendiler, 7 Ocak 1920 de yazılıp, 8 Ocak ta aldığımız iki telgraf vardır.
Bunlardan biri İzmit ten, 1 inci Tümen Komutanı Vekili imzasıyla Fevzi Bey dendir.
Şunlar yazılıdır Bu gece iki bin kişilik bir kuvvet Tavşancıl a çıkarak Kuva yı Milliye Komutanı Yahya Bey i çevirmişlerdir.
Yapılacak işlemin bildirilnıesi arz olunur.
Diğer telgraf, Düzce de bulunan asıl Tümen Komutanı ndan geliyordu.
Rüştü Bey, merkezde bulunan vekilinden aldığı aynı bilgileri veriyordu.
Tümen Komutan Vekili Fevzi Bey in, 7 Ocak 1920 tarihli açıklama bekleyen telgrafımıza verdiği 7 8 Ocak 1920 tarihli cevabında, Yahya Kaptan ın daha ele geçmediği, Kuva yı Milliye ile gelen müfreze arasında bir çatışma ihtimalinin bulunduğu ve gelen müfreze komutanına emrimizi bildireceği haber veriliyordu .
Efendiler, o tarihte milletvekili olarak İstanbul da bulunan yaverim Cevat Bey den,10 Ocak 1920 tarihinde şöyle bir telgraf geldi Harbiye, 10.01.1920 20 nci Kolordu Komutanlığı na Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne 6.1.1920 gecesi sabaha karşı Genel Jandarma Komutan Yardımcısı Hilmi Bey ve Üsküdar Jandarma Komutanı Nazmi Bey komutasında dört subay, elli jandarma ve Yüzbaşı Nahit Efendi 169
komutasında, İstanbul Muhafız Alayı ndan doksan er, Bandırma vapurunun ışıkları söndürülerek Hereke ye götürülmüş ve sabahleyin erkenden Hereke ye çıkan müfreze derhal Tavşancıl ı kuşatmış ve birçok ev basılmıştır.
Gelen Hey et, köy ihtiyar hey etini toplayarak, vatan haini olan Yahya yı teslim etmez veya nerede olduğunu s öylemezlerse, Tavşancıl ı insanlarıyla birlikte yakacaklarını bildirirler.
İhtiyar hey eti, Yahya Kaptan ın iki günden beri köylerinde olmadığını ve nerede bulunduğunu bilmediklerini ısrarla söyledi.
Yahya, sağ olarak ele geçemeyecektir.
Fakat Yahya nın yok edilmesinden sonra Marmara Bölgesine sahip ve hâkim olan ve her gün İngilizler ve Fransızlar tarafından silâhlandırılan Rumların ve İstanbul daki rezillerin pek büyük bir başarıya ulaşacakları bellidir.
Kuva yı Milliye adını taşımakta olan Yahya nın ortadan kaldırılması, İzmit, Adapazarı ve İstanbul dolaylarında, düşmanlarımız hesabına birçok fesat çetelerinin de doğmasına yol açacaktır.
Bundan dolayı, Cemal Paşa Hazretleri nin işe el koymasıyla, Yahya nın da ad değiştirerek daha önce arz ettiğim şekilde serbest bırakılmasının sağlanması için gerekenlere emir buyurulması istirham olunur Cevat .
Harbiye Nâzırı Cemal Bu telgrafın, Harbiye şifresiyle ve Cemal Paşa imzasıyla kapatılmış olmasına rağmen, içinde Cemal Paşa nın işe el koymasıyla Yahya nın kurtarılması çaresinin bulunması cümlesi dikkat çekicidir.
Demek ki, Cemal Paşa, Cevat Bey in telgrafını , okumaya gerek duymadan, kendi şifresi ve imzası ile çekilmesine müsaade etmiştir.
Çünkü, bir defa Yahya yı takip ettiren Cemal Paşa dır.
Bundan başka serbest bırakılması için kendi yardımlarının kendisi tarafından emrolunmasını, kendi bilgisi dahilinde elbette yazdırmazlardı.
İzmit ten Tümen Komutanı Vekili nden gelen 9 ve 10 Aralık 1920 tarihli iki telgrafla, duyulduğuna göre iki çarpışmadan sonra, Yahya Kaptan ın ölü olarak ele geçirildiği bildirildi.
11 Ocak 1920 de, Tümen Komutan Vekili nden, İstanbul dan gelen müfreze komutanına, benim adıma tebligatta bulunup bulunmadığını sordum.
Üç gün sonra 14 Ocak 1920 tarihli raporunda Tümen Komutanı Vekili şu bilgiyi verdi Bizzat yaptığım soruşturmadan... çarpışma olmadığı ve yalnız, Yahya Kapta n ın teslim olduktan sonra, köy dışında kesici bir âletle öldürüldüğü anlaşılmıştır.
Kafatasının olmaması bunu doğrulamaktadır .
Efendiler, bu uğursuz haber üzerine, İstanbul daki teşkilâtımıza, 20 Ocak 1920 tarihinde, Albay Şevket Bey vasıtasıyla şu telgrafı yazdık Yahya Kaptan ın öldürülmesinin sebepleri ile, teslim olduktan sonra kasten şehit edildiği anlaşıldığından, öldürülmesinde kimlerin elinin ve etkisinin bulunduğunun, İstanbul dan müracaat eden pek çok fedakâr arkadaşa açıklama yapılmak üzere acele bildirilmesi rica olunur, efendim, Hey eti Temsiliye adına Mustafa Kemal Eski bir yazımıza karşılık olmak üzere, İstanbul dan 20 Ocak 1920 de yazılıp bir gün sonra elimize geçen telgraf da şuydu Beşiktaş, 20.1.1920 Ankara da 20 nci Kolordu Komutanlığı na Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Özel İlgi 17.1.1920.
170
1 Olay yerinde bulunan güvenilir bir zatın ifadesine göre, Yahya Kaptan yakalanıp köy dışında bulunan karakola götürülürken, çevreden on kadar eşkıyanın karakol üzerine ateş etmesi üzerine, kaçmaya çalışmış ve bu sırada öldürülmüştür.
Bununla birlikte, iyi bir soruşturma yapılması için hük mete başvuruldu.
2 Yahya Kaptan ın Kuva yı Milliye adına pek çok kötülükler yaptığı söylentisi ağızdan ağıza yayıldığı gibi, özel ve resm yoldan yapılan soruşturma da bunu doğruladığı için, hük met kovuşturmaya karar vermişti.
Ancak Hey etimizce kendisinin geçici bir süre için gizlenerek Kuva yı Milliye işlerine karışmaması ve kötülüğe cür et etmemesi, yanında bulunan kaçak er ve jandarmaları geri göndermesi şartıyla kovuşturma yapılmaması istenmiş ve ilgililer katında teşebbüslerde bulunulduğu gibi, Gebze ye özel olarak bir memur da gönderilmişti.
Bu sırada hük met, birdenbire gizlice asker göndermiş yalnız Yahya Kaptan ı ele geçirmek istediğini ilân etmiş ve arz edilen durum meydana gelmiştir, efendim.
Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Şevket Efendiler, Köy dışındaki karakola götürülürken çevreden ateş edilmiş ?
.
Kaçmaya çalışmış, bu sırada öldürülmüş ?
.
Bu sözlerin, bu gibi suikastlerde bir formül gibi kullanıldığını anlamamak için, çok safdil olmak lâzımdır.
Yahya Kaptan ı ortadan kaldırmak için, birlikte çalıştıkları ve karar verdikleri hük metin, gizlice, birdenbire bir oldubittiye getirivermiş olduğu yolundaki sözler de dikkate değer.
İstanbul da, jandarmadan, İstanbul Muhafız Alayı ndan subay ve asker görevlendiriliyor... İstanbul da duruma hâkim olduklarını iddia eden teşkilât başkanlarımız bunu öğrenemiyorlar.
Kara Vasıf Bey in bu telgrafına verdiğimiz cevapta şu hususu sorduk Şifre Ankara, 22.1.1920 İstanbul da Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Şevket Bey e, Yahya Kaptan ın öldürülmesi olayını cidd olarak takip eden ve özellikle İstanbul da hesabını isteyen pek çok kimse vardır.
Gerçeğin anlaşılabilmesi için, yaygın söylenti derecesine vardığı bildirilen kötülüklerin nelerden ibaret olduğunun bildirilmesi rica olunur.
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal Efendiler, bu açıklama isteğimize gelen cevabı da, sabrınıza sığınarak olduğu gibi, bilginize sunacağım Beşiktaş, 24.1.1920 Ankara da 20 nci Kolordu Komutanlığı na Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Özel İlgi 20.1.1920 1 Yahya Kaptan ın teslim olduktan sonra öldürüldüğünü işittik.
Soruşturma yapıyoruz.
Sonucu arz edeceğiz.
171
2 Öldürülmesinin sebebi hiç kimseyi dinlememesi, Kuva yı Milliye adına açıktan açığa zulüm ve eşkıyalık yapması, eşkiyayı öteden beri gizlemesi veya gösterilen yere gitmesi için verilen emirleri dinlememesi üzerine hük metin, kendisine köylerden ve çevreden müracaat edenlerin ısrarına dayanamayarak, kendiliğinden ve hattâ hey etimizin haberi olmadan teşebbüse geçmesidir, efendim.
Vasıf .
Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Albay Şevket Saygıdeğer Efendiler, telgrafın ikinci maddesindeki, Yahya Kaptan nın hiç kimseyi dinlememesinin, öldürülmesine sebep olarak gösterilmesi asla doğru olamaz.
Merhum şehit, beni dinliyordu, benden emir alıyordu.
Verdiğim emre göre hareket ediyordu.
Başka bir makama veya şahıslara bağlı olduğunu, onlardan emir alması gerektiğini kendisine emretmemiştim.
Bu sebeple, İstanbul dan her önüne gelenden, Dahiliye Nâzırı ndan, Jandarma Komutanı hâin Kemal Paşa dan verilen emirleri dinlememesi zaten bizim istediğimiz şeydi.
Kuvayı Milliye adına eşkıyalık ve zulüm yapanın da kendisi olmayıp, Küçük Aslan çetesi gibi, haince bir maksatla kuruldukları belgelere dayanılarak anlaşılmış bulunan çeteler idi. Yahya nın bunlann eşkıyalıklarını önlemeye çalıştığı da, sözlerine güvenilmesi gereken kimselerin soruşturmalarıyla kesinleşmiş bir durumdur.
Gebze Müdafaa i Hukuk Hey eti Başkanı ile Gebze kaymakamı Fevzi Bey in ortak imzalarıyla, bu üzücü olayın meydana gelişinden önce, makine başında yapılmış bir müracaatı da belirtmeden geçemeyeceğim Gebze Kuva yı Milliye Komutanı Yahya Bey hakkında bazı kimselerin yaptıkları iftiralar üzerine, en sonunda salı gecesi İstanbul dan komutanlar ve yüksek rütbeli subaylar komutasında gelen iki bin kişilik kadar bir kuvvetle, kendisinin Tavşancıl da kuşatıldığı ve kuşatmanın hâlâ devam etmekte olduğu şimdi halktan aldığım bilgilerden anlaşılmıştır.
Böyle vatanı için çalışan bir kimseye karşı yapılan bu işlemin pek haksız olduğu yüksek komutanlığınızca bilinmektedir.
Yahya Bey in kurtarılması için ne gibi bir muamele yapılacağının emir buyurulmasını makine başında bekliyoruz.
Kaymakam Müdafaa i Hukuk Hey eti Başkanı Fevzi Hacı Ali Efendiler, o tarihlerde, İzmit bölgesinde Kuva yı Milliye teşkilâtı ile uğraşan Milletvekili Sırrı Bey in de bu konuda verdiği bilgileri olduğu gibi sunmama müsaadenizi rica ederim İzmit, 11.1.1920 20 nci Kolordu Komutanlığı na 1 Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne özel Haberleşmesi dört gün önce yapılmış olan Yahya Kaptan konusu, nihayet, haber almış olacağınız üzere, kendisinin şehit edilmesiyle sonuçlandı.
2 Yahya Kaptan ın, İstanbul girişinde teşkilâtlanmış bir durumda bulunması, herhalde Kuva yı Milliye ye karşı cephe almış bulunan kimselere yıldırdığından, kendisinin ortadan kaldırılmasının plânlandığına şüphe yoktur.
3 Yahya Kaptan ın bu maksatla öldürülmüş olması, olayı sınırlı kalma niteliğinden çıkarmakta ve Hey et i Temsiliye ce üzerinde düşünülmesini gerekli kılmaktadır.
4 İzmit sancağı, eşkiya yüzünden tedirgin iken, yerinden kımıldamayan ve komutası altındaki hiçbir birliğe emir vermeyen, yanındaki hapishaneden on beş yirmi kişinin birden kaçmasını basit günlük olaylardan sayan Alay Komutanı Hikmet Bey, Yahya nın öldürülmesini önemli bir mesele 172
saymıştır.
Yanına aldığı jandarma kuvvetleri ile bizzat yola çıkmış ve sonunda Kuva yı Milliye ye ağır bir darbe vurmak suretiyle maksadına erişmiş bulunuyor.
Devamı var Milletvekili Sırrı .
1 inci Tümen Komutanı Vekili Fevzi 20 nci Kolordu Komutanlığı na 5 Gebze de kurulmuş bulunan Kuva yı Milliye nin başsız kalması, bunadan sonra oraları korku içinde bırakacaktır.
6 Buralarca bütün Kuva yı Milliye nin dayanağı olarak bilinen Yahya nın bu şekilde ortadan kaldırılmış olması, kamuoyunu haklı olarak karıştırmıştır.
7 Yahya nın öldürülmesi, hük metin Kuva yı Milliye ye karşı bundan sonra takınacağı saldırgan tavra delil sayılmaktadır.
8 Bu hareket üzerine, hiç şüphe yok ki, yabancılar tarafından da, Kuva yı Milliye nin hük metin gözünde değersiz ve yok edilebilir nitelikte görüldüğü yargısına varılacaktır.
Bu bakımdan gerekli tedbirler alınmalıdır.
Devamı var Milletvekili Sırrı .
1 inci Tümen Komutanı Vekili Fevzi 20 nci Kolordu Komutanlığı n 68 sayılı şifreye ektir.
Öncekilerin devamıdır 1 Durum karışıklıktan kurtarılmadığı ve Gebze kuvvetlerinin hemen güvenilir bir kimseye verilmesi tedbiri alınmadığı takdirde, Üsküdar sancağı da dahil olmak üzere, bütün İzmit sancağında, bir tek kişinin bile Kuva yı Milliye yi tutmasına imkân bulunamayacağı kesinlikle bilinmelidir.
2 Jandarma Alay Komutanı Hikmet Bey in vakit kaybetmeden yerinden alınması şarttır.
3 izmit sancağında Kuva yı Milliye nin varlık gösterebilmesi, ordu hizmetinde bulunan Kaymakam Revzi Bey in, jandarma komutanı olmasına bağlıdır.
Başka çare yoktur.
Bunu önemle bilginize sunuyorum Milletvekili Sırrı .
1 inci Tümen Komutanı Vekili Fevzi 20 nci Kolordu Komutanlığı na 79 sayılı şifreye ektir 1 Kuva yı Milliye ye Anadolu taraflarında değer verilmediği ve horlandığı yolundaki söylentiler, üzücü olay üzerine muhaliflere daha çok kuvvet kazandırmış olduğundan, kuvvet ve kudretin kayba uğramadığını gösterecek fiil bir tedbir alınması şarttır.
2 Ali Fuat Paşa Hazretleri nin buraya kadar teşriflerini gerekli görmekteyim.
3 İzmit sancağına önem verilmesini ve önem verildiğini gösterecek fiil tedbirlerin alınması gereğini tekrara mecbur oluyorum Milletvekili Sırrı .
1 inci Tümen Komutanı Vekili 173
Fevzi O tarihte İstanbul da bulunan Rauf Bey de şu mektubu gönderdi İstanbul, 19.2.1920 Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Yahya Kaptan ın teslim olduktan sonra öldürüldüğü buraca da anlaşılmıştır.
Muhafızlığa müracaat edilzniş, otopsi de yapılmıştır.
Hükümet kanun kovuşturmaya başlamıştır, efendim.
Saygılarımızı arz ederiz, Hüseyin Rauf VİCDANİ GÖREVLERİMDEN BİRİ Efendiler, Yahya Kaptan ın öldürüldüğüne şüphe kalmamıştı.
Bu gerçek bilindikten sonra, onu öldürmüş olan hük metin, kanuni kovuşturmaya başlamış olması, cinayeti işleyenlerin meydana çıkamayacağına delil değil miydi?
Fakat Efendiler zaman, her şeyin, her gerçeğin, tarih önünde samim olarak incelenmesine imkân hazırlar.
Saygıdeğer Efendiler hük meti ve İstanbul daki teşkilâtımızın başkanlarını böyle çirkin bir cinayetin işlenmesinde vasıta olmaya yönelten sebep ve etkenlerin incelenmesinin, gerçekten ibret verici sonuçlar getireceğine inandığım içindir ki, ilk bakışta önemsiz gibi görülebilecek bir olayı delillere ve belgelere dayandırarak açıkladım.
Bu açıklamamla, milletin gözünde, gerçeği açıkça ortaya koyabilecek bir ortamın doğmasına yardım edebildiysem, vicdan görevlerimden birini yapmış olduğuma inanacak ve gönül huzuru duyacağım.
Efendiler, bu olayı incelerken iki noktayı gözönünde bulundurmak yararlı olur.
O noktalarda Birincisi Sait Molla nın üyesi bulunduğu gizli örgüt ve Gebze, Kartal bölgelerinde bu örgüte bağlı şahs çetelerin oynadığı rol ile, bu rolü bizim adamlarımıza yüklemekte ve vatansever geçinen kimseleri aldatıp kandırmada gösterilen ustalık ve başarı.
İkincisi İstanbul teşkilâtımızın başkanlarıdır ki, bunlar, bizim yani Hey et i Temsiliye nin emrinde ve onun verdiği direktif ve bilgilere göre hareketle yükümlü bulunuyorlardı.
Bunların, bu yükümlülüğü ancak samim olarak yerine getirdikleri takdirde, asıl hedefe doğru yarılmadan yürümenin mümkün olabileceğini de kabul etmeleri gerekirdi.
Oysa, bu kimseler, kendi akıl ve tedbirlerini, Hey et i Temsiliye nin uyarılarına rağmen yüksek görmekten geri durmamışlar ve hareket serbestliklerine engel olunmasını bir haysiyet meselesi yaparak sinirlenmişler ve bu sakat duygunun etkisiyle, aldatılmaya kadar varmışlardır.
Şimdi Efendiler, vicdan ve şefkat sahibi olanların yüreklerini ger çekten kan ağlatan bir telgrafı daha merhametli gözlerinizin önüne se rerek bu konu ile ilgili açıklamalarıma son vereceğim İstanbul,14.1.1920 Ankara da Kuva yı Milliye Başkanı Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Eşim Yahya Kaptan , sırf yüksek şahsiyetinizle olan ilgisi dolayısıyla ve kanun karşısında suçlu olmaksızın teslim olduğu halde, Gebze Jandarma Yüzbaşısı Nail ve Üsteğmen Abdurrahman Efendi ler tarafından alçakçasına şehit edildi.
Bütün Tavşancıl halkı olayın tanığıdır.
Hakkın yerini 174
bulması için Adliye ve Dahiliye Nezaretlerine başvuruldu.
İki tane yetimle perişan bir durumdayız, Bu konuda yüksek teşebbüs ve yardımlarınızı bekliyoruz, emir sizindir.
Karagümrük te Keçeciler de Karabaş Mahallesinde 19 numarada Yahya Kaptan eşi Şevket Hanım Şimdi Efendiler, vicdan ve şefkat sahibi olanların yüreklerini gerçekten kan ağlatan bir telgrafı daha merhametli gözlerinizin önüne sererek bu konu ile ilgili açıklamalarıma son vereceğim 1919 SONBAHARINDA KARŞILAŞTIĞIMIZ DİĞER BAZI OLAYLAR Efendiler, Yahya Kaptan meselesine 20 Kasım 1919 tarihindeki olaylar dvlayısıyla dokunduk.
Zaman ve mesafe bakımından birçok atlamalar yaparak bu olayı çeşitli yönleri ile açıklamak ve tamamlamak zorunda kaldık.
Şimdi müsaade buyurursanız, tekrar bıraktığımız tarihe dönerek, olayları izleyelim Ankara Eskişehir demiryolunun işletilmesine İtilâf Devletleri nce engel olunmuştu.
Bu yolun işletilmesi için, İtilâf Devletleri temsilcilerinin, şiddetle protesto edilmesi, 21 Ekim 1919 da Ankara Merkez Hey eti ne bildirildi.
Adana teşkilâtı kurucularının, Niğde ye veya Kayseri ye gelerek ve bizimle temas kurarak çalışmalarına devam etmeleri sağlandı.
Aydın cephesinde durum günden güne tehlikeli ve cidd bir hal almakta olduğundan, Salih Paşa ile Amasya da kararlaştırdığımız üzere, Donanma Cemiyeti nin dört yüz bin lirasının bu cephenin ihtiyaçlarına ayrılmasını Harbiye Nâzırı na yazdık.
Bu cephedeki mücahitlere silâh, cephane verilmesini ve cephenin makineli tüfek ve topçu birlikleriyle desteklenmesini, Konya daki 12 inci Kolordu Komutanı ndan rica ettik.
Efendiler, Fransızlar, Bandırma Soma demiryolunu denetlemek bahanesiyle, Bandırma ya bir müfreze çıkarmışlardı.
Bunların, güvenlik durumu mükemmel olan Bandırma ya asker gönderme haklarının olmadığı açıktı.
Bu noktaya, 24 Kasım 1919 da 14 üncü Kolordu ve 56 ncı Tümen Komutanları nın dikkatlerini çektik.
Yabancı subaylar, Aydın cephesinde dolaşarak propaganda yapıyorlar ve durumu anlıyorlardı.
Bu gibi subayların cephede birliklerle temas etmelerine kesinlikle izin verilmemesi, resm müracaatlarını hük mete yapmaları, eğer Kuva yı Milliye ye bir söyleyecekleri olursa, merkez hey etimiz vasıtasıyla bize başvurmaları gerektiğinin kendilerine duyurulması, propaganda yapanları olursa, korumalı olarak bölgeden çıkarılmaları ve kesin bir mecburiyet doğarsa, cephede görülecek İtilâf askerlerine karşı da silâh kullanılması cepheye bildirildi.
Efendiler, biz İzmir halkının da doğrudan doğruya seçimlere katılmasını sağlamak istiyorduk.
Bunun için, maksadımızı çeşitli yollarla duyuruyorduk.
Ne var ki, Yunanlılar tabiatiyle engelliyorlardı.
29 Kasım 1919 tarihinde, bu durumu İtilâf Devletleri temsilcileri ve tarafsız elçilikler katında protesto ettik ve bunu, İzmir Telgraf ve Posta Baş müdürü bulunan Ethem Bey e yazarak, İzmir halkına da duyurmak istedik.
Efendiler, belki de birçoklarınızın hatırındadır.
İşgal yıllarında, Adana da, Ferda adında, Kuva yı Milliye aleyhinde yabancı bir gazete yayınlanıyordu.
Bu gazete, sırf Anadolu daki kamuoyunu yanıltmak ve bulandırmak maksadıyla yazılmış sütunlar ve bizim aleyhimizde uydurulmuş saçmalıklarla doluydu.
Şüphesiz bu gazetenin Anadolu içine sokulmasına engel olduk.
175
Fakat, bu gazetenin memlekette okunmasını elbette yararlı bulan, Ali Rıza Paşa Kabinesi nin Dahiliye Nâzırı ve Cemal Paşa nın, defalarca temize çıkardığı Damat Şerif Paşa, Ferda gazetesi denilen bu zehirli paçavranın serbestçe dağıtılmasına engel olunmaması için emirler vermişti.
Bu sebeple, Şerif Paşa nın arkadaşı Cemal Paşa nın, 3 Aralık 1919 da dikkatini çekmeyi gerekli bulduk.
ANKARA YA GELİŞ Efendiler, Meclis i Meb usan ın İstanbul da toplanmasına engel olamamak zarureti üzerine, İstanbul da toplanacak Meclis te, vatanın bütünlüğünü, devlet ve milletin bağımsızlığını elde etmekten ibaret olan gayeyi korumak ve savunmak için anlaşmış, kesin kararlı bir grup oluşturmayı tek çare olarak düşündük.
Bunun sağlanması için, bildiğiniz gibi,18 Kasım 1919 tarihli talimat ve genelgede, milletvekillerinin belirli yerlerde grup grup toplanarak üzerinde görüşecekleri önemli noktalardan biri olmak üzere bu konuya yer vermiştik.
Aynı tarihte, düşündük ki, bu grubu oluşturabilmek için her sancaktan birer milletvekilini Eskişehir e davet edelim.
Eskişehir üzerinden trenle İstanbul a gidecek milletvekillerini de, davet edeceğimiz milletvekilleri ile birleştirelim ve kendimiz de Eskişehir e giderek, yapılacak genel bir toplantıda enine boyuna görüşmelerde bulunalım.
Bu arada, milletvekillerinin İstanbul daki güvenlikleri ile ilgili tedbirleri de söz konusu etmek istiyorduk.
Ancak, bundan sonra vereceğim bilgilerden anlaşılacağı üzere, bu toplantıyı Ankara da kalarak yapmayı tercih ettik.
Sivas ta bir ay kadar daha kaldıktan sonra, Ankara ya hareket ettik.
Ankara ya gelişimizi 27 Aralık 1919 tarihli şu açık tebliğ ile her yere duyurduk Sivas tan Kayseri yoluyla Ankara ya hareket eden Hey et i Temsiliye, bütün yol boyunca ve Ankara da, büyük milletimizin çok sıcak ve içten gelen vatanseverlik gösterileri arasında, bugün şehre geldi.
Milletimizin gösterdiği bu birlik ve kararlılık örneği, memleketimizin geleceğine güven konusundaki inançları sarsılmaz bir şekilde güçlendirici niteliktedir.
Şimdilik, Hey et i Temsiliye nin merkezi Ankara dadır.
Saygılarımızı sunarız, efendim.
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal 2 Ocak 1920 tarihinde, Cemiyet Merkez Hey etlerine, Hacıbektaş ta Çelebi Cemalettin Efendi ye Mutki de Hacı Musa Bey e ayrıca bir tebliğde bulunduk.
Bu tebliğimizin metni ve yazılış biçimi şöyleydi .
.
.
yolculuğumuz sırasındaki gözlem ve incelemelerimiz, bizlere, gerçek koruyucu olan Ulu Tanrı nın ilâh l tfuyla tecell eden mill birliğimizin dayanmış olduğu mill teşkilâtın, kökleşmiş, millet ve memleketin geleceğini kurtarmak için gerçekten güvenilir bir kuvvet ve kudret haline gelmiş olduğunu, şükürler olsun gösterdi.
Dış durum, bu milli birlik ve kararlılık sayesinde ve Erzurum Sivas Kongreleri esasları çerçevesinde, vatanın ve milletin çıkarlarına elverişli bir şekle girmiştir.
Kutsal birliğimize, kararlılık ve imanımıza dayanarak, meşru isteklerimizin elde edileceği güne kadar, büyük bir dirençle çalışılması ve bu bildirimizin genelge halinde köylülere varıncaya kadar bütün millete duyurulması rica olunur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Hey et i Temsiliye si adına 176
Mustafa Kemal KAZIM KARABEKİR PAŞA, HEYET İ TEMSİLİYE NİN ANKARA YA GİTMESİNE TARAFTAR DEĞİLDİ Efendiler, Hey et i Temsiliye nin merkezinin Ankara ya nakli düşüncesi oldukça eskiydi.
Bu düşünce ilk defa söz konusu olduğu sıralarda, Kâzım Karabekir Paşa dan gelmiş olan bir telgrafı burada olduğu gibi aktaracağım 3 üncü Kolordu Komutanlığı na Erzurum, 3.10.19l9 Hey et i Temsiliye ye Kuva yı Milliye yi temsil eden yüksek hey etin, değil Ankara ya, hatta Sivas ın batısma bile geçmemesi gör ş ndeyim.
Çünkü, Doğu illerinin Kuva yı Milliyesi demek olan bu hey etin bütün bütün uzaklaşması, dolayısıyla bu illerin teşkilâtsız kalmasına yol açacaktır.
Şimdiye kadar pek meşru ve mantıklı olarak yönetilmekte olan Mill Mücadele nin, öteden beri her zaman her teşebbüsümüzü kötü görmek ve göstermek isteyen düşmanlarımıza karşı da eskiden olduğu gibi bir yerden yönetilmesi için, Hey et i Temsiliye nin Sivas tan batıya geçmemesi görüşünde bulunduğunu arz ederim.
15 inci Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Böyle bir telgrafın asılsız olduğu yargısına varmak istedim.
Fakat, ne çare ki, şifre telgraf Erzurum dan Sivas taki 3 üncü Kolordu ya çekilmiştir.
Çözülen şifrenin altında Açıldı.
Fethi 4 5 Ekim ilgiliye yazı ve imzası olduğu halde 3 üncü Kolordu dan bize gönderilmiştir.
Efendiler, Kâzım Karabekir Paşa, davetimiz üzerine Sivas a geldikten ve bizimle görüşmelerde bulunduktan sonra, şüphesiz bu telgrafla daha önce bildirdiği düşünce ve görüşünün yerinde olmadığını anlamış olacaktır.
Ancak, bu düşünce ve görüşündeki isabetsizliği anlamak için, mutlaka yüz yüze gelip görüşmeye hiç de ihtiyaç olmayacağı açıkça bellidir.
Bu düşünce ve görüşün dayandırılmış olduğu sebeplere şöylece bir göz atmak bile, onların yanlışlığını anlamaya yeter sanırım.
Bir defa, Hey et i Temsiliye nin yalnız Doğu illerinin mill gücünü oluşturmadığı veya temsil etmediği ve belki bütün memleketin Anadolu ve Rumeli nin mill güçlerini temsil ettiği çoktan bilinmiş olmak gerekirdi.
Kaldı ki, bu nokta üzerinde, günlerce süren telgraf başı tartışmaları olmuştu.
Bir de, Hey et i Temsiliye nin Sivas tan Ankara ya taşınması, Doğu illerinde teşkilâtsızlık doğuracak bir sebep olamazdı.
Hey et i Temsiliye nin Doğu illerine Sivas tan telgrafla verdiği emirleri ve talimatı, aynı şekilde Ankara dan verebileceğine de şüphe yoktu.
Buna karşılık, Hey et i Temsiliye nin Doğu illerinden çok Batı illerine ve İstanbul a yakın bulunmasını gerektiren ve haklı gösteren mantıklı sebepler elbette çoktu.
Önce, Batı ve Güney Batı illerimizden doğrudandan doğruya düşman eline geçmiş olanlar vardı.
Bu illerimizi işgal eden düşman karşısında sağlam savunma cepheleri kurmak ve onların kuvvetlendirilmesini sağlamak gerekirdi.
Oysa, Doğu illerimizde böyle acıklı bir durum yoktu.
Kesin olarak yakın bir fiil tehlike de doğabileceğe benzemiyordu.
Uzak bir ihtimale göre, diyelim ki, doğudan Ermenilerin doğrudan doğruya bir saldırıya geçecekleri kabul olunsaydı bile, onun karşısında Kuva yı Milliye ile desteklenmesi kararlaştırılmış olan 15 inci Kolordu, kendilerinin komutası altında hazır bulunuyordu.
Ne var ki, İzmir cephelerinde çeşitli komuta yöntemleri, değişik nitelikte kuvvetler ve türlü türlü olumsuz kaynaklardan gelen değişik yapıda türlü zararlı etkiler vardı.
Adana nın işgaline karşı daha cephe kurulamamıştı.
GENEL DURUMU YÖNETME SORUMLULUĞUNU ÜZERİNE ALANLAR, EN ÖNEMLİ HEDEFE VE EN YAKIN TEHLİKEYE ELDEN GELDİĞİ KADAR YAKIN BULUNMALIDIRLAR 177
Bu bakımdan, uyulacak yol ve yöntem şudur ki, genel durumu yönetip yürütme sorumluluğunu üzerine alanlar, en önemli hedefe ve en yakın tehlikeye elden geldiği kadar yakın yerde bulunmalıdırlar.
Yeter ki, bu yakınlık genel durumu gözden kaybettirecek derecede olmasın!
Ankara bu şartları kendinde toplayan bir noktaydı.
Her halde cephelerle ilgileneceğiz diye Balıkesir e, Nazilli ye veyahut Afyonkarahisar a gitmiyorduk.
Fakat, cephelere ve İstanbul a demiryolu ile bağlı bulunan ve genel durumu yönetme bakımından Sivas tan hiçbir farkı olmayan Ankara ya gelecektik.
Meclis i Meb usan ın İstanbul da toplanması zarur görüldükten sonra ise, Ankara ya gelmenin ne kadar yerinde ve yararlı sayılmak lâzım geldiğini açıklamayı gereksiz bulurum.
Efendiler, Hey et i Temsiliye nin Ankara ya taşınmaması için sebepler ileri sürülürken, bu arada, hele öteden beri her zaman her teşebbüsümüzü kötü görmek ve göstermek isteyen düşmanlardan söz edilmiş olmasına hiçbir anlam veremedim.
Gerçekten, kendisinin dediği gibi, düşmanlar bizim hangi davranışımızı, hangi teşebbüsümüzü iyi görmüşlerdir veya görebilirler ki, ona göre hareket edelim !
Eğer bu düşünce ve görüşe yol açan İstanbul da, mill dâvâya inanan bir Ali Rıza Paşa Hük meti vardır.
Meclis i Meb usan da orada toplanarak millet ve memleketin mukadderatını denetlemeve başladıktan sonra, Hey et i Temsiliye nin batı cepheleriyle, Meclis i Meb usan ile ilgi ve ilişkisine ne lüzum kalır?
Bu takdirde, Hey et i Temsiliye nin yalnız Doğu illerinin teşkilâtı ile ilgilenmesi ve yetinmesi daha yerinde ve daha yararlı olmaz mı?
şeklindeki bir düşünce ve görüş idiyse, bir dereceye kadar üzerinde durulabilir.
Fakat, böyle olunca da, genel durumu, olayların iç yüzünü ve gerçek şartları görüş ve anlayış bakımından.
Hey et i Temsiliye ile Kâzım Karabekir Paşa arasında doldurulması imkansız bir hendek olduğunu kabul etmek gerekir.
Hey et i Temsiliye nin Ankara ya gelmesini düşmanlar kötü görecektir, noktasında daha çok durularak, belki ileri sürülmüş olan düşünce ve görüşün çıkış kaynağı daha iyi kavranabilirse de, bizim şimdilik buna ayıracak fazla zamanımız yoktur.
YENİ MİLLETVEKİLLERİ İLE ANKARA DA GÖRÜŞME TEŞEBBÜSÜ Efendiler, daha önce söylediğim gibi, bir iki günlük bir toplantı ve görüşme isteği ile, milletvekillerini davet için ilk yazdığımız telgrafta ki bu telgrafın örneğini basılmış olarak yazılı evrak halinde postayla la göndermiştik maksat açıklandıktan sonra Hey et i Temsiliye nin bulunacağı bir yerde toplanılacaktır toplantı tarihi, gönderilecek milletkillerinin adları ve adresleri belli olduktan sonra haberleşilerek kararlaştırılacatır.
Hey et i Temsiliye kısa bir süre sonra İstanbul a yakın bir yere gidecektir.
denmişti.
Ankara ya varışımızda, Ankara Eskişehir demiryolu işlemeye başlamış olduğundan, önceki tebliğimize 29 Aralık 1919 tarihinde yaptığımız bir ek ile, milletvekilleriyle görüşme yeri olarak Ankara yı gösterdik ve bunu bir genelge ile bildirdik.
Bu genelgenin bir maddesi de, öteki milletvekillerinden mümkün olduğu kadar çok kimsenin görüşmelere katılmasının fazlasıyla istenmekte olduğu yolundaydı.
Efendiler, sonucunun pek yararlı olacağını umduğumuz bu hayırlı ve vatanseverce teşebbüsün bile İstanbul Hük meti tarafından önüne çıkıldığını arz edersem, hayret etmezsiniz sanırım.
Müsaade buyurursanız, bu noktayı biraz açıklayayım Biz milletvekillerini Ankara ya davet ederken, birtakım kimseler de bu daveti geçersiz kılmak ve tasarlanan toplantıya engel olmak için karşı tedbir alıyor ve teşebbüste bulunuyorlarmış... Bazı milletvekillerinin çektikleri telgraflarla 178
durumu anladık.Nitekim, Burdur Milletvekili Hüseyin Baki imzalı ve 29 Aralık 1919 tarihli şöyle bir telgraf geldi İstanbul da toplanan milletvekilleri adına, Aydın milletvekili Hüseyin Kâzım imzasıyla Teftiş Kurulu Başkanlığı na gelen telgrafta, en sür atli vasıta ile İstanbul a gelmekliğimin pek gerekli olduğu duyurulmakta ve bu gün Dahiliye Nezareti nden gelen telgrafta da yola çıkmaklığım bildirilmektedir.
Daha önce, Hey et i Temsiliye adına, Mustafa Kemal Paşa Hazretleri tarafından verilen emir ve duyuru üzerine, bu konudaki görüşüm açıklanıp bilginize sunulduğu halde, şimdiye kadar bu konuda bir emir alınamadığından, zatıdevletlerinin emirlerini önemle beklemekteyim, efendim.
Akdağmadeni milletvekili Bahri imzalı ve aynı tarihli bir telgrafta da Aydın milletvekili Hüseyin Kâzım imzasıyla gelen telgrafta, milletvekillerinin en sür atli vasıta ile İstanbul a gelmeleri bildiriliyorsa da, Hey et i Temsiliye ye üye seçilen milletvekillerinin mi, yoksa bütün milletvekillerinin mi davet edildiği pek anlaşılamamıştır.
Hangi yolıı tutacağımın bildirilmesine l tfen müsaadeleri istirham olunur, emir sizindir.
Efendiler, biribiri ardınca buna benzer telgraflar geldi.
Bu telgraflardan anlaşılıyordu ki, milletvekili arkadaşlar, Hey et i Temsiliye ile İstanbul Hük meti ni ve İstanbul dan telgraf çekerek bütün milletvekillerini davet etme yetkisini kendinde görebilen kimseleri, ortak amaçta anlaşmış ve uyuşmuş sanıyorlardı.
Hük metin ve sözü geçen kimselerin olumsuz niyetlerini hatır ve hayallerine bile getiremiyorlardı.
Olsa olsa, bizimle İstanbul daki kimseler arasında, yeni kararlaştırılmış bir durum bulunduğunu veyahut arada di.izenleme bakımından bir yanlışlık olabileceğini sandıkları ve durumu öyle kabul ettikleri, bize gelen telgraflarındaki temiz yüreklilik ve içtenlikten anlaşılmaktaydı.
Bize başvuran milletvekillerine verdiğim cevap şuydu Hüseyin Kâzım Bey in bildirdikleri ile bizim hiçbir ilgimiz yoktur.
Adı geçenin, durumu iyice bilmediği anlaşılıy,or.
12 ve 27 Aralık 1919 tarihli telgraflarımız gereğince hareket edilmesini, milletiınizin ve vatanımızın çıkarlarına daha uygun olduğu için gereğinin tezelden yerine getirilmesini, Kâzım Bey in kendi başına göndermiş olduğu telgrafa gerekli cevabın verilmesini ve sonucun bildirilmesini rica eder, saygılarımızı sunarız efendim.
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal Bütün milletvekillerine de şu genelgeyi yazdık Ankara, 30.12.1919 Aydın milletvelili Hüseyin Kâzım Beyefendi nin sayın milletvekillerinden bazılarına, derhal İstanbul a hareket etmeleri ile ilgili telgraflar çektiği anlaşıldı.
Bu hareket, adı geçen kimsenin durumu iyice bilmediğini gösterdiğinden, kendisine bu durum anlatıldı ve .... gün ..... sayılı duyurularla ilgili bilgi verdirildi.
Bu bakımdan, Hey et i Temsiliye ce istirham olunduğu üzere, Hey et i Temsiliye üyesi olarak seçilmiş sayın milletvekilleriyle milletvekillerinden görüşmelere katılmak isteyen sayın üyelerin, Ocak ayının beşinden başlayarak Ankara ya teşrifleri bir daha rica olunur.
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal 30 Aralık 1919 tarihli bir şifre ile de İstanbul daki teşkilâtımıza Hüseyin Kâzım Bey in teşebbüsünden söz ettikten sonra, kendisinin bizim duyurumuzdan haberdar edilmesini ve görüşmelere katılmak istiyorlarsa, l tfen ve derhal Ankara ya teşrifleri gereğinin anlatılmasını bildirdik.
179
Efendiler, biz İstanbul daki teşkilâtımızdan haber beklerken, karşımıza biri çıktı.
Bunun kim olacağını kestirmekte güçlük çekmezsiniz sanırım.
Bildiğiniz gibi, bizim İstanbul da hem temsilcimiz hem de nâzır olan bir zat... Cemal Paşa... Evet, 1 Ocak 1920 tarihli şu telgraf, Harbiye Nâzırı Cemal Paşa imzasıyla geliyordu Ankara da 20 nci Kolordu Komutanlığı na Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne özel İstanbul da bulunan milletvekillerinden bir grubun, bize başvurarak verdikleri yazılı isteklerini, aşağıda olduğu gibi sunuyorum 1 Meclis i Meb usan ın bir an önce toplanması zarur dir.
Şu sırada bazı milletvekillerinin Ankara ya davet edilmeleri, Meclis in derhal açılmasına engel olacaktır.
2 Bu durumun ve yapılan davetin ortaya koyacağı kötü yorumlar arasında düşmanlarm en çok dikkatini çekecek olanı, yasama gücün n başka kuvvetlerin etkisi altında iş görmekte olduğu zannıdır.
Bu durum içeride ve dışarıda elbette büyük bir güvensizlik doğuracaktır.
3 Böyle bir durum ve tutum karşısında, Meclis in.
kendisinden beklenilen hizmetleri yerine getirebilmesi mümkün değildir.
4 Daha önce yapıldığı gibi, milletvekilleri ile temas ve ilişki kurmak üzere geniş yetkiler taşıyan bir şahsın, temsilci olarak İstanbul a gönderilmesi, maksadının gerçekleşmesi bakımından yeterlidir.
5 Ankara ya davet edilen milletvekillerinin gelişlerinin ertelenmesi ve orada toplananların da hemen İstanbul a hareketleri için yeniden acele bir duyuru yapılması beklenmektedir.
Harbiye Nâzırı Cemal Efendiler, bu davranış ve yazış tarzında bir içtenlik ve asalet görüyormusunuz?
Önce, bizim milletvekilleri ile toplantı yapma kararımız ve bununla ilgili duyurumuz, bundan bir buçuk ay öncesinden beri biliniyordu.
Eğer bu teşebbüsümüz memleket çıkarlarına gerçekten aykırı ve sakıncalı görülmüş idiyse, bizimle aynı mill gaye peşinde oldukları iddiasında olan efendilerin ve hük metin, bizim davet ettiğimiz milletvekillerine, İstanbul a çağırma telgrafları yazmadan önce, bizimle anlaşmaları, hiç olmazsa düşünce ve teşebbüslerinden bizi haberdar etmeleri gerekmez miydi?
Böyle yapmayıp da doğrudan doğruya İstanbul a gidişlerini çabuklaştırmak için, Teftiş Kurulu Başkanlıkları aracılığı ile, Şeyh Muhsin i Fan nin ve Dahiliye Nâzırı nın imzalarıyla, taşradaki milletvekillerini sıkıştırıp şaşırtmak ve bir oldu bitti yaratarak bizim teşebbüsümüzü başarısızlığa uğratmaya kalkışmak doğru muydu?
İkincisi, Efendiler, seçimlerin yenilenmesi işi aylarca ve aylarca yapılmayıp da belirli kanun süre çoktan geçirilmiş olduğu tarihlerde hiçde acele etmeyi akıllarına getirmeyen bu efendiler, bizim Erzurum dan Sıvas tan beri yapageldiğimiz sayısız teşebbüs ve çalışmalarımızın bir başarısı olarak seçimlerin yenilenmesi sağlandıktan ve herbirinin milletvekilliği ayrıca aracılık edilerek ve uğraşılarak elde edildikten sonra, nihayet üç beş gün gibi az bir gecikme böyle bir aceleciliği gerektirir miydi?
Hele bu gecikme, büyük bir gayenin gerçekleştirilmesi, özellikle İstanbul da toplanmak gafletini gösterenlerin kendi şahıslarının da dokunulmazlığı iIe ilgili tedbirlerin alınması yollarını görüşme maksadına dayandığına göre, bu efendileri bu kadar aceleye sürüklemeli miydi?
Hiçbir tedbir ve karar almadan, bir an önce, hakaret ve rezalete uğramakta acele etmek neden ileri geliyordu?
Üçüncüsü, Efendiler, tertemiz ve lekesiz arkadaşlarını aldatarak, İstanbul da kendilerinin içinde bulundukları tehlike ve hakaret çemberine çabucak sokmak isteyen bu efendiler, Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti nden değiller miydi?
Bu mill cemiyetin üyeIeri bulunmuyorlar mıydı?
Bir cemiyetin üyeleri, milletvekili oldukları halde bile, cemivetin önderleri ile görüşerek, 180
sonunda tespit edilecek program çercevesinde harekete mecbur değiller miydi?
Dünyanın her tarafında, bütün meden toplumlarda bu böyle değil midir?
Bir grubun, bir partinin liderleriyle görüşüp ilişki kurmasından, yasama gücünün başka kuwetlerin etkisi altında hareket etmiş olduğu zannını doğuracağı kuruntusuna neden düşülüyor ve bunun, düşmanların dikkatini çekeceğinden neden korkuluyordu?
Bu efendiler, seçimlerin yenilenmesini ve milletvekillerinin seçilmesini sağlamış olan teşkilâtın etkisi altında kalmış görülmeyi yüksek şeref ve onurlarına yakıştıramıyorlar mıydı?
Bu efendiler, milletvekillerinin memleket içinde güçlü bir mill teşkilâta bağlı olduklarını, o teşkilâtın tespit ettiği belirli gayelerden ayrılamayacaklarını ve her ihtimale karşı o teşkilâtın etkisi altında bulunduklarını açık bir vicdan ve açık bir alınla ilân etmenin, asıl bunun, içeride ve dışarıda en büyük güven ve saygı kazandırabileceğini takdir edemiyorlar mıydı?
Ve asıl böyle bir vicdan ve inanç gücüne sahip olarak, belirli mill gayeyi gerçekleştirme yolunda her tehlikeye göğüs germeye hazır bir tavır ve durum alınmadıkça, Meclis in kendisinden beklenen hizmetleri yerine getirebilmesine imkân olamayacağını anlamak, kâhinliğe mi, yoksa görüldüğü gibi saldırı ve hakarete miskince boyun eğmeye mi bağlıydı?
Bu efendiler, benim milletvekilleri ile şahsen görüşmemi istemiyorlar.
Yine, hük met ve bazı efendiler, benim İstanbul a da gitmemi uygun görmüyorlar.
Ancak, geniş yetkilerle bir delegenin gönderilmesini tavsiye ediyorlar.
Doğrusu bu noktadaki akıl ve kavrayışlarına diyecek yok!
Gönderdiğimiz temsilciler değil miydi ki, milletvekillerinin düşman pençesine düşmelerinde birinci derecede etkili olmuşlar ve en sonunda kendi şahıslarını bile korumanın tedbir ve çaresini bulmaktan âciz olduklarını ispat etmişlerdir.
Milletvekilerini kimseye sormadan İstanbul a çağırma konusunda, onları aldatmayı ve oldubittiye getirmeyi başaramayınca, bu defa, bizim tarafımızdan duyuru yapılmasını istemekte gösterilen nezaket pek ince değil midir, Efendiler?
Saygıdeğer Efendiler, bu sözünü ettiğim telgrafa cevap olarak şu kısa şifreyi yazdım 5.1.1924 Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretleri ne Önergeyi veren milletvekillerinin adlarının ve bu önergeyi kime hitaben verdiklerinin bildirilmesini bekliyoruz, efendim.
Hey et i Temsilıye adına Mustafa Kemal Harbiye Nezareti , 6.1.1920 Ankara da 20 nci Kolordu Kornutanlığı na İlgi 5 Ocak 1920 Mustafa Kemai Paşa Hazretlerine özel Milletvekillerinin adları şunlardır Hüseyin Kâzım, Tahsin, Celâlettin Arif, Hâmit... ve başkalarıdır.
Bana getirenler baştaki iki kişidir.
Harbiye Nâzırı Cemal Efendiler, sonradan bize verilen bilgilere göre, bana telgraf çeken kimseler, milletvekillerinden oluşmuş bir grup değildi.
Sadrazam, Siverek milletvekili olduğunu öğrendiği ve kendisinin şahsen tanıdığı Hakkı Bey adında bir zatı ve Hüseyin Kâzım Bey i yanına çağırarak, bana çekilmek üzere 181
kısa bir telgraf yazdırmış.
Bu telgrafı bazı kimselere elden imza ettirmişler.
Şifre olarak gönderilmek üzere, Hakkı ve Hüseyin Kâzım Bey ler Cemal Paşa ya götürmüşlerdir.
Demek ki, beş maddelik olan ve önerge adı verilen telgraf sonradan uydurulmuştur.
Zaten, önergeden söz edildiği halde, henüz bu önergenin sunulmuş olduğu makamın belli olmaması da bu işte bir dolap döndüğünü ve özel bir maksadın bulunduğunu göstermeye yeterdi.
Daha Meclis açılmış ve Meclis Başkanlığı göreve başlamış değildi.
Bununla birlikte, Cemal Paşa nın bu telgrafını aldıktan sonra, şu şifreli telgrafı yazdim Ankara, 9.1.1920 Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretleri ne Hüseyin Kâzım, Tahsin, Celâlettin Arif, Hâmit Beyefendilere özel Ankara ya gelmenin kötü yorumlara yol açacağını, Harbiye Nâzırı Paşa Hazretleri vasıtasıyla bildiren görüşlerinizi öğrendik.
Konu, vatan ve milletin varlığı ile ilgilidir.
Mill Meclis te mill teşkilâta dayalı kuvvetli bir grup kurulmaz ve Sıvas Genel Kongresi ile milletin bütün dünyaya ilân ettiği kararlar, Meclisin büyük çoğunluğu tarafından bir inanç ve ilke olarak benimsenmezse, mill hizmetimizin sağlayacağı başan boşa çıkar.
Memleket bir felâkete uğrayabilir.
Bundan dolayı, birtakım vatansız ve dinsizlerin propagandalarının bizim için uyulacak bir değeri olamaz.
Gaye, vatan ve milletin kurtuluşudur.
Bir iki gün için teşrifiniz ve karşılıklı görüşme ile bir ülkü birliğine varılması bizce pek önemlidir.
Buna göre tutulacak yolun seçilmesi, yüksek görüşünüze bağlıdır.
Saygılarımızı sunarız efendim.
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal BAYBURT TA BİR YALANCI PEYGAMBER Saygıdeğer Efendiler, İstanbul un dokunduğumuz ve açıklamasını yaptığımız bu can sıkıcı durumu ile uğraşırken, memleketin doğu ucunda da bir yalancı peygamberin yarattığı oldukça önemli ve kanlı bir olay geçiyordu.
Bununla ilgili olarak 15 inci Kolordu Komutanlığı ndan birçok raporlar geliyordu.
Bayburt a dört saat uzaklıkta Hart karyesi vardır.
Bu karyede oturan Eşref adında bir şeyh, şi lik telkinlerinde bulunuyormuş.
Bundan üzüntüye kapılan Bayburt müftüsü ve din adamları, şeyhi getirerek sorguya çekmek için kurdukları bir hey eti Hart a göndermişler ve mahall hük met adına şeyhi davet etmişler... Şeyh bu davete uymamış... Mahall hük met 5O kişilik bir birlik göndermiş.
Buna büsbütün öfkelenen şeyh, müritleriyle birlikte birliğe saldırmış silâhlarını ve cephanesini almış er ve subaylarını esir, bazılarını da şehit etmiş...
Bunun üzerine, çevredeki bazı birlikler Bayburt a gönderilmekle birlikte, işin kan dökülmeksizin barış yolu ile çözüme bağlanması tercih edilmiş... Şeyhe din adamları ve yüksek rütbeli subaylardan kurulu birkaç hey et gönderilmiş... Hük mete boyun eğmesi için öğütler verilmiş...
Böylece, boşu boşuna on altı gün kaybedilmiş.
En son giden Erzurum kadısı başkanlığındaki hey etin ricası da Şeyh Eşref üzerinde etkili olamamış.
Aksine, şeyh bunlara Hepiniz kâfirsiniz!
Kimseyi tanımam ve boyun eğmem.
Savaşacağım.
Allah bana, buyruğumu kullarıma duyurmakla görevlisin dedi yolunda bir ültimatom vermekle birlikte, bir yandan da köylere Sahib i Şeriat ve Mehd i Muntazar imzalarıyla birtakım bildiriler göndererek halkı kandırmış ve kendisine katılmalarını sağlayarak başkaldırmış...
Bunun üzerine, bizzat Bayburt a gelip 9 uncu Tümen in komutasını ele alan Yarbay Hâlit Bey, 25 Aralık 1919 günü, yeterince kuwetle Hart a hareket eder.
Şeyh başına topladığı âs lerle karşı koymaya karar verdiğinden, topçu ve piyade birliklerinin şeyhle çatışması ve çarpışması gerekir.
Bu sırada, şeyhin müritlerinden birtakımları da Hart a yardım etmek üzere, çevre köylerde toplanırlar.
Nihayet, Yarbay Hâlit Bey in doğrudan doğruya Bayburt tan bana gönderdiği 1 Ocak 1920 tarihli şifresinde bildirdiği gibi, Hart olayı, yalancı peygamberle oğullarının ve kendisine bağlı adamlarından bazılarının öldürülmesi ve Hart ın teslim alınmasıyla sonuçlanmıştır.
182
Halit Bey, bu şifresinde, milletvekilleri ile ilgili bazı bilgiler de verdiğinden, kendisine 1 2 Ocak 1920 tarihinde şu şifreli telgrafı yazdım Hart olayında siz kardeşimin elde ettiği başarıyı kutlar, milletvekillerinin Ankara ya gelmeleri yolundaki çalışmalarınıza teşekkür ederim.
Mustafa Kemal HARBİYE NAZIRI CEMAL PAŞA GENÇ KOMUTANLARI BAŞINDAN UZAKLAŞTIRMAK İSTİYOR Efendiler, Harbiye Nezareti ile Hey et i Temsiliye arasında bir türlü çözüme bağlanamamış bir konu vardı.
Nâzır Paşa, İstanbul da bulunan generalleri kolorduların ve albay rütbesindeki komutanları tümenlerin başına geçirmek istiyordu.
Öteki komutan ve subayları da Anadolu daki birliklere göndereceğinden söz ediyordu.
Bu isteği bir ilke olarak ileri sürmüş ve uygulamasını da Harbiye Nezareti eski Müsteşarı Ahmet Fevzi Paşa yı, Ankara da Ali Fuat Paşa nın yerine 20 nci Kolordu Komutanlığı na, Nurettin Paşa yı da Konya da Albay Fahrettin Bey in yerine l2 nci Kolordu Komutanlığı na atamak suretiyle bir oldubittiye getirmek istemişti.
Bu sisteme uyulup uygulandığı takdirde, Birinci Dünya Savaşı nda yetişmiş, kolordu ve tümen komutanlıklarına yükselmiş ne kadar genç general ve komutan varsa, şüphesiz bunların hepsi de bu görevlerden uzaklaştırılmış olacaklardı.
Çünkü, İstanbul da toplanmış bulunan eski general ve komutanlar, kıdem ve rütbe bakımından, büyük ordu birliklerinin başında bulunan genç komutanlardan önde geliyorlardı.
Biz asla bu prensipten yana olamazdık.Özellikle, içinde bulundumuz şartlar unutularak girişilen böyle sakat işlere, elbette olur diyemezdik.
Bundan dolayı, Cemal Paşa ya, her zaman görüşümüze ve atanan yeni kolordu komutanlarının gönderilmemeleri gereğini bildiriyorduk.
Fahrettin Paşa , kolordusunun başında bulunarak Aydın cephesine yardım ve destek sağlamaya çalışıyordu.
Ali Fuat Paşa , Ferit Paşa zamanında görevden alınmıştı.
Cemal Paşa, o haksız işlemi düzeltmek istememişti.
20 nci Kolordu ya, Ankara da bulunan 24 üncü Tümen Komutanı Yarbay Rahmetli Mahmut Bey, vekil olarak komuta ediyordu.
Ali Fuat Paşa hem Kuva yı Milliye Komutanlığını yapıyor hem de gerçekte kolordusuna hâkim bulunuyordu.
Biz, kolordu ve tümen birliklerinde komuta değişikliğini kabul etmemeye, özellikle mill gayenin emrine girmiş ve o yolda çalışmakta olan, şahsiyetleri bizce bilinen komutanları, böyle boş ve kimbilir nasıl özel bir maksat güttüğü de bilinmeyen bir prensibe feda etmemeye kesinlikle karar verdik.
Yalnız, İstanbul da bulunan genç ve fedakâr subaylarla doktorların bir an önce Anadolu ya, ordu birliklerine gönderilmelerini yararlı buluyor ve istiyorduk.
Cemal Paşa , Ankara ya geldiğimiz günlerde bu iş üzerinde daha ısrarlı durmaya ve acele etmeye başladı.
Konuyu haysiyet meselesi yaptı.
İstifa edeceğini bildirerek gözdağı vermeye başladı.
Makine başında cevap verilmesi için yaptığı ısrar üzerine, Harbiye Nâzırı na 29 Aralık 1919 tarihinde yazdığım şifreli telgrafta Ali Fuat Paşa nın komutanlıktan ayrılmasını, biz aslında hiçbir vakit devamlı olarak kabul etmedik.
Ahmet Fevzi Paşa nın komutanlığa asıl olarak atanması söz konusu olamaz, Barışın gerçekleşmesinden önce tasarlanan ve uygun bulunan esasların uygulanması çok büyük sakıncalar doğurur, Savaşta yararlık göstererek makam ve mevki kazanmış kimseleri ast durumuna düşürmek olmaz.
Bu zamansız teşebbüsler mill teşkilât için çalışmakta olan kimselerin iş başından ayrılmalarına ve böylece mill birliğin sarsılmasına yol açar.
183
Açıkta kalmış, yetenekli subaylar, kolordulara bağlı birliklere, kolordulann emrindeki bölge ve mevki komutanlıklarına ve askerlik şubelerine, bulundukları rütbelerle atanarak tatmin edilebilirler.
Küçük rütbeli subay ve doktorların ise bir an önce gönderilmesi gerekir.
12 nci Kolordu ya gelince, bu kolordu, savaşmakta olan Kuva yı Milliye ile işbirliği etmiş ve iki taraf arasında fiil ve karşılıklı bir güven doğmuştur.
Değişiklik kesinlikle doğru değildir.
Oradaki durumun da böyle bir şeye asla tahammülü yok yoktur dedim.
Efendiler, bu konu üzerinde Anadolu ve Rumeli de bulunan bütün komutanlarla yazışmalar yaparak dikkatlerini çekmiştim.
Ocak ayı başında, Ankara da bulunan Fuat Paşa ya olduğu gibi, Konya da bulunan Fahrettin Paşa ya da Nurettin Paşa atanacak olursa, komutayı bırakmayarak eskisi gibi mill ve vatan görevinize devam etmeniz gerekmektedir.
Bu bakımdan, bu konuda yapılacak tebligattan bizi zamanında haberdar ediniz emrini verdim.
HARBİYE NAZIRI CEMAL PAŞA, DEDİKLERİM YAPILMAZSA GÖREVDEN ÇEKİLİRİM VE MİLLET MECLİSİNİN AÇILMASI GERÇEKLEŞEMEYECEK BİR HAYAL OLUR, DİYOR Cemal Paşa , Ocak ayı başlarında, o tarihte Harbiye Nezareti başyaveri bulunan Salih Bey i 8 inci Kolordu Komutanı Salih Paşa dır, kendisinin iki mektubu, bu mektuplara ekli oiarak, İtilaf Devletleri olağanüstü temsilcilerinin 24 Aralık 1919 tarihli ortak bir notası ve bu notaya hükumetin verdiği cevap sureti ile birlikte Ankara ya gönderdi.
Cemal Paşa, bu mektuplarında da komuta değişikliği ve görevden alma düzenlemeleriyle ilgili prensibinden, komutanlığa atadığı Ahmet Fevzi ve Nurettin Paşa ların görevleri başına gitmelerini sağlama gereğinden söz ediyor ve özellikle Ordunun önemli komuta mevkilerinde, son Mill Mücadele ye açıkça katılmış olan kimselerin bizzat ve resmen bulunmaları, dışarıya ve özellikle yabancılara lara karşı, orduda siyasetin hâkim olduğu görünümünü verir ve bu da herhalde kötü etki yapar Nezaret doğrudan doğruya bu etkilerin fiil baskısı ile karşı karşıyadır diyordu.
Görevinden çekileceğini yine tekrarlıyor ve bu defa, bu durumda artık Millet Meclisi nin toplanmasının gerçekleşemeyecek bir hayal olacağını haber veriyordu .
Efendiler, bu konu ile ilgili olarak verdiğim cevapları şöylece özetleyebilirim Görüşlerimizde isabet bulunduğu yolundaki inancımızı tekrarlarız.
Ferit Paşa nın kötü yönetiminin mirası olan Aydın cephesinin ve bölgesinin ve oralardaki Kuva yı Milliye nin şimdiki ve gelecekteki durumunu, büyük bir ilgi ile dikkate alıyoruz.
Gelecek için ümit verici bir durumun yaratılmasını düşünüyoruz.
Ali Fuat Paşa nın devlet ve millet gözünde, her türlü eleştirinin dışında bulunduğu inancının korunması ana şarttır.
Mill Mücadele sırasında her ne şekilde olursa olsun ileri atılmış olanların, görevlerinden uzaklaştırılmaları ve durumlarının değiştirilmesi, fedakârlıklarının suç sayıldığı şeklinde yorumlanır.
Bu durum, bizim sonuna kadar değişmeyecek olan görüşümüze göre, asla uygun sayılamaz.
Hük metçe söz konusu olan siyas sakıncaları ortadan kaldırmak için yapılacak her şey yapılmıştır.
Ahmet Fevzi Paşa , bizimle işbirliği yapabilme kabiliyetine sahip değildir.
Ahmet Fevzi Paşa nın özel görevle gezip dolaşır ken, gittiği yerlerde söylediği mantıksız sözleri bildirmiştik.
Bunu kendisinden beklemem diye buyurmuştunuz.
Ahmet Fevzi Paşa nın arkadaşlara yazdığı özel bir şifreli telgrafta Ordu bugünkü anarşik durumunda kaldıkça memleket için felâket kaçınılmazdır diyor.
Bu zat, ordunun mill teşkilâtı desteklemesini anarşi olarak kabul ediyor.
Oysa, bilmek gerekir ki, ordu mill teşkilât kadrosunun dışında değil, belki onun ruhunu ve temelini oluşturmaktadır.
184
Ahmet Fevzi Paşa nın, Gönen de ilk iş olarak yaptığı marifet, Anzavur olayından dolayı bin güçlükle ele geçirilen haydutların serbest bırakılmasını istemek olmuştur.
Bizimle görüşmeden tayin ettiğiniz iki zatın kabul edilemeyeceği yolundaki zarur ve haklı düşünceleriınize karşı, ortaya bir haysiyet meselesi çıkarmayınız.
Bu, vatan ve millete bağlılıkla bağdaştırılamaz.
Görevden çekilirseniz, Meclis i Meb usan ın toplanmasının gerçekleşemeyecek bir hayal olacağı, yolundaki kaydınızdan, Sadrazam da dahil olduğu halde bütün kabinenin meşrutiyet idaresine karşı olduğu anlaşılmaktadır.
Pek önemli olan bu noktanın tam olarak açıklanması ve belirtilmesi rica olunur.
Belge 217 .
İTİLAF DEVLETLERİ FEVKALADE TEMSİLCİLERİNİ ALİ RIZA PAŞA KABİNESİ NE VERDİKLERİ ORTAK NOTA Efendiler, şimdi Başyaver Salih Bey aracılığı ile gönderildiğini bilginize sunduğum İtilâf Devletleri olağanüstü temsilcilerinin Ali Rıza Paşa Kabinesi ne verdikleri ortak notadan da biraz söz edeyim Fransa, Büyük Britanya ve İtalya olağanüstü komiserleri, Karadeniz Ordusu ve Başkomutanı Sir George Milne Sör Corç Miln ile Osmanlı Harbiye Nâzırı arasında geçen birtakım yazışmalara Osmanlı Hük meti nin dikkatini çektikten sonra, bu yazışmalardan açıkça anlaşılıyor ki, Harbiye Nâzırı Cemal Paşa, Karedeniz Ordusu Başkomutanı nın, Paris Konferansı kararlarına uyarak verdiği talimatı uygulayacak yerde, yüksek görevinin gerektirdiği sorumluluktan kaçınarak, birtakım kabulü imkânsız mazeretler ve sebepler ileri sürmüştür.
Olağanüstü komiserler, Harbiye Nâzırı nın takındığı tavrın yol açacağı tehlikeli sonuçlar üzerine Osmanlı Devleti nin dikkatini çekmekle birlikte, Karadeniz Ordusu Başkomutanı tarafından bildirilen Konferans kararlarının uygulanması için ne gibi tedbirler almayı düşündüğünü öğrenmek ister.
Olağanüstü komiserler, olayı öğrenen İtilâf Devletleri Yüksek Meclisi ni aydınlatmak üzere, Yüksek Meclis adına verilen emirlerin Harbiye Nâzırı tarafından yerine getirilmemiş olmasını, Osmanlı, Hük meti nin nasıl karşıladığını hemen bildirmesini ister diyorlar.
Efendiler, Osmanlı Hük meti, bu notaya verdiği cevapta İzmir in işgalinin nasıl başladığını karma komisyonun nasıl soruşturma yaptığını ve soruşturmaya kadar geçen zaman içinde, Yunan yırtıcılığı karşısında halkın nasıl can ve namusunu koruma kaygısına düştüğünü hük metle ordunun daima araştırma komisyonunun adalet ve insafına güvendiğini yalnız, akan kanları, hiç değilse şimdilik dindirmek için, Osmanlı Harbiye Nezareti nin,General Milne Cenapları na,23 Ağustos 1919 tarihli bir yazı ile teklifte bulunmuş olduğunu bildiriyor.
Bu teklifin, Yunan birlikleriyle Kuva yı Milliye arasına Osmanlı birliklerinin yerleştirilmesinden ibaret olduğunu ancak, bu teklifin kabul edilmediğini ifade ediyor.
Sonra İşgal bölgesinin Yunan birliklerinden başka, İtilâf birlikleri tarafından da işgali teklifiyle ilgili 20 ve 27 Ağustos 1919 tarihli iki yazıya ve bunların da karşılıksız kaldığına işaret olunuyor.
Bundan sonra da, General Milne Cenapları nın sınır tespitini gösterir yazılarının 3 Kasım 1919 , Harbiye Nezareti ne gönderildiği noktasına temas edilerek, Harbiye Nâzırı nın böyle bir yazının hükümlerini uygulamaya tek başına yetkili bulunmaması dolayısıyla, hükümete başvurduğundan ve hük metçe de durumun komiserlere bildirildiğinden söz ediliyor.
Daha sonra, geçici sınır çizgisine kadar Yunanlıların işgaline engel olan kuvvetin, halk kitlesinden ibaret olduğunu söylüyor.
Hükumetin ve ordunun halka sözünü geçirmekte güçsüz olduğunu belirterek, konuya adaletli bir çözüm yolu bulunmasını bir daha rica ettikten sonra gerek hük met ve gerek Harbiye Nezareti sanki Paris Konferansı kararlarını uygulamıyormuş gibi bir suçlamadan 185
vazgeçilerek, l tfedip kurtarmaya yardımcı olunması yolundaki yalvarmalara yüksek saygıları da eklenerek, cevap yazısına son veriliyor.
Saygıdeğer Efendiler, şimdi de Cemal Paşa nın mektuplarında dokunduğu noktalara işaret edeceğim Harbiye Nâzırı, bize İtilâf Devletleri komiserlerinin notasını okuturken bir taraftan da öteden beri yaptırmak veya bizi yapmaktan alıkoymak istediği noktaları tekrarlıyor ve pekiştiriyordu.
Cemal Paşa nın, bu defa isteklerini ileri sürer ve teklif ederken, bu notayı da okutarak bizim ruh halimiz ve manev gücümüz üzerinde etkili olmayı düşünmüş bulunduğuna ihtimal vermek bilmem doğru olur mu?
Cemal Paşa , İtilâf Devletleri nin siyas eğilimlerinden söz ettikten sonra, Hükümet, Wilson prensipleri çerçevesinde kabul edebilecekleri yeniliklere söz verir nitelikteki bir bildiriyi yakında yayınlayacaktır.
Dahiliye Nâzırı nı gücendirmemelidir çünkü ayrılır.
O takdirde hük met bunalımı olur.
Meclis açılınca Dahiliye ve Hariciye Nâzırları nın değiştirileceği kesindir.
Düşmanlar, Meclis i açtırmamak istiyorlar.
Hattâ Muhipler Cemiyeti nin, Zâtışâhâne ye başvurarak ve bu Meclis in meşru olmadığını bildirerek, dağıtılmasını isteyecekleri haber alındı , diyor ve milletvekillerinin Ankara ya gelmesi işinden söz ediyor.
İTİLAF DEVLETLERİNİN KARADENİZ BAŞKOMUTANI, OSMANLI DEVLETİ NİN HARBİYE NAZIRI NA DOĞRUDAN DOĞRUYA TALİMAT VE EMİR VERMEKTEDİR Şimdi Efendiler, bu üç belge metnini göz önünde bulundurarak hep birlikte kısa bir yorumlama yapalım Komiserlerin notasından anlıyoruz ki, İtilâf Devletleri nin Karadeniz Başkomutanı M r. G e o r g e M i I n e, Osmanlı Devleti nin Harbiye Nâzırı na, C e m a l P a ş a ya doğrudan doğruya kendi emri altındaymış gibi talimat ve emirler vermektedir.
C e m a 1 P a ş a , şimdiye kadar bize bunu bildirmedi.
Ve yine anlı oruz ki, Osmanlı Devleti nin Harbiye Nâzırı, atdığı talimat ve emirleri yerine getirememekten ve kabulü imkânsız özürler ve sebepler ileri sürmüş olmaktan dolayı suçlanıyor.
Harbiye Nâzırı nın aldığı emirlerin ne olduğunu kestiriyor ve ne için yapamamakta olduğıınu da anlıyoruz.
Çünkü, Kuva yı Milliye engeldir... Kuva yı Milliye, Harbiye Nâzırı nın ve hük metin, Başkomutan Mr.
G e o r g e M i 1 n e in emirlerine ve talimatına uyarak verdiği veya vereceği emirlere boyun eğmiyor.. İşte komiserler, Paris Konferansı adına, bunu, kabul edilebilecek nitelikte bir özür ve sebep saymıyorlar.
Demek istiyorlar ki, hük met iseniz, Harbiye Nâzırı iseniz, memleketz, millete, orduva hâkim olmalısınız!
Hâkim iseniz, ileri sürülen özürler ve sebepler kabul edilebilecek gibi değildir.
Efendiler, Ali Rıza Paşa Kabinesi, 2 Ekim 1919 da iş başına geçti.
On dan önce Ferit Paşa Kabinesi vardı.
Buna göre, Kuva yı Milliye ile Yunan birlikleri arasında, Osmanlı birliklerinin yerleştirilmesiyle ilgili 23 Ağustos 1919 tarihindeki teklifi yapan Ferit Paşa Kabinesi dir.
Ali Rıza Paşa Kabinesi, daha bir teklif ileri sürmüş değildir.
Ancak, buna rağmen, Başkomutan M i l n e , 3 Kasım 1919 tarihinde düşmanların rın gireceği bölgenin sınırını çiziyor ve bu sınıra kadar Yunanlıların gir melerinin sağlanmasını C e m a 1 P a ş a ya emrediyor.
İşte C e m a 1 P a ş a nın yerine getiremediği emir bu oluyor.
Teşekküre değer bir durumdur ki, gerek kendisi gerek içinde bulunduğu kabine, nihayet iş başına geçtikten bir ay sonra, Kuva yı Milliye ye karşı güçsüz olduklarını yabancı komiserlere söyleyebilmişlerdir.
Efendiler, bu belgelerden anlaşılması gereken en önemli ve en anlamlı nokta, bencc, kabinenin ortak notaya vermiş olduğu karşılıkta, komiserlerin ileri sürdükleri noktalara büyük bir alçak gönüllülük ve incelikle cevap verilirken, bir hususun asla dikkate alınmamış olmasıdır.
O da, 186
Efendiler M r. G e o r g e M i 1 n e in Osmanlı Devleti nin Harbiye Nazırı na doğrudan doğruya emir ve talimat vermekte oluşudur.
Bu durum ne mill teşkilât a karşı onur meseleleri çıkaran Harbiye Nâzırı nın ne de Osmanlı Devleti nin bağımsızlığını korumak sorumluluğunu yüklenmiş olan kabinenin şeref ve haysiyetine dokunmuyor.
Bu durumun, kendilerinin haysiyetini ve devletin bağımsızlığını çoktan zedelemiş olduğunu farketmek istemiyorlar.
Hiç olmazsa protesto etmiyorlar.
Hiç olmazsa, bağımsızlığıınıza darbe vuran bu saldırı ve tecavüze aracılık edemeyiz diye feryada cesaret edemiyorlar...
Cesaret edemiyorlar Efendiler, çünkü korkuyorlar.
Nitekim korktukları başlarına geldi.
Bunu yakında göreceğiz.
Korkmamak için, insan haysiyetini ve mill gururun saldıraya uğrayamayacağı çevre ve şartlar içinde bulunmak gerekir.
Buna değer vermeyenlerin, aslında bir insan için, bir millet için, hiçbir saldırıya uğratılmaksızın korunabiImesi, en büyük namus borcu olan kutsal kavramlar üzerinde çoktan saygısız ve duygusuz oldukları yargısına hak kazandırmaktadır.
İNSAF VE MERHAMET DİLENMEKLE MİLLET İŞLERİ, DEVLET İŞLERİ GÖRÜLEMEZ İnsaf ve merhamet dilenmekle millet işleri, devlet işleri görülemez.
Milletin ve devletin şeref ve bağımsızlığı korunamaz... İnsaf ve merhamet dllenmek gibi bir ilke yoktur.
Türk milleti Türkiye nin gelecekteki çocukları, bunu bir an akıllarından çıkarmamalıdırlar .
Efendiler, C e m a l P a ş a ya komuta değişikliği ile ilgili noktalarda verdiğimiz cevabı bilginize surımuŞtum.
Müsaade ederseniz, o cevabın baş tarafını oluşturan diğer noktalar üzerindeki görüşlerimizi de özetleyeyim Temel noktalar üzerindeki gÖrüşlerimiz şunlardı 1 İtilâf Devletleri nin her biri, bütün Türkiye den en büyük çıkarlarını sağlamak peşindedirler.
Bu da, Türkiye de güvenilir bir dayanak noktasının elde edilmesini gerekli kılmaktadır.
Yabancılann açıktan açığa aleyhte görünmelerinin ve hoşnutsuz olmalarının sebebini, kabinenin tarafsız tutumunda aramalıdır.
2 Kabine bildiri yayınlamakta acele etmemelidir.
Bildiri, kabine durumunu sağlamlaştırdıktan sonra yayınlanmalıdır.
Kabinenin güçlü olması, her bakımdan Kuva yı Milliye ye dayandığı inancını verecek bir davranış tarzını benimsemesiıve ve bunu bütün dünyaya göstermesine bağlıdır.
Meclis toplandıktan ve orada kuvvetli bir Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Grubu meydana geldikten sonra, bildiriye sıra gelebilir.
Bildiri, her halde, Barış Konferansı na gidecek delegeler yola çıkmadan önce, fakat grupla görüş birliğine varılarak düzenlenmelidir.
Çünkü, böyle olmazsa hiçbir önem ve değeri olmayacaktır.
Bir de, işe, kabul edilecek yenilikleri duyurmakla başlamak doğru değildir.
Aksine, bildiride milletin bağımsızlığından ve ülkenin bütünlüğünden başlamak ve ancak bunun sağlanması şartına bağlı olmak üzere, hük met işlerinin ana çizgilerini tespit etmek yerinde olur.
Bu bildiriye temel olacak önemli noktalar Sıvas Gene1 Kongresi nin bildiri ve tüzüklerinde yer almıştır.
Orada, gelecekteki sınırlar, devlet ve milletin bağımsızlığı, azınlıklann haklan, yabancı himayesinin milletçe nasıl karşılandığı gibi hususlar açıklanmıştır.
Böyle bir bildiri şimdiden hazırlanır ve Meclis in açılışında çoğunluk grubuyla görüşüldükten sonra ilan edilir.
Uygun olanı budur.
3 Dahiliye Nâzırı nın çekilmesiyle kabinede bir bunalım doğmasına sebep görülmemektedir.
Böyle bir düşünceden, Dahiliye Nazırı nı sadrazam olarak kabul ettiğiniz anlamı çıkar.
Bir 187
kabinede bunalım ancak hük met başkanının çekilmesiylo çıkabilir.
Kabinenin Dahiliye Nazırı Ş e r i f P a ş a ya, onun da F e r i t P a ş a ya bağlı olduğu anlaşılıyor.
Meclis açıldıktan sonra, Dahiliye ve Hariciye Nâzırlan nın kesin olarak değiştirilecekleri yolundaki işareti anlayamadık.
Bu nâzırlar şim diden böyle bir söz verdiler mi?
Düşmanların Meclis i açtırmak istemeyecekleri tabi dir.
Yalnız, Padişah ın, Meclis i dağıtma ihtimali de düşünülebilir mi?
Eğer böyle bir ihtimal varsa, o halde Meclis i, İstanbul da dağıtmak ve milleti Meclissiz bırakmak için mi topluyoruz?
Bu bakımdan, Padişah ın bu konudaki görüşlerinin hey etimizce kesin olarak şimdiden bilinmesi gerekir ki, milletvekillerini İstanbul dışında güvenli bir yerde toplamak için teşebbüslerde bulunalım.
Aksi halde, Meclis İstanbul da toplanmak yüzünden yukarıda belirtilen durumlara düşerse, bunun sorumluluğu İstanbul da toplanmasını ısrarla isteyenlere ait olacaktır.
4 Milletvekillerinin görüşmelerde bulunmak üzere Ankara ya gel meleri yararlıdır.
ANKARA HALKI İLE YAKINDAN TANIŞMAK İÇİN VERDİĞİM KONFERANS Efendiler, beni gerçekten samim , parlak ve güven verici duygularla karşılamış olan sayın Ankara halkı ile daha yakından tanışmak ve onlarla börüşmek bir görev hükmünde idi. Onun için, görüşmek üzere davet ettiğimiz milletvekillerinin gelınelerini beklediğimiz günlerde, toplanmış olan sayın Ankaralılara, bir konferans vermiştim Belge 220 .
Bu konferansın temel noktaları üzerinde kısaca konuşayım W i l s o n prensipleri Bu prensiplerin 14 maddesinden Türkiye ile ilgili olanları vardı.
Zaten yenilmiş ve Ateşkes Anlaşması imzalamış Osmanlı Devleti, bu prensiplerin gönül okşayıcı ve göz aldatıcı manzarasıyla bir süre oyalandı.
30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondoros Mütarekesı nin maddeleri ve bu maddeler arasında özellikle yedincisi, beyni yakan ateşten bir zehirdi.
Yalnız bu madde, vatanın geri kalan kısmını düşmanların işgal ve istilâsına hazır bulundurmaya yeterdi.
İstanbul da biribiri ardınca gelen ve âciz kimselerden kurulmuş olan kabineler, şerefsiz, haysiyetsiz ve aşağılık görünüşleriyle, suçsuz ve Tanrı ya bel bağlamış olan milletin sembolü olarak tanındı değer vermeye lâyık görülmemeye başlandı.
Bu yüzden dünyanın meden devletleri medeniyetin gereklerini unutacak kadar saygısız oldular.
Öteden beri Türk milleti aleyhinde bütün dünyada yapılan en mantıksız propagandalar, her zamankinden çok kulak vermeye değer bulundu.
Dokuz aydan beri, başlayan milli uyanış ve faaliyet, durumu ve görünüşü değiştirdi ve daha, çok değiştirecektir.
Millet kurulmuş olan birliği korur ve bağımsızlığı için fedakârlıktan çekinmezse başarı muhakkaktır.
Erzurum ve Sıvas Kongrelerinde alınmış olan kararlar, milletin gerçekleştireceği amaçların temelini oluşturur.
Ferit Paşa Kabinesi ni düşüren millettir.
Fakat Ali Rıza Paşa Kabinesi ni iktidar mevkiine getirmiş olma sorumluluğu millete ait değildir.
Bununla birlikte anlaşma durumundavız.
ANKARA YA GELEN MİLLETVEKİLLERİYLE YAPTIĞIM TEMASLAR Efendiler, şimdi Ankara ya gelen milletvekilleriyle ya pılan temas ve görüşmelere gelelim 188
Milletvekilleri, aynı günde veya günlerde toplu olarak bulunamadılar.
Teker teker veya küçük gruplar haünde gelip gittiler.
Bu zatların veya hey etlerin hepsine, ayrı ayrı ve hemen hemen aynı temel noktaları günlerce üst üste tekrarlamak zorunda kaldık.
Herşeyden önce, manev gücün, kalp ve vicdan gücünün yüksek tutulması şarttır.
Bunu bilirsiniz.
Biz de bu gücü artırmak üzere Önce içteki ve dıştaki duzumun güven ve ferahlık verici nitelikte gelişen noktalarını ve yönlerini araştırarak açıklamaya ve ispata çalıştık.
Snnra, belirli bir amaç etrafında bilinçli ve azimli olarak birleşmenin sarsılmaz bir güç olduğu gerçeğini, yorulmaksızın tekrar ettik.
Bir toplumun yaşamasının ve mutluluğunun, ancak gayelerinde ve gayelerinin gerçekleştirilmesinde tam bir birlik halinde bulunmasına bağlı olduğunu açıkladık.
Vatanın kurtuluşu, istiklâlin kazanılması hedefine yönelmiş bulunan mill birliğimizin, köklü ve düzenli bir teşkilâtın varlığına ve bu teşkilâtı iyi yürütüp yönetebilecek yetenekli kafaların ve enerjilerin, bir tek beyin ve bir tek enerji halinde birleşmiş ve kaynaşmış olmasına bağlı bulunduğunu söyledik.
Bu münasebetle İstanbul da açılacak Meclis i Meb usan da güçlü ve dayanışmalı bir grubun kurulması zaruretini ortaya koyduk.
Millet, tarihin, ancak devletlerin yıkılış ve çöküş gibi bunalımlı zamanlarında kaydettiği çok önemli ve tehlikeli anları yaşıyordu.
Böyle anlarda, talih ve kaderini doğrudan doğruya kendi eline almakta gaflet gösteren milletlerin, gelecekleri karanlık ve felâketlerle doludur.
Türk milleti bu gerçeği anlamaya başlamıştı.
Bu kavrayış sonucuydu ki, kurtuluş ümidi vaadeden her samim işarete koşmaktaydı.
Ancak , bir toplumun, uzun yüzyılların uyuşturucu yönetim ve terbiyesinin etkisinden bir günde, bir yılda kurtulup serbest kalabileceğini düşünmek ve kabul etmek doğru değildir.
Bu sebeple, durumu ve gerçeği bilenler, ellerinden geldiği kadar, bağlı bulundukları millete ışık tutup yol göstererek, ona kurtuluş hedefine yürümekte önderlik etmeyi en büyük insanlık görevi bilmelidirler.
TÜRK MİLLETİNİN EN BELİRGİN İSTEK VE İNANCI KURTULUŞ Türk milletinin kalbinden, vicdanından doğan ve ilham alan en köklü en belirgin istek ve inancı belli olmuştu Kurtuluş...
Bu kurtuluş feryadı Türk vatanının bütün ufuklarında yankılanmaktaydı.
Milletten başka bir açıklama beklemeye gerek yoktu.
Artık bu isteği dile getirmek kolaydı.
Nitekim, Erzurum ve Sıvas Kongrelerinde mill istek açıkça ortaya konmuş ve dile getirilmişti.
Bu kongrelerde alınan kararlara bağlı olduklarını bildirdikleri için milletçe vekil seçilen kimseler, her şeyden önce, bu kararlara bağlı şahıslardan oluşan ve bu kararları ilân eden dernekle ilişkili bulunduklarını gösterir ad taşıyan bir grup kuruculardı Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Grubu ... İşte bu grup, mill teşkilâta ve dolayısıyla millete dayanarak, her nerede olursa olsun, milletin kutsal gayelerini cesaretle dile getirecek ve savunacaktı.
MİSAK I MİLLİ HAZIRLANIYOR Efendiler, milletin emel ve gayelerinin kısa bir programın temelini oluşturacak şekilde topluca ifadesi de görüşüldü.
Misak ı Mill adı verilen bu programın ilk müsveddeleri de, bir fikir vermek 189
maksadıyla kaleme alındı.
İstanbul Meclisi nde bu ilkeler gerçekten toplu bir şekilde yazılmış ve tespit olunmuştur.
Efendiler, görüştüğümüz her şahıs veya bütün şahıslar, bizimle düşünce ve görüş birliği yaparak ayrılmışlardı.
Fakat, İstanbul Meclisi nde, Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Grubu diye bir grubun kurulduğunu işitmedik.
dik.
Niçin?!
Evet, niçin?
Buna bugün cevap isterim!
Çünkü, Efendiler, bu grubu kurmayı vicdan borcu, millet borcu bilmek durum ve kabiliyetinde bulunan efendiler inançsız idiler... korkak idiler... cahil idiler... İnançsız idiler çünkü, mill dâvânın ciddiliğine ve kesinliğine ve bu dâvanın dayanağı olan mill teşkilâtın sağlamlığına inanmıyorlardı.
Korkak idiler çünkü, mill teşkilâttan olmayı tehlikeli görüyorlardı.
Cahil idiler çünkü, tek kurtuluş dayanağının millet olduğunu ve olacağını takdir edemiyorlardı.
Padişah a dalkavukluk ederek, yabancılara hoş görünerek, yumuşak ve nazik davranarak büyük gayelerin gerçekleşleştirebileceği gafletini gösteriyorlardı.
MİLLİ ÜLKÜ VE MİLLİ TEŞKİLATIN KISA BİR ZAMANDA SAĞLADIĞI ŞEREF VE VARLIĞI KÜÇÜMSEYENLER Bundan başka, Efendiler, nankör ve bencil idiler.. Mill ülkü ve mill teşkilâtın kısa bir zamanda sağladığı şeref ve varlığı küçümsüyorlarâı.
Ortaya çıkmış olan durum ve varlığın kolayca elde edilmiş olduğu zan ve vehmine kapılmakla çirkin gururlarını tatmin sevdasına düşüyorlardı... Erzurum da, Sıvas ta söylenmiş ve tespit edilmiş bir adı, olduğu gibi kabul etmek küçüklük olmaz mıydı?!
O addan daha anlamlı bir ad mı yoktu?!
Evet, işittik Efendiler varmış Fellâh ı Vatan Grubu Efendiler, geçmişe ait safhaları ve olayları burada anlatabileceğim çerçeve içinde, gerçeğe uygun olarak tespit etmek kararındayım.
Bu sebeple, tam üzerinde durduğumuz noktayla ilgili bir konuyu da büyük bir samimiyetle bilgilerinize sunacağım.
ANKARA DA TOPLANMA DÜŞÜNCESİ Ben, Meclis i Mebusan ın, İstanbul da saldırıya uğrayacağını, dağılacağını, kes n olarak bekliyordum.Böyle bir durum karşısında alınacak tedbiri kararlaştırmıştım.
Hazırlığımız ve gerekli düzenlemelerimiz de başlamıştı Ankara da toplanmak... İşte bu görevi yaparken, milletçe yanlış anlaşılmaya yol açmamak için, tedbir olarak da bir şey düşünmüştüm Meclis i Mebusan Başkanlığına seçilmek.
Bundan beklediğim, dağıtılan milletvekillerini Meclis i Mebusan Başkanı sıfat ve yetkisiyle yeniden davet etmekti.
Gerçi bu tedbir, ancak görünüşü kurtarmak için ve geçici olarak işe yarayabilirdi.
Fakat böyle bunalımlı zamanlarda, yararı geçici de olsa, her türlü tedbirin alınmış olması her halde gereksiz sayılamazdı.
.
.
Gerçekte İstanbul a gitmeyecektim.
Fakat bunu açığa vurmaksızın, zaman kazanacak ve durum bir süre için uzakta bulunuyormuşum gibi ayarlanarak, Meclis, başkan vekilleri vasıtasıyla idare olunacaktı.
190
Bu tedbirin uygulanması, elbette, Meclis e giden ve gerçek durumu kavramış olması gereken arkadaşların yardım ve gayretleri ile mümkün olabilecekti.
Efendiler, bu konuyu gereken kimselere açtım.
Düşünce ve görüşlerimi uygun buldular.
Bu yolda çalışacaklarına söz ve güvence vererek İstanbul a gittiler.
Ancak, pek az, belki bir veya iki arkadaştan başkasının, bu düşüncenin sözünü bile etmediklerini öğrendim.
Bu konuda hâkim olan düşünce ve mantık şuymuş Bunca milletvekilleri içinde Meclis Başkanı olabilecek değerde bir adam bile yok mudur ki, Meclis te bulunmayan bir milletvekilini kendi yokken başkan seçeceğiz... Meclisi oluşturan sayın üyeleri bu kadar yetersiz göstermek, yabancılar üzerinde kötü etki yapmaz mı?
Bir başka mantık da, Meclis Başkanlığı na Kuva yı Milliye Başkanı nı seçmek, daha ilk günden, Meclis üzerine şüphe ve saldırıyı çekme fırsatı vermektir.
Bu da akıl kârı olamaz.
Böyle düşünen ve mantık yürütenlerin, bana pek de uzak insanlar olmadığını görenler, susmayı tercih etmişler... Efendiler, itiraf etmeliyim ki, bu tedbirin alınmamış olması, Meclis dağıldıktan sonra beni küçük bir güçlükle karşılaştırmıştır.
Bu noktayı da sırası gelince bilginize sunacağım.
HARBİYE NAZIRI CEMAL PAŞA NIN İŞTEN UZAKLAŞTIRILMASI TEKİFİ KARŞISINDA ALİ RIZA PAŞA KABİNESİ Efendiler, Meclis i Mebusan 12 Ocak 1920 tarihinde açılmıştı.
Aşağı yukarı on gün sonra, Harbiye Nâzırı nın 21 Ocak 1920 tarihli telgrafını aldım.
Olduğu gibi bilginize sunuyorum Geciktirilmesi sorumluluğu gerektirir.
Harbiye, 2l.l.1920 Ankara da 20 nci Kolordu Komutanlığı na Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne İngilizler, hük mete verdikleri bir notada, benimle Cevat Paşa Hazretleri nin görevden çekilmemizi istediler.
Kabinece şiddetli bir ret cevabı verildiyse de,durum kabinenin yerinde kalmasını ve yalnız benimle Cevat Paşa nın çekilmemizi gerektirdi.
Harbiye Nezareti ne Salih Paşa vekâlet edecektir.
Kabineyi güç duruma sokacak bir davranışta bulunulmamasını rica ederim.
Aksi halde, durum, tasavvur buyurduğunuzdan daha tehlikeli olur.
Harbiye Nazırı Cemal Bu telgraf 22 Ocakta elimize geçmişti.
Hemen telgraf başında, saat 11.30 da şu telgrafı yazdım Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretleri ne 22.1.1920 1 Verilen notayı olduğu gibi l tfeder misiniz?
2 Yapılan teklifi yerine getirmekte acele etmeyiniz.
Notayı inceledikten sonra görüşlerimizi arz edeceğim.
Mustafa Kemal Cemal Paşa nın, imzasını gizleyerek verdiği karşılık şuydu Çok ivedi Kadıköy, 22.1.1920 191
Ankara da 20 nci Kolordu Komutanlığı na Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Notanın kısaltılmış sureti aşağıdadır 1 Özel olarak seçilmiş subayların Kuva yı Milliye kurmaylıklarına göderilmeleri, 2 14 ncü Kolordu dan bir kısım erleri ayırıp terhis etmek suretiyle Kuva yı Milliye ye asker gönderilmesi, 3 Top kaması ve diğer malzemenin kaçırılması, 4 Zonguldak tan İstanbul a gelen taburun geri gönderilmesini geciktirmek, 5 Afyonkarahisar dan Alaşehir e alay nakletmek, 6 Bursa dan Bandırma ya bir alay nakletmek, 7 Bu işlerde, Harbiye Nâzırı ile Genelkurmay Başkanı nın şahsen rolleri olduğu anlaşılmıştır.
Kırk sekiz saat içinde bu iki şahsın görevlerinden uzaklaştırılması.
Dikkat buyurulursa, Aydın cephesi meselesi bu notada söz konusu bile değildir.
Bu notaya cevap olarak bir, iki, üçüncü maddeleri yalandır.
Dördüncü maddenin konusu benim zamanımda değildir.
Ben, müracaatları üzerine geri gönderdim.
Beşinci madde ile ilgili konuda, türrıen komutanını değiştirdim.
Altıncı maddedeki Ahmet Anzavur konusu da güvenlikle ilgilidir.
Bu konuda yazışmalarımız vardır.
Şimdi de dosyalar incelenirse anlaşılır denildi.
Kabul etmediler.
Bunun üzerine üç şık üzerinde duruldu Notaya birinci cevaptan sonra cevap vermemek ve hükümlerine kulak asmamak, kabinenin toptan görevden çekilmesi, benim görevden çekilmem.
Birinci şık uygulanacak olursa, burada bir rezalet çıkmasından korkulurdu.
İkinci şıkkın kabulü durumunda, zaten istediklerinin olacağı ve Ferit Paşa nın kabinenin başına geleceği düşünüldü, Bu bakımdan benim görevden çekilmem ve Nezaret in vekâletle idare edilmesi tercih edildi.
Her halde, kararınızın önce bana bildirilmesini rica eder, sizlere üstün saygılarımı sunarım efendim Ferik Cemal , Başyaver Salih Cemal Paşa, bu notada, Aydın cephesinin söz konusu edilmediğini diğini işaret etmekle bilmem ne demek istiyor?
Şüphe yok ki, söz konusu olan Aydın cephesidir, ona yardımdır ve Kuva yı Milliye dir.
Yalnız, Cemal Paşa dolaylı yoldan bütün bunlara Hey et i Temsiliye nin sebep olduğunu anlatmak sevdasındadır.
Cemal Paşa ya, bu telgrafına karşılık olarak verdiğim cevapta, şu emri verdim Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretleri ne 22.1.1920 Görevden çekilmek suretiyle İngilizlerin isteğine uymanız, öyle tehlikeli bir durum yaratır ki, sizin görevden çekilmemekle ortaya çıkacağını düşündüğünüz tehlikeden daha ağırdır.
Bundan başka, Hey et i Temsiliye nin bir temsilcisi durumunda olan zâtıdevletlerinin, haberi olmaksızm ve onun görüşüne uymayarak çekilmeniz kabul edilemez.
İngilizlerin, sizi zorla görevden ayırmaları ihtimali bile bizce hesaba katılmış ve hemen tedbirleri alınmıştır.
Bu duruma göre önce notayı olduğu gibi bildiriniz sonra durum hakkında bligi vererek kararımızı beklemeniz ve sarsılmaz bir dayanıklılıkla göreviniz başında kalmanız kesin isteğiınizdir.
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal Ali Rıza Paşa ya da şu telgrafı yazdım Ankara, 22.1.1920 Sadrazam Hazretleri nin Yüksek Katına 192
İngilizlerin, Harbiye Nâzırı nın ve Genelkurmay Başkanı nın değiştirilmesini istemeleri, devletin siyas bağımsızlığına kesin bir tecavüzdür.
Bu tecavüz, bir süreden beri vatanımızın böl ş lmesi ve siyasi varlığımızın yok edilmesi yolunda, dünya kamuoyunda süregelen tartışmalann kesin bir karara bağlanmış olması sonucu mudur?
Yoksa, siyas varlığımızı yok etme yolunda yapılacak teşebbüslerin ne sonuç vereceğini anlamak için yapılmış bir deneme midir?
Yoksa, İtilâf Devletleri nin alıştıkları gibi, birbirinin olurunu ve kararını alma gereğini duymaksızın, tek başına nüfuz kullanma yolunda bir davranış mıdır?
Bunlan ayırt edebilecek bilgilere sahip değiliz ve sahip olamayız.
Yine, Yunanlıların Salihli cephesinde başlayan taarruzlannın, bu teşebbüslerle ilişki derecesini de kestiremeyiz.
Ancak, siyas bağımsızlığımıza karşı yapılan bu açık tecavüze devletçe ses çıkarmaz, milletçe susarsak, siyas varlığımız aleyhindeki en kötü karar ve uygulamalara kendimizin yol açmış olacağına hiç şüphemiz yoktur.
Bu bakımdan, İngilizlerin İstanbul da yapabilecekleri saldınlar ne şekil ve dereceye varacak olursa olsun, içeride ve dışarıda Müdafaa i Hukuk Cemiyeti ne dayandığı bilinen hük metin, bu teklifi şİddetle reddetmesini, Nâzır ile Genel Kurmay Başkanı nı mutlaka yerlerinde bırakılmasını kesinlikle istiyoruz.
Bunun dışında gösterilecek bir uysallık, yalnız milletin bağımsızlığına ve varlığına ters düşmez, aynı zamanda, hük meti millete karşı vermiş olduğu sözden dönmüş ve bağımsızlık uğrundaki mill mücadelemizi geciktirmiş ve g çleştirmiş bir duruma da sokar.
Bu bakımdan Hükümet kabul etmiş olsa bile, biz Hük met in Hey etimize karşı üstlenmiş olduğu görevi yerine getirmemekle, milletten almış olduğu gücü tamamen kaybetmiş olduğunu ve bağımsızlığımızı tehlikeye düşüren tavır ve hareketlerinden dolayı Hük met i sorumlu saydığımızı ilân etmek zorunda kalırız.
Hük metin direnmesi karşısında, İngilizler, Harbiye Nâzırı nı zorla görevden uzaklaştınna ve bütün hükumeti düşürme yoluna bile başvursalar, bu durum, gerek dışarıya gerek içeriye karşı, onların emriyle Nâzır ı feda etmekten daha elverişlidir.
Durumun gelişme sathaları üzerine bir iki saate kadar siz Sadrazam Hazretleri nin cevap vermelerini istirham ederiz.
İstanbul ile haberleşme İngilizler tarafından engellenirse, milli bağımsızlık uğruna mill ve din cihat ilân etme yolunda ilerleyeceğiz.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Hey et i Temsiliyesi adına Mustafa Kemal O gün C e m a 1 P a ş a ya da şu telgrafı yazdım Kişiye özel, çok ivedi 22.1.1920 Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretleri ne İngilizlerin emri üzerine Harbiye Nezareti görevinden ayrıldıkları anlaşılıyor.
Devlet ve milletmizin bağımsızlığını tehlikeye düşüren bu çekilme durumunu, ne olursa olsun, kabul etmemek sizin ve bizim görevimiz gereğidir.
Biz görevimizi sonuna kadar yerine getirmek için her türlü tedbiri alıyoruz.
Sizi de, makamınıza oturup nâzırlığınızı yürütmek suretiyle görevinizi yerine getirmeye davet ediyoruz.
Eğer şahsl bir sebep veya başka bir düşünceyle kalmak istemiyorsanız, İngilizlerin notası üzerine değil, hür bir milletin nâzırına yaraşır şekilde ayrılırsanız Konuyu, şahsi bir görüş açısından değil, bu müdahale, vatanımız için hatıra gelebilecek ağır felâketlerin başlangıcı olabilir, görüşünden hareket ederek değerlendirmenizi rica ederiz.
Nezaret ten bu şekilde çekilmeniz, İngilizlerin müdahalesini ve mill bağımsızlığın tehlikeye düşnıesini kolaylaştıracaktır.
Eğer görev başına gelmemekte ısrar ederseniz, İngilizlerin milletin bağımsızlığına tecavüz ettiklerini ilân ederken, Harbiye Nazırı nın da vatan görevini yerine getirınemek.
ten sorumlu olduğunu ağır bir dille eklemek zorundayız.
Notada yazılanları bir gün sonra bildirmeniz ve şimdi de Hey et imizle ilişki kuramayacak şekilde uzaklaşmanız, durumu ağırlaştırmaktadır.
Cevap vermenizi diler ve rica ederiz.
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal Sadrazam ile telgraf başında şu yazışmalar yapıldı Bâbıâli, 22.1.1920 Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Hey et i Temsiliyesi ne 193
Harbiye Nâzırı C e m a l P a ş a nın kabineden çekilmesi ve Genelkurmay Başkanı C e v a t P a ş a nın değiştirilmesi, yalnız İngilizler tarafından istenmiş değildir.
İngiliz, İtalyan ve Fransız temsilcileri, Bâbıâli ye ortak bir ültimatom vererek ve gerekçe göstererek, kırk sekiz saat içinde bu talebin yerine getirilmesini istemişlerdir.
Bu ağır teklif karşısında, kabinece durumu enine boyuna tartışan uzun görüşmelerden sonra, toptan çekilmeye karar verildi.
Meclis i Meb usan toplanmış olsaydı, kabinece başka türlü hareket edilmek mümkündü.
Tekliflerini geri aldırmak üzere, üç devlet tezrısilcisi nezdinde, ileri sürdükleri gerekçeler çürütülerek gerekli teşebbüslerde bulunuldu.
Temsilciler isteklerinde direndiler.
Kabinenin istifası kesinleşınişken, C e m a l P a ş a, Meclis i Meb usan ın daha görüşmelere başlayamadığı bir zamanda, kabinenin çekilmesinin vatanın yüksek çıkarlarına akırı düşeceğini belirterek ve böyle bunalımlı bir zamanda kabinenin istifasının, İstanbul u Anadolu dan ayırmaya kadar varan tehlikeli sonuçlar doğuracağını ileri sürerek, kendisinin istifası ile işin çözüme bağlanmasını tercih etmiştir.
Konunun gelişme safhaları bundan ibarettir, Meclis i Meb usan ın en geç bir iki güne kadar çoğunluğu sağlayarak toplanması kesinleşmiş olduğundan, hük met bütün sorunları Meclis in gözleri önüne serecektir, Tarafınızdan bu konuda hiçbir girişimde bulunulmaması gerekir.
Çünkü, söz sahibi Meclis i Meb usan dır.
Nâzırlar durumun ağırlığını kavradıklarından ve yaptıklarının doğru olduğuna inandıklarından, en az zararlı olanı seçmişlerdir.
Müdahalelere son verileceği, Cumartesi sabahına kadar bildirilmediği takdirde, kabinenin iktidardan çekileceği ve bundan doğacak olayların sorumluluğunun kendisine ait olazmayacağı bildirilir.
Sadrazam Efendiler, Sadrazam Paşa kendilerine hakaret edene değil de bize dehşetli bir ültimatom veriyor.
Sadrazam Paşa Hazretleri ne Kongre, 22.1.1920 Yüksek şahsiyetlerinin telgrafları üzerine, Hey et i Temsiliye ce bir karar alınmak için, öncelikle üıltimatom suretinin olduğu gibi bilinmesine kesin bir ihtiyaç vardır.
Bunun l tfen bildirilmesini arz ve rica ederim.
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal Erenköy, 22 23.l.1920 Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Hey et i Temsiliyesi ne C Görüşüldükten sonra bildirilecektir.
Sadrazam Ali Rıza Burada söylemeliyim ki, hük met bu nota suretini bize olduğu gibi vermek istememiş ve vermemiştir.
Sadrazama verdiğim cevap şudur Sadrazam HazretIeri nin Yüksek Katına 22.1.1920 Ültimatom suretini gördükten sonra kesin kararı sınacağız.
Ancak, durum değerlendirilirken dayanılan ilkelerde, hük metle aramızda görüş ayrılığı vardır.
Önce onu ortadan kaldırmak isteriz.
Hük met bizim arz ettiğimiz hususları kendi işlerine müdahale olarak kabul etmiş, yani dıştan gelen müdahaleleri bir yana bırakarak, bir iç mes ele karşısında bulunduğunu sanmıştır.
Olayı, yalnızca, yabancıların bir nâzırı değiştirebilmesi açısından düşünmek gerekir.
Üstelik, burada Harbiye Nâzırı nın şahsı da söz konusu değildir.
Aynı durumda başka bir nâzır veya herhangi bir şahıs bulunnıuş olsaydı, olay yine bu şekilde yorumlanacaktı.
Öte yandan, nâzırın değiştirilmesini emreden kuvvetin, Meclis i Meb usan ın toplanmasına ve hük metin yapacağı açıklamadan sonra Meclis in bir karar almasına müsaade edip etmeyeceği de şu anda belli değildir.
Meclis i Meb usan söz sahibi olmadan önce, oldubittiler birbirini kovalar ve dış olayların niteliğine uygun tedbirlerin alınması gecikirse, bundan doğacak sorumluluğun da hey etimize ait olmayacağı kabul buyurulur.
Meclis i Meb usan gerçekten toplanır ve çalışmaya başlarsa, hük mete hiçbir şey için başvuramayacağımız tabi dir.
Notayı yalnız İngilizlerin değil, İtilâf Devletleri nin birlikte vermiş olmaları, bu konunun önemini kavramak için ayn bir sebeptir.
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal C e m a l P a ş a, son telgrafımıza, 23 24 Ocakta verdiği karşılıkta, çekilmesinin zaruri olduğundan ve Mill Meclis in nasıl bir davranış içinde olacağını beklemek gereğinden söz ediyordu Belge 221 .
194
Efendiler, aynı gün öğle vakti, Ankara, Erzurum, Sıvas, Diyarbakır, Bandırma, Balıkesir, Konya, Edirne, İstanbul ve Bursa da bulunan komutânlara durum ve göri.işümüz bildirilerek dikkatleri çekildi ve düşünceleri soruldu Belge 222 .
İstanbul daki 10 uncu Kafkas Tümeni Komutanı Kemalettin Sami Bey e de Berlin Büyükelçisi Kemalettin Sami Paşa dır , ayrıca şu emri verdim 10 uncu Kafkas Tümeni Komutanlığı na 22.l.l920 Hemen R a u f B e y i bularak durumu birlikte ve güvenlik tedbiri alarak takip etmenizi rica ederiz.
İngilizlerin isteğini yerine getinnek kesinlikle doğru olmaz.
Buraca o bakımdan âcil tedbirler alındı.
İstanbul daki telgraf haberleşlerini güven altına almanız gerekir Belge 223 .
Efendiler, Rauf Bey, Bekir Sami, Cami Bey ve bütün tün milletvekillerine de Kafkas Tümeni Komutanı K e m a l, Müstahkem kem Mevki Komutanı Ş e v k e t ve Harbiye Nezareti Başyaveri S a l i h B e y ler vasıtalarıyla ve şifreli telgrafla şu tebliğde bulundum 22.1.1920 İngilizler, Harbiye Nâzırı Cemal Paşa ile Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa nın görevden çekilmesini istemişlerdir.
Bu teşebbüs, devletin bağımsızlığını ortadan kaldırmaya yönelmiş kesin bir harekettir.
O halde, bu teşebbüse karşı milletin göstereceği tepki ve girişeceği hareketler, bağımsızlığın korunması için yapılacak kutsal bir mücadele niteliğindedir.
Bu mücadelenin ilk basamağında görev, milletin vekillerinindir.
Milletvekilleri, kabine üyelerinin durumlarına müdahale ve etkide bulunmak suretiyle, devletin siyas bağımsızlığı aleyhine, İngilizlerin girişmiş oldukları tecavüzleri, içeriye ve dışanya karşı kesinlikle ve hemen reddetmek zorundadırlar.
Bunun nasıl yapılacağını kararlaştırarak buraya bildiriniz.
Fakat, uygulamada şu noktaların mutlaka yerine getirilmesi gerekir Önce, Meclis in dağıtılması ile ilgili olarak, Meclis te ansızın bir iradenin okunması ihtimali ile karşı karşıya kalınmamalıdır.
Eğer bu ihtimalin gerçekleşmesi kesin olarak önlenemezse, milletvekillerinin çalışmalarını özel toplantılar halinde devam ettirmeleri de yeterlidir.
İkincisi, devletin siyas bağımsızlığı aleyhine kesin bir müdahalede bulunulduğunu, Barış Konferansı na, Avrupa milletlerine, İslâm dünyasına ve memleketin her bir yanına ilân etmek gerekir.
İngilizlerin tecavüzü geri alınmadığı takdirde, Meclis in görevi, Anadolu ya geçmek ve milletin idaresini üzerine almaktır.
Bu hareket, bütün milletin gücünü kendi varlığında toplamış olan Kuva yı Milliye tarafından her bakımdan desteklenecek tir.
Gerekli tedbirler şimdiden alınmıştır.
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal Bu tebliğin sureti olduğu gibi bütün komutanlara bildirildi.
Efendiler, Ayrıca Rauf Bey e de 23 Ocak 1920 de, 10 uncu Kafkas Tümeni Komutanı vasıtasıyla yazdığım şifrede, Harbiye Nâzırı nın görevden çekilmesi bir oldubitti olmakla birlikte, işin önemi devam etmektedir dedim.
İtilâf Devletleri nin temsilcileri, hük meti istedikleri gibi kurma yolunu tutmuş oluyorlardı.
Yarın, Meclis in güvenoyu vereceği bir hük mete karşı da aynı şekilde davranmalarına böyle bir örnekle yol açılmış bulunuyordu.
Hük metin, millete ve basına bilgi vermeksizin ve toptan çekilme yoluna gitmeksizin buna boyun eğmesi, milletin bağımsızlığını tehlikeye düşürüyordu.
Olayı kapatmamak, hük meti Meclis i Meb usan da milletin bağımsızlığını koruyamadığı gerekçesi ile açıkça düşürmek gerekirdi.
İşte, bütün bunları Rauf Bey e yazdım Belge 224 .
Aynı tarihte,10 uncu Kafkas Tümeni Komutanı ile Rauf Bey e şu ortak talimatı vermiştim Hük metin, İtilâf Devletleri temsilcilerinin tekliflerini kabul etmemekte direnerek Barış Konferansı nı, İtilâf Devletleri nin Kuva yı Milliye den dolayı Türk hük metini düşürmeye karar verdiğini, bütün dünyaya karşı ilâna mecbur etmesi gerekir.
Kabinenin önceki kabinelerde olduğu gibi mill bağımsızlıktan sezsizce fedakârlık etmesi, kendi yetkisi bakımından güçsüzlüğünü, anlayış ve kavrayış bakımından da asla güven verici olmadığını bir daha açıkca göstermiştir.
Bu kadar çetin sorunları, karakter ve düşünce yapısı bakımından bu derece güçsüz olan kimselerle çözüme götürmeye çalışmak artık mümkün değildir.
Bu bakımdan, kabinenin, son durum 195
dolayısıyla düşürülmesi gerekir.
Bütün milletin güvenine lâyık bir kabinenin iktidara gelmesi yolunda çalışınız Belge 225 .
ANADOLU DA BULUNAN YABANCI SUBAYLARIN TUTUKLANMASI KARARI Efendiler, yabancıların İstanbul da saldırılarını artırarak nâzır veya milletvekillerinden bazılarını tutuklamaları ihtimaline karşı, Anadolu da bulunan yabancı subaylann tutuklanmalarına karar verdim.
Bu kararımı ve buna göre tedbirler alınması gereğini, 22 Ocak 1920 tarihinde, Ankara, Konya, Sıvas ve Erzurum daki kolordu komutanlarına kişiye özel olarak şifre ile emrettim Belge 226 .
Efendiler, milletvekillerine yazdığım telgrafa, Vasıf, Rauf , Bekir Sami Beyler in ortak imzasıyla cevap geldi.
Bu cevapta Meclis resmi olarak çalışmalara başlayınca, söz konusu mesele dolayısıyla kabine çekilecektir.
O zamana kadar durumun emniyeti bakımından kabinenin işbaşında kalması gerekir.
Siz, bir teşebbüste bulunmayınız ve müdahale etmeyiniz.
Emirlerinizi bize bildiriniz.
Görüşlerinizin her makam önünde gereği gibi savunulacağına güveniniz denilmekteydi Belge 227 .
Ben, ne Hük met e ne de Meclis e bir, şey yazmamaya karar vermiş ve işi artık sayın milletvekili arkadaşlarımıza bırakmıştım Belge 228 .
Efendiler, İstanbul daki şahısların hareketlerini hangi tavsiyelere göre ayarladıklarını belirtebilmek için şu kısa bilgiyi arz edeyim Filân siyas temsilci, çok namuslu ve doğru sözlü ve Türk dostuymuş muş.
Bu zat, çok içten ve dokunaklı bir dille demi ki eğer Harbiye Nâzırı ile C e v a t P a ş a çekilmeseydiler, Harbiye Nezareti işgal edilecekti Kuva yı Milliye nın gösterdiği suskunluk ve kararlı tutum, bazılarını çıldırtıyor.
Fakat acele etmeyin, ezilirsiniz.
Bana güvenin.
Hakaret varsa yapanlar utansın.
Belki daha başka delilikler olacaktır.
Fakat siz sakın delilik etmeyin.
İstanbul daki şahıslar, abiz bu sözlerin samimiyetle söylendiğinden şüphe etmiyoruz diyorlardı Belge 229 .
MECLİS İ MEBUSAN IN BAŞKANI SEÇİLMEM SAKINCALI GÖZÜKÜYOR Efendiler, milletvekilleri, İstanbul da toplandıktan bir hafta sonra, Başkanlık Divanı ve dolayısıyla Meclis Başkanlığı seçimi ile ilgili görüşmelere başlamışlar.
Bir yerde işaret etmiştim ki, ben Meclis Başkanı seçilmeyi, bazı yararlarından dolayı lüzumlu bir tedbir saymış ve gereken kimselere bu konudaki düşüncelerimi de bildirmiştim.
İşte arz ettiğim gibi, bu konu üzerinde görüşülmeye başlandığı günlerde, 28 Ocak 1920 ve 1 Şubat 1920 tarihlerinde, R a u f B e y tarafından göderilen yazılarda birtakım görüşlerden sonra, biz pek büyük bir sakınca doğuracak olan bu konuyu ileri sürmekten vazgeçiyoruz denmekte Belge 230 ve ...özel gizli bir toplantıda yeniden söz konusu edildi.
Ş e r e f B e y seçilmenizin yararlarını anlattı.
.
.
Seçim sırasında oyların dağılacağı yeniden kesin olarak hissedildiğinden, sizin, milletin başında, Mill Meclis in koruyııcusu olarak kalmayı zaten tercih buyurduğunuz tarafımızdan söylendi.
Yüksek şahsiyetiniz hakkında alkışları içten gösterilerin yapıldığı görüldü.
Genel toplantıda, Reşat Hikmet Bey Meclis Başkanı, Hüseyin Kâzım Bey birinci ve Hoca Abdülaziz Mecdi Efendi ikinci başkan vekili seçildiler haberi verilmekteydi.
Efendiler, benim başkanlığımı ortaya atan demek ki, yalnız Şeref Bey oluyor.
Gizli olarak yapıldığı bildirilen toplantıda, öteki şahıslar tarafından benim başkanlığa seçilmemin ne maksatla söz konusu edildiği, üstü kapalı olarak bile söylenmiyor.
Önce, cidd gerekçelere dayanarak benim 196
başkanlığımı ileri sürmeliydiler.
Ondan sonra da oyların dağılıp dağılmayacağını incelemeliydiler.
Yalnız, Ş e r e f B e y in konuşması üzerine oyların hangi tarafa kayacağı konusunda bir karara varmakta isabet olmayabilirdi.
Efendiler, Rauf Bey in başkanlık konusundaki açıklamasına verdiğim cevapta demiştim ki İleri sürülen sakıncalar, daha önce etraflıca düşünülen şeylerdir.
Benim başkanlığımı gerektiren sebepler bellidir.
Bunlar, Kuva yı Milliye nin millet tarafından kabul edildiğini göstermek, Meclis dağıtıldığı takdirde başkanlıkla ilgili görevleri güven içinde yapabilmek, mill varlığımızla bağdaştırılamaz bir barı teklifi karşısında milletçe bir ayaklanma, Meclis in başkanı sıfatıyla, milletin madd ve manev güçlerini savunma durumuna geçirme düşünceleridir.
SözIerinizden, savunma ile ilgili olan bu durumların, bugün İstanbul çevresince önemli sayılmadığı anlaşılıyor.
Eğer, görüşlerdeki isahetsizlikten dolayı vatan ve milletin savunulmasında bugün için ve yarın aksaklıklar ortaya çıkarsa, sorumluluk bu yanlışlığı yapanlara düşer.
Bunlann benim şahs isteklerimle ilgili olmadığını temine gerek yoktur.
Efendiler, Harbiye Nâzırı nın ve Genelkurmay Başkanı nın zorla düşürüldüğünü biliyoruz.
Meclis Başkanlığı na seçilen merhum Reşat Hikmet Bey in, bir uydurma sebeple yabancılar tarafından tutuklandığını haber almıştık.
İstanbul da bulunan Hey et i Temsiliye üyelerinin tutuklanmalarının düşünüldüğü, Rauf Bey in 28 Ocak 1920 tarihli yazısında bildiriliyordu.
Bu durumlardan, Kuva yı Milliye aleyhtarlığının, Meclis in dağıtılma ihtimalinin ve dolayısıyla milletçe savunmaya geçme zamanının daha da yaklaştığn meydanda idi.
Fakat bu gerçeği sezebilen azdı.
Efendiler, Reşat Hikmet Bey in kurtarılması için de Ankara dan çalışmak gerekiyordu Belge 231 .
Rauf Bey in, Meclis in durumunu anlatan 27 Ocak 1920 tarihli şifreli telgrafında endişe verici bazı cümleler vardı.
Söz geiişi, kabine başlangıçta çekilmeyi düşünmüş, fakat çekilmemiştir.
Meclis,in bugünkü durumu, bu işi çözüme bağlamaya elverişli değildir, Buradaki milletvekilleri, milletin Maraş bölgesi ile ilgili olarak gönderdiği telgrafları, genel kurulda okumak cesaretini bile gösteremiyorlar.
İtilaf Devletleri nden filânın falanın isteklerine uygun olarak davranmamızı tavsiye ediyorlar.
Toplanacak yerimiz yoktur Belge 232, 233 gibi.
Rauf Bey e, 7 Şubat 1920 de gönderdiğimiz bir yazıda, şu düşüncelerimizi bildirdik Milletvekilleri, İstanbul daki iç ve dış etkilere kapılarak, barışa yönelme gayesini ihmal edip, kölelik, mevk kapma hırsı, kıskançlık, kuruntu v.b.
sebeplerle anlaşmazlığa düşmüşlerdir.
Arkadaşlanmız, çok sayıda milletvekilini içine alan bir çoğunluk saağlayabilmek mek için, kendi düşünce ve inançlarından sürekli olarak fedakârlık yapmışlar ve uysal olmak sevdasıyla, hük met ve bilinen çevreler üzerindeki etkilerini büsbütün kaybetmişlerdir.
Uyumsuzluk yaratmamak kaygısıyla bu davranışa devam edilecek olursa, mill dâvâya aykırı emellere ve türlü türlü ihtiraslara âlet olunmaktan, mill meseleler aleyhinde kararlar alınmasına engeI olunamamaktan korkulur.
Bu duruma karşı alınacak tedbir şudur Azınlıkta olsalar bile, ilkelerimize her bakımdan bağlı arkadaşlardan kurulu bir grupla yetinmek.
.
.
Bunun sakıncası uysallıktan azdır.
Hük meti mutlaka düşürmek ve kesin mücadele durumuna geçmek gerekir Belge 234 .
HÜKÜMETİ MUTLAKA DÜŞÜRMEK VE KESİN MÜCADELE DURUMUNA GEÇME GEREĞİ Efendiler, Ali Rıza Paşa Kabinesi ekilmemiş, Meclis de bir problem çıkarmaktan sakınarak, onu düşürmek yoluna gidememiş ve bazı üyeleri değiştirilmiş olan Ali Rıza Paşa Kabinesi ne güven oyu vermiştir.
Ali Rıza Paşa Kabinesi nin Meclis huzurunda okuduğu hük met programını bilmem hatırlar mısınız?
Bu programda 197
Sadrazam Paşa, yaptığı en önemli görevi sözlerine başlangıç olarak alıyor İstanbul Hükumeti ile Anadolu arasında haberleşmenin kesilmesine kadar varan anlaşmazlığın giderilmesini başardığını, bundan böyle mill iradenin yüce Meclis te tecell edeceğini, artık meşrutiyet ilkelerine tam olarak uyulabilmesi için bir engel tasavvur etmediğini söylüyordu.
Efendiler, bu sözlerle, Hey et i Temsiliye nin mill irade adına hareket etmesine ve meşrutiyet ilkelerine uygun hareketlere engel olmasına artık yer olmadığı gibi bir anlam sezdirilmek isteniyor.
Daha dün Mill Meclis in, İstanbul da toplandığı bir sırada, millı iradeye de milletlerarası kurallara da aykırı olarak, bizzat kendilerinin ve kendileriyle birlikte Meclis in ve milletin ne kadar ağır bir saldırıya uğradığını açıklama gereği duymayan sadrazam, halâ Hey et i Temsiliye yi jurnal etmekle durumunu kurtarmaya çalışıyor ve bizim sayın milletvekili arkadaşlarımız da, bu sözleri büyük bir sessizlikle dinleyebiliyorlar.
Hük met, siyas zümrelere karşı tarafsızlıktan ayrılmadığını ve ayrılmayacağını bir kere daha belirttikten sonra, bugüne kadar elde ettiği başarıların derecesinin takdirini Meclis e bırakıyor.
Sadrazam, devlet idaresinin düzeltilmeye muhtaç olduğunu söyleyerek Osmanlı Devleti nin, her yabancı devlet baskısı karşısında kaldıkça başvurduğu eski politikasını yeniden canlandırarak, dünyaya yeni düzeltmeler yapılacağı sözünü veriyor Yabancıların imtiyazlarını genişleteceğiz.
Azınlıkların haklarını korumak için nisb temsil yönetimini uygulayacağız.
Adalet, maliye, bayındırlık ve güvenlik işlerinde ve hattâ sivil yönetimde yabancılara yeteri kadar kontrol yetkisi vereceğiz diyerek düşündükleri düzeltmelerin esaslarını sayıyor.
Sadrazam Paşa, dışişlerinden bahsederken de Ateşkes Anlaşması hükümlerinden ayrılmamak, hük metçe gerekli görülmektedir taahhüdünde dünde bulunurken, İzmir in işgalinden dolayı meydana gelen kaynaşma ma ve karışıklığa son verecek olan, ancak barıştır demekle yetiniyor kararlılık ve ileri görüşlülüğün güçlükleri yeneceğine tam bir inancı bulunduğunu söyleyerek, programını bitiriyor Belge 235 .
ALİ RIZA PAŞA VE KABİNESİ NİN İÇ YÜZÜ Efendiler, Meclis i Meb usanca kabul edilen bu programı tahlil ve yorumdan geçirerek burada vakit kaybetmeyi gereksiz sayarım.
Yalnız Efendiler, Sadrazam Ali Rıza Paşa nın ve kabinesinin içyüzünü ve utanmazlığını gösteren bir belgeyi aynen bilginiz sunmama müsaadenizi rica edeceğim Çok ivedi İstanbul,14.2.1920 Valiliklere ve Müstakil Sancaklara Son olarak Meclis i Meb usan da okunan ve büyi.ik bir çoklukla kabul edilerek hük mete güvenoyu verilmesini sağlayan programın önemli noktalanndan birinde belirtildiği üzere, her t rl milli d ,vâların tek tecell yeri olan Meclis Genel Kurulu, Allah a şükür artık toplanıp çalışmaya başladığına göre, meşrutiyet ilkelerinin her türlü engel ve etkilerden uzak olarak yürürlük kazanması gereken memleketimizde, bu Meclis ten başka yerde, mill irade adına konuşmaya ve istekler ileri sürmeye artık sebep ve imkân kalmadığından, hük met işlerine müdahale şeklindeki her türlü faaliyet ve hareketlerin cezalandınlacağı duyurulur.
Sadrazam Ali Rıza Efendiler, böyle bir genelgeye ne gerek vardı?
Hey et i Temsiliye yi millet gözünde küçük düşürmekte, onun cezalandırılabileceğinden bahsetmekte ne yarar vardı?
Eğer Hey et i Temsiliye zaman zaman hük metin dikkatini çekmeyi gerekli görüyor idiyse, bu hareketinin ne kadar temiz ve yüksek düşüncelere dayandığından ve ne derece vatanla ilgili zaruretler yüzünden yapıldığından hâlâ üphe edilebilir miydi?
Hey et i Temsiliye yi, dolayısıyla milletin birlik ve dayanışmasını yok etmeyi asıl hedef olarak kabul eden hük met, Aydın, Adana, Maraş, Urfa 198
Antep cephelerinde sürüp gitmekte olan çarpışmalardan ise, asla duygulanmış görünmüyordu.
Yabancı devletlerin, doğrudan doğruya kendi kabinelerine yapmış olduğu baskıdan üzüntü duymuyordu.
Şunu da açık olarak belirtmeliyim ki, her türlü mill davanın belirdiği tek yer olmak gereken Milli Meclis in, Sadrazam Paşa nın Tanrı ya şükrederek söylediği gibi, çalışmalara başladığı da ne yazık ki daha görülmüyordu.
Efendiler, Sadrazam ın bu genelgesi üzerine biz de şu genelge ile milletin dikkatini çekmeyi gerekli bulduk.
Genelge 17.2.1920 Milll iradenin kanun3 olarak varlığını gösterdiği yer olan Meclis i Meb usan ı açarak mill hakimiyeti ispatlayabilen Cemiyetimizin, en önemli ve başlıca görevlerinden biri de, milli dâvâya uygun ilkeler çerçevesinde bir banş yapılıncaya kadar, milli birliği korumaktır.
Cemiyetimizin, her güçlüğe göği.is bererek, vatanı ve mill?
varlı ı koruma yolundaki kurtancı çalışmalanna, mill gaye gerçekleştirilinceye kadar, daha büyük bir azim ve iman ile devamı şarttır.
Bu bakımdan, milletin yaşama ve varlığını devam ettirme temeline dayanan mill teşkilâtın, vatanın her köşesinde, geniş çapta ve yaygın bir biçimde kökleşmesine, eskisi gibi devam edilmesini bütün merkez ve idare hey etlerinden bir kere daha önemle rica ederiz.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Hey et i Temsiliyesi adına Mustafa Kemal ALDATICI SÖZ VERMELER, AĞIR İTİRAFLAR Efendiler, İstanbul dan gönderilen 19 Şubat 1920 tarihli yazıda, İngiliz Dışişleri Bakanlığı ndan İstanbul daki siyasi temsilciliğine gelen ve siyas temsilcilik tarafından da resmen hük mete yapılan sözlü tebligatta, padişahlık başkentinin Osmanlı Devleti nde bırakıldığı bildirilmiş fakat bununla birlikte, Ermeni katliamının durdurulması ve Yunanlılarla bütün İtilâf Devletleri nin kuvvetlerine karşı olan tutumumuzun değiştirilmesi istenmiş aksi takdirde, barış şartlarının değiştirilmesinin muhtemel bulunduğu da ayrıca ifade edilmiştir denilmekte ve bazı hususlar, özellikle şikâyete yol açacak en küçük olaylara bile meydan bırakılmaması tavsiye edilmekteydi.
Efendiler, bu sözlü vaadin arkasındaki anlam ve maksat ne olabilirdi?
Yunanlıların, Fransızların ve daha başkalarının işgali altında bulunan vatan topraklarından başka, İstanbul un da alınması kararlaştırılmıştı.
Ancak, ileri sürülen şarta uyulursa, İstanbul u almaktan vazgeçeriz mi, denilmek isteniyordu?
Yoksa, Yunanlıların, Fransızların, İtalyanların işgalleri zaten geçicidir, İtilâf Devletleri, yalnız İstanbul u alacaktı, fakat teklif ettikleri şarta uyarsak, onu da bırakacaklardır, anlamı mı çıkarılıyordu?
Veyahut da Efendiler, İtilâf Devletleri Kuva yı Milliye nin rşgal bölgelerinde, işgal kuwetlerine karşı kurduğu cepheleri bozdurmaya ve açtığı savaşları, giriştiği hareketleri durdurmaya, İstanbul Hük meti nin gücünün yetmeyeceğini çok iyi anladıklarından, Yunanlılar da dahil olmak üzere, İtilâf Devletlerine karşı yapılan saldırının önlenememiş ve aslı olmayan Ermeni katliamına son verilmemiş olduğu bahanesiyle İstanbul u da mı işgal etmek niyetindeydiler?
Daha sonraki olaylar, bu son tahminin doğru olduğunu göstermiştir tir, sanırım.
Ne var ki, İstanbul Hük meti nin İngiliz temsilciliğinin teklifinden böyle bir anlam çıkarmaya yanaşmamış, aksine ümide kapılmış olduğu görülüyordu.
Efendiler, yapılmış olan teklifin ne derece yersiz olduğu hususunda bir fikir verebilmek için, biz de o günlerle ilgili bazı durumları hatırlayalım.
Şüphe edilmemek gerekirdi ki, Ermeni katliamı 199
konusundaki sözler, gerçeğe uygun değildi.
Aksine, güney bölgelerinde, yabancı kuwetler tarafından silâhlandırılan Ermeniler, gördükleri koruyuculuktan cür et alarak bulundukları yerlerdeki Müslümanlara saldırmakta idiler.
İntikam düşüncesiyle her tarafta insafsız bir şekilde öldürme ve yok etme siyaseti gütmekte idiler.
Maraş taki feci olay bu yüzden çıkmıştı.
Yabancı kuvvetleri ile birleşen Ermeniler, top ve makineli tüfeklerle Maraş gibi eski bir Müslüman şehrini yerle bir etmişlerdi.
Binlerce çaresiz ve suçsuz ana ve çocukları işkenceyle öldürmüşlerdi.
Tarihte bir benzeri görülmemiş olan bu vahşeti yapan Ermenilerdi.
Müslümanlar yalnız namuslarını ve canlarını korumak için karşı koymuş ve kendilerini savunmuşlardı.
Yirmi gün süren Maraş katliamında, Müslümanlarla birlikte şehirde kalan Amerikalıların, bu olay hakkııvda İstanbul daki temsilcilerine çektikleri telgraf, bu faciayı yaratanları, yalanlanamayacak bir şekilde ortaya koymakta idi. Adana ili içindeki Müslümanlar, tepeden tırnağa kadar silâhlandırılmış olan Ermenilerin süngülerinin baskısı altında her dakika öldürülmek mek tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyorlardı.
Canlarının ve bağımsızlıklarının korunmasından başka bir şey istemeyen Müslümanlara karşı uygulanan bu zulüm ve yok etme politikası, meden insanlığın dikkatini çekecek ve onları insafa getirecek nitelikte iken, aksinin yapıldığını iddia ederek ondan vazgeçilmesini isteme gibi bir teklif nasıl cidd olarak kabul edilebilirdi?
İzmir ve Aydın dolaylarında durum buna benzer ve belki daha da acıklı değil miydi?
Yunanlılar, her gün kuvvet ve vasıtalarını artırıyor ve taarruz hazırlıklarını tamamlıyorlardı.
Bir yandan da oraya buraya saldırmaktan geri durmuyorlardı.
O günlerde İzmir e yeniden bir piyade alayı ile tam teçhizatlı bir süvari alayı ve yirmi dört adet yük otomobiliyle çok sayıda nakliye arabası, altı tane top ve birçok savaş malzemesi çıkarıldığı, cephelere bol miktarda cephane gönderilmekte olduğu anlaşılmıştı.
Gerçek şu idi ki, milletimiz, sebepsiz olarak hiçbir yerde hiçbir yabancıya saldırmış değildi.
Bu durum karşısında, Efeıldiler, vatanımızın işgal edilmiş yerlerinden düşmanların çekildiklerini görmeden veya hiç olmazsa çekileceklerine tam bir güven duymadan, aldatıcı sözlere gereğinden fazla değer vermek akıl kârı mıydı?
Memleket kaderinin tek dayanak noktası olarak kalmış bulunan Kuva yı Milliye yi dağıtma gayesi güden bu gibi teklif ve teşebbüsleri anlamakta güçlük var mıydı?
Geleceğin şüphe ve belirsizliği uğruna, mill dâvâdan hemen vazgeçmek doğru olur muydu?
Yalnız İstanbul un değil, Boğazlar ın, İzmir in, Adana bölgesinin, kısacası mill sınırlarımız içindeki bütün vatan topraklat ının egemenliğimiz altında kalması mill gayemiz değil miydi?
Bu duruma göre, yalnız İstanbul un, Osmanlı Devleti ne bırakılacağı vaadi karşısında, Osmanlı Devleti nin sadrazamı Ali Rıza Paşa memnun olsa da, Türk milletinin memnun olacağı ve bununla yetinerek susup oturmayı tercih edeceği nasıl düşünülebilirdi?
Vahdettin in sadrazamı, Kuva yı Milliye yi dağıtmayı hedef alan bütün bu teşebbüslerin tarih sorumluluğunu düşünmek istemiyor muydu?
Efendiler, yabancıların teklifine ve onu gerçekleştirmeye kalkışan hük metin istek ve emrine, milletçe de Kuva yı Milliyece de boyun eğilmeyeceği şüphesizdi.
MİLLİ BİR KABİNE KURULMASININ İMKANSIZLIĞI Saygıdeğer Efendiler, Rauf Bey, 19 Şubat 1920 tarihli bir şifre ile, hük met ve Meclis hakkında üzerinde durup düşünülmeye değer bilgiler veriyordu.
Bu bilgileri özetleyeyim Şubatın on dokuzuncu günü, Sadrazam, Dahiliye Nâzırı, Bahriye Nâzırı Felâh ı Vatan Grubu nun toplantısına gitmişler.
Sadrazam, Kuva yı Milliye nin ikinci bir hük met şeklinde görünmemesi, hük met işlerine karışmaması ve Maraş taraflarındaki çatışmaların daha ilerilere götürülmeyerek durdurulmasını, düzen ve güvenliğin sağlanması gereğini siyas bakımdan yararlı gördüğünü söylemiş miş, Ziya Paşa nın vali ve Ahmet Fevzi Paşa nın da kolordu komutanı olarak Ankara ya 200
gönderileceğini bildirmiş.
Dahiliye Nazırı da serbestçe iş görmesine karışılmamasını istemiş.
Polis Müdürü ile Jandarma Komutanı nın değiştirilmesine güçlerinin yetmediğini anlatmış.
Eskiden beri dostu olan Keşf Bey in dürüstlüğünden ve onu Bursa ya vali, Faik Ali Bey i de müsteşar yaptığından bahsetmiş.
Salih Paşa da, Maraş ve dolaylarında boşaltılan yerlere, hük metçe el koymayı siyas bakımdan müınkün görmemiş, Fransiz basınını aleyhimize çevirir, demiş.
Padişah, hük mete, Meclis ten çok hâkim imiş.
Meclis in ruh haline göre, bu hük meti düşürmek ve yerine gerekli şartları taşıyan mill bir kabineyi getirmek mümkün değilmiş Belge 236 Bu bilgileri, Anadolu ve Rumeli de bulunan tekmil komutanlara bildirirken, şunu da ekledik Hey et i Temsiliye, işgal ve çeşitli yabancı etkilerin baskısı altında bulunan İstanbul da, daha mill ve fedakâr bir hük metin.
işbaşına getirilmesindeki güçlükleri takdir ettiğinden, Sadrazam Paşa nın bilinen bildirisine karşılık, 17 Şubat 1920 tarihindeki genelgeyle görüşünü bütün teşkilâtına duyurmuştu.
Mill birliği bozma düşüncesi ile yapılacak her teşebbüs ve saldırıyı, akıllıca davranışlarla başarısızlığa uğratmak şarttır.
Milli dâ,vâ,ya uygun bir barış yapılmadıkça, Kuva yı Milliye nin faaliyetine son vermesinin mümkün olamayacağı hususunda ilgililerin yeniden dikkati çekilmekle birlikte, mill birlik ve dayanışmayı güçlendirme ve devam ettirme konusunda, her zamankinden daha ileri görüşlü ve uyanık bulunulmasını özellikle rica eder ve bekleriz Belge 237 .
Rauf Bey e de cevap olarak şunu yazdım Harbiye Nezareti Başyaver Salih Bey e 21.2.1920 Rauf Bey e İlgi 19.2.1920 tarihli şifre Felâh ı Vatan Grubu nun Sadrazam Paşa ve arkadaşlarıyla yaptığı tartışmalardan genellikle anlaşıldığına göre, bugünkü hük metin Mill Meclis ten aldığı güven oyuna dayanarak, Kuva yı Milliye nin memleketteki nüfuz ve etkisini yok etmeye çalıştığı açıkça görülüyor.
Mill Mücadele ye karşı tutumundan dolayı azledilen Faik Ali Bey i müsteşarlığa, Ferit Paşa ve Ali Kemal ile birlikte çalışan Müsteşar Keşf Bey i, Bursa valiliğine atanması ve daha önce memuriyetleri milletçe kabul edilmeyen Ahmet Fevzi Paşa ile Ziya Paşa yı da Ankara ya göndermek hususunda ısrar etmesi, açıktan açığa Kuva yı Milliye aleyhine hareket edildiğinin kesin bir belirtisidir.
Hük metle milletin tam bir birlik içinde çalışarak tespit edilen ilkeler çerçevesinde mill dâvâya uygun bir barış yapılması gereğini her zamandan daha çok takdir etmekte olduğundan, hük met işlerine karşı her türlü muhalefetten ve güçlük çıkarmaktan kaçınmayı bir vatan görevi sayıyoruz.
Her şey bitmiş, mill gayeye ulaşılmış değildir.
Arada pek korkunç ihtimaller vardır.
Geleceğin sonsuz bilinmezlikleri içinde, Kuva yı Milliye nin kurtarıcı çalışmalarına değer verip vermediğinin hük metten sorulması gerekir.
Bize gelince Tarihin bu memlekette şimdiye kadar yaratmadığı bu mill birlik ve dayanışmayı bozmaya yeltenen her hareketi bir vatan hainliği sayarak ona göre gerekli tedbirleri almaktan çekinmeceğiz.
Bu mecburiyet ve zaruretlerin hük met üyelerince bilinmesi pek yararlı olacaktır.
Hük met ile aramızdaki uyum ve birliğin korunması, ancak bugünkü durumun devam ettirilmesiyle mümkün olabilir.
Gereksiz atama ve görevden almaların yapılması ve özellikle Mill Mücadele ye karşı geldikleri için görevden alınmış olan memurlar üzerinde ısrar edilmesi, Kuva yı Milliye aleyhinde bir düşmanlık sayılacağından, bu gibilerin memuriyetlerine göz yumulmayacaktır.
Hele Ahmet Fevzi Paşa ile Ziya Paşa nın, gönderildikleri takdirde hemen geri çevrilmelerinin bir oldubitti sayılması gerekir.
Bugünkü durumun ağırlığını kavramış olan Mill Meclis teki arkadaşların bile, böyle anormal olaylar karşısında susmayı tercih etmesi, her taraftan kışkırtılan ve teşvik gören hük meti cesaretlendireceğinden, gayeye bağlı arkadaşlann bu konuda da kesin ve açık bir tavır takınmalan gerekmektedir.
Hük metin Meclis e hâkim olması, denetleme görevini güçleştireceğinden, böyle bir durum ortaya çıktığı takdirde, vatanın kurtuluşu için yerinde kararlann alınamayacağı ve sonunda mill gayenin gerçekleşemeyeceği şüphesizdir.
Bütün milletçe benimsenen ve kutsal sayılan Kuva yı Milliye gayelerinin, Meclis çe de benimsenip gerçekleştirilmesinin sağlanması ve hük met işlerinin bu gayeler açısından denetlenmesi 201
konusunda, vatanseverlik görevinin sonuna kadar esirgemeden yerine getirilmesini önemle rica ederiz.
Hey et i Temsil iye adına Mustafa Kemal R a u f B e y in bir başka yazısına verdiğimiz karşılığı da arz edeyim Şifre 21.2.1920 Harbiye Nezareti Başyaveri Salih Bey e Rauf Bey e İlgi 20.2.1920 tarihli şifre Hükümetin Mill Meclis teki gruba karşı gözdağı verici bir tavır takınmasının, grubun, dayanışma halinde bir siyas güç olarak gelişip varlığını gösterememesinden ileri geldiği açıkça anlaşılmaktadır.
Her şeyden önce, grubun bu bakımdan bilinçli bir denetim gücü haline getirilmesi gerektiği belli oluyor.
Hükumetin sonradan gönül almak maksadıyla sizleri davet etmesi, bugünkü güçsüzlüğünü anlamasından ve gi.iç kazanıncaya kadar oyalayıp vakit kazanmak düşüncesinden kaynaklanmaktadır.
Hük mete karşı kesin bir durum alma zamanı gelmiştir.
Sadrazama ve Dahiliye I Iâzın na açıkça söylemek gerekir ki, Kuva yı Milliye, sonuç alınıncaya kadar çalışmalannı sürdürecektir.
Memleketi işgal eden ve milletimizi tam bir kölelik derecesine düşürmek isteyen düşmanlarımız, Kuva yı Milliye nin faaliyetini istememekte kendilerini haklı bulabilirler.
Fakat, devlet ve milletin kurtarılmasına çalışan bir mill kuvvete, kendi hük metimiz tarafından hücum ve saldınya geçilmesi görülmemiş bir şeydir.
İtilâf Devletleri nin, İstanbul un Osmanlı hâkimiyetinde bırakılması ile ilgili görüşü ne kadar sevinçle karşılanmış ise, İzmir ve Adana cephelerinde savaştan vazgeçilmesi konusundaki istekleri de o kadar hayretle karşılanmıştır.
Harbiye Nâzırı na, İzmir ve Adana nın da Osmanlılar ın elinde kalması sağlanıncaya kadar silâhların bırakılamayacağı, Ermenilere karşı bizim tarafımızdan bir saldınnın yapılmadığı, Fransızlar tarafından silâhlandınlan ve kışkırtılan Ermenilerle aramızda bazı olaylar çıkmışsa, bunun sorumluluğunun Ermeni milliyetçilerine ve onları kışkırtanlara ait olacağı bildirilmiştir.
Hükümetin, Maraş ve Urfa dan ileriye geçilmemesi yolundaki teklifine karşı, millete güven vermek ve Kuva yı Milliye yi durdurabilmek için, Fransızların Adanayı derhal boşaltmaya başlamaları istenmelidir, Aksi takdirde, Kuva yı Milliye yi, memleketi kurtarma mücadelesinden alıkoymanın mümkün olamayacağını, bu ateşin Halep ve Suriye ye sıçramak üzere bulunduğunu Fransızlann, Adana ve dolaylarının boşaltılmasında ne kadar çabuk davranırlarsa, o kadar karlı çıkacaklarını kendilerine açıkça anlatmalıdır.
Anadolu basınının kullandığı sert dilin hafifletilmesi, İtilâf Devletleri nin zulüm ve saldırılarına son vermeleriyle mümkündü.
Bunca haksızlıklara, zulümlere, hattâ katliamlara karşı feryat eden suçsuz bir milleti susturmak zulmünü bizden istemelidir.
Aslında, dünyanın her yerinde basın, bu türlü sıkı kayıtlardan kurtulmuş olup hür ve serbesttir.
Akbaş cephesinden bir kısmının İngilizlere geri verilmesi için hiçbir yardımda bulunmamanızı isterdik.
Boş bir fişek kovanının bile İngilizlere geri verilmemesi daha yerinde olur, düşüncesindeyiz.
Hük met, İtilâf Devletleri ne karşı böyle sahte yaranma hareketlerinde bulunarak merhamet uyandırmayı başarabileceği ve iki yüzlü davranışların, barış şartlarının değişmesini etkileyeceği zannını besliyorsa, kendilerinin gafletine acırız.
Kısacası, barışımızın söz konusu olduğu şu çetin günlerde, Kuva yı Milliye yi zayıf gösterecek her hareketin, milletimizin kaderi üzerinde uğursuz bir etki yapacağı şüphesiz olduğundan, Meclis teki arkadaşlara düşen denetleme görevinin her türlü fedakârlığa katlanarak yerine getirilmesini özellikle rica ederiz.
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal 202
KUVAYI MİLLİYE NİN MÜCADELEYE DEVAMI KONUSUNDA KAMUOYUNU YOKLANMASI Efendiler, bugünlerde duyulan ihtiyaç üzerine Rauf Bey e, aynı tarihte şu telgrafı da yazdım.
Bu ihtiyaç, Hey et i Temsiliye nin ve Kuva yı Milliye nin mücadeleye devamı konusunda kamuoyunu yoklamaktı.
Rauf Bey e yazdığım bu telgrafı, Erzurum daki Kâzım Karabekir Paşa ya da çektirmiştim.
Çok ivedi ve günlüdür.
21.2.I920 Rauf Bey e özel Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti nin durumunu değiştirmeye yetkili olacak kongrenin toplanması, tüzüğünün sonuncu maddesi gereğince, Meclis i Meb usan ın yasama görevini tam bir güvenlik ve serbestlik içinde yerine getirdiğinin Meclis çe açıklanmasına bağlıdır.
Hey et i Temsiliye nin genel teşkilâtının başında, barış yapılıncaya kadar eski şeklini koıuması gereği, bütün arkadaşlarımızın onayı ve ısrarı üzerine kabul edilıniştir.
Oysa, hük met tarafından âdeta teşvik edilen muhalif gazetelerin hücumlan, Ayân Meclisi nin açık saldırıları, hük metin tutum ve işleri ve özellikle Sadrazam Paşa nın bildirisi, Meclis i Meb usan da Kuva yı Milliye nin kanun dışı olduğunu alkışlattıran nutuklar, kamuoyunu mill teşkilât aleyhine çevirmekte ve Hey et i Temsiliye mizi güç bir duruma sokmaktadır.
Bir yandan Padişah ın isteğine uyarak Zeynelabidin, Hoca Sabri, Sait Molla gibi kimselerin, sırf Kuvayı Milliye yi yok etme maksadıyla her tarafta kurmaya çalıştıkları Teâl i İslâm Cemiyeti adı altındaki kuruluşlar, milli teşkilâta doğrudan doğruya saldırılara başlamışlardır.
Söz gelişi, Niğde ve Nevşehir de, bu ayın on dokuzuncu günü, Meclis i Meb usan açıldı.
Mill teşkilatı padişahımız istemiyor gibi sözlerle, halkı açık toplantı ve gösterilere sürüklemişlerdir.
Bu durum Sadrazam Paşa nın bildirisini alan bazı memurlar tarafından da teşvik edilmiştir.
Bu olayın Konya ya ve daha başka yerlere de yayılması uzak bir ihtimal değildir.
Bu bakımdan 1 Hük metin, Kuva yı Milliye nin devamına taraftar olup olmadığını kesin olarak bildirmesini kendisinden istemek gerekir.
2 Felâh ı Vatan Grubu nun, söz konusu edilen tam bir güvenlik ve serbestliğe sahip olduğunu, bu bakımdan, Kuva yı Milliye yi dağıtınak lüzumuna inanıp inanmadığını bildirmesi gerekir.
Eğer bu kuwetin devamına lüzum görüyorsa, ona göre hük metin dikkatini çekmekle birlikte, bunu, Meclis te de gerektiği şekilde savıuı naiıdır.
Bu konunun, grupça görüşülmesi ve tartışılması düşüncesindeyiz.
3 Vatanın çıkarlan açısından, mill teşkilâtın ve Kuva yı Milliye nin ortadan kaldınlması tercih edildiği takdirde, İzmir, Maraş ve öteki cephelerde bulunan düşman kuwetlerine karşı da hük metçe gerekli tedbirlerin alınmasını sağlama bağlamak söz konusudur.
Yukarıda arzedilen düşüncelerin büyük bir önem ve ciddiyetle dikkate alınıp gereğinin yerine getirilmesini, bizi şahsen de güç durumdan kurtarmak için, sonucun bir an önce bildirilmesini rica ederiz.
İstanbul daki bazı arkadaşların, bunca emeklerle meydana getirilmiş olan mill birliğe ve Kuva yı Milliye ye vurulan darbelere karşı kesin tedbir alma konusunda, sonuna kadar gayret ve ciddiyet göstermekten çok, dışarıdaki uzak kuvvetlerden büyük ümitlere kapılarak teselli buldukları zannı uyanıyor.
Biz, elimizdeki kuweti iyi koruyamadığımız takdirde, dış kuvvetlerin de bize değer vermeyeceklerini hatırlatmak isteriz.
Hey et i Teınsiliye adına Mustafa Kemal Kâzım Karabekir Paşa, bu telgrafa verdiği 23 Şubat 1920 tarihli cevabında, İstanbul da Meclis i MiIl de beliren akıma karşı, Hey et i Temsiliye nin ve Kuva yı Milliye nin ters ve hükmedici bir tavır almasını hiç de uygun bulmuyorum.
Yalnız, Hey et i Temsiliye nin bu işin içinden vekarla çekilmesini, işin sorumluluğunu ve durumun takdirini , Meclis i M ll nin namusuna ve vatanseverliğine bırakmayı sürdürmelerine Kuva yı Milliye nin ve Hey et i Temsiliye nin varlığını 203
sürdürmelerine Meclis i Mill taraftar olmazsa... Kongrelerin aldığı kararlar gereğince, tam bir güvenlik içinde yasama ve denetleme yetkisine sahip ve hâkim olduğundan, Hey et i Temsiliye, kararların uygulanmasını Meclis i Mill ye bırakarak dağılır, faaliyetine son verdiğini yazar ve bir de teşekkür eder .
Fakat, Meclis i Mill nin, böyle bir sorumluluğu yüklenerek, durumunun ve geleceğinin güvenilir olduğu yolunda bir karar alarak bunu duyuracağı pek şüphelidir.
Rauf Beyefendi bu teklifi yapar ve bu kararları aldırır da, Hey et i Temsiliye nin işbaşından çekilmesi gereğini bildirirse, o zaman Hey et i Temsiliye bunu isteyerek kabul eder.
Basına ve millete ilân ederek faaliyetten uzaklaşır.
Şerefli ve onurlu yerini de meşru bir şekilde korumuş olur.
Şüphesiz ki, bir yıldan beri milletin ısrarı ile kurulmuş olan Aydın cephesi, ne dağılıp kendi kaderini Yunanlıların eline teslim eder ve ne de hük met bunları dağıtabilir.
O mücahitler kendiliklerinden ve eskiden olduğu gibi savaşa devam ederler.
Fakat, bu durum o cepheye bağlı kalır ve kolordu komutanları kendi bölgelerinde bunu durum ve maksada göre iyi bir şekilde yürütürler.
Ondan sonra da gelecekteki durum ve faaliyetlerimizde olayların akışına ayak uydurulur... İşte benim âciz görüşümün bundan ibaret olduğu arzedilir diyor Belge 238 .
OLAYLARIN AKIŞINA AYAK UYDURAMAZDIK Efendiler, İstanbul un fiil olarak işgalinden aşağı yukarı yirmi gün önce ortaya konulan bu görüş ve düşünce incelenmeye değer.
Ben yalnız bir noktaya işaret etmekle yetineceğim.
O nokta, olayların akışına ayak uydurma şeklinde bir kaderciliği benimsemektir.
Biz elbette, işi böylesine bir kaderciliğe bırakamazdık.
Aksine, olayların akışının ne olabileceğini önceden kestirip tesbit ederek, karşı tedbirleri düşünmek ve ânında, bir kararsızlığa düşmeden uygulamak taraftarı idik.
İşte bundan dolayıdır ki, daha öncesinden kamuoyunu yoklamaya başlamıştık.
Efendiler, Milletvekili Mazhar Müfit Bey in bir mektubuna verdiğim diğim cevabı olduğu gibi bilginize sunarsam, Kâzım Karabekir Paşa nın ş a nın görüşlerine verilmesi gereken cevap da kendiliğinden anlaşılmış olur.
Mazhar Müfit Bey in mektubunda yazdıklarını tekrar etmeyeceğim ceğim.
Onu gerekirse kendileri yayınlarlar.
Benim verdiğim cevap şuydu Ankara, 25 26.2.1920 Hakkâri Milletvekili Mazhar Müfit Beyefendi ye Efendim Hazretleri, 14.2.I920 tarihli uzun mektubunuzu ancak dün aldım ve yarınki postaya yetiştirmek üzere cevabını şimdi yazıyorum.
Yüce Meclis i Mill nin ve Felâh ı Vatan adıru taşıyan grubun, gerçek durumlarını tasvir eden değerli ifadeleriniz, bende üzüntü yarattı.
Açıklama ve tasvirlerinizle gözümün önünde beliren manzara elem vericidir.
Zavallı millet hayatını, varlığını, kaderini savunmak, korumak ve güven altına almakla yükümlü bildiği sayın milletvekillerini, gerçek mill ve vatan görevlerini daha ilk anda ve ilk adımda unutmuş görüyor.
Batılıların ve bütün düşman dediğimiz milletlerin, Türklerde kabiliyet olmadığı gerekçesiyle, Türkiye de, her şeyin, bizim için olumsuz olan şeyin yapılmasına göz yumdukları bilinirken ve her birimiz, ayrı ayn bu zannın yanlışlığını ispata kararlı olduğumuzu iddia ederken, çıkar duygularımız, basit bencilliklerimiz bize her şeyi unutturabilir.
Önce gelen milletvekilleri şöyle yapacakmış, sonra gelen milletvekilleri böyle tavır almış, Hey et i Temsiliye şunu kendinden saymış, bunu bayağı görmüş... Bunları söyleyenler, koca Türk milletinin sayın milletvekilleri, öyle mi?
Bu ruh hali, böyle bir ahlâk davranış karşısında hayret ve şaşkınlıktan donakalırım.
Yeni grup veya parti teşkilâtından söz ediliyor.
Azizim Mazhar Müfit Bey açıkladığınız zihniyet ve yaratılışların kuracakları gruptan da, partiden de, ben memleketi kurtarıcı sağlam bir tavır alınabileceğine hükmedemiyorum.
Ben de Hey et i Temsiliye adı altında fedakârca görev yapan arkadaşlar, bu vatanın kur tuluşu ve milletin huzuru için ölünceye kadar çalışmak isterken, sayın milletvekilleri tutum ve tavırlarıyla ve gaflet uçurumuna yuvarlanmalarıyla, anlıyorum ki, buna bile müsaade etmeyeceklerdir.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti nin teşkilâtına ve bu teşkilâtın meydana getirdiği Kuva yı 204
Milliye ye dayanma gereği kalmadığını, çocukça ve gafilce davranış ve hareketleriyle belli eden Meclis i Meb usan ın ve Felâh ı Vatan Grubu nun, bu konudaki kesin kararının öğrenilmesini ve tarafımıza bildirilmesini Rauf Bey e yazdık.
Bu kararın, bir an önce alınabilmesi için sizin de yardımınızı rica ederiz.
Bu kararı verirken, sayın milletvekillerinin, toplantı yeri olan İstanbul da, kırk bin Fransız, otuz beş bin İngiliz, iki bin Yunan ve dört bin İtalyan kara kuvvetlerinin yığınak yaptığını ve İngiliz Akdeniz donanmasının da Fındıklı sarayına karşı demir atmış olduğunu gözönünde bulundurmaları gerektiğini hatırlatırım.
Mustafa Kemal AKBAŞ CEPHANELİĞİ VE KÖPRÜLÜ HAMDİ BEY Efendiler, Rauf Bey e yazdığımız son şifrede, Akbaş Cephaneliğindeki cephanenin bir kısmının İngilizlere verilmesine yardım ettikleri yolunda bir eleştiri vardı.
Bu meseleyi biraz açıklayayım.
Rumeli sahilinde, Gelibolu yakınlarında, Akbaş denilen yerde, bir cephane deposu vardı.
Orada Fransızların eli altında bo1 miktarda silâh ve cephane bulunuyordu.
Hük met, İtilâf Devletleri ne tamamiyle boyun eğmiş göriinmeyi yararlarına uygun saydığından, sözünü ettiğim cephanelikteki silâh ve cephanenin bir kısmını İtilâf Devletleri ne vermeyi vaadetmiş.
Onlar da Wrangel ordusuna göndereceklermiş.
Rusya ya nakli için bir Rus vapuru da Gelibolu ya gelmiş.
Hük met daha önce, İstanbul daki teşkilât başkanlarımızın izin ve yardımlarını da sağlamış...
Halbuki, Efendiler, Köprülü Hamdi Bey adında kahraman bir arkadaşımız, Kuva yı Milliye den bir müfreze ile, 26 27 Ocak 6 1920 gecesi, sallarla Rumeli sahiline geçti.
Akbaş cephaneliklerini ele geçirdi.
Depo bekçileri olan Fransızları tutukladı ve haberleşme hatlarını kesti.
Silâhların hepsini cephanenin bir kısmını ve muhafız Fransız askerlerini de göz altında Lapseki ye nakletti.
Silâhları ve cephaneyi Anadolu ya göderdikten sonra, Fransız erlerini iade etti.
Akbaş deposunda sekiz bin Rus tüfeği, kırk Rus makineli tüfeği, yirmi bin sandık cephane bulunduğu tahmin ediliyordu Belge 2.39 .
Bu olay üzerine, İngilizler, Bandırma ya iki yüz kişilik bir kuvvet çıkardılar.
İtilâf kuwetlerinin, mill savaş bölgelerinin gerilerinde İtilâf Devletleri askerlerinin de bulundukları yerlerdeki depolarda bulunan silâhların ve cephanenin başka yere nakli, kullanılamaz duruma getirilmeleri veya bu gibi yerlerin işgal edilmeleri ihtimaline karşı, komutanlara verdiğimiz emirde, bazı tedbirler tavsiye etmekle birlikte, bütün komutanların büyük bir kararlılık ve kesinlikle hareket etmeleri gereğini bildirdik Belge 240 .
ANZAVUR UN MİLLİ CEPHELERİMİZİ ARKADAN VURMA TEŞEBBÜSÜ Efendiler, hemen aynı günlerde, Anzavur, Balıkesir ve Biga dolaylarında, oldukça önemli ve tehlikeli durumlar yaratmayı başarmıştı.
Balıkesir de, mill cephelerimizi arkadan vurmak istiyordu.
Başına bir yığın adam toplamıştı.
Karşısına gönderilen mill kuwetlerle, Biga da kanlı bir çarpışma yapıldı.
Anzavur galip geldi.
Kuwetlerimizi dağıttı.
Toplarımızı ve makineli tüfeklerimizi ele geçirdi.
Erlerimizi ve subaylarımızı esir ve şehit etti.
Akbaş kahramanı Hamdi Bey de bu şehitler arasındaydı.
Bundan sonra, Ahmet Anzavur, kendi adına verdiği Ahmediye Cemiyeti adı altında alçaklıklarını gittikçe artırdı.
Efendiler, 3 Mart 1920 tarihinde, içinde fevkalâde önemli haberler bulunan bir şifre aldım.
Bu şifre, İstanbul dan İsmet Paşa dan geliyordu.
Ben Ankara ya geldikten sonra, İsmet Paşa, Ankara ya yanıma gelmişti.
Birlikte çalışıyorduk.
Fakat Cemal Paşa dan sonra Harbiye Nâzırlığı na Fevzi Paşa Hazretleri geldi.
Paşa Hazretleri nin özel istekleri üzerine ve çok önemli bir iş için İsmet Paşa yı bu tarihten birkaç gün önce İstanbul a göndermiştim.
205
Önemli saydığımız nokta şuydu Yunanlılar taarruza hazırlanıyorlardı.
Buna kargı, akla yakın olan tedbir, bütün kuwetleri seferber ederek düzenli bir savaşa girmekti.
Özellikle Fevzi Paşa Hazretleri, bu gerek ve zarureti takdir etmekteydi.
İşte, bu hazırlığı yapmak üzere İsmet Paşa nın İstanbul da bulunması ve hatta Genelkurmay Başkanlığı na resmen tayin edilerek işe başlaması çok yararlı olacaktı.
Bu maksarla İstanbul a gitmesini gerekli bulmuştum.
İsmet Paşa nın telgrafı şudur Harbfye Nezareti 3.3.1920 Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Alınan bilgilere göre, İstanbul da bir dernek kurulmuş ve İngilizlerle birlikte kararlar almış.
Hük metin düşüri.ilmesi ve mal m bir hük metin kurulması, Meclis in dagıtılması, İzmir ve Adana,nın işgalteri için Kuva yı Milliye nin ortadan kaldırılması, dünya barış ve güvenliğini sa laıTıak üzere İstanbul da Müslümanlararası bir Hilâfet Şurası nın toplanması ve bcılşevikler aleyhine fetva çıkarılması bu kararlar arasırıdaymış.
Nâzır Paşa, bu derrıegırı çalışmalarına önenı veriyor.
Anadvlu daki Anzavur hareketi bu kararlara baglı oldugıı gibi, ingilizlerin hüküınete çok fazla baskı yapmaları da aynı sebeptendir.
Bilgi olarak arz etmekliğimi istediler İsmet .
Harbiye Nezareti Başyaveri Binbaşı Salih ALİ RIZA PAŞA KABİNESİ NİN İSTİFASI Efendiler, yüksek şahıslarınızca bilinmektedir ki, İngiliz temsilcisi, Yunanlılar da dahil olmak üzere bütün İtilâf kuwetlerine karşı mücadelenin durdurulmasını hük mete teklif etmişti.
Bu teklifin gereği yerine getirilirse, İstanbul u Osmanlı Devleti ne bırakacakları yolunda yaldızlı bir vaatte de bulunmuşlardı.
Fakat İstanbul da bu teklif yapılırken, Şubat ın 18,19 ve 20 nci günlerinde, Yunanlıların İzmir e yeni kuvvet, taşıt araçları, çok miktarda cephane getidiğini ve bunları cephelere götüererek yeni bir taarruza hazırlandığını bilıyorduk.
Bu bilgilerimizi, hük metin işlerine karışmayınız yaygarasına kulak asmadan İstanbul Hük meti ne de ulaştırarak dikkatini çekmekten geri kalmadık.
Yunanlılar, bu şekilde taarruza hazırlanırken, Ali Rıza Paşa Kabinesi başka bir teklif karşısında kalıyor.
Yunanlılar karşısında bulunan Kuva yı Milliye yi üç kilometre geri aldırmak!..
Ali Rıza Paşa Kabinesi nin buna gücünün yetmeyeceği belliydi.
Fakat, maksat onun düşürülmesiydi.
Sadrazam, ister istemez bu teklifin yerine getirilemeyeceğini bildirmiş.
3 Mart 1920 günü Yunanlılar taarruza geçtiler.
Gölcük yaylasıyla Bozdoğan ı işgal ettiler.
İşte bu olay üzerine, Ali Rıza Paşa nın, düşünebildiği tek çare, makamında daha fazia kalmaktan vazgeçerek, hemen istifa edip bu sorumlu işten yakayı sıyırmak olmuştur.
Çünkü, Mill Mücadele yi durdur ma konusunda yapılan teklifi yerine getirmeye çalışmış fakat başaramamış olan Ali Rıza Paşa nın, bu defaki teklifi de yerine getireceğim diye söz verip de başaramadığı takdirde, İtilâf Devletleri nce de sorumlu tutulması ihtimali de hatıra gelmez miydi?
Harbiye Nazırı Cemal Paşa, Başkomutan Mr.George Milne in emirlerini uygulatamadığı için sonunda kabineden uzaklaştırılmak durumuna düşürülmemiş miydi?
Aynı işlemin Ali Rıza Paşa ya da uygulanmasına kalkışıldığı takdirde, kendisini Padişah ın koruyabileceğine güvenebilir miydi?
Böyle bir durum karşısında, mill davanın belirdiği tek yer olduğu söylediği İstanbul daki Meclis i Mill ye güvenebilecek miydi?
Mill irade adına konuşmaya ve isteklerde bulunmaya artık gerek ve imkân kalmadığını söyleyerek cezalandıracağım diye gözdagı verdigi Hey et i Temsiliye ye dayanmaya tenezzül etmeli miydi?
O halde kendisi için istifadan başka çıkar bir yol olamazdı.
İşte o da öyle yapmıştır Belge 241 .
Ali Rıza Paşa, hükümete ilk saldırı yapıldığında, 206
çekilmesi gerektiği yolundaki uyarılarımızı kabul etmedi.
Yerinde kalmakla vatana yararlı olacağını söyledi.
Meclis i Meb usan da bu cahilce düşünceyi yerinde görerek onu makamında tuttu.
Acaba yerine getirilmesi söz konusu olan görev, Yunanlıların taarruz hazırlıklarını tamamlayarak vatanın kutsal topraklarından bir kısmını daha çiğnemek ve aziz vatandaşlardan bir kısmını daha süngüler altında inletmek için, muhtaç olduğu fırsatı ona bahşetmek miydi?
PADİŞAH, İŞİN GİDİŞ DURUMUNA GÖRE BİRİSİNİ SADRAZAMLIĞA SEÇECEĞİM DİYOR R a u f ve K a r a V a s ı f B e y l e r, 3 Mart 1920 tarihli şifrelerle, bu istifa haberini verirlerken Felâh ı Vatan Grubu başkanının ve Meclis başkan vekillerinin saraya gönderildiğini de bildiriyorlardı.
Bu başkanlar, Padişah ın huzuruna kabul olunmamişlar.
Başkâtip ve Başmâbeyinci ile görüşmeleri irade buyurulmuş.
Grup başkanı, mill teşkilât ın Padişah a bağlılığını bildirmiş.
Sözü hük metin çekilmesine getirmiş.
Padişah, Başkâtip aracılığı ile şu iradeyi bildirmiş Bütün milletvekillerine selâm.
İşlerin gidiş ve durumundaki ağırlığı ben de onlar kadar biliyorum.
Gidişatın ve durumun gereğine göre birisini sadrazamlığa seçeceğim.
Onun yetkisine el uzatarak arkadaşlarını seçmesine karışamam.
Ancak, ona çoğunluk grubuyla anlaşmasını tavsiye edeceğim.
BENİ HÜKÜMET İŞLERİNE KARIŞMAKTAN MENETMEK İSTEYENLER BENDEN ETKİLİ TEDBİRLER BEKLİYOR Başkanlar hey eti teşekkür edip ayrılmışlar Belge 242 .
Verilmekte olan bilgiler arasında şunlar da vardı Milletvekilleri, telâştalar.
Fakat istenildiği şekilde bir kabine kurulacağına güveniyorlar.
Yabancıların, Hürriyet ve İtilâfçıların ve Nigehbancılar ın, düzenledikleri gericilik hareketlerinde başarılı olabilmeleri için, Ferit Paşa yı veya yakınlarından birini iktidar mevkiine getirmeleri de muhtemeldir.
Meclis i elbette dağıtacaklardır.
Padişah katında etkili olacak tedbirlerin, oradan alınması... arz olunur.
Efendiler, garip değil midir ki, bugün bu maruzatta bulunanlar, daha birkaç hafta önce Meclis resmen açılmış olduğuna göre, bundan sonraki emirlerinizin bize bildirilmesini ve görüşlerinizin her makamın önünde gerektiği gibi savunulacağına güven buyurulmasını diyen kimselerdir.
Birkaç hafta önce, İstanbul Hük meti ile birlik olarak, beni hük met işlerine karışmaktan menetmek isteyen kimseler, bu gün, İstanbul da hiçbir şey yapmaya güçleri yetmadiğini itiraf ederek, buradan, Hey et i Temsiliye den etkili tedbirler bekliyorlar.
Biz bu isteği de yerine getireceğiz.
Fakat bu kimselerin istekleri olduğu için değil, bunu vatanın çıkarları emrettiği için... Efendiler, 3 Mart ve 3 4 Mart gecesi, İstanbul la haberleşme ve oradaki durumu anlamakla geçti.
4 Mart günü, gerek İ s m e t P a ş a dan ve gerek diğer kimselerden aldığım bilgiler üzerine, durumu bir genelge ile bütün ordulara, teşkilât merkezlerimize ve millete bildirdim Belge 243, 244 .
Meclis i Meb usan Başkanlığı na da şunu yazdım Meclis i Meb usan Başkan Vekilliği Yüksek Katına, Ankara, 4.3.1920 İtilâf Devletleri nin durmadan işlerimize karışmaları karşısında, Ali Rıza Paşa Kabinesi nin, nihayet Meclis huzurunda istifasını verdiği üzüntüyle haber alınmıştır.
Aydın cephesinde, kutsal vatanı ele geçirmeye çalışan düşmanla Kuva yı Milliye çarpışmakta ve her karış toprağına, sadık ve fedakâr evlâtlarının şehit olmuş vücutlarını gömmektedir.
Hiçbir güç, hiçbir yetki, milletimizi tarihin emrettiği bu görevden alıkoyamayacaktır.
Vatan ve milletimizin istiklâli korumak için her Fedakârlıga hazır bulunan milletimizin, kutsal heyecanını ancak milletin tam olarak güvenini 207
kazanmış bir hük metin işbaşına getirilmesi yatıştırabilir.
Bütün millet, bu tarih günlerde, mill iradesinin mutlak vekilliğini üzerine almış bulunan mitletvekillerinin kararlarını sabırsızlıkla beklemektedir.
Vatana ve tarihe karşı, üzerinize aldığınız büyük sorumluluğu ve bütün dünyanın kürsülerinize çevrilmiş olan dikkatli bakışlarını düşünerek, milletin azim ve fedakârlığına yaraşır kararlar alınacağına güvendiğimizi ve vatan uğruna yaptığınız çalışmalarda bütün milletin yanınızda ve yardımınızda olduğunu arz ederiz.
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal Padişah a da şu telgrafı çektim Efendiler Padişah Hazretleri nin Yüce Eşiğine Ankara, 4.3.1920 İtilâf Devletleri nin istiklâl ve haysiyeti ayak altına alıcı saldırılarına ve Ateşkes Anlaşması hükümlerine aykırı müdahale ve hareketlerine daha fazla da dayanamayan Kabine nin istifası ile yeniden yüce devletlerinde bir hük met bunalımının ortaya çıkması, kamuoyunda derin bir heyecan yaratmıştır.
Yüce saltanat ve hilafet makamları etrafında düşünce ve ülk birligi ederek, yüksek istiklal ve dokunulmazığımız ve yüce Osmanlı Devleti nin ülke bütünlüğü için son fedakarlığı göze almış olan bütün vatandaşlannız, düşmanlar tarafından idare edilen bazı bozgunculuk ve ihtilâl tertiplerinden dolayı, zaten kederli ve endişeli bir durumda, hükümet bunalımının bir an önce sona ermesini ve mill emelleri gerektiği gibi gerçekleştirebilecek değerli bir hük metin kurulmasını beklemektedir.
Meclis i Mill nin çoğunluk grubunda yoğunlaşan mill gaye ve eğilimlerin yüce katınızda da destekleneceğine, bütün vatandaşlarınız gibi, Hey etimiz de emindir.
Ancak, içten ve dıştan gelen bin türlü ihtirasın kaynayıp köpürmesiyle, dirlik ve huzuru tehdit altında bulunan memleketimizin, mill vicdana güven veremeyecek bir kabine başkanına bir dakika bile katlanamayacağını ve Tanrı korusun, böyle bir durum ortaya çıkarsa, Osmanlı Devleti nin tarihinde benzeri görülmemiş fec olaylara yol açacağını, Padişah Efendimiz Hazretleri nin yüce eşiğine arz etmeyi vatan borcu sayarız.
Ferman Padişah ımızındır.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Hey et i Temsiliyesi adına Mustafa Kemal Bu telgrafın birer suretini bilgi için Meclis i Meb usan Başkanlığı na ve kolordu komutanlarına vermekle birlikte, bunun bir kopyasını çıkararak, İstanbul gazetelerine ve Basın Cemiyeti ne vermesini de İstanbul telgrafhanesine emrettik.
Bundan ba ka Efendiler, komutanlara, valilere, mutasarrıflara ve Müdafaa i Hukuk Merkez Hey etleri ne ayrıca şu genelgeyi de gönderdik.
4.3.1920 İtilâf Devletleri nin katlanılmaz bir duruma gelen müdahale ve baskılarından dolayı kabine 3 Mart günü yani dün istifa etmiştir.
Güvenilir kaynaklardan aldığımız bilgilere göre, kabinenin düşürülmesi, F e r i t P a ş a veya ona benzer birinin iktidar mevkiine getirilmesi ve lstanbul da yabancılann emellerine hizmet edecek bir Hilâfet ş rası kurulmasını sağlamak üzere, dış düşmanlar tarafından idare edilen ve muhalif partilerin aracılığı ile meydana gelen bir komitenin çalışmalarının eseridir.
Yani, komitenin çalışmalarına yer verebilmek için İtilâf Devletleri, önce hük meti istifaya mecbur edecek baskılar yapmışlardır.
Durumun bu ağırlığı karşısında, Meclis i Meb usan, elbette gereken etkili tedbirleri almaya devam etmektedir.
Arıcak bu teşebbüslerin fül olarak desteklenmesi için, hemen, milli gayeyi gerçekleştiremeyecek bir hük met başkanına milletin katlanamayacağını çok sert bir dille Saray a, Meclis i Meb usan Başkanlığı na ve basına bildirmek gerekir.
Bu telgraf alındığında, bir dakika kaybedilmeden bu şekilde telgraglar lar hazırlanmasını ve bu gece mutlaka çekilmesi çarelerinin bulunmasını, buraya da yarın sabaha kadar bilgi verilmesini önemle rica ederiz.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Hey et i Temsiliyesi adına Mustafa Kemal 208
Efendiler, verdiğimiz talimat gereğinçe, memleketin her tarafından, milletin her türlü yönetim kademesinden, 4 5 Mart gecesinden başlayarak telgraf Fırtınası ayın beşinci ve altıncı günleri, Padişah sarayında ve Mec Meclis i Meb usan üzerinde beklenen etkiyi yaptı.
SALİH PAŞA SADRAZAM OLUYOR Nihayet, 6 Mart günü kim ve ne olduğunu anlayamadığımız biri tarafından şu haber verildi Hey et i Temsiliye ye, İstanbul, 6.3.1920 Sadrazamlığa, Bahriye Nâzırı S a l i h P a ş a nın getirildiği arz olunur.
Müdafaa i Hukuk Cemiyeti Genel Sekreter Vekili Hâlit Bu telgrafın arkasından da şu telgraf geldi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne, Meclis i Meb usan, 6.3.I920 Pek mukaddes Halife Hazretleri, şimdi Meclis i Meb usan Başkanı nı yüksek huzurlanna kabul şerefini bahşederek, sadrazamlığı, yân Meclisi nden eski Bahriye Nâzırı SaIih Paşa ya verdiklerini ferman buyurmuşlardır.
Salih Paşa da kabineyi kurma işi ile meşgul bulunmakta olduğundan, bunalımın yarın akşama kadar tamamiyle ortadan kalkacağı bildirilir.
Meclis i Meb usan Başkanı Celâlettin Arif Efendiler, Rauf Bey in de aynı günde fakat daha kabine başkanı belli olmadan verdiği bilgiler vardır.
Dikkate değer olduğu için bu bilgi leri veren telgrafı olduğu gibi bilginize sunuyorum Kişiye özel, çok ivedi Dakika geciktirilemez.
Harbiye Nezareti, 6.3.I920 Ankara da 20 nci Kolordu Koınutanlığı na Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne 1 Dün gece İzzet ve Salih Paşa larla görüştüm.
Her ikisine de sadrazamlık teklifi yapılmamıştır.
Vekâlet eden, kabinede kimin yer alacağını bilmiyor miyor.
Eski Dahiliye Nazırı Reşit Bey in, Saray la Fransız ve İngiliz elçilikleri leri arasında mekik dokuduğu inanılır kaynaklardan haber alınmıştır, Bir söylentiye göre, kendisi sadrazamlığa getirilecektir.
Önceki gece Padişah, Tevfik Paşa yı kabul etti.
Daha sonra Ferit Paşa yı kabul ederek saat 17.00 den 22.00 ye kadar görüştü.
Dünkü cuma günü Baltalimanı nda, Ali Kemal ve eski Dahiliye Nâzırı Mehmet Ali de bulunduğu halde, uzun görüşmeler yapıldı, Daha sonra Rahip Frew un da katılmasıyla görüşmeler Ali Kemal in evinde devam etti.
CeIâlettin Arif Bey, dün 16.00 da huzura kabul edildi.
Bugünkü bunalımın devama tahammülü olmadığından, milletin ve milletvekillerinin güvenini kazanabilecek bir kabinenin bir an önce iş başına getirilmesi konusundaki ısrarli maruzata karşı, Padişah, durumun nezaketini aynı şekilde kavradığını ve Kuva yı Milliye nin gereğini belirttikten sonra, içeride ve dışarıda güven uyandırabilecek bir kimsenin atanmasının pek acele yapılamayacağı ve pazara kadar düşünmek gerektiği şeklinde cevap vermişler, Yukanda bilginize sunulan hususlardan edindiğim şahs sezgim, Padişah ın İngilizler ile konuşmakta ve yazışmakta olduğu ve Londra dan cevap beklemekte bulunduğu kanaatını vermektedir.
Her halde durum pek bunalımlıdır.
İngilizlerden ümitli olurlarsa, Ferit Paşa nın sadrazamlığa getirilmesi de uzak bir ihtimal değildir.
Kısacası, şimdiye kadar Padişah doğrudan doğruya Tevfik ve Ferit Paşa lardan lardan başka kimseyi kabul etmemiş ve Ferit Paşa ile görüşmesi de gizli olmuştur.
Saray ın adamlarından, güvendiğinizi bildiğim bir zat, Perşembe günü, Padişah ın pek yakınları adına bendenizi özel olarak gördü ve düşüncemi sordu.
Cevap olarak, bugünkü durumu saltanat, devlet ve millet yararına yürütebilecek kimsenin, zâtıdevletleri olabileceğini, fakat şu sırada işgal 209
altındaki İstanbul a dönmeniz mümkün olamayacağına göre, İzzet Paşa nın iş başına gelmesi gereğini açık bir dille söyledim.
Salih Paşa Meclisin kapatılması ihtimalinin bulunduğunu da ima ediyor.
Birinci Başkan Vekili H ü s e y i n K â z ı m B e y in de Saray ve İngilizler ile Meclis adına dolap çevirdiği anlaşılıyor.
bilgilerinize sunulur.
Cellattin Arif Bey, bugün saraya gidecek.
Durumu pek açık bir şekilde Padişah a anlatacak.
Muhalifleri iktidar mevkiine getirirse, Anadolu daki teşkilâtın sarsılacağını ve böylece, Doğu daki, sonuç olarak kendileri için zararlı olacak prensiplerin memleketimize gireceğini ve halifeliğin Müslümanların gözünde düşeccği durumu açıklayacak ve Anadolu dan mill teşkilât merkezlerinden bu konuda gelmiş olan bütün telgraflan gösterecek ve bu konu ile ilgili olarak ayrıca yazılı bir rapor da sunacaktır.
Rapor birlikte yazılmıştır.
Suretini daha sonra takdim ederiz R a u f .
2 Bu telgraf, 6.3.1920 günü öğleden sonra saat 17.15 te Harbiye telgrafhanesine verilmiştir.
Harbiye Nezareti Başyaveri Salih Efendiler, Rauf Bey in sadrazam bulmak söz konusu olurken, benden bahsetmesi elbette gereksizdi.
Aramızda asla böyle bir şey konuşulmuş değildi.
Ben, aslında İstanbul Hük meti nin yaşayacağından ümitli değildim.
Osmanlı Devleti nin ömrünü tamamlamış olduğuna artık çoktan inanmıştım.
Osmanlı Devleti nin sadrazamlık makamına geçmek gibi zayıf ve anlamsız bir düşüncenin benim kafamda yeri olamayacağı tabi idi.
Ben gelip g.eçmesi tabi olan inkılâp safhalarını sakin bir şekilde takip ederken, yarının tedbirlerinden başka bir şey düşünmüyordum.
Rauf Bey, sözünüettiği Celâlettin Arif Bey in raporunun suretini de gönderdi Belge 245 .
Kabine kurulduktan sonra da şu bilgileri verdi Harbiye Nezareti 8.3.1920 20 nci Kolordu Komutan Velsilliği ne Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne 1 Kabine şöyle kurulmuştur Sadrazam Salih Paşa Şeyhülislâm Dahiliye Nâzırı.
Hariciye Nâzırı Safa Bey, Harbiye Nâzın yerlerinde bırakılmış Bahriye Nâzırlığına Salih Paşa vekil, Nafıa Nâzırlığına Tevfik Bey asıl, Maliye Nazırlığına Tevfik Bey vekil, Devlet Şurâsına Abdurrahman Şeref Bey vekil, Maarif Nâzırlığına Abdurrahman Şeref Bey asıl, Evkaf Nâzırlığına eski Şeyhülislâm Ömer Hul si Efendi asıl olarak, Adliye Nâzırlığırıa Celal Bey Ticaret Nâzırlığına Defterhane Emini Ziya Bey.
2 Celâl Bey in tutumunu bilmiyoruz.
Bu şekil Damat Ferit Paşa ya zaman kazandırmak için sarayın bir tertibidir.
Salih Paşa , bir bunalımı önlemek suretiyle vatana yararlı bir hizmet yaptığı inancındadır.
Bizim düşi,iucemiz bu kabineye güvenoyu vermemektir.
Bunu sağlamak için grupta çalışıyoruz.Ferit Paşa tehlikesi hâlâ vardır.
Ona göre tedbirler alınması arz olunur.
3 Dikkate değer bir nokta olarak şunu da arz edelim S a l i h P a ş a , Meclis i Meb usan içinden nâzır almanın imkânsızlığı anlaşıldıktan sonra, dışarından alınacak kimselerin tesbiti için grubun düşüncesini soracaktı.
Sonradan, bundan vazgeçerek, adları bılginize sunulan kimselerden ibaret kabineyi kendiliğinden den kurmuştur, efendim Rauf .
Harbiye Nezareti Başyaveri TRAKYA DA CAFER TAYYAR BEY İN TUTTUĞU YANLIŞ YOL Efendiler, İstanbul bunalımı üzerine yaptığım açıklamalar epeyce uzadı.
İstanbul da zaten öteden beri süregelmekte olan durumdan, daha birçok şeyin ortaya çıktığına şahit olacağız.
210
Müsaade buyurursanız, tekrar İstanbul a dönmek üzere, biraz da Edirne taraflarındaki duruma göz atalım.
şimdiye kadar yaptığım genel açıklamalar sırasında, yeri geldikçe Trakya yı da teşkilât ve tasarılarımızın hiçbir vakit dışında tutmadığımızı anlattığımı sanırım.
Edirne ile olan ilişki ve haherleşmelerimiz, memleketin her yeriyle olduğu gibi devam ettirilmekteydi.
Yapılan haberleşmelerimizdeki dikkate değer bazı noktaları yüksek hey etinize açıklayarak bildirmek uygun olur l inci Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Bey, 31 Aralık 1919 tarihli pek etraflı bir raporunda, Trakya ve özellikle Batı Trakya da Yunanlıların yaptıkları işleri ve giriştikleri teşebbüsleri pek güzel açıklıyordu.
Bu olağanüstü çalışmalara karşı kendisinin gerektiği gibi tertibat alamadığından şikâyet ediyordu.
Kolordusunun bu durumda ve ileride ortaya çıkabilecek olaylar karşısında, görevini yapmaya imkân verecek bir durum almasına General Milne in müsaade etmediğinin, haberleşme sonunda anlaşıldığını haber veriyordu Belge 246 .
General Milen in tertibat almamıza müsaade etmeyeceğine elbette şüphe yoktu.
Bu açık gerçeği yazışma yoluyla anlamaya bilmem nasıl bir düşünce ve mantıkla kalkışılmıştı?
Cafer Tayyar Bey e 3 Ocak 1920 tarihinde verdiğim talimatta, gönderdiğimiz gizli yönetmeliğe uyularak silâhlı birlikler kurulmasını yeniden hatırlattım.
Asker durumun değiştirilmesi ile elde edilemeyen yararların bu şekilde elde edilmesi gerekir dedim Belge 247 .
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa ya da yine aynı tarihte durumdan bahsederek, Yunanlıların Doğu Trakya da olsun, hazırlıklarına engel olmasını yazdım Belge 248 .
Trakya Paşaeli Cemiyeti nin gönderdiği raporlarda, gerektiği gibi teşkilât kurulamamakta olduğuna işaret ediliyor ve bazı yüksek dereceli memurlardan şikâyet ediliyordu Belge 249 .
Bu gibi memurlara, öteden beri bazı uyarılarda bulunuyordum Belge 250 .
Asıl şikayet Cafer Tayyar Bey den gelmeye başladı.
Örnek olarak, bununla ilgili olarak okuyacağım şu mektup bir fikir verebilir sanırım Sayın Paşam, 26.1.1920 Arif Bey in, Trakyalılar hakkında söylediklerini doğrularım.
Trakya Cemiyeti madd güçle desteklenmemiştir.
Maalesef Cafer Tayyar hepimizi aldatmış.
En küçük bir teşkilâtlanmaya girmemiş, bir tek tüfekle bile silâhlandırma yolunu tutmamıştır.
Cafer i şahsını düşünmekle suçlanm.
Bulgaristan olaylarından da tamamen habersiz, tam bir gaflet içindedir.
Son günlerde, Cafer in tümenlerine gönderdiği yazılı bir emir tesadüf eseri olarak elimize geçti.
Yunanlılann yaptıklarından ve niyetlerlnden, bu durum karşısında, artık Müdafaa i Hukuk talimatı uyannca, mill teşkilâta başlamak gerekirken, komutanların bu konuda.
subaylar vasıtasıyla halka yardım edip etmemek hakkındaki düşüncelerini soruyor.
Artık düşününüz... Allah mill meselelerde aldatanları kahretsin.
Fakat aldanmış olanlara da çok yazık!
Sonuç Bulgar askeri Batı Trakya yı boşaltarak gittiği, beş on memurla 150 200 jandarmadan başka kuvveti bulunmadığı halde, kendisinden ihtilâl ve savaşla vatanı savunmasını beklediğimiz Trakya bir şey yapamadı.
Cafer bu durumun züntünü çekti mi bilmem.
Bu yüzden.
artık Topçu Ihsan ı, Baytar Rasim i zeki, hareketli, ölçülü, kendisine güvenilir bir arkadaş teşkilât kurmak üzere Trakya ya göndereceğiz.
Buradan silâh da göndereceğiz.
Kör olası Cafer , yalnız bunları serbest bıraksın.
Gölge etmesin baska ihsan istemeyiz.
Edirne hattını, tngilizler, kendi askerlerzyIe teslim alıyor.
Yunanlılar Hadımköy, Çorlu, Lüleburgaz da toplanıyor.
Bulgaristan kaynaşıyor.
Yunan eşkiyalığı artmakta, halkın şikâyeti karşısında vali elini oğuşturmakta, Cafer âcizliğini göstermekte.
Trakya nın bolşevikliğe karşı yabancı kuvvetlerin yığınak yeri olması, Bulgarların saldınlanna uğraması beklenebilir.
Orada 211
kuvvetli bir pençe ve beyin lâzım.
Necafer ne vali bu işin ehli de değillerdir, fedakâr da değillerdir.
İşte durum budur.
Ben bunlarla çok uğraşıyorum.
Geçen gün bir şifrenizi almış, pek üzülmüş ve şifre ile açıklama rica etmiştim.
Cevap alamadım.
Paşam, şahs bir siyaset güttüğümü mü zannediyorsunuz?
Yoksa maksadı kavramayacak, durumu etraflı olarak anlamayacak ahmaklardan olduğumu mu zannediyorsunuz?
Her iki durumu da protesto ederim.
İnancım ve gayem birdir.
Hiç şaşmadan yürüyorum.
Yalnız, başka bir şey düşünüyor da bana söylemek istemiyorsanız, ona bir şey demem.
Açıkça bildirmenizi rica ederim.
Sert ve azarlayıcı sözlere son derece üzülürüm.
Bu, beni çalışmaktan alıkoymaz.
Beni muhalefete geçirmez.
Fakat, arada pekâlâ bir kişilik meselesi doğurabilir.
Buna dikkatinizi çeker, hir gerçek ortaya çıkmadan ve benim neler çektiğimi anlamadan teşebbüslerde bulunmamanızın, mevkinizden beklenen ve hiç ihmal götürmeyecek olan incelik ve yumuşaklık gereği olduğunu, şuracıkta belirtmeme müsaade buyurunuz.
Saygılanmı sunar, başarılar dilerim Paşam.
Efendiler, Edirne den gelen yazılardan ve raporlardan, bence, yanlış bir görüş takip edildiği anlaşılıyondu.
Şimdi okunan mektupta da bu yanlış görüşün benimsendiğini gösteren cümleler vardır.
Bu yanlış tutumu düzeltmek için, öteden beri belirtilen görüşlerimizi, 3 Şubat 1920 tarihinde Cafer Tayyar Paşa ya ve İstanbul da Rauf Bey e bir kez daha bildirdim.
Tekrar ettiğim görüş şuydu Doğu ve Batı Trakya nın mill bir bütün olarak tasavvur ve ifadesi doğru bir politika değildir.
Doğu Trakya, itiraz ve tartışma kabul etmez şekilde yurdumuzun bir parçasıdır.
Batı Trakya ise, bir antlaşma ile daha önce terkedilmiş olan bir bölgedir.
Olsa olsa, Doğu Trakya, Batı Trakya nın kurtarılmasına çalışanların bir hareket üssü olabilir.
Doğu ve Batı Trakya nın birliği üzerinde ısrarla direnmek, Doğu Trakya üzerinde de bazı iddiaların ileri sürülmesine yol açabilir.
Bulgarların da Adalar Denizi nde iktisad bir çıkış kapısı istemeleri, üzerinde ayrıca düşünülmeye değer.
Bulgaristan içinde bu bakımdan gayret sarfedilmelidir Belge 51 .
Cafer Tayyar Paşanın da, memurlardan, ileri gelenlerden ve halktan şikâyet ediyordu.
7 8 Mart 1920 tarihli bir şifresiyle, bizde halk her işi hükümetten beklemekte sivil idare âmirlerinin nemelâzımcı tutumları yüzünden mill teşkilât yüksek emirlerinize uygun olarak kurulamamaktadır.
İl sınırları içinde sık sık yapmakta olduğum teftişlerde, özellikle köylülerle sıkı temas kurmaktayım...
Fakat, her köye gitmek mümkün olamıyor .
Teşkilâtın köklü ve yaygın olması hepimizin ortak isteği olup, bunun da ileri sürülen sakıncaların ortadan kaldırılmasına çalışmakla gerçekleştirilebileceği bilgilerinize sunulur diyordu Belge 252 .
Efendiler, General Milne, Cafer Tayyar Paşa ya asker durumu değiştirtmiyor.
Vali ve mutasarrıflar tarafsız kalıyor.
Her işi hük metten bekleyen halka, mill teşkilâtın kurulmasında yardım ve öncülük etmiyorlar.
Bu sakıncalar giderilmedikçe, teşkilâtın köklenip yaygınlaşması da mümkün görülmüyor.
KARAKOL CEMİYETİ İSTANBUL DA TEŞKİLATINI GENİŞLETMEYE ÇALIŞIYOR Efendiler başka bir münasebetle Karakol Cemiye ti nden ve onun çalışmalarını yasaklarna konusun daki teşebbüslerimizden bahsetmiştim.
Bu cemiye tin İstanbul da hâlâ teşkilâtını genişletmeye çalıştığıanlaşılıyordu.
Yeniden şöyle bir uyarıda bulunmak gerekti 12.3.1920 Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Albay Şevket Beyefendi ye İstanbul da bulunan teşkilâtımızın gayeye hizmet konusunda yetersiz olduğuanlaşılmaktadır.
Çeşitli zamanlarda ve özellikle bugünlerde Ankara ya gelen vedurumu bilen bazı kimselerin 212
verdiği bilgilere göre, bundaki başansızlık sebebi,Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti teşkilâtı adı altında Karakol Cemiyeti tüzüği,inün uygulanmaya çalışılmasından ileri gelmektedir.
Karakol Cemiyeti nin tüzi,iği,i, birçok kimseyi teşkilâtla ilişki kurmaktanürkütmüştür.
Bu sebeple, Müdafaai Hukuk Teşkilâtı Tüzüğü nün esaslarına göreteşkilâtlanmak, özellikle İstanbul için yeterlidir.
Çünkü, İstanbul da asıl gücü fikir akımlannı birleştirmede aramalıdır.
İstanbul da fiil hareketler ve özel teşebbüsler için kurulacak silâhlı te kilâtta bile, Müdafaai Hukuk Tüzüğü ekinin uygulanması gerekir.
İstanbul Merkez Hey eti nin ve ona bağlı şubelerdeki yönetimkurullarırının ortaya çıkmasında bir sakınca görülüyorsa, bu kurullara girecek olankimseler şahıslarını gizli tutabilirler.
Bu esaslar çerçevesinde kurulmuş ve kurulacak olan teşkilâtın ve bunlann merkez hey etleri ile yönetim kurullannı oluşturan kimselerin adlarının güvenilir bir vasıta ile gönderilmesine yüksek l tuf veyardunları özellikle istirham olunur efendim.
Hey eti Temsiliye adına Mustafa Kemal Efendiler başka bir münasebetle Karakol Cemiye ti nden ve onun çalışmalarını yasaklarna konusun daki teşebbüslerimizden bahsetmiştim.
Bu cemiye tin İstanbul da hâlâ teşkilâtını genişletmeye çalıştığıanlaşılıyordu.
Yeniden şöyle bir uyarıda bulunmak gerekti 12.3.1920 Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Albay Şevket Beyefendi ye İstanbul da bulunan teşkilâtımızın gayeye hizmet konusunda yetersiz olduğuanlaşılmaktadır.
Çeşitli zamanlarda ve özellikle bugünlerde Ankara ya gelen vedurumu bilen bazı kimselerin verdiği bilgilere göre, bundaki başansızlık sebebi,Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti teşkilâtı adı altında Karakol Cemiyeti tüzüği,inün uygulanmaya çalışılmasından ileri gelmektedir.
Karakol Cemiyeti nin tüzi,iği,i, birçok kimseyi teşkilâtla ilişki kurmaktanürkütmüştür.
Bu sebeple, Müdafaai Hukuk Teşkilâtı Tüzüği.i nün esaslarına göreteşkilâtlanmak, özellikle İstanbul için yeterlidir.
Çi.inkü, İstanbul da asıl gücü fikir akımlannı birleştirmede aramalıdır.
İstanbul da fül hareketler ve özel teşeb büsler için kurulacak silâhlı teşkilâtta bile, Müdafaai Hukuk Tüzüğü ekinin uygulanması gerekir.
İstanbul Merkez Hey eti nin ve ona bağlı şubelerdeki yönetimkurullarırıın ortaya çıkmasında bir sakınca görülüyorsa, bu kurullara girecek olankimseler şahıslarını gizli tutabilirler.
Bu esaslar çerçevesinde kurulmuş ve kurulacak olan teşkilâtın ve bunlann merkez hey etleri ile yönetim kurullannı oluşturan kimselerin adlarının güvenilir bir vasıta ile gönderilmesine yüksek l tuf veyardunları özellikle istirham olunur efendim.
Hey eti Temsiliye adına Mustafa Kemal İSTANBUL DAKİ KUVA YI MİLLİYE BAŞKANLARI NIN TUTUKLANMASI HAKKINDA LONDRA DAN GELEN EMİR Şimdi, isterseniz yeniden İstanbul a dönelim.11 Mart 1920 tarihli bir telgrafta, R a u f B e y şu bilgileri veriyordu 10 Mart 1920 günü öğleden snnra, İtilâf Devletleri nin temsilcileri toplanmışlar.
Londra dan gelen ve İstanbul daki Kuva yı Milliye başkanlarının tutuklanması emrini içine alan bir meseleyi görüşmüşler ve emri yerine getirmeye karar vermişler.
Bu bilgi, güvenilir birkimseye sağlam bir kaynaktan gizlice verilmiş ve bu gibi kimselerin biran önce İstanbul dan uzaklaşmaları gereği bildirilmiş.
Bu durumu çeşitliihtimallere göre değerlendirdikten sonra, işin sonuna kadar İstanbul dakalarak namus görevini yerine getirmeye karar vermişler.
SadrazamSalih Paşa bu duruma bile bile yol açmaktaymış.
Onun için kabineyidüşürmeye çalışacaklarmış.
Başaracaklarına da güveniyorlarmış.
R a u f B e y in, bu telgrafın arkasından aynı gün gelen kısa birtelgrafında, en son arz ettiğimiz hususlar ve hük metin durumu hakkındabir türlü ,düşüncelerinizi öğrenemediğimizden, telgrafın size ulaşmamışnlmasından ve sağlığınızdan haklı olarak endişe ediyorum.
Cevabınızıbekliyoruz denilmekteydi.
Rauf Bey e ve bilgi için 15 inci ve 3 üncü Kolordulara 11 Marttarihinde şu bilgileri vermiştim 11.3.1920 Dün akşam, yani 10 11 Mart 1920 de, Ankara da Fransız temsilcisi YıbaşıBoizeau Buazo nun tercümanı olup bize öteden beri gizli haberler getirenbiri Ankara daki İngiliz temsilcisi With a 11 213
Vitol ün, aldığı bir telgraf üzerine,bütün eşyası, ağırlıklan ve yanındaki adamlanyla birlikte bugün Ankara dan ayrılarak İstanbul a hareket edeceğini ve bu trenden sonra, demiıyolu ulaşımının İngilizlerce durdurulacağını ihbar etti.
Adı geçen W i t h a 11, bugün gerçekten haberverildiği şekilde yola çıktı.
Bu bakımdan tren seferlerinin de kesilmesi kuvvetletahmin edilmektedir.
Bu durumun, İstanbul da İtilâf Devletleri nce alınan tedbirlerle ilgili bulunduğuna şüphe yoktur.
Mustafa Kemal Rauf Bey in son telgrafına da şu cevabı vermiştim Kabineye güvensizlik oyu vererek, sizlerin bir hücuma geçmeniz o kadarkuvvetli bir sebebe dayandırılamayacaktır.
Grubun dayanışma ve direnme derecesi ile işbirliği yapma konusundaki kesin tutumu üzerinde açık bir düşünce vekanaata varmadıkça, Salih Paşa nın Grup Yönetim Kuıulu yla görüşmeden hareket etmesini, bir şartlılık meselesi yapma hususundaki kararınız hakkında hiçbir fikir ileri sürernem.
İngilizlerin tutuklama kararına karşı, Meclis in,cesaretle sonuna kadar görevine devamı pek yararlı ve parlaktır.
Ancak, sizinlebırlikte, kendileri ileriki teşebbüs ve çalışmalarımız için çok gerekli olan arkadaşların sonunda bize katılmalannı sağlayacak çarelerin düşünülmüş ve bulunmuş olması şarttır.
Aksi takdirde, grubun birlik halinde ve kararlılık içinde hareketini düzenleyebilecek kimselerin şimdiden görevlendirilmesi ve sizlerin hemenburaya gelmeniz gerekir.
Buraya gelecek kimseler arasında, memleketi temsiledebilme niteliğini taşıyanlarla, gerektiğinde hük met kurabilecek ve yönetebilecek değerde olanlann bulunması önemlidir.
İtilâf Devletleri nin zorlayıcı tedbirlere başvuracaklanna şüphe yoktur... v. b. Efendiler, Rauf Bey i ve öteki şahısları tam zamanında çağırmış olduğumuz, olaylarla hem de üç dört gün geçmeden belli oldu.
Ancak, ne vazık ki, bu davetimiz, gereken önem ve ciddiyetle dikkate alınacak değerde görülamedi.
Rauf Bey ve Vasıf Bey gibi kimseler, en sonunda büyük bir uysallıkla Malta ya gittiler.
Bu durumu biliyorsunuz.
Son dakikaya kadar Anadolu ya geçmek ve Ankara ya gelmek fırsatve tedbirlerinin bazı bazı arkaclaşlar tarafından hazırlandığı ve sağlandığı zana anlatıImıştır.
Fğer biiylc idiyse, bu kimselerin Ankara ya gelmeyerazı olmayıp İııgilizlere teslim olmayı ve Malta ya gitmeyi tercih etmelerindeki sebep ve özür, cidden incelenmeye değer.
Gerçekten, Türkiye nindurumunun ve geleceğinin şüpheli, karanlık, telılikeli görüldüğü varsayımına göre, bu karantık tehlike içine atılacaklarırı, korkuzıç ve ınüthişbir sonla karşılaşrrıa kuruntusıınun etkisi ile en sonunda bir süre kalmaküzere, düşmana teslim olmayı claha uygun bulacakları gözrien uzak tutulamaz.
Bunla birlikte, ben burada böyle ağır bir yargıya varmaktarı çekinirim.
Bu düşünceyledir ki, bu şahısları Malta zindanlarından kurtarmak için her fırsattan yararlanarak mümkün olan teşebbüslerde bulunmaktan geri durmadım.
İSTANBUL UN İŞGALİ Efendiler, İstanbul da 10 uncu Tümen Komutanı n dan Ankara da 20 nci Kolordu Komutanlığı na 9 Mart 1920 tarih ve 456 sayılı şifre olarak 14 Mart 1920 günü hir yazı geldi.
Çözülmüşü şuydu Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne özel İngilizler tarafından Türk Ocağı binasının işgali üzerine Mill Talim ve Terbiye binasına taşınan Ocağın, bu yeni taşındığı bina, dün öğle vakti İngilizler tarafından yeni den işgal edilmiştir, efendim.
9 Mart 1920 âdi .
Efendiler, 1920 senesi Martının 16 ncı günü öğleden önce, saat 10.00 da makine başında şöyle bir telgraf geldi İstanbul,16.3.1920 Ankara da Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Bu sabah, Şehzadebaşı ndaki Muzıka Karakolu nu İngilizler basıp oradaki askerlerle çarpışarak, sonunda şimdi İstanbul u işgal altına alıyorlar.
Bilgilerinize arz olunur.
214
Manastırlı Hamdi Ben bu telgrafın altına kurşun kalemle ivedi olarak kolordulara benim imzamla M.K e m a l işaretini koyduktan sonra, telgrafı veren den açıklama istemeye başladım.
Manastırlı Hamdi Efendi birbiri ardınca bilgi vermeye devam etti.
Bizim en çok güvendiğimiz bir arkadaşımız var ki, yalnız o değil, herkes, yani gelenler söylüyor.
Şimdi de Harbiye nin işgalini haber aldık.
Hattâ, Beyoğlu telgrafhanesinin önünde İngiliz askerlerinin bulunduğunu öğrendik, fakat telgraf haneyi işgal edip etmeyecekleri bilinmiyor.
Bu sırada Efendiler, Harbiye telgrafhanesinden memur Ali bilgi vermeye başladı Sabahleyin İngilizler basarak altı kişiyi şehit ettiler.
On beş kadar da ya ralı var.
Şimdi İngiliz askerleri dolaşıyor.
Şimdi, işte, İngiliz askerleri Nezaret e giriyorlar.
İşte içeri giriyorlar, Nizamiye kapısına.
Teli kes!
İngilizler bııradadır.
Manastırlı Hamdi Efendi, bizi yeniden buldu.
Paşa Hazretleri, Harbiye telgrafhanesini de İngiliz askerleri, işgal edip teli kestikleri gibi bir yandan Tophane yi işgal ediyorlar, bir yandan da zırhlılardan asker çıkarılı yor, Durum ağırlaşıyor efendim.
Sabahki çarpışmada 6 şehit 15 yaralımız var.
Paşa Hazretleri, yüksek emirlerinizi bekliyorum.
16 Mart 1920.
Hamdi Hamdi Efendi devam etti Sabahleyin bizim asker uykuda iken, İngiliz deniz askerleri karakola gelip giriyor, Askerimiz uykudan şaşkınlık içinde kalkınca çarpışmaya başlanıyor.
So nunda bizden 6 kişi şehit oluyor, 15 kişi yaralarııyor.
Bunun üzerine, zaten mel un luklarını tasarlamışlar ki, hemen zırhlıları rıhtıma yatıaştırıp bir yandan Beyoğlu tarafını ve Tophane yi bir yanindan da Harbiye Nezareti ni işgal etmişlerdir.
Şimdi artık, ne Tophane yi ne de Harbiye telgrafk anesini bulmak imkânı olmuyor.
Şimdi aldığım habsre göre işgal Derince ye kadar yayılıyorınuŞ, efendim.
İşte Beyoğlu telgrafhanesi de yok.
Orayı da işgal ettiler galiba, Allah koru sun, burayı işgal etmesinler.
İşte Beyoğlu telgraf memurları, müdürleri geldiler.
Kovanuşlar.
Bir saate kadar burası da işgal olunacaktır.
Şimdi haber aldım, efendim Rahmetli Hayati Bey, benim ilk haber telgrafı üzerine yaptı ğım işarete uygun olarak, verilen bilgileri özetlemiş Rumeli ve Anadolu daki bütün komutanların adresine telgraf çektiriyordu.
Bir an önce İstanbul üzerinden Edirne ye çektirilmesini söylemiştim.
Hamdi Efendi Yüksek emirleriniz yerine getiriliyor.
Edirne ye yazıyorum ve bütün merkez leri hazır ettirdik.
Hamdi Efendi den Milletvekilleri ile ilgili bir haber aldınız mı?
Meclis telgrafhanesi cevap veriyor mu?
diye sordum.
Hamdi Efendi Evet veriyor.
14 nc Kolordu Komutanı hazır.
Paşa istiyordu, verelim mi?
Efendiler, bundan sonra artık Hamdi Efendi nin sözünü işitemedik.
İstanbul merkezinin de işgal edilmiş olduğuna hükmettik.
215
MANASTIR LI HAMDİ EFENDİ Bu vatansever ve cesur, Manastırlı Hamdi Efendi olmasaydı, İstanbul felâketinden haberalmak için, kimbilir, ne kadar çok beklemek zorunda kalacaktık.
İstanbul da bulunan nâzır, milletvekili, komutan ve teşkilâtımızdan bir kimsenin çıkıp da bize vaktinde haber vermeyi düşünememiş olduğu anlaşılıyor.
Demek ki, hepsini heyecan ve korku bürümüştü.
Bir ucu Ankara dabulunan telin İstanbul da bulunan ucuna yanaşamayacak kadar şaşkınbir duruma gelmiş o1duklarına hükmetmek, bilmem ki doğru olur mu?Telgraf memuru Hamdi Efendi, daha sonra Ankara ya gelerekkarargâhımız telgraf memurluğunu yapmıştır.
Kendisine borçlu olduğumteşekkürü burada açıkça ifade etmeyi mill ve vatan görevlerimden sayarım.
Efendiler, bu durum üzerine, meydana gelebilecek bir felâketinönüne geçmek için şu emri verdim Bütün Vali ve Mutasarrıflara Sıvas ta 3 üııcü Kolordu, Bandırnıa da l4 üncü Kolordu, Ankara da 20 nci Kolordu, Erzurum da 15 inci Kolordu, Konya da 12 nci Kolordu, Diyarbakır da 13 üncü Kolordu Komutanlıklarına İzmir Cephesinde Refet Beyefendi ye, Balıkesir de 61 inci Tümen Komutanlığı na, bütün Müdafaa i hukuk Merkez Hey etleri ne ve Yönetim Kurullarına Telgraf, ivedi Bugünkü duruma göre, milletimi, medeniyet dünyasının insanca duygularladolu viedanlarına ve bütün İslamın dünyasının manev birliğine güvenmekle birlikte,dost olsun düşman olsun, bütün resm dış dünya ile geçici olarak bir süre İçinilişki kuramayacaktır.
Bugünlerde, yurdumuzdaki Hristiyan halka karşı göstereceğimiz insancadavranışın değeri pek büyük olduğu gibi, hiçbir yabancı hük metin açıktan veyadolayh yoldan yardımını görmeyen Hristiyan halkın tazn bir huzur ve sük n içindeyaşâmaya devam etmeleri, ırkımızın yaratılıştan bezenmi olduğu meden kabiliyetine kesin bir delil olacaktır.
Yurt çıkarları aleyhinde çalıştıkları görülenler ile,memleketin huzur ve güvenliğini bozanlar hakkında, din ve milliyet ayrımı yapılmaksızuı, kanun hükümlerinin eşit olarak ve şiddetle uygulanmasını bulunduklarıyerlerdeki mahalli idarelere bağlılık gösteren ve vatandaşlık görevlerini yapmaktakusur göstermeyenler hakkında ise, yumuşak ve şefkatli davranılmasını özellikleister, bu hususların bütün ilgililere hemen bildirilmesini ve bütün yurttaşlara, uygun vasıtalarla duyurulmasını rica ederiz, efendim.
Müdafaa i Hukuk Hey eti Teznsiliyesi adına Mustafa Kemal İTİLAF KUVVETLERİNİN TELGRAFLA MEMLEKETE YAPMAK İSTEDİKLERİ RESMİ TEBLİĞ Efendiler, İtilâf Kuvvetleri, İstanbul tolgraf merkez lerini işgal ettikten sonra, memlekete telgrafla bir resmi tebliğde bulunmak istediler.
Tarafımızdan ya pılan uyarı ve hatırlatmalar üzerine, bazı merkezler dışında bu resm tebliğ alınmadık.
Alanlar vo cevapverenlerden belli başlıları şunlardır İzmit Mutasarrıfı Suat Bey, Konya Valisi Suphi Bey.
Resmi Tebliğ 216
Beş buçuk yıl önce, Osmanlı Devleti nin mukadderatını her nasılsa elde etmiş olan İttihat ve Terakk Comiyeti nin liöerleri, Alman telkinlerine kapılarakOsmanh Devlet ve Millstini 1.
Dünya Savaşı na soktular.
Bu haksız ve uğursuzsiyasetin sonucu bilinmektedir.
Osmanlı Devlet ve Milleti, bir türlü felâket geçirdikten sonra, öyle bir yenilgiye uğradı ki, İttihat ve Terakk Cemiyeti nin liderIeribile ,bir Ateşkes Anlaşması yaparak kaçmaktan başka çare bulamadılar.
Anlaşmanın yapılmasından sonra, İtilâf Devletleri ne bir görev düştü.
Bu görov eskiOsmanlı İmparatorluğu nun bütün halkının, ırk ve mezhep ayrılığı gözetilmeksizin gelecekteki mutluluklarını, gelişmelerini, sosyal ve ekonomik hayatlannı güven altına alan bir barışın temellerini a.tzrıaktan ibaretti.
Barzş Konferansı, bugörevi yerine getirmekle uğraşırken, kaçmış olan İttihat ve Terakk ileri gelenlerinin taraftan olan bazı kimseler, Mill Teşkilât takma adı ile bir teşkilâtkurarak ve Padişah ile İstanbul Hük meti nin emirleriızi hiçe sayarak, savaşın acısonuçlarıyla büsbütün tükenmiş olan halkı askerlik için toplamak, çeşitli unsurlararalarında nifak çıkarmak, mill yardım bahanesiyle halkı soymak gibi işleri yapmaya yeltendiler ve böylece barış değil, sanki yeni bir savaş devrini açmaya,çalıştılar.
Bu teşebbüs ve kışkırtmalara rağmen, Banş Konferansı görevine devametti ve nihayet İstanbul un Türk idaresinde kalmasına karar verdi.
Bu karar Osmanlıların kalplerini ferahlatacaktır.
Ancak, bu kararlannı Bâbıâl ye bildirdikleri zaman, uygulamanın ne gibi şartlara bağlı olduğunu da hatırlattılar.
Bu şartlar, Osmanlı vilâyetlerinde bulunan Hristiyanlann hayatlarını tehlikeye sokmamak, bugün İtilâf Devletleri ile müttefiklerinin asker kuvvetleri aleyhinde yapılmakta olan sürekli hücumlara son vermekti.
İstanbul Hük meti, bu uyarıya karşıbir dereceye kadar iyiniyet göstermiŞ ise de, Mill Teşkilât takma adı ile hareket eden kimseler, ne yazık ki, teşvik ve tahriklerinden vazgeçmek istemediler.Aksine, hük metin kendileri ile işbirliği yapmasını sağlamaya çalıştılar.
Herkesinsonsuz bir hasretle beklediği banş için büyük bir tehlike demek olan bu durumakarşı, İtilâf Devletleri, yakında karara bağlanacak barış hükümlerinin uygulanmasını sağlamak üzere, gerekli tedbirleri düşünmeye mecbur oldular.
Bunun için birtek çare buldular.
Bu da, İstanbul u geçici olarak işgal etmekti.
Bu karar bugünyürürlüğe girmiş olduğundan, kamuoyunu aydınlatmak için aşabıdaki noktalarınınaçıklanması gerekir.
1 İşgal âeçicidir.
2 İtilâf Devletleri nin niyeti, saltanat makamının nüfuzunu kırmak değil, aksine, Osmanlı idaresinde kalacak olan memleketlerde o nüfuzu güçlendirmek ve sağlamlaştırmaktır.
3 İtilâf Devletleri nin niyeti, yine Türkleri İstanbul dan mahrum etmemektir.
Fakat, Allah korusun, taşrada genel bir karışıklık veya katliam gibi olaylar ortaya çıkarsa, bu karar değ ştirilebilir.
4 Bu nazik dönemde, ister Müslüman ister gayrimüslim olsun, herkesingörevi, kendi işine gücüne bakmak, güvenliğin sağlanmasına yardımcı olmak, Osmanlı Devleti nin yıkıntısından yeni bir Türkiye nin kurulması için var olan sonbir ümidi, çılgınlıklanyla mahvetm.ek isteyenlerin aldatıcı sözlerine kapılmamakve hâlâ saltanat merkezi olarak kalan İstanbul dan verilecek emirlere uymaktır.
Yukanda sayılan kışkırtmalara katılan şahısların bazılan, İstanbul da yakalanmışlardır.
Onlar elbette kendi yaptıklanndan ve sonra da, o yaptıklarının sonucu olarak ortaya çıkabilecek olaylardan sorumlu tutulacaklardır.
İşgal Kuvvetleri Bu tebliğ dolayısıyla, derhal şu genelgeyi yayınladım 16.3.1920 Bütün Vali ve Komutanlara ve Müdafaa i Hukuk Hey etlerine İtilâf Devletleri tarafından silâhlı çarpışma sonunda, İstanbul un işgali zorlagerçekleştirilmiştir.
Bu suikasttan yararlanarak hainlik düşünen birçok kimseninmilleti aldatmaya kalkışmaları muhtemeldir.
Nitekim, resm bildiriler şeklindeimzasız bazı bildirilerin yayınlanmak istendiğini öğreniyoruz.
Yanlış hareketlereyer verilmemek ve gerçek duruma ters düşen heyecanlar yaratılmamak bakımından, bu gibi bildirilere asla değer verilmemesi gerekir.
Gerçek durumu izleyenAnadolu ve Ruıneli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti, milleti aydınlatacaktır.
Mustafa Kemal 217
YABANCI DEVLETLERE YAPTIĞIM PROTESTO Efendiler, aynı güılde çeşitli vasıtalarla şu protesto yu gönderdim 163.1920 Protesto İstanbul da İngiliz, Fransız, İtalyan Siyas Temsilcilerlne, Amerikan Siyasal Temsilcisine, Bütün Tarafsız Devletler Dı işlerl Bakanlıklarına, Fransa, İngiltere, İtalyan Millet Meclislerine verilmek üzere Antalya da İtalyan Temsilciliğine Milli bağımsızlığımızı temsil eden Meclis i Meb usan da dahil olmak üzereİstanbul da bütün resmi daireler, İtilâf Devletleri nin asker kuvvetleri tarafındanresmen ve zorla işgal edilmiş ve mill dâvâ uğrunda çalışan birçok vatanseverkimsenin de tutuklanmasına teşebbüs edilmiştir.
Osmanlı milletinin siyas hakimiyet ve hürriyetine indirilen bu son darbe, ne pahasına olursa olsun hayatını vevarlığını savunmaya azrrıetmi olan biz Osmanlılardan çok, yirminci yüzyıl medeniyet ve insanlığının kutsal saydığı bütün esaslara, hürriyet, milliyet, vatan duyguları gibi bugünkü insan toplumlannın temelinde yatan bütün ilkelere ve insanlığın bu ilkeleri meydana getiran ortak vicdanına indirilmiş demektir.
Biz, haklarımızı ve bağımsızlığımızı savunmak için giriştiğimiz mücadeleninlnıtsallığına ve hiçbir kuvvetin bir milleti yaşama hakkından mahrum edemeyeceğine inanıyoruz.
Tarihin bugüne kadar kaydetmediği bir suikast olan ve Wilsonprensiplerine dayanan bir Ateşkes Anlaşması nın, milleti savunma imkânlarındanyoksun bırakmış olmasından doğan bir hileye de dayanmış olması bakımından,ilgili milletlerin şeref ve haysiyetleriyle de bağdaSmayan bu hareketin ne demekolduğunun takdirini, resmi Avrupa ve Amerika nın değil, bilim, kültür ve medeniyet Avrupa ve Amerika sının* vicdanına bırakmakta yetinir ve bu olaydan doğacak büyük tarihi sorumluluğa, son olarak bir kez daha dünyanın dikkatini çekeriz.
Dâvâmızın haklılık ve kutsallığı, bu güç zamanlarda, Tanrı dan sonra en büyük yardımcımızdır.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk Hey et i Temsiliyesi adına Mustala Kemal Aynı günün gecesi şu talimatı bir genelgeyle yayınladım Şifre 16.3.1920 Bütün Vali ve Komutanlara İstanbul un ve resmi dairelerin, özellikle Meclis i Meb usan ın, İtilâf Devletleri tarafından ve zorla işgal edilmiş olduğunu, ayrıca, bu hareketin, ateşkes anlaşması ile milleti silâhsız bıraktıktan sonra yapıldığını dile getirerek, İtilâf Devletleri temsilcilerine, bütün tarafsız devletlerin dışişleri bakanlılslarıyla, İtilâfDevletleri nin Millet Meclisi Başkanlıklarına protesto telgraflan çekilmek üzeremitingler yapılması gerekli görülmektedir.
Protesto telgraflarında özellikle, yapılan saldınnın Osmanlı hakimiyetinden çok, yinni asırlık bir medeniyet ve insanlığın eseri olan hürnyet, milliyet ve yurtseverlik prensiplerine bir darbe olacağı,Osmanlı milletinin varlık ve bağımsızlığını savunma konusundaki kararlılık veimanına bu olayın hiçbir etki yapamayacağı, yalnız, meden milletlerin bu saldırıyıkabul etmekle, büyük bir tarih sorumluluk altına girmiş olacaklan belirtilmelidir.Tarafsız devletlerin dışişleri bakanlıklarıyla Millet Meclisi Başkanlıklanna çekilecek telgraflar, İstanbul da ait oldukları makamlara verilmekle birlikte, Antalya da İtalyan temsilcisi vasıtasıyla da verilmelidir.
Protesto telgraflannın birersuretinin de buraya gönderilmesini rica ederiz.
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal Şifre 163.1920 Albay Refet Bey e 218
Son olaylar dolayısıyla, her tarafta yapılan gösteri toplantıları sonunda çekilecek protesto telgraflarmın birer suretlerinin de İtilâf Devletleri nin toplantıhalinde bulunan Millet Meclisleri Başkanlıklarma ve tarafsız devletlerin de DışişleriBakanlıklanna gönderilmesini yararlı buluyoruz.
Bu konuda Antalya daki İtalyantemsilcisinin de yardımını sağlamanızı rica ederiz.
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal MİLLETE YAYINLADIĞIM BİLDİRİ Efendiler, aynı günde millete de şu bildiriyi yayın ladım Bütün komutanlara, vali ve mutasarrıflara, Müdafaa i Hukuk Cemiyetlerine, Belediye Başkanlıklarına ve Basın Derneğine İtilâf Devletleri nin şimdiye kadar memleketimizi paylaşmaya yol bulmakiçin başvurdukları çeşitli tedbirler bülnınektedir.
t5nce, Ferit Paşa ile anlaşarak ve milleti savunmasız bırakarak yabancı idaresine esir etmek ve memleketin birçok önemli yerlerini galip devletlerin sömürgeleri arasına katmak düşünülmüştü.
Kuva yı Milliye nin, bütün bir milletin desteği ile bağımsızlığı savunma konusunda gösterdiği azim ve kararlılık, bu tasavvuru altüst etti.
İkincisi,Kuva yı Milliye yi aldatmak ve onun müsaadesi ile Doğu da bir üstünlük sağlamasiyaseti gütmek için Hey et i Temsiliye ye başvuruldu.
Heyet, milletin bağımsızlığıve vatanın bütünlüğü garanti edilmedikçe ve özellikle işgal bölgelerinin boşaltılmasına teşebbüs edilmedikçe, herhangi bir görüşmeye yanaşmadı.
Üçüncüsü,Kuva yı Milliye ile işbirliği yapan hük metlerin çalışmalarına karışmak suretiylemill birliği sarsznak, haince muhalefetleri teşvik etmek ve cür etlerini artırmakyolu benimsendi.
Ne var ki, milli birliğin yarattığı kuvvet ve dayanışma karşısında bu saldırılar da eridi.
Dördüncüsü, vatanın kaderi ile ilgili kaygı verici kararlar alındığından söz edilerek, kamuoyuna baskı yapılmaya başlandı.
Namusunuve yurdunu savunma uğrunda her fedakarlığı göze almış olan Osmanlı milletininazim ve iradesi önünde, bu gözdağının da bir yararı olmadı.
Nihayet bugün, İstanbul u zorla işgal etmek suretiyle, Osmanlı Devleti nin yedi yüz yıllık hayat vehakimiyetine son verildi.
Yani, bugün Türk milleti, meden kabiliyetinin, yaşamave bağımsız kalma hakkının ve bütün bir geleceğinin savunulmasına çağrıldı.
İnsanlık dünyasının takdirlerini kazanmak ve İslâm dünyasının kurtuluş emellerinigerçekleştirmek, Hilâfet makamının yabancı etkilerden kurtarılmasına ve mill bağımsızlığın şanlı geçmişimize yaraşır bir imanla savunulup kazanılmasına bağlıdır.
Vatanımızı ve istiklâlimizi kurtarmak için giriştiğimiz kutsal mücadelede Tanrı nın yardım ve koruyuculuğu bizimledir.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa3 Hukuk Cemiyeti Hey et i Temsiliyesi adına Mustafa Kemal Efendiler, aynı zamanda bütün İslâm dünyasına da seslenilerek 266yapılan saldırı, bir bildiride etraflı şekilde anlatılarak çeşitli vasıtalarlailân edildi.
Efendiler, olay üzerinde fazla bilgi almayı beklemeksizin, telgrafçı,Manastırlı Hamdi Efendi nin verdiği bilgilerden ve işgalkuwetlerinin bu bilgileri doğrulayan bildirisinden, durumun içyüzünüanlayarak gerekli bulduğum ve derhal alınmasında zaruret gördüğümtedbirleri, açıklandığı gibi hemen işgal günü aldım ve uyguladım.
İstanbul un işgal şekli ve tutuklamalar hakkında çeşitli kaynaklardan biribirini tutmaz abartılmış bilgiler gelmeye başladı.
Biz de çeşitli yollarlaaraştırma ve soruşturmalarımıza devam ettik.
Yasama görevinin yerinegetirilmesine imkân göremeyerek dağılan milletvekillerinin ve bazı şahısların İstanbul dan kaçarak Ankara ya gelmekte oldukları anlaşıldı.Yolculuklarını kolaylaştırmak için, geçecekleri yerlerdeki ilgililere gereken emirleri verdim.
OLAĞANÜSTÜ YETKİLER TAŞIYAN BİR MECLİSİN ANKARA DA TOPLANMASI KARARI 219
Efendiler, lb Martta İstanbul işgal edilir edilmez, hemen aldığım tedbirler arasında, daha birtakımları vardır ki, onları Büyük Millet Meclisi nin ilk açılı şında anlattığım için burada yeniden açıklamadım.
Örnek olarak, Eskişehir ve Afyonkarahisar daki yabancı birliklerin silâhlarının alınması veya oradan uzaklaştırılmaları,Geyve ve Ulukışla yakınlarındaki tahribi ve Anadolu da bulunan yabancı subayların tutuklanması gibi tedbirlerle ilgili ayrıntıları, BüyükMillet Meclisi nin ilk tutanaklarında okumuşsunuzdur.
Bu tedbirler arasında en önemlisi olağanüstü yetkiler taşıyan bir meclisin Ankara datoplanmasını sağlama konusundaki mill ve vatan görevimize ait kararve bu kararın uygulanmasıdır.
Efendiler, bu knnudaki kararımızı ve bu kararın nasıl uygulanacağını gösteren bir bildiriyi, 19 Mart 1920 de, yani İstanbul un işgalindenüç gün sonra yayınladım.
Efendiler, bu konu üzerinde, iki gün kadar komutanlarla makinebaşında görüşerek düşüncelerini aldım.
Ben ilk yazdığım müsveddede Kurucu Meclis deyimini kullanmıştım.
Maksadım da toplanacakmeclisin ilk anda rejimi değiştirme yetkisine sahip olmasını sağlamaktı.
Fakat bu deyimin kullanılmasındaki maksadı gereğince açıklayainadığım veya açıklamak istemediğim için, halkın alışkın olmadığı bir deyimdir, gerekçesiyle Erzurum ve Sıvas tan uyarıldım.
Bunun üzerine olağanüstü yetkive sahip bir meclis deyimini kullanmakla yetindim.
Valiliklere, Bağımsız Sancaklara ve Kolordu Komutanlarına İtilâf Devletleri tarafından devlet merkezinin bile resmen işgali, devletinyasama, yargı ve yürütmeden ibaret olan mill güçlerini işlemez duruma sokmuşve bu durum karşısında görev yapmaya imkân bulamadığını hük mete resmenbildirerek.
Meclis i Meb usan dağılmıŞtır Şu halde, devlet ınerkezinin korunmasını, milletin bağımsızlığını ve devletin kurtanlmasını sağlayacak tedbirleri düşünmek ve uygulamak üzere, millet tarafından olağanüstü yetkiler taşıyan bir meclisin, Ankara da toplantıya çağrılması ve dağılmış olan milletvekillerinden Ankara ya gelebileceklerin de bu meclise katılmalan zarur görülmüştür.
Bu bakımdan aşağıda verilen talimat gereğince seçimlerin yapılması, yüksek ve derin vatanseverlik anlayışından beklenir 1 Memleket işlerini idare etmek ve denetlemek üzere, Ankara da olağanüstü yetkilere sahip bir meclis toplanacaktır.
2 Bu meclise üye olarak seçilecek kimseler, milletvekilleri ile ilgili yasahükümlerine bağlıdırlar.
3 Seçimlerde sancaklar esas alınacaktır.
4 Her sancaktan beş üye seçilecektir.
5 Seçim.
her eancakta, o sancagın kendi ilçelerinden çağıracağı ikinciseçmenlerle, sancak merkezinden seçilecek ikinci seçmenlerden, sancak idare vebelediye meclisleriyle Müdafaa i Hukuk yönetim kurullarından illerde, il merkez kurullarıyla, il yönetim kurullarından, il merkezindeki belediye meclisindenil merkezi ile merkez ilçesi ve merkeze bağlı ilçelerin ikinci seçmenlerinden oluşturulmuş bir kurul tarafından aynı günde ve aynı oturumda yapılır, 6 Bu meclis üyeliğine, her parti, zümre ve dernek tarafindan aday gösterilmesi mümkün olduğu gibi.
her ferdin de bu kutsal mücadeleye fiilen katılması için bağıırısız olarak adaylığını istediği yerden koyma hakkı vardır.
7 Seçimlere her bölgenin en büyük sivil yöneticisi başkanlık edecek veseçim güvenliğinden sorumlu olacaktır.
8 Seçim, gizli oyla ve salt çoğunluk esasına göre yapılacak oylar, kurulun kendi içinden seçeceği iki kişi tarafından ve kurul önünde sayılacaktır.
220
9 Seçim sonunda.
bütün kurul üyelerinin imzalayacaklan veya kendi mühürleri ile mühürleyecekleri üç nüsha tutanak düzenlenecek bir tanesi yerindealıkonularak, öteki iki nüshadan biri seçilen şahsa verilecek, diğeri Meclis e gönderilecektir.
10 Üvelerin alacakları ödenek daha sonra Meclis çe kararlaştınlacaktır.
Ancak, geliş yollukları seçim kurullarının zarur masraflar olarak uygun göreceklerimiktar üzerinden mahall idarelerce karşılanacaktır.
11 Seçimler, en geç on beş gün içinde Ankara da çoğunlukla toplanmayısağlayacak şekilde tamaızılanarak, üyeler hareket edecek ve sonuç üyelerin adlarıyla birlikte derhal bildirilecektir.
12 Telgrafın alındığı saat bildirilecektir.
Dağıtım Kolordu kamutanlarına, valiliklere ve bağımsız sancaklara tebliğedilmiştir.
Heyet i Temsiliye adına Mustafa Kemal Efendiler, bir hafta icinde, çeşitli yerlerden Ankara ya gelmekte olanmilletvekilleriyle, telgrafla haberleşilerek bizzat temasa geçildi.
Kendilerine, üzüntülerinin giderilmesine, maneviyatlarının yükseltimesine yarayacak bilgiler verildi.
İstanbul da artık dâvâmızı yürütecek kimse kalmamıştı.
Aylarca ve çeşitli yol ve yöntemlerle yaptığımız uyarmalara rağmen, bizim dediğimiz şekilde teşkilât kurmayıp Karakol Cemiyeti ninkurulmasına çalışanların başları Malta va gitmiş, İstanbul daki üyelerininhayat ve faaliyetlerinden eser kalmamıştı.
Orada yeniden teşkilât kurabilmek için çok zahmetli çalısmalara ve o günkü durumumuza göre imkânlarımızın üstünde para harcamaya mecbur oldum.
Saygıdeğer Efendiler, genel konuşmalarım arasında bir iki yerde,benim İstanbul daki Meclis i Meb usan a başkan seçilmem konusundanve bundaki maksattan bahsetmiştim.
Bunun gerçekleştirilememiş olmasıdolayısıyla küçük bir güçlükle karşılaştığımı da arz etmiştim.
Gerçektende, İstanbul da Meclis saldırıya uğrayıp dağılınca, milletvekillerini toplamak ve özellikle daha önce de açıkladığım üzere bir meclis kurulmasınateşebbüs edebilmek için bir an kararsızlık geçirdim.
Meelis i Meb usanBaşkanı olan Celâlettin Arif Beyin Ankara ya gelip gelmeyeceğini şüplzesiz bilemiyordum.
Gelmesi halinde, onun gelişini beklemeyive daveti onun vasıtasıyla yaptırmayı düşündüm.
Ne var ki, durum çokacele hareket etmemizi gerektiriyordu.
Gerçekleşip gerçekleşmeyecegibilinmez bir ihtimale bağlanarak vakit kaybetmeyi ihtiyata uygun bulmadım.
Fakat verecegim kararın uygulanmasını sağlamak için de, bir ikigün telgraf basında, bütün komutanların görüşlerini almakla vakit geçirme gereğini duydum.
Celâlettin Arif Bey le 27 28 Mart gecesiDüzce ye varışında bağlantı kurulmuştu.
Kendisine şu telgrafı yazdım Sayı 3 Ankara, 27.3.1920 Düzce de Meclis i Meb usan Başkanı Sayın Celâlettin Arif Beyefendi ye İstanbul un resmen ve fiil olarak İngilizler tarafından işgaliyle devlet kuvvetlerinin baskı ve esareti altına alınmış, Meclis i Meb usan a saldırılarak milletinistiklâl ve namusuna tecavüz edilmiş olması ve bu yüzden milletvekillerinin memleketin kaderi ile ilgili görevlerini yerine getirmeyi başaramayacaklarını anlayaraknıilletin bağrına sığınmak mecburiyetinde kalmaları dolayısıyla, devlet ve millletin bütün kuvvetIerini hüküm ve denetimi.
altında bulunduracak olağanüstü birmeclisin toplanmasına şiddetle ihtiyaç duyulmuş olduğundan, Hey et i Temsiliye nin, Ankara da olağanüstü yetkilere sahip bir rneclisin toplanmasına karar verdiğive gereğinin yapılmasının her yere genelge ile bildirildiği yüksek malumlarıdır.Bu konudaki 19.3.1920 tarihli bildir i metnini inceledikten srınra, içinciekileri birkere daha belirtmek ve seçimIerin en kısa zaınanda yapıIarak mecIisin bir an önce toplanmasını sağlamak için, bu görüşümüzün sizin tarafınızdan da bir bildirişeklinde kamuoyuna şimdiden duyurulmasını yararlı buluyoruz.
Değerli cevabınızı bekIemektoyim, efendim.
Mustafa Kemal Celâlettin Arif Beyin verdiği cevabı şudur Ankara da Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne 221
CELALETTİN ARİF BEY LE GÖRÜŞ AYRILIĞI Ankara da Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Söz konusu edilen 19.3.1920 tarihli bildiriyi görmedim.
Ola ğanüstü bir meclisin toplanması her ne kadar yerinde ise de, böyle bir meclisin, elden geldiği kadar kanuna dayanması gereklidir.
Gerçi, bizim Anayasa mızda böyle olağanüstü bir meclisin toplanabilmesi ile ilgili bir işaret yoksa da, başka anayasalarda bulunan hükümlerdenyararlanılabilir.
Söz gelişi, Fransız anayasasına gizre, meclis kanunsuz olarak dağıtılır veya bir saldırıya uğrarsa, saldırıya uğrayan meclis üyelarinden kurulabilenler, vilâyet ve sancak idare meclislerinden seçilecek ikişer üye ile birlikte uygun bir yerde toplanırlar.
Meclisin yeniden açılrnası veya saldırının önlenmesi içinlıararlar alırlar, Bu meclisin kararları muttaktır, uyulması zarur dir, gıı karartarı dinlemeyenle vatan hainliği ile suçlandırılırlar.
Bendeniz de bu yolu düşünmekte idim.
19.3.1920 tarihli bildirinin ne gibi esaslara dayandığı anIaşıldıktan sonra,Ankara ya varışımda yapacağım görüşnıeler sonunda, bir bildiri hazırlamak düşüncesindeyim.
Yine görüşürüz.
Makine başında yanımda bulunan İ s m a i lFazıl Paşa ile Saruhan Milletvekili Reşit Bey le birlikte saygılarımızısunarak veda ederiz.
Arkadaşlarımdan Kırşehir milletvekili Rıza Bey de saygılarını sunuyor ve kendisinin de Bolu da bulunduğunuıı Keskin deki babaszna haber verilmesini istirhazn ediyor, efendim.
Celâletttin Arif Bu cevap telgrafında yazılanlar dikkatle gözden geçirilirse, Celâlettin Arif Bey ile görüşlerimiz arasında büyük ayrılık olduğukolaylıkla farkedilir.
Ben, olağanüstü yatkilere sahip bir meclisin Ankara da toplanmasına karar verilen, bizim Anayasa mızda böyle bir meclisin toplanmasıyla ilgili bir işaret bulunmadığını elbette bilirdimFakat kararımı verebilmek için böyle bir işaretin var olup olmadığınıdüşünmek asla hatırıma gelmedi.
Bundan başka, saldırıya uğrayan meclis üyelerinden kurtulabilenlerle viIâyet ve sancakların idare meclislerinden seçilecek ikişer üyeyle birlikte, MecIis i Meb usan ın yani,den eski şekilve niteliğinde toplanmasını sağlamak için çalışmayı asla hatırıma getirmedim.
Aksine, büsbütün başka nitelik ve yetkide, sürekli bir meclis kurmayı ve bu meclisle, tasavvur ettiğim inkılap safhalarını birlikte geçirmeyi düşündüm.
Buna göre biribirleriyle zıtlaştığına şüphe etmediğimdüşüncelerimizin, görüşrükten sonra da bir leşmesine imkân bulunacağınaümidim kalmadı.
Bununla birlikte 19 Mart 1920 tarihli bildirimi telgraflaCelâlettin Arif Bey e verdirdim.
Ertesi gün aldığım cevapşuydu Düzce 28.3.1920 Ankara da Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ne Yüksek Hey et i Temsiliye nizin 19.3.1920 tarihli genel bildirisi incelendi.içindeki maddeler ana hatlarıyla bendenizin düşündüğü esaslara uygundur.
Bubakımdan, bendenizin Ankara ya gelişinden sonra, görüşülerek ayrıca bir bildirinin yayınlanması tabi dir.
Yarın ister istemez Bolu da kalınarak 29 Mart 1920 deAnkara ya hareket edileceği saygıyla arz olunur.
Meclis i Meb usan Başkanı Celâlettin Arif CELALETTİN ARİF BEY MECLİS İ MEBUSAN BAŞKANLIĞI NI BIRAKMIYOR Celâlettin Arif Bey, bildirimizi incele dikten sonra içindekilerin, düşündüğü esaslara ge nellikle uygun oldugunu söylemekle birlikte, bu esas ları destekler nitelikte bir bildiri yazıp ilân etzıziyor.Bunu Ankara ya geldikten ve görüşmeler yaptıktan sonraya bırakıyor.
222
Efendiler, Celâl Arif Bey, Ankara ya geldikten sonra,kendisiyle ve diğer bazı hukukçularla bu konu üzerinde uzun süren görüşmeler ve tartışmalar yapıldı.
Fakat aldanmıyorsam, CelâlettinArif Bey, hiçbir vakit benim Büyük Millet Meclisi nin nitelik ve yetkisi hakkındaki görüşüme katılmamıştır.
O, daima toplanmış olan hey etinesas görevini, İstanbul Meclis i Meb usan ının toplanmasını sağlamaktanibaret olarak görmüş ve kendisini de daima İstanbul ,daki Meclis i Meb usan ın Başkanı saymıştır.
Bu kanaatta yanılmadığımı gösteren ufak birhâtıramı müsaade ederseniz bilginlze sunayım.
Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve kendisi İkinci Başkan bulunduğu sırada, bir gün, Başkanlık Divanı toplantısında, Celâlettin Arif Bey in, ödenek meselesini açtığını ve kendisininMeclis i Meb usan Başkanı olması dolayısıyla o makama ait ödenek isteğinde bulunduğunu, o tarihte Meclis Genel Sekreteri olarak bulunanRecep Bey anlattı.
Yüksek mal mlarınızdır ki, o devirde MeclisBaşkanı ve İkinci Başkanı ile diğer başkanlar ve Meclis üyelerinin ödenekleri arasında fark yoktu.
C eIâlettin Arif Bey, Meclis iMeb usan Başkanı sıfatıyla yalnız kendisini ayrı tutarak, fazla ödenek almanın kanun hakkı olduğundan bahsediyordu.
Ben Başkanlık Divanı nınbu meselenin çözümünde yetkili olmadığını, kendisi bu istek ve iddiadaısrar ederse, konuyu Meclis Genel Kurulu na sunarak, alınacak kararagöre hareket edilebileceğini ileri sürdüm.
Celâlettin Arif BeyMeclis önüne çıkmayı uygun bulmayarak isteğinden vazgeçti.
SEÇİMLER SIRASINDA BAZI YERLERDEKİ BÜYÜK HÜKÜMET MEMURLARININ ÇIKARDIKLARI GÜÇLÜKLER Saygıdeğer Efendiler, 19 Mart 1920 tarihli talimat gereğince, memleketin her tarafında seçimler, sür atle ve ciddiyetle vapılmaya başlandı.
Yalnız, bazı yerlerde kararsızlık ve direnmeler görüldü.
Bunlar dan bazıları kısa, bazıları uzunca bir süre bu kararsızlık ve direnmelerinde ısrar ettiler.
Ancak sonunda, bütün seçim bölgelerinin milletvekilleri, Büyük Millet Meclisi nde, bütün milletin ve memleketin temsilcisi olarak hazır bulundular.Kararsızlık ve direnme gösterenbazı yerler şunlardı Dersim, Malatya, Elâzığ, Konya, Diyarbakır, Trabzon... Efendiler,gerçek durumu belirtmiş olmak için şunu da açıklamalıyım ki, kararsızlik ve direniş gösteren bu seçim hölgelerinin halkı değildir.
Belki o tarihte, o bölgelerde bulunan sivil idare âmirleridir.
Halk, gerçeği anlaranlamaz, derhal milletin ortak isteğine katılmakta asla kararsızlık göstermemiştir.
Şimdi Efendiler, yeniden inkılâbın tabi sonuçlarından sayılan olaylardan bazılarına temas edelim SAMSUN DAKİ SUBAYLAR ARASINDA SÖZDE PADİŞAH TARAFTARLIĞI VARMIŞ 3 ncü Kolordu Komutanı Selâhattin Bey den aldığım 29 Mart 1920 tarihli bir şifrede, Sam sun da bulunan 15 inci Tümen in maneviyatının bo zuk olduğundan ve sözde, subaylar arasında Padişahtaraftarlığı bulunduğundan söz ediliyordu.
Subaylar, Padişâh aleyhindeverilecek emirleri yerine getirmeyeceklerini komutanlarına bildirmişler.Baskı yapılırsa, görevlerini terketmeleri ihtimali varmış.
İstanbul dan gelen yolculardan ve gazebelerden, işgalin ikinci günü, elkonmuş olan binaların hepsinin boşaltıldığı, Salih Paşa nın yerinde olduğu, yânMeclisi nin görevine devam ettiği ve son cuma selâmlığında, Harbiye veBahriye Nâzırları da hazır bulunarak, gerekli törenin eskiden olduğu gibiyapıldığı anlaşılmış... Şu duruma göre, İstanbul da bir hük met varken, bu hük metin haberi olmadan yapılan işler nedir?
diyorlarmış.Subayların bu düşünce ve davra nışlarını bildiren 15 inci Tümen Komutanışu görüşleri ileri sürüyordu Burada bir subayı hapsetmenin olağanüstübir durum yaratması düşünülemez.
Ancak, bundan yararlanarak Anadoluüzerine yürümek gibi olaylar meydana gelecektir.
İzmir cephesinde Kuvayı Milliye ye nasıl hizmet gördürüldüğünü bilemiyorum.Zannederim, bunlar para ile çalıştırılmaktaymış.
Bir savaş çıktığında, bütün halka maaşverilemeyeceği meydanda olduğundan, Kııva yı Milliye adı altındaki 223
mevcut kuvvetten orada da hiçbir kuvvet kalmayacağına eminim.
Ordu birliklerine gelince, şimdiden firar olayları başlamıştır.
Parasızlık böyle devamettikçe ve İstanbul da merkez hük met bulundukça subaylardan bileşüphe ederim.
Bundan başka, 3 üncü Kolordu Komutanı SellattinBey, vermiş olduğumuz talimat gereğince, Amasya ya gelen kontrol memuru Forbes adındaki yüzbaşıyı tutuklamış.
Samsun a bir İngilizteınsilcisi yüzbaşı gelmiş.
Sellahattin Beye, Yüzbaşı Forbes in bir dakika bile geçirilmeden Samsun a gönderilmesini yazmış aksitakdirde, Selâhattin Beyin sorulu olacağını ilâve etmiş.
Bukonudaki düşüncemi soran Selâhattin Beye, vereceği cevap hakkın.da şu tavsiyede bulundum Forbesi tutuklayan ben değilim hük met merkezleri, Ateşkes Anlaşması na ve insanlığa aykırı olarakişgal adilen millettir.
Bu bakımdan serbest bırakılmasını da ancak millet yapabilir .
Buna rağmen, bu Forbes memleketten çıkarılmaklayetinilmiş, tutuklanmamıştır.
Bolu Mutasarrıfı Haydar Bey in 9 Nisan 1920 tarihli kısa birşifresinden, Adapazarı ile Hendek arasında bulunan ve Çatalköprü denilen yerdeki köprülerle Mudurnu Suyu köprüsünün Kuva yı Milliye ninaleyhinde olanlar tarafından tahrip edildiği anlaşıldı.
Bolu ve dolaylarının Komutanı Mahmut Nedim Beyin,Düzce den yazdığı 9 Nisan 1920 tarihli şifresindeıı de, 8 Nisanda Adapazarı nda Kuva yı Milliye aleyhine gösteriler yapıldığı, Hendek ile Adapazarı arasında telgraf ve telefon hatlarının kesildiği, Düzce Abazalarındantarafsız kalanların da muhaliflere katılmak üzere hareket ettikleri anlaşıldı.
Hendek ile Adapazarı arasında, Mudurnu Suyu üzerindeki büyükköpri,inün tahribi dolayısıyla ulaşımın kesilmiş oLduğu da anlaşılıyordu.Bu bilgiler üzerine, Gevye de bulunan 24 üncü Tümen Komutanı M a h m u t B e y in dikkati çekildi.
Nevşehir de de, Nevşehir Kaymakamı Nedim Bey in başkanlığında Teâl i İslâm Cemiyeti nin bir şubesi kurulmuş.
Verilen rapordacemiyetin en bozguncu üyelerinden sekiz kişinin Niğde ye gönderildiğibildiriliyordu.
Bu cemiyetin üyeleri, Padişah tan başka hiçbir kuwet tanımayız.
Kuva yı Milliye yi dağıtmak için mal ve can bakımından bütünkuvvetlerimizi feda etmeye yemin ettik diyorlarmış.
Her gece toplantıyapıyorlarmış.
İleri gelenleri, Niğde deki Tümen Koınutanı nın gönderdiğibir müfreze ile tutuklanmış.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TOPLANIYOR Efendiler bu türlü olaylara bundan sonra daha geniş çapta rastlayacağız.
Büyük Millet Meclisi nin toplanmasını ve açılmasını sağlamaya çalıştığımız günlerde, bizi en çok uğraştıran, Düzce, Hendek, Gerede gibi Bolu bölgesindeki yerlerden başlayıp, Nallıhan, Beypazarı üzerlerinden Ankara ya yaklaşacak kadar genişleyen gericilik ve isyan dalgaları oimuştur.
Ben bir taraftan bu dalgaların durdurulmasına çalışırken, bir taraftan da Ankara da toplanmakta olan ve genel durumu daha iyice bilmeyen milletvekillerini dehşete düşürecek olaylar karşısında bırakmamak ve böyle durumların ortaya çıkmasıyla Meclis in toplanamaması gibi uğursuz ihtimalleri önlemek çarelerini, düşünüyordum.
Bunun için Meclis in açılmasında acele ediyordum.
Nihayet, gelebilmiş oian milletvekilleriyle yetinerek Meclis in, Nisanın 23 üncü Cuma günü açılmasına karar verdik.
Bu karar üzerine, 21 Nisan 1920 tarihinde bütün memlekete yaptığım tebligat metnini, o günün duygu ve düşüncelerine ne kadar uymak zorunda kalındığını gösteren bir belge olmak bakımından aynen bilgilerinize sunmayı yerinde buluyorum.
Telgraf çok ivedi Ankara ya acele yazı gönderilmesi Ankara, 21.4.1920 Kolordulara 14 üncü Kolordu Komutan Vekilliğine , 61 inci Tümen komutanlığına, Refet Beyefendi ye, Bütün Valiliklere, Bağımsız Sancaklara, Müdafaa i Hukuk Merkez Hey etlerine, Belediye Başkanlıklarına 1 Tanrının lütfuyla Nisanın 23 üncü Cuma günü, cuma namazından sonra Ankara da Büyük Millet Meclisi açılacaktır.
224
2 Vatanın istiklâli, yüce Hilâfet ve Saltanat makamının kurtarılması gibi en önemli ve hayati görevleri yapacak olan Büyük Millet Meclisi nin açılış gününü cumaya rastlatmakla, o günün kutsallığından yararlanılacak ve bütün sayın milletvekilleriyle Hacı Bayram Veli Câmi i Şerifinde cuma namazı kılınarak Kur an ın ve namazın nurlarındanda feyz alınacaktır.
Namazdan sonra, Sakal ı Şerif ve Sancak ı Şerif alınarak Meclisin toplanacağı yere gidilecektir.
Meclise girmeden önce bir dua okunarak kurbanlar kesilecektir.
Bu merasimde Câmi i Şer f ten başlayarak Meclis binasına kadar Kolordu Komutanlığı nca asker birliklerle özel tören düzeni alınacaktır.
3 Açılış gününün kutsallığını belirtmek için bu günden başlayarak vilâyet merkezinde, Vali Beyefendi Hazretleri nin düzenleyeceği şekilde, hatim indirilmeye ve Buhari i Şerif okunmaya başlanacak ve Hatm i er f in son kısımları uğur getirsin diye cuma günü namazdan sonra Meclis in toplanacağı yerin önünde tamamlanacaktır.
4 Kutsal ve yaralı vatanımızın her köşesinde bu günden itibaren aynı şekilde kilde Hatm i Şer fler indirilmesine ve Buhari i Şerif okunmasına başlanarak, cuma günü ezandan önce minarelerde salâ verilecek, hutbe okunurken, Halifemiz, Padişahımız Efendimiz Hazretleri nin mübarek adları anılırken, Padişah Efendimiz in yüce varlıklarının, şanlı ülkesinin ve bütün tebaasının bir an önce kurtulmaları ve saadete kavuşmaları için ayrıca dua okunacak ve cuma namazının kılınmasından sonra da hatim tamamlanarak yüce Hilâfet ve Saltanat makamı ile bütün vatan topraklarının kurtuluşu için girişilen Mill Mücadele nin önemini ve kutsallığını, milletin her bir ferdinin, kendi vekillerinden meydanâ gelmiş olan bu Büyük Millet Meclisi nin vereceği vatani görevleri yapmaya mecbur olduğunu anlatan vaazlar verilecektir.
Daha sonra, Halife ve Padişah ımızın, din ve devletimizin vatan ve milletimizin kurtuluşu, selâmeti ve istiklâli için dua edilecektir.
Bu din ve vatan merasim yapıldıktan ve camilerden çıkıldıktan sonra, Osmanlı vilâyetlerinin her tarafında, hük met konağına gelinerek Meclis in açılmasından dolayı resm tebrikler yapılacaktır.
Her tarafta cuma namazından önce uygun şekilde Mevlid i Şer f okunacaktır.
5 Bu tebliğin hemen yayınlanarak her tarafa ulaştınlabilmesi için her vasıtaya başvurulacak, sür atle en ücra köylere, en küçük asker birliklere, memleketin bütün teşkilât ve kuruluşlanna ulaştırılması sağlanacaktır.
Ayrıca, büyük levhalar halinde her tarafa asılacak ve mümkün olan yerlerde bastırılıp çoğaltılarak parasız dağıtılacaktır.
6 Yüce Tanrı dan tam bir başarıya ulaştırması niyaz olunur.
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal 22 Nisan 1920 tarihinde de şu küçük tebliği yayınladım Dakika geciktirilmeyecektir.
22.4.1920 Bütün Valiliklerle, Müstakil Sancaklara, Kolordulara, Nazilli de Albay Refet Beyefendi ye.
Bursa da 20, nci Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa Hazretleri ne , Bursa da 56 ıncı Tümen Komutanı A 1 b a y B e k i r S a m i B e y e f e n d i y e, Balıkesir de 61 inci Tümen Knmutanı Albay Kâzım Beyefendi ye Tanrı nın lütfuyla Nisa nın 23 üncü Cuma günü Büyük Millet Meclisi açılarak çalışmaya başlayacağından, o günden itibaren asker ve sivil bütün makamlarla bütün milletin tek mercünin Büyük Millet Meclisi olacağı bilgilerinize sunulur.
Hey et i Temsiliye adına Mustafa Kemal Saygıdeğer Efendiler, Şimdiye kadar bilginize sunmuş olduğum hususlar, şahsım ve Hey et i Temsiliye adına üzerinde durduğum olayların açıklanmasıyla ilgiliydi.
Bundan sonra söyleyeceklerim, Türkiye Büyük Millet Meclisi nin açılışından ve hük metin kuruluşundan bugüne kadar meydana gelmiş olan olayları ve 225
değişiklikleri içine alacaktır.
Burada söyleyeceklerim, aslında herkes tarafından açıkça bilinen veya kolaylıkla bilinmesi mümkün olan olaylann safhaları ile ilgilidir.
Gerçekte, Meclis tutanaklarında, bakanlıkların dosyalarında, basın kolleksiyonlarında bu olay ve hâdiselerin belgeleri kayıtlı ve saklı bulunmaktadır.
Bu bakımdan ben, bütün bu olayların genel akışını işaret ve tespit etmekle yetineceğim.
Maksadım, inkı lâbımızın incelenmesinde tarihe yardımcı olmaktır.
Bütün bu olay ve hâdisalerin akışında, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hük meti nin Başkanı Başkomutan ve Cumhurbaşkanı sıfatlarını taşımış olmaktan çok, teşkilâtımızın genel başkanı olarak kendimi bu görevi yerine getirmeye mecbur sayarım.
TÜRK MİLLETİNİN TAKİP ETMESİ GEREKEN SİYASİ İLKE MİLLİ SİYASET Efendiler, Meclis in açıldığı ilk günlerde, Meclis e, içinde bulunduğumuz durum ve şartları açıklayarak takip edilmesini ve uygulanmasını yerinde bulduğum görüşlerimi arz ettim.
Bu görüşlerin başlıcasıTürkiye nin, Türk milletinin takip etmesi gereken siyas ilke ile ilgiliydi.
Bilindiği gibi, Osmanlılar zamanında, çcşitli siyas ilkeler takip edilmişve edilmekteydi.
Ben, bu siyas ilkelerin hiçbirinin, yeni Türkiye ninsiyasi şekillenmesinde ilke olarak kabul edilemeyeceğine inanmıştım.Bunu Meclis e anlatmaya çalıştım.
Bu nokta üzerinde daha sonra daçalışmaya devam edilmiştir.
Bu hususla ilgili olarak, öteden berisöylediklerimin ana noktalarını, burada hep birlikte hatırlamayı yararlı bulurum.
Efendiler, bilirsiniz ki, hayat demek, mücadele ve müsademe demektir.Hayatta başarı kazanmak, mutlaka mücadelede başarı kazanmayabağlıdır.
Bu da madd ve manev güç ve kudrete dayanır hir husustur.Bir de, insanların uğraştığı bütün meseleIer, karşılaştığı bütün tehlikeler,elde ettiği başanlar, toplumca yapılan genel bir mücadelenin dalgalarıiçinden doğagelmiŞtir.
Doğulu kavimlerin Batılı kavimlere taarruzve hücumu tarihin bellibaşlı bir safhasıdır.
Doğu milletleri arasında, Türklerin başta geldiği ve en güçlüsü olduğu bilinmektedir.
Gerçekten de Türkler, İslâmlıktan önce ve İslâmlıktan sonra Avrupa içerisine girmişler,saldırılar, istilâlar yapmışlardır.
Batı ya saldıran ve İspanya yı zaptederekFransa sınırlanna kadar uzanan Araplar da vardır.
Fakat Efendiler, hersaldırıya, daima bir karşı saldırı düşünmek gerekir.
Karşı saldırı ihtimalinidüşünmeden ve ona karşı güvenilir bir tedbir bulmadan saldırıyageçenlerin sonu, yenilmek, bozguna uğramak ve yok olmaktır.
Batı nın Araplara yaptığı karşı saldırı, Endülüs te acı ve ibret alınmayadeğer bir tarih felâketle başladı.
Fakat orada bitmedi.
KovalamaKuzey Afrika ya kadar sürüp gitti.
A t t i 1 â nın Fransa ve Batı Roma topraklarına kadar yayılmış olanimparatorluğunu hatırladıktan sonra, bakışlarımızı, Selçuklu Devleti ninyıkıntıları üzerinde kurulmuş olan Osmanlı Devleti nin, İstanbul da DoğuRoma İmparatorluğu nun taç ve tahtına sahip olduğu devirlere çevirelimlim.
Osmanlı hükümdarlan arasında Almanya yı, Batı Roma yı zaptederekçok büyük bir imparatorluk kurma teşebbüsünde bulunmuş olanıvardı.
Yine, bu hükümdarlardan biri, bütün İslâm dünyasını bir merkezebağlayarak yönetmeyi düşündü.
Bu amaçla Suriye yi ve Mısır ı zaptetti.
Halife ünvanını takındı.
Diğer bir sultan da hem Avrupa yı zaptetmek,hem de İslâm dünyasını hüküm ve idaresi altına almak gayesini güttü.Batı nın sürekli karşı saldırısı, İslâm dünyasının hoşnutsuzluk ve isyanıve bu şekilde bütün dünyayı ele geçirme tasavvur ve emellerinin aynı sı nırlar içine aldığı çeşitli unsurların uyuşmazlıkları, sonunda, benzerlerigibi, Osmanlı İmparatorluğu nu da tarihin sinesine gömdü.
Efendiler, dış siyasetin en çok ilgili bulunduğu ve dayandığı temel,devletin iç teşkilâtıdır.
Dış siyasetin iç teşkilâtla uyarlı olması gerekir.Batı da ve Doğu da, başka başka karaktere, kültüre ve ülküye sahipbiribirinden farklı unsurları tek sınır içinde toplayan bir devletin iç teşkilâtı,elbette temelsiz ve çürük olur.
O halde, dış siyaseti de köklü ve sağlamolamaz.
Böyle bir devletin iç teşkilâtı özellikle mill olmaktan uzak olduğu gibi, siyas ilkesi de mill olamaz.
Buna göre, Osmanlı Devleti nin si yaseti mill değil, belirsiz, bulanık ve kararsızdı.
226
Çeşitli milletleri, ortak ve genel bir ad altında toplamak ve bu çeşitliunsurlardan oluşan kitleleri eşit haklar ve şartlar altında bulundurarakgüçlü bir devlet kurmak, parlak ve çekici bir siyas görüştür.
Fakat aldatıcıdır.
Hattâ, hiçbir sınır tanımayarak, dünyadaki bütün Türkleri bile birdevlet halinde birleştirmek, varılması imkânsız bir hedeftir.
Bu,yüzyılların ve yüzyıllarca yaşamakta olan insanların çok acı, çok kanlı olaylarla meydana koyduğu bir gerçektir.
Panislâmizm ve Panturanizm siyasetinin başarıya ulaştığınave dünyayı uygulama alanı yapabildiğine tarihte tesadüf edilememektedir.Irk ayrılığı gözetmeksizin, bütün insanlığı içine alan tek hir dünyadevleti kurma hırslarının sonuçları da tarihe yazılmıştır.
İstilâcı olmakhevesleri konumuzun dışındadır.
İnsanlara her türlü şahs duyguve bağlılıklarını unutturup, onları tam bir kardeşlik ve eşitlik içinde birleştirerek, insancı bir devlet kurma teorisinin de kendine göre şartlarıvardır.
Bizim, kendisinde açıklık ve uygulama imkânı gördüğümüz siyas ilke, mill siyasettir.
Dünyanın bugünkü genel şartları, yüzyılların dimağlardave karakterlerde yerleştirdiği gerçekler karşısında hayalci olmakkadar büyük yanılgı olamaz.
Tarihin ifadesi budur, ilmin, aklın, mantığınifadesi böyledir.
Milletimizin, güçlü, mutlu ve istikrarlı yaşayabilmesi için, devletinbütünüyle mill bir siyaset izlemesi, bu siyasetin iç teşkilâtımıza tam olarak uyması ve ona dayanması gerekir.
Mill siyaset dediğim zaman kastetiğimanlam ve öz şudur Mill sınırlarımız içinde, her şeyden önce kendikuwetimize dayanmakla varlığımızı koruyarak, millet ve memleketin gerçekçek saadet ve refahına çalışmak... Genellikle milleti uzun emeller peşindede yorarak zarara sokmamak... Meden dünyadan, meden , insan ve karşılıklı dostluk beklemektir.
HÜKÜMETİN KURULMASI Efendiler, Meclis e teklif ettiğim önemli bir husus da hük metin kurulması konusuydu.
Bu meseleninve bununla ilgili bir teklifte bulunmanın, o devir için ne kadar nazik olduğunu takdir buyurursunuz.
Gerçek, Osmanlı saltanatının ve hilâfetin yıkılmış ve ortadan kalkmış olduğunu düşünerek yeni temellere dayanan, yeni bir devlet kurmaktan ibaretti.
Fakat durumu olduğu gibi dile getirmek, amacın büsbütünkaybedilmesine yol açabilirdi.
Çünkü, halkın düşünce ve eğilimleri dahaPadişah ve Halife nin mazur durumda bulunduğu yolundaydı.
HattâMeclis te, ilk anda, hilâfet ve saltanat makamıyla temas kurmak ve İstanbulHük meti yle uzlaşma aramak akımı başgöstermişti.
İstanbul daki şartların, Halife ve Padişah ile ne açıkça ne de özelve gizli olarak görüşmeye elverişli olmadığını açıklamaya çalıştım.
Böylebir temasla ne anlamak istediğimizi sordum.
Eğer milletin, bağımsızlığınıkazanmak ve vatanın bütünlüğünü sağlamak için çalışmakta olduğunuhaber vermek için ise, buna gerek yoktur.
Çünkü, Padişah ve Halifeolan zatın da bundan başka bir şey düşünmesine ve istemesine imkân varmıdır?
Bunun aksini ağzından işitsem inanmam mutlaka zorlamave baskı altında söyletildiğini kabul ederim dedim.
Aleyhimizde çıkarılmışolan fetvanın uydurma olduğunu, İstanbul Hük meti nin emir vebildirilerinin dirilerinin yoruma muhtaç bulunduğunu söyleyerek,bazı zayıf kalpli vekıt düşünceli kimselerin göstermek istedikleri ihtiyatı gerekli bulmadığımızıbelirttim.
MİLLİ HAKİMİYET TEMELİNE DAYANAN HALK HÜKÜMETİ CUMHURİYET 227
Şunu arz etmek istiyorum ki, hük metin kurulması dayanan ile ilgili bir teklif ileri sürmeden önce, duygu ve düşünceleri gözönünde bulundurmak zarureti vardı.
Bu zarurete uymakla birlikte, asıl maksadı saklıtutan teklifimi bir önerge halinde sundum.
Kısa bir tartışma ile ve bazıitirazlara rağmen kabul edildi, Bu önergeyi bugün gözden geçirecek olursak, orada esaslı ilkelerintespit ve ifade edilmiş olduğunu görürüz.
Müsaade buyurursanız, bu ilkeleri burada birer birer birer sayacağım 1 Hük metin kurulması zarur dir.
2 Geçici olarak bir hük met başkanı seçmek veya Padişah a birvekil tanımak mümkün değildir.
3 Meclis te yoğunlaşan mill iradenin, doğrudan doğruya vatanın mukadderatına el koymuş olduğunu kabul etmek temel ilkedir .Türkiye Büyük Millet Meclisi nin üstünde bir kuvvet yoktur.
4 Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme yetkilerinikendisinde toplar.
Meclis ten seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek bir hey et,hük met işlerine bakar.
Meclis başkanı, bu hey etin de başkanıdır.
Not Padişah ve halife, baskı ve zorlamadan kurtulduğu zamanMeclis in düzenleyeceği kanun esaslar çerçevesinde durumunu alır.
Efendiler, bu ilkelere dayanan bir hük metin niteliği kolaylıklaanlaşılabilir.
Böyle bir hük met, mill hakimiyet temeline dayanan halkhük metidir.
Cumhuriyet tir.
Böyle bir hük metin kurulmasında ana ilke, kuvvetler birliği teorisidir.Zaman geçtikçe bu ilkelerin taşıdığı kavramlar anlaşılmaya başladı.İşte o zaman tartışmalar ve olaylar biribirini kovaladı.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA BENİ SEÇTİ Saygıdeğer Efendiler, açık ve gizli oturumlarda, bir iki gün süren konuşma ve açıklamalardan ve işaret ettiğim ilkeleri içine alan teklifi yaptıktan sonra, yüce Meclis beni başkanlığa seçmekle bana karşı genel güvenini gösterdi.
Burada ufak bir noktayı da açıklamalıyım Hatırlarsınız ki, oluşmaya başlayan mill birliği, milletin coşmasınave uyanmasına bağlamaktan çok, şahs teşebbüs eseri sayıyorlardı.
Buarada benim teşebbüslerde bulunmamın engellenmesini önemli görüyorlardı.Beni millete ve hük mete reddettirmekten ve lânetletmekten yararumuyorlardı.
Yapılan propaganda da Ben reddedildiğim ve lânetlendiğimtakdirde, millet ve devlet aleyhinde hiçbir harekette bulunulmayacak...Bütün kötülüklerin sebebi benim şahsımdır.
Bir adam için, birmilletin pek çok tehlikeleri göze alması akla sığmaz şeklindeydi.
Hük metmet ve düşmanlar, benim şahsımı, millete karşı bir silâh gibi kullanıyordu.Bu sebeple, 24 Nisan 1920 günü, gizli bir oturumda, Meclis e bu durumuaçıkladım.
Başkanlık seçiminde, bunun da bir sakınca olarak dikkatealınmasını ve yalnız millet ve memleketin selâmeti düşünülerek oyve kararlarırıın isabetle verilmesini rica ettim.
BAKANLAR KURULU NUN KURULMASI 228
Efendiler, Büyük Millet Meclisi, Bakanlar ın seçimi ile ilgili 2 Mayıs 1920 tarihli kanunla, Genelkurmayişlerini de yürütmek üzere, Büyük Millet Meclisi nde 11 bakanlı birBakanlar Kurulu meydana getirdi.
Görülüyor ki, Meclis in açılış tarihi olan 23 Nisandan beri bir haftakadar zaman geçmiş bulunuyor.
Bu süre içinde memleket ve millet işlerive özellikle yıkıcı akım ve faaliyetlere karşı tedbir alma hususu elbettebir an bile gecikemezdi ve gecikmemiştir.
Yalnız, Bakanlar Kurulu nunseçimi ile ilgili kanun çıktığı zaman, Meclis ce bakanlığa seçilen kimselerden bazıları, daha önce fiil olarak göreve başlamışlar ve bana yardımediyorlardı.
Bu arada İ s m e t P a ş a Hazretleri de Genelkurmayişlerini üstlenmiş bulunuyordu.
Efendiler, bu münasebetle bir noktayı belirtmeyi gerekli buluyorum O günlerde, mevcut arkadaşların hangi işlerde görevlendirileceklerininuygun olacağı düşünülürken, Genelkurmay Başkanlığı için İ s m e tP a ş a yı tercih etmiştim.
Ankara da bulunan R e f e t P a ş a , beni özelolarak görerek bilgi vermemi istedi.
Anlamak istediği, Genelkurmay Başkanlığı nın en yüksek asker makam olup olmadığı noktasıydı.
Benden ,söz konusu makamın en yüksek asker makam olduğu ve ondan daha yüksek makamın Millet Meclisi olacağı cevabını alınca, buna itiraz etti.
İ s m e t P a ş a nın, başkomutanlık demek olan bu durumuna razı olamayacağınısöyledi.
Görevin çok önemli ve nazik olduğunu, benim bütün arkadaşlar hakkındaki bilgi ve tarafsızlığıma güvenmenin uygun olacağınısöyledim.
Kendisinin böyle bir iddiada bulunınasının yakışık almadığınıda ilâve ettim.
Efendiler, daha sonra Batı Cephesi Karargâhı nda görüştüğüm F u a t P a ş a da, İ s m e t P a ş a nın Genelkurmay Başkanlığı na kesinliklekarşı çıktı.
F u a t P a ş a yı da, duruma en uygun olan çözüm yolununkabulündeki zarurete inandırmaya çalıştım.
R e f e t ve F u a t P a ş a ların kendilerine has bazı düşüncelerine ilâve ettikleri itiraz şuydu Kendileri daha önce Anadolu da benimle birlikte çalışmışlar.
Fakatİ s m e t P a ş a sonradan katılmış.
Oysa, bundan önceki konuşmalarımda,sırası ve yeri geldiği için arz etmiştim ki, İ s m e t P a ş a , benim İstanbul dan ayrılmamdan önce benimle işbirliği yapmıştı.
Daha sonra Anadolu ya gelmiş ve birlikte çalışmıştık.
Fakat F e v z i P a ş aH a z r e t l e r i nin Harbiye Nazırlığı na gelmesi üzerine bazı önemlidüşüncelerle ve özel görevle tekrar İstanbul a gönderilmişti.Bu bakımdan düşünce ve işbirliğinde kıdem söz konusu olamazdı.
Genelkurmay işlerinin ilk defa İ s m e t P a ş a ya verilmesinde isabetsizlik olsaydı, bu konuda F e v z i P a ş a Hazretleri nin de beni uyarmaları bir vatan görevi olurdu.
Oysa, Paşa Hazretleri, aksine bu görevlendirmeyi pek yerinde bulmuş ve kendileri, teklif edilen Mill SavunmaBakanlığı nı çok samim bir duyguyla derhal kabul buyurmuştur.
İ s m e tP a ş a nın, gerek Genelkurmay Başkanlığı nda gerek daha sonraki Cephe Komutanlığı nda gösterdiği liyakat ve üstün gayret, kendisine görevvermekte doğru hareket ettiğimi fül olarak ispat etmiş bulunduğu için,millete karşı, orduya karşı ve tarihe karşı tam bir iç huzuru içindeyim.
HIYANET İ VATANİYE KANUNU VE İSTİKLAL MAHKEMELERİ KURULMASI Efendiler, Meclis, 29 Nisan 1920 tarihinde Hıyanet i Vataniya Kanunu nu ve sonraki aylarda İstiklâl Mahkemeleri Kanunları nı da çıkarmakla, inkılâbın tabi gereklerini yerine getirmiş oldu.
Efendiler, İstanbul un işgalinden sonra başlayan birtakım yıkıcıakımlara, olaylara, isyanlara dokunmuştuk.
Bunlar hızla memleketin hertarafından biribiri ardınca ortaya çıktı ve sürüp gitti.
İstanbul da D a m a t F e r i t P a ş a , derhal yeniden iktidar mevkiine getirildi.
Damat Ferit Paşa Kabinesi, İstanbul daki bütün yıkıcı vehain kuruluşların meydana getirdiği blok, bu blokun Anadolu içindekibütün isyan teşkilâtı, bütün düşmanlar ve Yunan ordusu elbirliği ile aleyhimizde faaliyete geçtiler.
Bu ortak saldırı politikasının talimatı da,Padişah ve Halife nin, düşman uçakları da dahil olduğu halde, her türlü vasıtayla memlekete yağdırdığı Padişah a karşı ayaklanma fetvasıydı.
229
Bu genel, çeşitli ve haince saldırılara karşı, biz de, daha Meclis açılmadan önce, Afyonkarahisarı nda, Eskişehir de ve bütün demiryolu boyunda bulunan düşman birliklerini Anadolu dan çıkarmak, Geyve, Lefke , Carablus köprülerini yıkmak ve Meclis toplanır toplanmazAnadolu ulemâsının fetvasını almak suretiyle karşı tedbirlere giriştik.
İÇ İSYANLAR Efendiler,1919 yılı içinde, mill teşebbüslerimize karşı başlayan iç isyanlar, sür atle memleketin her tarafına yayıldı.
Bandırma, Gönen, Susurluk, Kirmastı, Karacabey, Biga ve dolaylarında İzmit, Adapazarı, Düzce, Hendek, Bolu, Gerede, Nallıhan, Beypazarıdolaylarında Bozkır da Konya, Ilgın, Kadınhan, Karaman, Çivril, Seydişehir, Beyşehir, Koçhisar dolaylarında Yozgat, Yenihan, Boğazlıyan, Zile,Erbaa, Çorum dolaylarında İmranlı, Refahiye, Zara, Hafik ve Viranşehir dolaylarında alevlenen karışıklık ateşleri, bütün memleketi yakıyor,hainlik, cehalet, kin ve bağnazlık dumanlan bütün vatan göklerini yoğun karanlıklar içinde bırakıyordu.
İsyan dalgaları, Ankara da karargâhımızın duvarlarına kadar çarptı.
Karargâhımızla şehir arasındaki telefon ve telgraf hatlarını kesmeye kadar varan kudurmuşcasına kasıtlar karşısında kaldık.
Batı Anadolu nun, İzmir den sonra, yeniden önemli bölgeleride, Yunan ordusunun taarruzlarıyla çiğnenmeye başlandı.
Dikkatle üzerinde durulmaya değer bir husustur ki, sekiz ay önce,millet, Hey et i Temsiliye etrafında toplanarak, Damat Ferit Hük meti ile ilişki ve haberleşmelerini kesmiş iken, Ali Galip in teşebbüsü gibi tek tük olaylardan başka, böyle genel bir ayaklanma olmamıştı.
Bu seferki yaygın ve genel ayaklanmalar, sekiz ay zarfında, memleket içinde çok hazırlık yapıldığını gösteriyordu.
Damat Ferit Hük metinden sonraki hük metlerle, mill şuurun korunması ve güçlendirilmesi için yaptığımız mücadelelerin ne kadar haklı sebeplere dayandığı, acı bir şekilde bir daha anlaşılmış oluyordu.
Mill Mücadele ye kuvvet vermek için cephelerle ve ordu ile ilgilenme bakımından İstanbul daki hük metlerin gösterdiği başka türlü ihtimallerin acı sonuçları da ayrıca görülecektir.
ANZAVUR VE DÜZCE İSYANLARI Efendiler, önce, iç isyanlar hakkında açık bir fikirverebilmek için, müsaade buyurursanız, iç isyan olaylarına yeri geldikçe dokunmak üzere, anlatılan safhaları özet olarak arz edeyim 21 Eylül 1919 tarihinde, Balıkesir in kuzey bölgesinde başlayan birinci Anzavur isyanı,16 Şubat l920 de yine aynı bölgede ikinci defa başgösterdi.
Bu iki isyan, asker birliklerimiz ve mill müfrezelerimizle bastırıldı.
13 Nisan 1920 tarihlerinde Bolu, Düzce dolaylarında da isyan çıktı.
Bu isyan, 19 Nisan 1920 tarihinde Beypazarı na kadar yayıldı.
Bu sırada Anzavur, 11 Mayıs 1920 de top ve makineli tüfeklerle donatılmış beş yüz kişilik bir kuvvetle, üçüncü defa olarak Adapazarı ve Geyve dolaylarında, zayıf bir mill müfrezemize saldırmak suretiyle yine ortaya çıktı.Anzavur, gönderdiğimiz mill müfrezelerimize, düzenli ordu birliklerimize durmadan saldırdı.
20 Mayıs 1920 tarihinde, Geyve Boğazı yakınlarında yenildi ve kaçmak zorunda kaldı.
Düzce dolaylarındaki isyan olayı önemliydi.
Abaza ve Çerkezlerden meydana gelen dört bin kişilik büyük bir kalabalık, Düzce yi basarak hapishaneleri boşalttılar ve çarpışma ile oradaki süvari müfrezemizin silâhlarını aldılar.
Hük met memurlarını ve subayları hapsettiler.
Her taraftan, âs ler üzerine kuvvet gönderdik.
Bu arada, Geyve de bulunan 24 üncü Tümen de, Komutanı Yarbay Mahmut Bey başta olduğu halde, Düzce ye hareket etti.
Mahmut Bey , Meclis in açıldığı gün, yani 23 Nisan 1920 de, Hendek ten Düzce ye geçerken, Hendek de isyan etti.
Adapazarı da âs ler tarafından elde edildi.
Mahmut Bey,25 Nisan 1920 de, Hendek Düzce yolu üzerinde âs ler tarafından aldatılarak pusuya düşürülmüş ve ilk ateşte şehit edilmiştir.
Kurmay 230
Başkanı Sami Bey , yaveri ve daha birkaç subay da aynı zamanda şehit düştüler.
Bunun üzerine, 24 üncü Tümen muharebe edemeden âs ler tarafından tamamiyle esir edildi.
Bütün tüfekleri, topları alındı.
Ağırlıkları yağma edildi.
Bu sırada İzmit Mutasarrıfı Çerkez İbrahim , İstanbul dan Adapazarı na geldi.
Halka Padişah ın selâmını bildirdi ve yüz elli lira maaşla gönüllü toplamaya başladı.
Toplanan âs kuvvetler bütün o yöreye hâkim olduktan sonra, Geyve Boğazı ndaki kuvvetlerimize taarruza başladılar.
Bizim, bu isyan alanına gönderdiğimiz kuvvetler şunlardı 1 Salihli ve Balıkesir Kuva yı Milliye sinin oluşturduğu Çerkez Ethem Bey müfrezesi 2 İki tabur düzenli ordu birliği, dört dağ topu, beş makineli tüfek ve üç yüz efe süvarisinden kurulmuş Binbaşı Nazım Bey müfrezesi 3 İki tabur piyade, sekiz makineli tüfek, iki sahra ve iki dağ topundan kurulu, Yarbay Arif Bey müfrezesi 4 Üç yüz kişilik mill kuvvet ve iki makineli tüfek ve iki havan topundan ibaret Binbaşı İbrahim Bey Çolak müfrezesi.
Komutan olarak da Ali Fuat Paşa , Geyve Boğazı yakınlarından Adapazaın na uzanan kesimde, Refet Paşa da Ankara dan Beypazarı yoluyla Bolu va uzanan kesimde görevlendirildiler.
HİLAFET ORDUSU Efendiler, İzmit te de Süleyman Şefik Paşakomutasında, Hilâfet Ordusu adını taşıyan bir hain kuvvet yığınak yapıyordu.
Bunun bir kısım kuweti de, Bolu yakınlarında hurmay BinbaşıHayri Bey komutasında âs leri desteklemişti.
Btz kuvvetle birlikteİstanbul dan gönderilmiş birçok subay da vardı.
Hilâfet Ordusu nun, Süleyman Şefik Paşa dan sonra, bellibaşlı komutanları, Süvari Tümgenerali Suphi Paşa ve Topçu Yarbaylarından Sena Bey di.
İstanbul da da özel olarak kurulmuş birkurmay hey eti vardı.
Bu hey etin başlıca komutanları da, Kurmay AlbayRefik ve Kurmay Yarbay Hayrettin Bey lerdi.
Suphi Paşa ile ilgili küçük bir hâtıramı anlatayım SuphiPaşa yı Selânik ten tanırdım.
Ben yüzbaşı kolağası iken, o daha o zaman tümgeneral ve süvari tümeni komutanı idi.
Aradaki rütbe farkına rağrrıen, çok yakın arkadaşlığımız vardı.
Meşrutiyet in ilânında, ilk defa İştipdolaylarında Cumalı adında bir yerde süvari manevraları yaptırmıştı.
Diğer bazı kurmaylar arasında beni de tatbikat ve manevrada bulunmaküzere davet etmişti.
Kendisi Almanya da yetişmiş çok usta bir biniciydi.Fakat askerlik sanatını anlamış bir komutan değildi.
Manevranın sonunda, ben, yetkim ve rütbem elvermediği halde, Paşa yı bütün subaylarınıönünde acı bir şekilde eleştirmiştim.
Daha sonra Osmanlı Ordugâhı adlıküçük bir eser de yazmıştım.Suphi Paşa , gerek açıkça yaptığım üueleştirilerden ve gerek yayınlanan bu eserimden dolayı pek üzüldü.
Kendisinin itirafına göre, maneviyatı kırıldı.
Fakat, şahsen bana gücenmedi.Arkadaşlığımız devam etti.
İşte Hilâfet Ordusu na buldukları komutanbu Suphi Paşa dır.
Paşa, sonradan Ankara ya geldi.
Geziye çıkıyordum.
İstasyonda büyük bir kalabalık içinde biribirimizle karşılaştık.
Kendisine ilk sorum şu oldu Paşam niçin Hilâfet Ordusu Komutanlığınıkabul ettin?
Suphi Paşa, bir an bile duraklamadan Size yenilmek için cevabını verdi.
Bu cevabı ile anlatmak istiyordu ki, bu görevi özel bir maksatla kabul etmişti.
Suphi Paşa , öyle bir duygu içinde bulunabilir.
Fakat,gerçekte, komutayı üstüne aldığı zaman kuvvetleri zaten yenilmiş bulunuyordu.
231
Bolu, IZüzce, Adapazarı ve İzmit dolaylarındaki bu isyan, bu defa Haziran 1920 tarihine kadar üç aydan fazla sürdü.
Fakat bundan sonra,29 Temınuzda yeniden bir isyan oldu.
Ancak, bundan sonra da, bu bölgede tamamen sakin kalınmış değildir.
Bununla birlikte, sonuç olarak âs lertamamiyle bozguna uğratılmış ve elebaşları, Türkiye Büyük Millet Meclisi nin kanunlarına teslim edilmiştir.
Hilâfet Ordusu nun Bolu yakınlarında bulunan kısmı da bozguna uğratıldı.
Komutanı Binbaşı Hayrive sı ıbayları Yüzbagı A 1 i, Üsteğmen Şerefettin, Üsteğmen Hay rettin, Makineli Tüfek Subayı Mehmet Hayri , Tabur KâtibiHasan Lütfi , Cerrah İbrahim Ethem Efendiler e de ötekiâs elebaşılarına yapılan işlem uygulandı.
Hilâfet Ordusu da, İzmit tenİstanbul a kaçmaya mecbur edildi.
YENİHAN, YOZGAT VE BOĞAZLIYAN İSYANLARI Efendiler, memleketin kuzeybatı bölgesinde âs lerle uğraşırken, memleketin ortasında Yenihan, Yozgat ve Boğazlıyan dolaylarında da isyan başlıyor.
Bu isyanhareketleri de hatırlanmaya değer.
14 Mayıs 1920 tarihinde Postacı Nazım ve Çerkez Kara Mustafa adında birtakım adamlar, otuz kırk kişi ile Yenihan abağlı Kaman köyünde isyan ettiler.
Bu hareket gittikçe artan bir şiddetlegenişledi.
s ler, 27 28 Mayıs I920 gecesi Çamlıbel de bulunan bir müfrezemizi basarak esir ettiler.
28 Mayıs 1920 de diğer bir kısım âs ler de Tokat yakınında yürüyüş halinde bulunan bir taburumuza hücum ederekdağıttılar ve bir kısmını esir ettiler.
Cür etlerini artıran âs ler, 6 7 Haziran 1920 gecesi Zile yi işgal ettiler.
Oralardaki askerlerimiz Zile kalesineçekilerek kendilerini savundı.ılar.
Askerin erzak ve cephanesi tükendikien üç gün sonra âs lere teslim oldular.
As ler 23 24 Haziran 1920 de deBoğazlıyan a baskın yaptılar.
Orada bulunan bir müfrezemizi dağıttılar.Amasya da bulunan Cemil Cahit Bey in komutasındaki 5 inci Kafkas Tümeni, âs ler aleyhine harekete geçirildi.
Antep bölgesinde bulunanKılıç Ali Bey de, bir mill müfreze ile bu bölgeye gönderildi.
Erzurum dan Ankara ya gelmekte olan bir Erzurum Mill Müfrezesi de, obölgede bırakıldı.1920 yılı Temmuzunun ortalarına kadar, bu âs lerin takip ve tepelenmeleriyle uğraşıldı.
Yenihan isyanı, Orta Anadolu,nun ötekibölgelerindeki fesatçıları da harekete geçirdi.
Çapanoğullarından Celâl,Edip, Salih ve Hâlit Bey ler Aynacıoğulları ve DeliÖmer çeteleri gibi birtakım eşkıvayı başlarına toplayarak 13 HazirandaYozgat civarında Köhne bucak merkezini, 14 Haziranda da Yozgatşehrini işgal ederek büyük bir bölgeye hâkim oldular.
Merkezi Sıvas taolan 3 üncü Kolordu kuvvetleri ve o bölgede bıraktığımız mill lcuvvetleryeterli değildi.
Eskişehir deki Ethem Bey müfrezesi ile Bolu dolaylarındaki İbrahim Bey müfrezesi de Yozgat bölgesine gönderildiler.
Yozgat ve dolaylarında âs ler yok edildikten sonra, oraya gönderilen müfrezelere öteki bölgelerde görev verildi.
Fakat bu yörelerde genellikle güvenlik kurulamadı.
7 Eylül 1920 de Küçük Ağa, Deli Hacı, Aynacıoğulları denilen birtakım serseriler Zile yakınlarında, Kara Nazım,Çopur Yusuf adında birtakım adamlar da Erbaa yakınlarında yeniden faaliyete geçtiler.
Bunlardan Aynacı oğulları üç yüz atlı kadar toplayabilmişlerdi.
Bu durum karşısında, İkinci Kuvve i Sevyareadını alan İbrahim Bey müfrezesi, tekrar, bulunduğu Eskişehir bölgesinden Yozgat a giderek, oradaki mill müfrezeler ve jandarma kuvvetleriyle birlikte Maden, Alaca, Karamağara, Mecidözü bölgelerinde, çeşitligruplar halinde, karışıklık çıkaran ve eşkıyalık eden âs leri takip ederekortadan kaldırdı.İbrahim Bey , âs llerin ortadan kaldırılmasını ancak üç aydan fazla bir zamanda başarabildi.
GÜNEYSINIRLARIMIZDA GEÇEN OLAYLAR Efendiler, bu tarihlerde güney bölgelerimizde de bizi cidd bir şekilde uğraştıran önemli isyanlar çıktı Milli aşiretinin beyleri olan Mahmut, İsmail,HaIil Bahur, Abdurrahman Bey ler, güneyde, 232
düşmanlarla gizlice ilişki ve bağlantı kurduktan sonra, Sürt ten Dersim dolaylarınakad ır uzanan bütün aşiretlerin beyleri sıfatını takınarak o bölge boş olmal ve bölgeyi baskı altına alnıak davasına kalkıştılar.
Fransızlar,1920 yılı Haziranının başlarında, Urfa yı ikinci defa zaptetmek için hareket ettikleri zaman, Milli aşireti de Siverek e doğru ilerledi buna karşı, o bölgede bulunan 5 inci Tümenimiz görevlendirildi.
Butümen o bölgedeki mill kuvvetlerimizle de desteklendi.19 Haziran 1920tarihinde, birliklerimizin takibi altında, güneydoğu yöniinde düşman bölgesine kaçmaya mecbur edildi.
Bu aşiret, bir süre düşman bölgesinde hazırlandıktan sonra, 24 Ağustos 1920 de üç bin atlı ve develi ve bin kadarda piyadeden ibaret bir kuvvetle yeniden bizim topraklarımıza geçti.
Viranşehir yakınlarına geldi.
s ler, aman dilemek maksadıyla geldiklerinisöyleyerek o bölgedeki komutanlarımızı aldatıp, tedbir almakta ihmaledüşürdüler.
Bu sırada, o yakınlarda dağınık halde bulunan müfrezelerimize saldırarak onları yendiler ve 26 Ağustos 1920 de Viranşehir i işgalettiler.
Haberleşmelerimize ve bağlantımıza engel olmak üzere de, o bölgedeki bütün telgraf hatlarını kestiler.
Ancak, on beş gün sonra, 5 inci Tümen in Siverek, Urfa, Resulayin ve Diyarbakır da bulunan birliklerinden gönderilen kuvvetlerlebize bağlı aşiret kuvvetleri âs leri yenebilmişlerdir.
Takip edilen Milli yeniden güneye, çöle kaçtı.
Efendiler, güneyde Milli aşiretinin isyanını bastırmaya çalışırken,Afyonkarahisar bölgesinde Çopur Musa adında bir adam da, başına topladığı kuvvetle askerleri ordudan kaçmak için ayartıyor ve milleteaskere gitmemeyi telkin ediyor.
Çopur Musa , 21 Haziran 1920 tarihinde Çivril i bastı.
Gönderilen kuvvetler karşısında kaçtı ve Yunan ordusuna katıldı.
KONYA İSYANI Efendiler, Çopur Musa olayından önce birayaklanma olayı da Konya da oldu.
5 Mayıs 1920 tarihinde, Konya da birfesat derneği keşfedildi.
Bu dernek üyelerinin ileri gelenleri tutuklanmaya başladı.
Bir gün sonra, tutuklanmakta olan bu ileri gelenler, halkı dakışkırtarak Konya içinde sİlâhlı bir toplantı yapmaya giriştiler.
Bir kısım halk da silâhlı olarak dışarıdan gelerek hep birlikte isyan ettiler.
Konya da bulunan komutan, elindeki kuvvetlerle cesurca hareket ederek âs leri dağıtmayı ve önayak olanları tutuklayıp takip etmeyi başardı.
SAVAŞ CEPHELERİNİN DURUMU Efendiler, Meclis in açıldığı ilk günlerde, çeşitli cep helerin ne durumda olduklarını da hep birlikte birdefa daha hatırlayalım l. İzmir Yunan Cephesi Yüksek hey etinizce de bilinmektedir ki, Yunanlılar İzınir e çıktıkları zaman, orada,17 nci Kolordu Komutanı olarak ,karargâhıyla birlikteNadir Paşa bulunuyrordu.
Kuvvet olarak, Yarbay Hurrem Bey komutasında 56 ncı Tümen in iki alayı vardı.
Bu kuvvet, özellikle, kolordukomutanının emriyle, düşmana karşı koydurulmaksızın, büyülü hakaretler altında, Yunanlılara teslim edilmiştir.
Bu tümenin bir alayı 172 ncialay Ayvalık ta bulunuyordu.
Komutanı Yarbay Ali Bey Afyonkarahisar Milletvekili Albay Ali Bey idi. Yunan ordusu işgal alanını genişletirken, Ayvalık a da asker çıkardı.Ali Bey, bu Yunan kuvvetine karşı 28 Mayıs 1919 da savaşa giriş ti.
Butarihe kadar, Yunan birlikleri hiç bir yerde ateşle karşılık görmemişti.Aksine, bazı şehir ve kasabalar halkı korkutulmuş, İstanbul 1 IÜk meti nin emirlerine uyarak idare âmirleri başta olmak üzere, Yunan birliklerini özel hey etlerle karşılamışlardı.
Ali 233
Bey in Ayvalık bölgesinde muharbe cephesi kurması üzerine, yavaş yavaş Soma da, Akhisar da, Salihl de mill cepheler oluşmaya başlamıştı.
1919 yılının 5 Haziranından başlayarak, Albay Kâzım Bey Meclis Başkanı Kâzım Paşa hazret1eri , Balıkesir deki 61 inci Tümer in komutasını, vekâleten üzerine almıştı.
Daha sonra Ayvalık, Soma,Akhisar kesimlerini içine alan Kuzey Cephesi Komutanlığı nı yaptı.
FuatPaşa nın Batı Cephesi Komutanlığı na tayin edilmesinden sonra, Kâzım Bey e, Kuzey Kolordusu Komutanlığı makam ve yetkisi verildi.Aydın dolaylarında, İzmir in işgalinden sonra, asker ve halktan bazı vatanseverler, Yunanlılara karşı savunma, halkı cesaretlendirme ve silâhlımill teşkilât kurma gayretleriyle çalışıyorlardı.
Bu arada İzmir den adve kıyafet değiştirerek o bölgeye gitmiş olan Ce1â1 Bey İzmir Milletvekili Ce1â1 Bey dir in gayret ve fedakârlığı anılmaya değer.
15 16Haziran 1919 gecesi, A1i Bey in Ayvalık tan gönderdiği kuvvetler, Bergama daki Yunan işgal kuvvetlerini bir baskınla perişan etmişlerdi.
Bubaskına, kısmen, Balıkesir ve Bandırma dan gönderilen kuvvetler de katılmıştı.
Bu olay üzerine, Yunanlılar, dağınık ve zayıf müfrezelerini geriçekip toplamak gereğini duydular.
Bu arada Nazilli yi de boşalttılar.
Busebeple, Aydın da hazırlıkta bulunurken, çevreden toplanan halk kuvvetleri bunları sıkıştırmaya başladı.
Yunanlılarla halk arasında şiddetli birçarpışma oldu.
Sonunda, Yunanlılar, Aydın ı da boşaltıp çekildiler.
Böylece, 1919 yılının Haziran nyı ortalarında Aydın cephesi de kuruldu.
Bu bölgede bulunan 57 nci Tümen in Komutanı Albay M e h m e tŞefik Bey ve Tümen Topçu Komutanı Binbaşı Hakkı Bey di.
Alaykomutanlarından Binbaşı Haci Şükrü Bey, mill kuvvetlerin başındaYürük Ali Efe ve Demirci Mehmet Efe vardı.
Sonunda Demirci Mhmet Efe, duruma hâkim olarak Aydın Cephesi Komutanlığı nıkendi üzerine aldı.
Daha önce dolayısıyla arz etmiştim ki, sonradan orayagönderdiğim Albay Refet Bey Refet Paşa bile Demirci Mehmet Efe nin komutanlığını kabul etmiştir.
Efendiler, İzmir in çeşirli cephelerinde kurulan ve yavaş yavaş subaylar ve asker birliklerle desteklenmeye çalışılan mill cephelerin beslenmeleri, daha çok, doğrudan doğruya o bölgeler halkı tarafından sağlanıyordu.
Bunun için de geri bölgelerde mill teşkilât kurulmuştu.
Bu görevin, halktan hük mete geçişi, Büyük Millet Meclisi Hük metı nin kuruluşundan sonra sağlanabilmiştir.
2.
Güneyde Fransız Cephesi a Fransız birliklerine karşı doğrudan cio5rııya Adana bölgesindeMersin, Tarsus, Islahiye bölgelerinde ve Silifke dolaylarında mill kuvvetler kurulmuş ve çok cesurca işe girişmişlerdi.
Adana nın doğu bölgesinde, Tufan Bey adıyla hareket eden Yüzbaşı Osman Bey in kahramanlıkları kayda değer.
Mill müfrezeler, Mersin, Tarsus, Adana şehirleririn girişlerine kadar sokulup hâkim oldular.
Pozantı da Fransızlarıkuşatarak geri çekilmeye mecbur ettiler.
b Maraş ta, Antep te, Urfa da önemli muharebe ve çarpışmalaroldu.
Sonunda işgal kuvvetleri buradan çekilmeye mecbur edildiler.
Bubaşarıların kazanılmasında büyük rolleri olan Kılıç A1i ve Ali SaipBey lerin adlarını anmayı bir görev sayarım.
Fransız işgal bölgelerinde ve cephelerinde mill kuvvetler, her gündaha esaslı bir şekilde teşkilâtlanıyorlardı.
Mill kuvvetler, ordu birlikleri ile desteklenmeye başlanmıştı.
İşgal kuvvetleri, her tarafta sıkı veşiddetli bir şekilde zorlanıyordu.
Efendiler, bu durum üzerine Fransızlar, 1920 Mayısından başlayarak bizimle temas ve görüşme imkânları aradılar.
Önce Ankara ya İstanbul dan bir binbaşı ile bir sivil geldi.
Bu şahıslar, İstanbul dan önce Beyrut a gitmişler.
Eski Van Milletvekili Haydar Bey bunlara aracılık ediyordu.
Bu buluşma ve görüşmelerimizden elle tutulur bir sonuç çıkmadı.Fakat, Mayıs sonlarına doğru Suriye Fevkalade Komiseri adına hareketeden Mösyö Duquest adında bir zatın başkanlığında bir Fransız Hey eti Ankara ya geldi.
Bu hey etle yirmi günlük bir ateşkes anlaşması yaptık.
Bu geçici anlaşma ile, biz, Adana bölgesinin boşaltılmasına bir başlangıç hazırlama hedefini güdüyorduk.
234
Efendiler, bu Fransız hey etiyle yaptığım yirmi günlük ateşkes anlaşması, Büyük Millet Meclisi nde bazılarının itirazlarına uğradı.
Oysa,benim bu anlaşmayı kabul etmekle sağlamak istediğim yararlar şunlardı Önce, Adana bölge ve cephelerinde bulunan ve kısmen askerle detakviye edilen mill kuvvetleri, sük netle yeniden düzenlemek istiyordum.
Mill kuvvetlerin bu çarpışma aralığında dağılabileceklerini de dikkate alarak, ateşkes tebliği yanında bazı tedbirlerin alınmasını da emrettim.
Bundan başka, Efendiler, önemli saydığım siyas bir yararlanmayıda hesaba katıyordum.
Büyük Millet Meclisi ve Hük meti, daha İtilâfDevletleri nce elbette ki tanınmamıştı.
Aksine, memleket ve milletin kaderiyle ilgili konularda, İstanbul da Ferit Paşa Hük meti ile ilişki ve işlemlerde bulunmakta idiler.
Bu bakımdan, Fransızların İstanbul Hük meti ni bir tarafa bıralcıp Ankara da bizimle 5örüşmeleri ve herhangi birkonuda uyuşmaları, ogün için sağlanması yararlı önemli siyas bir nokta idi.
Bu ateşkes görüşmesinde, mill sınırlarımız içinde olup da Fransızlar tarafından işgal altına alınmış bulunan bölgelerin tamamı ile boşaltılmasını açık ve kesin bir dille istedim.
Fransız delegeleri, bu konııda yetkialmak üzere Paris e gitmek mecburiyetini ileri sürdüler.
Yirmi günlükateşkes anlaşması, bir bakıma daha esaslı bir anla ma yapmak için yetkialmaya zaman bırakmak gibi kabul edildi.
Efendiler, bu görüşme ve konuşmalarımızdan bende uyanan izlenim, Fransızların Adana ve dolaylarınıboşaltacakları merkezinde idi.
Bu düşünce ve inancımı, Meclis e ifade etmiştim.
Gerçi Fransızlar, ateşkes süresi sona ermeden Zonguldak ı işgaletmek suretiyle anlaşmanın yalnız Adana bölgesine ait olduğunu göstermek istemişlerse de, biz, bu hareketin ateşkesi hükümsüz bıraktığı sonucuna vardık.
Fransızlarla anlaşmamız bir süre gecikti.
İSTANBUL ANKARA İLE TEMAS ARIYOR VE BU TEMASI NURETTİN PAŞA SAĞLAMAYA ÇALIŞIYOR Saygıdeğer Efendiler, 9 Mayıs 1920 günü Meclis in gizli oturumunda açıklama yaparken ve Fransız me murları ile hey etleri tarafından bizimle temas ve bağlantı kurma yolları arandığını bildirirken, mil letvekillerinden biri yanlış hatırlamıyorsam ÇorumMilletvekili rahmetli F u a t B e y , birkaç günden beri g ya İstanbul, bizimle anlaşmak istiyormuş, bu konuda bilgi verir misiniz?
diye bir soruyöneltti.
Gerçekten, o tarihten dört beş gün önce, İstanbul da Leon adındabir Çanakkale üzerinden bizi aramıştı.
Ankara yı bulduktan ve bizim burada bulunduğumuzu anladıktan sonra, dediler ki Söyleyeceğimiz şeyler pek önemlidir.
Onun için haberleşmeyi geceye bırakalım.
Ordu merkezleri de aradan çekilsinler.
O gece görüşmediler.
Fakat bir iki gecesonra yeniden aradılar.
Bu defa karşımıza çıkan kimse eski İzmir ValisiNurettin Paşa imzasıyla bir telgraf yazdırdı.
Bu telgrafın içindekilerşöyleydi Ben, iki arkadaşımla birlikte, İstanbul un sizinle anlaşmasınaaracılık etmeyi vatan için yararlı bir görev sayarım.
Buradaki hük metve İngilizler buna razı oldular.
Sizin de olumlu cevabınızı bekleriz.
Nurettin Paşa , telgrafını Hey et i Temsiliye Başkanlığı na yazıyordu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi nin ve Hük meti nin kuruluşundan, çalışmayabaşladığından ve Büyük Millet Meclisi nin varlığını ve meşruluğunu doğrulayan Hıyanet i Vataniye Kanunu ndan habersiz görünüyor.
Nurettin Pa şa nın telgrafını, Mill Savunma Bakanı olan Fevzi PaşaHazretleri negönderdim.Fevzi Paşa, Nurettin Paşa ya cevap verdi.
Bu cevabında dedi ki Telgrafınızı Hey et i TemsiliyeBaşkanlıgı na ekmekle daha er ek durumdan haberdar olmadı ınızanlaşılıyor.
Ve durumu açıkladıktan sonra K İstanbul da hangi makamAnkara da hangi makamla görüşmek istiyor?
dedi.
Bu telgrafa imzasız olarak gelen cevapta Telgrafı yazan kimseler şimdi burada değillerdir.
Bunu bırakıp gittiler.
Yarın saat 10.00 da size bilgi veririz.
deniliyordu.
Bundan sonra Nurettin Paşa ikinci defa olarak yine aradı.Bu defa.
Telgraf haberleşmeleriyle anlaşma imkânı olmadığından, sizyetkili bir hey eti İstanbul a gönderin, görüşelim ve anlaşalım diyordu.
Efendiler, biz de cevap olarak dedik ki Pek doğrudur, gerçektentelgrafla anlaşmak mümkün değildir.
Fakat siz Mudanya ya geliniz ve nevakit gelebileceğinizi de bildiriniz.
Bizim tarafımızdan 235
da orada yetkilikimseler hazır bulunur.
Bursa ya da gereken talimat verildi.
Ondan sonra bir daha arayan olmadı.
Hoca Müfit Efendi Kırşehir Acabagerçekten Nurettin Paşa mıydı?
diye sordu.
Ben de Evet, gerçektenNurettin Paşa ydı, karşılığını verdim.
Efendiler, İstanbul Hük meti nin Nurettin Paşa vasıtasıylayaptığı bu müracaatın Anzavur un Balıkesir bölgesinde yenilgiye uğratıldığı ve Bolu da başarı kazanmaya başladığımız günlere rastladıgınıda belirtmeliyim.
NURETTİN PAŞA ANKARA DA Efendiler, Nurettin Paşa dan bir daha telgraf almadık.
Fakat, kendisi Diyarbakır lı Kâzım Paşaile birlikte, 1920 yılının Haziran ayı ortalarında Ankara ya geldi.
Bizimleişbirliği etmeden önce, bazı konularda görüşümüzü anlamak istediğinisöyledi.
Birincisi, Hilâfet ve saltanat makamı üzerindeki düşünce ve görüşümüz İkincisi, bolşeviklik konusundaki görüşümüz Üçüncüsü, İtilâf Devletleri ne karşı, özellikle İngilizlere karşı da,savaşa karar verip vermediğimiz, konularıydı.
Görüşme, Ziraat Okulu ndaki karargâhımızın bir odasında, gece yapıldı.
Bu görüşme de, Nurettin Paşa ile birlikte gelen Kâzım Paşa dan başka Fevzi ve İsmet Paşa lar da hazır bulunuyorlardı.
Nurettin Paşa, birinci, ikinci sorulara aldığı cevapları pek doyurucu bulmadı.
Fakat, özellikle üçüncü sorunun cevabı, uzun ve hararetli tartışmalara yol açtı.
Çünkü biz demiştik ki, gayemiz, mill sınırlarımız içinde toprak bütünlüğümüzü ve milletin bağımsızlığını tam olarak sağlamaktır.
Bunaengel olmak üzere karşımıza çıkacak kuvvet, kim ve ne olursa olsun,mutlaka çarpışır ve başarı kazanırız.
Bu konudaki karar ve inancımızkesindir.
İşte Nurettin Paşa, bir türlü buna inanamıyor ve razı olamıyordu.
Nihayet kendisine dedik ki Bu konuda görüşmeyi kabul etmekle, yeni görüşlere varmak ve kararlar almak söz konusu değildir.
Sen,bugüne kadar milletin iyice belirmiş ve kesinleşmiş olan inançlarına uyacaksın!
Ondan sonra, kendisine verebileceğimiz uygun bir görev üzerinde duruldu.
Kendisinin, Konya valisi sivil görevi ve Konya Yöresi Komutanı ünvanıyla Yunan cephesinin güneyindeki bölgenin komutanı olmasını uygun gördük.
Asıl Batı Cephesi için, komutan olarak 18 Haziran1920 de Ali Fuat Paşa yı görevlendirdik.
Efendiler, o günlerde Yunan Cephesi nde düşmanın bazı hazırlıklaryaptığı hissedildiğinden, cephede duyarlık arttı.
Bu yüzden NurettinPaşa nın görevi kesinleşmeden ve kendisini görev yerine göndermeden,acele olarak Batı Cephesi ne hareketim gerekti.
Nurettin Paşa nıngörevlendirme işleminin tamamlanmasını Genel Kurmay Başkanı bulunan İsmet Paşa ya bıraktım.
Gerçekten düşman, bütün cephe üzerinde taarruza geçmişti.
Bizim birliklerimiz geri çekiliyordu.
Nurettin Paşa, cephedeki elverişsiz durumu anlayınca İsmet Paşa ya görev kabuledebilmek için birtakım şartların, hük metçe karar altına alınması gereğinden söz etmiş.
O şartlara göre, hük met memleketin yönetiminde veönemli konularında esaslı ve kesin karar almadan önce Nurettin Paşa nın düşünce ve onayını almak zorunda kalacaktır.
Çünkü, Büyük Millet Meclisi Hük meti nde yer alan üyeler, Tevfik Paşa ve benzerlerigibi, olgun yaşta ve tecrübeli kimseler olmayıp, genç birtakım kimselermiş.
İsmet Paşa, pek yadırgadığı bu zihniyet ve teklifi, derhal şifreylebana bildirdi.
Ben de Nurettin Paşa nın, kendisine görev teklif ettiğim zaman söylemediği bu düşünceyi, genel durumda bunalım başgöstermesi üzerine ortaya atmış olmasını anlamlı buldum ve İsmet Paşa ya verdiğim cevapta, kendisine görev verilmemesini emrettim.
Nurettin Paşa nın, Yunan taaruzu başladıktan iki gi.in sonra bana gönderdiğibir yazıda yazdıklarını dikkate değer bulmuştum.
Arzu buyurursanız, buyazıyı yüksek hey etinize olduğu gibi okuyayım Ankara İstasyonu, 24.6.1920 236
Büyük Millet Meclisi Yüksek Başkanlığı na Efendim Hazretleri, Atanmış olduğum komutanlıktan ve valilikten uzaklaştınlma şekli ilegörevden alınma durumunun bildiriliş şeklini hakaret saydım.
Bir devlet adamı tarafindan ileri sürülen vatanla ilgili bir düşünce ve görüşün tartışılmasına değil,dinlenilmesine bile değer ve önem verilmemesini ve ilgili Büyük Millet Meclisi ninve Hük meti nin oylannı alıncaya kadar bile beklenmeyerek ve taharnmül edilmeyerek veyahut belki de buna gerek görülmeyerek iki veya üç kişi gibi pek azüyenin düşünce ve istekleriyle bu yolda işlem yapılmasında bir sakınea görülmemesini ve bundan dolayı da memleketin, eber yanılmıyorsam böyle bir anlayışlayönetilmesini millet ve memleket için tehlikeli saymakta olduğumun arzına, Başkanlık yüksek makamının müsaadelerini rica ederim.
Bugünkü şartlar içinde, görev kabulünü sakıncalı bulduğum ve işbirliğiniyararlı göremediğim için, memleketim olan Bursa da oturmak üzere, ilk trenle Ankara dan aynlacağımı bilginize sunar, veda ederim, Efendim Hazretleri.
Nurettin İbrahim Efendiler, benim bu yazıya verdiğim cevap da aynen şuydu 25.6.1920 Tümgeneral Nurettin Faşa ya İlgi 24 Haziran 1920 tarihli yüksek tezkereleri.
Söz konusu edilen komutanlık ve valilik görevi, daha Mill Savunma ve İçişleri Bakanlıkları nca resınen zatıalilerine verilmenıiş ve tebliğ edilmemişti.
Bubakımdan ne atanmanız ne de ayrılmanız söz konusu değildir.
Yalnız, zâtıâl nizegörev verilmesi ditşünülmüş, bu konuda düşünce ve karannız sorulmuştu, Atamadurumu daha kesinleşmemiş olduğu bir sırada, Genelkurmay vasıtasıyla öğrenilend şünce ve kanaatınızdaki kararsızlıklar üzerine, Hük met çe, atanmanızdan vazgeçilmesine karar verildi.
Böyle bir karan vermek için, zan buyurduğunuz gibi, durumun Büyük Millet Meclisi nin Genel Kurulu na sunulması, mevcut ve yürürlükteki kanunların gereklerinden değildir.
Bursa ya giderek orada oturmanıza gelince, bağlı bulunduğunuz askerlik mesleği dolayısıyla, bu konuda Mill SavunmaBakanlığı yüksek katına usulünce başvurmanız gereği tebliğ olunur, efendim.
Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Nurettin Paşa, Bursa ya değil Taşköprü ye gitmiş ve uzun zaman orada kalmıştır.
Bundan sonra da kendisine, yeniden birkaç durumdolayısıyla dokunacağız.
O durumları da yeri geldikçe gerektiği kadaraçıklayacağım.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ HÜKÜMETİNİN DIŞ İŞLERİ KONULARINDA VERDİĞİ İLK KARAR Efendiler, kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hük meti nin, dışişleri konularında verdiği ilk ka rar, Moskova ya bir hey et gönderilmesi olmuştur.
Heyet, Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey in başkanlığında idi. İktisat Vekili Yusuf Kemal Bey üye bulunuyordu.11 Mayıs 1920 de Ankara dan hareket eden hey etin asıl görevi, Rusya ile ilişki kurmaktı.
Rusya nın, hük metimizle yapacağı anlaşmanın bazı hükümleri, 24 Ağustos 1920 de parafe edilmiş olmakla birliktedurumun gereği olarak uzlaşmaya bağlanamayan bazı noktalardan dolayıgecikmiştir.
Moskova Antlaşması 3 diye anılan diplomatik belgeninimzası, ancak 16 Mart 1921 de mümkün olabilmiştir.
Saygıdeğer Efendiler, memleket içinde yer yer kendini gösteren içisyanları takip etmekte gecikmeyen ilk genel Yunan taarruzu, bakışlarımızı yeniden batıya çevirecektir.
YUNANLILAR IN İLK GENEL TAARRUZU 237
Yunanlılar, 22 Haziran 1920 de Milne Miln hat tından genel taarruza geçtiler.
Kuvvetleri altı tümene çıkmış bulunuyordu.
Üç tümenle iki koldan, Akhisar Soma yönünden iki tümenle Salihli yönünden bir tümenle de Aydın cephesinden taarruzettiler.
Düşmanın kuzey kolu, 30 Haziran 1920 de Balıkesir e girdi ve süvarileri 2 Temmuz 1920 de Kirmastı ve Karacabey i işgal etti.
Bu düşmankarşısında bulunan 61 nci ve 56 ncı Tümenlerimiz, Ulubat köprüsünü tahrip ederek Bursa ya doğru çekildi.
Düşman takibe devam ederek Bursa yıda işgal etti ve ileri hatlarını Dünboz Aksu hattına kadar sürdü.
Bununkarşısındaki kuvvetlerimiz fazla sarsıldı.
Eskişehir e kadar çekildi.
Busavaşlar sırasında İngilizler, 25 Haziran 1920 de Mudanya ya ve 2 Temmuz 1920 de de Bandırma ya birer müfreze çıkardılar.
Salihli yönünde doğuya ilerleyen iki Yunan tümeni de, 24 Haziranda Alaşehir e girdi.
Daha sonra ilerleyerek 29 Ağustosta Uşak ı zaptettive Dumlupınar sırtları elimizde kalmak üzere, bu bölgeye kadar ilerledi.Bu düşman karşısında bulunan 23 üncü Tümen ve mill kuvvetlerimizçok kayıp verdi ve zayıfladı.
Aydın dan ilerleyen bir Yunan kolu da, Nazilli ye kadar geldi.
Bu harekât sırasında, tümenlerimizin kuru birer kadro halinde olduklarını, harp malzemelerinin bulunmadığını ve henüz takviyelerine deimkân olmadığını bilirsiniz.
Efendiler, bizzat Eskişehir e ve oradan da ileri bölgelere gittim.
Gerek orada gerek başka bölgelerde bulunan kuvvetlerimizin düzene sokulmasını emrettim.
Yeniden, düşman karşısında, düzenli komutaya bağlıcepheler kurulmasını sağladım.
YUNAN TAARUZU KARŞISINDA MİLLİ CEPHELERİN BOZULMASI ÜZERİNE MECLİS TE ŞİDDETLİ HÜCUM VE ELEŞTİRİLER Efendiler, Yunan taaruzu ve mill cephelerin bozulması, Meclis te büyük bir sıkıntıya, şiddetli hücum ve eleştirilere yol açtı.
Büyük Millet Meclisi nin 13 Temmuz 1920 günü, 41 inci toplantısında kusurlarından ve idaresizliklerinden dolayı, Bursa Komutanı Bekir Sami ve Valisi Hâcim Muhittin Bey lerin ve Alaşehir Komutanı şir Bey in ne için harp divanına verilmedikleridendolayı, Genelkurmay Başkanlığı ve İçişleri Bakanlığı hakkında gensoru önergeleri okundu.
Bu önergenin sahibi, Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet ŞükrüBey di.
Sinop Milletvekili Hakkı Hâmi Bey in de derhal cezalandırma konusundakiısrarı bravo sesleriyle karşılanıyordu.
Önerge sahibi olan Mehmet Şükrü Bey in,Biz sorumlu tutulduklarını görmek istiyoruz!
feryadı üzerine, gensoru kabul ediliyor.
Soruşturma günü olarak tespit edilen 14 Ağustos 1920 de, Genel Kurmay Başkanı cevap verdi.
Fakat bir türlü inandırmak ve yatıştırmak mümkün olamıyordu.
Karahisar Milletvekili Şükrü Bey Anket ls istiyor.
Diğer bir milletvekili bazısubay ve komutanların cezalandırılmalarının tabi olduğundan söz ederek birçok örnekler sıralıyor.
Başka bir milletvekili, asker geri çekilirkenbir komutanın otuz altı deve eşya götürmüş olduğunu söylüyor.
Başkabir milletvekili de Yunan ordusunun kısa bir zaman içinde Akhisar danMarmara sahillerine varıncaya kadar, bütün şehir ve köyleri yıldırım hızıyla istilâ ettiğinden söz ederek, Bursa felâketi dolayısıyla uğramış olduğumuz korkunç zarar, dünyanın gözünde, Anadolu da savunma denilen şeyin bir göz korkuluğu olduğuna genel bir kanaat uyandırmıştır diyor ve bu büyük bozgunun sorumlularının cezalandırılmalarını istiyordu.
Efendiler, uzun ve ateşli olarak devam eden tartışmalara, benim dekarışmam gerekti.
Ortaya çıkan bu çok acı durumda, Meclis in üzüntü veilgisini takdir ettikten sonra, düşünce ve duyguları yatıştırmak maksadıyla konuşma ve açıklamalar yaptım.
Benim sözlerime karşı da yapılanufak tefek hücumlara cevap verdikten sonra, genel açıklamalar yeterligörüldü.
Efendiler, ayrıntılarını Meclis tutanaklarında okuduğunuz bu ateşligörüşmelerden önce, 26 Temmuz 1920 günü de, gizli bir oturumda bunabenzer bir görüşme olmuştu.
Orada da uzun 238
açıklamalar yapmaya mecburolmuştum.
Çünkü, üzüntü ve ıztırap sonucu yapılmakta olan tenkit vetekliflerde bu yenilgiyi doğuran gerçek sebepler sanki unutulmuş gibiydi.
Bütün felâketin sebebi olmak üzere, daha kurulalı ve üzerine görevyükleneli iki ay bile geçmemiş olan Bakanlar Kurulu nu sorumlu tutmakgayesi güdülüyordu.
Bir yılı aşkın bir zamandan beri, Yunan ondusununİzmir bölgesinde yerleşmiş ve durmadan hazırlanmakta bulunmuş olduğu, buna karşılık İstanbul Hük meti nin ordumuzu sürekli olarak felceuğratacak şartlar hazırlamakla meşgul olduğu ve milletin kendiliğindenkurabildiği mill kuvvetleri dağıtıp yok ettirmeye çalışmaktan başka birşey yapmadığı asla düşünülmüyordu.
Eğer bu bir yıl içirisinde Yunan kuvvetleri karşısında, azçok bir varlık gösterilmiş idiyse, bunun da beş onfedakârın kendiliğinden gösterilmiş bulunan azim ve gayretlerinin ürünüolduğunu insafla görmek istemiyorlardı.
Asker harekâtı, gerçek durumukavrayarak ve askerliğin gereklerini göz önünde tutarak düşünen ve inceleyen yoktu.
Söylenilen sözler, ya vatanseverlik duygusunun sürüklediği coşkunlukla veyahut aşırı uluyarlık sonucu olarak feryad ve figan halinde dile getiriliyordu.
Söz söyleyenler içinde, ender olmakla birliktemill inancı ve vatana bağlılığı şüpheli olanlar bile vardı.
Söz konusu ettiğimiz bu gizli oturumda, uzun açıklamalarım sırasında özellikle demiştim ki Felâket başa gelmeden önce, onu önlemeve ona karşı savunma çarelerini düşünmek gerekir.
Geldikten sonra üzülmenin yararı yoktur.
Yunan taaruzu yapılmadan önce yapılacağı kuvvetli bir ihtimalle biliniyordu.
Eğer bunu önleyecek çare ve tedbirler bulunamamışsa, bunun sorumluluğu Türkiye Büyük Millet Meclisi ne veonun Hük meti ne ait olamaz.
Büyük Millet Meclisi nin sorumluluk mevkiine geldikten sonra almaya başladığı tedbirler, bir yıl öncesinden beriİstanbul Hük metleri tarafından, bütün milletle birlikte ve ciddiyetlealınmaya başlanmak gerekti.
Bazı kuvvetlerin cepheden alınıp iç isyanların bastırılmasına memur edilmesi, Yunan kuvvetleri karşısında bulundurulmasındaki yarardan daha önemli ve zarur idi. Yine de öyledir.
Gerçi Bursa da bırakılması zarur olan bir tümen, Adapazarı isyan bölgesinegönderilen iki tümen, Hendek te dağılan bir tümen, yani dört tümen Zile, Yenihan bölgesinde âs lerle uğraşan bir tümen ve bütün bu düzenliordu kuvvetlerine yardım eden mill müfrezeler, cephede bulundurulabilseydiler, belki de düşman taarruzu bu kadar gelişemezdi.
Fakat, memleketin huzuru ve milletin kurtuluş gayesi noktasında birleşip dayanışmasağlanamadıkça, bir dış düşmanın istilâ adımlarını durdurmaya çalışmakne mümkündür ne de bundan köklü bir yarar ve sonuç alınabilir.
Ancak,memleket ve milletçe dediğim durum korunabilirse, düşmanın herhangibir zamandaki başarısı ve bunun sonucu olarak fazla toprak ele geçirmişolması, geçici olmak niteliğinden kurtulamaz.
Birlikte ve amaçta azimliolan ve ısrar eden millet, gururlu ve saldırgan her düşmanı eninde sonunda bu gurur ve saldırganlığından pişman kılabilir.
Onun için iç isyanları bastırmak, elbette Yunan taarruzunu durdurmaktan daha önemlidir.Zaten, cepheden iç isyanlara karşı kuvvet ayrılmamış olsaydı, sonucunbaşka türlü olabileceğini farzetmek güçtür.
Söz gelişi, düşman kuzey cephesine üç tümenle saldırdı.
Bizim orada cepheye yetebilecek kuvvetimizyoktu.Filân noktada, filân derede, filân köydeki kuvvetimiz yahut daoralardaki subay veya komutanımız, düşmanın geçmesine müsaade etmeseydi, bu felâket başımıza gelmezdi şeklinde feryat etmekte anlam yoktur.
Tarihte yarılmamış ve yarılmayan cephe yoktur.
Özellikle, söz konusu olan cephe, savunmaya ayrılan kuvvetle orantılı dar bir cephe olmayıpda, böyle yüzlerce kilometre genişliğinde ise, bu cephenin şurasında veburasında bulunan zayıf bir kuvvetin, sonuna kadar savunmasını kabuletmek, bütün tasavvur ve muhakemeleri yanılgıya sürükler.
Cepheler delinebilir, buna karşı tedbir, delinen kısmı derhal kapamaktan ibaretti.
Buise, cephe üzerindeki kuvvetlerden başka, geride, yedekte, kuvvetli detekler bulundurmakla mümkündür.
Oysa, Yunan ordusu karşısındakimill cephemiz bu durumda ve bu kuvvette miydi?
Bütün Batı Anadoluillerimizde, Ankara ve dolaylarında, daha doğrusu bütün memlekette,kuvvet denilecek bir asker birlik bırakılmış mıydı?
CİDDİ BİR ASKERİ TEŞKİLAT KURABİLMEK VE BUNDA BAŞARI SAĞLAYAİLMEK İÇİN ZAMAN ŞARTTIR Savaş hatlarına yakın köyler halkının yapabileceğini sanmadan, hayal sonuçlar beklemek akıllıca birbekleyiş olamaz.Memleketin bütün kuvvet kaynak larından yararlanma şartlarına ve yetkilerine 239
sahipolduktan sonra bile, cidd bir asker teşkilât kurabilmek ve bundan başarı sağlayabilmekiçin zaman şarttır.
Bursa da Bekir Sami Bey in emrine verilen kuvvetin esası,İzmir de tüfek attırılmaksızın Yunanlılara teslim edilen ve Yunan gemileriyleMudanya ya çıkarılan iki alay kadrosu değil miydi?Bu kuvvetin moralini düzeltmekiçin istanbul Hük metleri herhangi bir tedbir almışlar mıydı?
İstanbulHük metleri değil miydi ki, Yunan taaruzundan önce, Balıkesir de savunmaya çalışan kuvvetlerimizin arkalarında Anzavur u saldırttı?Yine İstanbul Hük meti, Halife ve Padişah değil miydi ki, Yunan Cephesi nde kullanılacak oldukça kuvvetli bir tümeni, 24 üncü Tümeni Hendek Düzce yolunda, Hilâfet Ordusu ve âs lerin grupları tarafındanaldatılarak dağıttırmış ve komutanlarını şehit ettirmişti.
Memleketin alınyazısının sorumluluğunu yeni üzerine almış olanHük met, bu tarihteki şartlar içinde acaba seferberlik yapabilmeyi düşünebilir miydi?
Memleketin neredeyse baştan başa Halife nin fetvasıhükmünü yerine getirmeye sürüklenip zorlandığı bir sırada, milleti askereçağırarak doğru ve mümkün görülebilir miydi?
Bundan başka, bütünmilleti silâh altına çağırmadan önce, silâh sayısının, eldeki silâhı kullanılır durumda tutabilmek için cephane ve para miktarları ile kaynakların düşünülmesi zarur değil miydi?
Durumu incelerken ve tedbir düşünürken, acı daolsa gerçeği görmekten bir an olsun uzak kalmamak gerekir.
Kelimizi ve birbirimizialdatmak için lüzum ve mecburiyet yoktur.Biz durumun ve cephelerin ihtiyacındanhabersiz değiliz.
Her taraftan adıma sayısız telgraflar gelmektedir Büyük çapta düzenli kuvvetler gönderiniz, şu kadar cephane gönderiniz,bunlar gelmezse burada yeniliriz denilmekte,tehlike ve ateş içinde bulunmanızın verdiği heyecan dolayısıyla, durum acı bir dille anlatılmaktakdır.
Bizim görevimiz ve durumumuz, onların üzüntü ve heyecanına katılarak halkın maneviyatını kırmak değildir.
Alcsine, acılara direnme gücü, sebat ve ümit verecek şekildehareket etmektir.
Bundan sonra, elbette durumlar değişecek, bütün memleket ve millete gerçekten ümit ve güven verecek tedbirler uygulanacaktır.
Artık bunaengel kalmamıştır.
Hük met bir kısım doğumluları da silâh altına alabilecektir.
YEŞİLORDU Saygıdeğer Efendiler Bazı bulanık meselelerin kolaylıkla aydınlanmasınayardımcı olacağını sandığım için yüksek heyetinize, bir Yesilordu dansöz edeceğim Türkiye Büyük Millet Meclisi nin ve Hük meti nin kuruluşundansonra, Ankara da, Yeşilordu adı altında bir dernek kuruldu.
Bu derneğinilk kurucuları, pek yakın ve bilinen arkadaşlardı.
Kuruluş amacınıaçıklamak için, iç isyanları ve bu isyanlara karşı gönderilen ordu kuvvetlerinin ve mill müfrezelerin gösterdikleri bazı durum ve manzaralarıhatırlamak gerekir.
s lerin, ordunun erlerine Halife nin fetvasından, Padişah ın askerliği affettiğinden, Ankara daki hük metin meşru olmadığındanbahsederek, onları kolaylıkla kandırdıkları defalarca görüldü.
Gerçekten de, birçok yerde, bazı ordu erleri âs lerle çarpışacak yerde, aksinesilâhlarını bırakarak köylerine, memleketlerine savuşuyorlardı.
Mill müfrezelerin inkılâbın gayesini daha kolay anladıkları ve âs lerin aldatmacalarına kapılmadıkları anlaşılmıştı.
Bu sebeple, Osmanlı ordusunun artıkları denebilecek olan, o tarihlerdeki yorgur, bezgin ve yeni inkılâp ülküsü
Sign up for free to join this conversation on GitHub. Already have an account? Sign in to comment